İntizar Ayetullah İbrahim emiNİ Çeviri: Kadri Çelik


HALİFELER ZAMANİNDA ÖZGÜRLÜĞÜN KALDlRİLMASİ



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə30/47
tarix02.08.2018
ölçüsü1,16 Mb.
#65903
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   47

HALİFELER ZAMANİNDA ÖZGÜRLÜĞÜN KALDlRİLMASİ


İbni Asakir Abdurrahman b. Avf’tan şöyle rivayet eder: "Ömer b. Hattab Abdullah b. Huzeyfe, Ebu Derda, Ebu Zer-i Gifari (r.a) ve Ukbe b. Amir gibi Resullah’ın (s.a.a) ashabını İslam beldelerinin dört bir yanından çağırarak onları kınayıp şöyle dedi: "Peygamber’den naklettiğiniz ve halk arasında yaydığınız bu hadisler nedir?!" Ashab "Bizleri hadis naklinden alıkoymak mı istiyorsun" deyince Ömer "Sizin Medine’den çıkmaya hakkınız yoktur. Ben hayatta olduğum müddetçe de yanımdan ayrılmayacaksınız. Ben hangi hadisi kabul edeceğimi ve hangi hadisi reddeceğimi daha iyi biliyorum" dedi. Resulullah’ın ashabı da Ömer hayatta olduğu müddetçe onun yanında kaldılar."[13]
Muhammed b. Sa’d ve İbni Asakir, Mahmud b. Ubeyd’den şöyle nakletmişlerdir. "Osman b. Affan’ın minberde şöyle dediğini işittim: Hiçkimse Ebu Bekir ve Ömer zamanında rivayet edilmemiş olan hadisleri nakledemez"[14]
Muaviye bütün komutanlarına mektup yazarak şöyle bildirdi: "Ali b. Ebi Talib ve evlatlarının fazileti hakkında bir tek hadis bile nakledenler benim emanımdan çıkmışlardır (güvenceleri kalmamıştır)."[15]
Yine Muaviye valilerine şöyle bir mektup yazdı: "Halka sahabe ve halifelerin faziletleri hakkında rivayette bulunmalarını emredin. Onları Ali b. Ebi Talib’in faziletlerinin bir benzerini diğer sahabeler hakkında da rivayet etmeye zorlayın."[16]
Me’mun hicri 218 yılında lrak ve diğer beldelerdeki alim ve fakihleri huzuruna çağırttı. Onlara inançlarını ve Kur’an hakkındaki görüşlerini sordu.
Kuran’ın hadis mi yoksa kadim mi olduğunu sordu. Daha sonra Kur’an’ın hadis olmadığına inananları tekfir ederek onların bulunduğu şehre bir mektup yazıp şahadetlerinin kabul edilmemesini bildirdi. Bu yüzden bütün alimler (birkaç kişi dışında) halifenin Kur’an hakkındaki görüşünü kabul etmek zorunda kaldılar."[17]
Hicaz’ın büyük fakihi Malik b. Enes Medine valisi Cafer b. Süleyman’ın görüşünün aksine bir fetva verince vali onu hemen tutuklatarak 70 kırbaç vurmalarını emretti. Böylece o bir müddet yataklara düştü. Daha sonra Mansur, Malik’i çağırarak bu kırbaçlar yüzünden ondan özür diledi ve kendisine şöyle dedi: Fıkıh ve hadis hakkında kitap yaz ama Abdullah b. Ömer’in zor hadislerini, Abdullah b. Abbas’ın kolay meselelerini ve İbn-i Mes’ud’un nadir hadislerini kitabında yazma. Sadece sahabe ve halifelerin ittifak ettikleri şeyleri yaz! Sen bu kitabı yaz ben de onu bütün şehirlere göndererek halkı onunla amel etmeye zorlayayım. Malik şöyle dedi: "lraklılar fıkıh ve ilimde farklı bir görüşe sahiptirler. Bizim dediklerimizi kabul etmezler" Mansur "Sen kitabı yaz, ben onu lrak halkına zorla tahmil ederim. Eğer kabul etmezlerse boyunlarını vurur, kırbaçlatırım! Çabuk ol ve kitabı yazmakta acele et! Gelecek yıl oğlum Mehdi’yi senden bu kitabı teslim alması için sana göndereceğim" dedi.[18]
Mu’tasım, Ahmed b. Hanbel’i yanına çağırarak Kur’an’ın mahluk olup olmadığı meselesini sordu, daha sonra onu kırbaçlamalarını emretti."[19]
Mansur, Ebu Hanife’yi Bağdat’a çağırdı ve onu zehirledi."[20]
Harun Reşid, ubbad b. Avam’ın evini yıktı ve onun hadis nakletmesini yasakladı."[21]
Halid b. Ahmet (Buhara emiri) büyük hadis alimlerinden biri olan Muhammed b. İsmail’i Buhari’ye "Kitabını yanıma getir ve bana oku" dedi. Ama Buhari bundan çekindi. Ve "Eğer böyleyse beni hadis nakletmekten alıkoy ki hiç olmazsa Allah indinde bir özürüm olsun" dedi. Bu olay yüzünden onu vatanından sürgün ettiler. O da Semerkant’ın Hartenk köyüne gitti ve ömrünün sonuna kadar orada yaşadı. Ravi diyor ki "Buhari’nin teheccut namazından sonra Allah’a şöyle dua ettiğini duydum. "Allah’ım eğer yeryüzü bana dar geliyorsa o halde canımı al". Buhari o ay içerisinde öldü.[22]
Nesai, "Hasais, adlı kitabını yazıp Ali b. Ebi Talib (a.s) faziletleri hakkında bir takım hadisleri kaydedince onu Demeşk’e çağırarak "Muaviye’nin faziletleri hakkında da böyle bir kitap yazmalısın" dediler. Nesai, "Ben Muaviye’nin hiçbir faziletini bilmiyorum ki yazayım. Şu kadarını biliyorum ki Peygamber onun hakkında, "Allah onu hiç bir zaman doyurmasın" diye buyurmuştur şeklinde cevap verdi. Bu cevap üzerine söz konusu alimi dövüp hayalarını sıktılar, bu sebeple hastalanarak can verdi."[23]

--------------------------------------------------------------------------------


[1]- Yanabi-ul Mevedde, c.2, s.217.
[2]- Bihar-ul Envar, c.52, s.122.
[3]- Bihar-ul Envar, c.52, s.122 ila 150.
[4]- Nehc-ul Belaga, Hutbe 150.
[5]- Tarih-i Yakubi, Necef baskısı, H.1384, c.3, s.142.
[6]- Mekatil-ul Talibiyyin, s.143.
[7]- Mekatil, s.143-154.
[8]- Mekatil, s.278.
[9]- Mekatil, s.392.
[10]- Mekatil, s.308-321.
[11]- Mekatil, s.415-418.
[12]- Mekatil, s.294-296.
[13]- Ezva al-es Sunnet-il Muhammediyye, 1.baskı s.29.
[14]- Ezva, s.30.
[15]- En Nesaih-ul Kafiye, 3.baskı, s.87.
[16]- En Nesaih-ul Kafiye, s.88.
[17]- Tarih-i Yakubi, c.3, s.202.
[18]- El- Imame ves Siyase c.2, s.177-180.
[19]- Tarih-i Yakubi, c.3, s.206.
[20]- Mekatil, s.244.
[21]- Mekatil, s.241.
[22]- Tarih-i Bağdat, c.2, s.33.
[23]- En Nesaih-ul Kafiye, s.109.

--------------------------------------------------------------------------------



O HALDE SİZCE…


Halifeler zamanında yaşanan buhranlı günleri düşünerek Mehdi'lik konusunun, özellikle de gaybet ve kıyamın tümüyle siyasi bir mahiyet taşıdığını ve bütün dikkatleri üzerine çektiğini göz önüne alarak insaf üzere hükmediniz. Bu şartlar altında hadis ravileri ve yazarlar Hz. Mehdi (a.s) ve onun alamet, eser, gaybet ve kıyamı hakkında bir hadis rivayet edebilir veya yazabilirler miydi? Zamanın halifeleri yazarlara okudukları veya duydukları her şeyi rivayet etmek ve kitaplarında yazabilme özgürlüğü vermişler miydi? Özelliklede siyasi bir mahiyet taşıyan ve hilafet düzeni için tehlike olan rivayetleri nakledebilirler miydi?…
Malik b. Enes ve Ebu Hanife gibileri Abbasi halifesi Mansur’un emriyle yazdıkları kitaplarında Mehdilikle ve Mehdi'nin gaybetiyle ilgili hadisleri yazabilirler miydi? Halbuki o asırda Muhammed b. Abdullah b. Hasan ve kardeşi İbrahim gâib idiler. Halkın çoğu Muhammed’in vaadedilmiş Mehdi olduğuna, kıyam edip zulmün önünü alacağına ve dünyayı ıslah edeceğine inanıyordu. Halbuki Mansur da Muhammed’in kıyam ve gaybetinden korkuyordu ve bazı suçsuz seyitleri tutuklatmak için özel bir zindan yaptırmıştı. Nitekim Ebu Hanife’yi zehirleyen de Mansur değil miydi? Yine onun valisi Cafer b. Süleyman, Malik b. Enes’i kırbaçlatmamış mıydı?
Malik b. Enes’e bir kitap yazmasını söyleyen Mansur onun işlerine karışarak Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas ve İbn-i Mes’ud’dan hadis nakletmemesini emretmemiş miydi? Malik lrak halkının da ilim ve hadisleri vardır. Bizim hadisleri kabul etmeyebilirler." dediğinde de Mansur, "Senin kitabını mızrak ve kırbaç zoruyla onlara kabul ettiririm." dememiş miydi? Mansur’a "İnsanların diniyle niçin uğraşıyorsun? lraklıların ilim ve hadislerinin batıl olduğunu nereden çıkardın? Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer ve İbn-i Mes’ud’un ne suçu vardı ki hadislerini kabul etmiyorsun?" kim diyebilirdi acaba?
Mansur ve benzerlerinin, hadislerin tedvininde yaptıkları yersiz müdahalelerin nedeni ne olabilir? Olsa olsa lrak ehli, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer ve İbn-i Mesud’un hadisleri arasında hilafet düzeninin siyasetiyle uyuşmayan bir takım hadisler de vardı ki bu yüzden yazılmasını yasakladı. Malik hakkında şöyle derler: Tam yüzbin hadis işitmiştir. Ama Muvatta kitabında beşyüz hadisten fazlası yoktur."[1]
Mu’tasım tarafından kırbaçlatılan Ahmed b. Hanbel, vatanından sürülen Buhari ve yediği dayaklar sonucu can veren Nesai kendi kitaplarında Ehl-i Beyt'in yararına ve hilafetin zararına olan her hadisi rivayet edebilirler miydi?
sonuç

Bütün bunlardan şu sonucu alıyoruz: Mehdilikle ve özellikle de gaybet ve kıyamla ilgili hadisler siyasi bir mahiyet taşıdığından ve hilafet makamının aleyhine, ama rakib olan Peygamber evladının lehine olduğundan Ehl-i Sünnet alimleri sahib oldukları sınırlamalar sebebiyle bunları kendi kitaplarında yazamıyor ve nakledemiyorlardı. Yazmaya yeltenenler de, o dönemin egemen güçleri tarafından acımasızca ortadan kaldırılmıştırlar. Ama mübhem şekliyle halifelere zararı olmayan Mehdi’nin varlığıyla ilgili hadisler baki kalabilmiştir. Öte yandan va’dedilmiş Mehdi’nin alamet, eser ve hadisleri Peygamber (s.a.a)’in ilimlerinin koruyucusu olan Ehl-i Beyt İmanları ve nübüvvet ailesi vesilesiyle yazılmış ve şiiler arasında bugüne kadar varlığını korumuştur.


Aynı zamanda Ehl-i Sünnet’in kitaplarında da gaybetle ilgili olarak az da olsa bazı hadislere rastlamak mümkündür. Örneğin birgün Huzeyfe’nin yanında, "Mehdi kıyam etmiştir" denildiğinde Huzeyfe şöyle demiştir: "Gerçekten de henüz Muhammed’in ashabı yaşıyorken Mehdi zuhur etmişse sizlere büyük bir saadet nasib olmuştur. Ama hayır, insanlar nezdinde en aziz ve sevimlisi gâib Mehdi olmadıkça (o hazret) zuhur etmez."[2]
Burada Huzeyfe, Hz. Mehdi’nin gaybetine işaret etmiştir. Huzeyfe Hz. Peygamber’in esrarını ve o zaman ki olayları bilen biriydi. O şöyle diyor: "Ben fitneler ve gelecekteki olayları en iyi bilenim. Çünkü Resulullah (s.a.a) bunları bir mecliste beyan etti ve o mecliste olanlardan bir tek ben sağ kaldım."[3]


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin