Bölüm 4
TALEP, ARZ VE PİYASA
4.1. TALEP
Talep satın alma isteği demektir. Satın alma arzusunu ve isteğini yansıtır. Ancak, her istek ve arzu talep anlamına gelmez. Bir isteğin ekonomik anlamda talep olması için yeterli satın alma gücü ile desteklenmiş olması gerekir. Alım gücü yüksek olan kişinin araba alma isteği bir taleptir. Ancak alım gücü olmayan kişi için böyle bir istek hayal veya amaç olabilir. O halde talep; belirli bir piyasada, belirli bir zamanda, belirli bir fiyattan, satın alınmak istenen ve satın alma gücü ile desteklenen mal ve hizmet miktarıdır. Kişilerin tek tek taleplerine kişisel talep, kişisel taleplerin toplamına ise piyasa talebi denir.
4.1.2.Talebin Özellikleri
- İstek satın alma ile ilgili olmalı
- Talepte bulunanın satın alma gücü olmalı
- Satın alma isteği belirli bir zaman veya dönem içinde oluşmalı
- Ürünün satıldığı belirli bir piyasa bulunmalı
- Ürünün birim fiyatı belirlenmiş olmalı
4.1.3.Talebi Etkileyen Faktörler
- Ürünlerin fiyatı; Üreticiler üretim maliyetlerinin üzerine bir miktar kar payı koyarak satış fiyatını oluştururlar. Satış fiyatı ürünün maliyet fiyatının altına düşmez, düşmesi firmanın zararı anlamına gelir. Oysaki firmanın ayakta kalabilmesi satışları üzerinden kar etmesine bağlıdır. Ürünün satış fiyatının yüksek olması talebin düşmesine, satış fiyatının düşük olması talebin artmasına neden olabilir. Örneğin on yıl önce piyasaya sunulan ilk bilgisayarların satış fiyatı yüksek olduğundan talep düşük kalmış, zamanla bilgisayar maliyetlerinin azalması fiyatın düşmesine ve talebin artmasına neden olmuştur.
- Tüketicilerin gelir seviyeleri; Tüketicinin gelir seviyesi talep edeceği ürünleri belirler. Gelir seviyesi yükseldikçe ürün taleplerinde artış, düştükçe ise ürün talebinde azalma görülür. Örneğin ülkemizde ücretlerin düşük olması alım gücünü azaltmaktadır.
- Kişinin alışkanlıkları, tercih ve gelenekler: Hepimiz birbirimizden farklı zevk ve tercihlere sahibiz. İnsanların alışkanlıkları, bir ürüne olan talebin belirlenmesi açısından önemlidir. Yaşadığımız bölge ve iklim koşulları ise isteklerimizi ve tercihlerimizi etkiler.
- Malın karşıladığı ihtiyacın şiddet derecesi: İhtiyaçlarımızın şiddet derecesinin fazla ya da az olması talep kararımızı etkilemektedir. Su içmek yaşamamız için zorunlu olan ihtiyaçlarımızdandır. Suyun fiyatı ne olursa olsun tüketim talebimizde bir değişme olmayacaktır. Ancak eğlenmek gibi zorunlu olmayan ihtiyaçlarımızı ertelemek daha kolay olacaktır.
- Piyasa işlemleri: Ülkedeki faiz oranları, kurlar ve menkul kıymet piyasaları tüketicinin gelir seviyesini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Alım gücü değişen tüketicinin talebi kesinlikle cebindeki paraya göre değişecektir. Ekonomik koşullar bazen isteklerimizden vazgeçmemize bazen de daha çok tüketmemize neden olabilir. Örneğin faizlerin yükselmesi bankalardaki mevduatların artmasına neden olacak, faizlerin artması kredi maliyetlerini artıracak bu da üretim maliyetlerini yükseltecektir.
- Nüfus: Nüfusun büyüklüğü ve yapısı talebi etkiler. Çocuk nüfusunun çok olması oyuncak sektöründeki talebi, genç nüfusun fazla olması kozmetik ürünlerindeki talebi ve yaşlı nüfusun çok olması sağlık sektöründeki talebi artıracaktır.
- Mevsimlik faktörler: Pek çok mala ve hizmete olan talep mevsim şartlarına bağlı olarak değişir. Örneğin dondurma talebi yaz aylarında, yakıt talebi kış aylarında artar.
4.1.4.Talep Kanunu
Ürünün fiyatı ile satın alma isteği arasında ters orantı vardır. Ürünün piyasadaki talep miktarı çok ise fiyatı düşer. Piyasadaki talep miktarı az ise fiyatı artar. Satış fiyatlarının ürüne gelen talepten etkilenmesine talep kanunu denir.
4.1.5.Talep Esnekliği
Esneklik, kuralların zaman zaman geçerliliğini kaybetmesidir. Talep esnekliği ise; talepteki değişme oranının ürün fiyatlarını aynı oranda etkileyememesi anlamına gelir.
4.2.ARZ
Arz kısaca sunmak anlamını taşır. Arz, mal veya hizmetlerin belirli bir piyasada, belirli bir zamanda ve belirli bir fiyattan satışa sunulmasıdır. Pazarlarda, marketlerde, mağazalarda, istediğimiz ürünleri satın almaya hazır buluruz. Pazarlardaki ürün miktarı arzı ifade eder.
4.2.1.Arzın Özellikleri
- Ürünlerin sunulduğu bir piyasa bulunmalıdır.
- Belirli bir zaman dilimi olmalıdır.
- Belirlenmiş fiyatlar dizisi olmalıdır.
4.2.2.Arzı Etkileyen Faktörler
- Malın piyasa fiyatı: Fiyatlar yükseldikçe firmalar karlarını artırmak için daha çok ürünü satışa sunacaklardır. Fiyatlardaki artış arzı da artırmaktadır.
- Üretim faktörlerinin fiyatları: Üretimde kullanılan malzemeler, makineler, finansman ve işçilik üretim faktörleri olarak kabul edilir. Üretimde kullanılan girdilerin maliyetleri yükseldiğinde artış birim fiyata yansıtılır. Maliyetlerin artması kârlılığı olumsuz etkileyeceğinden firmalar üretim miktarlarını kısabilirler. Üretim miktarının azalması arzı azaltacaktır.
- Ülkenin teknoloji düzeyi: Yeni buluşlar, yeni üretim yöntemlerinin uygulanması, verimliliği arttırıp üretim maliyetini düşürecektir. Maliyetlerin düşmesi arzın artmasına neden olacaktır.
- Ekonomik kararlar: Ülkedeki siyasi iradenin ekonomiyi etkileyecek kararlar alması arz miktarını etkilemektedir.
- Geleceğe dönük fiyat beklentileri: Firmalar üretim miktarlarını ileride oluşacak fiyat hareketlerini tahmin ederek tespit ederler.
4.2.3.Arz Kanunu
Üreticiler kendilerine gelen tüketici talebine göre üretim yaparlar. Hatta bazı firmalar tüketici talebini ölçen anketler yaparak üretim şeklini ve miktarını anket sonuçlarına göre yönlendirirler. Arz kanunu; fiyat ile arz arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Fiyatlar artarsa arz artar, fiyatlar düşerse arz (üretim) azalır.
4.2.4.Arz Esnekliği
Her zaman arz kanunu bizim yukarıda verdiğimiz gibi kuralına uygun çalışmayabilir. Arz miktarı fazla artarken fiyat düşebilir veya artmayabilir.
Bölüm 5
ESNEKLİK
5.1.ESNEKLİK
Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarının bu malın fiyatına karşı duyarlılığının ölçüsüdür. Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarındaki yüzde değişmenin o malın fiyatındaki yüzde değişmeye oranlanması ile hesaplanır. Ekonomistler, talep eğrilerini talebin fiyat esnekliği katsayılarına göre sınıflandırırlar. Bu sınıflandırmada katsayıların mutlak değerleri kullanılmaktadır. Buna göre Ed<1 için inelastik talep ya da esnek olmayan talep, Ed= 1 için birim esnek talep, Ed>1 için esnek talep terimleri kullanılır.
Tüm negatif eğimli doğrusal talep fonksiyonlarında, talep eğrisinin orta noktası birim esnekliği gösterirken, orta noktasının üzeri esnek, bu noktanın altı ise in elastik talebi göstermektedir.
Fiyat esnekliği kavramının önemli kullanımlarından birisi, bir ürünün fiyatı değiştiği zaman, satıcıların elde edeceği toplam hasılat ya da tüketicilerin bu ürün için yapacağı toplam harcamanın ne olacağının tahmin edilmesine olanak tanımasıdır.
Talebin fiyat esnekliğini etkileyen faktörler arasında ürün için ikame edilebilirliğin derecesi, ürünün tüketici bütçelerindeki önemi, fiyat değişmelerinin geçici ve sürekli olması, malın tatmin ettiği ihtiyacın niteliği (zorunlu ve lüks mal) gibi faktörler yer alırken, esneklik zaman içerisinde de değişim gösterebilmektedir.
Gelir esnekliği, parasal gelirde yüzde bir oranındaki bir değişiklik sonucu talep miktarında meydana gelen yüzde değişmedir. Gelir arttığı zaman talep artıyorsa, gelir esnekliği pozitif bir sayı olarak elde edilecektir. Bu tür mallar normal mal olarak nitelendirilir ve malların çoğunluğu bu tanımlamaya uymaktadır. Ancak bazı mallar vardır ki, gelir arttığı zaman bunların talebinde azalma olur. Bu durumda gelir esnekliği negatiftir. Negatif gelir esnekliği olan mallar düşük mal olarak tanımlanır.
Çapraz talep esnekliği, bir malın fiyatındaki yüzde değişmenin bir başka malın talep miktarında neden olduğu yüzde değişmeye ilişkin bir ölçüttür ve Aşağıdakilerden hangisi malı miktarındaki yüzde değişmenin B malı fiyatındaki yüzde değişmeye oranı şeklinde hesaplanır. Çapraz talep esnekliği ikame mallar için pozitif, tamamlayıcı mallar için negatif değer alır. Arz esnekliği üreticilerin fiyat değişimlerine karşı duyarlılıklarını ölçmektedir. Arz esnekliği, bir malın arz edilen miktarındaki yüzde değişimin fiyatındaki yüzde değişmeye oranıdır.
Arz esnekliği, bir malın fiyatında ortaya çıkan değişmenin, malın arz edilen miktarı üzerinde yarattığı etkiyi % cinsinden ölçmektedir.
Talep esnekliği ile aynı formül olduğuna dikkat edin:-) sadece talep esnekliğindeki Q talep edilen miktarı gösterirken, buradaki Q arz edilen miktarı göstermektedir. Ayrıca talep esnekliği her zaman negatif iken (fiyat ile talep arasındaki ters yönlü ilişki nedeniyle) arz esnekliği her zaman pozitiftir.
Arzın fiyat duyarlılığının yüksek ya da düşüklüğü (esnek olup olmadığı) bulunan değer 1 ile kıyaslanarak bulunur.
Arz Esnekliğini Etkileyen Faktörler:
Kısa Dönem-Uzun Dönem: Kısa dönemde arz esnekliği düşüktür. Mesela piyasada fiyatın arttığını düşünelim, bu durum üreticileri daha fazla üretmek yolunda motive edecektir. Ancak üretimin kısa sürede artması mümkün değildir. (Özellikle tarımsal üretimin artması en az 1 mevsim geçmesini gerektirir) Bu nedenle, arz fiyat değişimine kısa dönemde ayak uyduramaz. Uzun dönemde ise arz esnekliği yüksektir.
Geleceğe Ait Bekleyişler: Üreticiler fiyat değişikliğinin geçici olmasını bekliyorlarsa, üretici için üretimi arttırmak yarar sağlamaz, dolayısıyla arz esnekliği düşüktür. Ancak fiyat değişikliğine ilişkin bekleyiş uzun süreceği şeklinde ise üretici üretimini yeni fiyata göre ayarlayabilecektir. Dolayısıyla arz daha esnek olacaktır.
Bölüm 6
TÜKETİCİ TEORİSİ
6.1.TÜKETİCİ TEORİSİ
Tüketici ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla elinde bulunan paranın hepsini harcar. Tüketici harcamasını yaparken rasyonel davranır ve kendisine en fazla faydayı sağlayacak olan malı/malları alır. Fayda: Tüketicinin ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla almış olduğu mallardan sağlamış olduğu maksimum hazdır.
Fayda ölçülebilir diyenler(kardinal yaklaşım).Kardinal yaklaşımda fayda ölçülebilir bu da demektir ki faydaları sayısal olarak ifade edebiliriz ve bunlar arasında kıyaslama yaparak hangi malın daha fazla fayda sağlayacağını anlayabiliriz. Tüketilen mal miktarıyla toplam fayda artarken marjinal fayda (tüketilen son malın bir öncekine göre sağlamış olduğu fayda miktarı)miktarı azalır. Demek ki en büyük faydayı bize tükettiğimiz ilk mal sağlamaktadır. Toplam fayda bir noktada sıfır olur ve daha sonra giderek azalan bir seyir izler. Marjinal faydada tüketilen ilk maldan itibaren azalır ve toplam faydanın sıfır olduğu noktada o da sıfır olur. Fayda derecelendirilir diyenler(ordinal yaklaşım).Ordinal yaklaşım faydanın derecelendirilebileceğini söylemişlerdir.
6.1.1.Tercih ve Fayda
Fayda, tüketilen mal ve hizmetlerin ihtiyacı karşılama özelliğidir. Yani bir mal ihtiyaçlarımıza karşılık verebildiği ölçüde faydalıdır. Faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği iktisatçılar arasında tartışılan bir konudur.
Bazı iktisatçılar, faydanın ölçülebileceğinin savunmuşlar ve “util” denen bir ölçü birimi kullanmışlardır. Bu iktisatçılar sayısalcılar ya da kardinalistler olarak adlandırılır. Diğer iktisatçılar ise faydanın ölçülemeyeceğini, sadece sıralanabileceğini savunurlar. Bu gruba da sırasalcılar veya ordinalistler denir. Biz iktisada giriş dersi içerisinde kardinalistlerin yöntemini izleyeceğiz.
6.1.2.Toplam Fayda Ve Marjinal Fayda
Toplam Fayda (TU); belirli bir zaman diliminde, bireyin diğer mal ve hizmetlerden olan tüketimi sabitken (diğer malların tüketimi ceteris paribus), bir malın çeşitli miktarlarının tüketilmesi sonucu ulaşılan tatmin düzeyidir.
Marjinal fayda (MU) ise, belirli bir zaman diliminde bir maldan bir birim daha fazla tüketilmesi sonucu toplam faydada meydana gelen değişmedir.
Azalan Marjinal Fayda İlkesi; Bir malın tüketimine devam edildikçe, elde edilecek ek fayda (yani marjinal fayda) giderek azalacaktır. Su içmekten bahsediyorsak, ilave her bir bardağın susuzluğumuzu giderme özelliği, gittikçe azalacaktır. Hatta öyle bir nokta vardır ki, artık su içmek susuzluğumuzu gidermemize değil kusmamıza neden olacaktır.
Bir ekonomide kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması gerekmektedir. Bu süreci etkileyen ve yöneten sihirli güç üretimdir. Mal ve hizmetlerin faydasının artırılması olarak da tanımlanan üretim, firmaların üretim faktörlerini kullanarak gerçekleştirdiği bir iktisadi faaliyettir.
Bölüm 7
ÜRETİCİ TEORİSİ
7.1. Üretim Konsepti
Bilimsel iktisat öncesi dönemden günümüze kadarki iktisadi düşüncede, iktisadi oluşumun doğal kanunu üzerine birçok tartışma yapılmış ve bu süreçte iktisat birçok bilim dalıyla etkileşim içinde olmuştur. Özellikle matematik ve fizik gibi bilim dalları, değerin kaynağının sorgulanmasında önemli katkı sağlamışlardır.
Bilimsel iktisat öncesi ilk dönemlerde, kölelik emeğin kaynağı olarak görülürken, Merkantilizmle birlikte zenginliğin kaynağı mübadele (ticaret) ile açıklanmaktadır. Bilimsel iktisadın ilk okulu olan Fizyokratizm'e göre, değer yaratmanın temel dayanağı ve tek verimli faaliyet alam tarım olmuş, toprak-emek bileşenleri ekseninde sürekli olarak tüketilenden daha fazla üretim yaratmasından dolayı, toprak net hasılanın "prodüit net" kaynağı olarak görülmüştür. Dr. Quesnay öncülüğünü yaptığı Fizyokratik paradigma da ürünün piyasa fiyatının altında satılmasının nedeni olarak çiftçilerin arı gibi çalışmaları gösterilmiş ve tüm etkileşimler "Ekonomik Tablo" ile açıklanmaya çalışılmıştır.
Değerin kaynağını doğal düzen anlayışıyla sorgulayan Klasik okulun ardından gelen ve özellikle Marshallyan analizlerle çerçevesi tamamlanan Neoklasik iktisadi düşüncede üretim ve bölüşüm süreci daha analitik bir yapıda tanımlanmaya çalışılmış ve teknolojik değişmelerin etkisi ortaya konmuştur. Bu bağlamda herhangi bir üreticinin üretim faktörlerini bir araya getirmesinin (üretim fonksiyonları ve analizleri) yanı sıra piyasa şartlarındaki değişimlere bağlı olarak üreticinin yapması gereken düzenlemeler, iki temel sorun olarak dikkate alınmıştır.
7.1.1. Üretimle Tanımı ve Üretim Faktörleri
Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, geçmişten günümüze kadar ki tüm iktisadi ekollerin en önemli çalışma alanlarından birisi, üretim olmuştur. Bunun en önemli nedeni, kıt olan kaynaklarla sınırsız olan ihtiyaçların karşılanması sorunudur. Söz konusu sorunun çözümü, üretim konsepti içerisinde aranmaktadır.
İnsanların ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlerin elde edilmesine yönelik tüm çabalar, üretim olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir tanıma göre ise üretim, mal ve hizmetlerin faydalarının artırılması sürecidir. Mal ve hizmetlerin faydasının artırılması mekânsal ve zamansal açıdan yapılabileceği gibi, şekil ve mülkiyet açısından da yapılabilmektedir. Hangi açıdan yapılırsa yapılsın, bir malın faydasının artırılmasına yönelik tüm faaliyetler üretim konsepti içerisinde ele alınmaktadır.
Üretim sürecinde 4 önemli faktör rol oynamaktadır. Aynı zamanda üretim faktörleri olarak da adlandırılan söz konusu faktörler:
—Emek
—Sermaye
—Doğal Kaynaklar ve
—Girişimcidir.
Yukarıda sıralamış olduğumuz faktörler kitabımızın birinci bölümünde ayrıntılı olarak ele alındığından dolayı, burada ayrıntıya girilmeyecektir.
7.1.2. Üretimi Gerçekleştiren Karar Birimi Olarak Firma
Bir ekonomide mal ve hizmet üretimi için gerekli olan üretim faktörlerini kullanan iktisadi karar birimine firma denir. Bu bağlamda firmalar, üretim için gerekli olan üretim faktörlerini faktör piyasalarından satın almakta, bu faktörleri çeşitli üretim yöntemlerinden de yararlanarak, mal ve hizmete dönüştürmekte ve söz konusu mal ve hizmetleri piyasaya arz etmektedirler. Buradan da anlaşılacağı üzere, faktör piyasalarında talep eden konumunda olan firmalar, mal piyasalarında -arz eden konumundadırlar. Dolayısıyla firmaların faaliyetlerin sürdürebilmeleri, hem faktör piyasalarında hem de mal piyasalarında rasyonel kararlar almalarına bağlıdır. Bu arada firmaların en uygun üretim yöntemini (teknoloji) kullanarak, üretim sürecini de etkin bir şekilde yönetmeleri gerekmektedir.
Firmaların üretim faktörlerini kullanarak, bir üretim süreci sonunda üretmiş olduğu mal ve hizmetler kısaca mal (ürün) olarak adlandırılmaktadır Diğer bir ifadeyle, üretim süreci sonunda ortaya çıkan çıktıya ürün (mal) denir. Ürünler, nihaî mallar ve ara malları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Nihai mallar, iktisadi karar birimlerinin ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla doğrudan tükettikleri mallardır. Nihai mallara, tüketim malları veya dolaysız mallar da denilmektedir. Buna karşın firmalar tarafından üretilmekle birlikte, diğer firmalar tarafından başka malların üretiminde kullanılan mallara ise ara malı denir. Ara mallan, üretim mallan veya dolaylı mallar olarak da adlandırılmaktadır.
Buna göre çiftçinin tarlasından hasadını yaptığı buğday, terzinin diktiği gömlek, berberin yaptığı tıraş, bilim insanın yazdığı kitap, öğretini üyesinin verdiği ders, otomobil fabrikasının yaptığı otomobil, değirmencinin üretmiş olduğu un, fırıncının yaptığı ekmek birer mal ve hizmettir. Yine bu bağlamda, bir ailenin sabah kahvaltısı için fırından almış olduğu ekmek, nihai mal iken, bu ekmeğin üretiminde kullanılan un, ara malıdır.
7.1.3. Üretim Sistemi ve Değişkenler Arasındaki İlişkiler
İktisat biliminde genellikle üretim sistemi, üç değişken vasıtasıyla incelenmektedir. Bu değişkenlerden iki tanesi bağımsız değişken olup, özellikleri itibariyle üretim faktörleri olarak da adlandırılmaktadır. Bu değişkenler şunlardır:
Q: Ürün (Output) L: İşgücü (Labour, Arbeit) K: Sermaye (Kapital)
Bu, değişkenlerde meydana gelen değişmelere bağlı olarak, bir iktisadi süreç ya da bir üretim süreci meydana gelmektedir. Bu bağlamda bir birim çıktı elde edilmesine imkân sağlayan alternatif girdi bileşimi, üretim tekniği veya üretim süreci olarak adlandırılmaktadır. Üretim süreci sonucu elde edilen ve yukarıda açıklanan ürün kavramından ise mal ve hizmetlerin fiziki üretimi anlaşılmaktadır. Mal ve hizmetlerin fiziki üretimine ilişkin veriler ülkelerin ekonomik kararlarını etkilemekte ve özellikle büyüme konusunda alınacak uzun dönemli kararlarda yol gösterici olmaktadır.
Üretim faktörlerinden birisi olan emek, ürünün üretilmesi sırasında insanların yapmış oldukları fikri ve bedeni çalışmalar olarak tanımlanmaktadır. Diğer faktör olan sermayenin oluşumunun açıklanması ve tanımlanması konusunda ise farklı görüşler bulunmaktadır. İdeolojik tartışmalar dikkate alınmaksızın sermayeyi, kendi kendilerine bağımsızca hareket edemeyen bütün üretilmiş üretim araçlarının toplamı olarak düşünebiliriz.
Üretim sistemi içerisindeki bağımlı ve bağımsız değişkenlerin tespit edilmesi önemlidir. İktisadi açıdan hangi değişkenlerin bağımlı, hangilerinin bağımsız olduğu konusu üzerine çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Genellikle sermayenin bağımsız bir büyüklük ve kullanıma hazır bir üretim faktörü olduğu varsayımından hareketle, üretim sürecinde sermaye ile emeğin birleşimi ile ürünün elde edilebileceği iddia edilmektedir. Bu durumda karşımıza üretim fonksiyonu olarak adlandırdığımız bir kavram çıkmaktadır.
7.2. ÜRETİM FONKSİYONU
Teknolojik ilişkilerin ifade edildiği üretim modelleri, iktisadi analizin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Matematiksel iktisat teorisi içerisinde gerçekçi "aksiomatik" varsayımlara bağlı olarak geliştirilen üretim teorisi çerçevesinde önemli analitik çalışmalar yapılmıştır.
Üretim teorisi, malların üretimi ile ilgili süreçleri ortaya koymaya ve onların iktisadi önemini açıklamaya hizmet etmektedir. Teoriye bağlı olarak oluşturulan modellerin tahmininde kullanılan analiz araçlarından birisi üretim fonksiyonlarıdır. Üretim fonksiyonları, genellikle her bir girdi (input) kombinasyonuna karşılık gelen maksimum ulaşılabilir üretimi (output) açıklamakta ve matematiksel bir nosyonla tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle üretim fonksiyonu, fiziki unsurlar cinsinden girdi ile çıktı arasındaki teknik ilişkiyi göstermektedir. Üretim fonksiyonunun tanımındaki teknik maksimizasyon kavramı -matematiksel üretim modellerinde kullanılan anlamda- her bir girdi (K, L) vektörünün bir çıktı (Q) vektörü ile ilişkisini açıklamaktadır.
Üretim fonksiyonuna ilişkin analizlerde üretim faktörleri olarak genellikle emek ve sermaye dikkate alınmaktadır. Her iki üretim faktörü birçok farklı niteliklere sahiptirler. Örneğin, sermaye grubunda işlevi ve yapılan çok farklı olan sermaye üniteleri yer alırken, işgücü içerisinde de basit bir yaklaşımla vasıflı ve vasıfsız olmak üzere iki farklı nitelik ön plana çıkmaktadır. Gerçek hayatta görülen farklı kombinezonları incelemenin pratik güçlüğü bilindiği için genel gruplandırmalar yapılmaktadır. Bu nedenle üretim fonksiyonları iki üretim faktörü ve bir üretim modeli esas alınarak oluşturulmaktadır.
Bu kısa tanım ve açıklamalarımız doğrultusunda genel bir üretim fonksiyonunun notasyonu aşağıdaki gibi gösterilmektedir!
Q = f(K,L,N,E)
Bu eşitlikte Q çıktıyı, K sermayeyi, L emeği, N doğal kaynakları, E ise girişimciyi göstermektedir. Bu eşitliğe göre, belirli bir dönemde üretimde kullanılan girdilerle elde edilen çıktı veya çıktılar arasındaki ilişkiyi gösteren fonksiyona üretim fonksiyonu denir. Üretim süreci sonunda bazen tek bir mal ve hizmet üretilebileceği gibi birden fazla mal ve hizmette üretilebilmektedir. Örneğin Antalya bölgesinde turizm sektöründe yer alan oteller sadece konaklama hizmeti vermemekte, aynı zamanda gece eğlenceleri, sportif aktiviteler, çocuklarıyla birlikte tatile gelen ailelere kreş hizmeti gibi hizmetler de sunabilmektedirler. Bu tür açılımlar olmakla birlikte üretim eksenli analizlerimizde firmanın tek bir mal ürettiği varsayımını dikkate alacağız.
Üretim fonksiyonlarının matematiksel ifadesinden de anlaşılacağı gibi üretim miktarında değişmeye neden olan bazı değişken faktörler vardır. Söz konusu eşitlikte emek ve sermaye fonksiyonun bağımsız değişkenlerini, üretim ise bağımlı değişkenini temsil etmektedir. Buna göre üretim miktarındaki değişmeler, sermaye ve emekteki değişmelere bağlı olmaktadır.
Üretici teorisine ilişkin analizlerimizde girdi olarak sermaye (K) ve emek (L) gibi iki üretim faktörüne bağlı olduğunu varsayarak, üretim fonksiyonunu basitleştireceğiz. Bu bağlamda aşağıdaki fonksiyonel eşitlikten yararlanacağız.
Q = f(K,L)
Zaman boyutu dikkate alındığında üretim fonksiyonları kısa dönem üretim fonksiyonu ve uzun dönem üretim fonksiyonu olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Kısa dönem üretim fonksiyonunda tek değişken girdi dikkate aldığından dolayı, kısa dönemli üretim fonksiyonu değişik oranlı verim analizi ile açıklanırken, uzun dönemde iki girdi dikkate alındığından dolayı, uzun dönemli üretim fonksiyonu eş-ürün analizi ile açıklanmaktadır. Aşağıdaki alt başlıklarda söz konusu açılımlar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
7.3. ÜRETİM FONKSİYONU VE ÜRETİCİ DENGESİ
Birçok mal ve hizmetin üretiminde zaman, üretim sürecini belirleyen en önemli unsurlardan birisidir. Bu öneminden dolayı üretim süreçleri çok kısa dönem, kısa dönem ve uzun dönem olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Firmalar söz konusu dönemlere bağlı olarak farklı davranış sergilemekte ve dönemin özelliği firmaların üretim fonksiyonunu etkilemektedir.
Bu dönemlerden çok kısa dönem, firmanın üretimi ilişkin davranışlarında hiçbir değişikliği gerçekleştiremediği bir dönemdir. Kısa dönemde ise firma üretimde kullanmış olduğu girdilerden sadece birisini değiştirebilmektedir. Burada girdileri sabit girdi ve değişken girdi olarak adlandırdığımızda, firma kısa dönemde emek, sermaye, doğal kaynak ve girişimci olarak sıralayabileceğimiz değişken girdilerden sadece birini değiştirebilirken, bina gibi sabit girdileri değiştirememektedir. Uzun dönem ise firma üretimde kullanmış olduğu girdilerin tamamını ve dolayısıyla üretim sistemini ve üretim ölçeğini tamamen değiştirebildiği dönemdir. Bu dönemlerden hareketle üretim fonksiyonu da, kısa dönem üretim fonksiyonu ve uzun dönem üretim fonksiyonu olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır.
1>
Dostları ilə paylaş: |