I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə88/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   139

GALATA KULESİ

Halic'in kuzey yakasında bulunan Galata' da(->), bu yerleşme yerinin etrafını saran tahkimat sisteminin bir parçası olan Galata Kulesi, arazinin yüksek bir yerinde inşa edilmiştir. Haliç girişine, Boğaz'a ve Marmara'ya hâkim bir yerde bulunmaktadır.

Galata'ya hâkim yüksek bir noktada inşa edilen Galata Kulesi buraya Cenevizlilerin yerleşmesinden sonra tarihe geçmiştir. 12. yy'da Haliç kıyısında bir imtiyaz bölgesine sahip olan Cenevizliler, şehrin 1204'te Latinler tarafından işgalinde burayı Venediklilere kaptırmışlar, 13. yy'm ortalarından itibaren Halic'in karşı yakasında Galata'da yerleşmeye başlayarak, İmparator VIII. Mihael Paleologos ile önce 1260' ta imzalanan, arkasından 1261'de pekiştirilen dostluk ve ticaret anlaşması ile birçok haklar elde etmişlerdir. Cenevizliler imtiyaz bölgelerinin etrafına sadece koruyucu bir hendek kazabilmişlerdi. Bütün yasaklayıcı şartlara rağmen, 1304'ten sonra İtalyanların sur yapımına giriştikleri anlaşılıyor. Kademeli olarak bölgelerinin sınırlarını genişleten Cenevizliler, Galata Ku-lesi'nin bulunduğu yere ancak 1349'da sahip olmuşlar ve kuleyi de bu sırada inşa etmişlerdir.

Bizans kaynaklarında Büyük Burç (Me-golas Purgos), Ceneviz kaynaklarında ise İsa Kulesi (Christea Turris) olarak adlandırılan kule, Bizans'ın çok buhranlı bir anında, her yaşta Cenevizlinin geceli gündüzlü ve kadınlı erkekli çalışmaları ile inşa e-dilirken, surlar tamamlanarak, etraflarındaki hendek de derinleştirildi. Bizans bu oldubittiyi kabul etmek istememesine rağmen hiçbir şey yapamadı. Kulenin hemen eteğinde, Yüksekkaldırım Caddesi ile Lü-



GALATA KULESİ

360

361

GALATA KULESİ

®—

lecihendeği Caddesi köşesinde, Küçük Kule Kapısı yanındaki St. Nicoİaus burcu üzerindeki bir levhada Cenova ve Bizans armaları ile birlikte 1349 tarihi görülmüştür. Böylece, surların Galata Kulesi ile bi-tiştirilmesi tarihi açıklık kazanır. Surların 14. yy'ın ikinci yansı ile 15. yy'm ilk yarısında güçlendirilmesi sırasında (bunu belirten pek çok sayıda tarihli kitabe tespit edilmiştir), 1445 veya 1446'da kule de yükseltilmek istenmiştir. Yakındoğu ticaretinde rakiplerine karşı Türklerle dost geçinmek isteyen Cenevizliler, "Galata tahkimatında yapacakları yüksek bir kule için", Osmanlı Beyi II. Murad'dan (1421-1443 ve 1444-1451) bazı malzeme ile borç para istemişlerdir. Bu yardıma karşılık, Cenevizliler yapacakları, daha doğrusu yükseltecekleri kulenin (ki bu herhalde Galata Kulesi'dir), uygun bir yerine Murad Bey'in adı yazılmış bir kitabe koymayı teklif etmişlerdi. İtalya'da Cenova'daki merkez idaresi bu girişimi öğrendiğinde, Galata podestasma çok sert bir yazı göndererek, "...tahkimatı güçlendirmeye ye-



Galata Kulesi'nin restorasyon planı.

Arkiteht, c. 35, S. 318 (1965)

tecek..." zenginlikte olduğunu bildirmiştir. Evvelce Mumhane (veya Kireç) Kapı-sı'nda görülen bir mermer levhada Podes-ta Baldassare Maruffo'nun buradaki surları hem güçlendirip, hem de navistatio'dan Isa Kulesi'ne (Chirstea Turris) kadar bir misli daha yükselttiği için Cenevizlilerin şükranlarını belirten bu kitabenin konulduğu açıklanıyordu.

istanbul'un fethinin arkasından, II. Meh-med'in (Fatih) (hd 1451-1481) surların bir kısmını ve Galata Kulesi'nin de 10 arşın (7,58 m) kadarını yıktırdığını bir kaynak bildirmektedir. Ancak yine bir kaynak da kulenin Zağanos Paşa tarafından tamir ettirildiğini haber verir. Surlarda büyük ölçüde tahribat yapan 915/1509'daki çok şiddetli depremde Galata Kulesi de zarar görerek, Mimar Murad bin Hayreddin idaresinde onarılmıştır. Bugün zeminden 13,20 m (2. kat) ve 17,17 m (3. kat) yüksekte gövdeyi kuşatan tuğladan yapılmış biri zengerek motifli iki kuşak, bu onarımın işareti olmalıdır. Bunlardan üstteki Türk üslubuna işaret ettiğine göre, bu kuşaktan

yukarısının Türk yapısı olduğu inandırıcı bir hipotezdir. Zaten 5. kattaki pencerelerin sivri kemerleri, zeminden 24,25 m yüksekteki bu kısmın hiçbir şüpheye yer vermeyecek surette Türk inşaatı olduğuna işaret eder. Şu halde Galata Kulesi'nin 2. ve 3- katına kadar olan bölümü Ceneviz yapısı, bunun yukarısı ise Türk ilavesidir. 16. yy'da kulenin üstünde sivri bir külah bulunduğu çeşidi desen, gravür ve minyatürlerden anlaşılır.

Galata Kulesi ve burçlardan bir kısmı 16. yy'da tersanede çalıştırılan savaş esiri Hıristiyanların barınağı olarak kullanılıyordu. Sonraki yüzyılda Evliya Çelebi, kulenin "...on kat halinde zindan ise de şimdi tersanenin gemi levazımı ambarı olmuştur..." demek suretiyle kulenin yeni fonksiyonuna işaret eder. Aynı yüzyıl i-çinde Galata Kulesi'nden, Hezarfen Ah-med Çelebi de yapma kanatları ile uçarak Üsküdar'da Doğancılar'a inmiştir. 1717' den itibaren ise gece yarısını haber vermek üzere bir mehterhane ocağı kuleye yerleştirilmişti. Bunda ayrıca yangınları gözleyen bir gözcü teşkilatı da bulunuyordu. Bunlar kös vurarak yangınları halka duyuruyorlardı.

Galata Kulesi III. Selim döneminde (1789-1807), 1794 yangınında yandı. Ona-rılırken, duvarlar 2 m kadar indirildikten sonra, üstüne üç oda, bir divanhane ile dört köşesine çıkma halinde camlı dört cumba yapıldı. Ayrıca her taraftan sesi duyulabilecek bir davul veya kös de konuldu. Çağın şairlerinden Ayıntaplı Aynî beş beyitlik bir tarih manzumesinde bu onarımı anlatır. Bu yangın ve onarım ile ilgili on beyitlik diğer bir tarih kasidesi ise Vahidî adlı başka bir şair tarafından yazılmıştır. 1212/1797 tarihini veren bu manzumede, Galata Kulesi'nde mehterhanenin nevbet vurdurduğuna işaret edilmiştir. III. Selim döneminde kulenin aldığı görünüş, J. Melling'in (1763-1831) çizdiği bir resimde mükemmel olarak görülebildiği gibi, G. M. Feraud, Grafvon Stac-kelberg, L. Thenon-Lemaître, M. F. Pre-auhc'un resim ve gravürlerinde de tasvir edilmiştir. Tahminlere göre Feraud'un çizdiği resim, Galata Kulesi'ni III. Selim dönemindeki şekli ile gösteren son belgedir. Kule 1831'de bir daha yanarak mahvolmuştur. Bu yangına kadar kulenin en yukarı katında bir de kahvehane bulunuyordu. 1831 Ağustos'unun ilk günlerinde yanan kule, II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından onarıldığında, en üst katın biçimi değiştirilerek, buraya kemerli on dört büyük pencereli bir kat yapılmış, bunun üstüne yine kurşun kaplı sivri bir külah yerleştirilmiş, pencerelerin önüne çepeçevre demir bir parmaklık takılarak, İstanbul'u her yönden panoramik görme imkânı sağlayan bir gezinti yeri yaratılmıştır. Bu sırada kuleye konulan bir çan şimdi İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. II. Mahmud kuleye bir de saat konulmasını istemişti. Bu çanın saatle ilgili olup olmadığı bilinmez. II. Mahmud'un bu onarımı, kulenin girişi üstündeki 1248/1832 tarihli Pertevin sekiz beyitlik kitabesinde de belirtilmiştir.

Galata Kulesi'nin bu biçimini İstanbul hakkında 19. yy'da yayımlanan gravürlü kitaplarda bulmak mümkündür. J. F. Le-wis, E. Flandin ve Brindesi'nin resimlerinde kule bu görünüşü ile yer almıştır. Kulenin külahının biçimi, başta Robertson tarafından çekilenler olmak üzere eski fotoğraflarda da gayet iyi görülür. Ünlü Fransız yazarlarından Gustave Flaubert ve Theop-hile Gautier 1850-1852'de kulenin üstündeki kahvehanede şehri seyrettiklerini anlatırlar. Fakat 1270/1853 tarihli bir belgeden, kulenin külahının onarım gerektirecek durumda olduğu öğrenilir. Kulenin etrafı 1864'te başlayan "imar" adı verilen çalışmalarda, eteğindeki avlusunu, kapılarını, kıyıya inen sur duvarlarını kaybetmiş, hendekler doldurulmuştu. Kulenin dibinden itibaren bir taraftan Tepebaşı üzerinden Kasımpaşa'ya, diğer taraftan Tophane'ye uzanan büyük Türk mezarlığı ise evlere yer açmak için taşları ve servileri ile yavaş yavaş yok ediliyordu. Aynı zamanda kule etrafındaki ahşap eski Türk evleri kaybolup yerlerine çok katlı, Batı üslubunda apartmanlar yapılıyordu.

Bir fırtınada Galata Kulesi'nin 1875'te külahının sökülmesi üzerine, kulenin üst kısmı bütünüyle değiştirilerek, külah kaldırılmış, üst üste poligonal iki oda yapılmış, bunların tam ortasına uzun bir bayrak direği dikilmiş, II. Mahmud döneminde yapılan ortadaki güzel ahşap merdiven de kaldırılmıştır.

Galata Kulesi 1874'ten itibaren yangın gözetleme ve haber verme santralı haline getirilmiş, bunun için bazı işaretlerin direğe çekilmesi uygun görülmüştür. Geçen yüzyılın sonlarında İstanbul ve Haliç ile Galata, Tophane ve Beyoğlu'na hâkim manzarası bakımından kule turistik bir merkez olmuş, her pencereden görülen yerler kitaplara ve seyyah rehberlerine geçmiştir. Deniz Kuvvetleri'ne ait jeneratörün ağırlığı ile zaten kirişleri çürümüş olan en üst odaların 1959-1960 kışında çökmesi üzerine kulenin ciddi şekilde o-narılması düşünülmüş ve 1964'te İstanbul Belediyesi Galata Kulesi'ni, bir dereceye kadar II. Mahmud dönemindeki durumunu andırır biçiminde onarmıştır. 1967'de biten çalışmalarda külah ihya edilmekle beraber daha kısa olarak betondan yapılmıştır. Belediye Başkam Haşim İşcan tarafından 28 Eylül 1967'de açılışı yapılan kulenin içine bir asansör konulmuş ve pencereli üst kat, lokanta ve lokal olarak kiraya verilmiştir.

Galata Kulesi, kaya ve killi şistli bir zemin üzerine oturtulmuş, temeli masif taş duvar olarak örülmüştür. Ortaçağ askeri mimarisine uygun olarak dış zeminden yüksekte olan girişi, bazı izlerden anlaşıldığına göre, evvelce zincirle asılan ahşap bir açılır kapanır köprüye sahipti. Kulenin eteğinde onu yuvarlak şekilde çeviren bir sur duvarının bulunduğu ve böylece oluşan avlu, Büyük ve Küçük Kule kapıları ile dışarıya ve şehre bağlanmıştı. Kulenin zemininde 1,50 m yüksekliğinde 0,72 m genişliğinde bir kanal vardır. İçeride bir sarnıç kalıntısına rastlanmadığına göre bu

kanal belki de bir suyolu veya gizli bir sarnıca ulaşan bir dehlizdi. Zemin katında kulenin iç çapı 8,95 m; duvar kalınlığı ise 3,75 m olup dış çapı 16,45 m'dir. Ceneviz yapısı olan 3. kata kadar olan çıkış, yalnız bir tarafta duvar kalınlığı içinde bir taş merdivenle sağlanmıştır. Bu merdiven bir kattan diğerine tek tarafta bir yarım daire halindedir. 4. kattan itibaren ise, çıkış ahşap ve duvar dışında olan bir merdivenle sağlanmıştır. 4. kat, planı ve mazgalları bakımından da ahlakilerden farklıdır. Böylece kulenin 3-4. katlar hizasından itibaren Türk döneminde yapıldığı daha belirli olmaktadır. Ayrıca 5. katta 0,35 m çapında yedi tane top namlusu lumbarı da dikkati çeker. Askeri mimaride topların fetihten sonra yaygınlaştığı bilinir. Kulenin restorasyonunda tepesindeki alem dibinde 62,60 m; ucunda ise 69,90 m olacakken, 3 m kadar eksik yapılmıştır. 7. ve 8. katlar arasındaki ahşap balüstratlı merdiven, II. Mahmud dönemi merdiven kalıntısından ilham alınarak yeni yapılmıştır. Bibi. L. Sauli, Della Colonia dei Genovesi in Galata, I-II, Torino, 1831; L. T. Belgrano, Do-cumenti riguardanti la Colonia Genovese di Pera, Cenova, 1888; C. Desimoni, "Sui quar-tieri dei Genovesi a Constantinopoli nel se-colo XII", Giomale Liguistico, II (1874), s. 137-

Galata'nın

kendine özgü

sokaklarından

Galata

Kulesi'nin



görünümü.

Bünyad Dinç

Melling'in bir deseninden ayrıntıda Galata Kulesi ve çevresi, gravür, 18. yy. Meliing, Voyage TETTVArşivi

180; J. Gottwald, "Die Stadmauern von Galata", Bosporus-Mitteilungen deş Deutschen Ausflusvereins, IV (1907), s. 5-72; Marie de Launay, "Notice sur le vieux Galata (Pera deş Genois)", L'univers-Revue Orientale, S. l

GALATA MEVLEVÎHANESİ

362

363

GALATA MEVLEVÎHANESİ

(1874), s. 25-30, S. 2 (1874), s. 105-116, S. 3 (1875), s. 170-178, S. 4 (1875), s. 225-233; Me-yers Reisebücher, Türkei, Rumânien, Leip-zig-Viyana, 1908, s. 195-198; Raif, Mir'at, 415-429; C. Esad Arseven, Eski Galata ve Binaları, İst., 1989, s. 64-71; A. M. Schneider-M. Is. Nomidis, Galata Toppgraphisch-archâologisc-herPlan, İst., 1944; İ. H. Konyalı, "Galata Ku-lesi'nin Meraklı Hikâyesi", TTOKBelleteni, S. 119 (1951), s. 12-13; H. Şehsuvaroğlu, "Galata Kulesi", TTOK Belleteni, S. 157 (1955), s. 6-7; K. Anadol, "Galata Kulesinin Turistik Tanzimi", Arkitekt, XXXIV/317 (1964), 150-159, XXXV/318 (1965), s. 18-24; S. Eyice, Galata ve Kulesi, İst., 1969.

SEMAVi EYİCE

GALATA MEVLEVÎHANESİ

Beyoğlu İlçesi, Şahkulu Mahallesi'nde Galip Dede Caddesi'ndedir.

Kulekapı Mevlevîhanesi veya halk arasında Galib Dede Dergâhı olarak da bilinen Galata Mevlevîhanesi, İstanbul'daki ilk büyük Mevlevi kuruluşudur. II. Bayezid dönemi (1481-1512) vezirlerinden İskender Paşa'nm Galata sırtlarmdaki av çiftliğinde 1491'de inşa edilmiştir.

Tekkenin ilk postnişini Sultan-i Divanî Sema'ÎMehmedDede'dir(ö. 1529). Sâkıb Dede'nin Sefîne-i Nefîse-i Mevlevîyan ve Şahidî'nin Gülşen-i Esrâr'mda Sema'î Dede'ye ilişkin mevcut bilgiler, onun tam anlamıyla Hurufî-Kalenderî meşrepte bir Mevlevî dervişi olduğunu kamtlayıcı niteliktedir. İstanbul'a geliş nedeni de, temas halinde olduğu Kalenderîlerin II. Baye-zid'e suikast düzenlemeleri üzerine açılan soruşturmanın bir sonucudur. İşte bu sorgulama amacıyla İstanbul'a getirilen Se-. ma'î Dede'nin İskender Paşa'ya intisap yoluyla üzerindeki kuşkulan dağıttığı ve karizmatik kişiliğini kullanarak Galata Mevlevîhanesi'nin temellerini attırdığı anlaşılmaktadır. Postnişinliği çok kısa sürmüş ve yerine halifesi Safa'î Dede (ö. 1533) geçmiştir. Tarikatın Galata Mevlevîhane-si'nde odaklanan asıl örgütlenme faaliyetleri bu şeyhin zamanına rastlar. Daha sonra meşihat makamında Mesnevîhan Mah-mud Dede'yi (ö. 1548) görüyoruz. Aşçıbaşı Velî Dede ile birlikte yürüttüğü Mevlevîliği yaygınlaştırma çabaları, II. Baye-zid'in siyasi desteğiyle İstanbul'a sokulan Halvetî tarikatının şehirdeki yoğun gelişimi karşısında fazla etkili olamamış ve Galata Mevlevîhanesi bu dönemde geçici bir süre Halvetîliğin denetimine girmiştir. Tekkeyi yeniden Mevlevîliğe bağlayan şeyh ise, Sırrı Abdî Dede'dir (ö. 1631). Fakat bir süre sonra Mevlânâ Âsitanesi Postnişini Bostan Çelebi tarafından meşihatı kaldırılmış ve yerine Şârih-i Mesnevî İsmail Rusûhî Dede (ö. 1631) tayin edilmiştir. Bu meşihat değişikliği nedeniyle dergâhtan ayrılmak zorunda kalan Abdî Dede'nin Kasımpaşa Mevlevîhanesi'ni(->) kurması, İstanbul Mevlevîliği tarihinin başlıca dönüm noktalarından birisini oluşturur. Bu tarihsel dönüşümün Galata Mevlevîhanesi üzerindeki en önemli etkisi, İsmail Dede'nin dergâhta odaklanan Batınî eğilimleri tasfiye ederek tarikatın Osmanlı üst tabakasında hızla kökleşmesine zemin hazırlamasıdır. Buna karşın İbnü'l-

Arabî etkisiyle kaleme aldığı Mesnevî şerhinden dolayı da zahir ulemasının şimşeklerim üzerine çekmiştir. İkinci etki ise daha çok Mevlevîliğin örgütlenme yapısını ilgilendirmektedir. Söz konusu dönemde Yenikapı, Beşiktaş ve Kasımpaşa mevle-vîhanelerinin faaliyete geçmeleriyle birlikte tarikatın İstanbul'daki tek merkezli yönetim şekli sona ermiş, bu yeni tekkelerden yetişen dervişler güçlü şeyh aileleri oluşturarak çok merkezli bir örgütlenme modeline doğru ilk adımı atmışlardır.

Galata Mevlevîhanesi'nin bu ilk dönemine ait yapıları hakkında kapsamlı bilgilerden yoksunuz. Evliya Çelebi, tekkede 100 adet derviş hücresi bulunduğunu yazmakta ise de bu bilgiyi, mevlevîhanenin daha başlangıçta geniş ölçekli bir mimari programa dayanılarak inşa edildiği şeklinde yorumlamak mümkündür. Tekkeden bu döneme ait günümüze kalabilen tek eser, aslen bir Ermeni mühtedisi olan ve 1656 Çınar Olayı'nda idam edilen Gümrük Emini Hasan Ağa'mn, Mevlevihane avlusunda yaptırdığı 1649 tarihli çeşmedir, inşa kitabesi Nisarî Ali Efendi'ye ait bulunan bu çeşme, daha sonra Abdülmecid (hd 1839-1861) tarafından 1851'de tamir ettirilmiştir.

17. yy'da tarikat içi gruplaşmalardan kaynaklanan iktidar mücadelelerinin, mev-levîhane meşihatına da yansıdığı görülmektedir. Bunun en tipik örneği Derviş Çelebi olayıdır. Rusûhî Dede'nin vefatıyla meşihat makamına önce Âdem Dede (ö. 1652), sonra da ünlü Divan şairi Arzî Meh-med Dede (ö. 1664) atanmış ve ondan sonra da boşalan tekke meşihatı, Mevlânâ Âsitanesi Postnişini Hüseyin Çelebi'ye muhalif grubun temsilcisi Mevlevîzade Derviş Çelebi tarafından doldurulmuştur. Derviş Çelebi'nin kimliği hakkında yeterli bilgimiz yoktur. Fakat onun, taraftarlarınca Konya'daki çelebilik makamına getirilmek istendiği, ama bu gerçekleşmeyince kısa bir süre Galata Mevlevîhanesi postnişin-liğinde bulunduktan sonra meşihatının kaldırıldığı bilinmektedir. Yerine geçen Pendârî Naci Ahmed Dede (ö. 1710) ise, önce Beşiktaş ve ardından Galata Mevlevîhanesi şeyhliği yapmış, meşihatının kaldırılmasıyla Yenikapı Mevlevîhanesi(~») postnişinliğine atanmıştır. Naci Ahmed Dede ile başlayan İstanbul Mevlevîhane-leri arasındaki dönüşümlü meşihat modeli, 1676'da Çelebi Abdülhalim Efendi tarafından tekke postnişinliğine Mesnevîhan Gavsî Ahmed Dede'nin (ö. 1697) getirilmesiyle, kan bağına dayalı hilafet kurumunun denetimine girer. Gavsî Ahmed Dede, ünlü Bayramî halifesi Ahmed Bîcan Efen-di'nin soyundan olup, 18. yy'm ortalarına kadar Galata Mevlevîhanesi'ni yöneten şeyh ailesinin de kurucusudur. Bu aile, Gavsî Ahmed Dede'nin damadı miraciyeci ve neyzen Kutb-ı Nâyî Osman Dede (ö. 1729) ve torunu Abdülbâkî Sırrî Dede (ö. 1750) ile dergâha altın çağını yaşatmıştır. 18. yy'da Galata Mevlevîhanesi tarihine damgasını vuran ikinci büyük şeyh ailesi, Kasımpaşa ve Yenikapı mevlevîhaneleri postnişinliği yapan Safî Musa Dede'ye

mensuptur. Musa Dede doğrudan dergâh yönetiminde bulunmamış, fakat oğulları Mehmed Şemseddîn Dede (ö. 1760) ve İsa Dede (ö. 1771) ile damadı Selim Dede (ö. 1777) ve torunu Mehmed Sâdık Dede (ö. 1778), mevlevîhane meşihatında bu aileyi temsil etmişlerdir. Tekkenin tarihindeki en önemli onarım faaliyetlerinden birisi de bu ailenin meşihat dönemine rastlar. İsa Dede'nin postnişinliği sırasında 1765'te çıkan Tophane yangını sonucu Mevlevîhane tamamen yanmış ve 1766'da bina emini tayin edilen Çavuşbaşı Osman Ağa tarafından yeniden inşa ettirilmiştir.

Kasımpaşa Mevlevîhanesi'nden gelen ve ancak bir yıl postnişinlik yapabilen Mehmed Sâdık Dede'nin 1778'de vefat etmesiyle Galata Mevlevîhanesi, idari açıdan oldukça zor bir döneme girer. 1790' da Şeyh Galibin postnişinliğine kadar süren bu sarsıntılı zaman diliminde Çelebi Abdülkadir Dede'nin meşihatı 1780'de kaldırılmış ve yerine geçen Mevlânâ Âsitanesi aşçıbaşısı Hüseyin Dede (ö. 1782), ancak 2 yıl şeyhlik yapabilmiştir. Kendisini izleyen Bakkalzade Ali Dede'nin birinci meşihatı 1786'da, ikinci meşihatı da Halil Numan Bey'in 1790'da tekke postnişin-liğinden ayrılıp Üsküdar Mevlevîhanesi' ni(->) kurmasıyla aynı yıl birlikte kaldırılmış, yerine atanan Şemsî Dede (ö. 1790) ise, daha posta oturamadan vefat etmiştir.

I. Abdülhamid dönemi (1774-1789) sonlarına doğru, giderek eski önemini kaybeden Galata Mevlevîhanesi, Osmanlı modernleşmesinin köklü reformlarla toplumsal yapıyı şekillendirmeye başladığı III. Selim zamanında (1789-1807), bu değişimi yakından destekleyen yenilikçilerin başlıca merkezi durumuna gelmiştir. Kendisi de Mevlevî olan III. Selim'in askeri ve idari alanda başlattığı reformlara karşı, özellikle Bektaşîlerden kaynaklanan muhalefeti bir ölçüde dengelemek amacıyla Mevlevîliği güçlendirme yolunu seçtiği görülmektedir. Nitekim bu açık destek sayesinde Galata Mevlevîhanesi, âdeta bir Rönesans dönemi yaşamaya başlamış ve tekkenin toplumsal kültürümüz üzerindeki yenilikçi etkisi, kapatıldığı 1925'e kadar kesintisiz sürmüştür.

Galata Mevlevîhanesi'nin bu dönemdeki ilk postnişini, Şeyh Galib olarak tanıdığımız Mehmed Es'ad Dede'dir (ö. 1799). Köklü bir Mevlevî ailesine mensup bulunan Şeyh Galib, babası Mustafa Reşîd Efendi aracılığıyla Melamîliğe de bağlanmış ve böylece İstanbul Mevlevî kültürü içinde Şems kolu olarak bilinen coşkun tasavvuf anlayışının yeniden doğuşunu hazırlamıştır. Şeyh Galib'in asıl yetiştiği dergâh, Yenikapı Mevlevîhanesi'dir. Burada Ali Nutkî Dede'ye(-») intisap ederek çilesini tamamlamış ve III. Selim'e olan yakınlığı nedeniyle Ebubekir Çelebi tarafından 11 Haziran 1791'de Galata Mevlevîhanesi postnişinliğine atanmıştır. Kısa zamanda tekke, aralarında Aşçıbaşı Hulûsî Dede ve tanınmış tezkireci Esrar Dede gibi Me-lamî meşrep Mevlevî seçkinlerinin de bulunduğu istanbul'un bellibaşlı kültür merkezlerinden birisi durumuna gelir.

Şeyh Galib zamanında dergâh esaslı şekilde tamir görmüştür. Semahane yeniden inşa edilmiş, derviş hücreleri ve ahşap türbeler restore edilmiştir. Bu tamire ilişkin 1791 tarihli Şeyh Galib'in yazdığı kitabe, mevlevîhane girişindeki II. Mahmud dönemine ait ampir üsluplu(->) cümle kapısının iç tarafındadır.

1799'da henüz 42 yaşındayken vefat e-den Şeyh Galib, dergâhtaki İsmail Rusûhî Dede Türbesi'nde medfundur. Yerine önce Mehmed Ruhî Dede (ö. 1810), onun vefatıyla da Mahmud Dede (ö. 1818) geçmiştir. Mehmed Ruhî Dede'nin postnişinliği, III. Selim'in Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu katledildiği oldukça karmaşık bir siyasi döneme rastlar. Mahmud Dede ise 1817'ye kadar dergâh meşihatım yürütür ve bu tarihten sonra kayınpederi Yusuf Zühdî Dede'nin vefatıyla boşalan Beşiktaş Mevlevîhanesi(->) postnişinliğine atanır.

Dergâhın son dönem tarihine damgasını vuran şeyh, 19. yy'm yetiştirdiği başlıca Mevlevî simalarından Kudretullah Dede'dir (ö. 1871). Ebubekir Dede ailesine mensup bulunması nedeniyle Galata Mevlevîhanesi'nin bu son dönemde idari açıdan Yenikapı Mevlevîhanesi'ne bağlandığını söyleyebiliriz. Bu aile hem Mevlevîlik hem de Osmanlı siyasi tarihinde çok ö-nemli rol oynamış, bürokrasinin kilit noktalarındaki devlet adamlarım tarikat şemsiyesi altına alarak yönetim üzerindeki nüfuzunu artırmıştır. Galata Mevlevîhanesi tarihini yakından ilgilendiren devlet kethüdası Halet Efendi'nin faaliyetleri de bu çerçevede değer kazanmaktadır. Ali Nutkî Dede müntesiplerinden olan Halet Efendi, II. Mahmud (hd 1808-1839) üzerindeki nüfuzunu kullanarak Kudretullah Dede' nin Galata Mevlevîhanesi meşihatına a-tanmasını sağlamıştır.

Galata Mevlevîhanesi'nin bugün mevcut bulunan yapılarından bir kısmını, Kudretullah Dede zamanında Halet Efendi inşa ettirmiştir. Bu yapılardan dergâhın Galip Dede Caddesi'ne bakan cephesindeki türbe, kütüphane ve sebil 1819 tarihlidir. Halet Efendi, kendi kurduğu bu kütüphaneye 1820'de önce 266, daha sonra da 547 cilt kitap vakfetmiştir. Cumhuriyet döneminde tekkelerin kapatılmasıyla birlikte mevlevîhaneye ait bu kitaplar Süleymani-ye Kütüphanesi'ne devredilmiş ve yapı u-zun bir süre polis karakolu olarak kullanılmıştır. Halet Efendi'nin 1819'da yaptırdığı bir diğer bina, ismail Rusûhî Dede Türbesi'dir.

II. Mahmud dönemindeki bu yoğun inşa faaliyetlerinin hemen ardından 1824'te mevlevîhane bir yangın daha geçirmiş ve başta matbah ile mescit olmak üzere 9 a-det derviş hücresi yanmıştır. II. Mahmud 1835'te tekkeyi tamir ettirmiş ve müştemilat ile semahaneyi de yeniden yaptırmıştır. Tamire ilişkin Şair Lebîb'in Yesarîzade Mustafa İzzet hattıyla yazılmış 1835 tarihli ve II. Mahmud tuğralı ta'lik kitabesi, tekkenin Galip Dede Caddesi'ne bakan ana giriş kapısının üstündedir.

Yarım yüzyıldan fazla meşihat makamında bulunan Kudretullah Dede zama-

Galata


Mevlevîhanesi

cümle kapısı

ile Halet

Efendi


Sebilküttabı ve

Türbesi'nin

19. yy'rn

sonundaki

görünümü.

M. Baha Tanman

argivi

nında, II. Mahmud'un Yeniçeri-Bektaşî zümresine karşı yürüttüğü Mevlevîleri destekleme politikası, Abdülmecid tarafından da sürdürülmüş ve bunun sonucunda Galata Mevlevîhanesi, tarihindeki en yoğun imar faaliyetine sahne olmuştur. II. Mahmud'un kızı, Nakşibendî tarikatı müntesiplerinden Adile Sultan(->), babasının yolunu izleyerek 1847'de dergâha büyük bir sarnıç ve şadırvan yaptırmıştır. Mevlevîhanenin günümüzdeki mimari şeklini almasına neden olan tamir ise, Kudretullah Dede'nin girişimiyle Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Beyoğlu'nda çıkan bir yangında hasara uğrayan semahane, Âdile Sultan Şadırvanı ve Hasan Ağa Çeşmesi'nin tamiri, 7 Rebiülevvel 1273/5 Kasım 1855 tarihli irade gereğince 429.000 kuruş bedelle Manas Kalfa'ya ihale edilmiş, önce semahanenin yeniden inşasına başlanarak 1858'den itibaren de diğer yapıların tamirine geçilmiştir. 1860'ta tamamlanan bu tamirata ait Abdülmecid tuğralı kitabelerden birisi semahane kapısında, diğeri ise Hasan Ağa Çeşmesi'nin ayna taşı üstündedir. Kudretullah Dede'nin vefatıyla yerine oğlu Mehmed Ataullah Dede (ö. 1910) geçmiştir. Ebubekir Dede ailesinin Galata Mevlevîhanesi'ndeki son temsilcisi olup, yetişme tarzı itibariyle döneminin Avrupa kültürüne açık bir kişiliğe sahiptir.

Ataullah Dede döneminde dergâh, ö-nemli bir tamir daha görmüştür. II. Meşru-tiyet'in ilanından kısa bir süre önce Ev-kaf-ı Hümayun Nezareti'nin takriri üzerine çıkan 9 Muharrem 1326/12 Şubat 1908 tarihli irade gereğince dergâh, 21.150 kuruşluk keşif masrafının iskender Paşa vakfından karşılanması kaydıyla tamir ettirilmiştir.

Mevlevîhanenin son postnişini, Ahmed Celâleddin Dede'dir (ö. 1946). Gelibolu Mevlevîhanesi Şeyhi Hüseyin Azmî Dede'nin oğlu olan Celâleddin Dede, 1873'te Mısır Mevlevîhanesi'nde çileye girmiş ve burada Mehmed Subhi Bey'den ney dersleri alarak tasavvuf musikisinin sayılı neyzenlerinden birisi olmuştur. Daha sonra İstanbul'a gelmiş ve 1908'de vekâleten, 1909'da da asaleten Üsküdar Mevlevîhanesi postnişinliğine atanmıştır. Bir yıl sonra 1910'da ise, Ataullah Dede'nin yerine dergâhı vekâleten yöneten Veled Çelebi' nin Mevlânâ Âsitanesi'ne postnişin olmasıyla Galata Mevlevîhanesi meşihatına getirilmiştir. Tekkelerin kapatıldığı 30 Kasım 1925'e kadar dergâh meşihatında kalan Celâleddin Dede'nin kabri, Karacaahmet Miskinler Tekkesi civarındadır.

Galata Mevlevîhanesi'nde tıpkı Yenikapı Mevlevîhanesi'nde olduğu gibi, haftada iki defa salı ve cuma günleri Mevle-


Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin