Iskat-i salat: 7 Iskat-i savm: 7



Yüklə 0,86 Mb.
səhifə30/32
tarix12.01.2019
ölçüsü0,86 Mb.
#95071
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32

Kâria Sûresi :

Kur'an-ı Kerim'in 101. süresidir. Adını başladığı keli­meden almıştır. Mekke-i Mükerre-me'de nazil olan bu sûre-i celile 11 âyettir.

Tamamıyle kıyametin dehşet ve ah­valini beyan eden bu sûre de bundan önceki sûreler gibi Peygamberimiz (S.A.S) Efendimizin faziletine işaret buyurduğu mufassal grubunu oluştu­ran sûrelerden bir tanesidir.

Kâria sûresi, Kureyş sûresinden sonra nazil olmuştur.

KARÎB: Yakın olan anlamında yüce Allah'ın güzel isimlerindendi!', ilmiyle yarattıklarına yakın olan, kendisine dua edenlere cevap vermekle ve kabul etmekle yakın olan. kulunun halini en iyi bilen demektir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Eğer kullarım Beni sen­den sorarlarsa, şüphesiz ki ben ka-rib'im (çok yakınım). Dua edenin duasını, dua ettiğinde kabul ederim. Benim emrime uysunlar ve Bana ima-netsinler ki, doğru yolu bulalar.307

Karine:

Belirti, işaret, nişan anlam­larına gelir. Bir fıkıh terimi olarak ise bir davada hüküm vermek için ölçü alınacak prensiplerden birisidir. Bilin­diği gibi İslam hukukunda bir davayı hükme bağlamak için şahit, yemin, yeminden kaçmak, kasame ve haki­min konuyla ilgili özel bilgisi gibi bazı şartlar aranır. İşte bu prensipler­den birisi de karinedir. Ancak had cezası uygulanacak davalarda ('zina, hırsızlık gibi) karine tek başına hü­küm vermek için yeterli delil sayıl­maz. Ancak zaman zaman uygulama­da karinenin tek başına delil sayıldığı yerler de olmuştur. Evli olmadığı bili­nen bir kadının gebe kalması gibi.

Karine kuvvetli ve zayıf olmak üze­re ikiye ayrılır. Kuvvetli karine yakîn (kesin) bilgi derecesindedir. Ağzı içki kokan ve sarhoş olduğu davranışla­rından belli olan kişinin içki İçtiğine hükmedilebilir. Bu durumda başka delil aranmaz. 308

Karmatîler:

Şii İsmailiyye fır­kasının bir kolu olarak ortaya çıkan Karmeülik (Karamite) ekonomik ve siyasi nitelikleri ağır basan bir hare­kettir.

Adını, kurucusu Hamdan bin Kar­maktan almıştır. Başlangıçta batinî-İsmaili bir hareket olarak ortaya çıktığı halde yaklaşık iki asır boyunca islam dünyasını kargaşaya sümkleyen bir hareket olmuştur. 87H'de, ilk defa İrak'ta yeryüzü zenginliklerini paylaş­mak ve ortaklaşa kullanmak slo­ganıyla başlayan hareket kısa zaman­da Abbasİlere karşı olan bütün güçleri içine almıştır. Nitekim Irak'ta (Kufe1de) çıkan ve on yıl süren ilk isyan güçlükle bastırılabildi. (901). Ardından Bahreyn'de Ebu Saicl Cennabi lider­liğinde patlak veren ikinci Karmati isyanı Ahsa'yı merkez yapan bir de­vlet kurmakla sonuçlandı. Çok geç-medenbütün güney Mezapotamya'yı ele geçiren Karmatiler, Mekke yolunu da keserek haccı engellediler. Nitekim yine bir hac mevsiminde Mekke'yi ele geçirip, kenti günlerce yağmaladılar. (930). Ayrılırken Hacerü'l-Esved'i de yerinden söküp götürdüler. Yaklaşık yirmi sene Bahreyn'de kalan kutsal taş, Fatımi halifesi Mansur'un emriyle Mekke'ye gönderildi. Karmatilerin bu devleti 1077 yılında ortadan kaldınla-bildi. Karmatiler Kuzey Afrika'da da önemli faaliyetlerde bulunmuşlar ve Fatımi hilafetini kuran Ubeydullah el-Mehdi'nin tahta geçmesinde büyük rol oynamışlardır (909).

Baîınüikten ve eski İran inançla­rından etkilenen Kaımatilerin düşünce ve inanışlarının belli başlı özellikleri şunlardır: Bütün haramların kaldırıl­ması (ibaha), Mazdekçilikten etkile­nerek bütün malların ortaklaşa kullanılması, Kur'an ve hadislerin kendi kafalarına göre yorumlanması, hilafe­tin ehl-i beytin hakkı olduğunu savunur görünmekle birlikte temelde Ara­plara karşı İran kökenli bir ırkçılık hareketi olması. 309



Karun:

Musa (A.S) zamanında ya­şamış olan azgın bir zengin. Allah'ın kendisine vermiş olduğu nimetlerin çokluğundan sarhoşluğa kapılmış, mağdur olmuş, insanları hor ve hakir görmüş, fakirlere tepeden bakmış ve bu yüzden de ilâhi azaba duçar olmuş bir zengin. Gururlandığı servetiyle birlikte helak olmuştur.

Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de meulen şöyle buyuruyor:

Karun Musa (nın) kavminden idi: fakat onlara karşı azmıştı. Biz de ona öyle bir hazine vermiştik ki, onun anahtarları, kuvvet sahibi ka­labalık bir cemaata ağır gelirdi. Bir-gün kavmi ona şöyle demişti: "Şı­marma; Alİah şımaranlari sevmez."

Allah'ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu ara; dünyadaki nasi­bini de unutma, Allah'ın sana iyilik ettiği gibi sen de iyilik et. Yeryüzün­de fesad peşinde koşma; Alİah fâsi-dleri hiç sevmez."

Karun da demişti ki : "Bu hazine bana, bende olan bir ilme göre veril­miştir." O hiç bilmez mi ki, Allah, ondan evvelki nesillerden ondan da­ha kuvvetli ve topladığı mal daha çok olan nice kimseleri helak etmiş­tir. Suçluların günahları kendilerin­den asla sorulmaz."

Birgün kavmine (kavminin karşı­sına)," /metleriyle çıkmıştı. Dünya hayatını İsteyenler de demişlerdi ki:

Keşke Karun'a verilen şeyler gibi­si bizim de olsaydı. Doğrusu o çok talihli imiş."

Kendilerine ilim verilen kimseler ise, şöyle demişlerdi: " Size yazıklar olsun! İman eden ve salih amel işleyen kimseler için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Ona da ancak sa­bredenler erişebilir."

Sonunda Karun'u da evini de yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek hiçbir yar­dımcısı yoktu; kendi kendine yar­dım edebilecek kimselerden değil­di."

Daha dün onun yerinde olmak isteyenler ise: "Vay! Demek ki Al­lah, kullarından dilediğine rızkını genişletiyormuş ve sıkıyormuş. Eğer

üzerimizde Allah'ın lûtfu olma­saydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler asla iflah ol-muyorlarmış." demeye başlamışlar­dır. "

İşte ahiret yurdu. Biz onu, yer­yüzünde büyüklük taslamayan ve fesad istemeyen kimselere veririz. Güzel akıbet, Allah'tan sakınanla­rındır."

Kim iyilikle gelirse, ona, yaptığı iyiliğin daha hayırlısı vardır. Kim de kötülükle gelirse, o kötülükleri işleyenler, ancak işlemiş oldukları kadar cezalandırılırlar.310



Karz:

Ödünç verme, ödünç alma, borç; borç olarak verilen veya alınan şey. Hukukta, bir kimsenin daha sonra mislini (benzerini, karşılığını) almak üzere bir şeyi başkasına vermesi anla­mında kullanılır.

Karz-ı Hasen: Kelime anlamı güzel borç demektir. Hiç bir maddi çıkar gözetmeksizin sadece mislini almak, faiz almamak şartıyla verilen borç. İslam alimleri bu kavramı farklı şekillerde yorumlamışlardır. Buna göre karz-ı hasen, farz olan zekattır diyenler olduğu gibi, bu, sadakadır, infaktır diyenler de olmuştur. Fakat en geniş kabul gören tarife göre karz-ı hasen, Allah rızası için, yalnızca Allah'tan ecrini istemek niyetiyle, ih­tiyaç sahibi kişiye faizsiz ödünç ver­mektir. Terim Kur'an-ı Kerim'de şöy­le geçmektedir. "O kimdir ki Alİah için güzel bir ödünç (karz-ı hasen) takdim etsin de, Allah ona karşılığını kat kat versin? Rızkı daraltan da Al­lah'tır, bol verende. Yine O'na döndü­rüleceksiniz." 311Karz-ı hasen kavramı bundan başka Kur'an-i Kerim'in Maide, 12; Hadid, 11 ve 18; tegabün, 17. ayetlerinde de aynı an­lamda kullanılmıştır.312


Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin