İslam akaiDİ ve kelama giRİŞ



Yüklə 1,4 Mb.
səhifə8/19
tarix12.01.2019
ölçüsü1,4 Mb.
#96331
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   19

2. KİTAPLARA İMAN

Kitaplara iman, Allah Taâlâ tarafından, bazı peygamberlere bir takım kitaplar indirildiğini ve bu kitaplarda bulunan şeylerin hepsinin doğru ve hak olduğunu kabul etmek, inanmak demektir. Bu konu­da Kur'anda şöyle buyurulur:

İnsanlar bîr tek üm­metti. (Kimi iman etmek kimi küfre sapmak suretiy­le ihtilafa düştüler), Binaenaleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde -insanların ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında ara­larında hüküm vermek için- hak kitaplar da indir­di.” 400

(Habibim) onlar seni yalanlarsa, senden evvelki o apaçık mucizeleri, sahifeleri ve nûr verici kitapları getiren peygamberleri de yalan­lamış olurlar.” 401

Bir insan, Allahın peygamberlerine indirdiği ilâ-û kitaplara inanmadıkça müslüman olamaz. Ancak ti ilâhî kitaplardan bir kısmı tamamen kaybolmuş, el mizde onlardan hiçbir eser kalmamıştır (İbrahim ve Musa (a.s.) in sahifeleri gibi). Bir kısmı da ya, elnizde, bozulmuş ve ilâhî kitap olma özelliğini kaybetmiş olarak vardır (Tevrat, Zebur ve İncil gibi), ya da Allahın vahyettiği şekilde, arılığını ve durulu­ğunu korumuş, hiçbir bozukluğa uğramadan günü­müze kadar gelmiştir (Kur'an-ı Kerim gibi). Biz bozulmuş ve değiştirilmiş (tahrif ve tebdil edilmiş) olan kitapların şu andaki şekillerine değil, Allahtan gelen ve bozulmamış olan ilk şekillerine inanıyoruz. 402

a. Mukaddes Kitaplar

İlâhî ve mukaddes kitaplar, Allah kelâmı olma­ları bakımından aralarında hiçbir fark yoktur. Fa­kat bir kısmının hacmi diğerlerine göre daha kü­çük, sayfalar ve risaleler halindedir. Diğerleri daha büyük hacimde ve bir kitap şeklindedir. 403


1- Suhuf (Sahifeler)

Suhuf, sahife kelimesinin çoğuludur. Dar bir çevrede, küçük topluluklara, ihtiyaçlarına cevap ve­rebilecek şekilde indirilen bir kaç sayfadan oluşan risalelere ve ilâhî kitaplara suhuf adı verilir. Kur' an-ı Kerimde Hz. İbrahim ve Mûsâya indirilen say­falardan bahseden iki âyet vardır:

Yoksa Mûsânın ve vazifesini tastamam ifa eden İbrâhimin sahifelerinde olan (şun)lardan haberdar mı edilmedi?...” 404

Hakikat iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip te namaz kılan kimse umduğuna erişmiştir. Belki siz dünya hayatını (ahiretten) üs­tün tutarsınız. Halbuki ahiret daha hayırlı daha sü­reklidir. Şüphesiz ki bunlar, evvelki sahifelerde, İbrâhîm ile Mûsânın sahifelerinde de vardır.” 405 Ayette zikri geçen Mûsânın sahifeleri, Tevrâttan önce Musa (a.s.) ya indirilmiş olan kü­çük sahifelerdir. 406 Ebû Zerr (öl. 32/652) den rivayet edilen bir zayıf hadise göre de, Allah Taâlâ yüz sahife indirmiş, bunlardan 50 sayfası Şît'e/otuz sayfa­sı İdrîs (a.s.)'e, on sayfası İbrahim (a.s.)e, On say­fası da Mûsâ (a.s.) ya verilmiştir. 407 Hz. İbrahim ve Mûsâ (a.s.) a verilen sahifelerin dışında, Kur'anda ve mütevatir hadiste kat'î bir bilgi bulunmaktadır. 408


2- Tevrat

Hz. Mûsâya indirilen kitabın adıdır. Tevrat’ın aslının Allah kelâmı ve peygamberine indirdiği kut­sal bir kitap olduğuna inanmak her müslümana farz olup, bunu inkâr etmek kişiyi küfre götürür. Çünkü Kur'an-ı Kerimde, Tevrât’ın Allah’ın mukaddes kitap­larından biri olduğu açıklanmaktadır:

Şüphesiz ki, Tevratı biz indirdik. Ki onda bir hidayet ve bir nur vardır. Kendisini (Allaha) teslim etmiş olan (İsrail) peygamberler (i), Yahudiler (e ait davalarda) onunla hükmederlerdi. Alimler, fakihler de Allah’ın o kitabını hıfza memur oldukları için (yine hükümlerini onunla verirlerdi). Hepsi de onun (Allah tarafından gönderilmiş olduğu) üzerinde (ittifakla) şahit idiler.” 409

“(Yahudiler de) Allah’ın kadrini, ona lâyık ola­cak bir şekilde, hakkıyla takdir etmediler. Çünkü 'Allah hiçbir beşere hiçbir şey indirmedi' dediler. Söyle (onlara) ki: 'Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve hidayet olmak üzere getirdiği ve sizin de parça par­ça kâğıtlar haline koyup, (işinize geleni gösterip) açıkladığınız, (fakat) çoğunu gizlediğiniz o kitabı kim indirdi410

Bugün elimizde bozulmamış bir nüshası bulunmayan Teyrâta, Ahd-i Atîk, Ahd-i Kadîm (Eski Ahid) te denmektedir.

Tevrat beş bölümden meydana gelmiştir. Bun­lar:



a) Tekvin (yaratılış): İlk insanın ve âlemin ya­ratılışından, Hz. Âdemin işlediği suçtan, yeryüzüne inişinden, Nûh tufanından, İsrâiloğullarının Mısıra gelişlerinden bahseder, elli babtır.

b) Hurûc (çıkış): İsrailoğullarının Mısırdan çı­kışları ve Firavundan çektikleri anlatılır. Kırk bab­tır.

c) LeviIiler: Günahların keffâreti, haram yiye­cekler, yasaklanmış evlilikler, dinî ayinler, bayram­lar ve adaklar gibi dinî hükümlerden bahseden bö­lümdür. 27 bâbtır.

d) A'dât (sayılar): Hz. Mûsâ’nın vefatından son­ra İsrail milletinin Tûr dağından ayrılıp, Kenan ül­kesine girmelerinden bahseden 36 babtan müteşek­kil bir bölümdür.

e) Tesniye: Hz Mûsâmn ölümünden ve gömül­mesinden bahseden, on emir, helâl ve haram yiye­ceklerden, hukukî konulardan tekrar açıklamalar yapan bir bölümdür. 34 babtır.

Bugün elimizde Tevratın üç meşhur nüshası vardır.



a) Yahudiler ve Protestanların kabul ettikleri İbranice nüsha.

b) Katolikler ve Ortodokslar tarafından kabul edilen Yunanca nüsha.

c) Sâmirîlcrce kabul edilmiş olan Sâmirîce nüs­ha.

Bunlar, Tevratın en meşhur ve en geçerli nüs­haları olarak bilinmekle, birlikte, gerek aralarında gerekse kendi içlerinde pekçok çelişkiler ihtiva et­mektedirler. 411


3 - Zebur

Hz. Davud'a indirilmiştir. Bu konuda Kur'anda şöyle buyurulur:

Davud'a da Zebur'u verdik412. Bilindiğine göre Zebur ilâhî kitapların en kü­çüğü olup, yeni dini hükümler getirmemiştir. Bugün elde mevcut olan Zebur, lirik söyleyiş ve ilâhîler, den, Allaha övgü ve hikmetli sözlerden ve bir takım nasihatlerden meydana gelmiştir. Mezmûrlar adıyla eski ahidte mevcuttur. 413

4 - İncil

İncîl, Hz. İsâya indirilmiştir. Bu konuda Kur'anda şöyle buyurulur:

Arkadan da (bu peygamber­lerin) izleçince Meryem oğlu İsâyı -kendinden ön­ceki Tevrat’ın bir tasdikçisi olarak gönderdik. Ona da içinde bir hidayet ve bir nûr bulunan İncili -on­dan önceki Tevrat’ın bir tasdikçisi ve takva sahiple­ri için bir hidayet ve öğüt olmak üzere- yerdik.” 414 İncîle, Allah Taâlâdan Hz. İsâya indi­rildiği şekliyle inanmak, kitaplara imanın gerekle­rinden biridir. Fakat bugün, İncil’in aslı da Tevrat ve Zebur gibi elde yoktur. Bozulmuş ve insanlar ta­rafından yazılmış olan şekli vardır. İncil’e Ahd-i Cedîd (Yeni Ahid) te denir.

Hıristiyanlığın ilk çağlarında birbirini tutma­yan yüzlerce incil vardı. Her grup ve toplumun ken­dine has bir incili bulunmaktaydı. Bu yüzden Hıris­tiyan âleminde büyük kargaşa ve ihtilâflar meyda­na geldi. Bunun üzerine Bizans İmparatoru Konstantin milâdî 325 tarihinde, Hıristiyan inançlarını tesbit için bir ruhanî meclis topladı. Bini aşkın in­sanın katıldığı bu mecliste, bugünkü dört incil kabul olunarak, hepsine birden ahd-i cedîd adı verildi. Bugün dünyaca meşhur olan indiler şunlardır:



a) Matta İncili: Matta, havarilerden biridir. O, incilini İbranice veya Süryanice yazmıştır. Fakat bu asıl nüsha zamanla yok olmuş, tercemesi olması ih­timali bulunan Yunanca yazılmış şekli ortaya çık­mıştır. 28 babtan meydana gelmiştir. Hz. İsânın mesîti oluşundan ve nesebinden bahseder.

b) Markos İncili: Markos, havarilerin reisi Petros'un öğrencisidir. Kitabın yazıldığı tarih ve yazarı kesin olarak bilinmemektedir. 16 babtır. Hz. İsâ’nın hayatını çok basit bir dille anlatmakta olan bu eser, ayrıca yahudi adetlerinden, de bahseder.

c) Luka İncili: Eserin yazarı Luka da havari­lerden değildir. 24 babtır. Hz. İsâ’nın hayatı ve öğ­rettiği hususlardan bahseder.

d) Yuhanna İncili: Yazarının havarilerden oldu­ğu ileri sürülmektedir. Eser, 24 bab olup, İsânın Allanın oğlu olduğu tezi üzerinde ısrarla durur.

e) Bernaba İncili: Yukarıda saydığımız dört İncilden başka, Hıristiyan aleminde gizli tutulmaya çalışılan ve okunması yasak sayılan kitaplardan olan bir başka incil daha vardır ki, bu incil Bernaba incilidir. Bernaba, İsâ’nın havarilerinden olup, Markos'un amca oğludur. Bu incil, V. asırda okunması yasak kitaplar listesine alınmıştır. Eser bugün Viya­na kütüphanesindedir. İngilizce, Almanca ve Arab çaya çevrilmiş olan bu incilin özelliği, Kur'an’a çok yakın olması ve Peygamberimizin geleceğini müjdelemesidir. 415

5 - Kur'ân-ı Kerim

Mukaddes kitapların sonuncusu olan Kur'an-ı Kerim, bizim peygamberimiz Muhammed (a.s.) e indirilmiş, Peygamberimizden de bize kadar teva­tür yoluyla gelmiş, hiç bir bozulmaya ve değişikliğe maruz kalmamıştır. Bir âyette:

Muhakkak Kur'anı biz indirdik, onun koruyucuları da biziz.” 416 buyurulmuştur.

Kur'an-ı Kerime “Kur'ân” ismi, bizzat Allah ta­rafından verilmiştir:

Muhakkak ki O, elbette çok şerefli bir Kur'andır.” 417

Kur'an-ı Kerim’in bundan başka isim ve sıfat­ları vardır ki, bu isimlerin sayısı elliyi geçmektedir. Bunların en meşhurları:

Kitâb, Furkân (hak ile ba­tılı ayıran), Tenzil (Allah katından indirilmiş), Zikr (Allanın zikri olan kitap), Hakk (gerçek), Nûr, Kelâmullâh (Allah Kelâmı), Hablullâh (Allanın ipi)... tır.

Kur'an-ı Kerim, kendinden önceki kitapları tas­dik etmiş, fakat onların koymuş olduğu hükümleri ortadan kaldırarak yeni hükümler koymuştur:

“Al­lah o Allah’tır ki, kendinden başka hiçbir tanrı yok­tur. O diridir, zatıyla kâimdir. (Habibim) O, sana kitabı hak ve kendinden öncekileri de tasdik edici olarak indirdi. Bundan önce de Tevrat ile İncil’i in­dirmişti. (Ki onlar) insanlar için birer hidayetti. Hak ile batılı ayırdeden (Furkân)'ı da indirdi.” 418

a) Kur'an-ı Kerimin Mucize Oluşu:

Kur'an, her alanda, akıllara durgunluk veren, hayrette bırakan, büyük ve ebedî bir mucizedir. Di­ğer peygamberlerin mucizeleri, devirleri geçince bittiği, onları yalnız o devirde yaşayanlar müşahe­de ettiği halde, Kur'an mucizesi kıyamete kadar sürecek bir mucizedir. Peygamber Efendimiz bir ha­dislerinde “Hiçbir peygamber yoktur ki, onlara ken­di zamanlarındaki insanların inandıkları bir mucize verilmiş olmasın. Bana mucize olarak verilen ise, ancak Allanın bana vahyettiğidir” 419 buyurmuştur.

Kur'an-ı Kerim, hem söz, hem de mana yönün­den mucizedir. Onun lafız (söz), yönünden mucize oluşuna gelince; Kur'an arap edebiyatının en üst noktada olduğu bir dönemde inmiş, araplara kendi­sinin benzerini getirmeleri için meydan okumuş, on­ları bu konuda aciz bırakmıştır:

De ki: 'Andolsun insanlar ve cinler şu Kur'anın benzerini getirmeleri için bir araya toplansa, ba­zısı bazısına yardımcı da olsa, yine onun bir benze­rini meydana getiremezler.” 420

Yahut onu kendisi mi uydurup söyledi diyorlar. Hayır onlar iman etmezler. Öyleyse, onlar da doğ­ru söyleyenler se, onun gibi (velevki uydurma) bir söz getirsinler.” 421

Yoksa onu kendisi mi uydurdu diyorlar. De ki: 'O halde siz de onun gibi düzme ve uydurma olarak on sure getirin. Eğer doğrucular iseniz, Allahtan başka kime gücünüz yetiyorsa onları da (yardıma) çağırın.” 422

Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsa­nız, haydi onun benzerinden bir sure de siz getirin. Allahtan başka şahitlerinizi de yardıma çağırın. Eğer iddianızda sadıklar iseniz. Fakat bunu yapa­mazsınız ki elbette yapamayacaksınız- kâfirler için hazırlanmış bulunan ve yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten korkun.” 423

Kur'an-ı Kerim, yalnız lâfız yönüyle değil, mana bakımından da mucizedir. Hz. Muhammed (a.s.) in bir ümmî iken, Allahtan aldığı vahiy ile insanlara bildirdiği Kur'an en yüksek gerçekleri de ihtiva et­mektedir. İlmin ve tekniğin sonradan ulaştığı ger­çekleri, Kur'an asırlarca önce haber vermiş, hiçbir keşif ve icad onun getirdiklerinin aksini ortaya ko­yamamıştır. Aksine ilmî keşifler Kur'an’ın anlaşılma­sını kolaylaştırmıştır. Bir kısım alimler de, Kur'anın ğayba ait bilgileri ortaya çıkarmasının yanında, in­san kalbinde icra ettiği olağanüstü tesir, getirdiği hükümlerin ve talimatın yüceliği sebebiyle mucize olduğunu söylemişlerdir.424 Zira Cenâb-i Hak, okuma-yazma bilmeyen ümmî peygamberini onunla destek­lemiş, Hz. Peygamber de gönülleri onunla değiştir­miş, kalbleri diriltmiştir. Bu sebepledir ki, ümmî bir milleti sapıklık ve rezaletten kurtarıp, hidayet ve fa­zilete kavuşturan Kur'an mucizesi, asayı yılana çe­virmek, ölüyü diriltmek gibi hissî mucizelerden da­ha üstün bir mucizedir. 425


b) Kur'an-ı Kerimi Diğer Mukaddes Kitaplardan Ayıran Özellikler:

Kur'an-ı Kerimi diğer ilâhî kitaplardan üstün kı­lan bir takım özellikler vardır bunları şöyle sırala­yabiliriz.



i) Kur'an-ı Kerim peygamberimize, diğer ilâhî kitaplarda olduğu gibi toptan değil, zamana ve olay­lara göre âyetler ve sureler halinde parça parça in­miştir.

ii) Kur'an en son kutsal kitaptır. Ondan sonra başka bir kitap gelmeyecektir. Getirdiği hükümler ve bu hükümlerin geçerliliği kıyamete kadar süre­cektir.

iii) Kur'an-a Kerim bize kadar hiç bozulmaya ve değiştirilmeye uğramadan gelmiş, kıyamete kadar da öyle kalacaktır:

Muhakkak Kur'an’ı biz indir­dik. Onun koruyucuları da şüphesiz ki biziz.” 426

Muhakkak o (Kur'an) aziz (neziri yok) bir kitaptır. Ki ne önünden ne ardından ona hiçbir ba­tıl (yanaşıp) gelemez. (O) bütün kâinatın hamdettiği, hüküm ve hikmet sahibi (Allah) tan indirilme­dir.” 427

iv) Kur'an-ı Kerim, Rasul-i Ekremin peygamber olduğunu gösteren mucizelerin en büyüğüdür.

v) Kur'an’ın taşıdığı yüksek gerçekler kıyamete kadar bütün insanların ve çağların ihtiyacını karşı­layacak değerdedir, İlmin, ondaki gerçeklerde çeliş­ki bulacağı bir zamanın gelmesi düşünülemez. İlmî hakikatler, Kur'an’da zikredilmiş olan hususların doğruluğunu anlamaya yarayan vasıtalardır:

Ge­rek âfakta gerek kendi nefislerinizde, âyetlerimizi yakında onlara göstereceğiz. Nihayet onun hak ol­duğu şüphesiz kendileri için de apaçık ortaya çıka­caktır. Rabbinin her şeye hakkıyla şahit olması sa­na kâfi değil mi?”428

vi) Kur'anın bir başka üstünlüğü kolayca ezberlenebilmesi, anlaşılabilmesi ve amel edilebilir olma­sıdır, Bu husus tarihte hiçbir kitaba nasib olmamış­tır:

Andolsun biz Kur'anı düşünmek için kolaylaştırmışızdır. O halde bir düşünen (ezberleyen ve öğütlerini dinleyen) var mı?” 429

vii) Kur'an aynı zamanda başka dinler arasın­daki ihtilâfları da halleder:

Sana bu kitabı (Kur'a­nı) ancak onların (öncekilerin) düştükleri ihtilafları apaçık bir şekilde açıklaman için vahyettik.” 430


b. Önceki Kutsal Kitapların Bozulma­sının Sebepleri Ve Bozulduğunun Delilleri

1 - Kutsal Kitapların Bozulmasının Sebepleri



a) Kur'an-ı Kerim 23 sene içerisinde bölüm bö­lüm indirildiği için ezberlenmesi kolay oluyordu. Her devirde yüzbinlerce hafız tarafından ezberleni­yordu. Halbuki diğer kutsal kitaplar toptan indiril­diği için, onu ezberleyenler ya hiç yoktu, veya bir kaç kişiyi geçmiyordu. Bu sebeple onların bozulma­ya uğraması tabiî idi.

b) Bu mukaddes kitapların indirildiği toplumlar, onları yüzünden okuyabilecek derecede bir bilgiye sahip olmayan bilgisiz kişilerden meydana geliyor­du. Üstelik bu kitaplar zamanında yeterince çoğaltılmadığı için nüshalarının sayısı da çok azdı. Halbuki Müslümanlar Kur'anı öğrenmeye, ezberlemeye ve çeşitli maddeler üzerine yazmaya ellerinden gelen gayreti gösteriyorlardı.

c) Bilhassa İsrailoğullarının karşılaştıkları esir­lik, göç, düşman istilâsı vb. musibetler, onların inanç esaslarını ve bu esasların yazılı olduğu kutsal kitap­larını koruyamamalarına sebep olmuştur.

d) Yahudi ve hıristiyan din adamlarının hoşları­na gitmeyen yerleri kutsal kitaplardan çıkarmaları veya işlerine geldiği gibi değiştirmeleri de bu kitap­ların bozulmasının bir diğer sebebidir. Bu konuda Kur'anda şöyle buyurulur:

Artık (ey müminler) on­ların size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki on­lardan bir zümre vardır ki, Allanın kelâmını dinler­lerdi de, akılları aldıktan sonra onlar bunu bile bile bozar (değiştirirlerdi).” 431

Yahudi olanlardan (bazıları) kimi kelimeleri (Allah tarafından) konuldukları yerlerinden (kaldırıp) değiştirirler.” 432

e) Allah Taâlâ’nın Kur'an-ı Kerim hakkında:

Kur'anı biz indirdik. Onun koruyucuları da şüphe­siz biziz433 buyurarak tanıdığı garantiyi, diğer mukaddes kitaplar hakkında tanımamıştır. Bu da onların bozulmaya uğramasının bir diğer sebe­bini teşkil etmiştir. 434


2- Diğer Kutsal Kitapların Bozuldu­ğuna Dair Deliller



a) Kutsal kitaplarda nüshalar arası farklar vardır. Meselâ Hz. Âdemden Nuh tufanına kadar ge­çen zamana, Tevrat’ın İbranice nüshası 1650 yıl der­ken, Yunanca nüsha 2260 yıl, Sâmirice nüsha 1307 yıldır der. 435

b) Eldeki kutsal kitapların hiçbirinde ilâhî ki­taplara yakışacak bir dil ve üslûb yoktur. Onların insan elinden çıkma kitaplar olduğu açıkça görül­mektedir. Meselâ Tevrât’ta, Allah’ın şanına yakış­mayacak isnadlar vardır: “Ve Rab yeryüzünde in­sanı yarattığına pişman' oldu ve kalbinde esef duy­du.” 436 Bir ilâhî kitabın, yaptığı ve yarattığı bir şeye pişman olup, esef duy­mak gibi eksiklik alameti olan bir şeyi Allaha isnad etmesi mümkün değildir. Yine Tevrata göre, Tanrı Yahova, Mısır’dan çıkarken, yahudilere, komşuları­nın ve misafirlerinin eşyalarını alarak onları soyma­larını tavsiye etmiştir. 437

c) Hz. Mûsâ’nın ölümü ve gömülüşünün Tesniyede zikredilmesi, Tevratın, onun ölümünden sonra yazıl­dığını gösterir. 438

d) Bazı peygamberlere çirkin iftiralarda bulun­maları, onların tahrif edilmiş olduklarının en güzel delilidir. Meselâ Tevratın ifadesine göre, Lût (a.s.) a, kızları şarap içirmişler, onu sarhoş ederek onunla zina yapmışlar ve hamile kalmışlardır. Son­ra da her ikisinin de babaları Lûttan girer erkek ço­cukları dünyaya gelmiştir 439 Yine Tevrattaki, -Mısıra girişte karısını kızkardeşim diye takdim ettiği için- Hz. İbrahim’in yalancı olduğu bk. 440 Hz. Hârûnun buzağıya taptığı ve bunu kav­mine de tavsiye ettiği 441 Hz. Nûhun bağ yetiştirip, şarap yapmak sure­tiyle sarhoş olduğu 442 gibi rivayetler, peygamberlerin ismet sıfatı ve şe­refiyle bağdaşmayan isnadlar ve iftiralardır.

e) İlâhî dinlerin hepsinde değişikliğe uğrama­yan yegane temel Tevhid inancı olduğu halde, İncil, lerde üçlü ilâh inancının işlenmesi onların insanlar' tarafından yazıldığını gösterir.

f) Elde mevcut dört inciide bile, gerek bâb, ge­rek âyet sayısı, gerekse konu ve konuyu anlatış yönünden. aralarında derin farklılıkların 443 bulunmasa onların değişik kimseler tarafından yazıldıklarını otaya koyar. Ayrıca indilerde ilâhî kitaba yakışmayacak tarzda ahlâksızlık telkinleri bulunmaktadır. 444


c. Bir Müslümanın Diğer Mukaddes Taplar Karşısındaki Durumu

Kutsal kitapların bir bölümünü teşkil edehifelerden bugün elimizde kalan hiçbir şey yoktur. Ancak Tevrat, Zebur ve İncil karşısında bir müslümanın durumu ne olacaktır? Bu konuda müslümanın yapacağı şey, bu kitaplara Allah’ın indirdiği şekilde, "asıllarına inanıp, Tevrat, Zebur ve İncilin Allah ta­rafından, Hz. Mûsâ, Dâvûd ve İsâya indirilmiş ki­taplar olduğunu tasdik etmektir. Buna göre eğer bi­ze, eldeki Tevrat, Zebur ve İncil nüshalarından bir bilgi aktanlırsa bakarız:



1- Bu bilgi Kur'an-ı Kerim ve sahih hadisler­de geçen bilgilere uyuyorsa kabul ederiz. Meselâ, cennet ve cehennemin varlığı, Hz. Âdemin topraktan yaratılması, Hz. Mûsânın asasıyla denizi yarması gibi.

2- Âyet ve hadislere zıt ise, bu tip bilgileri ka­bul etmez, inkâr yönüne gideriz. Meselâ -hâşâ- Allah’ın üç, olduğu, meleklerin Allanın kızları olduğu gibi konular,

3- Eğer bize aktarılan bilgi âyet ve hadislerde geçmiyor ise, İslâm’ın itikat, amel ve ahlâk esasla­rına aykırı da bulunmuyorsa, o zaman bu konuda söz söylemekten kaçınır, gerçeği ancak Allah’ın bile­ceğini söyleriz. Eğer bu tip bir bilgiyi kabul edecek olursak, bu bilginin önceki kutsal kitaplarda bulun­mama; reddedecek olursak, bulunma ihtimali var­dır. Bu sebeple susmak en iyisidir. Peygamber Efen­dimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur: “Ehl-i kitabı indirilene, İbrâhime... indirilene iman ettik deyiniz.'“ bı tasdik te etmeyiniz, tekzib te. 'Biz Allah’a, bize 445 “Ehl-i kitap size bir şey nakleder­se, onları tasdik te etmeyiniz, tekzib te. Eğer haber verdikleri şey batıl olursa, onları tasdik etmeyiniz.” 446

Yüklə 1,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin