Inlice Tarihi



Yüklə 332,67 Kb.
səhifə1/4
tarix21.10.2017
ölçüsü332,67 Kb.
#8657
  1   2   3   4

02.02.2011 - İnlice Tarihi | Mustafa Akar’ın Araştırmasıyla… Kendisine teşekkürlerimizi sunarız…

ÖNSÖZ

Türkiye Cumhuriyetini meydana getiren önemli kısımlardan birini köyler teşkil etmektedir. Türkiye için oldukça önemli bir yere sahip olan köylerimiz hakkında ne kadar bilgi sahibi olursak, kültürümüzü de o kadar çok yaşatma ve koruma şansına sahip oluruz.

İşte bu çalışmada Konya’nın Meram ilçesine bağlı İnlice Kasabası’nın yaşam biçimini, kültürel faaliyetlerini, yer altı ve yer üstü zenginlikleri, soysa ekonomik faaliyetleri ve coğrafi özellikleri gibi özelliklerini bir takım başlıklar altında incelemiş bulunmaktayız.

İnlice Kasabası bulunduğu yer ve aynı zamanda sıcak insanlarıyla kendi kimliğini hiçbir zaman kaybetmemiş bir kasabadır. Bizde bu çalışmayla İnlice Kasabasının örf ve adetleri, kültürel faaliyetleri gibi özelliklerinden bahsetmiş bulunmaktayız.

Bu kitabı oluştururken ve köyü araştırırken bize yardımcı olan başta İnlice Belediye Başkanı Şevket YUCA, köy muhtarı İsmail KUZGUN’A, köy marangozu Süleyman SUSAM’A ve emeği geçen tüm köy halkına teşekkür ederiz.

BİRİNCİ BÖLÜM

İNLİCE’NİN ADI:

Günümüzde İnlice kasabasına bu ismin verilmesi ile ilgili kaynaklarda açıklayıcı her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak; İnlice kasabası sakinleriyle yapılan görüşmeler sonucunda, köyün adının nereden geldiğine, bu ismi nereden aldığına dair çeşitli rivayetler tespit edilmiştir. 62 yaşındaki Nuri Çayır’ın anlattığı bu rivayetlerden birine göre; İnlice’nin adı İnceboğaz’dan gelmektedir. Rivayete göre Vaktiyle dereboğazına yani İnceboğaz denilen mevkiiye bir Yörük gelmiştir ve burayı çok beğenip yerleşmeye karar vermiştir. Bu yörüğe civar köylerde oturanlar nerede oturuyorsun diye sorduğunda O da “ İnceboğaz’da oturuyorum” diyerek İnlice köyünün bulunduğu yeri göstermiştir. Zamanla buraya başkalarının da yerleşmeye başlamasıyla halk arasında “incede, ince yerde oturuyorum” denilmiş ve bu isim son şeklini İnlice olarak almıştır.

Bir diğer rivayet ise şu şekildedir: Vaktiyle köye yerleşen Yörük civar köydekilere ben “ılıkça bir yerde oturmaktayım” demiş ve ılıkça zamanla İnlice’ye dönüşmüştür.

Belediye’de köyün kısa bir şekilde tanıtımının ve tarihçesinin yer aldığı kaynaktan edinilen bilgiye göre ise köy adını şu şekilde almıştır: kasabanın bugünkü yerleşim yerine ilk defa bir Yörük ailesi gelerek yerleşmiştir. Daha sonra da başka yerlerden gelen ailelerle hane ve nüfus artışı neticesiyle burası köy unvanını almıştır. Buna göre Yörük konakladıktan sonra etrafına bakarak dağlarla çevrili, orta yeri çukur bir alana yerleştiğini görerek, buraya ılık manasına gelen “ılıca” ve Yörük diliyle de “ünlüce” ismini vermiştir. Şive değişiklikleriyle de İnlice ismini alarak günümüze kadar gelmiştir.

Kasaba sakinleriyle yaptığımız görüşmeler sonucunda köyün adıyla ilgili elde ettiğimiz en ilginç rivayetlerden biri ise şöyledir: Köye yerleşen Yörük ailesi Dutlupınar mevkiinde sürüsünü otlatırken, Beyşehir tarafından bir bölük asker gelir ve orada mola verir. Komutan Yörük beyinden ayran ister. Yörük beyi bu kadar askere ayran yetiştirebilmek için pınar üzerindeki bir gölcüğün etrafını çamurla kapatır. İçine yoğurt dökerek ayranı hazırlar ve askerlerle kumandana ikram eder. Askerler kana kana ayranı içtikten sonra komutan; bu hizmet karşılığında Yörük beyinin bir isteğini yerine getirmek istediğini belirtir. Fakat Yörük beyi komutandan hiçbir şey istemez ancak komutanın ısrarlarına dayanamaz ve sürüyü göstererek; “sürümün kapladığı yeri isterim” der. Burası çevresi dağlık, çukur bir yer olduğundan komutan;” tamam, bu Ilıkça yer senindir” der ve Yörük buraya yerleşir. Ve yerleşilen yere Ilıkça denilmeye başlanılır. Zamanla bu isim İnlice olarak değişir.

Bunun haricinde köyün en dikkat çeken özeliklerinden bir tanesi de evlerinin çatısının çinko ile kaplı olmasıdır. İstisnasız köyün bütün evlerinin çatıları çinko ile kaplanmıştır. Bu sebeple İnlice köyüne “çinkolu köy” ya da “cingalı köy” de denilmektedir.

Köyün adıyla ilgili son rivayet ise şöyledir. Vaktiyle bir Osmanlı paşası köye gelmiştir. Köyde yaşayan Yörük paşanın askerini ve atını doyurmuştur. Bunun karşılığında paşa yörüğün bulunduğu toprakları ona vererek; köy için de “incinmesin incelsin” demiştir ve İnlice adı bu şekilde doğmuştur.

İNLİCE’NİN MENŞEİ

İnlice’ye ilk yerleşen kişinin Antalya tarafından gelen bir Yörük olduğu söylenmektedir. Hikâye göre İnlice’nin şuan bulunduğu bölgede bir yörük sürüsüyle durmaktadır. Oradan bir paşa yanındaki askerleriyle yörüğün bulunduğu bölgeden geçer. Paşanın kendisi ve yanındaki birlikleri acıkmıştır. Yörük paşaya askerleriyle birlikte konaklamasını ve hepsini doyurmayı teklif eder. Bunun üzerine paşa yörüğe askerinin atının fazlalığını belirterek ‘Benim askerim şu kadar, atım şu kadar. Sen beni doyuramazsın. Beni burada konaklattırma. ’der. Yörük de ‘Sen konakla ben askerini de atını da doyururum’ der ve bir kazana pilav döker.

Asker pilavı sabah akşam yer ama pilav bitmez. Atların önüne koyduğu saman ve arpada atları doyurur. Bunun üzerine paşa yörükten bir istediği olup olmadığını sorar. Yörük de karşı köyün sürüsünü o yana vardırmadığını söyler. Paşada bir keçi salar ve ‘Bu keçi nerden dönerse bu yörüğün hududu orasıdır.’der. Böylelikle Antalaya’dan bu yana gelen Yörük hudutları belirlenince bu topraklarda kalır. Daha sonra başka yerlerden insanlar buraya yerleşmeye başlar.

İNLİCE’NİN YERİ

İnlice’nin ilk iskânına dair elimizde herhangi bir belge bulunmamaktadır. İnlice’nin bugünkü yerleşim alanı, Konya - Seydişehir karayolunun sol tarafıdır.

İnlice’nin bugün bulunduğu yere ilk önce bir Yörük beyinin geldiği söylenmektedir. Yörük beyinin bu bölgeye yerleşmesinden sonra buranın nüfusu giderek artmıştır. İnlice köyünde su kaynaklarının bol olması, önemli karayolu üzerinde bulunması ve bu bölgede havanın ılık olması yerleşimi kolaylaştırmıştır.

İnlice köyü yakınlarında kervansarayın bulunması, eski dönemlere ait mağara ve mezar kalıntılarının yer alması bu bölgede eskidende yerleşimin olduğunu göstermektedir. Fakat yerleşimin kesin olarak ne zaman ve nerede olduğu bilinmemektedir.



Türklerden Önce İnlice Yöresi:

İnlice’ye ilk yerleşimin 1323 yılında Yörükler tarafından olduğu söylenmektedir. Yani İnlice’de ilk yerleşimi Türkler oluşturmaktadır .



Türk İdaresinde İnlice

İnlice Belediye Başkanı Şevket Yuca Bey´den aldığımız bilgilere göre kasaba 685 yıl önce 1323 yılında kurulmuştur. Köye sürüleriyle birlikte bir yörük ailesi gelerek yerleşmiştir. Köye ilk gelen bu yörük ailesinin kim olduğu hakkında bilgi mevcut değildir. Bahaddin Akgedik´ten aldığımız bilgilere göre köye ilk yerleşen sülalelerden Hocalar Sülalesi, Yemen tarafından gelerek yerleşmiştir. Antalya tarafında Teke Musalar Sülalesi ayrıca, Bekece´den Bekece Sülalesi ve nereden geldiği hakkında bilgiye ulaşamadığımız Bozkurtlar sülalesi köyün kuruluşunu oluşturur. Anadolu´da siyasi birliğin olmadığı beylikler döneminde Eşref oğullarına bağlı Beyşehri sancağında köy konumundaydı. Osmanlı döneminde de varlığını sürdürmüştür. Şevket Yuca Bey´den aldığımız bilgilere göre Beyşehir´de bulunan şeriyye sicillerinin yanmasıyla Osmanlı dönemi İnlice’si hakkında bilgiye ulaşabilmemiz mümkün değildir(Belge-1).



CAMİ

Sabur Cami

Sabur Cami İnlice’deki ikinci büyük camidir. Almanya’da çalışan Mehmet Şahin tarafından 1979 tarihinde yaptırılmıştır. Yaptırıldığından beri bir onarım görmemiştir.



İnlice Büyük Cami

İnlice Büyük cami köyün en eski ve en büyük camisidir. Ahmet Bozkurt’un söylediğine göre camii yaklaşık 350-400 sene yapılmıştır. Caminin yapı malzemesinin en başta çamurdan olduğu söylenmektedir. Daha sonra cami bir onarımdan geçmiştir ve bu onarımda taşlardan yararlanılmıştır. Kullanılan bu taşlar Konya- Seydişehir yolunda bulunan Selçuklulara ait bir kervansaraydan getirilmiştir. Camide ki en son onarım ise 1958 yılında olmuştur. Bu onarım da dönemin belediye başkanı Kadir Menekşe’nin katkıları olmuştur. Köylüden para toplanmış parası olmayanlarda koyun keçi vermiştir. İnlice halkı birlikte çalışarak caminin onarılmasın da katkıda bulunmuşlardır.

Caminin doğuda ve kuzeyde olmak üzere iki girişi vardır. Camide farklı bölümlerde yer alır. Bu bölümlerden sermafer yaşlılar için yapılmıştır, caminin girişinde sağ tarafta bulunmaktadır. Bir diğer bölüm ise kadınların kullandığı bölümlerdir bu bölümde caminin girişinde sol tarafta bulunur.

EĞİTİM KURUMLARI:

Belediye kaynaklarından alınan bilgilere göre; İnlice kasabasında ilkokul 1931 yılında açılmıştır ve bu tarihten önce çocukların eğitim almalarını sağlamak amacıyla her hangi eğitim- öğretim faaliyetinin yapıldığı bir kurum tespit edilememiştir. 1931 yılına kadar çocukların sıbyan mektebinde ve de gençlerin zaviyelerde eğitim gördüklerine dair her hangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bununla birlikte 1931 yılında ilkokul açılana kadar, çocuklara köy odalarında okuma yazma bilen kişiler tarafından okuma yazma ve kuran bilen kişilerce de kuran dersleri verildiği tespit edilmiştir.

Kaynaklardan ve kasaba sakinlerinde edinilen bilgilere göre 1931 yılında açılan ilkokul, 1958- 1959 yılına kadar hizmet vermiştir ve böylece köydeki çocukların ciddi anlamda eğitim- öğretim hayatı başlamıştır. Köyün ilkokulu şimdiki belediye binasının hemen altındaki futbol sahasının olduğu yerde bulunmaktaydı. Köyün tam merkezine inşa edilen, 3 sınıflı ve oldukça küçük olan bu okulun yapımında köy halkının büyük desteği olmuş, çocuklarının iyi bir eğitim almasını isteyen ebevyler okulun yapımı için maddi manevi desteklerini ortaya koymuştur.

1931 yılında açılan Yaklaşık 70 öğrencisi bulunan ilkokulun ilk öğretmeni kayıtlara göre Selahattin Kemali’dir. Selçuk Üniversitesi’nde öğretim elemanı olarak görev yapan Zekeriya Bülbül ise 15 Eylül 1971 tarihinde İnlice köyünde görev yapmaya başlamıştır.

Bu okulun fiziki özellikler açısından yetersiz kaldığının anlaşılmasıyla birlikte okul yıkılmış ve yerine 1958- 1959 senesinde; bugün eğitim- öğretim faaliyetinin yapıldığı ilkokul açılmıştır. Ortaokul da açılmış olup bazı yıllar kapalı kalmıştır. 1994 Eylül ayında ilkokul ve ortaokul belediye başkanının destekleriyle ilköğretim okuluna dönüştürülmüştür ve İnlice İlköğretim Okulu adını almıştır.

1994 yılında 8 yıllık ilköğretime dönüştürülen okul halen ilköğretim okulu olarak hizmet vermektedir. 1998- 1999 öğretim yılında taşıma merkezi olmuştur. Yatağan köyünün 4.5.6.7. ve 8. sınıf öğrencileri ile Hasan şeyh Köyü’nün bütün öğrencileri İnlice İlköğretim Okulu’na taşınmaktadır.

Okulun fiziki özelliklerinde en dikkati çek özelliği tek katlı ve sınıfların çok küçük olmasıdır. Bunun sebebi 5 dersliği olan okulun ilköğretime dönüştürülmesinden sonra sınıf sayısının yetersiz kalması sebebiyle bazı sınıfların ikiye bölünmesidir. Böylece okulda 8 derslik oluşturulmuştur. Okulun derslikleri yeterli olmadığı halde şartlar zorlanarak taşıma merkezi haline getirilmiştir.

İnlice ilköğretim okulundan 2006- 2007 öğretim yılına kadar 1. kademede 71, 2. kademede 191 olmak üzere toplam 262 öğrenci mezun olmuştur. Şu anda okulda Hasanşeyh ve Yatağan köyünden gelen öğrenciler de dahil olmak üzere toplam 195 öğrenci eğitim görmektedir. Bunlardan 103 tanesini kız öğrenciler oluştururken erkek öğrencilerin sayısı 92’dir. Okulda 4 tane okul müdürü, 1 tane müdür yardımcısı bulunmaktadır. Ayrıca okulda; 5’i sınıf 2’si branş öğretmeni olmak üzere toplam 7 öğretmen görev yapmaktadır.

Kasabada ilköğretimden sonra öğrenimine devam eden çok az öğrenci vardır. Çok az öğrenci ortaokulu ve liseyi bitirir. İnlice İlköğretim Okulu’nda 2006- 2007 eğitim- öğretim yılında mezun olan sadece 1 kız ve 1 erkek öğrenci liseye kayıt yaptırmıştır. İlköğretimden sonra genelde aileler çocuklarını kuran kurslarına göndermektedir. Ayrıca köyde bugüne kadar sınav kazanan bir öğrenci mevcut değildir.

Okulun en büyük sorunu ise binanın öğrenci kapasitesi kapasitesine yetersiz kalmasıdır. Aynı zamanda 2007- 2008 öğretim yılı için Türkçe, Sosyal Bilgiler, Matematik ve Beden Eğitimi öğretmenlerine ihtiyacı vardır.



MEDRESE

Henüz tam olarak yeri bilinmiyor olsa da yaptığımız görüşmeler sonucunda İnlice Medresesi’nin Konya merkezde bulunduğu yer olduğu söylenmektedir. Medrese İliceli (İnlüce) Medresesi olarak bilinmektedir.

Yaptıranın kim olduğu kesin bilinmiyor. Ama 1855-1939 yılları arasında yaşamış olan İnliceli Musa Efendi, İnliceli Ziya Efendi ve oğlu Bahaeddin Efendi gibi inliceli müderrislerin bulunuyor olması medresenin bu müderrislerden biri tarafından kurulmuş olabileceği ihtimalini doğurmaktadır. Musa Efendi’nin kurucusu ve ilk görev alan kişi olduğu yüksek ihtimaldir. Diğer bir ihtimal ise medresenin daha önce başka bir adının olması fakat burada İnliceli müderrislerin görev almasıyla inliceli medresesi olarak anılması ihtimalidir. İnliceli medresesi vakıflarla ilgili resmi kayıtlarda olduğu halde salnamelerde bulunmamaktadır. Buda 1901 den sonra isim değiştirdiğini yada kurulduğunu düşündürmektedir

OKUL

İnlice de eğitim daha önce medresede verilirmiş. Medrese yıkıldıktan sonra şu anki belediye binasının güneyinde üç sınıflık bir okul yapılmıştır. Eğitim bir süre burada devam ettikten sonra eğitim için yetersiz gelince 1994 de şu anki okul binası yapılmıştır. 1994’ ten bu yana da eğitim son yapılan binada devam etmektedir.

İnlice taşımalı eğitim merkezidir. İnlice’nin çevresinde bulunan Yatağan ve Hasanşeyh köylerinden öğrenciler getirilip İnlice de eğitim görmektedir.

KURAN KURSU

28 Ağustos 1984 tarihinde ilk resmi açılışı yapılmıştır. O E /B-2 sayılı resmi yazıyla resmiyet kazanmıştır. Meram müftülüğüne bağlıdır.

Şuan ki Kuran kursu öğreticisi Şule Öztürk’tür. Van merkezden İnlice’ye naklen atama yoluyla 1 ocak 2008 tarihinde göreve başlamıştır.

Kursta şuan 33 öğrenci bulunmaktadır. 1 Kuran kursu öğreticisi ve 1 gönüllü yardımcı hoca Havva Yuca bulunmaktadır.

Kurs 8:30 ve 13 saatleri arası hizmet vermektedir. Dersler 8:30 dan 11 e kadar aralıksız devam etmektedir. 20 dk çay arası teneffüs yapılmakta 11:20 den 12:30 a kadar tekrar ders yapılmaktadır. Aslında resmi prosedüre göre 13 e kadar ders yapılmalı ama öğrencilerin çoğu evli bayanlar olduğu için bu kurala vakitlerinin sınırlı olması açısından uymamaktadırlar.

Kutra 5 ders bulunmaktadır.

Haftada 15 saat kuran dersi 1 saat itikat yani inanç esasları, 1 saat ahlak yani İslam dini ahlak kaideleri, 1 saat siyer yani Peygamberimizin hayatı, olmak üzere toplam haftada 21 saat ders verilmektedir

Köyde 59 yaşından 15 yaşına kadar öğrenci bulunmaktadır. 35-40 yaş öğrenci yoğunluktadır. Çok gayretli ve çalışkan öğrenciler bulunmakta ve köyün dini eğiliminin son derece iyi olduğu hoca tarafından dile getirilmektedir.

Mayıs ayının sonunda bir hatim töreni yapılacaktır. Bu törende öğrenciler büyük urba denen kıyafeti giymektedirler. Törende tiyatro skeç ilahi korosu etkinlik yapacak kuran dinletisi sunulacaktır.

Öğrenciler müftülük tarafından gönderilen bir sınav komisyonu tarafından sınava tabi tutulacaklardır. Başarı durumuna göre pekiyi iyi orta geçer ve başarısız dereceleri ile belgeler verilecektir. 5 dersten soru sorulacak. Kuran tecvit ezber ve mahreç olarak uygulama sınavları da olacaktır.

Kuran kursu 3 sınıf 1 müdür odası ve lavabolardan oluşmaktadır. Sobalı ve tüm resmi prosedür uygulanmaktadır. Demir baş eşyaları kursun tamdır. Kuran kursunun lojmanı yoktur. Erkek kuran kursu da yoktur. Erkek çocuklar yazın okutulmaktadır.

KÖY ODALARI

Eskiden İnlice hac yolu üzerindeymiş. Hac yolcuları önce Mevlana türbesini ziyaret eder sonra hacca giderlermiş. Bu yüzden inlice köyündeki köy odalarında konaklayan misafir eksik olmazmış. Bu odalar ulaşım aracı olarak kullanılan hayvanların da barınabileceği biçimde yapılmıştır. Bu odalar 2 katlı olup altı hayvanların barınması için ahır üstüde tek oda şeklindedir. Taştan yapılardır.



Köy Odalarının Fiziki Özellikleri:

İnlice’de köy odaları genellikle kerpiç yapılardır.Bu odalar iki katlı olup, alt katta gelenlerin at ve eşeklerini bağlayacakları yerler bulunmaktadır.Üst kat iki bölüme ayrılmıştır.Bir tarafta salon bulunur.Diğer bölümde ise ayakkabılık ve lavabo bulunmaktadır.Üst kata bir merdivenle çıkılmaktadır.Salona girilirken ayakkabının bulunduğu holden geçilmektedir.Salon girişinin hemen sağında yatak ve yorganların bulunduğu gömme şeklinde bir yüklük bulunmaktadır. Ortada ısınmak için kullanılan soba bulunmaktadır. Köy odalarının tavan kısmı tahta yani keresteden yapılmıştır.Pencereler genellikle dikdörtgen şeklindedir.Pencere kenarlığındaki iç eşik büyüktür.Çatının üstü ise bütün İnlice’de olduğu gibi sacdan yapılmıştır .



Odaların Kullanılışı

İnlice Belediye başkanı Şevket Yuca Bey’den aldığımız bilgilere göre İnlice eskiden hac güzergâhı ve ayrıca ipek yolunun kılcal damarı konumundaydı. Antalya’dan gelen hacılar ve tüccarlar köyün dışındaki kervansarayda ağırlanır, her türlü ihtiyacı köylülerce görülürdü. Hacılar köyden ayrılarak Konya’da Mevlana hazretlerinin türbesini ziyaret eder oradan da hacca giderdi. Tüccarlar ise bu hana bağlantılı olarak Ankara yolu üzerindeki Horozlu Han üzerinden ipek yolunun ana güzergahına geçiyorlardı. Zamanla kervansaray tahrip edilip ihtiyacı karşılayamayacak düzeye gelince halktan sekiz on kişi bir araya gelip odaları oluşturmuşlardır. On üç tane oda oluşturulmuş fakat bunlar zaman içinde tahrip olup yıkılmıştır. Şu anda kullanılabilen üç oda kalmıştır. Oda tapu kadastroya geçirilirken belediyenin üzerine kaydediliyordu. Çünkü Hacıhasanların odası Vereseri Bahaddin Akgedik’in söylediklerine göre tapunun Vereserde olması halinde Vereser öldüğünde çocukları odayı ev niyetine sahiplenip kullanabilme olasılığı bulunuyordu Kullanılabilen üç odanın mevkileri şu şekildedir: Hacıhasanların Odası belediyenin yanında bulunur. Ömerçavuşların Odası köyün aşağı kısmındaki köprünün yanında bulunur. Karagözlerin Odası ise Hacıhasanların Odasının yukarı kısmında az ilerisinde bulunur.

Odalar genellikle bayramlarda kullanılır, gelen misafirlere açılırdı. Bayramlarda bayram namazından çıkıldıktan sonra odalarda topluca yemek yenir, dualar edilirdi. Yemekleri herkes evinden getirirdi. Gelen misafirler gelince malı yahut atıyla geldiklerinden odalar iki katlı yapılmıştır. Ahır kısmına misafirler hayvanlarını koyarlardı. Misafirin ihtiyacı genelde köy odasına en yakın haneden karşılanır, bu hane de genelde odanın vereseri olurdu. 1956’da belde belediyeliğin kurulmasından sonra odalar yavaş yavaş işlevini kaybetmiştir. Misafirlerle belediye ilgilenmektedir. 1990´dan sonra ise misafirler genelde muhtarın evinde konuk olurlar. Odalar günümüzde bayramlarda açılmamaktadır. Nadiren misafirlere açılmaktadır.

Köyün İdare Merkezi

Köyün eski muhtarlarından Bahaddin Akgedik’le yaptığımız görüşmede İnlice belediyelik olmadan önce şu andaki belediye binasının arka kısmında köyün en eski odası bulunmakta ve bu oda muhtarlık bürosu olarak kullanılmaktaydı. Köyle ilgili her türlü iş buradan yönetilmekteydi. 1956’da oda İller Bankasının belediye binası yapmak amacıyla işçilerine yıktırmış ayrıca binanın yerleşkesindeki Mehmet Kuş’un evini istimlak ederek yıktırmış bugünkü belediye binası oluşturulmuştur. Buraya yapılmasındaki amaç köy odasının burada olmasından dolayı köy merkezinin bu çevreye toplandığını ve en uygun yerin burası olduğu için çok harap haldeki köy odası da işlevini kaybedeceği bu sebeple odanın yıkılarak belediye binasına daha geniş yerin açılması sağlanması düşünülmüştür.

Belediye binasında şu anda Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığı ve Köy Tarım Merkezi bulunmaktadır. Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığında köy halkından toplanan aidatla bekçilik yapan bekçibaşı ve bekçi bulunmaktadır. Bunlar asgari ücret düzeyinde aylık alırlar. Köy halkı bekçibaşı ve bekçi istememektedir. Halkın düşüncesi “Topraklarımızı zaten biz kendimiz koruyoruz. Bu sebeple bekçiye gerek yok” düşüncesidir.Köy tarım merkezinde ise 2 sene önce atanmış ziraat mühendisi bulunmaktadır. Belediyelik kuruluşundan günümüze başkanları şunlardır:

Hacıhasanların Odası

Hacıhasanların odası Vereseri Bahaddin Akgedik’ten edindiğimiz bilgilere göre Hacı Hasan Akgedik köy kurulacağı anda Yemen’den İnlice’ye göç ederek yerleşmiş ve evlenmiş. Daha sonra kendi adıyla geçen odayı yapmış. Bu sebeple odanın yapılış tarihi bilinmez.1956’dan önce belediyenin arkasında köy muhtarlığı olarak kullanılan köyün en eski odası bulunurmuş. Bu oda belediye binası yapılmak amacıyla binayı yaptıran İller Bankası adına işçiler yıkmıştır. Muhtarın odası yıkılınca köyde en eski oda olarak hacıhasanları odası kalmış. Hacı Hasan, odayı yaptırırken köyden vatandaşlar – bunların kim olduğu hakkında bilgiye ulaşamadık tahminen köye ilk gelen sülalelerdendir- odanın yapılmasında benim de katkım olsun, ben de bir taş koyayım amacıyla maddi ve işgücü anlamında yardım etmişlerdir. Bu kişilere Vereser denilmiştir. Vereser şimdi odanın kapısını açan kişiye denilir. Şu anda Vereseri Bahaddin Akgedik’tir. Vereserlik babadan oğula geçmektedir. Vereser odanın kapısını istediği kişiye açar istediğine açmaz. Odanın kullanım hakkı tamamen Vereser’e aittir. Ancak tapusu belediyeye aittir.

Bahaddin Akgedik odanın harap halde babasından geçtiğini söylemektedir. Restorasyonunu Akseki tarafından gelen ayakkabıcılara yaptırdığını belirtmektedir. Daha önceden de Bahaddin Akgedik’in bilgileri dahilinde restore edilmemiştir. Odanın restore edilen kısımları şu şekildedir:

Odaya girişte karşı pencerede eskiden köy ocağı bulunmaktaymış. Ocağın bacası hala çatıda durmaktadır. Bu ocağı yıkarak pencere açtırmıştır. Şu anda askılık olarak kullanılan tarafta direkle kiriş bulunmaktaydı. Bunlar iptal edilmiş, odanın çatısındaki ilk yapıdan kalan ağaçlar sökülerek tavan yenilenmiştir. Odaya dışarıdan girilen “pabuçluk” kısmının tavanının ilk yapıdan kalma ağacı Bahaddin Akgedik’e göre muhafaza edilmiştir. Şu anda yüklük olarak kullanılan bölüm, ahırdan odaya direk olarak içten çıkılan merdiven kısmıymış. Odaya şimdiki merdiven yapılarak kapı açılmış ve ahırdan odaya çıkılan merdiven iptal edilmiştir. Eski giriş ise yüklük haline getirilmiş. Bunun bir amacı olmadığını söyleyen Bahaddin Akgedik amacın sadece hayvanların yanından odaya direk çıkılmasını önlemek olarak bahsetmiştir. Odaya girişte sol tarafta “baca” denilen yer vardır. Küçük bir dolap halinde olan yer Vereserinden öğrendiğimize göre odanın kaba inşaatı yapıldığında amaçsız bırakılmış ve sonradan dolap şekline dönüştürülmüştür. Burada tek amaç yapıyı yapan yapar sonraki Vereserler bunu en iyi şekilde nasıl değerlendirirse değerlendirir. Çatı da sonradan yapılmış saç çatıdır. Eskiden çatı yokmuş. Yerine toprak dam varmış. Bu da daima akarmış. Odanın tuvaleti de eskiden yoktu. Tuvalet olarak karşıdaki mektebe ya da caminin tuvaletine gidilirdi. Restorasyon sırasında odanın yanına tuvalet de inşa edilmiştir. Diğer odalar gibi bu oda da taş yapı ve iki katlıdır. Bahaddin Akgedik taşların dağlardan getirildiğini söylemektedir. Fakat hangi mevkiden getirildiği hakkında bilgisi bulunmamaktadır. Tahminimiz odur ki bu taşlar handan getirilmiştir. Çünkü incelendiğinde taşlar oldukça düzgün kesilmiş ve az oranda aşınmıştır. 15 sene evvel restore ettirdiğini söyleyen Vereser, odanın 10 yıldır bayramlarda kullanılmadığını söylemektedir. Vereserlik kendisine geçtiğinden bu yana odada doktor, mühendis, öğretmen gibi belirli statüdeki insanları misafir ettiğini tekrar gelen olursa bu kişilerde insanları misafir edebileceğini Apdal, Çingene gibi kişileri misafir etmediğini ve etmeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca kendi Vereserliği döneminde az olmakla birlikte malı yahut hayvanlarıyla gelen misafirler konaklayacağı süre içerisinde ahırda malını yahut hayvanlarını muhafaza etmiştir. Eskiden malı ve hayvanıyla gelen çok olduğundan ve odaya çıkış ahırdan olduğu için oda çok kirlenmiştir. Bu amaçla vereser merdiveni dışarı almıştır. Gelişmiş ulaşım sayesinde Eskisi gibi köye gelenler köy odasında kalma ihtiyacı duymazlar. Buna biayen Bahaddin Akgedik de hayvanı ya da malıyla gelenin döneminde çok az olduğunu söylemiştir.Eskiden bu yana köy halkı da gelen misafirlerin ihtiyaçlarını karşılamakla birlikte çoğunlukla yan taraftaki Hacıhasanların evinden karşılanırdı.

Eskiden bayramlarda bu odada yemek yenir, bayramlaşılır, sohbet edilir, misafir ağırlanırdı. Hatta eskiden imamlar bu odayı kuran kursu olarak kullanıp çocuk okutmuştur. Ayrıca köyü ilgilendiren bir olay da bu odada olmuştur. Bahaddin Akgedik’in anlatımına göre eskiden dağlarda eşkıyalar varmış. Bunlar dağda mektupla köye haraç istediklerini bildiriyorlarmış. Haracı sık sık istiyorlar göndermezsen de acımadan vuruyorlarmış. Bir gün Bulumya civarında dağda eşkıyalar mektup yazarak haraç istediklerini belirtmişler. Köylünün gençleri de bu odada toplanıp eşkıyaları öldürmeye karar vermiş. Haraç vermek için buluştukları Tekegüney’de toplanarak tüm eşkıyaları öldürmüşler.

Bahaddin Akgedik eski bayram duyarlılıklarının olmadığı için bayram kullanımlarına açmadığını belirtmektedir. Oda şimdi sergisiyle durmakta ve nadiren misafirlere açılmaktadır.



Kaşıkçıların Odası

2 katlıdır. Altı ahır üstüde tek oda şeklindedir. Yaklaşık 45-50 sene önce yapılmıştır. Şuan Mustafa Akbaba ilgilenmekte ve bakımını yapmaktadır. Şuan içinde eşya yoktur ve oldukça bakımsızdır. Eskiden bu odada medreselerden hoca getirtilip kuran okutulurmuş. Başka yerlerden yağ, çıra, bakır kap kacak satmaya gelir hem burada konaklarlar hem de mallarını sergilerlermiş.

Hüseyin bozkurt eskiden bayramlarda odalara yakın oturan komşular toplanırlar ve giden yemekler götürürmüş. Bamya kuru fasulye yoğurt ve bamya çorbası bulgur pilavı kayısı erik ve üzüm hoşafı gibi çeşitli yemekler giderlermiş. Yemeğe ilk büyükler oturup yerlermiş. Sonrada sofra duası yapılır ve bayramlaşılırmış. Sonra da gelenler dağılırmış.

Günümüzde ise ulaşım imkânlarının artmasıyla bu odalar kullanılmamaktadır. Çoğu bakımsız ve eşyasızdır. Sadece köyde 1 oda bakımlı eşyalı ve kalınabilir niteliktedir.



MESKENLER

İnlice deki evlerde taş kullanılmıştır kerpiç yapılara rastlanmamaktadır. Bu kullanılan taşlar Seydişehir’e bağlı Saracık korosundan getirilmiştir. Bunun nedeni köyün çevresinde ev yapımında kullanılan taşların bulunmamasıdır. Evlerin çatıları çinkodan yapılmıştır, çinkonun altına kavak ağacından kestikleri parçaları koymaktadırlar bu ağaçların üstüne de çinkolar yerleştirilmektedir. Çinko köyün genelinde çatı malzemesi olarak kullanılmıştır(Resim-4). İnlice deki eski yapılar iki katlı olup evin alt katı ahır, samanlık olarak kullanılmaktadır. Üst kat ise köylünün yaşamını sürdürdüğü yerdir . Evlerde genelde üç oda bulunmaktadır, bütün odalar eskiden “çardak” adı verilen günümüzde de salon adı verilen bir bölmeye açılmaktadır. Mutfak evin içinde yer almaktadır, banyo ise evlerin büyük çoğunluğunda odaların birinde bulunan yüklüğün içinde yer almaktadır ancak bazı evlerde banyo ayrı yerdedir. Günümüzde ise yapılar eskilerde olduğu gibi iki katlı olup yapı malzemesi olarak tuğla ve beton kullanılmıştır .

Yeni yapılan evlerin altı depo olarak kullanılmaktadır, samanlık ve ahır ise evin yan tarafında yer alır . Ayrıca banyo ve tuvaletin bir arada olduğu evlerde vardır(Resim-5).

İnlice deki evlerin bir başka özelliği ise eski yapıların birbirine yakın olmasıdır. Bunun nedeni İstiklal Savaşı sırasında köyün erkeklerinin cepheye gitmesinden dolayı yalnız klan köyün kadınları korkmuş ve birbirlerine destek olmak amacıyla evler yakın yapılmıştır. Günümüzde ise bunun tam tersi bir durum vardır evler arsında mesafe vardır .



SARNIÇLAR

Kasaba sakinlerinden edinilen bilgilere köyde çok sayıda olmamakla birlikte 4 tane sarnıç bulunmaktadır. Sarnıçlardan ikisi köyün içinde ikisi de köyün çevresinde bulunmaktadır. Sarnıçlarının hiçbirisinin yapılış tarihi bilinmemekle birlikte en eskisinin 150 yıllık olduğu söylenmektedir.

Sarnıçların hiçbirisi bugün amacı dâhilinde kullanılmamaktadır. Hiç birisinde su bulunmamakla birlikte bunlardan iki tanesi içine girilemeyecek kadar kötü durumdadır. Diğer iki sarnıç ise etrafında yaşayanların özellikle patates ve elma gibi tarımsal ürünlerini koydukları bir kiler şeklini almıştır. Sarnıçların bu şeklide kullanılmasının sebebi sarnıçların içinin adeta buzdolabını andıracak kadar soğuk olmasından ileri gelmektedir. Böylece sebze ve meyveler uzun süre tazeliğini korumakta ve satılması için uzun süre bekleyebilmektedir. Fakat sarnıcın içi çok fazla rutubetli olduğundan küflenmelere ve elmaların üzerinde lekeler oluşmasına sebep olmaktadır. Ama yine de köylü ürünlerini uzun süre saklayabildiği için sarnıçları bu amaçla kullanmaktadırlar.

Sarnıçların zeminine; bir insanın geçebileceği yükseklik ve genişliğe sahip aşağıya doğru uzanan 5,6 basamaktan inilmesiyle ulaşılmaktadır. Sarnıçların içinin genişliği yaklaşık 5 metre yüksekliği ise 2,5 metre kadardır. Sarnıçların içi betonla sıvanmış olup nemden dolayı rutubet oluşmuş ve bazı kısımlarda sıvalar dökülmüştür. Dış kısım ise taştan yapılmış, aynı zamanda üst kısımları toprakla örtülmüş durumdadır.



MEZARLIK

Mezar köyü ortandan ayıran Acıalma deresinin karşısında yer almaktadır. Mezarın hangi tarihten beri var olduğu bilinmemektedir(Resim-7). Geniş bir alan kaplamaktadır. Daha önceleri diğer köylerin ölüleri de bu mezarlığa gömülürdü. Mezarın ortasından geçen su kanalı mezarların bir çoğunu tahrip etmiştir. Mezarın tahrip olunan bazı yerlerine köy halkından bazı aileler ekin ekip mezarlığın bir kısmını tarıma açmıştır. Ayrıca köyün çeşitli mevkilerinde bulunan tatlı su çeşmelerine Asar tepesinden getirilen mezar kapakları ters çevrilerek yalak olarak kullanılmıştır.hemen hemen her büyük çeşmede bulunan bu mezarların Antik Yunan yada

Bizans dönemine ait olduğu söylenmektedir. Ayrıca köyün 5-6 km dışında bulunan yıkık handan getirilen mezar taşlarına da rastlanmaktadır.

KERVANSARAYLAR / HANLAR

Şehirlerarasında, kervanların konaklamaları için, belirli mesafelerde inşa edilen yapıların büyüklerine kervansaray, şehirdeki konaklama ve ticaret merkezlerine ise han denilmektedir. Böyle olmakla birlikte halk kervansarayı han olarak da ifade etmektedir.

Bilinmeyen Bir Selçuklu Kervansarayı: Yıkık Han

Yeni açılan Konya – Seydişehir Karayolu üzerinde, Konya’ya 44 km. uzaklıkta Erankaya Köyünü 4 km. geçtikten sonra, yolun solunda ve bir vadi içerisinde bulunmaktadır(Resim-8). Dıştan dışa 16.90 × 36.50 m. ölçülerindeki yapı kuzeydoğu – güneybatı yönünde inşa edilmiştir. Yapının günümüze kadar yol tarafında bulunan ve yaklaşık 3.50 m. Yüksekliğinde olan kuzeybatı duvarı genel olarak sağlam kalabilmiş, diğer kısımları ise tamamen yıkılmıştır. Yalnız beden duvarının temel izleri büyük ölçüde diğer yönlerde de izlenebilmektedir. Bu günkü mevcut duvar moloz taş örgülü olup, kireç harçlıdır. Yalnız duvarın üst kısımlarının bazı bölümlerinde kesme taş kaplamanın bulunması ve duvarda mevcut taşların devamı niteliğinde izlere rastlanılması, mevcut duvarın tamamen kesme taş ile kaplı olduğunu göstermektedir. Kesme taşların bazılarının devşirme malzeme olduğu görülmektedir. Mevcut duvarın iç yüzeyinde kemer veya konsol izleri bulunmamaktadır.

