K
Kabe:
Allah'a kulluk amacıyla yeryüzünde ilk defa bina edilen mâ'bed-dir. Mescid-i Haranı denilen kutsal yerin ortasındadır. 4 köşeli okluğu için bu ismi almıştır. Namaz kılarken nereden olursa olsun Ka'beye yöneli-nir. Etrafı tavaf edilir. Mü'minlerin kıblesidir. Arap yarımadasının merkezi ve en büyük şehri olan Mekke'de inşa edilmiştir. Mekke ve Kâ'be bugün İslâm dünyasının en kutsal yeridir. Mekkenin bir şehir olarak kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak Hz. İbrahim'in oğlu İsmail ile eşi Hâcer'i ilahi bir lütuf olarak buraya bırakmasının ardından, çölde zemzem suyunun çıkması sonucu göçebe kabilelerden Cürhümilerin buraya yerleştiği biliniyor. Bundan sonra da Hz. İbrahim zaman zaman buraya gelerek oğlu ve hanımını ziyaret etmiştir. Oğlu İsmail'in büyümesinden sonraki gelişlerinden birinde, birlikte Kabe'yi yapmışlardır. Hz. İsmail taş getirir, babası da Kabe'nin duvarlarını örerdi. Şu anda Makam-ı İbrahim olarak bilinen taşı, Hz. İbrahim iskele olarak kullanmıştır. Halk arasında cennetten geldiğine ve Cebrail tarafından konulduğuna inanılan "Hacer-i Esvecl (Kara Taş)" ise tavafa başlama yerini işaret etmek üzere yerleştirilmiştir. Öte yandan Ka'be'yi ilk olarak Hz. Adem'in inşa ettiği, Hz. İbrahim'in ise Nuh tufanında yıkılan binayı aynı temeller üzerinde yeniden yaptığı rivayet edilmektedir.
Kâ'be'nin yapısı tamamlandıktan sonra, "Yüce Allah, Hz. ibrahim'e haccın farz olduğunu halka bildirmesini emir buyurdu. "Hz. İbrahim bu emri alınca, KıTbenin inşaasında iskele olarak kullanılan yüksekçe bir taşın üzerine yahutta Ebi Kubeys dağına çıkarak dört bir yana seslendi. Ayrıca; yanından geçen her topluluğa "Ey Allah'ın kulları, gidip ziyaret etmeniz için bir ev (Kâ'be) yapıldı. Oraya gidip haccediniz!" dedi. O'nun bu davetini işiten mü'minler de " LEB-BEYKE ALLAHÜMME LEBBEY-KE" (Ey Rabbimiz, iman ve iblağla çağnnı kabul ediyoruz) derlerdi.
Kâ'be-i muazzama, kutsal bir makam olduğunun apaçık âyetlerim sinesinde topluyordu. Yemen hükümdarı Ebrehe, şaşalı ordusu ile Ka'be'yi yok etmeğe yürüdü. Sonunda kendisi ve
ordusu perişan oldu. Kâ'be'nin civarında uçan kuşların onun üstünden uçtuğunu gören olmadı. Beytullah'a girenler her türlü tehlike ve taarruzdan emin, tam bir güvenlik içinde olmuşlardır. Ve bu ebedî güvenlik devam etmektedir.
Hz. İbrahim'in makamı ve onda, Hz. ibrahim'den bize gelen ayak izlerinin de belgelenmiş hatıraları var. Bu kutsallığı belgeleyenler dizisinde HACE-Rİ ESVED'in yeri en yücedir.
Gerek Kabe ve gerekse Mekke ile ilgili olarak ilk çağlardan beri yapı-lagelmekte olan birçok önemli görevler vardır. Bunlardan belli başlıları şunlardır:
a- Sidane: Kabe 'nin perdedarlığı, anahtar muhafızlığı,
b- Sikaye: Hacılar için içecek tatlı su temini
c- Rifade: Hacıların yoksul olanlarına yemek vermek, gözetmek için nakdi hediyeleri toplama.
d- Ukab: Sancak (Liva), bayrak muhafızlığı ve harplerde sancak taşıma,
e- İmare: Kâbenin avlusunda hacılara nezaret,
f- Hicabe: Kabe'nin kapısının muhafızlığı,
g- Hükûme: Kabe'ye ve putlara adanmış malların korunması, tahkimi,
h- Darün-Nedve; Şehir meclisi üyeliği,
i- Sifare: Mekke aristokrasisinin dış münasebetlerini yürütme, bir nevi siyasi temsilcilik.
j- Eysar-Ezlam: Mukadderatı Öğrenmek için talih oyunu, yani fal açmak görevi.
Kabe ve civarına Kur'an-ı Kerim dilinde "Mescidü'l-Haram" denilmiştir. Yaklaşık 22.000 metrekare genişliğin-dedir. Önemli yerleri arasında, Ma-kam-ı İbrahim, Hatim, Metaf ve Kâ-benin 20 metre kadar doğusunda yer alan Zemzem kuyusu bulunmaktadır. Kabe'nin etrafındaki narin kubbeler ve bu kubbeleri tutan ince mermer sütunlar ve iç süslemeleri Osmanlı Sultanlarının eseridir. 258
Kabil: Hz.
Adem'in büyük oğlu. Cennet'te doğduğu rivayet edilen Kabil, asıl şöhretini kardeşi Kabil'i öldürmekle, insanlık tarihinin ilk cinayetini işlemekle kazanmıştır. Kur'an-ı Kerİm'de isim zikredilmemekle birlikte olay şöyle anlatılmıştır: "Onlara Adem'in iki oğlunun kıssasını hakkıyla oku: Onların her ikisi de kurban kesmiş, birinin kurbanı kabul olunmuş, diğerininki kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan, ötekine "mutlaka seni öldüreceğim" demişti. Kurbacıı kabul olunan ise şöyle demişti: "Alİah ancak takva sahiplerinin kurbanım kabul eder. Yemin olsun ki, sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şüphesiz ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım. Çünkü ben, hem benim günahımı, hem kendi günahını yüklenip cehennem ehlinden olmanı istiyorum. İşte zalimlerin cezası budur." Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu. Kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için Allah, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. Bunu görünce: "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" dedi ve yaptığına pişman oldu." 259
Sahih bir hadiste bildirildiğine göre, ilk cinayeti işleyerek insan öldürme yolunu başlatan Kabil, haksız yere öldürülen bütün insanların günahından da pay alır. 260
Kabir:
Ölünün toprağa gömüldüğü yer anlamına gelir. Ziyaret edilen bir yer olması sebebiyle mezar da denir. Kabir, bir insan boyu veya bir insanın göğsü hizasına kadar kazılır. Koruyucu olması bakımından kabrin derin olması makbuldür. Toprağı sert olan yerde kazılan kabirlerde bu mesafeye ulaşılamadığı için bir miktar kazıldıktan sonra kıble tarafına lahd yapılır. Yani kabir kazılırken kıble tarafına cenazesinin sığacağı kadar bir o-yuk açılır.
Oyuk açıldığımla kabrin çökme ihtimali varsa, o zaman kabrin orta yerine cenazenin sığacağı kadar bir yer açmanın veya cenazeyi tabutuyla birlikte mezara gömmenin bir mahzuru yoktur.
Mümkünse cenaze, kıble tarafından mezara konur. Mezara koyan kimse:
"Bismillahi ve alâ milleti resûlillahi sallallahü tealâ aleyhi ve sellem" der.
İhtiyaca göre kabrin içine cenazeyi yerine indirmek için bir veya iki kişi iner. Kabre inen kimselerin güvenilir, güçlü ve salih insanlar olmasına dikkat edilir. Kadın cenazeyi, kabre en yakın mahremi indirir. Mahremi yoksa mahrem olmayan en yakını indirir. Bu da yoksa salih komşuları kabre indirirler.
Ölünün yönü kıbleye gelecek şekilde kabirde yanı üzerine yatırılır ve kefenin baş ve ayak kısımlarındaki düğümler çözülür. Lahdin sallan veya kabrin tahtaları dizildikten sonra kürekle toprak atılır. Veya elle toprak atılır. Kabir başında bulunupta kabir üzerine toprak atanlar, ilk atışlarında; "minhâ halaknaküm" derler. İkinci atışlarında, "ve fîhânü'îdüküm", üçüncü de ise, "veminhâ nuhricüküm târe-ten uhrâ" derler.
Üç defa toprak atmak ve her atışta bu duaları okumak müstehaptır. Kabrin üzeri zeminden biraz yükseltilir ve deve hörgücü gibi yapılır. Buna " tesnim" adı verilir. Toprağın pekişmesi içinde üzerine su serpilir. Kabrin belli olması için baş ucuna bir taş dikip üzerine isim yazılmasında bir sakınca yoktur. Yerinin rahat bilinmesi bakımından kabrin başucuna bir ağaç dikmenin de sakıncası yoktur. Evlere cenaze defnedilmez. Bu durum, yalnız peygamberlere mahsustur. Onlar vefat ettikleri yerde defnedilmelerdir.
Bir kabire zaruri hallerde birden fazla cenaze defnedilebilir. Ancak aralarını toprakla ayırmak gerekir. Zira Allah'ın Resulü savaşlarda böyle yapılmasını emretmiştir.
Bir kimse gemide vefat ettiği zaman bakılır, eğer kara henüz uzakta ise, cenazede bekletildiği taktirde bozulup kokacaksa o zaman; cenaze yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır, denizin dibine dalması için bir
ağırlık bağlandıktan sonra kıbleye karşı sağ yanı üzerine denize bırakılır. 261
Dostları ilə paylaş: |