Bakara Suresi’nin 228. ayetinde, karı kocanın karşılıklı haklarına işaret edildikten sonra, erkeklerin kadınlara göre üstün olduğunu beyan edilmiştir.[1] Bu ayetin görece meali, birçok müfessirin de algıladığı üzere, karı kocanın haklarının eşitliği kaidesine bir istisna olarak erkeklerin, niteliği ve niceliğine işaret etmeksizin bir nevi üstünlüğünün ispatıdır. Gerçi müfessirler üstünlük derecesini erkeklerin kavvamiyet ve boşanma hakkı, miras payının fazla olması, mehir, nafaka ve cihadın erkeklere farz olması gibi imtiyazlarla da izah etmeye çalışmıştır.
Bu algılamaya karşı İbn Abbas’a bir başka tefsir isnat edilir. Ayetin maksadı erkekler için itibar ve hukuk açısından bir üstünlük derecesini ispat etmek değildir. Gerçekte istenen ve bildirilen ayet, kadın ve erkeğin haklarının eşit olduğu beyan edildikten sonra erkekleri, kadınların tüm haklarını yerine getirerek ve üzerlerindeki bazı haklarından da vazgeçerek fazilet kazanmaya teşvik etmek istemiştir.[2] Bazıları bu manayı doğrulama bağlamında Kur’ân-ı Kerim’de “derece” sözcüğünün iradî olmayan üstünlükler için kullanılmadığını ve iradî olarak elde edilen üstünlükler için kullanıldığını ve bu yüzden de bu ayetten erkeklerin kadınlara göre üstün olduğu sonucunun çıkarılamayacağını savunmuşlardır.[3]
Ama bu iddia ve İbn Abbas’a isnat edilen mana ele alındığında eksiktir. Zira “Erkekler, onlara karşı bir derece üstünlüğe sahiptirler.” cümlesinin derece elde etmenin müstehap olduğu manasında kullanılması, Arapça muhavere kurallarına ve nisbîyet anlamına aykırıdır ve Kur’ân-ı Kerim’de “derece” sözcüğü ileri sürülen iddianın aksine, iradî olmayan üstünlükler için de kullanılmıştır.[4] Bunun dışında ikinci manayı İbn Abbas’a isnat etmenin esası da tartışmaya açıktır. Çünkü bazıları da erkeğin üstünlük derecesinin kriterinin, kadına mehrini ve nafakasını ödemesinden ibaret olduğu görüşünü İbn Abbas’a isnat etmiştir[5] ki, bu durumda İbn Abbas’ın görüşü, diğer müfessirlerin görüşü gibi olur.
Her hâlükârda ayetin ilk manasının daha fazla öne çıktığı inkâr edilemez. Dahası, erkeklerin üstünlük derecesinin sınırı belirsiz olduğu için “derece” sözcüğünün burada ne anlama geldiğini tefsir edebilmek, başka ayetlere ve rivayetlere başvurmaksızın mümkün değildir.
Kur’ân-ı Kerim ayetlerinde kadın ve erkeğin hakları arasında, miras ve şahitlik gibi durumlarda bazı farklılıklar belirtilmiştir. Ama bu farklılıklar, erkeklerin kadınlara göre üstünlüğü manasını tefsir etmekte sadece bir ihtimal düzeyinde bize yardımcı olabilir. Şöyle bir ihtimal de söz konusudur: Nisâ Suresi’nin 34. ayetinin karinesi olarak derece kelimesinden maksadın, erkeğin kavvamiyeti olduğunu görmemiz mümkündür; ama bu durumda artık bu ayet, ailenin yönetimi konusunda bağımsız bir ayet sayılamaz.
Öte yandan rivayetlerin arasında derecenin manasını anlayabilmemize yardımcı olabilecek herhangi bir muteber delil de yoktur ve ancak erkeğin miras hakkının kadına göre iki kat olmasını erkeklerin derecesinin sonucu olduğunu ve bu dereceyi yöneticilik mecburiyeti getirmeyen erkeklerin iktisadi sorumluluğu olarak yorumlayan bir rivayet söz konusudur.[6]Dolayısıyla erkekler için ispat edilmiş olan derece ve üstünlükten, ailenin başkanlığı ve yönetimi tartışmasında belli bir sonuç elde edilemez.
[1] Ayet şöyledir: “Kadınların yükümlülükleri kadar (erkekler üzerinde) hakları da vardır. Ama erkekler, onlara karşı bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah, üstündür ve hikmet sahibidir.
[2] Tusî, et-Tibyan, c.2, s.241; Taberî, Camiu’l-Beyan, c.2, s.615-617
[3] Seccadî, “Kevvamiyet-i Merd Ber Zen Der Hanıvade”, Pejuheşhaî Kur’ânî, say.25-26, s.153
[4] En’âm, 165 ve Zuhruf, 32
[5] İbn Cevzî, Zadu’l-Mesir, c.1, s.233
[6] Rivayetin metni şöyledir: “İmam Rıza’dan (a.s) şöyle nakledilir: Diyor ki: Ona şöyle dedim: Erkek öldüğü zaman ondan çocuk sahibi olan kadın nasıl erkeklerin mirasının yarısını alır. Halbuki kadınlar erkeklerden daha zayıf ve daha çaresizdirler?” İmam (a.s) buyurdu ki: Çünkü Allah Teala erkekleri kadınlardan bir derece üstün kılmıştır; kadınlar erkeklerin ailesi olurlar.” Vesailu’ş-Şia, c.17, “Mirasu’l-Ebeveyn-i vel Evlad”, s.436
İkinci bölümde de ifade ettiğimiz gibi İslam, kadına yaklaşma ve cinsel açıdan tatmin etme hakkını erkeğe verniştir. Bu durum ailenin başının erkek olduğunu ispat eden göstergelerden biri sayılabilir. Zira İslam dini kadının cinsel ihtiyaçlarını tanımışsa da, bu konuda kadınlar için belirlediği haklar, erkekler için belirlediği haklara göre çok daha kısıtlıdır ve bu başta reddetme kuralı olmak üzere bazı ikinci dereceden kaideleri beyan ederek kadınların cinsel sorunlarının ortadan kalkması amacı ile mümkündür. Buna karşın kocanın cinsel hakları tartışmasından, ailenin yönetimi bağlamında çıkarılan sonucu asgarî düzeyde kabul edebiliriz.
5. Üremeyi Kontrol Hakkı
Fakihler geçmişte bu meseleyi detaylı bir şekilde irdelememiş olsa da çağdaş fakihlerin fıkhî ilkeleri ve istinat ettikleri rivayetleri dikkate alarak, İslam açısından bu meselede karı kocanın yetkileri arasında herhangi bir ayırımın söz konusu değildir.
Eşler, hak ve yetkilerini uygulama ve kullanma bakımından birbirinden ayırt edilebilir; zira koca boşanma hakkı veya ikinci kez evlenme hakkı gibi haklarını eşini gebe kalmaya zorlama doğrultusunda kullanabilir, ama kadın için böyle bir imkân söz konusu değildir. Gerçi kadın da ileride değineceğimiz, nikâh sırasında şart koyma yöntemine (örneğin kadının boşanma konusunda kocasından vekâlet hakkı almış olması gibi) başvurarak kendisini kocasının konumuna benzer bir konuma getirmiş olabilir.
6. Sosyal İlişkileri Kontrol Hakkı
Kocanın eşinin sosyal ilişkilerini kontrol etme hakkı; kadının kocasının izni olmaksızın evden çıkmasının yasak olması, erkeklerin eşlerini evde tutmasının tavsiye edilmesi ve cinsel esirgeme meselesinde erkeklerde bu psikoloji teşvik edilirken kadınlarda edilmemesi vb. gibi konular rivayetlerde belirtildiği üzere birkaç başlık altında ele alınabilir. Şimdi örnek verdiğimiz bu üç başlığı gözden geçirelim:
Dostları ilə paylaş: |