Yapının iç kısmı, üst örtü ve yan duvarların göçmesi sebebiyle tamamen dolmuştur. Yalnız zeminde ve duvarda görülen bazı izler, eserin iki bölümlü olduğunu gösterir. Her iki bölümün duvarında birer adet boşluk söz konusudur. Günümüze kadar sağlam olarak ulaşabilen duvardaki boşluk yıkılma ile ilgili olmakla birlikte, daha fazla tahrip olan bölümdeki boşluk konusunda fikir yürütmek zordur. Aynı şekilde mevcut duruma göre yapının avlu girişi ile ilgili olarak da kesin bir şey söylemek zordur.

Yapının inşa tarihini yansıtacak her hangi bir yazılı belge mevcut değildir. Fakat mevcut kalıntılar ve yapının plan şeması erken bir tarihe işaret etmektedir. Bize göre yapı Anadolu Selçukluları döneminde inşa edilmiştir. Bu durumda Anadolu Selçukluları döneminde Konya’yı güneybatı ya bağlayan yeni bir kervan yolunun daha mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır. Güzergâhta henüz başka bir kervansaray tespit edemediğimiz için bu yol ile ilgili kesin bir yargıya varmak mümkün değildir.

Kervansarayın yaklaşık 3 km. kuzeybatısında, İnlice kasabasından 5 km. önce, Ağaevler mevkiindeki geç döneme ait bir çeşmede, aynı zamanda ayna taşı olarak kullanılan taşa kabartma olarak yazılan beş satırlık Arapça kitabe bulunmaktadır. Kitabede geçen bilgiler Selçuklu dönemini vermekle birlikte, kitabenin bir bölümünün tahrip olması sebebiyle, nasıl bir yapıya ait olduğu kesin olarak anlaşılamamaktadır. Yalnız çevrede herhangi bir yerleşim yerinin veya Selçuklu dönemine ait her hangi bir eserin bulunmaması, kitabenin kervansaraya ait olduğunu düşündürmektedir.

Kitabenin Türkçesi: Mallarınızı iyilik yaparak koruyunuz. Müminlerin emirinin yardımcısı, fetih sahibi dünya ve dinin sultanı büyük sultan Kılıç Arslan oğlu Keyhüsrev zamanında sırf Allah’ın rızasını kazanmak ve sırf yüce Allah için Allah’ın affına ve yardımına muhtaç fakir kul Büyük emir Abdullah oğlu Hace…………bu…………….imar edilmesini emretti. Altıyüz. …………..yılının aylarında.

Kitabede ismi geçen 2. Kılıçarslan’ın oğlu 1. Gıyaseddin Keyhüsrev iki defa tahta çıkmıştır. Bunlardan birincisi 1192 – 1196, ikincisi ise 1205 – 1211 tarihleri arasıdır. Kitabenin yapı ismini veren bölümü ile tarihini gösteren kısmı tahrip edilmiştir. Bu kitabenin 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in birinci saltanat dönemine mi, yoksa ikinci saltanat dönemine mi ait olduğunu kesin olarak ifade etmek zordur. Konya çevresindeki tarihi bilinen mevcut hanlara baktığımız zaman, bunların hiç birinin 1200 yılından önce yapılmadığı anlaşılmaktadır. Yalnız Şemseddin Altunapa’nın 1202 tarihli vakfiyesinde bir kervansaraydan bahsedilmektedir ki, bu eserin Konya Akşehir güzergâhındaki Argıthanı olduğu ifade edilir. Yine aynı şahsa verilen bir diğer kervansaray ise, Konya – Eğirdir kervan yolu üzerinde bulunan ve günümüze kadar ulaşabilen Altınapa Hanıdır. Bu sebeple biz söz konusu kitabenin Yıkık Hana ait olduğu ve 1200 yılından sonra yapıldığı düşüncesindeyiz. Bu durumda yapıyı 1.Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanat dönemi olan 1205 – 1211 yılları arasına tarihlemek gerektiğini ifade ediyoruz.

Yapının plan şeması ve ölçüleri Konya çevresindeki birçok kervansarayla benzerlik göstermektedir.

Mevcut kalıntılardan yola çıkarak yapının hangi bölümünün avlu, hangi bölümünün kapalı kısım olduğunu söylemek zordur. Fakat bazı verilerden hareketle kuzeydoğudaki bölümün kapalı, güneybatıdaki bölümün ise avlu olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Kapalı kısım olarak düşündüğümüz bölüm diğer kısma göre daha fazla dolmuş, hatta avlu olarak tanımladığımız alanın ortası yanlara göre biraz daha alçakta kalmıştır. Bu bölümün üzerinin açık olduğu ve etrafında mekan veya revakların bulunduğu, buna bağlı olarak da orta kısma göre bu bölümlerin yıkılmalar sebebiyle daha yüksek olduğu anlaşılır. Kuzeydoğu taraftaki kapalı mekan olarak tanımladığımız alan ise üst örtünün tamamen göçmesine bağlı olarak, avluya göre daha fazla bir yükseklik kazanmıştır.

Hanın yakınında ve çevreye dağılmış durumda bol miktarda kaba yonu ve kesme taş bulunmaktadır. Hanın yakınından geçen derenin içerisinde ve etrafında da aynı şekilde taşlar bulunur. Bu taşlar da hana ait olmalıdır.



Yüklə 332,67 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin