I u n d e n bugüN



Yüklə 7,14 Mb.
səhifə45/129
tarix09.01.2019
ölçüsü7,14 Mb.
#94242
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   129

Bibi. Janin, Constantinople byzantine, 125-126; J.-B. Papadopoulos, lespalais et leş egli-ses deş Blachemes, Thessalonique, 1928, s. 138, 141-147; F. Dirimtekin, "Leş palais d'Alexis I et Manuel II pourraient etre locali-ses", TTOK Belleteni, S. 201 (1958), s. 23-24; ay, "AyVansaray'daki imparator Sarayları Bölgesinde Yapılan Kazı", Türk Arkeoloji Dergisi, IX (1960), s. 18-23.

SEMAVİ EYİCE



ALEMDAĞ

İlin doğusunda, Ümraniye İlçesi'ne bağlı bir köydür. Resmi adı Alemdar olmakla birlikte yaygın olarak Alemdağ diye adlandırılır.

Kuzeybatıdan Polonezköy, kuzey ve kuzeydoğudan Reşadiye, doğudan Mah-mutşevketpaşa, güneydoğudan Paşa-köy ve güneybatı ile güneyinden de Sultançiftliği köylerinin arazisiyle çevrilmiştir. 21 km2 yüzölçümüne sahiptir. İdari bölünüş bakımından 1987'ye kadar Üsküdar İlçesi'ne dahilken, bu tarihten sonra yeni kurulan Ümraniye İlçesi'ne bağlanmıştır.

Alemdağ

Sedat Avcı

Birinci Zaman'a (Paleozoik) ait ka-yaçlardan oluşan köyün arazisinde, gerek Silür (yaklaşık 435-395 milyon yıl öncesi), gerek Devon (yaklaşık 395-345 milyon yıl öncesi) devirlerine ait kayaç-lar da yer alır. Bu kayaclar, detritik tortul kayaçlardan arkozlar, grovaklar, kuvarsitler, feldispatlı kuvarsitler ve şeyllerden ibarettir.-Alemdağ Köyü'nün çevresindeki en büyük yükselti Alemdağı'dır (442 m). Kuzeybatıda Türbe Tepe (379 m), kuzeyde Göz Tepe (267 m) ve Papeli-naçma Tepe (238 m), doğuda Kamburun Tepe (138 m) ve güneydoğuda Alem-dağburnu Tepe (200 m) yakın çevredeki diğer yüksek noktaları oluşturur.

Alemdağ Köyü ve çevresinin iklimi, içinde bulunduğu Marmara Bölgesi'nin-ki gibi Akdeniz ile Karadeniz iklim tipleri arasında bir geçiş tipini oluşturur. Bu iklimin genel karakteri yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. Ancak Karadeniz'e yakınlığı nedeniyle, yöre Kocaeli Yarımadası'nın güneyine nazaran daha serin ve nemlidir.

Köyün arazisinde üç farklı toprak tipi görülür. Bunlar kırmızı Akdeniz toprakları, kahverengi orman toprakları ve alüvyal topraklardır. Alemdağ Köyü'nün çevresindeki ormanlık sahalarda kırmızı Akdeniz toprakları ile kahverengi orman toprakları yer alır. Kahverengi orman topraklarının üzerindeki orman örtüsü, köye yakın alanlarda tahrip edil-



