İntizar Ayetullah İbrahim emiNİ Çeviri: Kadri Çelik



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə32/47
tarix02.08.2018
ölçüsü1,16 Mb.
#65903
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   47

UZUN ÖMÜR


Prof. Sally ve yardımcıları uzun süren deneyler sonunda Kalsiyum intikalinin yaşlılığa yolaçtığını iddia ettiler. Acaba yaşlılığı önleyecek bir "madde" var mıydı? Prof Sally "Ayrundiksteran" adında bir madde elde etti, kalsiyum tortusu vasıtasıyla hücrelerde bir takım önlemler ve kontroller gerçekleştirdi. Buna göre yaşlılık belirtileri laboratuvarda insan eliyle hayvanlar üzerinde meydana geldi ve de önlendi. Prof Sally 90 yaşındaki bir ihtiyarın asla 60 yaşlarına döndürülemeyeceğine ama 60 yaşlarındaki birini 90 yaşının belirtilerinden korumanın mümkün olduğuna inanıyordu.[10]
Prof Etinger yaptığı bir konuşmasında şöyle diyordu: Gelişmiş teknikler ve yaptığımız incelemeler sayesinde gelecek asırların insanları en azından bin yıl yaşayabilme imkanına kavuşacaktır.[11]

RUSÇA BİR KİTABİN ÖZETİ


Rusyalı meşhur bilgin Miçenikof’un inancına göre uzun ömür, insanoğlunun en eski arzularından biridir. Ama şimdiye kadar ömrü uzatmak için hiç bir kesin pratik metod keşfedilmemiştir. Şüphesiz ki ölüm beşer hayatının doğal sonucudur ve hiç bir canlı varlık bundan kaçamaz.
1- YAŞLİLİK NEDENİ

İnsan bedeni hücrelerden teşekkül eder. Bu hücreler yeri geldikçe yaşlanırlar. Bu durumda hücreler hayatî ihtiyaçlarını zorlukla temin etmektedir. Daha sonra çoğalmasında bir takım düzensizlikler meydana gelmekte ve ölmektedirler. Sinir ve kas hücreleri birbiri ardınca ölünce sert ve tek parça haline gelmekte, ölü hücrelerin çoğalmasının etkisiyle sinir ve adalelerin sertleşmesine tıp dilinde "soclerose" denilmektedir.


İlya Miçenikof bu olayın, varlıkların iç organlarında yer eden mikropların ürettiği toksinlerden oluştuğuna inanıyordu. Çünkü bu toksinler tedricen canlı hücreleri zehirlemektedir. Pavlof sinirlerin özellikle de beynin dış basıncının yaşlılıkta önemli etkisi olduğuna inanıyordu. Ruhsal etkiler, üzüntü, ümitsizlik, dehşet ve sinir bedeni yıpratmakta ve güçsüzleştirmektedir. Bu sinirsel yıpranmalar bir çok hastalıklara yol açmakta bu hastalıklar da sonuçta ölümle noktalanmaktadır. Ebedi yaşam rüyası boş bir hayeldir, ama insan ömrünün uzatılması ve yaşlılığa galib gelinmesinin mümkün olduğu kabul edilmektedir.
2- CETMOTOLOGİE VE GERİATRİ (YAŞLİLİK BİLİMİ)

Takriben üçyüz yıl önce biyoloji ilminden "geriatri" diye bir ilim dalı türedi. Bu ilmin hedefi yaşlılık kanunlarının pratik öğrenimi ve yaşlılığı önlemenin yollarıdır.


Bu ilmin ölümbilimle yakın bir ilişkisi vardır. Ölüm ile ilgili kanunları tanımak ve az da olsa ölümü erteleyebilmek bu bilimin alanına girmektedir. Ölüm bilimcilerinin görüşüne göre ölüm, hayati olaylarda düzensizlik neticesinde ortaya çıkmaktadır.
Şimdi bilginler doğal ve mantıki bir sınıra kadar ömrü uzatmanın yollarını aramaktalar. Bilginlerin yaşam sınırı hakkındaki görüşleri farklıdır. Pavlof insanın tabii hayat sınırının 100 yıl olduğunu söylüyor. Miçenikof ise 100 ila 160 yıl olduğunu savunmaktadır. Alman bilgini Gutland beşerin normal yaşam süresinin 200 yıl olduğunu söylemektedir. 19. yüzyılın meşhur fizyoloğu Filoger 600 yıl, İngilizli Roger Bacon ise 1000 yıl olduğunu söylemektedir. Fakat bu bilginlerden hiçbirisi de kendi görüşlerini ispat edebilecek bir delile sahip değildir.
4- FRANSA’Lİ BUFFON’UN TEORİSİ

Fransa’lı meşhur tabiat bilgini Buffon her varlığın doğal ömrünün gelişme sürecinin beş katı olduğuna inanıyordu. Örneğin devekuşunun gelişme süreci sekiz yıl, yaş ortalamasıysa 40 yıldır. Atın gelişim süresi iki yıl, ömürü ise 15 ila 20 yıldır. Buffon, insanın gelişim süresi 20 yıl olduğundan, insan ömrününde ortalama 100 yıl olduğuna inanıyordu. Çünkü dır. Elbette Buffon’nun teorisinde bir çok istisnalar da vardır. Bu sebeple bu formül de unutuluverdi. Çünkü, örneğin, bir koyunun gelişim süreci beş yıldır. Ama 10 ila 15 yıl yaşamaktadır. Papağanın gelişim süreci iki yıldır ama yüzyıla kadar yaşamaktadır. Bazen devekuşu da üç yıla kadar gelişmekte ama 30 ila 40 yıl yaşamaktadır. Bilginler beşerin doğal hayatının sınırını tayin etme hususunda bir görüş birliğine varamamışlardır. Onlar, ömrünün kısalmasına neden olan birtakım düzensizlik ve zararları ortadan kaldırmakla insanoğlunun 200 yıl yaşayacağına inanırlar ama bu ilmi veriler henüz bir teoridir. Ne var ki bunun gerçek dışı ve hayali birşey sanmakta doğru değildir.


5- İNSANİN YAŞ ORTALAMASİ

Eski Yunanistan’da insan hayatının ortalaması 29 yıl, eski Roma’da ise biraz daha fazla idi. Onaltıncı yüzyılda Avrupa’da ki yaş ortalaması 21 yıldı. Onsekizinci yüzyılda ise 26 yıl oldu. Ondokuzuncu yüzyılda 34. yıldı. Yirminci yüzyılların başlarında ise aniden 40 ila 50 yıla ulaştı. Bu rakamlar Avrupa kıtası ile ilgilidir. Çağdaş dünyada ömrün nisbeten artmasının başlıca delili çocukların ölümünün azalmasıdır. Ama geri kalmış ve gelişmiş ülkeler arasında bu açıdan büyük farklar vardır. Örneğin Rusya’da yaş ortalaması 71 Hindistanda ise 30 yıldır. İnsanın yaş ortalaması hayvanlar arasında o kadar da fazla değildir. İnsanın nisbi hayatını (60 ila 80 yıl) diğer hayvanların yaşı ile mukayese etmek için aşağıdaki tabloya dikkat ediniz:

Kaplumbağa 170 yıl
Kurbağa (sıçramayan türünde) 36 yıl
Karga 70 yıl
Devekuşu 35-40 yıl
Kartal 104 yıl
At 20-30 yıl
Koyun 12-14 yıl
Köpek 16-22 yıl
Yeşil Kurbağa 16 yıl
Papağan 90 yıl
Yaban Kaz 80 yıl
Şahin 162 yıl
İnek 25-30 yıl
Keçi 18-27 yıl
Kedi 10 yıl

İnsanoğlu, hayvanların en gelişmiş ve tekamül etmiş olanıdır. Ama tabloda da görüldüğü gibi insanın ömrü bir çok hayvandan daha az ve kısadır.


6- MİÇENİKOFun TEORİSİ

Ama İlya Miçenikof’un teorisine bakacak olursak insanın nisbi yaşıyla diğer bazı küçük hayvanların yaşı arasındaki aşırı farklılığın nedeni daha kolay anlaşılır. Miçenikof ölüm ve erken yaşlılığın hücrelerin zehirlenmesinden kaynaklandığını ve bu zehirlerin bağırsak bakterilerinin salgıladığı zehirler olduğuna inanıyordu. Kalın bağırsak diğer organlara oranla daha çok bakterilerin bulunduğu bir organdır.


Burada günde tahminen 130 trilyon mikrop üremektedir. Bu mikropların bazısı beden için zararlı değildir ama bazıları zehirlidir. Bu mikroplar, salgıladığı birtakım zehirler vasıtasıyla bedeni içten zehirlemektedir. İhtimalen eşeyli-eşeysiz çoğalan hücreler de bu zehirler sebebiyle erken yaşlılığa düçar olmaktadır. Üstteki tabloda da görüldüğü gibi, sürüngenler ve kuşlar, memeli hayvanlardan daha çok yaşarlar. Çünkü bu hayvanların kalın bağırsağı yoktur. veya kalın bağırsakları olsada gelişmeleri çok yavaş olmaktadır. Kuşlar arasında sadece deve kuşunun kalın bağırsağı vardır. Dolayısıyla tobloda da gördüğünüz gibi en fazla 30 ila 40 yıl yaşamaktadır. Geviş getiren hayvanlar ise hepsinden daha az yaşamaktadır. Bunun nedeni ise kalın bağırsağın hızlı gelişmesidir. Bu da gösteriyorki uzun ömür ile kalın bağırsak arasında büyük bir ilişki vardır. Nitekim Miçenikof da bunun önemini vurgulamıştır.
Bazı kimseler kalın bağırsağı ameliyat edip aldırdıktan sonra uzun bir süre yaşamışlardır. Kesin olarak bu organın varlığı beden için zaruri değildir. Ama bazıları kalın bağırsağa rağmen uzun bir süre yaşamışlardır. Geriatristlerin amacı da bu kimselerdir.


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin