İÇİndekiler sunuş 4 II. TÜRKİYE’de enerji sektöRÜ 5


II. TÜRKİYE’DE ENERJİ SEKTÖRÜ



Yüklə 387,96 Kb.
səhifə2/8
tarix14.02.2018
ölçüsü387,96 Kb.
#42722
1   2   3   4   5   6   7   8

II. TÜRKİYE’DE ENERJİ SEKTÖRÜ

Resmi belgelerde, Türkiye’nin enerji politikasının çerçevesi “ülke enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyüme, sosyal kalkınma hamlelerini desteklemek ve yönlendirmek üzere, zamanında, yeterli, güvenilir şekilde, ekonomik koşullarda ve çevresel etki de gözönüne alınarak sağlanması” olarak belirlenmekte, bu politika doğrultusunda “yerli kaynakların mümkün olduğunca hızlı bir şekilde devreye girebilmesi ve üretimin arttırılabilmesi için devlet ve özel sektör ile yabancı sermayenin enerji alanında yatırımlarının artırılması amacıyla çaba harcanmaktadır” denilmektedir.



1. Türkiye’nin enerji kaynakları

1.1. Petrol

Petrol; gaz , sıvı ve katı halde bulunan hidrokarbonlara verilen genel addır. Sıvı hidrokarbonlara ham petrol, gaz halindekilere doğal gaz, katı olanlara ise bileşimlerine göre asfalt-parafin veya bitüm adı verilmektedir.

İnsanlığın gelişimindeki en temel unsurlardan birisi enerjidir. Endüstriyel topluma geçiş sürecinin temel enerji kaynakları ise, yenilenemeyen kaynaklar olarak tanımlanan fosil yakıtlardır. Bunlar petrol, doğalgaz ve kömürden oluşmaktadır.


Tablo 1: Dünya Enerji Tüketimi İçindeki Payları
Petrol % 41,8

Doğalgaz % 20,1

Kömür % 27.9

Nükleer % 7.5

Hidroelektrik % 2.7

Kaynak: BP Statistical Review of World Energ,June 1996

Petrol aramacılığı: Çok riskli ve yüksek maliyetli arama yatırımlarının, yani jeolojik-jeofizik etüdlerin, arama sondajlarının sonunda, petrol keşfi ile sonuçlanma şansı dünya genelinde % 10’lar civarındadır. Bulunan rezervin miktarı, akışkan ve kayaç özellikleri rezervuar itim mekanizmalarını, vb. ile birlikte değerlendirilerek, gereken üretim teknolojileri uygulanmaktadır. Doğanın milyonlarca yıllık süreçte oluşturduğu jeolojik yapılanmaların, petrol hareketinin ve kayaç yapısının tanımladığı potansiyel kısıtlı ise, hangi üretim teknolojisi uygulanırsa uygulansın, yüksek üretim elde edilmesi olanaksızdır.

Petrol endüstrisi, 1859’dan sonra önem kazanmıştır. Petrol, arama, üretim, taşıma, rafinaj, dağıtım ve pazarlama zinciri ile dünyanın gündemine yerleşmiştir. Petrolün 2000’li yıllarda da egemen yapısını sürdürmesi arz-talep sorunundan çok, petrolün coğrafi dağılımından da kaynaklanmaktadır.


Tablo 2: Bazı Ülke ve Bölgelere Göre Rezerv/Üretim/Tüketim Dengeleri
R Ü R/Ü T R/T

(Milyar/varil) (Milyar/varil) (Yıl) (Milyar/varil) (Yıl)

ABD 30.2 3.05 9.8 6.17 4.9

İNGİLTERE 4.5 0.97 4.8 0.65 6.9

ORTA DOĞU 660.0 7.25 93.4 1.38 478.0

JAPONYA 0.1 - 9.0 2.1 -

RUSYA 49.0 2.33 21.3 1.2 41.0



Kaynak: POAŞ İstatistik Yıllığı,1996

1.1.1. Türkiye’de durum

1995 yılı itibariyle Türkiye’de yerli ve yabancı şirketler tarafından üretilen toplam ham petrol üretimi 3.5 milyon ton olup, bunun yaklaşık % 76’sı (2.6 milyon tonu) ulusal şirket olan Türkiye Petrolleri AŞ (TPAO) tarafından gerçekleştirilmiştir. Buna karşılık ham petrol tüketimi ise, 26.96 yaklaşık 27 milyon tondur. Yerli üretimin tüketimi karşılama oranı % 13’tür. Diğer bir anlatımla ülkemizin tükettiği petrolün % 87’si ithal edilmektedir.


Türkiye’nin petrol rezervlerinin Orta Doğu ülkeleri kadar zengin ve kolay üretilebilir olmadığı bilinmektedir. Ancak, petrol varlığının ispatlandığı Güney Doğu Anadolu bölgesinde bile, üçte ikilik alanda, yeterli jeolojik-jeofizik etüd ve arama sondajı yapılmamıştır.

Türkiye’de yabancı şirketler açısından cazip teşvik unsurları bulunan liberal bir Petrol Yasası’nın varlığına karşın ve 1954’ten bu yana sayıları 130’lara ulaşan bu şirketler ülkemizde arama yatırımlarına rağbet etmemişlerdir. Yabancı şirketler, ispatlanmış ve çok daha zengin rezervleri olan ve rezervuar özellikleri nedeniyle üretim maliyetlerinin düşük, kar oranlarının yüksek olduğu ülkelerde ve bölgelerde yatırıma öncelik vermişlerdir.

1983’den bu yana, ülkemizdeki jeolojik ve jeofizik etüdlerin (ortalama) % 95’ini, arama sondajlarının % 70’den fazlasını, üretimin ise yaklaşık % 80’ini ulusal kuruluş olan TPAO gerçekleştirmiştir.

Ayrıca, 1995 yılı itibariyle TPAO’nun elindeki ruhsatlar, toplam ruhsat sayısının % 54’ü olup, alansal bazda bu oran % 59.3’dür.

Türkiye’de petrol alanında faaliyet gösteren yabancı şirket sayısı 26, yerli şirket sayısı ise 6’dır. Ellerinde çok sayıda ruhsat tutan yabancı şirketlerin önemli bir kısmı gerçek anlamda arama çalışması yapmamaktadır. Bunlar daha çok Petrol Yasası’nın sağladığı imtiyazlardan ve kendi ülkelerindeki vergi yasaları kapsamındaki bazı muafiyetlerden yararlanmak amacıyla ruhsat almaktadırlar. Bu durumun Türkiye’ye yansıması ise, petrol aramaları için potansiyeli olan alanların bir anlamda fiili olarak aramaya kapanmış olmasıdır.

Türkiye’de başlangıcından bugüne açılan kuyu sayısı 2727 adet olup, bunların yalnızca 1012’si arama amaçlıdır. Buna karşın ABD’de yılda ortalama 80 bin kuyu açılmaktadır. Oysa Türkiye’de 1995 yılı içinde 20’si TPAO tarafından olmak üzere toplam açılan kuyu sayısı 27 adettir. Bu durumda ülkemizde yıllardan beri arama, sondaj ve üretimde motor gücün TPAO olduğunu göstermektedir.

Ancak, TPAO son yıllarda yurtiçi çalışmalarını adeta durdurmuş, buna karşın plansız programsız bir biçimde yurtdışına yönelik çalışmalara hız vermiştir. Bu yaklaşım uygulamayı yürüten yöneticiler tarafından yurtiçi petrol ve doğalgaz potansiyeli sınırlı olan ülkemize yeni kaynaklar sağlamak gibi bir argümanı desteklemek için kullanılabilir. Elbette yurtdışı yatırımlar, yurtiçi arama-üretim yatırımlarının alternatifi değil, ancak bütünleyicisi olabilir. Oysa herhangi bir ambargo durumunda, stratejik çıkarlarımız açısından yurtiçi üretim yaşamsal önemde olacaktır.

Uluslararası piyasanın gerektirdiği büyük sermayeye oranla çok sınırlı bütçeye sahip olan TPAO’nun plansız bir biçimde, önceliklerini ödeme dengelerini, insan potansiyelini ve en önemlisi yatırım yapacağı ülkelerin petro/gaz üretim-tüketim dengelerini, geleceğe yönelik tahminlerini, yasal mevzuatı taşıma, pazarlama sorunlarını ve politik yapılanmalarını gözönüne alarak değerlendirme yapmadan büyük riskler barındıran yurtdışı yatırımlara yönelmesi kaygı vericidir. TPAO; Azerbaycan’da Mega Proje’de % 6.75, Shakh Deniz’de % 9 hisseye sahiptir. Kazakistan’da 25000 km2’lik 7 ayrı ruhsat alanında Kazaklarla ortak (%15-19) arama ve üretim yatırımı yapmaktadır (toplam 3 yılda 185 milyon dolar yatırılmıştır). Türkmenistan’da yatırımlar hızla sürerken Cezayir’de ARCO ile biri arama, diğeri üretim olmak üzere 2 ayrı anlaşma imzalanmış, Libya, Hindistan, Pakistan ve Tunus’ta yatırım çalışmaları sürdürülmektedir. Bu söz konusu plansız yatırımlar kontrol altına alınarak, öncelikler belirlenerek planlama yapılmalı ve durma noktasındaki yurtiçi yatırımlara yeniden yön ve hız verilmek zorundadır.



1.1.2. Petrol ürünleri üretimi ve pazarlama


Yüklə 387,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin