Kadı:
Şeriat ilkelerine göre insanlar arasında hüküm verme yetkisine sahip kişi, hakim. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkları adalet, insaf ve dinin belirlediği ilkeler çerçevesinde çözümlemek hasızhkları, zulmü oıtadan kaldırmak kadının görevleri arasındadır. İslam'da bu görevi ilk olarak Hz. Peygamber, ardından da dört halife yerine
getirmiş; fakat zaman içinde İslam ülkesinin genişlemesi ve müsfumanların çoğalmasıyla işler de artmış, bu yüzden halifeler kendilerini temsil ederek sorunları çözecek kişileri çeşitli vilayetlere atamaya başlamışlardır. Kaza işlerini görmek ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmak göreviyle kadı tayin eden ilk halife Hz. Ömer'dir. Başlangıçta kadıların görevleri arasında bugünkü belediye işleri de bulunuyordu. Osmanlı döneminde medreselerden yetişen kadılar Şeyhülislamdı bağlı olarak görev yaparlardı.
İslam alimlerine göre tayin edilecek kişide şu nitelikler aranır: Müslüman olmak, buluğ çağına girmiş olmak, akıllı olmak (deli olmamak), hür olmak, görme, işitme ve konuşma özürlü olmamak. Bu niteliklerin dışındaki bazı şartlarda ise islam alimleri ihtilaf halindedir. Şafii, Hanbeli ve Maliki alimlerine göre kadı yukarda-kilere ek olarak adalet sahibi olmalı, içtihad yapacak kadar hukuk formasyonu taşımalı ve erkek olmalıdır. Hanefilere göre ise adalet vasfı şart olmadığı gibi, kadınlar da hakimlik yapabilir, ayrıca hakimin müçtehid olması da şart değildir. 269
Kadıyanilik:
Hindistan'ın Pencap bölgesinde bulunan Kadıyan'da 19. yüzyılın sonlarına doğru Mirza Gulam Ahmed Kadıyani tarafından kurulan bir dini akım. Kadıyanilik, Mirzaiyye, Kadıyaniye ve Ahmediyye gibi isimlerle de anılır.
Ahmed Kadıyani 1835'te Kadıyanda doğdu ve öğrenimini burada tamamladı, ilk defa İngilizlerle Hinduların
yoğun olarak müslümanlara saldırdığı 1877-78 yıllarında yazdığı gazete yazılarıyla dikkatleri üzerine çekti. Öncelikle Mehdi ve Mesih sembolle-riyle ifade ettiği "gelecek kurtarıcı" fikri müslüman halk arasında ilgi gördü. Çok geçmeden yazdığı Gera-han-i Ahmediye isimli kitabında bir yandan kafirlere karşı İslam'ı savunurken kendisinin müceddit olduğunu iddia etmeye başladı. Olumsuz bir tepki almadığını görünce de vahyin kesilmediğini, kendisine vahiy geldiğini ve hem Hz. İsa'nın hem de Hz. Muhammed'in güçlerinin kendisinde toplandığını, dolayısıyla kendisinin nebi ve resul olduğunu ortaya attı. Çok geçmeden de kendisinin aynı zamanda Krişnalık sıfatını da taşıdığını belirterek Hindistan'daki dinleri birleştirmeye kalkıştı. Kamuoyunun nabzını iyi tuttuğu için çevresine taraftar toplamayı başaran Ahmed Kadıyani aniden ölünce (1908), cemaati arasında görüş ayrılıkları ortaya çıktı ve ikiye bölündüler. Buna göre Kadıya-niliğin Kadıyan kolu, Gulam Ahmed'-in oğlu Beşirüddİn Mahmud Ahmed'i kendisine başkan seçerek Mirza Gu-lam'ın görüşlerini ifrat derecesinde savunmaya devam ettiler. Hatta Mirza Gulam'ın nebiliğini kabul etmeyen müslümanların kafir olduğunu bile ilan ettiler. Lahor kolu ise Mevlana Muhammed Ali'nin başkanlığında En-cümen-i İşa'at-ı İslam isimli bir teşkilat kurdular. Bunlar Gulam Ahmed'in nebilik, resullük gibi iddialannı reddettiler, mesihlik ve mehdilik gibi konulara da ilgisiz kaldılar. Bu kol inançları bakımından îslami sınırlar içerisinde kabul edilebilir. Buna rağmen
Kadıyan kolu İslam dışı sayılmıştır.
Yukanda anlattıklarımızdan başka cihad konusunda da Ehl-i Sünnetten farklı düşünen Kadıyanilere göre, artık kılıçla cihad devri geçmiştir. Şimdi kalem ve dua ile cihad edilmelidir. Diğer itikadi ve fıkhi meselelerde ehl-i Sünnetten büyük bir farklılıkları yoktur.
Kadıyaniler Avrupa, Güney ve Kuzey Amerika, Asya, Pasifik ve özellikle Afrika'da yayılma faaliyetlerini bugün de sürdürmektedirler. Dünya üzerinde bugün yaklaşık on milyon civarında Kadıyani olduğu sanılmaktadır. 270
Kadi1l Kudat:
Kadıların kadısı, baş kadı. Abbasiler döneminde kadılık kurumunun başı olan kişiye verilen unvandır. İlk olarak Harun Reşid döneminde Ebu Hanife'nin öğrencisi İmam Ebu Yusuf için kullanılmıştır. Ebu Yusuf ve daha sonra gelen Kadi'l-Kudat'lar önceleri Bağdat'taki, giderek bütün ülkedeki kadıların atanması, en önemli dini konularda hüküm verme, kadıların terfi, azil gibi işlerini yürütme görevlerini yerine getirmişlerdir. Osmanlılarda ise Kadi'l-kudatlık yerini kazaskerlik kurumuna bırakmıştır. (Bkz. Kadı) (Hikmet NJ
Kadım: 271 Kadir Gecesi: 272 Kadir Sûresi:
Kur'an-ı KerinVin 97. süresidir Mekke-i Mükerremede nazil olmuştur.
Bu sûre-i celile'de, Kadir gecesinin hususiyetleri açıklanmıştır. Kur'an âyetlerinin nazil olmaya başladığı zaman bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu, meleklerin tan yeri ağanncaya kadar yeryüzüne indikleri, bu gecenin bir selam ve selamet gecesi olduğu beyan buyurulmuştur.
Bu sûre, Abese sûresinden sonra nazil olmuştur ve tamamı beş âyettir.
Bu sûre-i celilede yüce Rabbİmiz meâlen şöyle buyuruyor:
Gerçek şu ki, biz Kur'an-ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Cebrail, o gece, Rable-rinin izniyle her türlü iş için inerler. O gece, tan yeri ağanncaya kadar süren bir selamettir."
Kadir:
Kudret sahibi. 273
Kadirîlik:
Abdulkadir Geylani'-nin kurmuş olduğu tarikat. Asıl adı Muhyiddin Ebu Muhamrned bin Cen-gidost (1077/1166) olan Geylani, doğum yeri Geylan'da başladığı öğrenimini Bağdat'ta ünlü bilginlerden ders alarak tamamladı. 1134'te dünyadan elini eteğini çekerek yirmibeş yıl süren bir inziva ve uzlet hayatı yaşadı. Daha sonra yeniden Bağdat'a dönerek Kadiriye ismiyle tanınan tarikatı kurdu. Güçlü kişiliği ve etkili vaazlarıyla kısa zamanda çevresine pek çok mürit topladı.
Tarikat zincirini Hz. Ali'ye bağla-an Kadİrilerin belirgin özellikleri, bir çile dönemi yaşamaları sonra tekrar dünyaya dönerek insanları uyarma görevi yapmalarıdır. Ancak dünya ve ahiret nimetlerinin kul ile Allah arasında bir perde olduğu ve asıl olarak Allah'a ulaşmanın amaçlanması hiçbir zaman unutulmaması gereken bir hakikattir. Kadirilik tarikatını Anadolu'ya getiren kişinin Eşrefoğlu Rumi (1353-1469) olduğu, ancak Anadolu'da bu tarikatı asıl yayan kişinin İs-mailiye kolunun kurucusu İsmail Rumi (1631) olduğu belirtilir. İsmail Rumi İstanbul'da tarikatın Osmanlı topraklarındaki merkezi olarak Kadirihane'yi kurmuş, anadolu ve rumeli'nin çeşitli yerlerinde de 40 kadar tekke açmıştır. Kadiriliğin Eşferiye ve Rumiye (İsma-ilİye)'den başka Esediye, İseviye, Ek-beriye, Yafiiye, Garibiye, Halisiye gibi kolları vardır.
Türkiye'de bugün de varlıklarını sürdüren Kadiriler, özellikle "burhan gösterme" dedikleri kızgın fırına girme, şiş saplama, ateşle oynama gibi islami bir niteliği olmayan gösterilerle ilgi çekmektedirler. 274
Dostları ilə paylaş: |