MUKADDİME--------------------------------------------------------------------
İnsanlığın geleceği, kurtuluşu veya yok oluşu “Eğitim” düğümüne bağlıdır. Bu önemli mesele, ailenin kültür yapısı (anne, baba, kardeş, dayı, amca, hala, amca ve diğer yakınlar), eğitim aldığı çevre, yaşadığı muhit, iş çevresi, ülkenin siyasi hâkimiyeti, eğitimin derecesi ve düzeyine bağlıdır. Bu etkenler aynı düzeyde önemli, birbirleriyle irtibatlı olmakla birlikte, bazen de öbürünü tahrip ve yok edebilecek şekildedir.
Sonuç olarak bütün bu etkenler insanın eğitimi ve öğretiminden sorumludurlar. Fakat bunların arasında anne-baba etkeni, diğerlerinden daha fazla öneme sahiptir. Annenin rolünün ise tartışmasız, özel bir yeri vardır. Çünkü toplum bireylerinin ahlakı, annenin ahlakına bağlıdır. Annenin ahlaki, toplumsal ve kültürel çalışmaları, insanlık medeniyetini doğurmuştur. Bazen insanlığın çöküşünü bazen de ilerlemesini ve yücelmesini sağlayan bireylerin ilk öğretmeni annedir. Bu öğretmenin çocukları, dünyayı savaşa veya barışa götüreceklerdir. Savaşlar ve barışlar evin içinden başlar, sonra bütün dünyaya yayılır. Günümüzde toplumları olumlu veya olumsuz yönde etkileyen kişilerin aile yapılarına baktığımızda, bu gerçeği açıkça görebiliriz.
Anne babanın sorumluluğu, çocuğun yaşamı boyunca devam eder. Çocuk doğmadan önce eş seçimi dönemi, ilişki, nütfenin oluşması, hamilelik dönemi, doğum aşaması, çocukluk dönemi, ergenlik dönemi, gençlik dönemi, evlenme dönemi ve evlendikten sonra yardımcı olma yol gösterme dönemleri, anne baba için hassas ve sorumluluk isteyen dönemlerdir.
Bu dönemlerin içerisinde doğumdan önceki dönem üzerinde çok durulmuştur. Bunu, bir binanın temeline benzetmek mümkündür. Temeli eğri atılan binanın, daha sonra düzelmesi çok zordur. Kör, lal, sağır dünyaya gelen çocuğun düzelme şansına benzer.
Şu halde, çocuğun ilk ve en önemli eğitim sorumluluğu anne-babaya aittir. İlk andan itibaren “Salih Evlat” yetiştirmeye önem vermeli, İmam Ali’nin dediği gibi; İtaatkâr ve Allahtan korkan çocuklar yetiştirmeye çalışmalıyız.[1]
Bu hedefe ulaşmak için iyi bir beslenmenin yanı sıra, çocuğun görme ve duyma yoluyla beynine girecek zehirli görüntü ve seslerden çocuğu korumalıyız. Çirkin bir söz, pis bir görüntü, çocuğu doğru yoldan çıkararak, onu kirletmeye ve bedbaht etmeye yetebilir.
Çocukluk dönemi yaşamın temelinin kurulduğu dönemdir, bu yüzden önemi büyüktür. İnsan bir ömür, düşünceleriyle kendine yön verir. Düşüncelerin ve ahlaki yapının temelinin atıldığı dönem ise, çocukluk dönemidir.
Çocuğun doğduğu ilk haftalardan itibaren beşikte yaşadığı dönemlerde, sertlik, huşunet, sevgi, şefkat onun ruhunda etki eder.
Şu halde, “Salih Evlat” sahibi olmak için önce anne-baba ilim ve amel açısından layık insanlar olmalıdırlar. Çünkü onların söz ve hareketleri çocuğun niteliklerinin, adetlerinin, ahlakı erdemlerinin oluşmasında önemli etki bırakacaktır.
Bu esasa göre, Masum önderlerin sözlerinden ve tıbbın kazanımlarından salih bir evlada sahip olmak için gerekli olan bilgileri ve etkenleri bu kitapta toparladık. Hedefimiz evlenme niyetinde olan geçleri yönlendirmek, evli çiftlere salih evlat yetiştirmeleri için yol göstermek, bu tavsiyelere uyarak topluma sağlıklı, başarılı, faydalı, iftihar duyacakları çocuklar kazandırmalarına yardımcı olmaktır.
Elinizdeki kitabı daha iyi tanımanız için birkaç noktaya değinmek isteriz:
1- Bu kitap rivayetlere dayalı önerilere göre hazırlanmıştır. Bazı yerlerinde tıbbın tavsiye ettiği şeyler açıklanmıştır. Fakat burada asıl muhataplar, Peygamberimizin ve Masum önderlerin semavi sözlerine güvenen ve beşeri ilmin henüz bu gerçekleri tam olarak çözemediğine, sadece küçük bir miktarını anlayabildiğine kanaat getirenlerdir. İlmi gerçekler ışığında hareket etmek için oturup bekleyenlerin birçok kazanımlara ulaşamayacakları kesindir.
Şu halde aklın kesin hükmüne dayanarak, Masum önderlerin sözlerine güvenerek ve gönül vererek, bu tavsiyeleri yerine getirmeliler. Günümüz biliminin, beşer aklının bu gerçeklerin felsefesine akıl erdirememesi onları şüpheye düşürmemelidir.
2- Dini önderlerden nakledilen söz ve davranışlar sadece tavsiye niteliğindedir. Amelleri yapmayı zorunlu kılmaz ve şer-i bir teklif getirmez. Amelleri yerine getirmek bilinç düzeyi, güven, inanç, insanın fiziki ve ruhsal hazırlığına bağlıdır. Gücün yettiği kadar bu tavsiyeleri yerine getirilebilir.
3- Bu tavsiyelerden; dini tekliflerini yerine getiren, yüce Allah’ın emrettiği şeyleri yapan, haramlarından kaçınan insanlar faydalanabilir. Örneğin helal yoldan kazanç sağlayan, malının humusunu veren, öte taraftan rüşvetten, sahtekârlıktan, yanlış ve haram yollardan uzak duran bir insan için bu amellerin olumlu etkileri olacaktır.
4- Bu kitabı okuyanların, tavsiye edilen şeyleri yaparken ümitle korku arasında bir düşünceyle yerine getirmeleri önerilir. Ne isteklerinin kesin olarak yerine geleceği gururuyla hareket etmeli, ne de ümitsizlikle kendisini zorunlu hissederek yerine getirmelidir. Çünkü bu tavsiyelerin çoğu özellikle dua ve zikirlerin manevi boyutu vardır. Bunlar, zahiri hesaplar veya ilmi bulgularla ölçülecek şeyler değildir.
Yüce Allah’ın lütuf ve kerametine ümit dolu gözlerle bakmalı, yapılan tavsiyeleri yerine getirdikten sonra âcizane olarak, Yüce Allah’ın dergâhından “Salih Evlat” istemelidir. Şüphesiz ki O, her şeye kadirdir.
5- Tavsiyelere, doktor reçetesi gibi denilen şekilde ve zamanda amel etmeye dikkat edilmelidir.
6- Tavsiyelere amel edilirken normal şekli aşmamalıdır. Örneğin çocuğun güzel simalı olması için armut yenmesi tavsiye edilmişse; bu, ne kadar çok armut yenirse o kadar çocuğun daha güzel olacağı anlamına gelmez. Çünkü bazen bu aşırı davranışlar başka zararlara yol açabilir. Dua ve zikirler içinde aynı şey geçerlidir.
7- Tavsiyeleri fiziki ve ruhsal huzur, vicdani rahatlık içerisinde yerine getirmek gerekir. Yani tavsiyeler zorunluymuş gibi, kendisini mecbur hissederek ve zorlayarak yerine getirmemelidir. Çünkü bu durumda amellerin faydadan çok zararları olabilir. Özellikle de hamilelik döneminde annenin fiziki ve ruhsal sorunları, yok edici bir zehir gibi anne karnındaki çocuğa yansır. Şu halde tavsiyeleri, gücünün yettiği kadar ve kendi isteğiyle yerine getirmelidir.
8- Dua ve zikir gibi tavsiyelerin, çocuk üzerindeki etkisinin yanı sıra, annenin kendi davranış ve yaşamına olumlu yönde etkisi de olabilir. Kendi düşünce ve davranışlarını kontrol etmesine yardımcı olabilir. Onu kötü ve yanlış düşüncelerden uzaklaştırarak manevi yönünü güçlendirebilir.
9- Bu kitabın muhatapları konularına göre 3 guruptur:
a- Sadece kadınlar
b- Sadece erkekler
c- Hem kadınlar hem de erkekler
10- Zikredilen rivayetler şer-i hüküm (helal ve haram) konumunda olmadığı ve dinin temel inançlarını kapsamadığı için, senetleri çok dakik bir şekilde incelenmemiştir. Öte taraftan Masum önderler bu tavsiyeleri belirli bir zaman, mekân ve şartlar dâhilinde buyurmuş olabilirler ki, maalesef günümüze kadar tamamı ulaşmamıştır. Biz de gücümüz ölçüsünde, rivayet kitaplarında bulduklarımızı burada naklettik. Değerli annelerin ve babaların faydalanmalarını ümit ediyoruz.
Başarı Allah’tandır
Sima Mikhbor
[1] -İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Rabbimden güzel simalı, selvi boylu çocuklar istemedim. O’ndan söz dinleyen ve Allah’tan korkan çocuklar istedim.” (Biharu’l Envar, c.104, s.98, rivayet.66, bab.2)
Dostları ilə paylaş: |