ALEMDAĞ KASRI

184

185

ALEMDAR OLAYI

SEKBANLARIN ÇARPIŞMALARI

4 Kasım çarşamba sabahı, Kadı Paşa, Demirkapı'dan; bir binbaşı Soğukçeş-me'den; diğer bir binbaşı da Bab-ı Humâyun'dan olmak üzere, seymenleri ile beraber dışarı çıkarak dövüşe dövüşe Irgatpazan'na kadar ilerlediler ve o kadar yeniçeri öldürdüler ki ceset yığınından sokaklar geçilmez bir hale geldi. Seymenler: "Ey yeniçeriler, neredesiniz? Dövüşmek için meydana çıkın" diye bağırıyor ve rast geleni öldürüyorlardı. Bu esnada, Kapudan Paşa da gemide hazır durmuş, kalabalık gördüğü iskeleleri topa tutuyordu. Gemilerden biri, toplanmış bulunan yeniçerileri dağıtmak için bilhassa Ayakapı'yı ve Süleymaniye'yi devamlı olarak topa tutuyordu. Fakat bu aksi netice verdi, çünkü sık sık atılan toplardan dehşet içine düşen halk, yeniçerilerin tarafını tutmağa başladı. Kadı Paşa'nm kendileritni] amansızca imha edeceğini anlayan yeniçeriler, birbirine cesaret vererek, halkın da iştirakiyle Kadı Paşa'ya karşı harekete geçtiler. Büyük bir savaş oldu ve bir seymene karşı on kişi olmak üzere pek çok yeniçeri öldü. Paşa, yeniçerilerin kırıldıkça daha da çoğalarak hücum ettiklerini görünce, dövüşe dövüşe geri çekilip Cebehane kışlasına geldi ve orada da birçok adamı öldürdü. Seymenler ara sıra dışarı çıkarak dövüşüp ve hayli insan öldürdükten sonra içeri çekiliyorlardı. Bu suretle, iki defa gah bu, gah o taraf kazanıyordu. Bab-ı Humâyun'dan Ayasofya'ya ve Cebehane'ye kadar olan yerler kana bulanmış, sokaklar cesetlerden geçilmez olmuştu. Vaziyetlerinin fenalaştığını gören yeniçeriler, seymenleri paniğe uğratmak için Cebehane'yi arka taraftan birkaç yerinden ateşe verdiler. Bir rivayete göre ise, önce seymenler yangın çıkarmışlar, yeniçeriler de onların hareketini tekrarlamışlardır. Cebehane gündüz saat 5'de yanmağa başlamış ve büyüyen ateş cehennemi bir manzara meydana getirmişti. Bir taraftan yükselen alevler, diğer taraftan da top ve tüferik sesleri şehri tasviri gayri kabil bir dehşet içine düşürmüştü. Yayılan yangının bir kolu Yerebatan sarayı, bir kolu Süleymanpaşa Hanı, diğer bir kol Fazılpaşa Camii, başka bir kol da Çatladıkapı'ya doğru uzandı. Yangın yirmiiki saat devam etti. Hepsi de türklere ait olan evler, ne hamal ne de zabit bulunmadığı için bütün eşyaları ile beraber kül oldular ve sakinleri ancak canlarım kurtarabildiler. Bununla beraber alevlerin içinde kalmış birçok insan da yanmıştır.



an'm Ruznâmesi, (çev. H. D. Andreasyan), s. 41-42, İst., 1972

mis ve ziraat sahası haline getirilmiştir. Çevredeki kuvarsit tepelerde ana materyalin ayrışması sonucunda ortaya çıkan malzeme, yağışlarla akıp gittiğinden, toprak oluşumuna meydan vermez. Köy ve çevresindeki akarsuların tabanları alüvyal topraklarla kaplıdır.

Köy sınırları içinde özellikle geçmiş dönemlerde ekip-biçme faaliyetleri için orman tahrip edilerek arazi kazanılmaya çalışılmıştır. Köyün kuzeybatısında yer alan Alemdağı, bitki örtüsünün çeşitliliği ile ilginçtir (bak. Alemdağı).

Alemdağ Köyü'nün arazisi Riva De-resi'nin kollan tarafından sulanır. Yerleşmenin su ihtiyacının bir kısmı kaynak sularından (Defneli, Ayazma, Mütevelli, Elmalı ve Kozpmar gibi), bir kısmı da kuyulardan sağlanır.

Alemdağ Köyü'nün kumlusu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak yaşayanların çoğu "93 Rus Harbi" olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı yıllarında (1877-1878) Hopa'dan göçmüş olanların torunlarıdır. Son yıllarda özellikle Doğu Karadeniz kıyı şeridindeki illerden de nüfus almaktadır. Nüfus sayımlarına göre köyün nüfusu büyük artış ve azalışlar gösterir. Bunun en büyük nedeni çevredeki askeri birliklerin hareketleridir. 1970'lerden sonraki hızlı nüfus artışı ise köyün istanbul'un banliyölerinden biri olması ve sanayi tesislerinin özellikle 1980'den sonra bu araziye yerleşmesidir.

Köyün nüfusu 1935'te 337, 1970'te 668 iken 1990 sayımında 6.684 olarak kaydedilmiştir. 35 yılda iki katına çıkan nüfusun son 20 yılda on katına çıkması tüm İstanbul'a özgü göç olgusunun Alemdağ'a yansımasını gösterir.

Köyün geçimi yakın yıllara kadar tarıma dayanmaktaydı. Bu durum 1970'lere kadar devam etmiştir. 1967'de köyde sanayi tesisi olarak yalnızca yeğurthane vardı. Ancak son yıllarda ulaşım şartlarının iyileşmesi ve hızlı nüfus artışı -sonucunda Alemdağ Köyü önce bir banliyö karakteri kazanmış, ardından sanayi tesislerinin gelmesiyle bir sanayi merkezi halini almıştır. 1980'de süs eşyasından soba tuğlasına ve marley, muşamba, profil sac, asetilen gazı üretimi gibi değişik ürünlerin üretildiği 20'nin üzerinde tesis bulunmaktaydı.

Üsküdar-Şile karayolu kenarına yerleşmiş olan Alemdağ yerleşmesinin ulaşım problemi yoktur, istanbul Belediye-si'nin düzenli otobüs seferleri vardır. Su, elektrik ve ulaşım gibi hizmetlerin yanında ucuz işgücü ve arsa fiyatları, çevrede sanayinin gelişmesini teşvik etmektedir. Bibi. Karakurum, "Alemdağ Ormanları ve Orman Köyleri", (İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü, bitirme tezi), ist., 1939; N. Çakın, "Alemdar Köyü Beşeri ve İktisadi Etüdü", (İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü, bitirme tezi), İst., 1967; Y. Dönmez, Kocaeli Yarımadasının Bitki Coğrafyası, İst., 1979; A. T. Akdoğan, "İstanbul'da Şehirleşmenin Tarım ve Orman Alanlarına Etkisi", (İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü, bitirme tezi), İst., 1981; İ. Ketin, Türkiye Jeolojisine Genel Bir Bakış, İst., 1983.

SEDAT AVCI

ALEMDAĞ KASRI

Alemdağı mesire yerinde, padişahın kısa süre kalması için yapılmış bir biniş kasrıydı. Sultan Abdülaziz (hd 1861-1876) için Sarkis Balyan tarafından tasarlanmış neoklasik üslupta, yüksek bir bodrum kat üzerinde iki katlı kagir bir yapıydı. 1940'lı yıllarda bekçisinin çıkardığı bir yangında harap oldu.

İSTANBUL

ALEMDAĞI

İstanbul'un Anadolu yakasında, Üsküdar-Şile arasına çekilecek hayali bir hattın üzerinde yer alır. Deniz seviyesinden yüksekliği 442 m'dir. Alemdağı ve çevresi Birinci Zaman'ın (Paleozoik) Si-lürien ve Devonien devirlerine ait ka-yaçlardan meydana gelmiştir. Bu kayaç-lar, tortul detritik kayaçlardan arkozlar, grovaklar, kuvarsitler, feldispatlı kuvarsitler ve şeyllerdir. Alemdağı'nı oluşturan kayaçların tabakaları, Kocaeli Yarı-madası'ndaki diğer yüksek tepeler gibi doğu-batı doğrultusunda kıvrılmıştır. Bu kıvrılma hareketi muhtemelen Kaledo-nien Orojenezi'nde (435-395 milyon yıl önce) meydana gelmiştir.

Alemdağı, üzerini kaplayan orman örtüsüyle ilginç bir günübirlik dinlenme alanıdır. Kocaeli Yarımadası'nda görülen iki farklı karakterdeki bitki örtüsünün sınırı bu dağdan geçer. Dağın kuzeye bakan yamaçları nemli ormanlar sahasına dahilken güneye bakan yamaçlarında kuru ormanlar görülür. Dağın zirve kesi-. minden kuzeye, Polonezköy'e kadar olan bölgede, 250 m'ye kadar, kayın ağaçları (Fagus orientalis) hâkimdir. Kayının içine özellikle batı kesimde birlikler halinde kestane de (Çastanea sativd) dahil olur. Doğuda ise gürgen (Carpi-nus betulus) ve ıhlamur (Tilia tomento-sd) nemli ormanın diğer türlerini oluşturur. Özellikle kayının tahrip edildiği yerlerde, hâkim türlerini kızılcık (.Cornus mas), muşmula (Mespilus germanicd), üvez (Sorbus torminalis), geyik dikeni (Crataegus monogynd), fındık (Coıylus avettana) ve sırımbağının (Dapbnepon-tica) oluşturduğu maki benzeri bir bitki örtüsü yer alır. Kuzeye bakan yamaçlarda 250 m'nin altındaki yükseltilerde saçlı meşe (Quercus cerris) toplulukları yayılış gösterir. Alemdağı'nın güneye bakan yamaçlarında, kuru ormanı mazı meşesi (_Quercus infectoria) ve yer yer maki temsil eder. Maki topluluğu içindeki hâkim türler akçakesme (Phülyrea latifolia), kermez meşesi (Quercus coc-ciferd), kocayemiş (Arbutus unedö), funda (Erica arbored) ve katran ardıcıdır (Juniperus oxycedrus). Alemdağı'nın kuzey yamaçlarında, gelişmiş ağaçlarıyla tam bir orman görünümü varken, güneye bakan yamaçlar çalı görünümlü ağaçlardan oluşmuştur. Ormanın özellikle alt seviyeleri sürekli tahriple karşı karşıyadır. Hayvan otlatma, kaçak ağaç kesimi ve tarla açmak için yapılan tahribat yüzyıllardır devam etmektedir.

Bibi. 1. Yalçınlar, Türkiye Jeolojisine Giriş (Paleozoik açısından), ist., 1976; Y. Dönmez, Kocaeli Yarımadasının Bitki Coğrafyası, ist., 1979; t. Ketin, Türkiye Jeolojisine Genel Bir Bakış, İst., 1983.

SEDAT AVCI



ALEMDAĞI İSPEVOZU

Bayağı ispinoz, saka, flürya, iskete gibi ötüşü güzel birçok kuş türünü içeren ispinozgiller familyasının (Fringilla co-elebs) bir üyesidir. İstanbul'da Alemdağı ispinozu olarak bilinir. İstanbul'un Anadolu yakasında, Çekmeköy'den, kuzeyde Riva'ya kadar uzayan Alemdağı orman serisi ve avlağında, öteki göçmen kuşlarla birlikte görülür. Açık mavi, kırmızı, yeşilimsi, beyaz-siyah tüyleri ve diğer özellikleri ile öteki ispinoz türlerinden önemli bir farkı yoktur. Ancak ötüşü daha güzel ve şakraktır. Tanınması ise 19. yy'da Alemdağı korularının ve membalarının mesire (piknik yeri) olmasından sonraya rastlar.



Alemdağı ispinozu

DHKD Arşivi

Alemdağı mesirelerine tutkun olan ve sık sık bu çevreye binişler düzenleyen II. Mahmud döneminde (hd 1808-1839) İstanbullular da günübirlik veya çadır kurup geceleyerek Alemdağı'na mesireye gitmeye başladılar. 19. yy boyunca süren bu geleneğin bir amacı da ispinoz ve bülbül dinlemekti. İlkbahar sonu, yaz ayları boyunca tertiplenen geziler için özellikle mehtaplı geceler seçilirdi. Taşdelen ve Malkuyusu sularını içmek, eğlenceler düzenlemek, mehtapta ve koru serinliğinde dinlenmek, özellikle Üsküdar ve Kadıköy halkı için vazgeçilmez bir tutku oldu. "Alemdağı'na ispinoz dinlemeye, Taşdelen suyu içmeye gidiyoruz!" diyenler, Üsküdar, Dudullu, Kısıklı, Sultançiftliği semtlerinden at ve öküz arabaları ile sazlı sözlü yola çıkarlardı. İstanbul kibar çevrelerinin, doğal seslere ve çevre.. güzelliklerine düşkün aydınları ve sanatçıları da Emirgân'da bülbül-,. Göksu'da mehtapta kurbağa, Boğaziçi'nde açık yali pence-

resinden deniz şıpırtısı dinlemek kadar, Alemdağı ispinozlarının ötüşlerini dinlemeye de meraklıydılar. Bunlar aralarına, dönemin ünlü bestekârlarını da (kemani Tatyos, kemençeci Vasil, kanuni Şemsi, tanburi Yuvakim, Şevki Bey vd) alırlar; kuşların ötüşüne eşlik eden fasıllar tertiplerlerdi. Kimi zaman da ispinozları çalgı sesleri ile farklı ötüşlere alıştırma yarışmaları düzenlenirdi.

Kentin edebiyat ve sanat çevrelerinde, ispinozların kimi saz sanatçılarını tanıdıkları ve usullerini taklit ettikleri gibi iddialar ve fıkralar eksik olmazdı. İstanbul'un kenar halkı arasında ise Alemdağı ispinozu bir alay simgesiydi. İnce sesli ve hızlı konuşan, kısa aralıklarla duraksayan, sesi pürüzsüz kimselere, kentli görgüsünü bir tarafa bırakıp uluorta ve seri konuşanlara, bazen ayıplama, bazen de alaya almak için "Alemdağı ispinozu" denirdi. Ahmed Rasim, Şehir Mektupları'nda bir İstanbullu tipini (Muhsin Bey) tanıtırken "...Alemdağı ispinozu gibi öte öte Kadıköyü'nde de-hen-i şikâyetini açar..." der.

NECDET SAKAOĞLTJ

ALEMDAR GENÇLİK KULÜBÜ

1926'da Sultanahmet'te Alemdar semtinde kuruldu. Turuncu-lacivert formalı kulüp futbol, boks ve basketbol dallarında faaliyet gösterdi. Uzun yıllar Alay Köş-kü'nün çatısı altında barınan Alemdar Gençlik Kulübü özellikle boks dalında pek çok ünlü şampiyon çıkardı. Bunlar arasında Halit Ergönül, Abdi Özkutlu, Cevdet Özçendek, Cihat Vurucu gibi isimler de bulunmaktadır. Futbol takımı ise İstanbul mahalli liglerinde uzun yıllardan beri faaliyetini sürdürmektedir. Alay Köşkü'nden çıkarılmasından sonra kulüp bir lokal sahibi olamadığı gibi, boksörlerini çalıştırabilecek yer de bulamadı. Yıllar geçtikçe artan ekonomik sıkıntılar Alemdar Gençlik Kulübü'nü bugün Sultanahmet'te küçük bir kahvehane köşesinde ve salt amatör futbol dalında faaliyette bulunmaya zorlamaktadır.

CEM ATABEYOĞLU

ALEMDAR OLAYI

Babıâli Baskını, Alemdar Vak'ası, Bayraktar Mustafa Paşa Vak'ası da denir (16-19 Kasım 1808). Yeniçerilerin İstanbul'da gerçekleştirdikleri son büyük ayaklanmadır.

1807'deki Kabakçı Mustafa Ayaklan-ması'mn(-0 ardından İstanbul çalkantılı bir yıl geçirdi. III. Selim'in(->) tahttan indirilmesi, Nizam-ı Cedid(->) birliklerinin dağıtılması, Boğaz yamaklarının terörü nedeniyle kentte can güvenliği kalmadı ve soygun olayları yaşandı. Sürgünler ve idamlar devam ediyordu. Rusya ile savaş durumunun sürmesi de İstanbul yaşamını etkilemekteydi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa cephede olduğundan kenti sadaret kaymakamı yönetiyordu. Orduyla birlikte İstanbul'a hareket eden Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa, sevk

ettiği bir öncü birlikle Kabakçı'yı ve adamlarını öldürterek yamakları etkisiz duruma getirdi. 21 Temmuz 1808'de İstanbul'a geldi. III. Selimin öldürülmesini önleyememekle birlikte 28 Temmuz günü IV. Mustafa'yı tahttan indirip II. Mahmud'u padişah ilan etti. Başlarında şubara, kuşakları, omuzlan silahlarla dolu 8-10.000 Kırcalı milis ile İstanbul'un yönetimini ele geçirdi. Yeniçeriler, bu disiplinli ve silahlı güçle baş edemeyeceklerini görerek sindiler.

Sadrazamlık görevini üstlenen Alemdar Mustafa Paşa, Rumeli ve Anadolu ayanlarını İstanbul'a çağırarak Osmanlı Devleti'nin iç ve dış güvenliğim sağlama konusunda görüşmeler yaptı. Aralarında Cebbarzade Süleyman, Karaosma-noğlu Hacı Ömer Ağa, Serezli İsmail Bey, Kadı Abdurrahman Paşa, Gemici Ali Ağa, Hacı Ahmed Ağa gibi ünlü derebeylerinin de bulunduğu ayanlar, 29 Eylül 1808'de Sened-i İttifak denen bir protokol imzaladılar. Bunun bir maddesi de yeniçerilerin, İstanbul'da ayaklanma girişiminde bulunmaları durumunda ayanların çağrı beklemeksizin başkente gelmelerini içermekteydi. II. Mahmud (hd 1808-1839), bu protokolü kendi mutlak egemenliğine gölge düşürücü bulmakla birlikte kabul etti.

İstanbul'daki derebeyi ayanların her semte yayılan silahlı, saygısız ve vuru-cu-kırıcı milisleri kentin özellikle çarşı pazar düzenini büsbütün altüst etti. İaşe

sıkıntısı baş gösterdi. Alemdar, kentte kalabalık bir milis gücüyle dolaşıyor, padişahın katına bile silahlı çıkıyor, astığı astık bir yönetim anlayışıyla herkesi sindirmeye çalışıyordu. Bu sırada, Sek-ban-ı Cedid(->) adıyla, dağıtılan Nizam-ı Cedid'in yerini alacak yeni bir asker örgütü için de aday yazımına başlandı. Alemdar, padişahtan Yeniçeri Ocağı'mn kapatılmasına onay alamayınca bu ocağa karşı daha sert uygulamalardan çekinmedi. İstanbul'un yüzyıllardır oluşa-gelen yaşam pratiklerinden, kültüründen de habersiz olduğu için, koymak istediği her kural tepkiyle karşılandı. Milisler ise birkaç hafta içinde han, hamam, çarşı, kapan ve iskelelere el koymuş, vezir konaklarına yerleşmişlerdi. Dönemin İstanbul ozanlarından Galatalı Hüseyin, bunlar için yazdığı uzun destanında şöyle diyordu: Bastı İstanbul'u dağ civanları /Alemdar Paşanın pehlivanları / Cümbüşlü olur bağçe zamanlan / Pek yamandır bu Kırcalı askeri.

Babıâli'de oturan Alemdar da her gün kenti denetliyor, suçlu gördüklerini bir-iki dedirtmeden astırıyordu. Halk arasında ise geceleri Babıâli'de zevk ve sefa içinde cariyelerle düşüp kalktığı konuşulmaktaydı. İstanbul kahvehanelerine bu dedikoduları yayanlar yeniçerilerdi. Çoğu ocağa kayıtlı yeniçeri olan esnaf ise Kırcalı milislere her gün rüşvet vermekten, angaryaya koşulmaktan bıkmıştı. Bu nedenle çarşı esnafının birço-



ALEMDAR SİNEMASI

186

187

ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

ğu, ocaklılarla birlikte hareket etmek durumundaydı. Bu dayanışma bir komplo hazırlığına da olanak verdi, ilkin, Babıâli'nin duvarlarına yaftalar yapıştırıldı: "Kümelinden geldi bir çıtak. Bayram ertesi ya kılıç oynayacak ya bıçak!" Eylemi planlayanlar için en uygun zaman, kadir alayımn(->) yapılacağı 157 16 Kasım (Ramazanın 27. gecesi) akşamı idi.

Yeni Odalar'da toplanan 450 kadar yeniçeri, suikastı kararlaştırıp yemin ettiler. Bunlardan 300'ü Atmeydanı, diğerleri ise gruplara ayrılıp Ağa Kapısı'na, Çarşıkapı ve Çemberlitaş'a yöneldiler. Ağa Kapısı'na gidenler yeniçeri ağasını öldürdüler. Öte yandan, o gün iftar için Şeyhülislam Esad Efendi'nin Çembeıli-taş'taki konağına giden Alemdar Mustafa Paşa, Ayasofya Camii'ndeki kadir alayına yetişmek için erkenden çıktı, istanbullular, kutsal gece nedeniyle Çarşıka-pı'dan Ayasofya'ya uzanan Divanyo-lu'nu ve ara sokakları doldurmuşlardı. Yeniçeriler, akşam karanlığında kalabalığın arasına dağılarak suikast fırsatı kol-ladılarsa da Alemdar'ın vardacıları, kavas ve sekbanları halkı döverek güç bela yol açtılar. Alemdar, Ayasofya'daki törene katıldıktan sonra Babıâli'ye gitti. Atmeydanı'nda toplanan yeniçeriler ise Babıâli'ye topluca gitmenin kuşku u-yandıracağını düşünerek, "Yangın var!" ağzıyla harekete geçmeyi uygun gördüler, "sabahtır" sözcüğünü de parola edindiler. Küçük gruplar halinde ara yollardan ve sokaklardan Babıâli'ye yöneldiler. Eski Odalar'daki bölükler ve acemioğlanlar da sahurdan önce Vezne-ciler'den topluca yürüyüşe geçtiler.

Babıâli'yi kuşattıklarında, artık Alemdar'ın dışarıya haber uçurup milislerini getirtmesi olanağı kalmamıştı. Yeniçeriler ilkin ahşap konağı ateşe verdiler. Alemdar Mustafa Paşa, dışarı çıkmayarak yamndakilerle Babıâli'nin kagir bölümünün bodrumuna indi. Mazgaldan kurşun atmak suretiyle yeniçerileri oyalamayı ve sabahı beklemeyi denemek istedi. Bu sırada tek tuk oraya gelen Kuralıları ise ayaklanmacılar hemen öldürmekteydiler. Savunma 7-8 saat sürdü ve ertesi güri (16 Kasım) kuşluk vakti oldu. Bodruma giremeyen yeniçeriler, yapının kubbesini yıkmaya başladılar. Yangının dumanları, kuşatmacılar, seyre gelen halk ve esnaf, o günkü Babıâli mesaisine gelen kamu görevlileri ile ortalık ana baba günüydü. Herkes izliyor, fakat içlerinden müdahale etmek isteyenler çıkmıyordu. Öte yandan ayaklanmacıların ileri gelenleri, ulemadan birkaç kişiyi, kendilerini tutan bağnaz Aygır İmam'ın görüşü doğrultusunda saraya gönderdiler. Amaçlan, padişahı da tahttan indirmekle tehdit etmekti. Fakat II. Mahmud, Tersane'den ve Üsküdar Kışlası'ndan getirttiği disiplinli 3-4.000 askerle saray güvenliğini sağlamış bulunuyordu.

Öğle üzeri, Alemdar'ın sığındığı bölümde büyük bir patlama oldu. Olası-

lıkla Alemdar Mustafa Paşa, kurtuluş çaresi kalmayınca bodrumdaki cephaneliği ateşlemişti. Patlama sonucu Alemdarla birlikte birkaç yüz yeniçeri de öldü. Kalost Arapyan ölü sayısını 800 olarak verir.

Olayın uzantıları kentin başka semtlerini de etkiledi. Rumelili milisler, kaldıkları veya saklandıkları evlerden, hanlardan toplanıp sur dışına çıkartıldılar. Hasköy Ayanı Süleyman Ağa'nın kaldığı konak basıldı. Birçok kamu görevlisi parçalandı. Ölüler, Ağa Kapısı'nın avlusuna atıldı. İkindiye doğru saraya yönelen ayaklanmacılar, içerideki sekban askerlerinin bir çıkış hareketiyle püskürtüldüler. Sekbanlar, silahlarını ateşleyerek Bâb-ı Hümayun'dan çıktılar. Atmey-danı'na kadar gövde gösterisinde bulundular. Dükkânlardan, fırınlardan bulduklarını yağmalayıp geri saraya döndüler. Alemdar'ın intiharından sonra kışlalarına çekilmeyi tasarlayan yeniçerileri, İstanbul medreselerinin bağnaz kesimi sürekli kışkırtmaktaydı. Bunlar, eyleme katılmayanların nikâhlarının düşeceğini bildiren bir de fetva çıkartmışlardı. O akşam yeniçeriler, kışlaların sekbanlarca basılacağından korkup kentin amele takımını (ırgat, hammal, kayıkçı vb) zorla sokak ve mahalle nöbetine koydular.

16/17 Kasım 1808 gecesi, II. Mahmud, yaşamını ve tahtını güvenceye almak için, daha önce tahttan indirilmiş bulunan ağabeyi IV. Mustafa'yı boğdurt-tu. II. Mahmud, Osmanlı hanedanının hayattaki tek bireyi kaldı. Ertesi gün, ayaklanmacılar yeniden saraya yöneldiler. Ayasofya'nın minarelerinden kurşun attılar. Sarayın suyollarım tahrip ettiler. Sekbanlar ikinci bir çıkışla yeniçeri kalabalığım dağıttılar. Cebeci kışlalarını basıp yakaladıkları yeniçeriyi öldürdüler. Kanlı sokak çarpışmaları oldu. 5.000 yeniçerinin, 600 sekbanın öldüğüne ilişkin tarihi bilgilerde abartı yoksa, o gün İstanbul'un korkunç bir katliam yaşadığı söylenebilir. Haliç'teki donanma gemilerinden de Ağa Kapısı topa tutuldu. Cebeci Kışlası'nda çıkan yangın, Ayasofya, Sultanahmet semtlerine yayıldı. Üçüncü gece boyunca genişleyen yangın, olayların heyecanıyla birlikte İstanbul halkını korkuya boğdu. Herkes sokaklarda sabahladı. 18 Kasım günü de hem yangın, hem eylemler devam etti.

Bu kez, Galata ve Tersane semtlerindeki külhanbeyi, kopuk, serseri, ipsiz, kaçak takımları, Kandıralı Mehmed adlı bir kabadayının peşine takılıp yürüyüşe geçtiler. Tophane'yi ve Tersane'yi ele geçirdiler. Topçu, top arabacı askerleriyle birlikte İstanbul tarafına, geçip At-meydanı'na geldiler. II. Mahmud'un, eski padişahı (IV. Mustafa) öldürttüğünü öğrenince "Bu padişaha itimadımız yoktu. Esma Sultan'a (I. Abdülhamid'in kızı) ya Tatarzade (Kırım Hanı soyundan) birine, Konya'daki çelebiye (Mevlevî şeyhi) biat ederiz. Padişahlar insan değil midir? Kim olsa olur. İllâ bize ilişme-

sün!" dediler. Babıâli'nin yıkıntıları arasında bulunup çıkartılan Alemdar Mustafa Paşa'nın cesedini çırılçıplak soyan yeniçeriler ipe bağlayıp sürükleyerek kent sokaklarında "Savulun! Haydi açılın, çabuk, işte Sadrazam Mustafa geliyor!" diye dolaştırdılar. Sonra iki ayağından bir ağaca asıp olmadık aşağılamalarda bulundular. En son Edirne Kapısı dışında bir hendeğe attılar. Alemdar yanlısı Kaptan-ı Derya Râmiz Paşa ile Kadı Abdurrahman Paşa, tersane emini ve başkaları İstanbul'dan kaçtılar. Bunlar, daha sonra gittikleri yerlerde yakalanıp idam edilmişlerdir.

Bu kadar olaydan sonra somut bir başka sonuç daha elde edemeyeceklerini kavrayan yeniçerilerle öteki katılımcılar, Çarhacı Ali Paşa'nın, kazaskerlerin öğütlerine uyarak 19 Kasım (Ramazan Bayramı arifesi) günü sözde yatıştılar. Koşullan, Sekban-ı Cedid Ocağı'nın kapatılması idi. Fakat o gün de Selimiye ve Levent çiftliğindeki sekban kışlalarını yaktılar. Bu semtleri yağmaladılar. Beyoğlu cihetine zarar verdiler. Yakaladıkları sekbanları da öldürdüler. Zorbaların isteğini kabul eden II. Mahmud, eski çavuşbaşı olan İstanbul Kaymakamı Muhsin Paşa'yı sadrazam, Hacı Memiş Efendi'yi sadaret kethüdası, Şeydi Ali Paşa'yı kaptan-ı derya atadı.

Yüzlerce insanın öldüğü, evlerin, dükkânların yağmalanıp yıkıldığı Alemdar Olayı, İstanbul halkını ve II. Mah-mud'u çok etkiledi. Padişah, 1815'e kadar önemli hiçbir yeniliğe girişemedi. Yeniçerilerin kentteki şımarıklığı ve zorbalığı sürdü. Kahvehanelerde yıllarca olayın destanları, ağıtları okundu. Örneğin, aynı zamanda, bir yeniçeri olan Derviş Osman, konuya ilişkin uzun destanında, Sahur taamında yediğim yağlı / Dört yanım ateştir kollanın bağlı / Kara kın içinde kılıçlar zağlı / Kıymayın canıma der Mustafa Paşa dizeleriyle Alemdar'ın trajik sonunu anlatmıştır. 1826'da Yeniçeri Ocağı kapatıldıktan sonra ise Alemdar'ın bir kahraman kimliği kazandığı dikkati çeker.



Yüklə 7,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   41   42   43   44   45   46   47   48   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin