EVLİLİGİN ONEMİ VE EVLENMESİ FARZ VE SUNNET OLAN KİMSELER
Allah-u Tealâ, beşerin bedensel ve ruhsal ihtiyaç-larını farzlar ve sünnetler doğrultusunda tam an-la-mıyla gidermiştir. Toplumun her ferdi, her yerde ve alanda karşısına çıkan her türlü sorunu hal-letmede dünya düzeniyle iç içe ve uyum içerisinde olan ilâhî ve dini kanunlara göre hareket etmeye kendini hazırlamalıdır.
Dinî programlar dışında kendi yaşam metodunu kendi düzenlemeye çalışan bir şahıs, kişisel zorluklarla karşılaşacak ve toplumsal problemlerin artmasına or-tam hazırlayacaktır. Işte uyulması gereken bu prog-ramlardan biri evliliktir. Evlilik bütün peygamberler, ö-zellikle de Islam Pey-gamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'in katında üstün bir değere sahiptir.
Kur'ân-ı Kerim'de yüce Allah evlilik hakkında şöyle buyuruyor: "İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve ca-riyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler
19
Allah lütfu Me zenginleştirir onları. Allah lütfu bol o-landir, bilendir."1
Evlilik, dinimizce yapılması sünnet olan amellerden biridir. Yine ergenlik çağına girmiş gençlerin bu sünne-te teşvik edilmesi de aynı şekilde müstehaptır. Dolayı-sıyla ergenlik çağına varmış bir gence evlilik farz kilm-mamıştır. Ancak aynı şahıs evlenmez de evlenmeyişin-den dolayi zina, istimna, namahreme bakma, livata vb. gibi birtakim giinah ve haramlan yapiyorsa evlilik ona farz olur. Yine, günaha düşme korkusu içinde olan bir gence de evlilik farzdir.
Şöyle ki, her genç erkek veya kiz, belli bir yaş aşa-masına geldiklerinde cinsel isteklerine karşı haramlar-dan kaçınma gücüne sahip olurlarsa kendilerine hakim olabildikleri müddetçe evlenmeleri müstehaptır. Aksi takdirde cinsel içgüdülerini kontrol edemeyerek ha-ramlara mürtekip olurlarsa terk edilmediği ana kadar evlilik farz olur onlara.
Evlilik, insanların mânevi kemallere, olgunluğa e-rişmesi için Allah (c.c) tarafından beşere lütfedilen bü-yük nimetlerdendir. Ne yazık ki bugün, bazıları böylesi-ne bir nimetten yararlanamıyor, bazılarıysa bundan ya-rarlanmak istemiyor.
Günümüz dünyasında İslâm anlayışından uzak ül-kelere, özellikle de çağdaş(!) denilen Batı ülkelerine
l-Nûr/32. 20
bakacak olursak, ülke nüfusunu oluşturan bireylerin çoğunun yaşlarının ileri olmasma ragmen bekâr olduk-ları, geç evlendikleri veya hiç evlenmedikleri göze car-par. Dolayısıyla genelde bu ülkelerde fesat ilerlemiş, karşısında durulmaz bir afet hâline gelmiştir. Öyle ki, insanlar ilâhîemri bir kenara bırakıp kendi ihtiyaçlarını giderebilmek için gayri meşru ilişkilere başvurmuşlar ve böylece toplumun fesada doğru sürüklenmesinde önemli rol oynamışlardır.
Bunun sonucunda çağdaş(!) diye tanınan Batı ülke-lerinde haddi aşan boşanmalar, evlilik dışı ilişkiler, zi-na, ayyaşlık, ırza geçme ve erkeğin erkekle, kadının kadınla yaptığı iğrenç livata ilişkileri ortaya çıkmış ve günümüze dek süregelmiştir. Bununla da kalınmamış, her geçen gün art an ve artırılan fuhuş yuvaları, randevu evleri, eğlence salonları vs. gibi yerlerle insan, hay-van ca sömürülür olmuştur. Böyle bir toplumda yaşayan insanların bir bölümü bu gibi pisliklerle övünürken bazı-ları ise bunlara göz yummak zorunda kalmıştır. Hatta bugün çoğu Batı ülkelerinde eşcinsellik kanun koru-ması altına alınarak, eşcinsellerin birbirleriyle evlenme-leri serbest bırakılmıştır.
Çağdaş(!) ve özgür(!) ülkeler olarak tanınan Batıda iğrenç şeylere izin verilmiş, normal gözüyle bakılmıştır. Hay-vanların bile yapmadıkları bu gibi iğrenç şeyleri in-sanoğlunun kendine reva görmesi şaşılacak şey doğru-su...
21
jşte bu nedenledir ki, ergenlik çağına girmiş genç-lerin zaman kaybetmeden evlendirilmeleri, toplum içe-risindeki fesadın ortadan kalkmasına vesile olacak ö-nemli çözüm yollarındandır.
Gerek kız olsun, gerekse erkek olsun ergenlik ça-ğına girmiş bir gençte karşı cinse yönelik bir duyarlılık görülür, ona olan ilgisi bu çağlarda art may a başlar. E-dindiği bu duyguyu yalnızca ona sahip olmakla önleye-bileceğine inanır. Sahip olduğu takdirde de bu yanlış yaklaşım kötü ve iğrenç sonuçlar doğurur. Işte bu dö-nemde anne ve babalara düşen görev çocukları ergenlik çağına girdikten hemen sonra konuşturmak, ev-lenmeye ihtiyaç duyup duymadıklarını tatlı bir dille sormak olacaktır.
Evlilik, onlara aşılması güç bir engel gibi gösteril-memeli aksine teşvik edilmelidir. Zira evlilik, Allah (c.c) tarafından insanlara tanınmış güzel, iyi ve kiymetli kut-sal nimetlerden biridir. Onunla dertler, perişanlıklar ve huzursuzluklar ortadan kalkar, yerini mutluluk, huzur, sevgi ve muhabbet ahr.
Yiice Allah konu hakkında ne güzel buyurmaktadır:
"İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda rahmet ve muhabbet var etmesi O1-nun belgelerindendir. Bunda düşünen topluluk için deliller vardir."1
l-Nûr/32
22
Dikkat edilecek olunursa ayet-i kerimede rahmet ve muhabbet kelimeleri geçmektedir. 0 hâlde kadının erkekle, erkeğin de kadmla mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmesi ancak meşru evlilikle mümkündür. Dikkat e-dilmesi gereken ayn bir husus yiice Allah'm ayet-i ke-rimenin sonunda "bunda düşünen topluluk için deliller vardır" şeklinde buyurmuş olmasıdır. Acaba yiice Allah bu sözle neyi kastetmiştir? Bu sorunun cevabına geç-meden once Resul-i Ekrem (s.a.a)'den evlilik, evliler ve bekâr kimseler hakkında birkaç hadis nakletmek isti-yoruz:
- "Kıyamet ğünü ateş ehli olarak haşredilecek kimselerin çoğu, içinizden bekâr olarak ölenlerdir."1
- "En kötüleriniz, (bu dünyadan) bekâr olarak ayrı-lanlarınızdır."2
- "Sizin en kötüleriniz, içinizden bekâr olanlarınız-dır ve bunlar şeytanın kardeşleridirler."3
- "Ümmetimin en iyileri evliler, en kötüleri ise be-kârlardır."4
Şimdi de Resul-i Ekrem (s.a.a) ile değerli ashabın-dan Akkaf adlı sahabenin konu hakkında ders verici sohbetlerine geçelim:
1- Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:2, h:7. 2 - Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:2, h:3.
3- Bihar'ul-Envar, c.100, Ebvab'un-Nikâh, b:l, h:31, s:221.
4- Bihar'ul-Envar, c.100, c.221.
23
Nakledildiğine göre bir gün Akkaf, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) huzuruna gelip selâm verdi ve mübarek şahıstan hâl-hatır sordu. Resul-i Ekrem, Akkaf'ın konuşmaların-dan bekâr olduğunu anlamış, konuyu açmadan yavaş yavaş anlatmaya başlamıştı.
Bir ara; "Ey Akkaf, diye sordu. "Hanımın var mı?" Akkaf; "Hayır." diye cevap verince, Resul-i Ekrem; "Ca-riyen var mi?" diye sordu. Akkaf yine aynı cevabı tek-rarladı: "Hayır, ey Allah'ın elçisi..."
Resulullah ikinci kez "hayır" cevabını alınca, dedi ki:
— Peki, sağlığın iyi ve maddî imkânın var mı?
— Elhamdulillah tüm imkânlarım vardır ve Allah'a şü-kürler olsun ki sağlığım da yerindedir.
Resul-i Ekrem Akkaf'dan bu cevapları alınca, yüzü-nün rengi değişti ve şöyle buyurdu:
— Ey Akkaf! Git ev/en. Aksi takdirde hiç şüphesiz sen ğünahkarlardan olursun. Bir rivayete göre; şeyta-nın kardeşlerinden olursun. Bir başka rivayete gore de; Yahudi rahiplerinden sayılırsın.1 (Eğer Müslüman /sen sen de her Müslüman ğibi benim sünnetime uy-malısın.)
Akkaf onca sözden sonra utandi ve yalvarırcasına:
— Hatalıyım, ey Allah'm Result), dedi. Yerimden kalk-madan once birini tayin etseniz de onunia eviensem...
l-Bihar'ul-Envar, c.100, s.221. 24
Bu konuşmalardan sonra istediği ortami elde eden Resul-i Ekrem, mümin kadınlardan birinin adını vere-rek onunla evlenmesini istedi...
Yine Ehlibeyt Imamlanndan nakledildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.a) bir gün minbere çıkıp Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle hitap etmişti:
"Ey inananlar! Cebrail (a.s) sırlara Him olan Allah tarafmdan nazil olunca yanima gelip, 'Ey Allah'm Resu-lü, dedi. Kızlar ağacın dallarmdaki meyvelere benzerler, eriştikleri vakit kopanlmalan gerekir. Aksi takdirde ğüneşin harareti ve ruzgann şiddetli esintisi onlann ta-zeliğini bozar. Kızlar da böyledir, ergenlik çağına var-diklannda, kalplerinde meydana gelen huzursuzluğun evlendirilmelerinden başka ilacı olmaz. Ev-lendirilmedikleri takdirde fesat ve günaha duçar olur-lar..."1
1-Funı-uKâfî, c.5, s.337.
25
Dostları ilə paylaş: |