İÇİndekiler sunuş 4 II. TÜRKİYE’de enerji sektöRÜ 5



Yüklə 387,96 Kb.
səhifə3/8
tarix14.02.2018
ölçüsü387,96 Kb.
#42722
1   2   3   4   5   6   7   8

Türkiye’de 1996 itibariyle toplam enerji tüketiminin % 45.9’unu petrol ürünleri oluşturmaktadır (LPG, solventler, nafta, jet yakıtı gibi). 1996 yılı petrol tüketimi 18 milyon ton olup, toplam tüketimin yaklaşık 12.5 milyon tonluk kısmı jet A-1, süper benzin, benzin, gaz ve motorinden oluşan beyaz ürünleri, 5.5 milyon tonluk kısmı ise kalorifer yakıtı, fuel-oil’den oluşan siyah ürünleri içermektedir.


Türkiye’de ham petrol ve gerektiğinde ürün bazındaki ithalat büyük oranda TÜPRAŞ ve küçük bir miktarda da ATAŞ tarafından gerçekleştirilmektedir. Toplam petrol ithalatının % 85’lik kısmı TÜPRAŞ tarafından yapılmaktadır. 1980’lerde toplam Türkiye ithalatının içinde petrolün payı % 32 iken, 1990’larda bu oran % 15 düzeyine inmiştir. Aynı zamanda Türkiye’de tüketilen petrolün % 85’lik kısmı TÜPRAŞ tarafından hazır hale getirilmektedir.

Türkiye’de petrol ürünleri pazarlama zinciri, rafineri, dağıtım, şirket-bayi ve nihai tüketici biçimindedir.

Liberasyon öncesi petrol ürünleri sektörünü paylaşan Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ), SHELL, MOBİL, BP ve TP’nin yanında TABAŞ;1980’de kurulan bu şirket, CONOCO ile ortaklık kurmasının ardından TURCAS ile birleşerek TURCAS PETROL A.Ş. olmuş, satış hacmi 1 milyar dolara, pazar payı % 11 ve bayii sayısı 800 adet istasyona ulaşmıştır. Aynı zamanda madeni yağ pazarında Castrol ile işbirliği, LPG pazarında İpragaz ile anlaşarak 65 istasyonla Türkiye’nin oto LPG pazarını ele geçirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca OPET, Fransız TOTAL, Salyek ve Fransız ELF ile birlikte Türkiye pazarına girmişlerdir.

Mevcut şirketlerin pazara girmesi ve pazardan pay alması rekabeti artırırken, yabancı şirketler büyük yatırımlarla istasyonlarını yenileyerek standart hale getirmişlerdir.

Kamu mülkiyetinde bulunan POAŞ’ın Türkiye toplam akaryakıt tüketimine göre pazar payı % 35’ler civarındadır. Bölgesel olarak gelişmişlik düzeyi düşük olan Doğu ve Güney Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde ise, POAŞ’ın pazar payı % 81’lerde iken, özel şirketlerin payı ancak % 19 dolayındadır.

Tüm olumsuz müdahalelere karşın, karlılığı artış gösteren (1996 yılı karı 10.6 milyar TL) iç pazarın yarı payına ve 6200 kişilik istihdama sahip olan POAŞ ve petrol ürünleri üretiminin tek kurumu olan TÜPRAŞ belirtilen stratejik önemi gözardı edilerek özelleştirilecek kurumların ilk sıralarında yer almaktadır.

Özetle; petrol sektörü arama, taşıma, rafineri, dağıtım ve pazarlamayı kapsayan entegre bir yapıdır.

Dünyada faaliyet gösteren uluslararası petrol şirketleri bu entegre yapıyı oluşturarak özenle korumaya çalışmaktadır. Bu entegre yapının en karlı alanı ise, dağıtım ve pazarlama bölümleridir (POAŞ bunun temsilcisidir).

Bu bağlamda kuruluşlarında ve kalkınma planlarında entegre bir yapı olarak düşünülen ve öngörülen petrol sektörünün temsilcileri olan TPAO, BOTAŞ, TÜPRAŞ (PETKİM) ve POAŞ arasında planlamaya dayalı, yatırımlarla desteklenmiş bir koordinasyon ve entegrasyon zorunludur. Söz konusu yapılanma, ulusal bağımsızlığımızın güvencesi, halkın ve ulusal savunmamızın gereksiniminin karşılanmasında en uygun yol olacaktır.

1.2.Doğalgaz


Doğalgaz hükümetler arası anlaşmalarla temin edilen ithal bir enerji kaynağıdır. Doğalgaz temini ile ilgili uygulamalar, Türkiye’nin gündemine 1987 yılında SSCB ile imzalanan bir Anlaşma ile girmiştir.

1980’den sonra BOTAŞ bu alandan sorumlu kuruluş olarak doğalgaz tahmin ve taleplerini planlamaktadır.

BOTAŞ’ın ana faaliyet alanları:

1.Boru hatları ve petrol taşıma,

2.Doğalgaz ithali ve dağıtımı,

3.LNG (Sıvılaştırılmış doğalgaz) depolama ve dağıtımı.

BOTAŞ’ın asıl görevi; gübre, elektrik ve özellikle sanayi sektörü gibi düzenli gaz girişi olan müşterilere gaz arzını sağlamaktadır. Ayrıca, yurt genelinde doğalgaz kullanımını yaygınlaştırarak, tüm kentlerin yararlanması için çalışmalar yapmaktadır.

Çevrim verimliliğinin yüksekliği, çevreye ilişkin ek yatırımlara gereksinim olmaması, yatırım maliyetlerinin düşük olması, işletme kolaylığı ve stoklama sorununun olmayışı gibi üstünlükleri bakımından özel üreticiler açısından da doğalgaz cazip bir yakıt olarak görülmektedir. Yap-işlet-devret (YİD), yap-işlet (Yİ) ve otoprodüktör projeleri ağırlıklı olarak doğalgaza dayalı olduğundan Türkiye’nin kaynak planlamasında ve bölgesel ilişkilerinde baskı unsuru olması yanında, enerji kaynaklarında ithalat bağımlılığını getirmektedir. Belirtilen avantajlar doğalgaza talebi hızla artırmaktadır.
Tablo 3: Yıllar İtibariyle Doğal Gaz Tüketimi

Yıl Tüketim Miktarı (Milyon m3)


  1. 513

  2. 1166

  3. 3099

  4. 3315

  5. 4061

  6. 4444

  7. 4916

  8. 5184

  9. 6665

  10. 7701

  11. 9419

  12. 9889


Kaynak: BOTAŞ,Doğal gaz Grup Başkanlığı, Türkiye Doğal Gaz Zirvesi Sunuşu, 6.5.1999

Türkiye’nin son on yıl içinde doğalgaz tüketimi yaklaşık 19 kat artmıştır.

Doğalgazın birincil enerji tüketimi içindeki payı 1985’de %0.2 , 1995’de %9,7, 1996’da %13,9 oranına ulaşmıştır.

Önümüzdeki yıllarda, ağırlıklı olarak elektrik enerjisi üretiminde kullanımı planlandığından, doğalgaza talep hızla artacaktır.


Tablo 4 : Türkiye Doğal Gaz Talep Tahmini
Yıl Talep Tahmini(milyon m3) Artış Endeksi(1997=100)

1999 15863 168

2000 19891 211

2001 27132 288

2002 35933 382

2003 40366 429

2004 42766 454

2005 45605 484

2006 46240 491

2007 47013 499

2008 49052 521

2009 51869 551

2010 54513 579

2015 66788 709

2020 82108 872

Kaynak: BOTAŞ

Sektörel tüketim dağılımında; 1998’de %54 oranında olan elektrik enerjisinin payının 2005’de %64’e ve 2020’de ise %68,5’e ulaşması öngörülmektedir. Konut payı 1998’de %22, 2005’de %15’, 2020’de ise %12’ye düşmüştür. Sanayi 1998’de %19 olan pay 2020’de aynı oranda gübrenin payı ise, 1998’de %5 iken 2005’de %2’ye, 2020’de %1’e düşmesi beklenmektedir.


Tablo 5: Türkiye Sektörel Doğal Gaz Talebi (Milyon M3)
YIL KONUT SANAYİ ELEKTRİK GÜBRE TOPLAM

Miktar % Miktar % Miktar % Miktar % Miktar %

1998 2185 22 1898 19 5333 54 472 5 9889 100

2005 6621 15 8831 19 29224 64 929 2 45605 100

2010 8389 15 10971 20 34224 63 929 2 54513 100

2015 9397 15 12239 18 44224 66 929 1 66788 100

2020 9806 12 15147 19 56224 68 929 1 82106 100


Kaynak: BOTAŞ

BOTAŞ talep tahminlerini ve sektörel dağılımları her ne kadar Tablo 2 ve 3’te belirtmişse de bu tahminlerin ve sektörel dağılımların çok gerçekçi olmadığı belirtilmelidir.

Bugün ülkemizin Doğu Avrupa - Bulgaristan üzerinden gelen Rusya (Sibirya) doğalgazına yönelik boru bağlantısı ve Cezayir’den gemilerle gelen sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) bağlantısı dışında her hangi bir bağlantısı söz konusu değildir. Talep tahmini aşağıdaki projelere dayandırılmaktadır.


  • Doğu Avrupa - Bulgaristan üzerinden gelen boru hattı (halen çalışmaktadır)

  • Sıvılaştırılmış Cezayir doğalgazı (gemilerle getirilmektedir)

  • İran Doğalgazı Boru Hattı Projesi; 54. Hükümet’in İran ile yaptığı sözleşme gereği 2000 yılı başında bu gaz devreye girecekti. Ancak İran kendi sorumluluğundaki kısmı yerine getirmiş ve gazı sınırımıza taşımıştır.Ancak sınırdan Ankara’ya kadar olacak hat henüz tamamlanmamıştır. Ne zaman tamamlanacağı ise belirsizdir.

  • Türkmen Doğalgazı Boru Hattı Projesi; henüz hiçbir adım atılmamıştır.

  • Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı; bu proje Sibirya doğalgazının boru hattı ile Karadeniz kıyısına taşınması, Karadeniz’in boru ile geçilmesi ve Çarşamba - Ankara boru hattı yapılarak projenin tamamlanmasını kapsamaktadır. Bu projenin Çarşamba- Ankara hattında ve Sibirya Karadeniz bağlantısına yönelik çalışmalar sürmektedir. Ancak Karadeniz’in geçilmesine yönelik ciddi bir çalışma yoktur.

  • Cezayir doğalgazının Mısır ve İsrail üzerinden Türkiye’ye taşınması projesi; henüz fikir düzeyindedir.

Yukarıdaki projelere yönelik genel olarak siyasi, teknik ve mali altyapıların oluşmadığını söyleyebiliriz. Şöyleki;

İran doğalgazı için 54. Hükümet sözleşme yapmış ancak bu gazın kullanılması konusunda başta ABD olmak üzere belli siyasi çekinceler olması ve kredi bulunmaması nedeniyle Türkiye üzerine düşen sorumluluğu yapamamıştır. Gazın Ankara yerine Iğdir ile enterconnekte sistem yeterli bağlantıya sahip olmadığından bu projeden kısa vadede yararlanılması söz konusu değildir.

Türkmen Doğalgazı Projesi; bu proje için iki güzargah söz konusudur. Biri gazın İran üzerinden Türkiye’ye ulaşması, başta ABD olmak üzere tüm kredi kuruluşları bu güzargahı riskli bulmakta ve olur vermemektedir. İkinci güzargah ise Hazar Denizi’nin geçilmesidir. Hazar Denizi’nin statüsü gereği burada herhangi bir tasarrufta bulunmak için Hazar Denizi’ne komşu beş ülkenin oy birliğiyle karar alması gerekmektedir. Yani İran, Rusya Federasyonu, Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’ın oybirliğine ihtiyaç vardır. Bu ise, ne bugün ne de kısa vadede farklı beklentiler nedeniyle olanaklı değildir. Geçtiğim yaz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ile Türkmenistan Devlet Başkanı arasında yaşanan krizi ciddiye almak gerekmektedir. Rusya’nın gerek Kafkas petrollerini gerekse Orta Asya doğalgaz ve petrollerini değerlendirme konusunda her çeşit savaşı göze alabildiğini ve aldığını da unutmamak gerekiyor. Bu projenin diğer önemli sorunu ise Hazar Denizi’nin geçilmesi konusunda anlaşılsa bile Hazar Denizi çıkışından sonraki güzergahta ABD ve Türkiye’nin beklentileriyle Rusya Federasyonu ve İran’ın beklentileri farklıdır. Bir yandan Ezerbaycan Ermenistan arasındaki Karabağ sorunu ABD’nin isteği doğrultusunda çözülerek pürüzler azaltılırken diğer yandan diğer yandan Rusya Federasyonu’nun bu bölgedeki askeri gücü artmaktadır. Çok gözardı edilen bir diğer konu da Clinton’un Kasım 1999’da ülkemizde yapılan AGİT toplantısında konuşmaları arasında söylediği “... 2020 yılından itibaren Orta Asya doğal kaynaklarının dünya pazarlarına açılabileceği” ifadesi son derece önemlidir. Yani dünya petrol ticaretini yönlendiren ABD firmaları kendilerine rakip yeni projeleri kabul etmeyeceklerini ve ABD Başkanı’nın da bunun dışına çıkmayacağını unutmamak gerekir.

Dünyanın diğer ülkelerinde doğalgazın kullanımında elektrik enerjisi üretiminin payı Türkiye’nin oldukça gerisindedir. İthal bir enerji kaynağı olan doğalgazın elektrik enerji üretimi içindeki payının giderek artması rasyonel görülemez.

Diğer taraftan, doğalgaz dağıtım şebekesi yatırımı ve işletmesinin oldukça geniş dağıtım ağına cevap verebilecek finansman gücü ve teknik birikimi gerektirmektedir. Bu teknik kapasiteye sahip şirketlerin varlığı tartışmalıdır.

Kentlerden gelen doğalgaz kullanım talebinin yer altı depolama tesisleri ile giderilmesi alternatifi değerlendirilmesi gereken önemli bir konudur.

Doğalgaz talebindeki hızlı artış yeni arz olanakları yaratmak için doğalgaz/LNG satıcısı konumundaki ülkeler ve şirketler ile sözleşmeler yapılmaktadır.

Bu sözleşmeler ile garanti altına alınmış arz miktarları ve kaynaklar:

1. LNG (Marmara Ereğli’si) Terminali için 4 milyar m3 LNG, 2 milyar m3 Cezayir’den, 1.2 milyar m3, Nijerya’dan, Rusya Federasyonu’ndan 6 milyar m3 ve ilave İran’dan 8 milyar m3 doğal gaz ve “Mavi Akım Projesi” adı altında yine Rusya Federasyonu’ndan 16 milyar m3 olmak üzere, artarak 2007 yılında toplam 44 milyar m3 doğalgaz arzı sağlanacaktır.

2. Hem artan doğalgaz talebini karşılayabilmek, hem de arz kaynaklarını çeşitlendirmek ve güvenliğini sağlamak amacıyla, Türkmenistan’dan doğalgaz ve Mısır, Yemen, Katar, Nijerya ve Norveç’ten yeni ve/veya ilave gaz sağlanacaktır. Bu amaçla İzmir-Aliağa II.LNG Terminali inşası ve mühendislik çalışmaları bitirilmektedir. BOTAŞ’ın yapacağı yatırımlar;


Tablo 6: Doğalgaz ithalatının artırılabilmesi ve dağıtımının yaygınlaştırılması için BOTAŞ’ın yapması gereken yatırımlar


Yatırımın Adı

Yatırımın Tutarı (milyon dolar)

Yatırımın Durumu

Yatırımın Finasman Biçimi

Ambarlı Kompresör İstasyonu

26..8

Yapım çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Loop Hatları Yapımı

33..9

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sonuçlandı

%15 BOTAŞ özkaynak %85 dış kredi (Japon ya Mitsubishi Bank)

Eskişehir Kompresör İstasyonu

5..8

Yapım çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Doğubayazıt- Erzurum Boru Hattı Yapımı

170

Yapım çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Erzurum - Sivas(İmranlı) Boru Hattı Yapımı

154

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sonuçlandı

%15 BOTAŞ %85 dış kredi (Marulbeni+West-LB)

Sivas (İmranlı) Kayseri Boru Hattı Yapımı

119.6

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sonuçlandı

%15BOTAŞ %85 dış kredi İspanya

Kayseri -Ankara Boru Hattı Yapımı

88..9

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sonuçlandı

%15 BOTAŞ %85 dış kredi (DEUTSCHE Bank)

Doğubayazıt Kompresör İstasyonu

27..2

Mühendislik çalışmaları sürüyor yerle ilgili belirsizlik var

BOTAŞ Özkaynak

Samsun-Ankara Boru Hattı Yapımı

340

Mühendislik çalışmaları sonuçlandı yapıma başlanmak üzere

BOTAŞ Özkaynak

Eskişehir Kent İçi Doğalgaz Şebekesi Genişletmesi

3

Yapıma başlandı

BOTAŞ Özkaynak

İzmir Aliağa LNG Terminali Projesi

1500-2000

Teklif değerlendirme çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Marmara Ereğlisi LNG Terminal Tevsii Projesi

3.7

Yapım çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Çan Çanakkale Boru Hattı Yapımı

6

Yapım çalışmaları sürüyor

BOTAŞ Özkaynak

Kayseri -Konya Seydişehir Boru Hattı

99.9

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sürüyor

%15 BOTAŞ özkaynak %85 Dış kredi

Karacabey-İzmir Boru Battı Yapımı

59.7

Mühendislik ve kredi temini çalışmaları sonuçlandı

%15 BOTAŞ özkaynak %85 Dış kredi

Endüstriyel Gaz Türbinleri:

Yüksek sıcaklığa dayanıklı süper alaşımlı metaller ile kaplama tekniklerinin geliştirilmesi ve soğutma sistemlerinin uygulamada başarı kazanması sonucunda gaz türbinlerinden elde edilen yüksek çıkış güçleri 1980’lerden itibaren ekonomik ve yüksek verimli kombine çevrim sistemlerinin gelişmesine öncülük etmiştir. Böylece gaz türbinlerine dayalı kombine çevrim santralleri yaygın kullanılmaya başlanmıştır.

Günümüzde fosil yataklı termik santraller içinde en yüksek termik verimli elektrik üretim tesisi haline gelmişlerdir.



  1. 1984’de Trakya (Hamitabad) Kombine Çevrim Santrali ile enerji sektörüne girilmiştir. Yakıt olarak doğalgaz kullanılmaktadır.

  2. İstanbul-Ambarlı kurulu gücü 135 MW

  3. Bursa kurulu gücü 1409.8 MW

1999’da YİD modeliyle 4 adet kombine çevrim santrali ticari işletmeye geçmiştir. Bunlar:

Marmara Ereğli’si (Trakya Elektrik)

Marmara Ereğli’si (Uni-Mar Elektrik)

Esenyurt-İstanbul (Doğa Elektrik)

Dilovası-Gebze (Ova Elektrik)

1.3. Kömür

Nükleer enerji dışındaki enerji kaynaklarını oluşturan ham petrol ve doğalgaz vb. rezervleri içerisinde kömür (linyit ve taşkömürü) yüzde 70’lik bir payla geleceğin enerji kaynağı olarak görülmektedir. Çünkü, dünyada petrol rezervlerinin bugünkü tüketim hızı ile 40 yıl, doğalgaz rezervlerinin ise 65 yıl sonra biteceği tahmin edilirken, linyit rezervlerinin 158 yıl, taşkömürü rezervlerinin ise 425 yıl yeteceği bilinmektedir.

Türkiye, genel olarak kömür rezervleri, özellikle linyit rezervleri açısından zengin olarak nitelendirilebilecek bir ülkedir. Türkiye’de linyit rezervleri 8.3 milyar ton civarındadır. Yıllık mevcut 50 milyon ton üretim seviyesi ile bu rezervlerin Türkiye’ye yaklaşık 160 yıl yeteceği söylenebilir. Üretilebilir taşkömürü rezervi ise, 490 milyon ton civarındadır ve mevcut üretim hızıyla yaklaşık 100 yıl civarında yetebilecektir.

Bu rakamlar da göstermektedir ki, dünya geneli yapılan “kömür bilinen birincil enerji kaynakları içinde en uzun ömürlü enerji kaynağıdır” saptaması Türkiye için de geçerlidir.

Türkiye’de taşkömürü rezervleri Zonguldak havzasında yoğunlaşmıştır. Taşkömüründe devlet tekeli vardır. Türkiye Taş Kömürü Kurumu taşkömürünü üretip pazarlamaktadır. Taşkömürü ülkemizde genelde demir-çelik sanayi başta olmak üzere, yüksek ısı gerektiren sanayilerde ve yoğun olmamakla birlikte termik santrallerde (Çatalağzı Termik Santrali) ve ısınma için kullanılmaktadır.

Linyit kömüründe ise, hem kamu hem de özel sektör üretim yapmaktadır. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) bir KİT olarak Türkiye’deki linyit üretiminin % 70’ini gerçekleştirmektedir. Geriye kalan yüzde 30’luk üretim ise, ya özel sektör işletmeleri ya da TKİ’de son dönemde özelleştirme sürecinin bir parçası olarak yayınlaştırılan taşeronlarca (Orta Anadolu Linyitleri İşletmesi’ndeki Park Teknik vb. gibi) işletilmektedir. Ancak, linyit sektöründeki özel sektör işletmeciliği, aşağıda belirtilen ithalat politikaları, genel olarak maden sektörünün özel sektörün kısa vadede çok kar mantığı ile işletme anlayışına uygun bir sektör olmaması gibi nedenlerle, özellikle 1990’lı yıllarda pek çok işletmenin kapanması nedeniyle bitme noktasına gelmiştir.

TKİ’nin ürettiği linyit kömürünün yüzde 77’si termik santralde, elektrik üretimi için kullanılmaktadır. Geriye kalan yüzde 23’lük bölümü ise, sanayi ve ısınma amaçlı kullanılmaktadır. Bu çerçevede bakıldığında, Türkiye açısından linyit kömürü, 150 yılı aşan ömrü, planlan kadar üretilebilme olanağına sahip olunması ve en önemlisi yerli, öz bir kaynak oluşu dolayısıyla günümüzde ve gelecekte Türkiye’nin elektrik üretiminde su kaynakları ile birlikte en önemli kaynağı oluşturmaktadır. Türkiye’nin ürettiği elektriğin yaklaşık yüzde 30’luk bölümü linyit ile çalışan termik santrallerinden üretilmektedir. Linyit kömürü ile çalışan termik santrallere örnek olarak Afşin-Elbistan, Soma A ve B, Seyitömer, Tunçbilek A-B, Kemerköy, Yatağan, Yeniköy, Çayırhan, Orhaneli termik santralleri sayılabilir. Çan Termik Santralı başta olmak üzere bazı yeni üniteler ve termik santraller de proje aşamasındadır.

Türkiye’nin enerji gereksinimi ve özellikle de elektrik enerjisi üretiminde çok önemli bir yeri olan linyit madenciliği ve TKİ son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle önemli sorunlar yaşamaktadır. Bu politikalardan birincisi ithalat politikasıdır. 1980’lerin ikinci yarısında, yerli kömürlerin çevre ve insan sağlığına zarar verdiği gerekçe gösterilerek kömür ithalatı serbest bırakılmıştır. Başta Güney Afrika olmak üzere, Rusya ve ABD’den milyonlarca ton kömür kontrolsüz biçimde ithal edilmiştir. 1998 yılı rakamlarına göre Türkiye yılda ortalama 11 milyon ton kömür ithal etmektedir. Söz konusu kömür ithalatının parasal değeri ise 800 milyon doları aşmaktadır. İthal edilen kömürlerin önemli bir kısmını çevre ve insan sağlığı için zehir saçan petrokok kömürleri oluştururken, ithalat miktarları her geçen yıl artmakta, özellikle yerli özel sektör kömür işletmelerinin kapanmasına yol açmaktadır.

Uygulanan ikinci politika ise, özelleştirmedir. Kömür sektöründe özelleştirme, genel olarak devlet uhdesindeki linyit sahalarını işleten Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan ve termik santrallere kömür veren işletmelerin termik santraller ile birlikte işletme hakkının süreli devri biçiminde yapılmaktadır. Milyonlarca tonluk kömür rezervi, makine parkları, binalar, galeriler vb. termik santrallerin yanında bedelsiz devredilmektedir. Halbuki, gerçek değerinin çok altında devredilen termik santralın yanında bedelsiz devredilen kömür işletmesinin parasal değeri termik santrallerin kat kat üzerindedir ve bu uygulama ile kömürün her madende olduğu ikame edilemez niteliğine bağlı olarak fiilen kömür işletmelerinin mülkiyetinin devrine yol açılmaktadır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 1997 yılı raporundaki saptamalara göre, Türkiye’nin 2010’daki elektrik santrallerini besleyecek linyit ihtiyacı yıllık 180 milyon ton olacaktır. Bu durum, linyit üretiminin artırılması için yoğun bir yatırımı gerekli kılmaktadır. Ancak devlet, genel yatırım politikasına da bağlı olarak kömür madenciliğine yeni yatırım yapmak bir yana yenilenme yatırımlarını bile yapmazken (örn. Orta Anadolu Linyitleri’ndeki modern mekanizasyon sisteminin yenilenme yatırımlarının yapılmaması gibi) elindeki işletmeleri de özel sektöre devretmeye çalışmaktadır. Bu devirler, termik santrallerde olduğu gibi, hiçbir şekilde yeni yatırım olmaması yanında, kömür rezervlerinin kısa süre içerisinde verimli olamayan biçimde tüketilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kömür işletmeleri bedelsiz devredilirken, geçmişteki yatırımlardan kaynaklanan iç ve dış borçlarını ise, TKİ üstlenmektedir.

Türkiye’de özel sektör, kömür madenciliği alanında tükenmiştir. TKİ bilgi birikimi, nitelikli, deneyimli işgücü ve mali sermayesi ile Türkiye’nin enerji üretiminde çok önemli bir öz kaynak durumundaki linyit kömürünü en verimli biçimde üretecek tek kuruluş konumundadır. Kaldı ki, yerine yeniden konulması mümkün olmayan, yapılan yatırımların geri dönüşü çok uzun zaman alan yeraltı kaynaklarının, akılcı ve verimli biçimde işletilerek gelecek kuşaklara taşınması açısından devlet eliyle işletilmesi zorunludur. Bu nedenle, linyit sektöründeki işletme hakkı devri ya da başka yöntemlerle gündeme getirilmeye çalışılan özelleştirme uygulamalarına hemen son verilmelidir.

1.1.Hidrolik enerji

Ülkemizin hidrolik potansiyeli brüt 433.000.000.000 kwt/yıldır. Teknik kapasite ise

216.000.000.000 kwt/yıldır. Ekonomik analizi yapılmış olan kısmı ise 125.000.000.000 kwt/yıldır. (Kaynak: Türkiye Enerji Sempozyumu Bildirileri, Kasım 1996 EMO ve Maden MO ortak yayını)

Ülkemiz şu anda 12.000 MW’lık hidroelektrik kurulu güce sahiptir. Bu ekonomiklik analizi yapılmış olan kısmın %30’una karşı gelir. Teknik kapasitenin ise yaklaşık %20’sine karşılık gelmektedir.



1.2.Jeotermal enerji

Ülkemiz jeotermal potansiyeli ısınma açısından 31.000 MW ve elektriki kullanılabilme açısından 4.500 MW’tır. Elektiriki olarak bunun yalnız %2.97’sinden yararlanılmaktadır. (Kaynak: Türkiye Enerji Sempozyumu Bildirileri, Kasım 1996 EMO ve Maden MO ortak yayını)



1.3.Güneş enerjisi

Ülkemizin bölgelere göre güneşlenme potansiyeli ve yıllık elektriki güneş potansiyeli aşağıda belirtilmektedir.


Bölge Adı Toplam Güneş Enerjisi Güneşlenme Süresi

(kwt/m2-yıl) (saat/yıl)
Güney Doğu Anadolu 1.460 2.993

Akdeniz 1.390 2.956

Doğu Anadolu 1.365 2.664

İç Anadolu 1.314 2.628

Ege 1.304 2.738

Marmara 1.168 2.409

Karadeniz 1.120 1.971

(Kaynak: EİEİ Genel Müdürlüğü İstatistikleri)
Yıllık ortalama toplam kapasite ise 24.159.756 kwt/m2’dir. Ülkemiz bu kapasiteden çok az ısı olarak yararlanmaktadır.

Dünyanın her yıl mevcut kömür, petrol, doğalgaz, uranyum gibi yakıt rezervlerinin vereceği toplam enerjinin on katına eşdeğer güneş enerjisi söz konusudur. Bu miktar şu anda tüketilen enerjinin 15.000 katıdır.

Güneş enerjisi ile çalışan ilk motorun patenti 1861 yılında alınmıştır. Ancak, kömür ve petrol enerjisindeki kullanımın kolaylığı nedeni ile güneş enerjisi 1970’li yıllardaki enerji krizine kadar unutulmuştur. 2025 yılına kadar yakıt gereksiniminin %30, elektrik gereksiniminin %265 artması beklemektedir. Güneş enerjisinin toplam enerji üretimindeki payının ise, %60’a ulaşacağı bekleniyor. Günümüzde modern güneş enerjisi teknolojileri %20-30 verime ulaşabilmektedirler. Ülkemizin güney sahilleri ve Yunanistan’da güneş panelleri yoğun olarak su ısıtmak için kullanılmaktadır. Buna ek olarak binaların ısıtılmasında, soğutulmasında ve gün boyu yoğun bir şekilde binaların aydınlatılmasında güneş enerjisinden yararlanılmaktadır. ABD’nin yüzeyinin %2’sinden azını kaplayacak güneş panelleri ile tüm enerji gereksiniminin karşılanması olasıdır.

Bugün fotovoltaik yolla elde edilen elektrik enerjisinin maliyeti 0.1 dolar/kWsaat düzeyindedir. Avrupa’da fotovotaik yolla enerji 1993 yılında 0.6 ECU/kWsaat’e üretilirken, diğer yollarla enerji 0.04 ECU/kWsaat’e üretilmektedir. Ancak, 2000 yılında fotovotaik yolla elektrik 0.3 ECU/kWsaat’e üretilecektir. Şu an için güneş enerjisi, üretim maliyeti bazında diğer kaynaklara göre daha pahalı görünmekle beraber, güneş pillerinin verimlerinin artırılması konusunda sürdürülen çalışmalarla maliyetlerin daha aşağı çekilmesi beklemektedir. ABD’nin en büyük doğalgaz firması Enor, güneş pilleri Solarex’in yapımcısı Amoco Firması ile ortaklık kurmuştur. Bu firmalar 1996 sonlarında Nevada çölünde 100 MW’lı bir güneş enerjisi santralı kurmayı planladılar. İlk aşamada bu merkezden 100 bin kişilik bir şehre 0.055 dolar/kWsaat’e elektrik sağlanması düşünüldü. Bu yolla elde edilecek elektrik enerjisi diğer enerji kaynaklarından elde edilen enerjiden 3 sent daha ucuz olacaktır. Amerikan hükümeti bu projeye 150 milyon dolarlık vergi indirimi yapmakta ve üretilen enerjiyi satın almayı garantilemektedir. ABD’de son yıllarda güneşten elektrik elde etmede plastik maddelerin kullanımı konusunda çok sayıda patent alınmıştır. Fotosentes prensibi ile çalışan ve %72’lere varan verimleri olan bu malzemelerin seri üretimleri ve uygulamaya konmaları ile güneşten elektrik enerjisi maliyeti çok düşecektir.

Seneler içinde nükleer enerji santrallerinin yakıt, atık, söküm giderleri artarken güneş enerjisi maliyeti azalmaktadır. Ayrıca güneş enerjisi santrallerinin yakıt, atık, söküm giderleri gibi sorunları yoktur.

Şu an Avrupa’da kullanılan pasif güneş enerjisi kullanımı ile atmosfere 229 milyon karbon dioksit gazı, 1.3 milyon ton kükürt dioksit gazı ve 0.56 milyon ton azot oksitleri gazlarının atılmasına engel olunmaktadır.



1.4.Rüzgar enerjisi

Ülkemiz rüzgar potansiyeli yıllık 83.000 MW’tır. (Kaynak: Van Wijk, A.J.M. Coeling, J.P. -1993 OECD Ülkelerinde Rüzgar Enerjisi Potansiyeli. 93091. Utrecht, Hollanda, Utrech Üniversitesi Sayfa 35) Rüzgar santrallerinde kapasite kullanma oranı en çok %50’dir. Yani ülkemizin yıllık rüzgar enerjisi potansiyeli 300.000.000.000 kwt’tir.

Bugün ETKB tarafından değerlendirilen 39 adet Rüzgar Çiftliği projesi vardır. Bunların toplam kapasitesi 1.440 MW’tır. Halen kurulu olan ise pilot uygulamalardır.

Dünya 2020 yılına kadar toplam elektrik enerjisinin %10’unu rüzgardan üretmeyi düşünmektedir.

Dünyaya ulaşan güneş enerjisinin %0.25’i rüzgar enerjisine çevrilmek mümkündür. ABD’de sadece Kuzey ve Güney Dakota eyaletlerinde sağlanacak rüzgar enerjisi ile ABD’nin elektrik enerjisi gereksiniminin karşılanması olasıdır. Rüzgar enerjisinin sorunları son yıllarda giderildi ve maliyetleri diğer kaynaklarla elde edilen enerji ile aynı konuma geldi.

Rüzgar hızının ortalama 7.5 m/saniye’den fazla olduğu bölgelerde rüzgar enerjisinden elektrik üretimi 0.04 dolar/kWsaat’e malolmaktadır. 2000 yılında maliyetin 0.03 dolar/kWsaat’e düşmesi beklenmektedir. Avrupa’da rüzgar enerjisi 1993 yılında 0.05 ECU/kWsaat’e üretilmekteydi. Bu maliyetin 2000 yılında 0.03 ECU/kWsaat’e düşmesi beklenmektedir. Avrupa’da 1993 yılında diğer yollardan elde edilen elektrik enerjisi maliyeti 0.04 ECU/kWsaat’tir. Maliyet bazında rüzgar enerjisi diğer yollarla elektrik enerjisi üretimini yakalamıştır. Diğer avantajları eklendiğinde rüzgar enerjisi diğer yollarla enerji elde edilmesine göre daha iyi bir konumdadır. Avrupa’da 1992 yılı itibariyle başlıca Danimarka, Almanya, İngiltere ve Hollanda’da olmak üzere 862 MW gücünde rüzgar enerjisi santrali kurulmuştur. 2000 yılında Avrupa’da kurulu rüzgar enerjisi türbinlerinin 4000 MW’a ulaşması beklenmektedir. 2000 yılında Avrupa Birliği’nin elektrik enerjisinin %1’i rüzgardan elde edilecektir. Bu santrallerde en yüksek dönüşüm kapasitesi %45 olarak elde edilmiştir. Avrupa’da rüzgar santrallerinin ortalama kurulma maliyeti 600 ECU/m2’dir. Bu maliyetlerin 2000 yılında %35 azalması beklenmektedir. ABD ve Danimarka’da 17.000 rüzgar türbini elektrik şebekesine bağlanmıştır. Malzemelerin kalitesi arttıkça tek bir birimden 0.5 MW güç elde edilmesi mümkün olmaktadır. Özellikle şebekeden uzak bölgelerde rüzgar enerjisi kullanılması ekonomik olmaktadır. Yunanistan Ege’deki tüm adalarını rüzgar türbinleri ile donatmaktadır. Ülkemizde çok sayıda kurum ve üniversiteler bu konuda araştırmalar yapmış, rüzgar haritaları çıkartılmış olmasına karşın bu konuda somut yatırımlar yapılmamaktadır. 2050 yıllarına doğru rüzgar enerjisi dünya enerjisinin gereksiniminin %10-20’sini karşılayabilecektir. Rüzgar enerjisi kullanımının en önemli sorunu rüzgardaki kesintinin elektrik enerjisi üretiminin sürekliliğini engellemesidir. Ancak, güneş ve rüzgar enerjilerinin birlikte kullanılabileceği melez sistemler de geliştirilmiştir. Türkiye’de kıyılar, adalar, Ege ve Marmara bölgeleri rüzgar enerjisi bakımından yüksek potansiyel içermektedirler. Tüm Avrupa için rüzgar haritası çıkartılmış olmasına karşın bu haritada Türkiye için hiçbir veri bulunmamaktadır.



1.5.Diğer yenilenebilir enerji kaynakları

1992 yılındaki bir Birleşmiş Milletler çalışmasına göre 2050 yılına kadar dünya enerjisinin %55’inin biyokütleden (biyoenerji) karşılanması olasıdır. İsviçre’de gazlaştırılan odundan jet yakıtı üretecek tesis tamamlanmıştır. Bu tesiste odun enerjisinin %80’ni, 6 MW elektrik gücüne çevrilecek, 9 MW’ı da ısıtmada kullanılacaktır. Ziraat atıkları, orman ürünleri ve diğer atıklardan sıvı ve gaz yakıt üretilmektedir. Alkolün 2000’li yıllarda benzine alternatif olması beklenmektedir. Halen alkol benzinle karıştırılıp taşıtlarda kullanılmaktadır. Bir çok ülkede çöplerden de elektrik enerjisi elde edilmektedir.




Yüklə 387,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin