Ibnü'l-câRÛD; Tam adı Ebû Muhammed Abdullah b. Ali b el-Cârud en-Nisâbû-rî'dir. Hadis münekkitleri kendisinden övgüyle bahsetmektedir. Hadis hafızı ve fakihidir. Hicri 230 (845 m.) yılında Nişâbur'da doğdu



Yüklə 1,23 Mb.
səhifə8/22
tarix26.04.2018
ölçüsü1,23 Mb.
#49049
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   22

271- Ubey îbn Ka'b (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) vitir namazında, ij j

surelerini okurdu. Selâm verdiği vakit de üç defa "Tüm varlık âleminin sahibi ve her türlü kusur ve noksanlıklardan münez zeh olan Allah'ı teşbih ederim." derdi.

272- Hasan b. Ali (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) vitir kunut (dua)'unda okumak üzere bana şu sözle­ri (duaları) öğretti:

"Allah'ım, hidâyete erdirdiklerinle birlikte beni de hidayet üzere sabit kıl! Sağlık ve afiyet verdiklerinle birlikte bana da (daim) sağlık ve afiyet ver! (Di-ni-dünyevi) işlerini üzerine aldıklarınla beraber benim işlerimi de emrine al (beni bana bırakma)! Bana verdiğin (nimetlerin) hayır ve bereketini artır! (Hakkımda) takdir buyurduklarının şerrinden beni koru! Şüphesiz ki sen, di­lediğin gibi hükmedersin; hüküm ve kazâ'na itiraz edilmez; Senin dost edin­diğin kimseler (hiç bir zaman) zelîl duruma düşmezler, Ey Rabbimiz! Senin hayır ve bereketin bol, şanın yücedir."

273- Yine Hasan b. Ali (r.a) rivayet etmektedir ki:

Peygamber (s.a.v.) ona vitir (namazın)'de kunut duası olarak okumak üzere bu sözleri öğretti.



274- Nafi (r.a) rivayet etmektedir ki: îbni Ömer (r.a) şöyle derdi:

"Her kim geceleyin namaz kılarsa, son kılacağı namazı Vitir namazı yap­sın! Çünkü Peygamber (s.a.v.) bize bunu emretmiştir. Fecir doğdu mu, artık ne gece namazı ne de vitir namazı kalır. Zira Resûlullah (s.a.v.): (Vitir nama­zını fecir doğmadan önce kılınız!) buyurdu.



275- Yine Nafî (r.a)'nin naklettiğine göre; îbn Ömer (r.a) şöyle derdi

"Her kim geceleyin namaz kılarsa, sabah olmazdan önceki kılacağı son namazı Vitir yapsın! Peygamber (s.a.v.) ashabına böyle emrederdi." îbn Yahya, Haccac'ın bunu bir tertibde yaptığım söyler.


51- Sünnet Namazların Rekatlarına Dair
276- îbn Ömer (r.a) anlatmaktadır:

Ben Hz. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte öğleden Önce iki rekat, öğleden sonra iki rek'at; evinde akşam namazından sonra iki rek'at, yine evinde yat­sıdan sonra iki rek'at namaz kıldım. Bana Hafsa bildirdi ki —Resûlullah (s.a.v.)'in özel bir vakti vardı ki, bu vakitte hiç kimse huzuruna girmezdi— Peygamber (s.a.v.), fecir doğup müezzin sabah namazı için seslendiği vakit iki rek'at nafile namaz kılardı.

Ravilerden Eyyûb: "Zannedersem, metinde (Ayrıca hafif iki rek'at kılardı ve cuma namazından sonra da evinde iki rek'at nafile namaz kılardı) ibaresi de vardır" demiştir.

277- Abdullah b. Şekîk anlatmaktadır:

Âişe (r.a)'ye Hz. Peygamber (s.a.v.)'in nafile namazını sordum, şöyle cevab verdi:

"Evimde, öğle namazından önce dört rek'at nafile kılar, sonra mescide gi­der ve cemaata namazı kıldırırdı. Sonra tekrar evime döner, ve iki rek'at da­ha kılardı.

278- îbn Ömer (r.a) rivayet etmektedir ki:

Peygamber (s.a.v.):

"Gündüz ve gece nafile namazları ikişer ikişer kılınır!" buyurmuştur

279- Aişe (r.a) anlatmaktadır:

Resûlullah (s.a.v.) biri Vitir için olmak üzere, geceleyin onbir rek'at na­maz kılardı. Bunu bitirdikten sonra sabah namazına kaldırmak için müezzin gelinceye dek sağ yanı üzerine yatar, müezzin geldiği vakit kalkıp hafif iki rek'at nafile namazı kılardı.


52- Namaz Kılınması Yasak Olan Vakitler
280- Îbn Ömer (r.a) şöyle demektedir:

Hiç biriniz namaz kılmak için güneşin doğma veya batma vaktini araşt ramaz (araştırmasın), çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) bundan menederdi.



281- Âli (r.a) rivayet etmektedir:

Resûlullah (s.a.v.) ikindiden sonra namaz kılınmasını yasakladı, ancak güneş henüz yüksekte olursa o başka.


53- Cum'a Namazı
282- Ebu Hureyre (r.a)'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.): "Hakikaten Cumada öyle bir vakit var ki; eğer bir adam kalkıp namaz kı­larken ona rastlar da, Allah'tan bir hayır dilerse, Allah istediğini ona mutla­ka verir!" buyurdu.

283- Salim, babasından naklen rivayet ettiğine göre babası şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.v.)'i: "Sizden kim Cum'a namazına gelecekse yıkansın!" buyururken işittim:

284- Ebu Said el-Hudrî (r.a)'den (Hz. Peygamber (s.a.v)'den rivayetle nakledildi ki.

"Cuma günü yıkanmak, her baliğ olan kimseye vaciptir."



285- Semure b. Cündüb (r.a) rivayet etmektedir: Hz. Peygamber (s.a.v)'i:

"Cuma günü her kim abdest alırsa, bu yeterli ve güzeldir; fakat kim de yı­kanırsa, yıkanmak daha faziletlidir."



286- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir:

Nebi (s.a.v.):

"Cuma günü oldu mu mescidin bütün kapılarında melekler bulunur ve sırasıyla ilk gelenleri yazarlar. İmam minbere oturduğu vakit, sahifeleri dü-rerler ve hutbeyi dinlerler, ilk gelen bir deve kurban etmiş gibi; ondan sonra gelen bir sığır kurban etmiş gibi; ondan sonra gelen bir koç kurban etmiş gi­bi olur" buyurdu. Ayrıca aynı şeklide tavuk ve yumurtayı da zikretti.

287- Hafsa'nın (r.a) rivayet ettiğine göre: (Nebi (s.a.v.): "Ihtilâm (baliğ) olan herkesin Cuma'ya gitmesi; Cuma'ya giden herkesin de yıkanması gereklidir!" buyurdu.

288- Hz. Peygamber (s.a.v) ile beraberliği olan Ebu'l Ca'd Amr b. Bekr ed-Damri (r.a) rivayet etmektedir: Resûlullah (s.a.v.):

Her kim, önemsemeyerek üç Cuma'yı terk ederse, kalbi mühürlenir" bu­yurdu.



289- Enes b. Malik (r.a):

"Hz. Peygamber (s.a.v.) bize Cuma namazını güneş doğudan batıya yö­neldiği vakit kıldırırdı" demektedir.



290- Saib b. Yezid (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) ile Ebu Bekir ve Ömer (r.a) dönemlerinde ezan sa­dece imam minbere çıktığı vakit, bir de namaza durulurken (yani kamet) okunurdu. Hz. Osman, döneminde yerleşim yerleri çoğalınca, Medine paza­rında bulunan Zevra' denilen yerde üçüncü bir ezanın okunmasını emir bu­yurdu ve o günden bugüne bu hâl devam etmektedir.



291- Abdurrahman b. Ka'b b. Malik anlatmaktadır:

Görme duyusu gittikten sonra, babama kılavuzluk yapıyordum. Her Cu­ma günü ezanı duydu mu, Rahmet'üllahi alâ Ibn Ümâme. (Allah, îbn Ümâ-me'ye rahmet eylesin) derdi. Birgün babama.

"Senin sürekli İbn Umâme'yi rahmetle anmanı anlayamıyorum, acayibi­me gidiyor" dedim.

Bana:


"Yavrucuğum; bizi Medine'de Cuma namazı kılmak üzere Beyaza oğulları taşlığına ait Hezmi'n-nebit'te bulunan Baki'ül-Hadâmât denilen bölgede bulu­nan, "Beyada oğulları" yurdunda, "Hezmû'n-Nebit" denilen bahçede bir ara­ya getiren odur" dedi. " O zaman kaç kişiydiniz?" diye sordum:

"Kırk kişi." diye cevab verdi.



292- Câbir (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) ile beraber Cuma namazını kılar iken bir kervan gel­di. Onu gören insanlar namazı bırakıp ona doğru koşuştu, öyle ki namazda oniki kişi dışında kimse kalmadı. Bunun üzerine Cuma sûresi'nin bulunan:

"Onlar, bir ticaret veya eğlence gördükleri vakit ona doğru sökün ettiler-de seni ayakta bıraktılar" âyeti nazil oldu.

293- (Yine) Cabir (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) Cuma günü hutbe okurken, bir adam, mescide girdi. Nebi (s.a.v.):

"Nafile namazını kıldın mı?" diye sordu.

Adam:


"Hayır!" deyince:

"O zaman kalk ve iki rek'at nafile namazı kıl!" buyurdu.

294- Ebu'z-Zahiriyye anlatmaktadır:

Bir Cum'a günü Abdullah b. Yusr'un yanında oturuyordum, bana şu ola­yı anlattı:

"Resûlullah (s.a.v) Cuma günü hutbe okurken bir adam gelerek, cema­atin boyunlarına sürte sürte ilerlemeye başladı. Bunu gören Peygamber (s.a.v.), ona:

"Olduğun yere otur. Hem namaza geç kaldın, hem de insanlara eziyet verdin" buyurdu.



295- İbn Ömer (r.a) bildirmektedir:

Hz. Peygamber {s.a.v.) Cum'a günü iki hutbe okur, aralarında otururdu.



296- Cabir b. Semure (r.a) bildirmektedir:

Nebi (s.a.v.) ayakta hutbe okur, sonra oturur, sonra tekrar ayağa kalkarak Kur'an âyetleri okur ve Allah'ı anardı.

Onun hutbesi de namazı da vasattı. Yani ne çok uzun ne de çok kısaydı.

297- Cabir (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) hutbe okuduğu vakit gözleri kızarır, sesi yükselir ve hiddeti artardı. Adeta "sabah-akşam düşman size baskın yapacak" diye­rek bir orduyu uyaran komutan edasıyla, işaret parmağı ile orta parmağını birbirine yaklaştırarak:

"Ben şunların birbirine yakınlığı gibi Kıyamet'e yakın bir zamanda gön­derildim" der ve şöyle devam ederdi:

"îmdi malumunuz olsun ki sözlerin en hayırlısı şüphesiz ki Allah'ın kita­bıdır! Yolların en hayırlısı Muhammed'in yoludur! İşlerin en kötüsü, dinde sonradan çıkarılan bidatlardır. Her bid'at* dalalettir!" Daha sonra da:

"Ben her mümine kendi öz nefsinden daha lâyıkım. Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal onun yakınlarına aiddir. Fakat borç veya çoluk çocuk bı­rakırsa, onların sorumluluğu bana aid ve benim üzerimedir." buyurdu.

298- Cabir b. Abdullah (r.a) bildirmektedir:

Resûlullah (s.a.v.)'ın Cum'a günkü hutbesi şöyle olurdu: Önce Allah'a hamd-ü sena eder, sonra bunun akabinde yüksek sesle hitap ederdi... sonra yukardaki hadisin benzerini rivayet etti.



299- Ebu Hureyre (r.a) Peygamber (s.a.v.)'den naklen: "Cum'a günü imam hutbe okurken arkadışma sus! desen bile "lağv" yap­mış (+boş ve bâtıl söz sarfetmiş) olursun" demiştir.

300- Numan b. Beşir (r.a) bildirmektedir: Hz. Peyamber (s.a.v) Cuma'da surelerini okurdu.

301- Ubeydullah b. Râfi anlatmaktadır:

Mervan b. Hakem, bir defasında Ebu Hüreyre'yi Medine'de kendi yerine vekil bırakmıştı. Bu münasebetle cemaata Cuma'yı Ebu Hureyre kıldırdı, ilk rek'atta onlara "Cum'a" suresini, ikinci rek'atta ise i^ttt üa^. ıij "Münafikûn" suresini okudu.

Sonra, Ebu Hureyre namazdan çıktığında, yanısıra yürüyerek:

"Gerçekten sen, Ali (r.a)'den, Kufe'de okurken işittiğim iki sureyi oku­dun" dedim.

Ebu Hureyre'de:

Ben Resûlullah (s.a.v.)'i bu iki sureyi okurken işittim" dedi.



302- Ebu Hureyre (r.a)'rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) bayramın Cum'aya rastladığı bir günde:

"Bu gününüzde, iki bayram biraraya gelmiştir. Sizden dileyen Cuma'yı kilmaksrzın bayram namazı ile yetinebilir. Fakat biz, inşallah Cuma'yı da eda edeceğiz" buyurdu


54- Cemaat Ve İmamlık
303- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir ki:

Hz. Peygamber (s.a.v.):

"Cemaatle kılınan namazın, kişinin tek başına kılacağı namaza üstünlüğü (fazileti) yirmi beş derecedir" buyurdu.

304- Ebu Hureyre (r.a) anlatmaktadır:

Resûlullah (s.a.v.):

"Vallahi içimden, cemaata namazı kılmalarını, ardından da delikanlıları­ma, şu namaza gelmeyen kimselerin yanlarına varıp evlerini odun demetle­ri toplayarak üzerlerine cayır cayır yakmalarım emretmeyi düşündüm... On­lardan biri yağlı bir kemik veya eğlenebileceği iki iyi ok bulacağını bilse, yat­sıya mutlaka gelirdi" buyurdu.

305- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.):

"Namaza geleceğiniz vakit koşarak gelmeyin, yürüyerek gelin ve sakin olunuz acele etmeyiniz! Yetişebildiğiniz kadarım imamla küm, yetişemediği­nizi de kendi başınıza kılın!" buyurdu.

306- Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilen aynı hadisin başka bir rivayete K Resûlullah«Cjı^mîı (î\jamaz için kamet getirildiği vakit) ... ve ^ erişemediğinizi de kendiniz tamamlayınız) buyurmuştur. Şuayb, Ukayl, İbn Ebi Zi'b ve başkaları burada ^ (tamamlayınız) ibare­si kullanmışlardır.

307- İbn Ömer (r.a) anlatmaktadır:

'Muhacirler, Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktıklarında, Küba yakı­nında "Usbe" denilen yerde konaklamışlardı. O zaman onlara, Kur'an'ı en çok bilenleri olduğu için Ebu Huzeyfe'nin azadlısı Salim imam olmuştu. Aralarında Ebu Seleme b. Abdu'1-Esed ve Ömer (r.a) de bulunuyordu.



308- Ibn Mes'ud el-Ensârî (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.):

"Cemaata, Allah'ın kitabını en iyi okuyanları; şayet okuma hususunda mü­savi (eşit) iseler, sünneti en iyi bilenleri; sünnet hususunda da müsavi iseler, hicret itibariyle en önde gelenleri, ilk hicret edenleri; hicret itibariyle de müsa­vi iseler, en yaşlıları imam olur. Birinin hakim olduğu bir yerde başkası ona imam olamaz ve hiç kimse başkasının evinde, onun izni olmaksızın tekrimesi-ne (döşek, minder gibi evsahibine tahsis edilen yaygıya) oturamaz!"

309- Amr b. Seleme Ebu Yezid el-Cezmî anlatmaktadır:

insanların uğrak yeri olan suyun etrafında bulunuyorduk, onlara islâm'ın ne olduğunu soruyorduk... Amr hadisin bir kısmını daha zikretti ve devam­la şöyle söyledi:

Babam "Cevâsî" ahalisinin islâm'a girdiğini haber vermek için Resûlullah (s.a.v.)'a gitmek üzere yola çıktı. Nebi (s.a.v.)'nin yanında Allah'ın dilediği kadar kaldıktan sonra geri dönmek üzere hareket etti. Yaklaştığında kendi­sini yolda karşıladık ve onu gördüğümüz vakit: "Vallahi size, hakikaten Re­sûlullah (s.a.v.)'ın yanından geldim." dedi ve ekledi:" O size şunu şunu em­rediyor ve sizi şundan şundan menediyor. Şu vakitte şu şu namazı; şu vakit de şu namazı kılmanızı emrediyor. Namaz saati geldiği zaman biriniz ezan okusun, sonra en fazla Kur'an bileniniz size imam olsun!"

"Cevâsî" ahalisi şöyle bir göz gezdirdi ve kafile arasında en fazla ezberi olan ben olduğum için beni önlerine geçirdiler. Altı yaşında olduğum halde onlara namaz kıldırıyordum.



310- Enes (r.a) bildirmektedir:

Hz. Peygamber (s.a.v.) Ibn Ümmü Mektum'u iki defa Medine'de kendi yerine vekil bıraktı. Onu Kadisiyye günü siyah bir bayrakla gördüm.



311- Sehl İbn Sa'd es Sâi'di (r.a) anlatmaktadır:

Cahiliye döneminden kalma bir meseleden dolayı Ensardan iki kabile arasında münakaşa çıktı. Sonunda şeytan onları birbirine düşürdü.

Bir rivayetinde de: Sonunda birbirlerine girdiler dedi.

Bunun üzerine Peygamber (s.a.v)'e haber verildi. Resûlullah (s.a.v.) geldi ve bir müddet bu olayla meşgul oldu. Bilâl ezan'ı okudu. Nebi (s.a.v.) geci­kince, beklemedi, kamet getirdi ve Ebu Bekr namazı kıldırmak üzere öne geçti. Ebu Bekr öne geçip cemaate imamlık yaptığı esnada Peygamber (s.a.v.) çıkageldi ve safları yara yara ilk safa vardı.

Ebu Bekir (r.a) namazda sağa sola bakmmazdı. Cemaat şu şekilde ellerini çırptı. Ebu Bekir el çırpmasını işitince etrafa bakındı. Bir de ne görsün Resû­lullah (s.a.v.) (gelmiş). Fakat Peygamber (s.a.v.) ona "Yerinde dur!" diye işa­ret buyurdu.

Diğer bir rivayette ise Şavi: Başını göğe doğru kaldırdı ve Ebu Bekir, geri geri çekildi" demiştir.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) öne geçti. Namazı bitirdikten sonra:

"Ya Ebu Bekir! Niçin yerinde durmadın? diye sordu. Ebu Bekir (r.a):

"Allah'ın, Ibn Ebu Kuhafe'yi Peygamberi'nin önünde namaz kıldırırken görmesi uygun değildir" diye karşılık verdi.

312- Sehl b. Sa'd (r.a) anlatmaktadır:

Bir gün, arkasında insanlar olduğu halde, Resûlullah (s.a.v.)'ın, minber üzerinde namaz kıldığını müşahede ettim. Namaz kılıyor, rüku ediyor, son­ra başını kaldırıp geri geri gelerek yere secde ediyordu. Sonra tekrar dönüp, minbere çıkıyor ve her secde edeceği vakit aşağı iniyordu. Namazı bitirdi­ğinde cemaata dönerek:

"Ey cemaat, sizin için bu şekilde namaz kıldım ki, beni görüp bana uya-sınız" buyurdu.

313- Hemmâm anlatmaktadır:

Hüzeyfe (r.a) arkasında Ebu Mesud (r.a) olduğu halde, Medine'de yük­sekçe bir yerde imam olarak namaza durdu. Ebu Mesud elbisesinden tutup çekti. Namazını kıldıktan sonra da: "Bunun mekruh olduğunu bilmiyor mu­sun?" diye azarladı. Hüzeyfe (r.a) ise:

"Evet, biliyordum, beni çektiğinde hatırladım ya işte!" dedi.

314- Enes b. Malik (r.a) anlatmaktadır:

Ben ve bir yetim Resûlullah (s.a.v.)'ın arkasına, Ümmü Süleym de bizim arkamıza durarak namaz kıldık.



315- Ebu Mesud Ukbe b. Amr (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) namazda bizim omuzlarımıza dokunur ve: "Saflarınız­da dosdoğru olun, düzensiz durmayın; sonra kalpleriniz de birbiriyle uyuş­maz." buyururdu.



316- Berrâ b. Âzib (r.a) anlatmaktadır:

"Namaza kalktığımız vakit Peygamber (s.a.v.) yanımıza gelir, göğüsle­rimize ve omuzlarımıza dokunarak safları düzeltir ve: "Sa flarınız karma­karışık bir vaziyette olmasın. Sonra kalbleriniz de birbiri ile uyuşmaz hale gelir" buyurdu.

"Şüphesiz ki, ilk safa veya ilk saflara Allah rahmet eder, melekleri de ha­yır duada bulunur" derdi.

317- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.):

"Namazda erkek saflarının en hayırlısı ön saf; en hayırsızı da son saftır" buyurdu. Zannedersem şöyle de buyurdu:

"Namazda kadın saflarının en hayırsızı ön saf; en hayırlısı da son saftır" Burada tereddüt eden Ebu Muhammed'dir.


56- Cemaatin Arkasında Tek Başına Namaz Kılmak
318- Ebu Bekr (r.a)'nin (kendisi) anlattığına göre:

Bir gün rekata yetişememe endişesiyle aceleden safların gerisinde tek ba­sma namaza durarak ruku'a vardı.

Namazdan sonra Peygamber (s.a.v.) kendisine:

"Allah iyilik ve hayır hususunda gösterdiğin hissini artırsın, ancak bir da­ha böyle hareket etme!" buyurdu.



319- Vâbısa (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.) cemaatin gerisinde tek başına namaz kılarken gördü­ğü bir adama emir buyurdu. O da namazını iade etti.


57- İftitah Tekbiri İle Kıraat Arasında Susmak
320- Ebu Hureyre (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) namaz için tekbir aldığı vakit, tekbir ile kıraat arasın­da bir müddet sukut etti. Ben:

"Ya Rasûlallah! Anam-babam sana feda olsun, şu tekbir ile kıraat arasın­daki sukutunu lütfen bana söyle. O esnada ne diyorsun?" dedim. Resûlullah (s.a.v.):

"(Allahım! Benimle günahlarımın arasım doğu ile batı arası kadar uzak eyle. Allahım! Beyaz elbisenin kirden temizlenip pakladığı gibi beni günah­larımdan arındır. Allahım! Benden günahlarımı kar ile, su ile ve dolu ile yıka.)" diyorum buyurdu.


58- İmam'ın Arkasında Kıraatta Bulunmak
321- Ubâde b. Sabit (r.a) anlatmaktadır:

Resûlullah (s.a.v.) bize sabah namazını kıldırdı ve kıraatta bulunmak ona ağır geldi. Namazdan çıktıktan sonra cemaata yönelerek:

"Görüyorum ki imamınızın arkasında da kıraatte bulunuyorsunuz. Öyle mi? diye sordu. Biz:

"Evet, Ya Resûlullah! Allah'a yemin olsun ki biz bunu yapıyoruz." de­yince;

"Yapmayınız, ancak Ümmü'l-Kur'an (Fatiha suresi) müstesna; çünkü bu­nu okumayanın namazı namaz değildir" buyurdu.

322- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir ki:

Peygamber (s.a.v.):

"îmam âmin dediği vakit siz de âmin deyin; çünkü melekler de âmin der­ler, ve kimin âmin demesi meleklerin âminine denk gelirse, onun geçmiş gü­nahları bağışlanır" buyurdu.

323- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir: Peygamber (s.a.v.):

"Herhangi bir namazın bir rek'atma yetişen kimse o namaza yetişmiş olur" buyurdu.



324- Muaviye b. Ebi Süfyan'ın (r.a) naklettiğine göre:

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Benden önce, rüku ve secdeye varmayınız. Zira ben rukuya varırken sizden ne kadar müddet önce varırsam, siz onu, ben başımı rukudan kaldır­dığımda tamamlarsınız. Aynı şekilde secdeye varırken sizden ne kadar ön­ce varırsam, siz onu ben başımı secdeden kaldırdığımda tamamlarsınız; Çünkü ben artık yaşlandım" buyurdu.

325- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmektedir ki:

Resûlullah (s.a.v.):

"imam henüz secdede iken, biriniz başını kaldırdığı vakit, Allah'ın, onun başını eşek başına veya suretini eşek suretine çevireceğinden korkuyorum!" buyurdu.
59- Cemaatle Namazın Hafif Tutulması
326- Ebu Musa Ukbe b. Amr (r.a) anlatmaktadır:

Bir adam, Resûlullah (s.a.v.)'e gelerek: "Ben filancanın bize namazı uzun kıldırması sebebi ile sabah namazına gelemiyorum" diye şikayette bulundu. Rasûlullah (s.a.v.)'in hiç bir vaaz ü nasihatmda o günkü gibi gazaba geldiği­ni görmedim. Buyurdular ki:

"Ey cemaat! Hakikaten içinizde insanları namazdan nefret ettirenler var! Bundan böyle hanginiz cemaata namaz kıldırırsa, namazı hafif kıldırsın. Çünkü içlerinde, zayıf, yaşlı ve ihtiyaç sahibi kimseler vardır."

327- Cabir (r.a) anlatmaktadır:

Muaz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.v.) ile birlikte yatsı namazını kılar, sonra dönüp kavmine gelerek bize imam olurdu.

Bir gece Resûlullah (s.a.v.) namazı geciktirdi. Bundan sonra Muaz gelerek namazda "Bakara" suresini okudu. Bunu gören bir adam geri çekilerek tek başına namazı kıldı, sonra da çıkıp gitti. Namazdan çıktıktan sonra, o zâta Ey falanca! sen münafık mı oldun?" dediler. Adam:

"Hayır! Ama Peygamber (s.a.v.)'e gidip bu durumu bildireceğim" diye karşılık verdi.

O adam Resûlullah (s.a.v.)'e gelerek şöyle yakındı:

"Muaz seninle birlikte yatsıyı kılar, sonra dönüp gelir, bize imam olurdu. Dün gece sen namazı biraz geciktirdin. Ondan sonra Mu'az gelip namazda "Bakara" suresini okumaya başladı. Ben de bunu görünce, bir kenara çekilip tek başıma namazı eda ettim. Şüphesiz ki biz develerle su taşıyan, ellerimiz­le çalışan kimseleriz."

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.):

"Mu'az sen insanları namazdan soğutan kalblerine fitne veren fitnebaz biri misin? Sen şu sureleri okusan ya!" buyurdu.

Ebu Zübeyr'in, Cabir'den rivayetinde de ve benzeri su­releri okusan ya!" ifadesi geçmiştir.

328- Aişe (r.a) rivayet etmektedir:

"Resûlullah (s.a.v) hastalığı zamanında Ebu Bekir (r.a)'e insanlara namazı kıldırmasını emir buyurdu. Namazda Rasululallah (s.a.v.) oturarak, Ebu Bekir (r.a)'în önünde bulunuyor. Ebu Bekir'se O'nun arkasında namazı kılıyordu.

Aişe'den gelen bir başka rivayete göre ise, Ebu Bekir önde bulunuyordu.

329- Esved, Âişe (r.a)'den namaza titizlikle yapışilması hususunu zikret­ti. Buna göre Âişe (r.a) şöyle anlatmış:

Ben hakikaten Resûlullah (s.a.v.)'in hastalığı döneminde iki kişinin kolla­rı arasında yürüyerek mescide çıkarıldığına ve giderken ayaklarının yerde süründüğüne şahid oldum.

Neticede, cemaata namaz kıldırmakta olan Ebu Bekr'in yanına kadar götürüldü ve sol tarafına oturtuldu. Ebu Bekir (r.a) namazını Peygamber (s.a.v)ln namazına; cemaat ise Ebu Bekr'in namazına göre namazlarını kı­lıyorlardı.

Ebu Muhammed, Ebu Muaviye'nin de A'meş'ten kendisine bu şekilde ri­vayet ettiğini söylemiştir, Buna göre Peygamber (s.a.v) gelip, Ebu Bekr'in sol tarafına oturdu. îbn Abbas'a dayandırlan bir rivayette de;

"Ebû Bekir, Peygamber'e (s.a.v.); cemaat te Ebû Bekre uyarak namazları­nı tamamladılar ibaresi yer almıştır.

330- Ebu Saîd el-Hudri (r.a) anlatmaktadır:

Peygamber (s.a.v.) mescidde tek başına namaz kılan birini gördü ve: "Buna bîr iyilik yapıp, onunla beraber namaz kılacak kimse yok mu?" buyurdu.



331- Abdullah b. Mes'ud (r.a) anlatmaktadır: Peygamber (s.a.v.):

siki sız, ileride, namazlarını asıl vakit geçtikten sonra kılan kimselere ksınız. Eğer onların zamanına erişirseniz, namazlarınızı evlerinizde ıgınız vakitlerde eda edin, sonra da onlarla beraber kılın ve bu kıldıkla­rınızı nafile niyeti ile kılın!" buyurdu.



332- Ebu Hüreyre (r.a) rivayet etmektedir:

Peygamber (s.a.v.):

"Allah'ın kulları kadınları, Allah'ın mescidlerinden menetmeyin. Ancak mescide çıkacakları vakit koku sürünmeksizin çıksın­lar!" buyurdu.

333- İbn Hallâd, Ümmü Varaka'dan naklen rivayet etmektedir ki: Peygamber (s.a.v.) Bedir savaşına çıkarken, Ümmü Varaka: "Ya Rasûlallah! Ben de seninle beraber savaşa katılayım; hastalarınıza ba­kar, yaralılarınızı tedavi ederim. Bu münasabetle belki Allah (c.c.) beni şe-hidlikle rızıklandınr" dedi. Resûlullah (s.a.v.):

"Sen evinde otur. Zira Allah (c.c.) seni şehidlikle rızıklandıracaktır" bu­yurdu.

îbn Hallâd, diyor ki: Bu sebeble Ümmü Varaka, "Şehide" olarak adlandı­rılırdı. Hz. Peygamber (s.a.v.) Cuma günleri onu ziyaret eder: "Haydin Şehi-de'nin ziyaretine gidelim" derdi.

Ümmü Varaka, Kur'ân'i okumuştu. Evinde özel bir müezzin edinip na­maz kılmak hususunda Peygamber (s.a.v.)'den izin istedi ve O (s.a.v.) da izin verdi.


Yüklə 1,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin