NEFİS demekte: lezzetli, hoş, güzel, sevimli anlamlarına gelmektedir. Lezzet kelimesinin başındakı lez kelimesini kaldırırsak,yalniz zat kalır. tatlı olan hoş ve güzel olan ne imiş. Allahın tecellileri imiş.kişininde gayriyet ve şirklerinden kurtulmasi ile,aslı olan Nefis deryasına ayak basmış olacaktır. Şu halde Nefiste sıfatlardan tecelli eden,Cenabı Allahın Cemalullahının seyri olmaktadır. tavsilatı Muhammediye dediğimiz bu kainatta,her sıfattan zatını ilan eden Hak Tealadır.işte bunu görmek ve seyretmekte, Nefis olmuş oluyor. çünkü her sıfatta ayrı ayrı istidat ve kabiliyetlerine göre kendini ilan etmektedir.
NEFES ise: solunum yolu ile alıp verdiğimiz,Hu çekişimizdir.Hu demek arabcada, zamirdir. o manasına gelir.bir kişide evvela Nefsini tanımalı,sonrada Rabbını tanımalıdır. sonra Celal ve Cemal tecellileriyle Allahı tanımalıdır. İşte bundan sonra o diye tarif edeceğimiz Ahadiyetteki Hüviyetine o,yani Hu diyebilir.yoksa Allahı tanımadan bir kişi bilinçli olarak Hu deyemez.Hu deyebilmesi için, o dediği varlığı tanıması lazımdır. işte bizlerdeki tecelli eden Rabbımız,daima her Nefeste ben oyum. Ey kullarım, uyanın. beni Mekkede, Medinede aramayın. ben size şah damarınızdan daha yakınım. kendinizi biraz tefekkür ediniz diyor.
Öyle sanırımki ayrıyım, dost gayridir ben gayriyim
Benden görüp işiteni bildimki o canan imiş
diyen sultanım Mısrı Niyazi hz.leri,bizlere burayı ikaz ediyor. şu halde, Nefs, Nefis ve Nefes, özde ayni imiş. fakat tecelli ettikleri beldelerde, tecelli farklarıyla ayrı, ayrı zuhuratı olduğu için, ayrı isimler almışlardır. sen Tenzihte Nefs, Teşbihte Nefis, Tevhiddede Nefes olduğunu zevk etmeğe bak. Yoksa her şey Haktır diyen ahmak olur. elbette her şeyden tecelli edip görünen Haktır. fakat, yeri ve farkı ile bunu yerli yerinde görmek lazımdır. Yoksa kişi her şey Haktır demekle ahmaklardan olur. bilhassa buna dikkat etmek lazımdır.
ZİKİR NEDİR
Zikir anmak, tesbih etmek anlamlarına gelir
Z = Allahın zatı
K = Allahın kemalatı
R = Allahın zatının kemalat mazharı olan insanlarda, Rahmetinin tecellisinden ibarettir.
Ben gizli bir hazine idim. bilinmekliğimi murat ettim.bu halkı halk eyledim. bu halktanda, onların, istidatları nisbetinde Rahmetimi gösterdim. H.kudside. buyurulmuştur. gizliliğindeki Allahın kemalatı ile sıfatlarından tecellisi, ve fiilleriylede Rahmetini zuhura getirmesi zikir olmuş oluyor. Ankebut suresi ayet 45 Kuran oku. Namazı kıl. gerçekten Namaz bütün kötülüklerden kişiyi alıkor. zikir ise en büyük ibadettir buyurulmaktadır. görüldüğü gibi, buradada,üç bölümde emredilen ibadetler zikir haline dönüştüğünde, en yüce ibadet olmuş oluyor. Kuran okumak zikirdir. bilmek için okumak lazımdır. Cenabı Hakkın zatından sıfatlarına, sıfatlarındanda fiilleriyle zuhura gelmesi, zikir olmuş oluyor.
Namaz kişinin kalbinde, Cenabı Hakla buluşmak ve konuşmaktır. şu halde, bir tecelli ilahiyede zikirdir. işte ikilikteki kişilerin, ayrılık ateşi ile birliğe doğru yolculuk yapmaları nasıl zikirse, birliğe kavuştuklarında Allah isminin 99 Esmaül hüsnayı ihate edip şemsiyesi altında birleştirdiği gibi, birlik deryasındaki bir salikin temkin idrak zevkide, en büyük ibadet olacaktır.onun için, zikir Ahadiyeti vurur denmiştir. zira Ahadiyet mertebesinde gizli olan Allah, Tevhit mertebelerinin hepsinde ayrı,ayrı zikrini,yani tecellisini zuhur ettirmek suretiyle, şerh ettiğini görüyoruz. zikirde onun için Rabıta yoktur. Rabıta bağ demektir. bağda ikilikte olur. Bir düşünen ve şuhut eden, birde düşünülen yani şuhut edilen vardır. onun için ilk bidayetteki salike zikir makam değildir. derstir. denilmiştir. önce anmakla başlıyan zikir, fikredildiğinde, yani çeşitli tecellileri düşünüldüğünde zikir olur. fikredilmiyen bir şey zikir değildir. zikir fikirdir. fikirde zikirdir. yoksa adeti yapılan her türlü tesbihatlar, taklidi bir anma olur. kendimizi yakın takibe aldığımızda, göreceğizki; aslında bizlerden zikir eden biz değil,Cenabı Haktır.bizlere şah damarımızdan daha yakın olan Allah,güç ve kuvvetiyle her nefeste Hu ifadesiyle zikir eden benim demektedir.ikilikteki olan kişiler, evvela kendilerinin zikrettiğini zannederler. sonra, her şeyin hakkın bir tecellisi olduğunu, güç ve kuvvet sahibinin Allah olduğunu anlayınca, meğerse benden zikreden o imiş derler. işte, zikir bütün meratibi ilahiyenin tecellilerini ihade ettiği için, bu idrak ile zikir yapılırsa, en büyük ibadet olmuş olur. Zikrin tahsili,evvela adet ve lafızla başlar. sonra tefekkürü zikir ve şuhudu zikirle müşahede haline dönüşür. artık o kişi,saat gibi kalbi zikretsede, her gördüğü ve duyduğu hakkın vechi ve kuran sedası olduğu için üstün bir zikir halinde olduğu anlaşılmış olur.Mısrı Niyazi hz.leri:
Her neyi gördü gözüm,vechi Rahman ondadır
Her neyi duydu kulağım,mağzı kuran ondadır
Bir şeye mahluk gözü ile bakarsan o mahluk olur
Hak gözü ile bakki,bi şek nuru yezdan ondadir
Buyurmuşlardir.
şu halde, lafzi Zikirler, kalbi Zikre, kalbi Zikirler, şuhudu Zikire, şuhudu Zikirler, müşahedeli Zikre dönüşmesi ile Temkin halindeki Zikre vuslat bulunmuş olunur. Cenabı Hak, bütün kardeşlerime bu zevkleri ihsan etsin. amin.
ÂDEM RİSALESİ
Adem henüz Ademliğini bulmadan hangi merhalelerden geçerek Ademiyetini buldu. yaratılan varlıkların en yücesi olarak, Tin suresi ayet 3 Biz insanı en üstün yarattık sözünü bizlere ne zaman bildirdi. Ademiyet sırrına her kişi ulaşabilirmi.Kuran eşittir insana Hş.gereğince,canlı Kuran olan Adem kitabında:
1 - Şeriat
2 - Tarikat
3 - Hakikat
4 - Marifet
merdiven basamaklarındaki, kişinin tahsilini dilimin döndüğü kadar anlatmağa çalışacağım. Adem demek varlığı olmayan yok demektir. Adem ise, işte o kendine ait varlığı olmayan mazharda, Cenabı Hakkın Hüviyet ve Eniyetini kemalatıyla cem edip zuhura çıkarma mazharıdır.Adem kelimesi kul kökünden gelmektedir. onun için, Ademde iki yön vardır.
1 - Et ve kemik yönü olan Eniyeti : bu yönü ki fanidir. daima tebdilata tabi olup durmaktadır. bu gün var yarın yok olur. Ruhumuzun taşıyıcısı ve hambalıdır. günü gelince, görevini tamamlayıp,bedenlerin çöplüğü olan beden kabristanlığına defnedilir.zamanla Cemadatta görevini bitirdiğinde,Teşriye yönü ile, Nebadata geçer. Oradan Hayvanata, oradanda İnsan varlığına intikal ederek teşriye yönü ile devri daim olarak,daima devam eder.her bir mertebeden diyerine geçerek binlerce sene kalıp, milyonlarca parçalara ayrılarak yoluna devam eder.bu Dünyanın ağırlığı yaradılışında, 1000 kğ. ise, bu günde ayni ağırlıktadır.ne bir kilo fazlalaşmış, nede bir kilo eksilmiştir. Cenabı Hak Ademi yaratacağı zaman; Cebraile, İsrafile ve Mikaile, Mekkenin numan vadisinden, bir avuç Ademin çamurunu getirmeleri için emir vermiştir. onlar getirememişler. bu sefer Azraile ayni emri vermiş. Azrail ise hiçbir yalvarışa aldanmadan,bu Ademin çamurunu getirmiştir.Cenabı Allah,Celal ve Cemal elleriyle, Ademin kalıbını yaratmış,ve kalan çamurlada hakikat şehrini yaratmıştır.işte bunlar,hep şifreden ibarettir.Arif olanlar, bu ifadelerin söylendiği gibi olmadığını bilirler. Beş duygumuzla algıladığımız bu zahir zevklerin olmadığını, ancaksın hissi müşterekimiz olan bu manevi duygularla zevk edilmesi mümkün olduğunu anlamış olurlar.çünkü Dünya Alemine, unsuriyetimizin gelmesiyle, bu Alemin alet ve edavatı olan 5 zahir duygumuzda,bizlere ihsan edildi.bu beş zahir duyguda, bu Alemden, Alemi Ahirete intikal edilisiye kadar, görevini yapacak, ondan sonra onunda görevi bizlerde sona erecektir. Alemi Ahirette ise, batın olan 5 duygular görev yapacaktır. dünyada iken, ölmeden evvel ölmüş Ariflerin,kuş dilini anladıklarını, fakat bu hislerden mahrum olanların, ne kuş dilini nede bu hislerden haberdar olmadıklarını her gün görmekteyiz.
2 - Rububiyet yönü: Araf suresi ayet 172 Adem oğullarının zürriyetlerini arkalarından çıkartarak, Nefislerini şahit tutup, biz sizin Rabbınız değilmiyiz dedik. evet Rabbımızsın şahit olduk dediler. işte bu Rububiyet (kulluk)yönü ile,bir kişi akıl baliğ olduğunda, Rabbını idrak edip, bu Dünya bataklığı olan Esfeli safilinden,kurtulmağa başlayacaktır. bedenin akil baliğ olması 13-14 yaştır. fakat, İnsan, Ruhen bu yaşlarda Rabbını idrak edemiyorsa, o kişi bedensel olarak akil baliğ olmuş,fakat Ruhen daha Rabbını idrak edebilecek bir durumda olmadığı için, Akıl baliğ olmamıştır. dolayısıylada iman edemez. Kişi Ruhen,ister 40.ister50 yaşlarında olsun bunu kabul edebilirse, işte onun Akil baliğ olması o zamandır. bu kişideki kabulleniş,onun artık Ademiyetinin sırrını öğrenme yolculuğuna başlaması, bir Mürşidi kamil mazharından Rabbının çağırması ile olacaktır. İşte, o Mürşidi kamile biat etmek için diz dize geldiği an,onun Elestü bezmidir. çünkü henüz daha kendini bilmiyen bir kişi doğmamıştır.,ve Rabbı tarafından o andan itibaren yaratılmaya başlanacaktır. işte zahir olarak Araf suresi ayet 172 deki; Ben sizin Rabbınız değilmiyim sözünün isbatı, bir Mürşidi kamil önünde yapılmış oluyor.irşat ve terbiye olmak istemiyen bir kişinin,kamil huzurunda ne işi var. onun hal ve kal lisanı ile bunu, Kamilin huzurunda göstermesi, imanını göstermiş oluyor. bizler Adem deyince, yalnız suret yönü ile herkeze Adem gözü ile bakmaktayız. Cenabı Hak, Kuranı keriminde, herkeze Adem veya insan demiyor. Mısrı Niyazi hz.leri bile bir ilahisinde:
“Kimki Ademliğini buldu odur Adem, Ademliğini bulmayan hayvandır ancak demiştir.”
Şu halde, Kuranin tabiri ile :
1 - Nas (İnsan toplumları )
2 - İns (Nakıs olan,eksik kişiler)
3 - İnsan (surettede, siyrettede Ademiyetini bulmuş, Ademiyet sırrına vakıf olanlar) dır.
onun için
1 - surette İnsan fakat siyrette Hayvan olanlar.
2 - surette İnsan,siyrette nakıs olanlar eksik kişiler.
3 - surette İnsan olduğu gibi siyrettede, insanı asliyesini bulan Ademlerdir.
Adem bu kainatta,en son erişilmesi gerekli olan bir varlıktır. çünkü, Cemadat, Nebadat ve Hayvanatta olmayan yüce hasletler bu Insan dediğimiz Ademde mevcuttur. bu Aleme gelesiye kadar yarım devir yapan bu İnsan, Can kavmi, Cin kavmi ve İns kavimleri gibi merhalelerden geçerek, İnsanlığını bulmaktadır. Rahman suresi ayet.1-2 Rahman olan kuranı talim etti buyuruluyor. peki kimlere talim etti. elbette henüz daha insanliğini bulmayan, Can kavmi,Cin kavmi ve İns kavimleri gibi, çeşitli iman seviyesinde bulunan eksik olan bizler gibi kişilere talim etti. Rahmaniyet, Cenabı Allahın kemalat sıfatı olan Mürşidi kamillerdir. bizlerde bu tahsille insanlığımızı bulmuş olacağız. yoksa, surette İnsan, siyrette hayvan kalırız. Rabbının terbiye etmesiyle, insani asliyesini öğrenen bir salik,Nefsini tanımıştır. Nefsini bilen ise Rabbını bilir. o kişi Nefsine ve Rabbına Arif olmuştur. isra suresi ayet 85: Birde sana Ruhtan sorarlar. deki; Ruh Rabbımın bir emridir. peki, irşat ve terbiye eden Mürşid mazharından Rabbımız bize ne emir vermektedir. bunu kendimize sorduğumuzda, hadisat dediğimiz bu Alem ve Ademde, Cenabı Allahın üç tecellisi olan, Efalini, sıfatlarını ve zatının öğrenilmesini emrettiğini görmekteyiz. şu halde kendisindeki Ruh, bu üç tecelli imiş. zaten kişinin kendi insani asliyesini tahsil etmesi demek, kendi diye bildiği, Cenabı Hakkın varlığı olan bu tecellileri, bilmesi, görmesi ve onunla o olup yaşamasından ibarettir. hem la havle vela kuvvete illa billahil aziym diyoruz. Yani kuvvetim ve kudretim yoktur. bunların hepsi senindir ya Rabbi diyoruz hemde kendimize nisbet ediyoruz. Bu şirk olmuyormu. elbette şirk olmaktadir.bunu söylemek çok kolay. fakat bu merdiven basamaklarını, teker, teker çıkarak, menzile varıp Ademiyeti bulmak çok zordur. sabırla birlikte mutlaka elde etmeliyim diye, azim gereklidir. bu kişilerin bedeninde taat, Nefsinde boyun bükmek gibi külli teslimiyet olmalıdır. bu kurbiyet onlarin kalbinde, huzur ve mutluluk meydana getirecektir. bu huzur vadisinde bulunanlarda, Ruhani şuhut olacağından, daha bu Alemde iken Cennet içinde yaşama imkanına kavuşmuş olacaklardir.
Bu kainatta, bütün varlıklar, gayriyet vadilerinden Adem Meyvası olabilmesi için, koşu halindedirler. çünkü bu kainat ağacının meyvası Ademdir. kim Ademiyetini buldu, işte onlar muradlarina erdiler. kimler bulamadıysa, yolda dökülenler oldular. tarlaya ekilen bir Meyva çekirdeği bile, Meyva haline dönüşesiye kadar, ne merhaleler geçirerek Meyva olmaktadır. aynen bunun gibi, bahçivan olan Mürşidi kamilin, salik olan kişilerin gönül tarlasına ektiği, Ademiyet tohumu, bir çok ibtila merhalelerinden geçerek, Cenabı Hakkın kul mazharındaki üç tecellisinin, Ruhullah haline dönüşmesidir. işte Ademin yaratılma yeri burasıdır. kuranı kerimin Bakara suresi ayet 30 Rabbın Meleklere, ben yer yüzünde bir halife yaratacağım demişti. Meleklerde, biz seni Hamdinle tesbih ve noksanlardan Tenzih etmekte olduğumuz halde,orada fesat çıkaracak ve kan dökecek kimsemi yaratacaksın demişlerdi. Allah ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim buyurdu bu ayeti kerime, henüz daha Ademiyetini bulmamış salik durumundaki Melekleredir. Mürşidi kamilin etrafindaki saliklerin hepsi Melek durumundadir. ayrıca Enfusumuzda; Ruh Alemi, Kalp Alemi ve Nefs Aleminde bunların levhaları olarak suretleri vardir. çünkü Her şeyin hazinesi bizim indimizdedir buyurulmuştur. her şeyin malumatı nisbetinde,Cenabı Hakkın tecelli ettiğini; Hicr suresi ayet 21. bunu bize isbat eder.onun için Adem sırrı henüz zuhura gelmeden Ruh, Kalp ve Nefs alemlerindeki suretinin vücudu, Allahın Meleklere ben yer yüzünde bir halife yaratacağım demesidir. Allah alim, kullar ise malumdur. Cenabı Hak, Alimliği ile, Nefs, Kalp ve Ruh vadilerindeki, saliklerin hallerine vakif olduğu için, bir halife yaratacağım demiştir. Melekler bu Alemdeki bütün sırları bilemedikleri için,halifeliğe kendilerini daha uygun görmelerinden mütevellit, biz seni tesbih ve taktis etmekteyiz dediler. Melek durumunda olan bir salikte, kendisinin üstünde olan kişilerin irfaniyetinden haberdar değildir. ama kendi mertebesinin altındakilerden haberdardır. onun için süfliyetteki Nefs vadisinde, Ademin fesat ve kan dökeceğini bildikleri için Melekler, yer yüzünde, fesat ve kan dökecek bir kimsemi yaratacaksın demişlerdir. Cenabı Allahta, sizin bilmediklerinizi ben bilirim demiştir. elbette her şeyin en iyisini bilen Allahtır. Meleklerin Cenabı Allaha karşı böyle bir hitapta bulunmalari, onlarin itiraz etmeleri anlamına gelmektedir. Nefsten münezzeh olan Melekler, Cenabı Hakkın yalnız emirlerini yaptıkları halde,bu mevzuda neden itiraz etmişlerdir.
Çünkü buradaki Melekler, saliklerin durumunu arz etmektedir. her salik Rabbına karşı kurbiyet içindedir. her ne zaman içlerinden bir halife seçildiğinde,ondaki yücelikleri değilde, suret yönünü görmesi nedeniyle, süfliyet vadisi olan Nefsine düşerek itiraz eder. işte Bakara suresi ayet 31 Allah Ademe bütün isimleri öğretti. sonra eşyayı Meleklere gösterip, eğer sadıklardansanız bunların isimlerini bana haber verin buyurdu. yani Cenabı Allah Allemel esma olan bütün Alemlerin ismini Ademin kalbine ilka etti.
Adem, bütün esmalari ihate eder. Nuri Muhammedi ve esmayı Adem sureti ile zahir oldu.
Adem dediğin el ayak baş değil
Adem Ruha denir,suret ile kaş değil
Ten, et ve deridir Ruh onun serveridir
Hak sırrıdır Ruhsuz beden hoş değil
Ahmet sen kendini Adem sanma
Adem sendeki özdür söz değil
Hz. Muhammed a.s. mazharı zattır. Adem ise, mazharı esmadır. ve Nuru Muhammedin bu Aleme zuhuru, Ademle olmuştur.onun için, Allemel esmanın talim edilmesi, Ademin Ruhundan zuhura gelmiştir. Demektir. Resulullah efendimiz, bir hadislerinde, Evvela ma halakallahu Ruhu Allah evvela benim Ruhumu yarattı. buyuruyor. Resulullah efendimizin külli Ruhu, bütün 18 bin Alemde tecelli ederek esmalar aldı. işte bu Ruhu okuyabilenler,Alemlerin esmalarınıda okumuş olurlar. aslında Ruh birdir. parçalanmak kabul etmez. fakat, tecelli ettiği mazharlarda esma alır. Bakara suresi ayet 32 de Melekler seni Tenzih ederiz. senin bize öğrettiğinden başka hiçbir ilmimiz yok. muhakkak sen her şeyi hakkıyla bilensin. üstün hikmet sahibisin dediler çünkü, Melek durumunda olan bütün saliklerin,ilmel yakınlıkları, onların şuhut sahibi olduğunu göstermez. Ademiyet sırrına, Ruhun şuhut zevki ile mümkün olacağından, vücudlarında bu Ademiyet kemalatsızlığının zuhuru şuhut zevklerine sahip olmadıklarının bir ifadesidir. Allahın Alim ve her şeye laikiyle hakim olduğunu bilmeleriylede, Teşbih etmişlerdir. onun için daha evvel, halifeliğe bizlerde layikiz dercesine itiraz eden Melekler, Allemel esma hakkındaki bilgiyi Cenabı Hak isteyince, zelil ve hakir olarak, mahçubiyetlerinden, eksiklenerek, ya Rabbi senin bildirmediğin bir şeyi biz bilemeyiz. dediler.
Cenabı Hakta, Bakara suresi ayet 33 Allah Ademe, ey Adem eşyanın isimlerini, Meleklere haber ver. buyurdu. Adem a.s.da o isimleri Meleklere haber verince, Allahta, ben size söylemedimmi, göklerin ve yerin gaybını ben bilirim. açıkladığınızıda, gizlediğinizide elbette ben bilirim buyurdu. çünkü Adem, Ademiyet sırrını kendi vücut ülkesinde şuhutla zevk etmiş idi. bunu Meleklere talim et denmedi. çünkü siyretteki şuhut zevkleri lutfu ilahiyedir. Cenabı Allah kimlere hikmet vermişse,onlara pek çok lutuflar ihsan eder. ayeti bunun delilidir.bundan sonra Bakara suresi ayet 34 de Adem sizin ulunuzdur. ona secde edin denildiğinde, bütün Melekler secde ettiler. ancak iblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendide kafirlerden oldu buyuruldu. burada Meleklerin secde etmeleri, bedenimizin yerlere kadar eyilme secdesi değildir. bu secde, tabilik ve teslimiyet secdesidir. Meleklerin hepsi, tabi olma ve teslimiyetlerini gösterdiler. fakat, iblis secde etmedi. Araf suresi ayet 12 Allah iblise ben sana secde ile emretmişken, seni secde etmekten alakoyan ne idi buyuruldu. iblis şöyle dedi. ben Ademden hayırlıyım. çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın dedi. Ateş yandıkca alevleri yükseldiği için bizlerde, Ateş gurur ve kibiri remzeder. toprak ise. tevazülüğü, alçak gönüllü olmayı, remzeder. her şeyi yerine göre kabullenmeyi remzeder. çünkü toprağa her ne atarsanız atın hiç kabul etmiyorum demez. buna binaen, Araf suresi ayet13 Allah şöyle buyurdu. hemen in oradan, sana Cennette kibirlenmek gerekmez. haydi çık. çünkü sen hor ve bayağı kimselerdensin buyuruldu.
Nefs olan kuvveyi vehimiye, Ruhun aklı idrakını bilemez. dolayısıylada, Ademin siyretini değil, suretini gördüğü için, zannındaki Allaha ben senden başkasına secde etmem dedi. çünkü Ademdeki varlığın, Hakkın varlığı olduğunu bilemedi. iblis ezelden vahdet Nuruna perdeli olduğu için, Cenabı Hak,ona bu hasleti vermişti. böylece iblis huzurdan kovulanlardan oldu.
Adem Cenneti alada bir zamana kadar, yalnız başına yaşadı. yalnızlıktan canı sıkılmaya başladı.her ne kadar daimi zikirle, Haktan gayri bir şey görmiyorsada, bir arkadaş arzu ediyordu. bir gün uyku dan uyandığında,başı ucunda bir kadın gördü, ona sen kimsin diye sordu. oda; Cenabı Hak beni sana hayat arkadaşı olarak verdi.dedi. Ademde onun hayat sahibi olması nedeniyle Havva dedi.Araf suresi ayet 19 Ey Adem, ikiniz birlikte Cennette yerleşin dilediğiniz nimetlerden bol, bol yiyin.ançak şu Ağaça yaklaşmayınızki, sonra zalimlerden olursunuz buyuruldu.
Adem ile Havva bir zamana kadar Cennetteki bütün nimetlerden yiyerek Cennette yaşadılar. Tevhid Cennetinden kovulan iblis ise boş durmuyordu. İblis; Rabbına yalvararak Araf suresi ayet 14 Ya Rabbı bana kıyamete kadar ömür ve mühlet ver dedi. Araf suresi ayet15 Allah ta sen mühlet verilenlerdensin buyuruldu. iblis buna binaen ayet 16 da yemin ederimki, insan oğullarının doğru yolunun üzerine oturarak onlara vesvese vererek saptıracağım dedi.Cenabı Allah ta Adem ile Havvaya, şeytan senin açık bir düşmanınızdır diyerek, onlara ikazda bulundu. buna rağmen, iblis bir yolunu bularak yılanın ağzından, Cennete girerek onları sapıttı. Araf suresi ayet 20 de Rabbınız size şu Ağaçı yasak etmekteki gayesi, devamlı cennette kalmamanız içindir dedi Ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim demeklede,yemin ederek onları inandırdı. Adem ile Havvada yasak Meyvayı yiyince; Araf suresi ayet 22 deki ifade ile yasak Meyvayı yedikleri zaman, ayıp yerleri kendilerine açılıverdi. Rabları onlara ben ikinizede, bu Ağaçı yasak etmedimmi buyurdu. onlarda Ey Rabbımız Nefsimize zulmettik.eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, muhakkak biz ziyan edenlerden oluruz. Dediler.
Bir kişi Nefsin kötü sıfatlarından sakınıp, Hakkın sıfatlarını zuhur ettiremezse, o zaman ziyan edenlerden olur. dolayısıylada Tevhid Cennetinden mahrum edilmek üzere çıkarılır.
İşte bizlerde, Adem gibi Tevhid Cennetinden çıkarılıp çıkarılmadığımızı anlamak için;
1 - Vücudumuzla Hakka taatımızın yaklaşımı
2 - Efalde fena yaklaşımı
3 - Sıfatta fena yaklaşımı
4 - Zatta fena yaklaşımı yaptığımıza bakmalıyız
Taatımız, Hakka boyun büküp teslimiyetimizi, teslimiyet ve kurbiyetimiz, kalbimizdeki huzur ve mutluluğumuzu, kalbimizdeki huzur da,Ruhumuzdaki her tecellinin şuhut zevkini meydana getirecektir. yoksa, süfliyet tecellisi olan gaflet, kişiyi vehim ve hayel şeytanlarına dost yaparak, Nefsaniye isteklerine tabi kılacaktır.
Halbuki böyle kişiler kendilerini hidayet bulmuş kişiler olarak zan ederler. ne yazıkki yanlıştır. Zira, vehim ve hayalin vücut ülkesindeki sultanı zan iledir.zan ise iki türlüdür.
1 - Sui zan (kötü zan)
2 - Hüsnü zan (iyi zan)
bu iyi ve kötü zanların her ikisinede itibar edilmez. Adem a.s. a Araf suresi ayet 24 Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak oradan ininiz.yerde sizin için,bir zamana kadar yerleşip kalmak ve yaşamak var buyuruldu. Adem serandip adasına,Havvada Ciddeye indirildi.Adem 70 sene Rabbına yalvarıp Tevbe etti. çünkü bakara suresi ayet 37 Adem Rabbından bir takım kelimeler aldı.ona yalvarıp Tevbe etti.oda Tevbesini kabul buyurdu. çünkü Tevbeyi çok, çok kabul eden asıl esirgeyici odur buyurulmuştur.70 sene sonunda, Cenabı Hakka yalvarmalarını kabul ederek, Adem ile Havvayı Arafatta birleştirdi.sonra müzdelifede manen nikahları Hz. Muhammed a.s.tarafından kıyılmıştır.
İşte günümüzdede, Nefs terbiyesi görenlerin, kendi diye bildiği varlıklarının hakkın varlığı olduğunu idrak ettikten sonra, Ruhullah mertebesinde Ademin yaratılmasını zevk edecektir. hakkın zahir, halkın batın olduğu bu mertebede, kişi Havvaya yani,Nefsine uyarsa Cennetten çıkarılır. çünkü Nefs yönünden benim demiş olmaktadır. bu sözü Adem mazharından benim diyen Cenabı Hak ise; o yasak Meyva yemiş olmaz. onun bu sözü kabul gördüğü için,daha üst mertebeye ancaksın vuslatı olabilir.Ayeti kerimedeki yasak Meyvayı yemek olarak vasıflandırıldığına göre, Ademin bu sözü kendisinin söylediği anlaşılmaktadır. işte o zaman, vehim, hayal gibi gaflet perdeleri kişinin şuhutlarını yok edeceği için,o Cemalullah seyrini ona göstermiyecektir.
Ademle Havvanın senelerce tövbe etmeleri,bu hicapların kaldırılması için,c anla başla Hak yolunda çalışıp Muhammediliğini idrak etmelerine kadar devam eder. 7 sıfatı subudiyesinden Hak ve hakikatı şuhut ettiğinde, bu Ademin Muhammed yüzü suyu hürmetine, af edilmiş olur.
İşte Hakka Arifiyet mertebesi olan Arafatta, Adem ile Havva birleşerek müzdelifeye geldiler. kesret alemindeki sıfatlardan, Ruhun tecelli etmesiyle, Muhammedilik zuhur eder. işte Adem ile Havvanın nikahlarınıda Hz.Muhummed tarafından manen kılınmış olunur.bir kişide, Ruh ve sıfatlar vücutta birleşip zuhura gelince, nasıl bir Muhammedi meydana gelirse, aynen onun gibi, Ruh olan Adem ile sıfat olan Havvada,bir vücutta kemalatıyla zuhur ederse,oda Muhammedi olmuş olur. her ikisinin birleşmesine,o vücut vesile olduğu için,ona Muhammed bunların nikahını kıydı denilir. yoksa Hz.Muhammed in yaşadığı devir ile Ademin yaşadığı devir, zahirde farklı zamanlarda olduğu için bu yönü ile değildir.
Araf suresi ayet 31 Ey Adem oğulları, her Namazınızda, süslü elbiselerinizi giyinin. yiyin için, fakat israf etmeyin. çünkü Allah israf edenleri sevmez buyurulmakla, Cenabı Hakka yaklaşırken, amellerde ihlas, kurbiyette tam teslimiyet, ve Cenabı Hakkın rızasından başka, hiçbir şeyle kaim olmamak suretiyle, Şeriat elbisesini giyip, Hak ve hakikatı müşahade ederek yaşamamızı isteyor. çünkü bu zevkler, kalbimizle Tenzih, hissimizle Teşbih yapılarak zevkimizde Tevhid olarak yaşama halidir. işte Ademiyet budur. Cenabı Allahın Hüviyet ve Eniyet yüzlerini kendi mazharında açığa çıkarıp, şerh edenler, Ademiyetini kazanmış olurlar.
Mısrı niyazı hz. leri, ilahisinin bir yerinde:
Dostları ilə paylaş: |