İk-dr-2002-0002 İnsani kalkinma poliTİkalari ve tüRKİye üzerine bir deneme hazirlayan: Mİne yilmazer danişman: prof. Dr. HaliL ÇİVİ aydin 2002


Sosyal Güvenlik Sisteminin İşleyişi ve İşsizliğin Önlenmesi Konusunda Uluslararası Çalışmalar



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə37/65
tarix12.01.2019
ölçüsü3,49 Mb.
#94877
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   65

6.2. Sosyal Güvenlik Sisteminin İşleyişi ve İşsizliğin Önlenmesi Konusunda Uluslararası Çalışmalar


Sosyal güvenlik ve istihdamın geliştirilmesi ile ilgili konular, tüm dünya ülkelerinin ortak sorunudur. Son yıllarda, küreselleşme sürecine paralel olarak bu alandaki sorunlar da artış göstermiştir. Bu bağlamda, çalışma yaşamı konusunda temel uluslararası hedeflerin belirlenmesi ve tüm ülkelere bazı politikaların uygulanması yönünde bağlayıcılık getirilmesi günümüz gündeminde yer almaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, temel hak ve özgürlüklere yönelik çalışmalar kapsamında, devletlerin ekonomik ve sosyal güvenlikle ilgili sorumluluklarını içeren uluslararası bildiriler yayımlanmıştır. BM tarafından 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 22. maddesi, toplumun üyesi olarak her insanın sosyal güvenlik hakkında sahip olduğu ilkesini getirmektedir. Aynı şekilde, 23, 24 ve 25. maddeler bireylerin çalışma ve işsiz kalmama haklarını güvenceye almakta ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için devletlere gerekli politikaları uygulama sorumluluğu getirmektedir (un.org.tr, 2002(a)).

BM’e ait Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 6. maddesine göre, “çalışma hakkı, herkesin kendi seçtiği ve girdiği bir işte çalışarak geçimini sağlama imkanına ulaşma hakkı”dır. Sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının oluşturulması, sendikal hakların ve sosyal güvenlik haklarının sağlanması konusunda devletlerin sorumluluğun 7. ve 8. maddelerde belirtilmiştir (un.org.tr, 2002(b)).

Uluslararası çalışma koşulları ve sosyal adalet konusunda çalışan en önemli kuruluş, 1919 yılında kurulan ILO’dur. ILO, çalışma koşullarının insancıl ve reformist uygulamalarla geliştirilmesini amaçlamaktadır. Diğer taraftan, farklı ülkelerdeki çalışma koşullarını birbirine yakınlaştırarak, uluslararası eşitliğin sağlanması yönünde hareket etmektedir (Selamoğlu, 2000: 53). Günümüzde ILO üyesi 170 devlet vardır ve bu devletler dünya nüfusunun %98’ini oluşturmaktadır (Kaya, 2000: 19).

10 Mayıs 1944 tarihli Philadelphia Bildirisi, ILO’nun faaliyet alanının genişlemesine ve resmi belgelerinde sosyal güvenlik kavramının yer almasına neden olmuştur (Güzel, Okur, 1994: 41). Philadelphia Bildirisi ile ekonomik kalkınma, uluslararası ticaretin geliştirilmesi, uluslararası mali sistemin korunması ve sosyal gelişmenin sağlanması hedefleri uluslararası topluma kabul ettirilmiştir (Selamoğlu, 2000: 54).

ILO uluslararası düzeyde işçi örgütlerinin karar alma mekanizmalarına katıldığı tek kuruluştur. Bu nedenle, ILO tarafından hazırlanan çalışma haklarına ilişkin sözleşmeler, diğer uluslararası sözleşmelere göre daha detaylı yükümlülükler içermektedir. ILO tarafından hazırlanan Çalışmaya İlişkin Temel Haklar ve İlkeler ILO Bildirgesi’nde ekonomik büyümenin eşitliği, sosyal ilerlemeyi ve yoksulluğa son verilmesini sağlamak için gerekli, ancak yeterli olmadığı vurgulanmıştır. Söz konusu bildirgede, ekonomik ve sosyal kalkınma ve küresel bir sürdürülebilir kalkınma için, ekonomik ve sosyal politikaların birbirini güçlendirmesini sağlamak gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu nedenle, ILO kendi uzmanlık alanına giren istihdam, mesleki eğitim ve çalışma koşullarında standart oluşturmak ve teknik işbirliği sağlamak amacıyla, çalışma haklarına ilişkin birçok sözleşme hazırlamıştır (ilo.ch, 2002).

Çizelge 39. ILO Sözleşmelerinin Tüm Dünya Ülkeleri ve Türkiye Tarafından Onay Durumu, 01.02.2001

Sözleşme

Onaylayan Ülke Sayısı (1)

Türkiye’nin Onay Durumu (2)

Dernek Kurma ve Örgütlenme Hakkını Koruma Sözleşmesi, 1948 (No.87)

139

12.07.1993


Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, 1949 (No.98)

151

23.01.1952


Zorla İşçi Çalıştırma İle Mücadele Edilmesi Sözleşmesi, 1930 (No.29)

160

30.10.1998

Zorla İşçi Çalıştırmanın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, 1957 (No.105)

155

29.03.1961


Adil Ücretlendirme Sözleşmesi, 1951 (No.100)

156

19.07.1967

İstihdam ve Meslek Ayrımcılığı Sözleşmesi, 1958 (No.111)

154

19.07.1967


Minimum Çalışma Yaşı Sözleşmesi, 1973 (No.138)

116

30.10.1998

Kötü Koşullarda Çocuk Çalıştırılmasına İlişkin Sözleşme, 1999 (No.182)

117

02.08.2001


Kaynak: (1) http://ilolex.ilo.ch:1567/english/docs/declworld.htm; 14.03.2002;

(2) http://ilolex.ilo.ch:1567/english/convdisp1.; 13.03.2002.

ILO sözleşmeleri genel olarak çalışanların haklarını korumak, onların güvenliğini sağlamak ve sömürülmelerini önlemek üzere hazırlanmıştır. ILO’nun çalışma haklarına ilişkin başlıca sekiz sözleşmesinden altısı toplam 175 ülke içinde 135’den fazlası tarafından onaylanmıştır. Zorla çalıştırmanın engellenmesine ve istihdamda ve çalışma ortamında ayrımcılığın önlenmesine yönelik sözleşmeler ise 150’den fazla ülke tarafından onaylanmıştır. Minimum çalışma yaşı ve çocuk çalıştırılmamasına ilişkin 138 ve 182 no.lu sözleşmeler son yıllarda artan oranda onay görmektedir. 13 Mart 2002 tarihi itibariyle 138 no.lu sözleşme 116, 182 no.lu sözleşme 117 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye söz konusu sekiz sözleşmenin tamamını onaylamıştır (Çizelge 39).

1952 yılında 35. Uluslararası Çalışma Konferansı sırasında kabul edilen “Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı Sözleşme” sosyal güvenlikle ilgili önemli bir belgedir. Sözleşmede hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası gibi dokuz risk sayılmıştır. Sözleşmeyi onaylayan devletler, bu risklerden en az üçüne karşı bir koruma sağlamak zorundadır (Güzel, Okur, 1994: 42).

1949 yılında kurulan Avrupa Konseyi’nin 1965 yılında kabul ettiği Avrupa Sosyal Şartı’nda adil, güvenli ve sağlıklı çalışma, örgütlenme, mesleki eğitim, sosyal güvenlik ve sağlık yardım hakkı gibi ekonomik ve sosyal haklara ilişkin önemli ilkelere yer verilmiştir (un.org.tr, 2002(e)).

Diğer taraftan, 6-12 Mart 1995 tarihleri arasında Kopenhag’da düzenlenen BM Sosyal Kalkınma için Dünya Zirve Toplantısı’nda, resmi kayıtlara göre dünyada 120 milyonun üzerinde insanın işsiz olduğu ve çok sayıda genç insanın üretken iş bulma şansının az olduğu vurgulanmıştır. Zirve’de tam istihdamın ekonomik ve sosyal politikaların temel önceliği olarak belirleneceği, tüm kadın ve erkeklerin özgürce üretken istihdam ve iş seçmeleri yoluyla sağlam ve sürekli geçinme olanaklarından yararlanmalarını sağlama taahhüdü verilmiştir(un.org.tr, 2002(f)). Kopenhag Deklarasyonunda kabul edilen ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilecek olan eylemler, Dünya Sosyal Kalkınma Zirve Toplantısı Eylem Programı’nda ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Eylem programında üretken istihdamın genişletilmesinin, sürdürülebilir kalkınma politikalarının ve ekonomik ve sosyal politikaların temelinde yer alması gerektiği vurgulanmıştır (un.org.tr, 2002(g)).

ILO’nun 1995 İstihdam Raporunda, 1970’lerin sonlarında uluslararası mali sistemde ortaya çıkan iki büyük değişikliğin küresel alanda işsizliği artırdığı savunulmaktadır. 1. Daha önceki kontroller azaltılmış ve sermayenin uluslararası hareketliliği artmıştır; 2. Küresel piyasalarda döviz ticareti büyük boyutta artmıştır. 1971’de Bretton Woods sistemi çökmeden önce döviz işlemlerinin %90’ı ticaretin ve uzun vadeli yatırımın finansmanına yönelikti; %10’u spekülatifti. Bugün, işlemlerin %90’ından fazlası spekülatiftir. Günlük spekülatif akımlar G7 Grubunun döviz rezervlerini aşmaktadır (Erdoğdu, 1999: 49). Tüm dünyada spekülatif yatırımların artması, büyüme hızının azalmasına ve istihdamın daralmasına yol açmıştır.

Küreselleşmenin işgücü piyasalarına olumsuz etkileri devam ederken, uluslararası sendikacılık hareketleri de değişim göstermektedir. Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (International Confederation of Free Trade Unions-ICFTU), 25-29 Haziran 1996 tarihinde düzenlediği konferansta dünya nüfusunun 1/5’inin yoksul olduğu ve 700 milyondan fazla kadın ve erkek çalışanın verimsiz bir şekilde istihdam edildiği vurgulanmıştır. Demokratik haklar ihlali ve işsizlik ve yoksulluğu önlemeye çalışan uluslararası kuruluşların etkin çalışmaması nedeniyle, ülkeler arasındaki sosyal eşitsizliklerin arttığı savunulmaktadır. Bu nedenle, sendikacılığın gündemindeki temel sorunun, küreselleşen dünya ekonomisinin olumsuz koşullarına karşı işçinin korunması olduğu kaydedilmiştir. ICFTU’ya göre, küreselleşen bir dünya, küreselleşen bir sendikacılık hareketi gerektirmektedir (icftu.org, 2002). Küreselleşmenin dengesizlikleri giderebilmek için, sendikacılığın uluslararası düzeyde etkin bir faaliyet göstermesi gerekmektedir. Uluslararası şirketler maliyet düşürmek için ucuz işgücünün bulunduğu ülkelerde, sosyal güvenlik sisteminden yoksun bir üretim gerçekleştirmektedir. Bu durum, hem yatırım yapılan ülkelerdeki düşük ücretle güvencesiz çalışan ve dolayısıyla yoksul olan kesimi artırmakta, hem de çok uluslu şirketlerin kendi ülkesindeki istihdam olanaklarını daraltmaktadır. Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkelerde enformal sektörün payı artarken, gelişmiş ülkelerde işsizlik oranı yükselmektedir.



Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   65




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin