İntizar Ayetullah İbrahim emiNİ Çeviri: Kadri Çelik


GELECEĞİN İNSANİ DAHA FAZLA YAŞAYACAKTİR



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə33/47
tarix02.08.2018
ölçüsü1,16 Mb.
#65903
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   47

GELECEĞİN İNSANİ DAHA FAZLA YAŞAYACAKTİR


150 yıldan fazla yaşayan pek az insan vardır. Macaristan’lı bir köylü 1724 yılında 185 yaşında iken öldü. Söz konusu şahıs ömrünün sonuna kadar genç bir delikanlı gibi çalışıyordu. Canrawel ise 170 yaşında ölmüştü. Eşi ise o zaman 164 yaşındaydı. Yani onlar 130 yıl birlikte yaşamışlardı. Eski Arnavut’lu Hude adında biri de 170 yıl yaşamıştır. Ölümü esnasında 200’den fazla evlat ve torunları vardı. Bir kaçyıl önce de gazeteler Güney Amerika’da 207 yaşındaki birinin öldüğünü haber verdiler. Rusya’da 100 yıldan fazla yaşayan 30 bine yakın insan vardır. Şimdi Rus bilginleri yaşlılığın sebeplerini bulmak ve uzun ömrün sırrına ulaşmak istemektedirler. Şüphesiz ki gelecekte ilim yaşlılığı yenecek ve böylece gelecekteki insan babalarından daha fazla yaşayacaktır.[12]

ÖLÜM HAKKİNDA MEŞHUR OLMAYAN BİR TEORİ


Son olarak bilmek gerekir ki ölüm ruhun bedenden ayrılmasından ibarettir. Ruhun bedenden ayrılmasının asıl nedeni acaba bizzat beden ve etkileri midir? Ölümün sebebi cisim midir, ruh mu ölümün nedenidir, yoksa ruh göçmek istediğinde mi bedene iyi bakmamakta, böylece yıpranma, yaşlılık ve birtakım belirtiler ortaya çıkmaktadır?
Günümüzde bilginler birinci teoriyi kabul etmekte ve şöyle demektedirler: Bedenin içgüdüsel harareti bitince mizacın genel düzeni birbirine girmekte, uzuv ve güçleri görevlerini yapamamakta; bedenin önemli organları yıpranmakta ve ebedilik kabiliyetini yitirmektedir. Ruh bedeni idare edemeyince de çaresiz ayrılmakta ve ölüm olayı gerçekleşmektedir. Nitekim bir şair şöyle demektedir:
"Ruh göçmek isteyince dedim ki gitme,
Dedi, "ama ne yapayım ev yıkılıyor!"
Ama bunlar karşısında meşhur İslam filozofu Molla Sedra ikinci görüşü kabul etmekte ve "Esfar" adlı kitabında şöyle demektedir. Bedenin idaresi ruhun elindedir. Ruh bedeni istediği gibi idare etmektedir. Bedene aşırı ihtiyacı olduğu müddetçe onu korumaktadır. Ama fazla bir bağımsızlığa kavuşur, bedene olan ihtiyacı azalırsa, bedene olan ilgisi de kalmaz ve sonuçta salgılarda bir çeşit zayıflık, gevşeklik, karışıklık görülmekte ve böylece yaşlılık belirtileri ortaya çıkmaktadır.
Ben şu anda bu iddiayı ispatlamak veya onu savunmak istemiyorum. Sadece meşhur olmayan bir teori olarak sunuyor ve tasdik ediyorum ki bu, yeni ve alışılmadık bir görüştür. Ama şu anda acele etmemek gerekir. Sathi ve yüzeysel bir bakış ile reddetmemeliyiz. Nefsin hakikati, tesir niceliği, ilişki niteliği, etkileme ve etkilenme olayı bütünüyle tanındığı taktirde kesin bir hüküm verilebilir. Bu olay da oldukça zor bir meseledir. Bir takım teferruatlı felsefi ve psikolojik etüdleri, derin ve köklü biyolojik deneyleri gerektirmektedir. Halihazırda bu konuda kesin hüküm verebilecek kadar bir bilgiye sahib değiliz. Psikoloji ve ruh ile ilgili konular henüz ilk aşamada bulunmaktadır. Eğer bilim insanın ruhu ve bedenine gerekli ilgiyi gösterseydi bugün dünyanın manzarası bambaşka olurdu.
Dr. Alex Carll "İnsan" adlı kitabında şöyle yazıyor: Biz bedenimiz hakkında eksik ve kısıtlı bilgiye sahibiz. Eğer Galile, Newton Lavoisier vb. kimseler fikri güçlerini insanın ruh ve bedeni üzerinde kullanmış olsaydı dünyanın bugünkü manzarası tümüyle bambaşka olurdu.

--------------------------------------------------------------------------------


[1]- Ezva, s.271
[2]- El-Havi lil-Fetava, c.2, s.159.
[3]- Tarih-i Ibn-i Asakir c.4, s.9.
[4]- Bihar, c.51, s.224. Bunun gibi 46 hadis daha vardır.
[5]- Yıllık şöhret dergisi No:1342 s.289 Fransız dergisi Kenstlasin dergisinden tercüme. Justin Gilas'ın kaleminden.
[6]- Kitab-ul Mehdi/Şehid Sadr, El-Muktataf dergisinden naklen, yıl: 59 no:3.
[7]- Muntehab-ul Eser, s.278, El-Hilal dergisinden naklen, yıl 38 sayı 5.
[8]- Danişmend dergisi, sayı 7, yıl 3, Yabancı dergilerden tercüme Dr. Kuşyar.
[9]- Danışmend, sayı 4, yıl 4, "insan yaşlanınca" kitabının bir bölümünün tercümesi.
[10]- Danişmend, sayı 5, yıl 1342.
[11]- Danişmend, sayı 6, yıl 6.
[12]- Danişmend Dergisi, s.1, yıl 6.

--------------------------------------------------------------------------------


SONUÇ

Buraya kadar ki bahsimizden şu noktaları anlamış olduk:


1- İnsan ömrünün aşılması mümkün olmayan bir sınırı yoktur. Hiçbir bilgin insan için bir yaş sınırı tayin etmemiştir. Sadece ölümün kesin olduğu söylenmektedir. Zaten bilginler de bu ilmi imkan ve başarı ümidiyle çalışmakta, gece-gündüz deneyler yapmaktadırlar. Bu yolda yapılan deneyler de hep başarılı olagelmiştir.
Bu da göstermektedir ki yaşlılık da diğer hastalıklar gibi birtakım nedenlerin sonucudur ki eğer nedenleri tanınır ve etkileri önlenebilirse yaşlılığı ertelemek de mümkündür. Böylece insan bu korkunç canavarın elinden bir süre de olsa kurtulabilecektir.
Nasıl ki bilim şimdiye kadar bir çok hastalıkları tanımış ve etkilerini önlemeyi başarabilmişse ileride yaşlılığın gerçek nedenlerini de bulup etkilerini önleyebilir.
2- İnsan, hayvan ve bitkiler arasında diğer türdeşlerine oranla daha uzun yaşayan bir takım fertlerin varlığı inkar edilemez bir gerçektir. Bu istisnalar da o tür için aşılmaz bir yaş sınırının olmadığını göstermektedir.
Gerçi çoğu insanlar yüz yaşına gelmeden ölüyorlar, ama bu yüz yıldan fazla yaşamanın imkansız olması demek değildir. Çünkü yüz yıldan fazla yaşayan birçok insan görülmüştür. 150, 180 ve hatta 250 yaşındaki insanların varlığı insan ömrünün sınırı olmadığının en açık delilidir. İnsanın ikiyüz veya ikibin yıl yaşamasının ne farkı vardır? Her ikisi de alışılmadık bir olaydır.
3- Yaşlılık önlenilmesi mümkün olmayan bir olay değildir. Aksine tedavi edilir bir hastalıktır. Nitekim tıp ilmi şimdiye kadar yüzlerce hastalığın nedenlerini keşfetmiş, bu hastalıklardan korunmanın yollarını bulmuş ve insanoğluna takdim etmiştir. Gelecekte de yaşlılığın nedenleri keşfedilecek ve bundan korunmanın yolları bulunacaktır. Bazı bilginler gençlik iksirini bulmaya çalışıyorlar. Öyle ki yakın bir gelecekte insan yaşlılık ve yıpranmanın nedenlerine galebe çalacak ve bu genel hastalıktan kurtulmanın yollarını keşfedecektir. Böylece insan uzun bir süre genç ve dinç bir şekilde yaşayacaktır.
Bu bilgiler ve bilginlerin itiraflarına ilgi gösteren herkes tasdik eder ki cismani terkibler açısından tam bir itidal içinde olan, kalp, sinir, böbrek, karaciğer, beyin, mide vb. tüm organları ve güçleri salim olan, tüm sağlık bilgilerini bilip riayet eden, yiyecek ve içeceklerin tüm fayda ve zararlarını bilip faydalarını alan ve zararlarından sakınan, tüm mikropları ve bu mikropların nedenlerini tanıyan tüm hastalıklardan özellikle de yaşlılıktan korunmanın yollarını bilen, zehir ve helak edici şeyleri tümüyle tanıyan ve onlardan korunan, vücuduna gerekli vitamin vb. organik maddeleri temin eden, kalıtım yoluyla hiç bir hastalık taşımayan sinir ve beyin yıpranmasına ve birçok hastalıklara sebeb olan ruhsal ızdırap ve çirkin ahlaklardan korunmuş olan, ruh ve bedenin huzur kaynağı olan iyi ahlaka sahib olan, cismani terkiplerini idare edecek ve kemal derecesine ulaşmış insani bir ruha sahib olan bir kimse, türdeşlerinin birkaç katı ve hatta binlerce yıl daha fazla yaşayabilir. Bilim böylesine uzun bir ömrün mümkün olduğunu kabul etmektedir.
O halde Hz. Mehdi’nin (a.s) uzun ömrü de garipsenmemelidir. Çünkü ilim de belirli ölçülere uyulduğu takdirde bunun mümkün olduğunu kabul etmektedir. Eğer böyle bir insanın varlığı kâinat için zaruri olur ve uzun yaşaması gerekirse Allah Teala mutlak kudretiyle ona bu imkanı sağlar.
Evet, ilmi veriler böyle bir seçkin ferdin imkanını ispat etmektedir. Ama onun var olduğunu nasıl anlayabiliriz?
Daha önce de akli ve nakli delillerle insanlık için imamın varlığının gerekli ve zaruri olduğunu gördük. Bir çok hadislerde imamların oniki kişi olduğu yer almıştır. Ayrıca 12. İmam’ın va’dedilmiş Mehdi ve İmam Hasan Askeri’nin oğlu olduğunu, gaybet halinde bulunduğunu ve bu hususta yüzlerce hadis nakledildiğini ispat ettik. Daha sonra da bilginlerin de tastikiyle böylesi alışılmadık bir ömrün mümkün olduğunu tespit ettik.


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin