5. Mehir
Dünyanın birçok kültürlerinde bilinen evlilik örf ve âdetlerinden biri de koca tarafından kadına veya akrabalarına mehir verilmesidir. Bu âdet, mevcut farklılıkları görmezden gelirsek, Afrika, Çin ve Japon kültürlerin dışında Müslümanların kültüründe de kabul edilmiş ve bugün tamamen yaygınlaşmıştır. Şimdi şöyle bir soru ile karşılaşmaktayız: Acaba cinsiyet sosyolojisi açısından, bu gelenek cinsiyet farklılığı ve kadınların köleliklerinin bir göstergesi midir, yoksa bunun başka bir açıklaması mı vardır? Gerçekte, kadının mehir alması kendiliğinden kadınlara karşı hiçbir şekilde cinsiyet ayrımcılığı şaibesi içermediği gibi ilk bakışta, erkeklerin aleyhine bir ayrımcılık sayılabilir. Evet, mehir konusuna menfi tefsirler penceresinden bakılacak olursa ve örneğin, kadını satın alma bedeli olarak değerlendirilirse, yukarıdaki soru için zemin hazırlanır.
Bu sorunun cevabında özetle şunu söyleyebiliriz: Ayet ve rivayetler apaçık bir şekilde şuna delalet etmektedir: Mehir sadece erkek tarafından kadına sunulan bir hediye ve kadının özel malıdır; hiç kimsenin, hatta kadının babasının bile onda bir payı yoktur. Kur’ân-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
“Kadınların mehirlerini gönül hoşluğu ile kendilerine verin.”[1]
Rivayetlerde de, İslam’dan önceki şeriatlarda yaygın ve caiz olan “damadın kiralama çerçevesinde kadının babasına verdiği mehrin” ortadan kaldırıldığı ve mehrin kadının özel hakkı olduğu,[2] hatta bir kısmının bile kadının babası için şart koşulamayacağı [ve ona verilemeyeceği] vurgulanmıştır.[3] Diğer taraftan, kadının evlilikten sonra iktisadî ve malî bağımsızlığını kaybetmediğini dikkate alarak, yine fakihlerin meşhur görüşlerine göre, kocasına sunduğu cinsel hizmetler karşısında kadın için tayin edilen şey mehir değil, nafaka hakkıdır. O halde mehri paha, ücret veya kadının iktisadî mahrumiyeti olarak değerlendiremeyiz, özellikle hadislerde mehrin yüksek olmamasına,[4] yine kadınların mehirlerini kocalarına bağışlamalarına teşvik edildiğini göz önünde bulunduracak olursak bu daha fazla bir netlik kazanacaktır.[5] Bu kanıtları göz önünde bulundurduğumuzda, bazı rivayetlerde mehir hakkında “semen (fiyat, paha)” ifadesinin kullanıldığını görsek de[6] bunun temsil ve teşbih amaçlı olduğunu, hakiki anlamının kastedilmediğini söylemeliyiz. Dolayısıyla İslam’da mehir geleneğinin onaylanmasının cinsiyet ayrımcılığı meselesi ile hiçbir ilişkisi yoktur ve mehriye hakkındaki menfi yorumlar, sadece bazı eski kültürler için geçerlidir.[7]
[1] Nisâ, 4
[2] Vesailu’ş-Şia, c.15, el-Mehur bablarından 22. bab, s.23-24
[3] age. Bab: 9, s.19
[4] age. Bab: 5, s.9-11
[5] age. Bab: 26, s.36-37
[6] age. Bab: 11, s.23 ve bab: 22, s.34
[7] Bu konuda geniş bir inceleme yapmak için bk. Şehit Mutahharî, İslam’da Kadın Hakları, sekizinci bölüm
6. Dinî Endogami (İç Evlilik)
Endogami (iç evlilik) kavramı sosyoloji ve antropolojide özel bir kurala işarettir. Bu kurala göre, eş seçimi dairesi sadece kendi grubunun bireyleriyle sınırlıdır ve grup dışı bir kişiyle evlenilmesine izin verilmemektedir. Grup içi ve grup dışı arasındaki sınır akrabalık, kabile, kavim, ırk, tabaka, din vb. şeylerle tanımlandığı için çeşitli iç evliliklerle karşı karşıyayız. Dolayısıyla dinî iç evlilik (endogami), kişinin eşini kendisi ile aynı dine mensup olan kişiler arasından seçmek zorunda olması anlamındadır. Bu kuralın genel çerçevesi çeşitli dinlerde ve bu cümleden olmak üzere İslam dininde onaylanmıştır. Fakat bu bahsin konusu, İslam açısından bu kuralda cinsiyetin yerini incelemektir.
Şia fakihleri Kur’ân ve hadis delillerine dayanarak, Müslüman bir kadının Müslüman olmayan bir erkekle ve yine Müslüman bir erkeğin Ehlikitap olmayan (tevhit dinlerinin takipçisi olmayan) bir kadınla evlenmesini meşru bilmemektedirler. Fakat Müslüman erkeklerin Ehlikitap, özellikle de Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evlenmesinde ihtilaf vardır.[1] Bu ihtilafın kaynağı, mutlak olarak caiz olduğuna veya mutlak olarak haram olduğuna ya da çeşitli durumlara göre değiştiğine delalet eden (örneğin zaruret durumu ile zaruretin söz konusu olmadığı durum arasında fark gözeten) görünüşte birbirleriyle çelişkili delillerdir.[2]Konuyla ilgili bütün ayet ve rivayetleri incelediğimizde, geçmiş ve günümüzdeki bütün fakihlerin de belirttikleri gibi, şu sonuca varıyoruz: Böyle bir evlilik, dinî açıdan mekruh olmasına rağmen doğru ve meşrudur.[3] O halde burada şöyle bir soru ile karşılaşıyoruz: Bu konuda cinsiyete dayalı farklılığın delili nedir?
Bu soruya cevap olarak bazı rivayetlerde değinilen şu noktadan yararlanılabilir: Müslüman olmayan bir koca aile reisi olarak kadının dinî inançlarını değiştirmeye kalkışabilir.[4] Oysaki Müslüman erkeğin Müslüman olmayan bir kadınla evlenmesi durumunda dininden sapma ihtimali çok zayıftır. Erkek ve kadının ruhsal farklılıkları üzerinde araştırma yapan bazı psikologların deneysel bulguları da bu konuyu onaylamaktadır. Çünkü bu bulgulardan biri şudur: “Bir erkek her zaman sevdiği kadını kendi inanç ve dinine sokmak ister ve bir kadının evlilikten sonra soyadını değiştirmesi ne kadar kolaysa, sevdiği erkek için din ve inancını değiştirmesi de bir o kadar kolaydır.”[5] Dolayısıyla bu konuda kadın ile erkek arasındaki farklılığı, kadınların seçme hakkını sınırlandırma ve erkeklere daha fazla yetkiler verme şeklinde ayrımcılığa dayalı tefsir edemeyiz. Tersine bu uygulamada sırf Müslüman kadınların dinî inançlarını güvene alma yönünde yasal bir çözümle karşı karşıyayız.
[1] en-Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.30, s.27-42 ve 92
[2] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mâ Yehrumu bi’l-Kufr bablarından 1. babdan 9. baba kadar, s.410-423
[3] en-Necefî, Cevahiru’l-Kelam, c.30, s.31-42; Şübeyrî Zencanî, Takrirat-i Ders-i Nikâh, c.16, ders: 571, s.12-13
[4] İmam Cafer Sadık’tan (a.s) aktarılan bir rivayette şöyle geçer: “Şüphe içinde olanlar evlenin, ama kızlarınızı onlarla evlendirmeyin. Çünkü kadın kocasının edebini alır ve erkek kendi inancına sahip olması eşini zorlar.” bk. Vesailu’ş-Şia, c.14, “Mâ Yehrumu bi’l-Kufr” bablarından 11. bab, s.428
[5] Mutahharî, Nizam-i Hukuk-i Zen Der İslam, s.210’dan naklen
Dostları ilə paylaş: |