166- Musa b. Talha, babasından naklen rivayet etti ki: Peygamber (s.a.v.):
"Her biriniz namaz kılarken, önüne deve semeri gerisi gibi birşey koyarak, namazım kılsın" buyurdu.
167- Ebu Said el-Hudrî (r.a)'den rivayet edildi ki:
Peygamber (s.a.v.):
"Sizden biriniz, namaza durduğunda hiç kimseyi önünden geçirmesin, onu mümkün olduğu kadar menetsin, eğer yine dinlemezse, onunla mücadele etsin. Çünkü o, ancak bir şeytandır"buyurdu.
168- îbn Abbas (r.a) anlatmaktadır:
Ben ve Fazl, Arefe Günü Peygamber (s.a.v.), ashabı ile namaz kılarken, dişi bir merkeb üzerinde çıkageldik. Bazı safların önünden geçtik. Sonra eşekten inerek, onu otlamağa salıverdik. Bundan dolayı Peygamber (s.a.v.) bize hiç birşey söylemedi.
Hadis'in ravilerinden Mahmud "...ve namaza durduk" ibaresini eklemektedir.
169- Âişe (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v) geceleyin namaz kılar, ben de Onunla kıble arasında, yatağa uzanarak yatardım.
Vitiri kılmak istediğinde beni uyandırır, onu ben de kılardım.
36- Namaz Elbisesi
170- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etti ki:
Bir adam, Peygamber (s.a.v)'e: "Bir kişi tek bir elbise ile namaz kılabilir mi?" diye sordu. Peygamber (s.a.v.)'de:
"Her biriniz iki elbise bulabiliyor mu ki?" buyurdu.
171- Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edilmiştir ki:
Peygamber (s.a.v), herhangi bir kimsenin tek bir elbise ile elbisenin bir ucu omuzlarmdabulunmaksızm namaz kılmasını yasakladı,
172- Ubade b. el Velid b. Ubade anlatmaktadır: Ben ve babam, mesddde, Cabir b. Abdullah'ın yanına gittik. Bize bir hadis anlattı ve şöyle dedi:
"peygamber (s.a.v.) kalkıp namaza durdu. Benim üzerimde, bir hırka vardı, iki ucu arasına sarınmaya kalkıştım fakat bana yetişmedi. Giysinin saçakları vardı, onlan ters çevirdim ve iki ucu arasına sardım. Sonra da düşmemesi için boynumla onu tutarak ve gelip, Resûlullah (s.a.v.)'ın sol yanına durdum.
Peygamber (s.a.v.), elimden tuttu ve beni döndürerek sağ yanına durdurdu. Sonra, Cebbar b. Sahr gelip abdest aldı. Sonra o da, gelerek Peygamberin sol yanına durdu. Bu defa Resûlullah (s.a.v.) ikimizin de ellerinden tutarak, bizi ittip ve arkasına durdurdu. Resûlullah (s.a.v.) bana göz atmaya başladı fakat ben ne kastettiğini anlayamıyordum, sonra ne demek istediğini anladım. Eli ile işaret ederek, belini bağla demek istiyordu.
Resûlullah (s.a.v.) namazı bitirince:
"Yâ Cabir" dedi.
"Buyur, ya Rasulallah" dedim.
"Elbise geniş ise, iki ucunu çapraz bağla! Dar ise, beline bağlayıver buyurdu.
173- Âişe (r.a)den rivayet edildi ki: Peygamber (s.a.v.):
"Allah (c.c), hayız görmüş (akıl baliğ olmuş) bir kadının namazını, başör-tüsüz kabul etmez" buyurdu.
174- Ebu Mesleme der ki: (Yani Said b. Yezid), Enes b. Malik'e: "Peygamber (s.a.v.) ayakkabıları ile namaz kılar mıydı?" diye sordum. "Evet!" dedi.
