Kavseyn:
İki yay aralığı kadar uzaklık, iki kavis manalarına gelir. Kabe kavseyn (iki kavis arasındaki uzaklık) şeklinde de kullanılan bu terim, Miraç'ta Hz. Peygamberin yüce Allah'a bu denli yaklaştığını anlatmak için kullanılır.
Öte yandan Tasavvufta her şeyin Allah'tan geldiğini ve yine O'na döneceğini ifade eden iki kavis terimi vardır. Buna göre Allah'tan gelen nurun insan aşamasına ulaşması kavs-i nüzul (iniş çizgisi, iniş kavisi), bu nurun yeniden aslına (Allah'a) dönmesi ise kavs-i uruç veya kavs-i suud (çıkış çizgisi, kavsi) ile ifade edilir. Mutasavvıflara göre varlıktaki bütün oluşumlar bu iki kavisin (kavseynin) oluşturduğu dairede gerçekleşir. Aynı şekilde Allah'a isim ve sıfatlarıyla ilgili olarak yakınlaşmak kavseyn makamım ifade eder.
Kayıp Mal Ve Kayıp Çocuk:320 Kayyum:
Varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, yarattıklarını dilediği gibi idare edip, gözeten; her şeyin gözetimini üzerine alan, sonu olmaksızın devamlı duran, anlamlarına gelen bu terim yüce Allah'ın güzel isimlerinden birisidir. 321
Kaza:
Sözlük anlamı insanlar arasında hüküm vermek demektir. Fıkhi bir terim olarak ise anlaşmazlıklara son vermek, karşılıklı davaları çözmek anlamına gelir. Bu işi yapan kişiye ise kadı (Hakim) denilir. Kaza bütün mezhep imamlarının ittifakıyla, İslam devletinde yerine getirilmesi farz-ı kifaye olan bir görevdir. 322
Kaza Ve Kader:
Yüce Allah'ın ezelde takdir ettiği şeylerin (kaderin), zamanı gelince yürürlüğe geçmesi, gerçekleşmesi kazadır. Kaza ve kader kavramları birbirini tamamlar. Bilindiği gibi kader yüce Allah'ın olacak olan her şeyin ne zaman, nerede ve nasıl gerçekleşeceğini bilmesi ve bildirmesi (tayin ve takdir etmesi)dir. Kaza ise bu belirlenen şeyin vakti gelince Allah tarafından yaratılması uygulamaya konulmasıdır. Kaza ve kader amentünün temel şanlarından birisidir. Yani bir kişinin iman etmiş olması için kaza ve kaderin gerçekligine, hayır da olsa, şer de olsa her şeyin Allah'tan geldiğine inanması gerekir.
Buna rağmen kaza ve kader meselesi İslam alimleri arasında en çok tartışılan konuların başında gelir. Çünkü bu konu son derece hassas ve derin bir konudur. En iyisi kaza ve kader konusunda Resulullah'ın yaptığı uyarıyı dikkate alarak, onun aklın idrak seviyesini aştığını ve fazla derine dalınmaması gerektiğini bilmektir. Yalnız herşeyin Allah'ın takdiriyle olduğunu ve ancak O'nun izniyle gerçekleştiğini bilmek ve inanmak gerekir. Çünkü yüce Allah buyuruyor ki; "O (Allah), herşeyi yaratıp belli bir nizama koymuş, geçmişim ve geleceğini takdir
etmiştir." 323
Kaza Namazı:
Vaktinde kılına-mayan bir namazın, daha sonra kılınması. Burada kaza kelimesi fıkhı bir terim olarak kullanılmıştır. Buna göre vaktinde yapılamayan bir ibadetin, vaktinden sonra yerine getirilmesine kaza denilir.
Bilindiği gibi İslamiyet'te bazı ibadetlerin (namaz, oruç ve hac gibi), yapılması zaman şartına bağlıdır. Yani bu ibadetler belirli zamanlarda yerine getirilirler. Bir ibadetin belirlenen zaman içinde yapılmasına eda denilir. Ancak bir takım engeller yüzünden vaktinde yerine getirilemeyen ibadetlerin de yapılması bir zorunluluktur. Bu yüzden vakti kaçırılan bu ibadetler kaza edilir. Ancak farz namazların kendi vakitleri içinde kılın- ması farz olduğu için özürsüz olarak kazaya bırakmak, İslam alimlerince günah sayılmıştır. Bu yüzden kaza eden kişinin aynı zamanda tevbe etmesi ve bir daha namaz vakitleri konusunda dikkatli olması gerekir. Ayrı- ca kazaya bırakılan namazlar daha fazla geciktirilmeden ilk fırsatta kılınmalıdır.324
Kazif:
Namuslu bir müslümana zina iftirası atmak demektir. Kazif, bü- yük günahlardandır. Kazif suçunu işleyen, yani namuslu bir müslüman erkeğe (muhsan) veya kadına (muhsa-na) zina iftirası atıp da, mahkeme önünde dört şahit getirerek bunu ispat-layamayan kişi seksen kırbaç vurularak cezalandırılır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "İffetli kadınlara zina isnat edip de bu iddialarını doğrulayacak dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Onların şahit- li-kierini de ebediyyen kabul etmeyin. İşte onlar fasıkların ta kendileridir." (Nur, 4) ve "İffetli, hiçbir şeyden habersiz mümin kadınlara zina isnat edenler, şüphesiz dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bil" azap vardır.325
Kebâir :
Arapçada "Kebire " kelimesinin çoğuludur. Kebire, "büyük günah" demektir. Günah-ı kebair ise, "büyük günahlar" anlamına gelir. 326
Kebir:
Büyük, ulu demektir. Yüce Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Te'rim, Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçmektedir: "Şüphesiz ki Allah yücedir, kebirdir (uludur, büyüktür).327
Dostları ilə paylaş: |