Iskat-i salat: 7 Iskat-i savm: 7



Yüklə 0,86 Mb.
səhifə22/32
tarix12.01.2019
ölçüsü0,86 Mb.
#95071
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   32

K




Kabe:

Allah'a kulluk amacıyla yer­yüzünde ilk defa bina edilen mâ'bed-dir. Mescid-i Haranı denilen kutsal yerin ortasındadır. 4 köşeli okluğu için bu ismi almıştır. Namaz kılarken nereden olursa olsun Ka'beye yöneli-nir. Etrafı tavaf edilir. Mü'minlerin kıblesidir. Arap yarımadasının merkezi ve en büyük şehri olan Mekke'de inşa edilmiştir. Mekke ve Kâ'be bu­gün İslâm dünyasının en kutsal yeri­dir. Mekkenin bir şehir olarak kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bi­linmiyor. Ancak Hz. İbrahim'in oğlu İsmail ile eşi Hâcer'i ilahi bir lütuf olarak buraya bırakmasının ardından, çölde zemzem suyunun çıkması sonu­cu göçebe kabilelerden Cürhümilerin buraya yerleştiği biliniyor. Bundan sonra da Hz. İbrahim zaman zaman buraya gelerek oğlu ve hanımını ziya­ret etmiştir. Oğlu İsmail'in büyüme­sinden sonraki gelişlerinden birinde, birlikte Kabe'yi yapmışlardır. Hz. İsmail taş getirir, babası da Kabe'nin duvarlarını örerdi. Şu anda Makam-ı İbrahim olarak bilinen taşı, Hz. İbra­him iskele olarak kullanmıştır. Halk arasında cennetten geldiğine ve Ce­brail tarafından konulduğuna inanılan "Hacer-i Esvecl (Kara Taş)" ise tavafa başlama yerini işaret etmek üzere yerleştirilmiştir. Öte yandan Ka'be'yi ilk olarak Hz. Adem'in inşa ettiği, Hz. İbrahim'in ise Nuh tufanında yıkılan binayı aynı temeller üzerinde yeniden yaptığı rivayet edilmektedir.

Kâ'be'nin yapısı tamamlandıktan sonra, "Yüce Allah, Hz. ibrahim'e haccın farz olduğunu halka bildirmesi­ni emir buyurdu. "Hz. İbrahim bu emri alınca, KıTbenin inşaasında iske­le olarak kullanılan yüksekçe bir taşın üzerine yahutta Ebi Kubeys dağına çıkarak dört bir yana seslendi. Ayrı­ca; yanından geçen her topluluğa "Ey Allah'ın kulları, gidip ziyaret etme­niz için bir ev (Kâ'be) yapıldı. Ora­ya gidip haccediniz!" dedi. O'nun bu davetini işiten mü'minler de " LEB-BEYKE ALLAHÜMME LEBBEY-KE" (Ey Rabbimiz, iman ve iblağla çağnnı kabul ediyoruz) derlerdi.

Kâ'be-i muazzama, kutsal bir ma­kam olduğunun apaçık âyetlerim sine­sinde topluyordu. Yemen hükümdarı Ebrehe, şaşalı ordusu ile Ka'be'yi yok etmeğe yürüdü. Sonunda kendisi ve

ordusu perişan oldu. Kâ'be'nin civa­rında uçan kuşların onun üstünden uçtuğunu gören olmadı. Beytullah'a girenler her türlü tehlike ve taarruz­dan emin, tam bir güvenlik içinde ol­muşlardır. Ve bu ebedî güvenlik de­vam etmektedir.

Hz. İbrahim'in makamı ve onda, Hz. ibrahim'den bize gelen ayak izlerinin de belgelenmiş hatıraları var. Bu kut­sallığı belgeleyenler dizisinde HACE-Rİ ESVED'in yeri en yücedir.

Gerek Kabe ve gerekse Mekke ile ilgili olarak ilk çağlardan beri yapı-lagelmekte olan birçok önemli göre­vler vardır. Bunlardan belli başlıları şunlardır:

a- Sidane: Kabe 'nin perdedarlığı, anahtar muhafızlığı,

b- Sikaye: Hacılar için içecek tatlı su temini

c- Rifade: Hacıların yoksul olanları­na yemek vermek, gözetmek için nak­di hediyeleri toplama.

d- Ukab: Sancak (Liva), bayrak mu­hafızlığı ve harplerde sancak taşıma,

e- İmare: Kâbenin avlusunda hacı­lara nezaret,

f- Hicabe: Kabe'nin kapısının muha­fızlığı,

g- Hükûme: Kabe'ye ve putlara adanmış malların korunması, tahkimi,

h- Darün-Nedve; Şehir meclisi üye­liği,

i- Sifare: Mekke aristokrasisinin dış münasebetlerini yürütme, bir nevi si­yasi temsilcilik.

j- Eysar-Ezlam: Mukadderatı Öğren­mek için talih oyunu, yani fal açmak görevi.

Kabe ve civarına Kur'an-ı Kerim di­linde "Mescidü'l-Haram" denilmiştir. Yaklaşık 22.000 metrekare genişliğin-dedir. Önemli yerleri arasında, Ma-kam-ı İbrahim, Hatim, Metaf ve Kâ-benin 20 metre kadar doğusunda yer alan Zemzem kuyusu bulunmaktadır. Kabe'nin etrafındaki narin kubbeler ve bu kubbeleri tutan ince mermer sütun­lar ve iç süslemeleri Osmanlı Sultan­larının eseridir. 258



Kabil: Hz.

Adem'in büyük oğlu. Cennet'te doğduğu rivayet edilen Kabil, asıl şöhretini kardeşi Kabil'i öl­dürmekle, insanlık tarihinin ilk cina­yetini işlemekle kazanmıştır. Kur'an-ı Kerİm'de isim zikredilmemekle birlik­te olay şöyle anlatılmıştır: "Onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını hak­kıyla oku: Onların her ikisi de kurban kesmiş, birinin kurbanı kabul olun­muş, diğerininki kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan, ötekine "mutlaka seni öldüreceğim" demişti. Kurbacıı kabul olunan ise şöyle de­mişti: "Alİah ancak takva sahiplerinin kurbanım kabul eder. Yemin olsun ki, sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şüphesiz ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Çünkü ben, hem benim günahımı, hem kendi günahını yükle­nip cehennem ehlinden olmanı istiyo­rum. İşte zalimlerin cezası budur." Bunun üzerine kurbanı kabul edilme­yenin nefsi kendisini, kardeşini öldür­meye teşvik etti ve öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu. Kardeşi­nin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için Allah, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Bunu görünce: "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" dedi ve yaptığına piş­man oldu." 259

Sahih bir hadiste bildirildiğine göre, ilk cinayeti işleyerek insan öldürme yolunu başlatan Kabil, haksız yere öldürülen bütün insanların günahından da pay alır. 260

Kabir:

Ölünün toprağa gömüldüğü yer anlamına gelir. Ziyaret edilen bir yer olması sebebiyle mezar da denir. Kabir, bir insan boyu veya bir insanın göğsü hizasına kadar kazılır. Koruyu­cu olması bakımından kabrin derin olması makbuldür. Toprağı sert olan yerde kazılan kabirlerde bu mesafeye ulaşılamadığı için bir miktar kazıl­dıktan sonra kıble tarafına lahd yapı­lır. Yani kabir kazılırken kıble tarafı­na cenazesinin sığacağı kadar bir o-yuk açılır.

Oyuk açıldığımla kabrin çökme ihti­mali varsa, o zaman kabrin orta yerine cenazenin sığacağı kadar bir yer açmanın veya cenazeyi tabutuyla bir­likte mezara gömmenin bir mahzuru yoktur.

Mümkünse cenaze, kıble tarafından mezara konur. Mezara koyan kimse:

"Bismillahi ve alâ milleti resûlillahi sallallahü tealâ aleyhi ve sellem" der.

İhtiyaca göre kabrin içine cenazeyi yerine indirmek için bir veya iki kişi iner. Kabre inen kimselerin güvenilir, güçlü ve salih insanlar olmasına dik­kat edilir. Kadın cenazeyi, kabre en yakın mahremi indirir. Mahremi yok­sa mahrem olmayan en yakını indirir. Bu da yoksa salih komşuları kabre in­dirirler.

Ölünün yönü kıbleye gelecek şekil­de kabirde yanı üzerine yatırılır ve ke­fenin baş ve ayak kısımlarındaki düğümler çözülür. Lahdin sallan veya kabrin tahtaları dizildikten sonra küre­kle toprak atılır. Veya elle toprak atılır. Kabir başında bulunupta kabir üzerine toprak atanlar, ilk atışlarında; "minhâ halaknaküm" derler. İkinci atışlarında, "ve fîhânü'îdüküm", üçün­cü de ise, "veminhâ nuhricüküm târe-ten uhrâ" derler.

Üç defa toprak atmak ve her atışta bu duaları okumak müstehaptır. Ka­brin üzeri zeminden biraz yükseltilir ve deve hörgücü gibi yapılır. Buna " tesnim" adı verilir. Toprağın pekişme­si içinde üzerine su serpilir. Kabrin belli olması için baş ucuna bir taş dikip üzerine isim yazılmasında bir sakınca yoktur. Yerinin rahat bilin­mesi bakımından kabrin başucuna bir ağaç dikmenin de sakıncası yoktur. Evlere cenaze defnedilmez. Bu du­rum, yalnız peygamberlere mahsustur. Onlar vefat ettikleri yerde defnedil­melerdir.

Bir kabire zaruri hallerde birden fazla cenaze defnedilebilir. Ancak ara­larını toprakla ayırmak gerekir. Zira Allah'ın Resulü savaşlarda böyle ya­pılmasını emretmiştir.

Bir kimse gemide vefat ettiği za­man bakılır, eğer kara henüz uzakta ise, cenazede bekletildiği taktirde bo­zulup kokacaksa o zaman; cenaze yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır, denizin dibine dalması için bir

ağırlık bağlandıktan sonra kıbleye karşı sağ yanı üzerine denize bırakılır. 261


Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin