İslam ve Batı Uygarlığının Çehresi
Önsöz
1. Bölüm / Hayatın Akışı ve İnsanoğlunun Medeniyeti
Hayatın Akışı ve İnsanoğlunun Medeniyeti
Çağdaş Batı Uygarlığının Etüdü
Hıristiyanlığın Yayılma ve Gelişme Nedenleri
Kilise Yönetiminin Yarattığı Facialar
Hıristiyanların İslâm Karşıtı Propagandaları
Batı Dünyasında Ahlâk
Kilisede İbadet
Alkolün Ürkütücü Yayılışı
Çağdaş Dünyada Yaşamın Tezat ve Çelişkileri
Medenî Çağda Barbarlıklar
Irk Ayrımı
Aile Düzeninin Sarsılması
Hayvan Sevgisi!
Ukdeler, Kompleksler ve Aşağılık Duyguları
2. Bölüm / Çağdaş Dünyanın Sorunları ve İslâm'ın Getirdiği Çözümler
İslâm Ne Diyor?
Kıt Görüşler
İslâm ve Ekonomik Sorunlar
Batı Medeniyetinde İslâm'ın Rolü
Kültürel İnkılâp
Tıp
İlâç Yapımı
Hastane
Kimya
Sanayi ve Teknik
Matematik
Coğrafya
Sanat
İslâm ve Alkollü İçecekler
İslâm ve Çeşitli Ayrımcılıklar
İslâm Adalet ve Hürriyet Dinidir
İslâm'da Cihat
İslâm Açısından Aile
İslâm'da Boşanma
Müt'a Nikâhı
Çokeşli Evlilik
Kitabın İngilizce Nüshasının Batı Medyasındaki Yankıları
Önsöz
Günümüzün medenî dünyası, insanlığı her gün yeni ufuklarla aşina kılan çekici dış görünüşüyle hayatın hakikatlerinin ekseninden geniş oranda uzaklaşmakta ve madde ve ekonomi esaslarına dayalı mantığıyla insanlık toplumunun değer ve kalıcılıklarını inkâr etmektedir; her iki bloğun insanlarının fikrî ve ruhî eğitim tarzı, onları mana âleminin ölümsüzlüğünden gafil kılacak şekildedir. Yaradılışı gereği daima gözleri mana âleminde olan insan bugün kendisini tamamen maddî dünyanın sürükleyiciliğine kaptırmış; kendi tabiatının manevî boyutu ve melekutî hakikatini bir hayal ve zan telakki eder hâle gelmiştir.
Bu nedenledir ki, alabildiğine servet toplayıp malî refaha kavuşmak toplum genelinin nihaî emeli durumundadır. Çeşitli şekillerde birey ve toplumun ilişkilerine egemen olan bu düşünce tarzıyla insanlığın gerçek saadete erebileceğini düşünmek saflık olur; bunu başarabilmesi için kendi elleriyle yaptığı putları kırması gerekir, böylece toplumun fikrî atmosferi değişime uğrayacak ve muhtaç olan insanoğlu; bir kez daha gerçek mabudun arayışı içine girecektir.
Teknolojik gelişmeye karşı değiliz, enformatikteki sürate ve çağdaş medeniyetin getirdiği imkân ve kolaylıklara karşı olmadığımızı, bilâkis, bütün bunların fayda ve avantajlarını kabul ettiğimizi hemen belirtelim. Zira daha kolay ve daha iyi bir yaşam sağlayabilmek bu yolla mümkün olabilmektedir. Ancak, insan ruhunun derinliklerinin sonsuz bir gerçekle karşı karşıya bulunduğu ve insanın manevî mutluluğunun salt maddî refaha dönüştürülmesinin; onun iç dünyasında huzura duyduğu derin ihtiyacı ve dinle, dinin getirdiği mesajın önemini uzun süre unutmasına neden olamayacağı ve yaradılışı itibariyle ihtiyaç duyduğu şeyden vazgeçemeyeceği yolundaki büyük gerçeğini de görmezden gelebilmek mümkün değildir.
Çağımızın sosyal ve siyasî ideolojileri insan sevgisi ve ilericilik iddialarına rağmen, kendilerini de yakan iki büyük dünya savaşında milyonlarca insanın ölümüne yol açtıkları hâlde hâlâ bunun bir daha yaşanmaması için makul bir yol bulabilmiş değillerdir. Askerî veya siyasî bir hata sonucu üçüncü bir dünya savaşının başlaması, hatta atomun esrarengiz gücüyle donatmış bunca dehşetengiz ve yıkıcı silâhların kontrolünün kaybedilmesi ve insanoğlunun kendi tutuşturduğu bu yangının ateşleri arasında yanıp büsbütün yok olması işten bile değildir.
Doğulu milletler uzun yıllardır batının teknik ve ekonomik kalkınması karşısında ne yazık ki aşağılık duygusuna kapılmış ve kendilerini kaybetmişlerdir. Bu ortamda bütün ruhî yaratıcılıklarını yitirmiş, ruhsuz, asalak ve tufeyli bir topluma dönüşmüşlerdir. Batı dünyasının kapısından gelen her şeye "çağın kaçınılmaz gereği" türünden bahanelerle teslim olmakta, boyun bükmektedirler. Bu yeni batı kültürünü henüz gereğince tanımadıklarından, batılıların saplanıp kaldığı yok oluş boşluğu ve nefsanî baskıları tam anlamıyla algılayamamakta, idrak edememektedirler. Bu nedenle de ebedî ve ölümsüz bütün hakikatlerin fikri yapısı bozuk ve usule aykırı da olsa günün modası olan aktüel fikirler ve çağdaş eğilimlere kurban edilmesi gerektiği zehabına kapılmaktadırlar.
Aşağılık duygusuna kapılıp zaaf gösteren toplumlar elbette ki bu öldürücü kaprislerin etkisinde kalacak ve yeniden hayat bulup bütün geri kalmışlıklarını telâfi için aralıksız bir çaba ve gayret gösteremeyecektir. Bunun halli ancak insanî değerlerin yeniden canlanması ve bu yolda bütün imkânların seferber edilmesidir. Halkın fikrî ve ruhî bağımsızlığının yeniden hayata kavuşturulmasının başka yolu yoktur.
Diğer taraftan çeşitli çağdaş düşüncelerin çarpışma kavşağında yer alan yeni neslin fikirleri her geçen gün bu ortamda daha fazla zehirlenmektedir. İşte bu şartlar altında İslâm düşünürlerinin rolü son derece önemli ve hayatidir. Bilimsel bir mantık ve dikkatli bir değerlendirmeyle yeni nesle kurtuluş ve hidayet yolunu onlar gösterecek ve son derece geniş ve kapsamlı bir sahası olan İslâm kültür ve maarifini genç nesle takdim edebileceklerdir.
Her ne kadar son yıllarda Müslüman fikir adamlarının bu sahada epey çalışmaları olmuşsa da, İslâm ideolojisi; kalabalık kitleleri oluşturan tahsilli gençlerin önemli bir kesiminin fikir alanına girmemiş ve bu büyük ve değerli miras söz konusu tahsilli gençler için kapalı ve örtülü kalmıştır.
Bu kitapta batı dünyasının maddî fikirleri ile İslâm'ın güçlü mantığı karşı karşıya gelmiş ve aralarında ilginç bir mukayese ortaya çıkarılmış ve batı medeniyeti ve İslâm'ın içtimaî, siyasî ve iktisadî alanlarda etüdü yapılmıştır. Bu kitapta belirtilen belgelerin de ortaya koyduğu üzere, İslâm toplumsal emniyeti sağladığı gibi, sosyal ortamı medenîleşmeye hazır bir hâle de getirmektedir. İslâm'ın çeşitli Müslüman milliyetler arasında barış ve anlaşma sağlayan özel prensip ve dikkati bir yandan; diğer milliyetlere karşı taassuptan uzak görüşü de diğer yandan el ele vererek milletler arasında gayet yakın bir ilişkinin kurulmasına neden olmakta, bu da medeniyetin yerleşip yayılmasını takviye etmektedir.
Kısacası İslâm, insanî ve cihanşümul bir kültürel altyapı için gerekli bütün yapıcı ve müspet faktörleri taşıyan bir medeniyete sahiptir.
Hıristiyanlığın tam tersine, İslâm'da, dinle bilim arasında hiçbir zaman çatışma yaşanmamış, bilâkis, tarihte varolan çeşitli örneklerinden de kolayca anlaşılacağı gibi yüce İslâm dininin yetiştirdiği iman ve takva timsali nice insanlar, kendi çağlarının çeşitli bilim dallarında doruğa tırmanmış; ilmî incelemeler, insan hayatının tekâmülü ve ferdî ve sosyal prensiplerin tanzimi gibi konularda asırlar boyu bütün insanlık âleminin öncülüğünü yapmışlardır. Müslümanların asırlar boyu çeşitli sahalarda insanlığın en önünde yürüyüp beşeriyete kılavuzluk edebilmiş olmasının ana nedeni, "beşikten mezara, Çin'de de olsa ilim öğrenme"sini salık veren dinî inancı, yani din-i mübin-i İslâm'dır. Bu yüce ve eşsiz din, ırkî, kavmî ve dinî taassupların esaretinde kıvranan çağa yepyeni bir ruh vermiş, pırıl pırıl bir harmoni kazandırmış ve geçmiş çağların olumsuz dogmaları yerine birlik, beraberlik ve dayanışma anlayışını ikame etmiştir.
Maddiyata teslim olmuş bulunan çağımız dünyasına ölümsüz insanî mesajları verebilecek olan tek güç, dün olduğu gibi, bugün de İslâm'dır. Bu yüce din, insanın yaradılışında var olan ölümsüz ve ebedî gerçeğin özünden haber vermektedir, İslâm'ın mesajı, ezelî ve ebedî hakikatin tasdikidir. Bu nedenledir ki, bu mesaj her zaman yepyeni, her zaman dipdiridir, her çağ ve her mekânın insanı, yaşamının ülkü, tat ve gayesini İslâm'da bulabilir ve çağımızın insanı da bu yüce dinin hüküm ve prensiplerine sığınarak çağdaş dünyanın büsbütün maddeleşmiş, yozlaşmış, ruhsuzlaşmış ve amaçsızlaştırılmış günü bir yaşamının fırtınasından kurtulup selamete erebilir.
Bu yüce ve semavî programı günlük hayata geçirme yolunda adım atıp çaba gösterecek olan bir toplum hiç şüphesiz gerçek saadet ve mutluluğu tadacak, bu ulvî ortamda sağlıklı, düzenli ve tutarlı bir hayata kavuşacaktır.
Çeşitli kesimlerin elinizdeki kitaba göstermiş olduğu yakın ilgi, günümüzde bilhassa genç neslin gerçekçiliğe doğru adım atmaya başladığını ve yaşadıkları çağa egemen olan medeniyetin nitelik ve niceliğini tanımalarını sağlayacak eser ve çalışmalara yöneldiklerini gözler önüne sermektedir.
Dördüncü baskısını mütalâa ettiğiniz bu eserin İslâm ve batı medeniyetlerini tanımanız yolunda faydalı olması ve gerçeğin arayışında olan zihinleri aydınlatması, özellikle genç nesle sağlıklı bir bakış açısı kazandırma yolunda yararlı olması yegâne temennimizdir. İngiliz okuyucuların da dikkatini çeken bu kitabın, bu ülkede de çevrilmeye başlanmış olduğunu öğrendik. Dikkatle ve tarafsız bir bakışla mütalâa edilmesinin, farklı ve çeşitli okuyucu kesimine fayda sağlayacağı inancındayız.
Çaba bizden, tevfik Allah'tandır.
Seyyid Mücteba Musavî Larî
Kum - h.ş. 1354
-
Bölüm / Hayatın Akışı ve İnsanoğlunun Medeniyeti
Dostları ilə paylaş: |