2. Duygusal İhtiyaçları Doyurmak
Fonksiyonalist sosyologlar, hem betimsel (tanımlayıcı) hem de olumsuzluklar açısından ailevî rollerde cinsiyet farklılıklarını, ailenin sebatının korunmasında bu farklılıkların önemini ve bunun ardı sıra toplumun tek bir vücut oluşunun korunmasını vurgulamışlardır. Bu farklılıkları erkeklerin rol ve özellikleri (başkanlık, öfkelenme, yaratıcılık), aynı şekilde kadınların rol ve özellikleri (itaat, çekicilik, şefkat, güler yüzlülük) şeklinde belirirler.[1] Feminist edebiyatında da aile yaşamının erkek ve kadınlara farklı oranlarda memnuniyet getirdiğine dair bu iddiasal gerçeğe özel bir ilgi duyulmuştur. Feministler bunu açıklarken cinsellik, iş ve ailede eşit olmayan güç dağılımı gibi diğer etkenlere ilaveten farklı kültürel uyumsuzluklara dayandırıyor ve hayat ortağının duygusal ihtiyaçlarını gidermeyi kocanın hakkı ve karısının vazifesi biliyorlar.[2]
Bu konuda İslam’ın görüşünü incelemeden önce, konumuzun daha fazla aydınlığa kavuşması için kısaca da olsa duygusal ihtiyaçlardan neyi kastettiğimizi açıklayalım. Duygusal ihtiyaçlardan kastettiğimiz anlam, bu ihtiyaçların bazı temel örneklerini kapsamaktadır. Bunlar başlıca şöyledir: Saygı ve ilgi duyulma ihtiyacı, sevgi ve şefkat ihtiyacı. Bu kısa ve öz tanıma dayanarak, İslam dininin ailede duygusal ihtiyaçları tatmin etme açısından kadınla erkek arasında bir farklılık gözetip gözetmediğinin ve eğer böyle bir farklılık varsa bunun hangi temel ve izaha dayandığının anlaşılması için dinî raporları inceleyip tahlil etmeye başlıyoruz.
İslam kaynaklarında, İslam dininin ailede kadınların duygusal ihtiyaçlarının tatmin edilmesine büyük bir önem verdiğini ortaya koyan birçok önerme ve anlamlarla karşılaşmaktayız. Erkeklere eşleriyle iyi geçinmelerinin tavsiye edilmesi,[3] talak verilen kadının, kocası boşamaktan vazgeçtikten sonra güzel bir şekilde tutulmasının vurgulanması,[4] bu iddianın Kur’ân-ı Kerim’de geçen delil ve belgelerindendir. Ve birinci ayeti erkeğin karısıyla ilişkide bulunmasının farz oluşunun delili[5] bilen bir grup fakihlerin iddialarını göz önünde bulundurmadığı taktirde, en azından erkeğin karısına karşı her türlü saygı ve sevgi dolu davranışının müstehap olduğunu, bu ayetlerden elde edebiliriz.
Hadislerden de birkaç örnek verecek olursak: Çeşitli rivayetlerde vurgulanan karı-koca arasındaki haklardan biri, erkeğin, eşinin hatalarını affedip bağışlamasıdır.[6] Bu rivayetlerden birine göre, hatta erkeğin yüzünü ekşitmesi bile eşinin hakkını zayi etmesi sayılmaktadır.[7]Karı-koca hayatında af ve bağışın gerginlikleri azalttığını ve duygusal hasarları önlediğini göz önünde buldurduğumuzda bu konunun özellikle kadınlar için ne kadar önem taşıdığını anlayabiliriz. İkinci grup rivayetlerde, erkeğin eşine karşı sevgi göstermesi peygamberlerin ahlakından ve imanın belirtilerinden biri sayılmış[8] ve bu rivayetlerin bazılarında, insanın eşine karşı sevgi içerikli sözler söylemesi de vurgulanmıştır. Örneğin bir hadiste şöyle geçmektedir:
“Erkek, eşine ‘Seni seviyorum’ dese, bu söz hiçbir zaman kadının kalbinden çıkmaz.”[9]
Üçüncü grup hadisler önemle erkeklere eşlerine saygı göstermelerini vurgulamaktadır[10]. Bu hadislerin birinde şöyle geçer:
“Allah katında derecesi en yüksek olanınız, eşlerine en çok saygı göstereninizdir.”[11]
Dördüncü grup hadislerde kocanın dış görünümünün temizliğinin önemine dikkat çekilmiştir. Bu hadislerin birinde ravinin şöyle dediği geçmektedir:
İmam Musa Kâzım’ın (a.s) kına sürdüğünü (saçını ve sakalını siyaha boyadığını) gördüm. Bunun üzerine, “Kurban olayım size! Kına mı sürmüşsünüz?!” diye arzettim. İmam, “Evet.” buyurdu, “Erkeklerin süslenmesi, kadınların iffetini artıran şeylerden biridir. Kadınların iffetleri, kocalarının kendilerine çeki düzen vermemelerinden kaynaklanır.” Daha sonra, “Eşinin seni süslenmemiş olarak görmesi gibi, sen de onu öyle görmek ister misin?” buyurdu. Ben, “Hayır.” dedim. İmam (a.s), “Benim kına sürmemin sebebi işte budur.” buyurdu ve sonra şöyle devam etti: “Temizlik, güzel koku sürmek, bedenin fazla kıllarını almak ve cinsel ilişkiyi eksiltmemek peygamberlerin ahlakındadır.”[12]
Bu konu bazı hadislerde daha net bir şekilde açıklanmıştır; örneğin İmam Muhammed Bâkır’dan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle geçmektedir:
“Ben eşini seven bir erkeğim; bu nedenle kına sürerek eşim için kendimi süslüyorum.”[13]
Başka bir hadiste ise şöyle buyuruyor:
“Erkekler kadınları nasıl ziynetli görmek istiyorlarsa, kadınlar da erkekleri o şekilde görmek isterler.”[14]
Bu doğrultuda, erkekleri eşleri için güzel elbiseler giymeye teşvik eden hadislere değinebiliriz. Bu hadislerden, bunun Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamlarının uyguladıkları bir sünnet olduğu anlaşılmaktadır.[15] Ve nihayet beşinci grup hadisler erkeklere, ev eşyası alımı konusunda eşlerinin arzu ve isteklerini dikkate almalarını tavsiye etmişlerdir.[16] Bu hadislerin birinde şöyle geçiyor:
İmam Hüseyin (a.s) kendisine, “Neden eviniz kilim, perde ve bu gibi şeylerle süslenmiştir? (Oysa lükse kaçmak size yakışmaz.)” şeklinde yapılan eleştiriye şöyle cevap verdi: “Biz evlenirken kadınların mehirlerini veririz ve onlar da o parayla istedikleri şeyleri satın alırlar.”[17]
Bunlar ve birçok benzeri arasından seçtiğimiz, yukarıdaki Kur’ân ve hadis örneklerini göz önünde bulundurduğumuzda İslam’ın kadının duygusal ihtiyaçlarının, özellikle saygı gösterilme, sevgi ve güzel geçinme ihtiyacının kocası tarafından tatmin edilmesine çok önem verdiği konusunda şüpheye yer vermediğini ve bunu ne kadar önemsediğini görmemiz mümkündür. Dolayısıyla erkeğin duygusal ihtiyaçlarının da eşi tarafından giderilmesini vurgulayan çok sayıdaki dinî emirlerle karşılaştığımız zaman, bunları tek başına, İslam dininin bu konuya yönelişinde cinsiyet farklılıklarının varlığının göstergeleri olarak değerlendirme hakkımıızın olmadığı ortaya çıkacaktır.
Evet, bu emirler arasında bazen cinsiyet yakınlığının olmadığı algılanan örneklerle karşılaşmaktayız. Mesela, kadının kocasına karşı duygusal davranışının gerekliliği konusunda, erkekler hakkında benzeri kullanılmayan ifadeler kullanılmıştır. Tıpkı Peygamber Efendimizden (s.a.a) aktarılan şu hadiste olduğu gibi:
“Bir kimseyi Allah’tan başkasına secde etmeye zorlamak isteseydim, kadını kocasına secde etmeye zorlardım.”[18]
Açıktır ki, Allah’tan başkasına secde etmek caiz değildir ve böyle bir ifadenin kullanılma sebebi ise, kadının eşine saygı göstermesinin ne kadar mühim bir mesele olduğunu vurgulamaktır. Ama ne var ki, bu ifadenin yalnızca kadınlara mahsus olarak kullanılmasında ve erkeklerin saygı göstermesi hususunda böyle bir ifadeye yer verilmemesinde bir nevi cinsiyet farklılığı olduğuna dikkat çekilebilir.
Bu farklılığı ise şöyle açıklayabiliriz: Dördüncü bölümde, “Kadının Yaratılış Amacı” bölümünde bu konuya değinecek olsakta, dinimizin bu konu hakkındaki tavsiyelerini incelediğimizde, evlilik huzurunu sağlama bakımından kadın ile erkek arasında derece farkı vardır; yani her ne kadar kadın ve erkek karşılıklı olarak birbirinin huzur kaynağı ise de, doğal olarak kadın bu konuda daha etkili bir role sahiptir. Bu nedenle, İslam dini bu doğal cinsel özelliğe dayanarak değerlendirme ve kılavuzluk konumunda da bir derece cinsiyet farklılığı göz önünde bulundurmuştur.
Son olarak şu noktaya da değinmemiz yerinde olacaktır: Bazı din hükümlerinin içerik veya dili öyle bir yapıya sahiptir ki onlardan, kadınların duygusal ihtiyaçlarına karşı ilgisizlik ve hatta bu ihtiyaçların bastırılması anlaşılmaktadır. Kitabımızın diğer bölümlerinde konuya göre onları inceleyip izah edeceğimiz için burada söz konusu etmekten sakınıyor ve sadece onların en önemli başlıklarını zikretmekle yetiniyoruz. Bu başlıklar şunlardır: Birden çok kadınla evlenmeye izin veren deliller,[19] kadınlarla istişare etmemeyi ve onların görüşlerine aykırı hareket etmeyi tavsiye eden bazı rivayetler,[20] kadınlara tam olarak kocalarına itaat etmelerini teşvik eden rivayetler[21] ve itaatsiz kadının, kocası tarafından bedenî cezalandırılmaya tâbi tutulmasına müsaade eden ayet.[22] Şüphesiz, bu grupta yer alan ahkâm ve dinî tavsiyeler, kadınların duygusal ihtiyaçlarını tatmin etmeyle mantıklı bir ilişkisi olmaksızın kendi yerine beyan ettiğimiz özel birtakım maslahat ve ilkelere dayanmaktadır. Dış etkenler veya din kurallarının yanlış bir şekilde uygulanması sebebiyle kadınlar bu açılardan duygusal zararlara uğrarlarsa, sorunu dinî öğretilerden bilmemek gerekir.
[1] Harvey, and MacDonald, Doing Sociology, P.197
[2] Lengermann and Niebrugge – Brantley, “Contemporary Feminist Theory”, Contemporay Sociological Theory, P.326
[3] “İyi ve uygun bir şekilde onlarla geçinin.” Nisâ, 19
[4] “Boşama iki defadır. Sonra ya (iddet süresinde boşamadan vazgeçerek kadını) iyilikle tutar ya da güzellikle salıverir.” Bakara, 229
[5] Örneğin bk. el-Ensarî, Kitabu’n-Nikâh, s.482
[6] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh bablarından 84 ve 88. bab, s.118, 121 ve c.11, Cihadu’n-Nefs bablarından 3. bab, s.134
[7] age. c.15, Nifak bablarından 2. bab, s.226
[8] age. c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh bablarından 3. bab, 9-11
[9] age. h: 9
[10] age. c.3, Melabis hükümlerinden 32. bab, s.381, h:4 ve c.11, Cihadu’n-Nefs bablarından 3. bab, s.134
[11] age. c.15, el-Muhur bablarından 49. bab, s.58
[12] age. c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh bablarından 141. bab, s.183
[13] age. c.1, Hamam Adabı bablarından 41. bab, s.399; yine bk. c.3, Ahkâmu’l-Melabis bablarından, 17. bab, s.360
[14] Meclisî, Biharu’l-Envar, c.76, s.101
[15] Vesailu’ş-Şia, c.3, Libasu’l-Musalli bablarından 59. bab, s.336 ve Ahkâmu’l-Melabis bablarından 17. bab, s.358-360
[16] age. c.3, Ahkâmu’l-Mesakin bablarından 3. bab, s.568
[17] age
[18] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh, bablarından 81. bab, s.115
[19] bk. Birinci bölüm, “Çok Eşlilik”
[20] Yedinci bölüm, “Kadınlar ve Görüş Belirtme Hakkı” bölümü
[21] Üçüncü bölüm, “İtaat”
[22] Üçüncü bölüm, “Nüşuz=İtaatsizlik”
Dostları ilə paylaş: |