37- Mescidlerle İlgili Rivayetlere Dair Bab
175- Âişe ve tbn Abbas (r.a) anlatmaktadır:
"Resûlullah (s.a.v.) son deminde, kendisine ait olan bir elbiseyi yüzüne örterdi. Bunaldığında yüzünü açar ve:
"Allah Yahudilerle Hıristiyanlara lanet etsin! Peygamberlerinin kabirlerini Mescid edindiler" derdi.
Âişe (r.a) demiştir ki: "Peygamber (s.a.v.) -bu sözleriyle- onların yaptığı gibi, yapmaktan sakındırıyordu."
176- Meymune (r.a)'den rivayet edildiğine göre!
Peygamber (s.a.v.), küçük bir seccade üzerinde namaz kılardı.
38- Hz.Peygamber'in Namaz Şeklî
177- Salim, babasından naklen rivayet etti ki: (Babası)
Peygamber (s.a.v.)'in, iftitah tekbiri alırken, rukua varmak istediği vakit ve başını rukudan kaldırdıktan sonra, ellerini omuzları hizasına kaldırdığını, iki secde arasında ise bunu yapmadığını görmüş.
178- Abdullah b. Ömer (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v.), namaza kalktığında ellerini omuzları hizasına kaldırır, sonra tekbir alırdı.
Rüku a varmak istediğinde, ellerini yine omuzları hizasına kaldırır ve elleri bu haldeyken tekbir alarak rukua vanrdı. Sırtını rukudan doğrulturken, ellerini tekrar omuzları hizasına kaldırır ve "Semiallahu li-men hamideh" derdi. Sonra secdeye varır, fakat secdede ellerini kaldırmazdı.
Namaz bitinceye kadar, her rek'atta ve rukua varırken aldığı her tekbirde ellerini kaldırmıştı.
179- Ali b. Ebi Talib (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v.) namaza başlarken, tekbir alır ve sonra şöyle dua ederdi: "Yüzümü, hak dine yönelmiş olarak, gökleri ve yeri yaratan'a çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz ki benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah'a aittir. Onun hiçbir ortağı yoktur. Ben, bununla emrolundum; ve ben müslümanlarm ilkiyim.
Allahım! Melik ancak sensin, senden başka ilah yoktur. Sen, benim Rabbimsin. Ben de senin kulun!.. Nefsime zulmettim günahımı itiraf ettim. Binaenaleyh, bütün günahlarımı bağışla çünkü günahları ancak sen bağışlarsın. Beni ahlâkın en iyisine ulaştır! Çünkü, ahlakın en güzeline ancak sen hidâyet edersin. Kötü ahlâkı benden defeyle! Çünkü, Onu benden ancak sen def edersin. Senin emrine tekrar tekrar icabet eder; dinine tekrar tekrar tabi olurum.
Bütün hayırlar, senin yed-i kudretindedir. Şer, sana aid değildir. Varlığım seninle, dönüşüm de sanadır. Mübareksin, yücesin, senden mağfiret diler ve sana tevbe ederim!". Rukua vardığında:
"Allah'ım! Ancak sana rüku ettim, sana inandım ve sana teslim oldum; kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirim hep sana boyun eğdiler" der Başını rüku dan kaldırdğı vakit:
"Allah, kendisine hamd edenleri işitir, bilir. Ey Rabb'imiz! gökler ve yer dolusu, bundan başka, dilediğin herşey dolusu sana hamdolsun!" duasını okur.
Secde ettiği zaman:
"Allahım! Sadece sana secde ettim, sana inandım ve yalnız sana teslim oldum. Yüzüm, kendisim yaratıp şekillendiren ve şeklini güzel biçimlendiren gözünü ve kulağım yaratana secde etti. Yaratanların en güzeli olan Allah (c.c.) pek yücedir." derdi.
Namazını bitirip de selam verdiği vakit:
"Allahım! Evvel ve ahir, gizli ve aşikâr, işlediğim bütün günahlarımı, yaptığım tüm aşırılıkları, israf ve senin benden daha iyi bildiğin kusurlarımı benim için bağışla. Dilediğini öne geçiren de geride bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur" diye dua ederdi.
180- Ibn Cübeyr b. Mut'im, babasından naklen rivayet etti ki: Peygamber (s.a.v.) namaza durduğunda Allah en yücedir, ona çok hamd olsun. Allah'ı Akşam sabah teşbih eylerim. Allahın rahmetinden kovulmuş şeytanın, üfürük, büyü ve vesvesesinden Allah'a sığınırım. Amr hadiste geçen ^ kibir £& delilik a; de şiir olarak açıklamıştır.
181- Enes b. Malik (r.a):
Hz. Peygamber ile Ebu Bekr, Ömer ve Osman (r.a)'ın arkasında namaz kıldım, hiç biri (Rahman ve Rahim olan Allahın adı ile...) bes-mele-i şerifi aşikâr, cehren okumadı, demektedir.
182- Yine Enes b. Malik, (r.a): (Namazda) Peygamber (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer (r.a), kıraata, Fatiha sûresi ile başlarlardı, demektedir.
183- Yine Enes (r.a) dan rivayet edilmektedir: "Hz. Peygamber ile Ebu Bekr ve Ömer (r.a)'in arkasında namaz kıldım. Hiç birinin besmeleyi aşikâr okuduğunu işitmedim.
Şu'be, şöyle demiştir, Katade'ye, sen bunu Enes (r.a), dan duydun mu? diye sordum. O da, "evet", dedi.
184- Nuaym el-Mucmİr anlatmaktadır:
Ebu Hureyre (ra)'nın arkasında namaz kıldım. Önce besmeleyi; sonra Ümmü'l-Kur'an (Fatiha'yı)ı okudu ve "Amin" dedi. Cemaat de, aynı şekilde "Âmin" dedi.
Her secde edişinde ve ka'de-iteşehhüd'den kalkışında (Allah yücedir) der, Selam verdiğinde ise: "Nefsim yed-i kudretinde olana yemin ederim ki, ben sizin namaz kılışı ResûluUah (s.a.v.)'ınkine, en fazla benzeyeninizim" derdi.
185- Ubade b. Samit (r.a) dan rivayet edildi ki:
Peygamber (s.a.v.): "Fatiha suresini okumayanın namazı makbul değildir." buyurdu.
186- Ebu Hüreyre'nin (r.a) bildirdiğine göre: Peygamber (s.a.v.) kendisine şu şekilde emir buyurdu: "Çık, Medine halkına ilan et ki, Peygamber (s.a.v.): "Namaz ancak Fati-hattı'l-Kitab't okumakla sahih olur" buyurdu" dite emir buyurmuş. Ebu Hureyre de hiçbir ilave yapmadan aynen ilân etmiş.
187- Abdullah b. Ebi Katâde, babasından naklen rivayet etmektedir: Peygamber (s.a.v.) öğle namazının ilk iki rek'atınm her birinde Fatiha sûresini okur, bazan âyetleri bize de işittirirdi. Birinci rek'atta, ikincide okuduğundan daha uzun okurdu. Diğer iki rek'atın herbirinde ise (sadece) Fatiha sûresi'ni okurdu. İkindi ve Sabah namazlarını da aynı şekilde kılardı., Hadisin diğer bir tarîkinde ise, Sabah namazı zikredilmemiştir.
188- Âta'dan rivayet edildi ki:
Ebu Hureyre (r.a): "Her namazda kıraat vardır. Peygamber (s.a.v.)ın bize aşikar okuyup duyurduklarını, biz de size duyurduk. Bize, gizli okuduklarını, biz de size gizledik. Namaz ancak kıraatle sahih olur" demiştir.
189- îbni Ebi Evfa (r.a) anlatmaktadır:
Bir adam peygambere gelerek: "Ya Rasûlallah! Bana, beni Kur'an okumak'tan müstağni kılacak birşey öğret!" dedi. Peygamber (s.a.v.)
"Allahı teşbih ederim. Hamd ona mahsustur. Allah'tan başka ilah yoktur. Allah yücedir, de" buyurdu. Ravilerden, Yezid Ebu Hâlid el-Vâsitî rivayetinde, şu ziyadeyi de nakletmiştir. Zikri geçen adam: "Bu Rabbim içindir. Bana ne var?" deyince Peygamber (s.a.v.):
Allahım! Beni bağışla, beni esirge, bana hidayet ve afiyet ver, de!" buyurdu. O zaman adam şey Rabbim, dört şey de benim içindir" dedi.
190- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etti ki:
Peygamber (s.a.v.): "îmam âmin dediği vakit, siz de âmin deyiniz. Zira, melekler de aynı sekide amin derler. Her kimin âmin demesi, meleklerin aminine tesadüf ederse, o kimsenin geçmiş günahları bağışlanır" buyurdu.
191- Ebu Hureyre (r.a): Her rüku ve secdeye varışında ve kalkışında tekbir alır ve: "Şüphesiz ki ben, içinizde namaz kılış şekli, Resulullah (s.a.v.)'ın-kine en fazla benzeyenenizim" derdi.
192- Ebu Katâde (r.a) bir grup sahabe arasında:
"Şüphesiz ki ben, içinizde Resûlullah'ın namaz kılma şeklini en iyi bileni-nizim" deyince, onlar da:
"Niçin bizim en iyi bilenimiz olasın ki. Sen, Peygamber (s.a.v.)'i ne en fazla takib edenimiz ne de onunla beraberliği en eski veya en uzun olanımızsın" dediler.
Ebu Katâde: "Hayır, en iyi bileninizim" deyince:
"Öyleyse, anlat bakalım!" dediler. Ebu Katâde de şu şekilde anlattı:
Peygamber (s.a.v.) namaza kalktığı vakit, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, sonra tekbir alır ve her bir uzvu tamamen yerli yerinde istikrar bulurdu. Sonra Kur'an'dan birşeyler okurdu. Sonra ellerini omuzları hizasına kadar kaldırarak tekbir alır ve her bir azası kendi yerine dönünceye kadar bir müddet yukarda tutardı. Sonra ruku'a varır ve avuç içlerim, diz kapakları üzerine kordu. Ne yukarı ve ne de aşağı meyilli olmayıp, düz bir vaziyette olurdu. Sonra başını kaldırır ve diyerek, ellerini omuzları hizasına kaldırarak doğrulurdu. (Kavilerden Ebu Âsim, zannedersem her uzuv kendi yerinde istikrar buluncaya dek beklerdi dedi, demiştir.)
Sonra "Allahu ekber" Allah yücedir der ve ellerini yan taraflarından uzak tutarak, secdeye gider ve secde ederdi. Daha sonra başım kaldırır ve sol ayağını yan yatırarak üzerine otururdu. Secdeye vardığı vakit ayak parmaklarını içe doğru bükerdi. Sonra dönüp, tekrar secde ederdi. Sonra, "Allahu ekber" diyerek başını kaldırır ve sol ayağını yan yatırarak üzerine oturur ve her uzuv tam olarak, yerli yerine istikrar bulurdu. Diğer rek'atı kılarken de bu şekilde yapardı.
Sonra iki rek'atı tamamlayıp ayağa kalktığı vakit, tekbir alır ve ellerini namaza başlarken yaptığı gibi omuzları hizasına kadar kaldırırdı. Namazının geri kalan kısmında da bu şekilde yapar, selam vereceği son ka'dede ise, sol ayağını hafif geri tutar ve yan yatırarak sol yanı üzerine otururdu.
Ebu Katâde, bu şekilde Resulullah (s.a.v.)'ın namaz kılma şeklini anlatınca oradakiler:
"Doğru söyledin. Hakikaten Peygamber (s.a.v.) bu şekilde namaz kılıyordu." dediler.
193- Aynı hadisin tekrarı.
194- Ali Ibn Yahya b. Hallâd babasından, o da amcası Rifa'a b. Rafi (r.a)'dan naklen rivayet etti ki:
Rifa'a b. Rafi Peyamber (s.a.v)'in yanında oturuyordu. Derken bir adam gelerek mescide girdi ve namaz kıldı. Namazını bitirdikten sonra gelip peygamber (s.a.v) ve beraberindeki cemaatta selam verdi. Peygamber (s.a.v) selamını aldı ve dön: "Namazını yeniden kıl! Çünkü sen namaz kılmadın. Senin kıldığın nairaz olmadı" buyurdu. Peygamber (s.a.v) bunu iki üç defa tekrarladı. Bunun üzerine adam:
"Namazımda ne eksiklik gördüğünüzü bilemiyorum" dedi. Peygamber (s.a.v.) de: Allah'ın emrettiği şekilde abdestinizi güzelce almadıkça hiçbirinizin namazı tamam olmaz. Buna göre herbiriniz, yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını; başına meshedip, topuklara kadar ayaklarını yıkar. Sonra tekbir alır, Allah'a hamd ve tazimde bulunur ve Kur'an'dan kolayına geldiği ve Allah (c.c.)'ın müsaade ettiği miktarda âyet okur. Sonra tekbir getirerek, ruku'a varır ve avuçlarını diz kapaklanna koyarak, mafsalları mutmain olup rahatlayınca-ya kadar bekler. Sonra :V- İ^ & îr- diyerek kıyama doğrulur ki, her bir uzuvu iyice yerli yerinde olur ve sırtını dümdüz yapar. Sonra tekbir getirir ve secde eder. Secdede alnını tam olarak yere dokundurarak mafsalları tamamen mutmain olup rahatlayıncaya dek bir müddet bekler. Sonra tekbir alarak başını kaldırır, makadı üzerine oturarak doğrulur ve sırtını dümdüz yapar" dedi.
Peygamber (s.a.v.) namazı sonuna kadar bu şekilde anlattı. Sonunda:-"Hiç birinizin namazı, bunları eksiksiz olarak yapmadıkça tamam olmaz" buyurdu.
195- Ebu Mes'ud el-Ensarî (r.a), rivayet etti ki: Peygamber (s.a.v.): "Rüku ve secdede sırtını dümdüz yapmayanın namazı yeterli değildir, namazı olmaz" buyurdu.
196- Abdullah (b. Mes'ud) (r.a) anlatıyor:
Peyamber (s.a.v.) bize nasıl namaz kılınacağını Öğretti. Tekbir alıp, ellerini kaldırdı. Rukua vardığı vakit, ellerini dizleri arasına toplayarak soktu. Bu haber Sa'd (r.a)'a ulaştığı zaman: "Kardeşim doğru söylemiştir. Gerçekten biz önceleri bu şekilde yapıyorduk; ama sonra şu şekilde yapmakla, yani diz kapaklarından tutmak ve elleri diz kapakları üzerine koymakla emrolunduk" dedi.
197- Ebu Hureyre (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v.) sabah namazının birinci rekatını kılıp başını kaldırdığı vakit.
"Allahım! Velid b. Velidi, Seleme b. Hişam'ı, Ayyaş b. Ebi Rabı'ayı ve
Mekkeli zayıfları kurtar!
Allahım! Mudar Kabilesi'ne şiddet ve baskını arttır. Bunu, onların üzerine Yusuf'un yılları gibi kıtlık yılları yap!" diye dua etti.
198- İbni Abbas (r.a) anlatmaktadır:
"Peyamber (s.a.v.), bir ay boyunca aralıksız olarak öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah her namazın akabinde, son rek'atta dedikten sonra, Kunut duaları okuyarak Beni Süleym'den olan Ri'l ve Zekvan kabilelerine beddua ediyor, arkasındaki cemaat de "Amin!" diyordu. Peygamber (s.a.v), bu kabileleri islâm'a davet etmek üzere bir grup ashabını onlara göndermiş; onlarsa kendilerine gönderilenleri öldürmüşlerdi.
îkrime, "Kunut duasının anahtarı budur" dedi.
199- Ibn Abbas (r.a) bildirmektedir:
Peygamber (s.a.v.) yedi uzuv üzerine secde etmekle emrolundu. Saç ve elbise toplamaktansa nehyolundu. Secde uzuvları: Eller, diz kapaklan, alın ve parmak uçlarıdır.
200- Ebu Said el-Hudrî (r.a):
"Peygamber (s.a.v.)'e ikramda bulunup, ona Kur'an'ı indirene yemin ederim ki, bir gece bize akşam namazını kıldırırken Rasûlullah (s.a.v.)'in alnı ve burnunun ucunun su ve çamur içinde olduğunu gördüm demektedir.
201- Ibni Ömer (r.a) rivayet etmektedir ki: Peygamber (s.a.v): "Herhangi biriniz secde ederken ellerini yere koysun, secdeden kalkarken de kaldırsın. Zira eller de, yüzün secde ettiği gibi secde eder."
202- Vâil b. Hucr (r.a) anlatmaktadır:
"Kendi kendime kesinlikle, Peygamber (s.a.v.)'in nasıl namaz'kıldığına bakacağım dedim.
Peygamber (s.a.v.) Namaza başlarken tekbir alıp ellerini kaldırdı. Başparmaklarını, kulaklarına yakın bir yere kadar kaldırdığını gördüm...ilh. Secde etti ve secdede namaza başlarken yaptığı gibi başını ellerinin arasına koydu.
203- Ibn Abbas (r.a) anlatıyor:
Cemaat Ebu Bekir'in arkasında saf olmuşlardı ki, Peygamber (s.a.v.) odasının perdesini açtı. tbn Mukri'nin, diğer bir rivayetine göre Ebu Bekir, geri çekilmek isteyince, Peygamber (s.a.v.): "Yerinde kal!" diye işaret etti ve o da olduğu yerde durdu. Sonra Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Şu muhakkak ki, müslüman bir adamın göreceği veya ona gösterilecek salih rüyadan başka peygamberliğin müjdecilerinden hiçbir şey kalmamıştır. Dikkat edin ki, ben rüku veya secde halinde Kur'an okumaktan nehyolundum. Rukuda Rabbinizi tazim edin, secdede ise dua etmeye çalışın. Zira, secde halinde duanızın kabul olması pek umulur."
204- Ebu Kilâbe anlatmaktadır:
Mâlik b. Huveyris (r.a) mescidimize, yanımıza geldi ve: "Size Peygamber (s.a.v)'in nasıl namaz kıldığını öğretmek/ göstermek istiyorum!" dedi:
Resulullah "ikinci secdeden başını kaldırdığında, oturur, yere iyice yerleşir, sonra kıyama kalkardı" dedi.
205- Abdullah (r.a) anlatmaktadır:
Bir keresinde, Peygamber (s.a.v.) arkasında namaz kılarken: Cebrail'e selâm olsun! Mikan"e, selâm olsun! israfil'e selâm olsun! falana ve falana selâm olsun!" dedik de, Peygamber (s.a.v.) bize dönerek:
"Selâm ancak Allahtır, Namazda oturduğunuz vakit; (tahiyye) ve güzellikler Allah'a aiddir. Selâm sana Ey Nebi, Allahın rahmet ve bereketi de senin üzerine olsun. Bize ve Allah'ın salih kullarına da selâm olsun... duasını okuyun. Zira bunu dediniz mi, bu, yerde ve gökte, Allah'ın her salih kuluna ulaşır... Sonra; şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur, ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) O'nun kulu ve Rasûludur! desin. Bundan sonra dilediği duayı yapmakta muhayyerdir."
206- îbn Ebi Leyla anlatmaktadır:
Bana, birgün Ka'b b. Ucre (r.a) rastladı da şunları söyledi: "Sana bir hediye takdim edeyim mi veya sana bir şey söyleyeyim mi?"
Bir defa Resulullah (s.a.v) yanımıza çıktı da biz, kendisine Ya Rasulallah! Sana nasıl selâm okunacağını öğrendik Fakat, sana salat nasıl olacak?" diye sorduk.
Peygamber (s.a.v.);
"Allahım! Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine, ibrahim'in ailesine salât buyurduğun gibi salât eyle. Şüphesiz ki sen Hâmid (hamde layıksın) ve Mecidsin (yücesin).
Ya Rabbi! Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine, ibrahim'in ailesine ihsan buyurduğun bereket gibi bereket ihsan eyle. Şüphesiz ki Sen Hamid ve Mecîd'sin, duasını okuyunuz!" buyurdu.
207- Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet edildi ki:
Peygamber (s.a.v.):
"Biriniz, teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın: Cehennem azabı, kabir azabı, hayat ve ölüm fitnesi ve Mesih-i Deccal'in şerri. Sonra dilediği duayı yapmada muhayyerdir" buyurdu.
208- Vâil b. Hucr (r.a) anlatıyor: Peygamber (s.a.v.)'in nasıl namaz kıldığına bakacağım dedim ve bakıp gördüğüme göre Peygamber (s.a.v.); kalkıp tekbir aldı ve ellerini kulakları hizasına kadar kaldırdı. Sonra sağ elinin ayasını, sol elinin üzerine bilek ve koluna gelecek şekilde koydu.
Sonra rukua vardı ve yine ellerini aynı şekilde kulakları hizasına kadar kaldırdı. Sonra secdeye varırken ellerini yine kulakları hizasına kadar kaldırdı. Sonra oturarak, sol ayağını yaydı ve sol avucunu sol uyluk ve diz kapağı üzerine koydu. Sağ dirseğini de sağ uyluğu üzerine koydu. Sonra, iki parmağını tutup halka yaptı. Sonra, bir parmağını kaldırıp hareket ettirerek dua ettiğini gördüm. Bundan sonra soğuk bir günde geldiğimde, üzerlerine bol elbise giyinmiş insanların, ellerini elbiseleri altından hareket ettirdiklerini gördüm.
209- Abdullah (r.a) bildirmektedir ki:
Peygamber (s.a.v.) sağ yanma, Jn Uijj 'J&> jSLüı Allah'ın selâm ve rahmeti üzerinize olsun, sol yanına da Allahm selâm ve rahmeti üzerinize olsun diyerek selâm verirdi, öyle ki; selâm verirken, yüzünün beyazlığı hem sağdan hem de soldan görülüyordu.
39- Namazda Yapılması Cazi Olan Ve Olmayan Hareketler
210- Ebu Hureyre (r.a) den rivayet edildi ki: Peygamber (s.a.v):
"Teşbih (Sübhanallah demek) erkeklere, tasfik (elleri birbirine çırpmak) de kadınlara mahsustur" buyurdu.
211- Sehl b. Sa'd es Sâidî (r.a) rivayet etti ki:
Peygamber (s.a.v,):
"Siz, niçin namazınız esnasında bir durum farkettiğiniz vakit ellerinizi çırptınız? Bu yalnız kadınlara mahsustur. Her kim namaz esnasında bir durum hissederse, " **M obu--> (Allah'ı teşbih ederim desin!)" buyurdu.
212- Muaviye b. el-Hakem es-Sulemî anlatmaktadır:
Biz, Peygamber (s.a.v.) ile namaz kılarken, cemaatten biri aksırıverdi. Ben de iûıilU;; (Allah sana rahmet eylesin) dedim. Cemaat gözlerini bana dikti. Ben, vay başıma gelenlere... Ne var! bir şey mi? oldu da bana böyle bakıyorsunuz? dedim. Bunun üzerine elleriyle dizlerine vurmaya başladılar. Bunların beni susturmaya çalıştıklarını görünce kızdım ama yine de sustum. Peygamber (s.a.v.) namazını bitirince, (Annem babam ona feda olsun!) Ne ondan Önce ne de sonra, O'nun kadar güzel öğreten hiç bir öğretmen görmedim. Vallahi beni ne azarladı, ne dövdü ve ne de bana sövdü, sadece:
"Bu namaz içinde insan sözün hiç bir şey konuşmak caiz değildir. O ancak teşbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir" buyurdu. Yahut, Resûlul-lah (s.a.v.)'m buyurduğu gibidir. Ben:
"Ey Allah'ın Rasûlu ben cahiliyetten yeni kurtulmuş biriyim.
Allah (cc.) îslâmı gönderdi. Ama bizden öyle adamlar var ki hâlâ kâhinlere gitmekteler" dedim. Peygamber (s.a.v.):
"Sen onlara gitme!" buyurdu.
"Bizden bazıları da, tatayyür - Kuş uçurarak gittiği yöne göre hayır veya şerre yorumlamak- etmektedirler" dedim.
Resûlulîah (s.a.v.):
"Bu onların içlerinden gelen bir şeydir ama, sakın onları doğru yola girmekten alıkoymasın" buyurdu. Ben:
"Bizden bir takım adamlar da çizgi çizmektedirler" dedim. Peygamber
(s.a.v.):
"Bir peygamber de çizgi çizerdi. Her kim onun çizgisine uygun düşürür-se, isabet etmiş olur" buyurdu. Muaviye diyor ki: Benim bir cariyem vardı. Uhud ve Cevaniyye taraflarında koyunlarımı güderdi. Bir gün kendisine bakmaya gittim. Bir de ne göreyim, koyunlarından birini kurt götürmüş!
Ben de herkes gibi bir insanım, onlar gibi ben de üzülürüm. Fakat, cariyeye sert bir tokat aşırdım.
Sonra Peygamber (s.a.v.)'e gelerek bunu kendisine anlattım. Bu yaptığımı bana fazla buldu. Ben de:
"Ya Rasûlallah! Öyleyse onu azad edeyim mi?" dedim. Peygamber ;s.a.v.):
"Sen onu bana getir!" buyurdu. Derhal getirdim. Resûlulîah (s.a.v.) ona: "Allah nerededir!" diye sordu. Câriye: "Göktedir..." cevabını verdi. Nebi (s.a.v.): "Peki! Ben kimim?" diye sordu. Câriye:
"Sen Allah'ın Peygamberisin!" cevabını verince Peygamber (s.a.v.): "O nüminedir, onu âzad et!" buyurdu.
213- Ebu Hureyre (r.a) den rivayet edildi ki:
Peygamber (s.a.v.) namaz esnasında yılan ve akreb öldürülmesine mü ie etti.
214- Ebu Katade (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v.) boynunda Ümâme bt. Ebi'l-As olduğu halde namaz kılardı. Ruku'a vardığı zaman onu bırakır, kıyama kaltığı vakit tekrar kucaklardı.
215- Abdullah b. Ömer (r.a) anlatmaktadır:
Peygamber (s.a.v.) namaz kılmak için Küba'ya gitti. Derken Ensâr geldi ve namazda iken kendisine selâm verdi. îbn Ömer diyor ki: "Bilâl'e Peygamber (s.a.v) namaz kılarken, kendisine selâm verdikleri vakit, onlara nasıl mukabelede bulunduğunu gördün mü?" diye sordum. O da: Elini yayarak, "Bu şekilde" dedi.
216- Peygamber (s.a.v.)'m sırdaşı Suhayb (r.a) anlatmaktadır: Namaz kılarken Peygamber (s.a.v.)'e rastladım ve selâm verdim. Selâmımı işaretle aldı. Râvi diyor ki: Parmağı ile işaret ederek selâmımı aldı, dediğinden başkasını bilmiyorum.
Dostları ilə paylaş: |