Sekizinci ay
Sekizinci ayda, yedinci ay için zikredilenlere ek olarak, aşağıdakilere de amal etsin.
-Cumartesi günleri sabah namazından sonra, on defa “Kadir” suresini okusun.
-Pazar günleri sabah namazından sonra, iki defa “Tin” suresini okusun.
-Pazartesi günleri “Yasin” suresi
-Salı günleri “Furkan” suresi.
-Çarşamba günleri “Dehr” (İnsan) suresi
-Perşembe gümleri “Muhammed” suresi
-Cuma günleri “Saffat” suresini okusun.
Tatlı yoğurt ve bal yemeyi terk etmemelidir. Zararı olmaz ise haftada bir kez biraz sirke içsin.
Dokuzuncu ay
Bu ayda ise yemeklerinin ızgara ve baharatsız olması tavsiye edilir. Hurma yemesi iyidir. İmam Mehdi’nin (a.f) sağlığı için kurban kessin ve onun etinden yesin. Öğle veya ikindi namazında “Asr” suresini ve “Zariyat” suresini okusun. Perşembe günleri Hacc suresini ve Cuma günleri de Fatır suresini okusun. Her gün az da olsa düzenli yürüsün. Ayna ve fotoğraflara daha az bakmalıdır. Her gün bir miktar süt ve hurmaya “Dehr” suresini okumalı ve onları aç karına yemelidir.
b) Genel Tavsiyeler
1-Daima özellikle de yemek yerken abdestli olmak.
2-Akşamları aynaya bakmamak.
3-Elinden geldiğince günahlardan uzak durmak.
4-Elinden geldiğince müstehap ammeleri yerine getirmek.
5-Daime sakin olmalı ve sinirlenmemek.
6-Sürekli Kuran okuması ve dinlemesi, taşıdığı bebeğin hafız olmasına yardımcı olacaktır.
7-Hz. Fatıma’nın (a.s) tespihini her namazdan sonra ve yatmadan önce söylesin. Yani; 34 kere “Alla-u Ekber”, 33 kere “Elhamdülillah” ve 33 kere “Suphanallah” demek.
8-Kırk gün peş peşe, Aşura ziyaretini ve Alkame duasını okumak.
9-Kırk gün nara “Yasin” suresini okuyup yemek.
10-Kırk gün elmaya “Yusuf” suresini okuyup yemek.
11-Kırk kez tevessül duasını okumak.
12-Kırk gün “Camia” ziyaretini okumak.
13-Kırk gün “Âl-i Yasin” ziyaretini ve devamındaki duayı okumak.
14-Kırk Cuma akşamı “Kumeyl” duasını okumak.
15-Kırk Cuma sabahı “Nudbe” duasını okumak.
16-Kırk Cuma ikini vakti “Semât” duasını okumak.
17-Kırk Cuma akşamı veya kırk akşam yatmadan önce “Hadid”, “Haşr”, “Tegabun”, “Cuma” ve “Saf” surelerini okumak.
18-En az kır gece “Gece namazı” kılmak.
19-Kırk Cuma sabahı Cuma guslü almak. Dikkat edilecek olursa hamilelik döneminde ortalama kırk haftadır ve hadiste zikrolunduğu üzere kesintisiz kırk Cuma guslü alan kimseyi, kabir sıkmayacak ve çürümeyecektir.
20-Kuran hatmetmek, özelliklede İmam-ı Zaman’nın (a.f) sağlığı için hatmetmek.
21-Kırk defa “Kisa” hadisini ve İmam-Zaman’ın (a.f) ziyaretini okumak.
22-Kırk sabah, sabah namazından sonra “Ahd duasını” okumak.
23-Her sabah namazından sonra, “Tevhit” suresini elli defa okumak.
24-Her sabah namazından sonra “Kadir” suresini elli defa okumak.
25-Her gün 140 salâvat göndermek.
26-Namaz sonrası 80 defa istiğfar etmek.
27-Kırk gün aç karına yirmi bir tane kuru üzümü yirmi bir tane “Bismillah” ile yemek.
28-Bebek oynadığı zaman elini üstüne koyup salâvat getirmek ve Tevhit suresini okumak.
29-Allah’ı daim anmak, halkın ihtiyaçlarını gidermek, mümin ve güzel yüzlü insanların yüzüne bakmak, ahlaken iyi olmayan insanlarla git gel yapmamak, ziyarete gitmek, günahtan özelliklede yalan ve gıybetten kaçınmak, namazı ilk vakitte kılmak, sürekli Allah zikrini zemzeme etmek ve Kuran dinlemek.
30-Bebeğin sabırlı biri olması için, sürekli elini karnına koyup “Asır” suresini okumak
31-Anne karnındayken bebeği isimlendirmek ve Muhammed, Ali, Fatıma gibi güzel isimler seçmek ve onu ismi ile çağırmak.
32-Sürekli Kuran okumak, özelliklede “Enbiya” suresini okumak evladın Salih olmasında etkilidir.
33-Anne-baba ve bebek arasında bağları kuvvetlendirecek bir diğer amel ise, doğumdan önce bebek ile konuşmaktır. Bu amel, bebekte dünyaya gelmeden önceye ait güzel hatıralar bırakacaktır ve bebek dünyaya geldiğinde, tanıdık sesleri duyduğunda ondaki hatıralar canlanacaktır.[1]
34-Hamilelik döneminin tamamında yiyeceklerinin helal, temizlik ve sağlıklı (değişik bölümlerde değinildiği üzere) olmasına dikkat etmelidir.
[1] Anne sütü bölümü 9.bölüm
Yiyecekler ve Onların Bebek Üzerindeki Etkileri 1-Armut
a) Babanın armut yemesi, bebeğin güzel olmasına sebep olur.
b) Anne adaylarına armut yedirin ki; evladın iyi olmasını sağlar.
c) Anne adaylarına armut yedirin ki; evladın güzel ahlaklı olmasını sağlar.
d) Armut yemek, kalbi kuvvetlendirir, mideyi temizler, kalbe sefa verir ve çocuğun cesur ve güzel olmasını sağlar.[1]
e) Armut kalbi cilalar ve Allahın izniyle gönüllere şifa verir.[2]
Armutta B1, B2, B6 ve C vitaminin yanı sıra magnezyum ve fosfor bulunmaktadır.
[1] Kâfi 6.cilt. S.357 babı sefer celi
[2] Manevi hazineler s.350
2-Hindiba otu
a) Hindiba otu bebeğin gelişimi için çok faydalıdır.
b) Hindiba otunu yemek bel suyunu fazlalaştırır ve çocuğun güzel ve erkek olması ihtimalini fazlalaştırır.
c) Hindiba yemek, evladın güzel olmasına sebep olduğu gibi erkek olması ihtimalini de çoğaltır.
d) Hindiba yemek; cinsel arzuları artırır ve erkek evlat doğurma ihtimalini yükseltir.
Aynı zamanda hindiba otu karaciğer için mükemmel bir ilaçtır.
3-Kavut
a) Anne ve babanın kavut yemesi, çocuğun dirençli olmasını sağlar. Onun zihinsel özürlü olmasının önünü alır.
b) Çocuğa kavut yedirmek ise, onun gelişmesinde kilo almasında ve kemiklerinin gelişiminde faydalı olacaktır.
4-Kavun
Hamile kadının kavun yemesi bebeğinin güzel yüzlü ve güzel ahlaklı olmasını sağlar[1]
[1] Rehber forum(kum tıp fakültesi)
5-Kondur
Annenin kondur yemesi, erkek bebeğin, akıllı, zeki, temiz yürekli, bilgin ve cesur olmasını, kızın ise iyi ve güzel ahlaklı olmasını sağlar.
Hadiste şöyle zikredilmiştir:
“Hamile kadınlara kondur yedirin zira kondur çocuğun anne karnındaki yemeği olacaktır ve sağlam yürekli ve çok sabırlı olmasını sağlar” [1]
[1] Hilyet’il muttakin.145
6-Nar
Tatlı nar yemek bebeğin iyi huylu olmasını sağlar.
Cuma sabahları kahvaltıdan önce nar yemek çok iyidir. Mide bulantısı ve kusmaya karşı nar yemek çok faydalıdır. Aynı şekilde kansızlık, eklem ağrıları, tansiyon ve basur için çok faydalıdır.[1]
Nar, kalbi nurlandırır ve ondan kırk gün şeytanın vesveselerini uzaklaştırır.[2]
[1] Kurandan ilmi meseleler s.140
[2] Manevi hazineler s.351
7- İncir
İncir Kuran’da adı geçen ve üzerine yemin edilmiş meyvelerden biridir.
İnciri taze veya kurumuş olarak yemek cinsel arzuyu artırdığı gibi basurları da yok eder.
İncir yemek, bağırsak kanserini önler[1]
İmam Rıza(a.s) dan naklolunan bir rivayette şöyle gelmiştir:
“İncir ağız kokusunu giderir, kemikleri güçlendirir, saçların uzamasını sağlar ve hastalıkları ortadan kaldırır ve…”
Şeker hastalarına, mide ve bağırsak hastalığı olanlara ve kilolu insanlar için zararlıdır. Haddinden fazla yemek mide ve göz için zararlıdır ve bu zararı, kereviz yiyerek ortadan kaldırmak mümkündür.[2]
Ayrıca hamile kadına, kavun, badem, okyanus suyu, pirinç kepeği, sebzeler, hurma, kara erik, armut, balık, mercimek, lahana, marul, bal, fasulye, üzüm, şeftali, zeytinyağı, süt, fındık, ayva, beyin ve sütlü mamulleri yemesi tavsiye edilir.
[1] Manevi hazineler s.347
[2] Meyve ve sebzelerin hususiyeti
Bazı Gıdaların Özelliği Hususunda:
Fındık: Fındık kansızlık ve bağırsaklar için faydalıdır ama aşırıya gidilmemelidir.[1]
Beyaz fasulye: Beyinsel çalışanlar için uygundur ve çok faydalıdır.
Üzüm: Kalori değeri en yüksek olan meyvelerden biridir. Hassasiyeti ve alerjiyi ortadan kaldırır, kanı arındırır. Böbrekleri temizler, kan pıhtılaşmasını önler ve enerji verir.
Şeftali: Demir, B ve C vitaminleri içerir. Karaciğer için çok faydalı olduğu gibi cilde de canlılık verir.[2]
Badem: Göğsü yumuşatır, mesaneyi kuvvetlendirir ve idrarda yanmayı geçirir. İçeriğinde, fosfor, potasyum, magnezyum, kalsiyum, kükürt ve demir bol miktarda bulunmaktadır. Ayrıca badem yağında bol miktarda E vitamini bulunur.[3]
Pirinç kepeği: Buğday arpa, darı ve pirinç kepekleri B vitaminin kaynağıdırlar. B vitamini pirincin kepeğinde yani pirincin kabuğunda bulunmaktadır. Ama ne yazık ki bizler onu kullanmıyor ve atıyoruz. Bunun sonucunda da sinir sistemlerimiz zayıftır aynı şekilde romatizma, damla hastalığı, saç dökülmesi ve çabuk beyazlaşması da bu vitamini alamamamızdan kaynaklanır. Hamile kadınlara pirinci kabuğuyla ve kuru soğanla yemeleri tavsiye edilir. Bu vesileyle vitaminsizliğin önünü alınmış olurlar.
Kara erik: Kara ve sarıerik de A, B, C vitaminleri, potasyum sodyum C manganı, şeker, karbonhidrat, demir, kalsiyum, fosfor ve magnezyum bol miktarda bulunmaktadır. Aynı zamanda erik, romatizma, damla hastalığı, damar tıkanıklığı ve gıda zehirlenmelerine karşı doğal bir ilaçtır. Ayrıca sabahları aç karına tüketmek basurlar için çok faydalıdır.
Mercimek: Kansızlığı önler, sütü artırır ve aynı zamanda A, B, C vitaminlerinin yanında bol miktarda fosfor demir ve kalsiyum içermektedir. Aşırı tüketilmesi durumunda göz kararmasına ve kabızlığa yol açabilir. Mercimeği susam yağı ile birlikte ve pancar yaprağı ile pişirilmesi yanlıştır. Bu faydalı olmayacağı gibi zararlıdır.
Lahana: A, B, C vitaminlerini içermektedir. Lahana bütün hastalıkların ilacıdır. Uykusuzluğa, kulak ağrılarına ve diğer ağrılara karşı çok faydalıdır. Bebeğin gelişimini de hızlandırır. Basur yaralarının iyeleşmesinde faydalıdır. Lahananın kedisinde ki C vitamini oranı, çiçeğinden yüksektir. Ama A vitamini çiçeğinde daha yüksektir. Yağlı olması durumunda hazmı zorlaşır, bağırsaklarında gaz problemi olanlar ve karaciğer hastaları için de zararlıdır.[4]
Marul: Marulun sütünde bol miktarda demir ve magnezyum bulunmaktadır. Marulda bulunan bakır karaciğer dostudur Marulda bulunan magnezyum hayati önem taşımaktadır Ayrıca adaleler, beyin ve sinirler için faydalıdır. Bedeni iltihaplı hastalıklara karşı korur ve özelliklede kara yaraya karşı direnci artırır.
Şalgam: Şalgamda bol miktarda A, B, C,vitaminleri bulunmaktadır. İçeriğinde fosfor, kalsiyum, potasyum, iyot ve kükürt de bulunmaktadır.
İçeriğindeki A vitamini gözlere nur verir ve gece körlüğünün giderir. Göğsü yumuşatır, öksürük ve soğuk algınlığına karşı koruyucu ve tedavi edici özeliğe sahiptir. Cüzam içinde iyi bir ilaçtır. Şalgamda kükürt de mevcuttur ve bu kükürt, A vitaminin de yardımıyla böbreklerde ve idrarda taş oluşumunu önler ve oluşan taşların kırılmasını sağlar. Kan basıncını düşürür ve yumurtalıkların gelişimini sağladığı gibi cinsel arzuları da artırır.
Şalgamdaki hususiyetler ve faydalarından dolayı hamile ve süt veren kadınlara önerilir. Hamilelik döneminde içilecek şalgam suyu, bebeğin gelişimini sağladığı gibi kolay diş çıkarmasını, kuvvetli kemiklerin olmasını, çabuk yürümesini, çabuk konuşmasını da sağlar. Ayrıca çocuğun bağışıklık sistemini de kuvvetlendirir elbette şalgam reçeli de çok faydalıdır.
Şalgam şerbeti: şalgamın ortasını oyup içine şeker doldurduktan sonra altına çok küçük bir delik açmalı ve bekletilmeli; o delikten süzülen şerbet göğsü yumuşatıcı mükemmel bir ilaçtır. Çocuklara da içirilebilir[5]
[1]Meyve ve sebzelerin hususiyeti
[2] Yiyeceklerin mucizesi
[3] Meyve ve sebzelerin hususiyeti
[4]Meyve ve sebzelerin hususiyeti
[5] Meyve ve sebzelerin hususiyeti
Annenin Zehirlenmesi Ve Hastalanması
1) Bebeğin gelişimini olumsuz yönde etkileyen sebeplerden biri de annenin diyabet hastası olmasıdır.
2) Bebeğin gelişmemesi önleyen sebeplerden bir de, annenin zehirlenmesidir. Zehirlenmelerde şiddetli kusmalar olduğundan bebeğin düşme riski çok yüksektir.
4) Annenin akciğer hastası olması, bebeğe az oksijen ulaşmasına neden oldur. Bu durumdaki annelerin bebekleri gelişim göstermez.
5) Kalp hastası anneler mutlaka doktor kontrolünde olmaları ve çok iyi istirahat etmeleri gereklidir. Zira bu hastalık gurubunda da oksijen yetmezliği söz konusudur dolaysıyla yapılacak kâmil istirahat düşüklerin önünü alacaktır.
6) İltihaplı hastalıklardan biri olan kızamıktır. Annenin ilk dört ayında kızamık geçirmesi durumunda, bebeğin deli, katarakt, sağır, kör, kalp hastası ve hatta ölümüne neden olur. Ayrıca suçiçeği, kızılcık ve kaba kulak gibi diğer bulaşıcı hastalıklarda ise sinirsel hastalıklı ve ya cismi hastalıklı doğmasına neden olur.[1]
7) Bir diğer sorun ise kan uyuşmazlığı sorunudur. Eğer anne RH menfi olur ve bebeğin RH müspet olursa bebek için tehlikeli olabilir veya ileride kanının değişmesi gereke bilir.
8) Rahim ağzının kabiliyetsiz olması da düşük nedenidir ve tedavisi mutlak istirahat ve rahim ağzının dikilmesidir.
[1] Ana sağlığı camiası, aile planlama, i.i.c.
4. BÖLÜM DOĞUM a) Doğum Öncesi Doğum ve doğum yeri
Doğum, olağan ve tabii bir olaydır ve onun neticesinde bebek dünyaya gelir. Genellikle bir zorluğu bulunmamaktadır. Doğumda meydana gelebilecek her türlü yanlışlığın önünü almak için ve gerekli hazırlıkların yapılması için, doğum öncesi bu iş için eğitim almış uzman şahıslardan yardım almalıdır. Doğum mekânı ve doğumu yaptıracak olan şahıs önceden ayarlanmalıdır.
Genellikle doğumların hastanelerde gerçekleşmesi ameliyat odası, kan bankası, araç gerçiler ve gerekli personel hazır olması annenin ve bebeğin sağlığı için önemlidir.
Doğumun hastanede gerçekleşmesini gerektiren durumlar:
1) Aşırı kansızlık
2) On sekiz yaş altı ve otuz beş yaş üstü hamileliklerde
3) Hamilelik dönemi 38 haftadan az veya 42 haftayı geçtiği durumlarda
4) Hamilelikte kan basıncı yüksek olması durumunda
5) Aşırı şişkinlik ve idrarda protein
6) Kanama durumu
7) Su kesesinin yırtılması
8) Otuz sekiz derecenin üstünde ateşinin olması
9) Beşinci veya üstü hamileliklerde
10) Erken veya geç doğum sabıkası olanlar
11) Sezaryen, ölü doğumu ve doğuramama sabıkası olanlar
12) Zor doğum, sabıkası olanlar ve vakum gibi cihazlar yardımıyla doğum sabıkası olanlar.
13) Kalp, akciğer ve şeker hastalıkları gibi hastalığı olanlar
14) Doğum sonrası kanama sabıkası olanlar
15) Hamilelik yaşına göre rahminin küçük veya büyük olması
16) Doğumda meydana gelen karmaşık durumlarda, bebeğin bebek eşiyle aynı anda çıkması veya bebek eşinin önce gelmesi gibi durumlarda.
Doğum alametleri
Hamilelik daima dakik ve düzenli bir seyirde gitmez özelliklede ilk hamileliklerde böyledir.
Doğum anının başlayıp başlamadığı anlamak için en azından aşağıdaki özelliklerin ve alametlerin olması lazımdır.
-Koyu akıntılar: Bu akıntılar azcık kanlı olarak doğumdan yirmi dört veya kırk sekiz saat önce başlar
-Rahimden kaynaklanan şiddetli ağrılar ve doğum sancısı
Bu sancılar son aylarda, özelliklede son haftalarda kendisini gösterir. Bu sancılar genellikle düzenli bir ritimde değildir ve genellikle düzensiz ve ağrısızdırlar ki doğum zamanına işaret değildir. Ama doğum sancıları ağrılı ve belirli aralıklarla aynı zamanda aralıklarının zamanı gittikçe sıklaşır. Bu sancılar rahat verir türden değildir ve bu ağrıların oluşmasıyla rahim ağzında açılmalar da başlar. Bu ağrılar bebeğin doğum kanalına girmesine yardımcı olur.[1]
Bazen doğum hafif kanamalarla veya su kesesinin yırtılması sonucu su akıntısıyla başlar. Bu durumda hareket etmeyerek sırtüstü yatıp derhal doktorla görüşmeli veya hastaneye gitmelidir.[2]
Doğum sancısının başlayan hamile kadınlara şunlar tavsiye edilir:
1. Doğumun gerçekleşeceğine karar verdikleri yere geçiş yapması
2. dünyaya gelecek olan bebeğin ihtiyaçlarını yanına alması
3. Sakin olmalı ve doğum işini yaptıracak olan şahsa yardımcı olmalıdır.
4. Sancı anında derin nefes almalı ve yersiz ıkınmamalı ve çığlık atmamalıdır.
Şu noktaya dikkat etmek lazım ki; bütün doğumlarda, doğum yapacak olan kadının naklinin rahat yapılabilmesi için ambulans imkânı sağlanmalıdır.
Anne ve bebek için tehlikeli durumlarda, sezaryene başvurulur. Bu durum da anne ve bebeğin sağlık durumu göz önünde bulundurulmalıdır ve kimsenin keyfi bu işe kalkışması doğru değildir.
[1] Anne sütü bölümü, no.1, birinci yıl, bihar 79.
[2] Ana çocuk sağlığı, anne sütü bölümü, no.1, birinci yıl, bihar79
Doğumun kolaylığı için
“İnşikak” suresini her namazdan sonra okumak, özelliklede dokuzuncu ayda terk edilmemelidir. Doğum sancısı ve her ağrının başlamasıyla bu sureyi okumalı ve eğer dili ile okuması mümkün değilse içinden okumalı ve kalbinden geçirmelidir.
-Bir bardak safran şerbetini doğum zamanı içmesi doğumun kolay olmasını sağlar. Doğum zamanının yetişmesinden önce içmemelidir, zira bebeğin düşmesine sebep olabilir.
-Hamile kadın doğumun yaklaştığını hissettiği zaman sancıları çoğalmadan önce duş almalı, ama banyonun sıcak olmamasına dikkat etmelidir.
Doğum zamanı güzel kokulu şeyler yanına almalı, ağzını açık tutmalıdır ki rahatlıkla nefes alabilsin
Az miktarda, ama doyurucu ve gıdalı yemekler yemelidir ve basurlarını azdıracak yiyeceklerden uzak durmalıdır.[1]
Dua okumak, özellikle de bu hususta zikredilmiş duaları okumak.[2] Ayrıca Emir-ul Müminin Ali’den (a.s) nakledilen bir rivayette; Ashabı Kehf sekiz kişiydiler ve onların ismi: Temliha, Mekşlinya, Meşlinya, Mernuş, Bernuş, Şadnuş, Mertunes ve Gıtmir (köpeklerinin ismi) idi.
İbn-i Abbas bu isimleri yazıp üzerinde taşımanın hususiyetini nakletmiştir ki onlardan biride: bu isimleri yazıp rahatı olmayan bebeklerin yastıklarının altına koymak çocuğu sakinleştireceğimi nakledilir.
Aynı zamanda zor doğum yapan hanımlar içinde doğumlarının kolay olmasına vesile olacağı rivayet edilmiştir.[3]
-Naylonlu kıyafetler güneş ışınlarının bedene ulaşmasını engellediğinden B vitamini eksikliği ortaya çıkar ve bunun neticesinde doğum zorlaşır.
-Birçok hanımda sancıların başlamasından sonra rahim ağzının tutulduğuna rastlanılır. Bunun sebebi hazırlıksız oluşu veya korkudur. Korku, rahim yolu ve rahim ağzının sertleşmesine neden olduğundan bebeğin çıkışını zorlaştırır. Bu da beraberinde doğum ağrılarını getirir. Ağrı kendi yerinde annenin korkusunu artırdığından, korktukça rahim ağzında iyice katılaşacaktır. Ve bu korkuların neticesinde ağrılar daha da artacaktır. Sonuç olarak ortaya çıkan, rahim ağzının iyice sertleşmesi ağrılar da artacaktır. Yani her birinin artması diğerini tetikler ve artırır.
Doğum konusunda anne gerekli eğitimi almış olursa, rahat bir ruh halinin doğum için uygun olduğunu bilecek ve bu şekilde davranması durumunda rahim ağzının rahatladığını ve ağrıların azaldığını görecektir ve hiçbir sorunla karşılaşmayacak ve rahatsız edici bir durum ortaya çıkmayacaktır. Sakin bir ruh hali doğum sancılarının da kontrol altına alınmasına yardımcı olur.[4]
-Anneyi, doğum ağrılarına tahammül etmesi için hazırlamanın yollarından bir diğeri de, doğum öncesi yapılacak spor çalışmalarıdır. Bu hareketler üç bölümden oluşur:
Birinci gurup: Teneffüs hareketler.
İkinci gurup: Doğumda rolü büyük olan organların çekilip, yumuşaması ve kuvvetlenmesi için yapılacak olan hareketler.
Üçüncü Gurup: sinirlerin yatışması ve azaların rahatlaması için yapılan çalışmalar. Bu sporlarla anne adayı, hamilelik döneminde formunu koruduğu gibi, aynı zamanda hamilelik dönemini rahat geçirmesini yardımcı olacak ve doğumunun da kolaylaşmasını sağlayacaktır.
[1] R.k.tıp kanunu Abu Ali Sina,11.bölüm
[2] Mefatihul cinandipnot, s.548
[3] Fathullah Kaşinin Tefsiri minhac Sadigin kitabından alıntı c.5 s 334.
[4] Doğum öncesi sporları
b) Doğum Sonrası Doğum Sonrası İyileşme Dönemi
Lohusalı kadının vücudunun tabii, yani doğum öncesi haline geri dönüş aşamasıdır. Bu dönem genellikle altı hafta çeker ve genellikle bazı doğal değişikliklerle gerçekleşir. Zira bu dönemde yapılacak yanlış, hastalıklara yol açabilir. Nitekim nelere dikkat etmesi gerektiğini bilmeli ve tavsiyelere uymak suretiyle doğru adımlar atmalıdır.
İyileşme Dönemindeki Tehlike Belirtileri
İyileşme döneminde tehlikeli anları tanımak, hamilelik dönemindeki kadar önemlidir. Bunun için, belirtilerden birkaç tanesini aşağıda zikredeceğiz. Bunlardan her birinin görülmesi durumunda mutlaka sağlık merkezine müracaat edilmesi gereklidir.
1. Otuz sekiz derecenin üstündeki ateşlenmeler ve titreme.
2. Kötü kokulu ve olağan dışı akıntılar.
3. Adet dönemi kanamasından daha şiddetli kanamalar veya orta kanamalar ama sürekli olduğu durumlarda
4. Yüzde solgunluk
5. Ağrı, şişkinlik ve ayak bileğinde hassasiyet.
6. Şok nişanesi: vücudun soğuması, nabzın düşmesi, baş dönmesi
7. Baş ağrısı ve baş dönmesi
8. Dikiş yerlerinin şişmesi veya şiddetli ağrıması.
9. İdrardaki her çeşit değişiklik ve bulantı
10. Göğüste görülebilecek her çeşit ağrı ve kızarması, ateşlenmesi ve şişmesi
11. İshal ve kusma
12. Nefes darlığı veya göğüste ağrı ve öksürük
13. Vajina ve makat arasında görülen şiddetli ve zamanla artan ağrılar [1]
[1] Anne sütü bölümü no:1
Doğum Sonrası Dikkatli Olmanın Önemi
Doğum sonrası anne için gerekli olan en önemli şey yeterli istirahatın yapılmasıdır. Bunun için, yeni annenin yakınlarının ve arkadaşlarının onun ilk günlerinde ziyaretine gitmemeleri önerilir. Anne ölümleri genellikle doğum anında veya doğum sonrası gerçekleşmektedir. Bunun için hamilelik döneminde sağlığa dikkat etmek, doğum anında ve doğum sonrasında dikkatli olmak, anne ölümlerini azaltır. Bu meselenin hamilelik ve doğumlardaki aksaklıklardan kaynaklandığı da doğrudur.
Anne adayının er ya da geç karşılaştığı aksaklıklar genellikle bu aşamada oluşur. Doğum sonrası anne adayının iyileşme sürecinin kontrolü, beslenme, süt verme, genel şikâyetler, doğum kontrolü, bebeğin beslenme şekli, göbek bağının kesilmesi ve çeşitli hastalıklar için uzmana müracaat etmelidir.
Hastanelerde doğum yapan annelere çıkış öncesi genellikle gerekli eğitim verilir ve kontrol için tekrar gittiğinde hatırlatmalar da yapılır.
a) İdrar yollarının korunması
Doğum sonrası yaygın olan bir diğer rahatsızlık ise sürekli idrar hissi ve ya idrar kaçırmalarıdır. Bu, mesanenim genişlemesi ve düzensiz idrardan kaynaklanabilir. Fakat daha sonraları iltihaplı hastalıklara da yol açabilir. Böyle durumlarla karşılaşılmaması için tenasül organının temizliğine dikkat etmeli ve sağlık kurallarına uyulmalıdır.
b)Tenasül organını koruma
Doğum sonrası, tenasül organının bakımı ve temizliği çok önemli ve gereklidir. Doğumdan sonra dikişi olan kadınlara şunlar tavsiye edilir:
Her idrar sonrası mutlaka idrar mahallini yıkamalı (önden arkaya doğru) ve kurulamalıdır dikişlerin olduğu yeri de önden arkaya doğru temizlemeli ve temizliğini alkol gibi mikrop kırıcılarla yapmalıdır. Sıcak dikişlerin iyileşmesinde tesirlidir bunu için bir leğene sıcak su doldurup içine iltihap kırıcı karıştırmalı ve onun içinde oturmalıdır.
Aynı zamanda iç çamaşırını da sıkça değiştirmeli ve güneşte veya ütü ile kurutmalıdır. İç çamaşırlarının pamuklu olmasına özen göstermelidir ve her gün duş alması önerilir.
c) Saç dökülmesi
Doğum sonrası bazen saç dökülmeleri görülebilir bu durum da yapılması gerekli şey istirahat ve uygun beslenme programıdır. Düzenli ve yeterli istirahat ve uygun beslenme sonucu bu problem çözülecektir ve saçlar eski halini alacaktır.[1]
[1] Anne sütü bölümü no:1
d) Cinsel ilişki
Doğumdan sonra cinsel ilişkinin başlaması için belirli bir zaman yoktur; ama doğumdan altı hafta sonraya kadar annelere (özellikle de dikişli annelere) ilişkiden sakınmaları tavsiye edilir. İlişkiye erken başlamak dikişlerin patlamasına neden olacağı gibi ağrıların oluşması ve dikiş yerlerinin apse yapmasına da neden olacaktır.
e) Göğüslerin korunması
Göğüsleri korumaya ve süt vermeye hazır hale getirmek için hamilelik döneminde başlamak gerekir. Meme ucunu, özelliklede ucu kısa ve belli olmayan memeyi emilmeye müsait hale getirmek için ucunu parmaklarla tutup dışarıya doğru çekmelidir. Elbette bebeğin emmeğe başlamasıyla meme ucu doğal olarak çıkacak ve uzamaya başlayacaktır. Meme ucunu yumuşatmak için herhangi bir krem veya pomada gerek yoktur. Meme başına birkaç damla süt sürerek dışarıda bekleterek hava vasıtasıyla kurutursa daha iyi olur. Annenin sütünün bol olması neticesinde süt sürekli sızıntı yapıp elbiselerini batırıyor ise temiz bir bez bırakabilir. Bunun için eczanelerdeki petler önerilir.
Sürekli olarak meme ucunu sabunla yıkamak meme ucunun yağının kurumasına ve neticesinde meme ucunun hassasiyet kazanarak kolaylıkla çatlamasına neden olur[1]
[1] Süt veren annelere yardım.
Meme ucunda çatlama ve yaralanma
Meme ucunda çatlama ve parçalanmaların çeşitli sebepleri vardır. En önemli etken bebeğin ağız ve dil darbeleridir ki; meme ucunun bebeğin ağzına iyi yerleşmemesinden kaynaklanır. Buna ek olarak bebeğin yanlış emmesi, sütün yeterince dışarıya çıkmamasına ve neticesinde sütün azalmasına neden olmaktadır. Aynı şekilde meme ucunu sürekli sabunla yıkamak veya alkolle temizlemek ya da farklı özellikli krem kullanmak da meme ucunda yaralara neden olacaktır.
Meme ucundaki çatlak ve yaralar mikropların buradan meme dokularına ulaşmasına ve iltihaplanma ve apse yapmasına neden olur. Bundan kaynaklanan ağrı anneyi tedirgin ve çok rahatsız edebilir ki, bu da sütün azalmasına neden olur. Bazen bu ağrılar o kadar şiddetli olur ki bebeğin emmesine anne tahammül edemez. Bu durumlar genellikle sütün azalmasına ve bebeğin sütten kesilmesi ile sonuçlanır.
Bu durumların önünü almak için anneye hamilelik döneminde eğitim verilmelidir Mümkün olduğunca göğsünü temiz tutmalı, imkânı varsa her gün duş almalı, meme uçları müstakim olarak iç çamaşırla temas etmemelidir ve en iyisi ise sutyenin pamuklu ve rahat olmasıdır. Süt verme anında, özelliklede süt akıntılarının çok olduğu ilk günlerde, meme ucuna basınç vermemelidir. Bebeğin doyup memeyi bırakmasını beklemelidir ve bebeği çekerek memeden ayırmamalıdır.
Meme ucunu tedavisi içim aşağıdakileri uygulaması gerekir
-Bebeği süt verme anında düzgün tutmalı ve süt emme şeklini düzeltmek.
-Göğüsleri her gün en az bir kez ılık suyla yıkamak.
-Sabunla yıkamak, son kullanma tarihi geçmiş veya meme ucunu tahriş edici kremleri sürmekten sakınmalıdır. Yaranın iyileşmesi için önerilecek en iyi yol ise, bebeğin süt emmesinden sonra yara veya çatlaklık olan yere anne sütünden damlatmak ve kurumasın bekleyip kuruduktan sonra kapatmaktır.
-Meme uçlarını güneş ışığında ve açık havada kurutunuz
-Bebeğinizi sürekli olarak emzirin veya göğsünüze gelen sütü sağın. Emzirememe durumunda mutlaka bu işlemi yapınız ki, süt yolları sürekli çalışır vaziyette olsun
-Süt verirken sadece memenin ucunu değil, meme ucunun kahverengi olan halkasının tamamını, bebeğin ağzına verilmelidir. Bebeği göğüste doğru tutmak annenin ağrısının azalmasına sebep olduğu gibi iyileşmesinde de yardımcı olacaktır. Ayrıca bebeğin ağız suyu şifa verici bir iksir gibidir ve annenin yaralanmış ve tahriş olmuş göğsünün iyileşmesinde çok büyük faydası vardır.
-Bebeğinizin ağzında pamukçuk oluşmasını kontrol edip ve oluşumunu önleyiniz.
-Her gün düzenli olarak göğüslere, koltuk altından meme ucuna doğru masaj yapılmalıdır. Süt verdikten sonra göğsü temizlemeyin çünkü sütün içinde bulunan yağ zerreleri meme ucunda kalır ve onun korunmasına yardımcı olur.
Göğüslerin sertleşmesi
Göğüsün sertleşmesi hastanelerde gerçekleşen doğumlarda evdeki doğumlara nazaran daha çok görülür. Bunun sebebi ise hastanelerde genellikle doğum sonrası bebeği yıkayıp, besledikten sonra belli saatte anneye getirilmesidir. Oysaki bebeğin biran önce anne göğsüne verilmesi hem bebek için faydalıdır ve hem de annelerde göğüslerin sertleşmesi sorununun oluşmasını ortadan kaldıracaktır. Doğumdan birkaç gün sonra şişkinliklerde çekilecektir.
Göğüslerin şişip sertleşmesini önlemek için göğüslerin boşaltılması lazımdır ve anne doğumdan sonra en kısa zamanda bebeğini emzirmelidir. Bebeğin severek emmesi göğüslerin şişmesini ve sertleşmesinin önünü alır.[1]
[1] Anne sütü bölümü no 1; süt veren annelere yardım.
Göğüslerin şişmesi
Yaralanma veya başka bir nedenden göğüste şişkinlik olursa bu durumda bebeğin anne memesini emmesine engel olabilir. Bu takdirde, annelere sütünü sağmasını ve sağmış olduğu sütü bardak veya çay kaşığı yardımıyla bebeğe vermesini öğretiniz.
Göğüsteki şişlikleri ve ağrıları ortadan kaldırmak için temiz bir bezi ıslatıp sıktıktan sonra sırayla göğüslerin üzerine koymanız önerilir.
Süt sızıntısı
Süt sızıntı yaptığında, annenin göğsüne sızan sütü kendinde toplaması için temiz bir bez bırakması önerilir. Bu bez parçalarını düzenli bir şekilde değiştirmesi ve yıkaması da gerekmektedir. Küçük havlu parçaları da bu iş için daha uygundur. Zamanımızda göğüs petleri de aynı işi görmektedir.
Bu durumda annenin yapabileceği diğer bir şey ise, sütü sağarak saklaması ve gerektiğinde bebeğine vermesidir. Ama saklama imkânı yok ise sütü sağarak dökmesi de bu akıntıları azaltır.
f) Tuvalet Sorunu
Doğumdan sonra an az 48 saat içinde tuvalet sorununun giderilmesi gerekir. Bazen dikiş yerlerinde oluşan ağrılar ve bazen de bağırsakların yavaş çalışması gecikmelere neden olur. Bolca sıvı tüketmek ve zeytinyağı gibi kolay sindirilir gıdalar, çorba türü, meyveler, sebzeler ve meyve suları bu durumun iyileşmesinde yardımcı olduğu gibi yataktan da erken kalkmayı sağlar. Kabızlığın devam etmesi durumunda daha ağrılı ve rahatsız edici durum olan basur ortaya çıkabilir. Bu durumun oluşmasını önlemek için uygun beslenmeyi seçmek kabızlığı önleyeceği gibi basur oluşumunun da önünü alacaktır.[1]
Altı hafta klozet türü tuvalet kullanması özellikle sezaryen olan kadınlarda üç hafta önerilir. Her defasında ılığa yakın sıcak suyla temizliğini yapması, dikiş olması durumunda ise dikişlere el çekmemesi önerilir.
[1] Hamilelik döneminde sık görülen şikayetler bölümünde kabızlık ve basur bölümüne müracaat ediniz.
e) Hareket ve faaliyet
Annelere doğumdan sonra 24 saat içinde yataktan kalkıp yürümeleri tavsiye edilir. Bu konuda tecrübe sahibi kadınlar doğum sonrası en kısa zamanda ayağa kalkmanın kendilerini daha iyi hissettirdiğini izhar etmişlerdir. Sezaryen olan kadınlarda da erken ayağa kalkmak ameliyat yerinin daha hızlı iyileşmesine yardımcı olacaktır.
Kan pıhtılaşmasını önlemek için, yürüyüş yapmalı, uzun süreli yatmaktan, ayakta kalmaktan, oturmaktan sakınmalıdır. Uygun zamanda spora da başlaması önerilir.
f) Doğumdan sonra spor çalışması
Hamilelik ve doğum annenin bedeninde karın bölgesinin yumuşaması ve sarkması gibi çeşitli değişikliklere neden olur. Çok doğum yapmış kadınlarda bu sorun daha fazla görülür.
Bu değişiklikleri hamilelik öncesine döndürmenin en etkili yolu yapılacak birtakım jimnastik hareketleridir Bu hareketler karın kaslarını kuvvetlendirecektir. Günlük düzenli yapılacak spor hareketleri bedenin uyum içinde olmasını sağladığı gibi sinirleri de rahatlatacaktır. Bu sporları normal doğumdan hemen sonra ve sezaryenli doğumlarda ameliyat yerinin iyileşip ağrıların dinmesiyle yapmaya başlayabilir.
Kalça bölgesi adalelerini çalıştırma
Ağrı duyulması ve dikişli olması durumunda bile, bu hareketleri yavaş bir şekilde yapmak, çok faydalıdır. Ağrılardan bazıları şişliklerden kaynaklanabilir. Karın kaslarını çekip bırakarak bu ağrıların zamanla iyileşmesi sağlana bilir.
Önce makat etrafını ve daha sonrada vajinayı sıkıp (gaitanın ve idrarın çıkmasını önler gibi) birkaç saniye sonra bırakarak bu egzersizi tamamlayabilirsiniz.
Bu hareketi günde birkaç kez olmak üzere düzenli olarak, özellikle de tuvaletten çıktıktan sonra yapmak çok faydalıdır. Ayrıca kalça bölgesinin en az karın bölgesi kadar önemli olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Kalça kaslarının güçlenmesi
Sırt üstü uzanın ve sonra ayağınızın altına sehpa gibi bir şey yerleştirin. Daha sonra bel ve kalçaları yukarıya doğru kaldırın. Şekilde görüldüğü gibi vücudu omzuna kadar düz olmasına çalışın. Birkaç saniye böyle bekledikten sonra yavaşça bel e kalçaları yere bırakın.
Karın kaslarını geliştirmek için
1-Sırt üstü uzanıp dizleri karına doğru çekin daha sonra ellerden birini bel boşluğuna yerleştirin ve başınızı yavaşça kaldırarak karın kaslarınızı sıkın ve el ile destek verin. Bel düz vaziyette olmalıdır. Bununla birlikte kalçayı da yukarıya doğru çekin. Bu şekilde birkaç saniye bekleyin ve bırakın. Bu hareket kasık kaslarının bir birine yaklaşmasını ve sıklaşmasını sağlar
2-Sırt üstü uzanarak dizlerden birini karına doğru çekilip diğeri düz bir şekilde uzatılarak yapılır. Düz tuttuğunuz bacağınızın tarafındaki elinizi karnınızın üzerine bırakın ve ayağınızı iyice uzatın öyle ki topuklar düz bir şekilde yere bakmalıdır. Yani ayak düz bir şekilde uzatılmalıdır. Daha sonra karını içeri çekip bacağınızı yukarıya doğru çekin. Bacak kısalıyormuş gibi olacaktır. Bu hareketi birkaç kere tekrar edip bacak değiştirilir. Diğer bacakta aynı şekilde çalıştırılır. Bu hareket bedenin iki tarafındaki hareket mekanizmasındaki kaslar için faydalıdır.
3-Anne sırtüstü yatıp dizleri bükerek bu hareketi yapar. Daha sonra karın kaslarını iyice sıkıp sırt ve beli iyice yere yapıştırın. Bu vaziyette dizleri karına doğru iyice çekerek sağa ve sola büke bildiğiniz kadar bükün. Daha sonra dizleri eski haline getirip karını bırakın Bu hareket iki taraflı olmalıdır. Bu hareket, bedenin hareket mekanizmasını çalıştırıp kasları güçlendirir. Bazı anneler doğumdan birkaç saat sonrada bu hareketleri yapabilecek kabiliyette olurlar. Ama bazı anneler için istirahat spordan daha önemlidir. Sorunların birçoğunun hareket ve faaliyetle çözüldüğünü hatırlatmakta fayda olacaktır. Bu hareket basenin iç tarafı içinde çok faydalıdır.
Bu hareketler, her gün iki defa ve her defasında beş kez tekrar edilmelidir. Yirmiye ulaşıncaya kadar her gün bir tekrar fazlalaştırılır. Her hareket yirmiden fazla yapılmamalıdır. Anne, karın kasların sertleşmediğini fark ederse, bu hareketleri yapmakta aceleci olduğunu gösterir. Bunun için ikinci hareketin daha çok tekrar edilmesi gerekir. Unutulmaması gereken bir diğer husus ise; genellikle yorgunken adaleler zayıf ve güçsüz olur. Bunun için kasları güçlendirmek gerekir. Hareketleri, odanın zemininde, battaniye, yatak gibi yumuşak şeylerin üzerinde yapmak gerekir. Hastanede olduğu müddet içinde, odasındaki yatakta yapabilir. Bu hareketler kasları güçlendirdiğinden daha rahat ve doğru yürümeye ve ayakta da rahat ve doğru durmaya yardımcı olur.
Karın-kalça bölgesindeki fazlalıkları gidermek
1. Aynı şekilde uzanarak dizlerinizi bükün. Karın bölgesindeki kasları sıkılaştırmak için bu vaziyette başınızı ve omuzlarınızı yukarı doğru kaldırarak ellerinizle ayağınızı tutmaya çalışın. Bu hareketi yaparken her gün biraz daha elleri ayağa doğru yaklaştırın öyle ki rahatlıkla oturur hale gelinceye kadar devam edin ve daha sonra yavaşça önceki halinize geri dönün.
2.Diz üstü çökün ve karın kaslarını içeri çektikten sonra (şekilde görüldüğü gibi) sağ bacağınızı bükerek çenenize değdirmeye çalışın. Daha sonra bacak arkaya doğru götürerek şekildeki gibi düz tutun. Bu hareketi sol bacak için de yapınız.
3. Sağ kalçanın üzerine oturun ve ayakları sağ tarafta katlı tutunuz. Daha sonra diz üstünde düz oturun ve daha sonra sol kalçanın üstüne oturarak tekrar edin.
4. Anne tekrar uzanarak dizleri iyice katladıktan sonra, karın kaslarını iyice içe çekmeli ve sağ elle, şekildeki gibi sol tarafa uzanmalıdır. Daha sonra tekrar önceki haline dönmeli ve karın kaslarını boş bırakmalıdır. Bu hareketi sol el ile de yapmalıdır.
5. Sırt üstü uzanarak eller yanlarda sağ bacağı kaldırın ve şekildeki gibi sol tarafa doğru sırtı kaldırmadan bacağınızı uzatın. Bu hareketi yaparken eller yanlarda olmalı ve kaldırılmamalıdır. Sonra bacaklar önceki haline getirilip aynı hareket sol bacakla tekrar edilir.
6. Anne şekildeki gibi bacaklarını uzatarak oturur. Sırtı tamamen dik ve düz hale getirerek kolları düz bir şekilde öne doğru uzatır. Ardından karın kaslarını sıkıp kalçaya ağırlık vererek iyice öne doğru uzanır ve ardından geriye doğru hareket eder.
Yürüyüş ve yüzme de münasip sporlardır ve uygun zamanda yapılması önerilir. Ayrıca kendisini yeterince hazır hissettiğinde badminton, yoga, bedene uygun spor ve bisiklet sürmeye başlayabilir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise, doğum her ne kadar doğal ve tabi bir durum olsa da, beden bu müddet içinde baskı ve stres altında olduğundan iyileşmesi ve eski haline dönmesi için zamana ihtiyaç vardır.
-Sezaryenle gerçekleşen doğumlarda, kan dolaşımını hızlandırmak ve akciğeri temizlemek için ilk günlerde derin nefes alıp vermesi önerilir. Ayrıca kısa ve doğru bir şekilde öksürmekte ciğerlerdeki balgamın çözülmesinde ve çıkarılmasında yararlı olur. Fakat sert öksürük dikiş yerlerinin patlamasına neden olabilir.
Ameliyattan sonra kan dolaşımının düzelmesi için ayakları hareket ettirmek gerekir.[1]
[1] Gerekli hareketleri tanımak için, doğum sonrası sporları kitaplarına müracaat ediniz
g) Ayakta durmak, yürümek ve iş yapmak
Bazen anneler hamilelik döneminde yürüdükleri ve ayakta durdukları gibi yürür ve dururlar. Bu durumu düzeltmek ve doğru bir şekilde yürüyüp durmak için çalışmalılar.
Yerden bir şey kaldırmak istediği zaman, sırtını düz tutmalı ve dizlerini bükerek o şeyi almalıdır.
Ağır eşyaları kaldırmak için, kalça kaslarını sıkmak lazım. Bebek için seçilen araba annenin boyuna uygun olmalıdır. Bebeğin elbiselerini değişmek istediğinde, anne eğilmek zorunda kalmasın diye onu annenin boyuna uygun bir masa üstüne uzatmalıdır.
Eğilerek yapmak zorunda olduğu işler için anne boyuna uygun bir masa ayarlamalıdır.
Alış veriş için bebeği dışarı çıkardığında veya bebek ağladığında onu taşımak için ana kucağı, (omuzdan takılan kanguru) kullanmalıdır. Arkaya(sırta) ve öne (göğüs) kısmına takılan ana kucağı, sağ veya sola doğru takılan tek taraflı ana kucağından daha iyidir.
h) Doğum sonrası beslenme
Eskiden, yeni doğum yapmış kadın için sınırlı bir beslenme programı uygulanırdı. Ancak şimdi doğum yapmış kadın için takriben iki saat sonra zararlı olmadığı müddetçe susaması durumunda su içmesine ve acıkması durumunda hafif yiyecekler yemesine müsaade ediliyor. Anne çok katı gıdalardan, geç hazım olunan ve çok sıcak yiyeceklerden uzak durmalıdır. Normalin üstündeki sıcaklıkta olan yiyecekler sindirim sistemini tahrip edip karaciğere zarar vererek aşırı susamaya yol açar ve neticesinde karın ve diğer iç organlarda su birikmesine neden olabilir.[1]
Bu durumla karşılaşmamak için az ama enerji ve kuvvet verici gıdalar tüketmesi daha iyidir. Doğum sonrası ve süt verme döneminde annenin beslenme şekli çok önemlidir.
Doğumdan sonra aşağıdaki yiyecekler önerilir.
Hurma
Resul Ekrem’in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilir:
“Loğusalı kadının yemesi gereken ilk şey taze hurma olmalıdır. Çünkü Hak Teâla Hz. Meryem’e İsa’yı (a.s) doğurduktan sonra taze hurma yemesini buyurdu. ‘Eğer hurma mevsimi olmazsa ne yapmalı?’ diye sorduklarında şöyle buyurdular: “Dokuz tane çekirdekli Medine hurması yesin ve eğer Medine hurması bulamazsa herhangi bir yerin hurmasından dokuz tane yesin. Doğrusu Yüce Allah şöyle buyurmuştur: İzzet ve Celal’ime andolsun ki, yeni doğum yapan bir kadın eğer taze hurma yerse onun evladını sabır ehli kılarım.”
Hz. Ali’den (a.s) naklolunan bir hadiste “Doğum yapmış kadınlara doğumdan sonra hurma yedirin ki, evladın zeki ve sabırlı olmasına vesile olur” diye buyurmaktadır.[1]
1-Kırk gün limonlu kelle paça çorbası
2-Sebzi otu ve boy otu
3-Günde bir tatlı kaşığı kuru rezene
4-Ciğer ve ızgara et
5-Süt, yoğurt, ayran, meyve suyu, komposto suyu, çay ve su
[1] Hilyetil muttakin s.145 daha fazla bilgi için Kafi c.6 Bihar c.10 s.14,62,66,104 Vesail.c.15 ve17;mustedrek c.5
[1] Kanun Abu Ali Sina 3.fasıl
Doğum sonrası bitkinlik ve solgunluk
Birçok kadın için hamilelik ve doğum, kadının olgunlaşması yönünde önemli bir dönemdir. Bu dönemin başarılı geçmesi için, kadının fiziki, psikolojik, toplumsal ve ailevi durumu çok önemlidir.
Doğumdan sonra anne bebeğe karşı iki zıt duygu içinde olabilir; biri bebeğine aşırı derecede düşkün olması ve onu çok sevmesi ve diğeri ise sevgisizlik ve onu dışlaması. İkinci duygu ağır bastığı takdirde tedirgin olmaya gerek yoktur çünkü bebek sevgisi de diğer sevgiler gibi ya aniden olur ya da bazen uzun zaman alabilir. Bu durum aç olmasından ve dinlenme ihtiyacı olduğundan kaynaklanmış olabilir.
Eğer ilk doğumu ise zamanla nasıl süt vermesi gerektiğini ve bebeğine nasıl bakması gerektiğini öğrenecektir. Aynı şekilde bebeğinin yüzüne bakması, yaptığı işler ve onun sesini duyması anne için çok lezzet verici olacaktır.
Doğum sonrası birçok kadında, bebeğin dünyaya gelmesinden kaynaklanan mutluluk ve şaşkınlık duyguları renk değiştirircesine kendisini gösterir. Bu dönemde annenin çok sevimli ama zahmetli bir bebeği vardır. Uykuları bölünmekte, göğüslerinde ağrılar olmaktadır. Bu hallerde bazen anne kendisinde bitkinlik hisseder, bazen ağlaması tutabilir ve duygusallaşabilir.
Bu durum eşi tarafından anlayışla karşılanmalıdır. Eşinin ve etrafındakilerin 10 günlük veya 2 haftalık yardımıyla ve desteği ile annenin eski psikolojisine dönmesi sağlanmalıdır. Hamilelik dönemindeki hormonların değişmesi ve artmasından kaynaklanan tabii bir olay da olabilir. Hatta aybaşı dönemlerinde de görülebilir.
Bu durum ayrıca, bebeği korumak için harcadığı çabadan, annenin rahatsızlığının artmasından, tuzağa düştüğünü hissetmesinden, bebeğe ve bebeğin babasına kızmasından, bedenindeki değişiklilerden dolayı endişeli olmasından, cinsel ilişkilerde yaşanan aksaklıklardan, günlük yaşadığı sıkıntılardan, eşinin onu korumamasından kaynaklana bilir. Ayrıca hamilelik döneminde toplumdan görmüş olduğu korumasızlıktan ve doğumdan kaynaklanan ve derin etki bırakan olumsuzlukların yeni getirisi olan mesuliyet hissinden de kaynaklanabilir.
Aşağıda stresi doğuran genel unsurlar, konu örnekleriyle sıralanmıştır [1]
1-Fiziksel sorunlar (Yorgunluk, bedenin tamamında olan ağrılar, istirahat ve uyku perişanlığı vs…)
2-Yaşam tarzındaki değişiklikler (Evin düzeninin ve havasının değişmesi, faaliyetlerin değişmesi ve yeni sorumluluklar vs…)
3-Bedendeki değişiklikler (Kilo artışı, vücudunun şekilsiz ve bozulmuş olduğunu düşünmesi vs…)
4- Maddi sorunlar (Gerekli eşyaların alınması, gelir dağılımının değişmesi ve…)
5-Ailevi sorunlar (Anne ve baba, himaye edilmediği hissi vs…)
6-Duygusal sorunlar (Huyundaki değişikliler, alınganlık, sabırsız olmak, dehşet, endişe ve korku, sinir, iki yürekli olmak, acizlik hissi, yalnızlık hissi ve günah vs…)
7-Hamileliğe dayalı endişeler (Düşük yapma korkusu, hamilelikteki tehlikeli ve arızalı durumlar, erken doğum vs…)
8-Hamilelik durumu ve doğum (Dehşet etmesi, rahatsızlık ve ağrılar, bekleyiş vs…)
9-Toplumsal sorunlar (Toplumsal faaliyetlerinin azalması, başkalarının tepkileri, meslek, faaliyet ortamı, eğitim merkezi ve…)
10-Eş ve arkadaşlar (Tepkiler ve nasihatler, süt verme sorunu, cinsi sorunlar ve…)
11-Anneliğe karşı endişeli olmak (Annenin rolü ve onun getirdiği sorumluluklar, süt vermek, bebeğin bakımı ve…)
12-Bebeğin sorunları (Sürekli ağlama, bebeğin rahtsızlıkları ve…)
13-Bebeğin asayişi (Bebeğin hasta veya sağlıklı oluşu, bebeğin normal olması ve…)
14-Ailedeki diğer çocuklar (Kıskançlık ve bir nevi yarış kız kardeş veya erkek kardeş tarafından ve…)
Bu yorgunluğun nişaneleri: psikolojik çöküntü, huyunun değişmesi, faaliyetlere duyduğu alakanın azalması, iştahındaki değişiklikler, yorgunluk, uykusuzluk, bebeğe bakmakta zorlanma, günah hissi, aşağılık nefsine aldanma, zorluğun had safhaya ulaşması neticesinde canına kastetme düşüncesine kapıldığı teşhis edilmiştir. Bu karmaşaların birçok dereceleri vardır; sürekli üzgün olmaktan tutunda hezeyan görmelere ve gördüklerini gerçek sanmaya kadar varabilir. Bu durumlar bebeğin üzerinde olumsuz etkiler bırakır.
Bu sorunları ortadan kaldırmada en büyük rol eşe düşer. O hanımına yardım ederek, onu koruyarak ve eşinin öz güvenini geri kazanmasını sağlamak için ona anneliği rahatlıkla yapabileceğine ikna etmesi ve sütüyle bebeği besleyebileceğine inandırması, bu bitkinliğin yok olmasında etkili olacaktır. Bu dönemde geceler ve hatta gün içinde yapılacak yeterli istirahat, endişe ve üzüntü yaratacak durumlarda aileden alacağı destek bu durumun iyileşmesinde etkili olacaktır. Aile ve annelerin desteği bu durumun başka bir ilacıdırlar.[2]
[1] Psikoloji kitabı-annelik ve kadın hastalıkları
[2]- Doğum sonrası sporları; ana çocuk sağlığı; anne sütü bölümü.
Bitkinliğin en bariz nişanesi ve eserleri
Doğum sonrası kadın bebeği ile birlikte evde kalır ve eşi ise bütün vaktini işte geçirir. Gün sonunda anne mesuliyetinin bittiği hissinde olur, erkek ise işten sonra dinlenmesi gerektiği düşüncesindedir. Bunun neticesinde eşler arasında ki diyalog olumsuzlaştığı gibi, iyi ve olumlu irtibat kuramazlar.
Kadın bazen kendi ihtiyaçlarını erkeğe söyleyemez ve sonuç olarak erkek eşinin ihtiyaçlarını karşılamadığı için kadın eşine karşı kızgın olur. Daha kötüsü bazen erkek eşinin kızgın olduğunu hissettiği halde kendisini kenara çekip sessiz kalmayı tercih eder ve eşinin kızgınlık ve güçsüzlük hissini daha da artırır. Bu durumun bilincinde olmak eşler arasında bir çıkış yolu bulmalarına sebep olacağı gibi, ev işlerinde ve bebeğe bakma konusunda ortak karar da alabilirler
Doğumdan altı hafta sonra vücutta bazı değişikliklerin gerçekleştiğini söylemiştik. Bu durum bedenin doğum öncesi haline dönüşmesinden kaynaklanmaktadır.
Doğum sonrası ağrılar
Doğum sonrası özelliklede ilk doğumu olmayan kadınlar rahimlerinde ağrılar hissederler. Bu ağrılar rahmin toparlanmasından ve doğum öncesi haline geri dönmesinden kaynaklanır. Bazen bu ağrılar o kadar şiddetli olur ki doktor ağrı kesici tavsiye edebilir. Bu ağrılar bazen birkaç gün çeker ve özelliklede bebeğini emzirirken daha şiddetli olur. Bu durum ve ağrılar doğaldır ve genellikle üçüncü günden sonra ağrılar azalarak yok olur.
Bu ağrıları hafifletmek için şunlar yapabilir:
1-Sürekli olduğu hali değiştirmelidir.
2-Kısa aralıklarla idrara çıkmalı ve idrarını tutmamalıdır.
3-Uzandığı zaman karın altına yastık koymalıdır
4-Doktor müsaade ettiği takdirde ilaç kullanmalıdır.[1]
[1] Anne sütü bölümü no.1
Rahmin doğal haline dönmesi
Doğum sonrası rahim 1000 gr. Ağırlığında olur ve loğusalık döneminin tamamlanmasıyla 70–80 grama düşer. Ancak bu iyileşme sürecinde gerçekleşebilecek ve rahmin büyük kalmasıyla sonuçlanacak her durum olağan dışıdır ve mutlaka doktor denetiminde tedavi görmelidir.
Doğum sonrası akıntılar
Doğumdan sonra on gün dölyatağından çıkan akıntılar görülür. Eğer bu akıntılar kırmızı renkte ve iki haftadan fazla devam ederse veya kötü kokulu olursa, sağlık merkezine veya doktora müracaat etmelidir.
Beden ısısındaki değişiklikler
Bazen doğumun ikinci veya üçüncü günü sütün toplanması ve kan fazlalığından kaynaklana, vücut ısısında değişiklik ve artış görülebilir. Bu durum 24 saatten fazla çekmez ve yine göğsündeki fazla sütü sağaraktan sütün toplanmasını önleyerek bu durumun önünü alabilir. Dikkat edilmesi gerekli nokta ise beden ısısı 37/5 dereceye ve 24 saatten fazla çekecek olursa bu durum bedende iltihabın yüksekliğine işarettir ve anneye bu durum la karşılaşması durumunda mutlaka doktora müracaat etmesi önerilir.
Kilo kaybı
Hamilelik döneminde alınan kilolar doğumdan hemen sonra verilmiyor. İlk azalma doğumda gerçekleşir ve bir kısmı da doğumdan iki hafta sonra azalır. İlk doğumu olmayan anneler diğer kadınlara nazaran hamilelik döneminde kilo kontrolünü daha iyi korurlar.
Adet döneminin geri dönüşü
Süt veren annelerde adet döneminin başlaması ikinci aydan on sekizinci aya kadar uzayabilir. Bazen süt verme dönemi sona erinceye kadar adet dönemi başlamaz. Bebeklerini emzirmeyen annelerde adet döneminin başlaması ve yumurtaların çalışması daha erken gerçekleşir.
5. BÖLÜM BEBEK Bebeğin erkek veya kız olması
Ayet ve rivayetlerden anlaşıldığı üzere bebeğin kız veya erkek olması yalnız Allah’ın elindedir.
“Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder” [1]
Erkek veya kız evlat veren O’dur. Dilediğin ise evlatsız bırakır. Buna ek olarak İmamların yaşam tarzı da bizlere Allah’tan sağlıklı ve salih evlat istemeyi ve bebek dünyaya geldiğinde erkek mi kız mı sorusu yerine sağlıklı mı, sorusunu sormayı öğretmektedir.
İmam Ali b. Hüseyin Zeynel Abidin’den (a.s) nakledilen bir rivayette şöyle buyurmaktadır:
“Yeni doğan bebeğin müjdeli haberini aldığınızda onun erkek veya kız oluşunu sormayın, onun sağ salim olup olmadığını sorun. Sağ salim olduğu haberini alınca şöyle deyin “Hamd O Allah’a ki, benden ayıplı ve kusurlu evlat çıkarmadı” [2]
Tarihte bazı padişahların, eşlerini, erkek doğurmadıkları bahanesi ile boşadıkları yazmaktadır. Kadınlardan birçoğu, kocası ve yakın çevresi erkek istediği için, kız doğurduğu zaman günah işlediğini düşünür. Oysaki:
Birincisi: Rivayette, kız sahibi olmak hayır ve değer olarak nitelenmiştir.
Resul-ü Ekrem’den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:
“Kadının ilk çocuğunun kız olması, onun kutlu ve saadetli olmasındandır.” [3]
1-Kız iyilik ve güzellik erkek ise nimettir. Nimetten dolay hesap sorulur ve iyilik için sevap ve mükâfat verilir.[4]
2-Kız çocuğu ne kadarda iyidir, lütufkâr, muhabbetli, yardımcı, iyi bir dost ve temiz ve temizleyicidir.[5]
İkincisi: Bilim adamları bebeğin cinsiyetini yumurtalığın değil de erkeğin spermlerinin tayin ettiğini tespit etmişlerdir. Ama ne yazık ki hala bazı ailelerde bu konu henüz anlaşılmamıştır ve annelerin endişeli olmalarına sebep olmaktadır.
Yaşamın ilk adımı dişi yumurtalığının spermle buluşmasında başlamaktadır. Milyonlarca sperm penis vasıtasıyla vajina nakledilir daha sonra vajinadan geçip rahim ağzına ve oradan da rahme ulaşır. Onlardan birçoğu bu yolda yok olur. Ama onlardan takriben 2000-3000 kadarı dölyatağına ulaşmayı başarır. Elbette bunca spermden sadece bir tanesi yumurtayı aşılar. Aşılanmış yumurta hemen rahme ulaşır ve hızla büyümeye başlar.
İnsan bedenindeki her hücre 46 kromozomdan oluşur. Bu 26 çift kromozomdan her hücrede sadece bir çift cinsiyet kromozom mevcuttur. Dişideki kromozomdaki çiftin her ikisi de aynıdır. Yani her ikisi de x olmaktadır. Oysaki erkektekiler farklıdır. Biri x ve diğeri y dir. Anne ve baba sadece bir kromozom bebeğe bağışlar ve annenin her iki kromozomu da x olduğundan ve doğal olarak anne bebeğe sadece x kromozomunu bağışlayacaktır. Oysaki baba x ya da y kromozomunu verebilir.
Bu şansa kalmış bir durumdur. Eğer aşılayıcı kromozom x ise bebek xx ve doğal olarak da kız olacaktır. Ama eğer bu olay y kromozomu tarafından gerçekleşecek olursa yx yani erkek olacaktır. Sonuçta bebeğin cinsiyetini erkeğin kromozomları belirlemiş olacaktır.[6]
[1] Şura suresi 49.ayet
[2] Hilyetil muttakins. 145; Bihar’ul Envar c.104 s. 123 68. rivayet, 4.bab; el-Kâfi c.6, s.21, 1. rivayet
[3] Bihar’ul Envar c.104 s.98 64. rivayet 12. bab
[4] El-kâfi c.6 s.6 8. rivayet
[5] Vesailüş şia c.15 s.100
[6] Ana çocuk sağlığı s.17–19.(eğer oğlunuz var ise ve kızınızın olmasını istiyor iseniz yada aksi kızınız var ve erkek istiyor iseniz bu konuda kaleme alınmış olan Doktor Gıyaseddin Cezayiri’nin kaleme almış olduğu yiyeceklerdeki mucizeler ve yiyecekteki sırlar kitabına bakabilirsiniz)
Doğum adabı ve mustehapları
1) Doğumdan sonra zararı yok ise bebeği yıkamak.
Yeni doğan bebek için önemle vurgulanan bir diğer amel ise bebeğe gusül vermektir. Bazıları fakihler bunu vacip bilmektedir. İhtiyata uygun olanı ise, şöyle niyet etmesidir:
“Allah rızası için bu bebeğe gusül veriyorum gurbeten ilallah“
Önce başını yıkamalı, daha sonra sağ tarafını, ardında da sol tarafını yıkamalıdır.[1]
2) Bebeğin sağ kulağına ezan ve sol kulağına ikame okumak.
İmam Sadık’tan şöyle nakledilmiştir:
“…Çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına ise kamet oku; ona isim vermeden önce bunu yapacak olursan korku ona asla etki etmez…” [2]
Peygamberimizden (s.a.a) bu konuda şöyle nakledilmiştir:
“Her kim dünyaya gelen çocuğunun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, kesinlikle şeytan ondan uzaklaşacaktır.” [3]
Başka bir rivayete göre Peygamberimiz, Hasan ile Hüseyin’in sağ ve sol kulaklarına ezan ve kamet okunmasını emretti. Ezanla birlikte o iki yüce insanın kulaklarına Fatiha suresi, Ayet’el Kürsi ve Haşr suresinin son ayetlerinin ve aynı zamanda İhlas, Felak ve Nas surelerinin okunmasını emretti.[4]
3) Fırat suyu ve Kerbela toprağının çocuğun ağız tavanına sürülmesi.
İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle nakledilmiştir:
“Çocuğun ağzını Fırat suyu ile tatlandırın ve kulağına kamet okuyun.”
Başka bir rivayette ise “Ağzını Fırat suyu ve İmam Hüseyin türbesi ile tatlandırın; Fırat suyu bulamazsanız yağmur suyu kullanın” denilmiştir.[5]
İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Fırat suyundan içen ve çocuğunun ağzını bu su ile tatlandıran hiçbir insan yoktur ki bizi sevmemiş olsun. Zira Fırat müminin nehridir.” [6]
Yine İmam Sadık’tan nakledilen şu rivayeti okumaktayız:
“Çocuğun ağzını İmam Hüseyin türbesi ile tatlandırın. Bu, onu bütün dert ve belalardan korur.” [7]
Ben Hüseyn’in gam ve muhabbetini anne sütü ile içtim
Ta ilk gün aldığım tatla, sonuna kadar vazifemi biçtim
Ruhumun aldığı bir katre ile Hüseyni güzelliğe düştüm
Gülsuyu, misk-u anberi kendime hayran ettim
4) Onun için güzel isimler seçilmesi.
Allah’a kulluğu çağrıştıran isimlerin seçilmesi daha iyidir. Mesela; Abdurrahim, Abdurrahman vb. veya çocuk için peygamber isimlerinden biri seçilebilir; bunların en güzeli de Muhammed ismidir. ‘Ali’ de Allah’ın ‘yüce ve üstün’ anlamına gelen bir ismi ve aynı zamanda Ehlibeyt imamlarından birincisinin adı olması hasebiyle seçilebilecek güzel isimlerden biridir.
“İmam Muhammed Bakır’dan şöyle nakledilmiştir: İsimlerin en doğrusu, Allah’a kulluk anlamını taşıyanıdır. Mesela, Abdullah. En güzel isimler peygamberlerin isimleridir.”
İmam Musa Kazım’dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
“Babanın evladına yapacağı ilk iyilik, ona güzel bir isim bırakmasıdır.”
İmam Hüseyin’in (a.s) şöyle buyurduğu nakledilir:
“Eğer yüz tane çocuğum da olsaydı, onların hepsine Ali ismini vermek isterdim.” [8]
Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Dört çocuğu olduğu halde onlardan birine benim ismimi vermeyen kişi bana cefa etmiştir.” [9]
Çocuğun anne-baba üzerindeki haklarından birisi de, onların kendisine güzel bir isim bırakması ve iyi bir şekilde terbiye etmeleridir.[10]
İmamlarımızdan şu rivayet nakledilmiştir:
“Şeytan, Ya Muhammed, Ya Ali nidasını duyduğunda buzun suya dönüştüğü gibi erir.” [11]
Yine şöyle rivayet edilmiştir:
“İçinde Muhammed, Ahmet, Hasan, Hüseyin, Cafer, Talip, Abdullah veya Fatıma ismi bulunan bir eve fakirlik ve darlık girmez.” [12]
Başka bir rivayette ise şu ifadeler var:
“Fatıma ismindeki çocuğunuza saygı gösterin, ona beddua etmeyin ve asla dövmeyin.” [13]
Peygamberimizden nakledilen bir hadiste ise şöyle buyurmaktadır:
“Fertlerinden bazısının ismi Nebi olan bir evin bereketi kaybolmaz.” [14]
İmamlarımızdan şöyle nakledilmiştir:
“Bizim Ehlibeytin erkek çocuğumuz olduğu zaman ona yedi gün Muhammed ismini veririz. Ondan sonra dilersek değiştiririz veya aynı şekilde bırakırız.” [15]
Çocuklara Ehlibeyt’in isimlerini bırakmak, onlara olan sevgi ve muhabbetin göstergesidir. Zaten din, muhabbetten başka bir şey değildir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun, o da sizi sevsin.” [16]
Peygamberimizden (s.a.a) şöyle nakledilmektedir:
“İsmini Muhammed bıraktığınız bir çocuğa saygı duyun ve meclisinizde ona da yer verin, yüzünüzü ona ekşitmeyin. Yine şöyle buyurmuştur: Aralarında bir peygamber ismi bulunan ev halkına, Hak Teâla her sabah-akşam bir melek gönderir; onların temizliği ve günahlardan arınması için dua eder.” [17]
Güzel isim bırakmak, yazmayı öğretmek ve ergenliğe ulaştığında onu evlendirmek, bir evlada karşı anne-babanın görevlerindendir.[18]
5) Yeni doğan çocuğun saçını tıraş edip, saçı ağırlığında altın veya gümüşü sadaka vermek.
6) Erkek çocukları, doğumlarının yedinci günü sünnet etmek.[19]
7) Sünnetten sonra “velime” denilen ihsan yemeği vermek. Elbette doğum anındaki velime ile sünnet velimesini, doğumun yedinci günü veya birkaç gün önceden birlikte vermek de mümkündür.
8) Çocuğu anne sütü ile beslemek.
9) Yedinci günde “akika” denilen kurbanın kesilmesi.[20]
Akika kurbanı, durumu müsait olan kişi için önemle vurgulanan sünnettir. Bazı âlimler bunu vacip bilmektedirler. Yedinci günde kesilmesi daha iyidir. Geciktirilmesi durumunda ise çocuk ergenlik çağına varıncaya kadar, babanın bu kurbanı kesmesi sünnettir. Ergenlik çağına kadar kesilmemişse ömrün sonuna kadar kişinin bizzat kendisinin bu kurbanı kesmesi sünnettir.[21]
Bir hadiste şöyle geçmektedir:
“Doğan her çocuk akikanın rehinidir.” [22]
10- İmam Hüseyin’in doğumu ile ilgili hadisten anlaşıldığı kadarıyla, çocuğu doğum anında sarı bez ile sarmak mekruh, beyaz bez ile sarmak ise sünnettir.[23]
[1] Hilyet’il Muttakin
[2] - Aynı kaynak S: 145-146
[3] -Kâfi c.6 s.24 rivayet:6 Tehzib c. 7 s. 437 rivayet: 6 Bihar c. 104 s. 126 rivayet: 86 Bab:4
[4] -Bihar c. 104 s. 126 rivayet: 86 Bab: 4
[5] - Kâfi c. 6 s. 24 rivayet: 4
Aynı manada peygamberimizden nakledilen hadisleri de aşağıdaki kaynaklarda bulabilirsiniz: Bihar c. 104 s.126 rivayet: 86 Bab: 4 El- Fakih c.3 s.488 rivayet: 4726 Bab: 2
[6] - Bihar c. 104 s. 114 rivayet: 33 Bab: 4
[7] - Hilyet’ül Muttakin s: 145-146
[8] -Kafi c. 6 s. 19 rivayet: 7
[9] - Tezhip c. 7 s. 438 rivayet: 11 Bab: 36
[10] -Müstedrek c. 15 Bab. 14 s. 128 rivayet: 17748
[11] -Bihar c. 104 s.131 rivayet: 26 Bab. 5
[12] - Kâfi c. 6 s. 19 rivayet: 8 Bihar c. 154 s.131 rivayet: 25 Bab: 5
[13]- Vesail-üşŞia c. 15 Bab: 87 Kâfi c. 6 Tehzib c. 8
[14] - Müstedrek c. 15 Bab. 15 s. 129 rivayet: 17751
[15] - Kafi c.6 s. 18 rivayet: 4
[16] - Bihar c.104 s. 130 rivayet: 19 Bab: 5
[17] - Hilyet’ül Muttakin
[18] - Bihar c. 74 s. 80 rivayet: 83 ve c. 104 s. 92 rivayet: 19 Vesail c. 15 s. 200 rivayet: 9 Müstedrek c. 15 s. 166 rivayet: 17876 ve s. 169 rivayet: 17888
[19] - Bihar c.104 s.124 rivayet: 79 Bab: 4
[20] - Tehrir’ül Vesile Nikâh bölümü Müstedrek c. 15 Bab. 32 s. 145 rivayet: 17807
[21] - Hilyet’ül Muttakin s. 150
[22] - Kâfi c. 6 s. 25 rivayet. 3
[23] - Hilyet’ül Muttakin s. 146
Bebeği Gözetmenin Önemi
Doğumdan sonraki ilk 28 günlük süre bebeğe çok özel bakımı gerektiren kritik bir dönemdir. Çünkü bu süre zarfında bebeğin vücut direnci oldukça azdır, hastalıkları kapmaya son derece müsaittir. Bebek hamilelik sürecinin ürünü olduğuna göre, hamilelik dönemindeki ve doğum anındaki sorunlar, anne-babada ve akrabalardaki hastalıklar onun sağlığını ciddi anlamda etkileyebilir. Dolayısıyla bu dönemde onu çok iyi bir şekilde gözetmek gerekir.
Çocuğu Gözetmek
Yapılacak en doğru hareket bebeği doğumundan hemen sonra kurulayıp annesinin bedeni ile temasını sağlamak ve her ikisini aynı battaniye ile örtmektir.
Bebeği doğumundan hemen sonra sütünden içmesi için annesine vermek gerekir. O doğumundan yarım saat sonra artık çevresine tamamen duyarlı olur. İşte bu süre, onu annesinin göğsündeki sütle tanıştırmanın en uygun zamanıdır. Bebek, dokunmaya, ısıya, deri ile temasa ve kucağa almaya güzel bir şekilde tepki verir; kısa sürede uykuya dalar. Aynı şekilde annenin de dinlenmeye ve tabi ki uyumaya ihtiyacı vardır. Şunu da belirtmeliyiz ki; her ne kadar ilk üç gün içinde annenin fazla sütü olmasa da, o azıcık süt bile bebek için gerekli, yeterli ve faydalıdır.
Maalesef bazı hastanelerde annenin sütü olmayacağı ve dinlenmesi gerektiği düşüncesi ile daha ilk gün bebeğe biberonla süt verilmektedir ve bu yanlış uygulama sonucu çocuğun anne göğsünden süt içmesi ertelenmekte; daha sonraki günlerde bebek anne göğsünden süt emme konusunda problem yaşayabilmektedir. Bununla birlikte çocuğun enfeksiyon kapma ihtimali de yükselmektedir.[1]
Bebek insanların giriş-çıkışının az olduğu bir odada bulunmalıdır.
Bebekle süt verme veya bezini değiştirme gibi herhangi bir temastan önce, muhakkak eller yıkanmalıdır.
Bebek soğuğa karşı çok hassastır. Süt verme anında onu yeterli bir örtüyle sardıktan sonra kucağa alınmalıdır.
Kapı ve pencerelerin açık bırakılması sonucu oluşan hava akımı ve cereyan, odadaki sıcaklık değerini düşüreceği gibi bebeğin de vücut ısısını düşüreceğinden bu konuda duyarlı davranmak gerekir.
Bebeğin elbisesi birkaç ince tabakadan oluşmalı ve kısmen geniş olmalıdır. Bebeğin kafasını bir bere ile örtmeli, onu sıcak bir odada bulundurmalıdır.
Bebekte görülen ateş, cildinin sararması, renginin kaçması, kararsızlık, aşırı ağlama, memeyi tutmamak, ishal, kusma, dikkat dağınıklığı vb. doğal olmayan durumlarda hemen doktora müracaat etmelidir. Bebeğin ağlamasının çeşitli sebepleri olabilir. Mesela; soğuk, sıcak, açlık, ağrı, korku veya bezinin değiştirilmesini istemesi gibi nedenler onun ağlamasına yol açabilir. Öyleyse bebeği, her ağladığında yemekle susturmaya alıştırmayın.
Eğer sizin kan grubunuz eksi, bebeğinizin kan grubu da artı ise bunu doktorla muhakkak görüşün ve onun önereceği bir iğneyi yaptırın.
Göbek bağının yeri kuru ve temiz bir şekilde tutulmalıdır. Göbeği, doktorun tavsiyesine uygun bir şekilde temizlemelidir. Onun üzerine sağlıklı olmayan her türlü nesnenin bırakılmasından kaçınılmalıdır.
Göbek yedi veya on gün içinde kendiliğinden düşmektedir. Dolayısıyla ona dokunulmamalıdır. Göbek bağı mahallinden her türlü kötü kokulu salgıların veya kanın çıkması; mahallin iltihaplanması, kızarması ve şişmesi doğal olmadığı için, böyle durumlarda bebeği sağlık merkezine götürmek gerekir.
Bebeği defalarca öpmek veya değişik kişilerce öpülmesinden kaçınılmalıdır.
Demir, süt emme dönemindeki bebeğin temel besin maddesidir ve demir eksikliği bebeğin gelişim sürecinde birtakım sorunlar doğurur. Demir eksikliği, bebekte iştahsızlığa yol açmakla birlikte, duyu organlarındaki refleksin azalmasına, bebeğin dikkatinin eksikliğine ve öğrenme sürecinin ağırlaşmasına sebep olur.[2]
Pişik ve derideki tahriş, genellikle bebeğin bezini değiştirmenin gecikmesi ile idrar ve gaitanın bebeğin derisine uzun süre temasının sonucu meydana gelir.
Tahriş sadece baldırlarda ise o zaman demek ki bebeği yıkadıktan sonra yeterli ölçüde kurulamamıştır.
Makatın etrafından başlayarak kalçalar ve baldırlara yayılmış olan tahriş, çocuğun ağzındaki iltihaplanmadan kaynaklanmış olabilir.[3]
Pişik ve derinin tahrişini önlemek için çocuğun bezini kimyasal katkısı olan deterjanlar yerine zeytinyağlı sabunlar kullanarak yıkamalıdır.
Solunum yollarının tıkanmasının en yaygın ve önemli nedenlerinden biri, bazı maddeler ve hatta kimi zaman yemek lokmaları olabilmektedir. Dolayısıyla bebeği bu tehlikeden korumak için bu alanda da az da olsa bilgi edinilmelidir.
[1] - Anne ve Bebek Sağlığı s. 89-90
[2] - Feslname-i Şir-i Mader 9. Sayı
[3] - Aynı kaynak
Bebekte Nefes Kesilmesi
Eğer bebeğinizde ani bir nefes kesilmesi veya bilincinde bir sorun meydana gelirse, herhangi bir cisim vasıtası ile solunum yolunun tıkandığı ve boğulma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu düşünün. Nefes yolu tamamen tıkanmışsa bebek bayılacaktır ve ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalmış demektir. Böyle bir durumda solunum yolunu kapatan cismin çıkarılmasındaki el çabukluğu çok önemlidir.
Solunum yolunun tıkanmasının alametleri -
Öksürük
-
Ağzından su akması ve kaba ses çıkarması
-
Dudakların solması
-
Hızlı hızlı nefes alıp vermesi ve nefes almak için çok çabalaması
Yapılacak ilk yardım:
Süt emen bebeği, bir kolunuzun üzerine yatırın ve başını elinizle tutun. Bebeğin kafasının göğsünden daha aşağıda olmasına dikkat edin. Daha sonra diğer elinizle sırtına (iki omzunun arasına) hafifçe vurun.
Daha büyük olan bebeği yüz üstü kendi dizinizin üzerine yatırın; öyle ki başı tamamen aşağı doğru gelsin. Daha sonra onun sinesinden tutarak diğer elinizle arkadan iki omzunun arasına birkaç defa vurun.
Not: Süt emme çağındaki bebeğin boğazına kaçmış bir cismi çıkarırken son derece dikkatli olmalısınız. Ancak boğazına tıkanmış cismi gördükten sonra parmağınızı kullanmalısınız. Zira rasgele parmağınızı bebeğin ağzına soktuğunuzda, boğazına tıkanmış cismi daha da geri iterek sıkıştırabilirsiniz. Bu işi yaparken parmağınızı hiçbir zaman direkt olarak bebeğin ağzına sokmayın. Parmağınızı bebeğin yanaklarının yanından ileriye doğru sürerek cisme ulaştırın ve onu çıkarın. Çocuğun rengi tamamen solduğu ve bayıldığı takdirde hemen ambulans çağırın. Doktorun müdahale edeceği anı bekleyinceye kadar da onun sırtına hafifçe vurun; böylece hiç olmazsa boğazındaki cisim hareket etmiş olur, azıcık nefes yolu açılır.
Nefes borusuna yabancı cismin girmesi
Küçük çocukları yemek esnasında asla yalnız bırakmayın.
Çam fıstığı, fındık vb. kuruyemişleri üç yaşının altındaki çocuklara vermeyin.
Küçük eşya ve oyuncakları bebeklerin ulaşamayacağı yerde bulundurun.
6. BÖLÜM SÜT VERMEK
Peygamberimizden (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:
“Birinin karnına haram lokma girdiğinde, göklerde ve yerde bulunan tüm melekler ona lanet okur; bu lokma karnında olduğu sürece Yüce Allah ona bakmaz. Her kim haram lokma yerse ilahi gazaba duçar olur; eğer tövbe ederse Allah tövbesini kabul eder, tövbe etmezse ateş ona layıktır.” [1]
[1] -Sevab’ul E’mal s.566
Ayetler ve Rivayetlerde Yemek
“Artık insan, yediğine de bir baksın.” [1]
“Ey insanlar, yeryüzünde helâl ve temiz olan şeyleri yiyin.” [2]
“Ey insanlar, size rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yiyin…” [3]
Kur’an ve İmamlarımızdan bizlere ulaşan hadislere göre, insan yiyeceğinin nitelik ve niceliğine dikkat etmelidir. Çünkü bu konu onun kişiliğinin şekillenmesinde son derece önemlidir.
Rivayetlere göre çoğu sıkıntıların, haksızlıklar ve zulümlerin, hatta düşman ordusunun Kerbela sahrasında İmam Hüseyin’in sözlerini dinlememelerinin sebebi “haram lokma” olarak tanımlanmıştır. Onun için helâl kazanç, humus ve zekât gibi mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi; annenin zahiri ve batini anlamda temiz yiyeceklerden faydalanması, salih evlatların oluşumu ve gelişiminde çok önemli rol oynamaktadır.
Bebek, annesi yoluyla beslendiğine göre; temiz, sağlıklı, salih, imanlı ve Ehlibeyt’i seven evlat isteyen bir anne, Allame Meclisi’nin “Hilyet’ül Muttakin” adlı eserine ve aynı şekilde Dr. Paknejat’ın “İlk Üniversite ve Son Peygamber” isimli kitabına veya beslenme konusunda yazılmış diğer kitaplara müracaat ederek İslam’a göre doğru beslenme yollarını öğrenmelidir. Biz bu konuda örnek olarak yaşanmış üç öykü anlatacağız. Bunların zımnında ise rivayetlerden veya büyük zatların sözlerinden elde ettiğimiz birkaç önemli noktaya temas edeceğiz.
[1] -Abese suresi 24
[2] - Bakara suresi 168
[3] - Bakara suresi 172
Sütün Çocuğun Terbiyesindeki Etkisi
Dostları ilə paylaş: |