GÜNAHLARIN CEZASI
Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "Bir gün Fatıma'yla birlikte Peygamberin huzuruna gittik. Peygamberin şiddetli bir şekilde ağladığını görünce, dayanamayıp sordum: 'A-nam ve babam sana feda olsun, niçin ağlıyorsun?' Resulullah şöyle buyurdu: Miraca götürüldüğüm gece, ümmetimin kadınla-rından bazılarının şiddetlice azap çektiklerini gördüm. Işte onların bu çetin azabına ağlıyorum. (Azap çeken bu kadınlar, birkaç grupturlar:)
1- Saçlarından asilan ve beyni kaynayan bir kadını gördüm.
2- Dilinden asılan ve boğazına ateş dökülen bir ka-dını gördüm.
3- Göğüslerinden asilan bir kadın gördüm.
1- Bihar'ul-Envar, c.100, s.239, h:45.
2- Bihar'ul-Envar, c.100, s.244, h:15.
320
4- Altında ateş yanan ve kendi vücudunun etini yi-yen bir kadın gördüm.
5- Ayakları ellerine bağlanmış ve yilan ve akreple-rin vücudunu sardığı bir kadın gördüm.
6- Ateşten bir tabutun içinde, beyni ağzından dışa-rıya dökülen, kör ve lal bir kadın gördüm.
7- Ateşli bir tandıra ayaklarından asılan bir kadm...
8- Ateşli makaslarla kendi vücudunu önden ve ar-kadan parçalayan bir kadm...
9- Elleri ve yüzü yanan ve ciğerlerini, kalbini ve ba-ğırsaklarını yiyen bir kadm...
10- Başı domuza, viicudu da eşeğe benzeyen bir kadm... ve bunun yam sıra milyonlarca çeşitli azap o-nun etrafını sarmıştı.
11- Köpeğe benzeyen bir kadm gördüm. Alevler bu kadimn bedeninin alt kismmdan girip ağzından çıkıyor-du ve ateş memurlan topuzla onun beden ve kafasim eziyorlardi.
(Peygamber efendimiz bunlan buyurduktan sonra) Hz. Fatıma şöyle arz etti: "Ey benin habibim ve gözü-mün nuru, bunlar ne günah yapmışlardı da bu azaplan çekiyorlardı?"
Resulullah (s.a.a) şöyle cevap verdi:
1- Saçlarından asılan kadın, saçlarını namahrem-lerden gizlemiyordu.
321
2- Dilinden asılan kadın, (dünyada) kocasını incitiyor-du.
3- Göğüslerinden asılan kadm, kocasmdan izinsiz başkalarının çocuklarına süt veriyor ve kocasını kendi yatağına kabul etmiyordu.
4- Kendi viicudunun etini yiyen kadm viicudunu başkaları için süslüyordu.
5- Ayakları ellerine bağlı olan, akrep ve yilanlarm da vücuduna saldırdığı kadm, vücudu ve elbisesi temiz olmadığı gibi cenabet ve hayız guslü almıyordu. Namaz kıldığı zaman da, namaza önem vermeyip onu üşene-rek kihyordu.
6- Kör ve lal olan kadm, başka bir erkekten meşru olmayan bir çocuğu kendi rahminde büyütmüş ve o ço-cuğun da kendi kocasmdan olduğunu iddia ediyordu.
7- Ayaklarından ateşli bir tandıra asılan kadm, kocasmdan izinsiz evden dışarı çıkan kadındı.
8- Ateş makaslarla kendi viicudunu kesen kadm, kendisini halka gösteriyor (ve davranışlarıyla erkekleri tahrik ediyordu.)
9- Yüzü ve vücudu yanan kadın... kadınları sapıklı-ğa davet ediyordu.
10- Başı domuza benzeyen... kadm, söz taşıyıcı ve ya-lancıydı.
322
11- Yüzü köpeğe benzeyen kadın, nuhenger ve kıs-kançtı.1
Daha sonra Resul-i Ekrem şöyle buyurdu: "Kocasını sinirlendiren kadının vay hâline ve ne mutlu kocasını kendisinden razı eden kadına."2
1- Nuhenger araplar içerisinde bir gelenek ve görenek idi. Şöyle ki, birisinin bir yakını öldüğünde ona yas tutulmasi ve ağlanılması için para karşılığında tutulanlara Nuhenger derler. Bunlar öyle bir şekilde ağlıyorlarmış ki kendi yakinlan öldüğünde bu şekilde ağlamıyorlarmış.
2- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:117, h:7; Uyun-u Ahba-r'ir-Rıza, s.184.
324
ÇİFTLERİN SAADETİ
A Me yuvasında, her ferdin istediği hep saadettir. Yal-nız, saadeti tek taraflı anlamak, onu mah-vetmektir. Bekâr bir şahıs, yalnız kendi saadetini düşünebilir. Fakat evli olan ise, kendi saadeti kadar e-şinin saadetini de düşünmelidir. Eşler arasında daima eşitlik olmalı ve bu eşitlik de İs-lâm'ın buyruklarının dı-şına çıkmamalıdır. Paylaşılan hayat gibi, birbirine uy-mak da paylaşılmalıdır.
jş hayatı günün birçok saatlerinde eşleri birbirinden ayırabilir, fakat ondan sonraki vakitlerini hep birlikte geçirmeli, zevk, eğlence ve hüzünlü günlerinde beraber olmalıdırlar.
Yuvada özlenen saadet kendiliğinden meydana gel-mez. Saadet, eşlerin gönül birliğiyle gösterecekleri dikkat, sevgi, ilgi ve alâkayla gelişir. Ancak eşler birbirlerinden nefret edercesine uzak durup, sevgi, muhab-bet ve ilgi ateşini söndürürlerse, o da söner ve hayati-yetini kaybeder.
Aile yuvasında karşılıklı sevgi, sönmez bir cazibe ve sonsuz bir alaka, saadeti temin eder. Onun için aile yu-
325
vası kuran erkek ve kadm birbirini sevip saymah, birbiri-ni mad-dî olan her şeyden değerli ve üstün tutmahdir. Yuvada erkek ve kadm birbirlerinin dilinden anlamah-dirlar. Kalp, ruh ve dilleri aynı heceleri söylemeli, birbir-lerine sonsuz bir inançla bağlanmış olmalıdırlar. Çünkü saadet, karşılıklı sevginin bulunduğu bir yuvada banmr.
Yuvada, erkek ve kadm uygun vakitlerde birbirleriy-le oyalanmahdir. Erkek eşini hiçbir zaman ihmal et-memeli, ona hep şefkat ve merhametle taşan, içli bir sevgi sunmahdir. Kadm da kocasim daima sevip, sor-mah, koca ruhunda bir sevgili diye yaşamalıdır.
Yuvada, erkek ve kadm aşk hakkını bilmeli ve bunu ödemelidirler. Bu zevk payı yalnız saadeti değil yuvanın ismetini de korur. Yuvada erkek ve kadm birbirlerinin zevk ve yaşayışlarına uymalıdır. Bilhassa kadimn uysal oluşu ona saadet kapilanm açar. Kadm bir su gibi ol-mah, kocasimn hayat kabına döküldüğü zaman, bu su, kabın şeklini tamamıyla almalıdır.
Yuvada erkek ve kadm yalmz kendi zevk ve ihtiraslarma uyarak hareket etmelidirler. Bu yolda her ikisi de hislerinden az-çok feragat gostermeli ve bunu isteyerek, seve seve yapmahdirlar. Yuvada, erkek ve kadm, birbirinin eş, dost ve sevgilisi olmahdir.
Kadm için koca, anne-baba ve kardeşten daha ya-kın, içli bir dost, erkek için kadm, bunlardan daha ustun, sevilen bir sevgili olarak görülmelidir. Yuva hep gii-
326
ler yüz, tatlı söz, nezaket, incelik ve yumuşaklıkla saa-det, selâmet ve bereketini devam ettirmelidir.
Yuvada, erkek ve kadm birbirlerinin fikir ve hisleri-ne hürmet etmeli ve saygılı davranmalı, maddî ve ma-nevî işlerinde birbirlerine yardım etmeli, tevazu ve hilim ile davranmahdirlar. Bilhassa kadm "evet, peki" demesini öğrenmeli işine gelmeyen sözü duymamalı-dır. Aksilik ile saadet bir arada barmamaz. Kalp kir-makla, neşe ve saadetler yıkılır.
Yuvada erkeğin güneşi batmamalı, kadına hüküm etmeden, hakim olduğunu hissettirmelidir. Kadm da bunu hissettiği hâlde evinin hakimi olmalıdır. Yuvada, erkek ve kadm hep evlendikleri ilk gün gibi birbirlerine karşı hazırlanmalı ve birbirlerine kavuşmak, görüşmek isteyen yeni iki aşık, iki sevgili gibi olmahdir. Bilhassa kadm buna daha fazla önem vermelidir.
Yuvada, erkek ve kadm aralanndaki sevgi ve alâ-kayı söyleyen biraz kıskançlık olmalı, yalmz bu da ölçü-lü olmalı, aşırı olmamalıdır. Zira aşırı kıskançlık inanç, sevgi ve muhabbet bağlarını koparır, mutluluğu sarsar.
Yuvada, erkek ve kadimn prensibi sevgi olmalı, sö-vüşmek olmamalıdır. Yuvada, erkek hatasını aklıyla, kadm ise kalbiyle düzeltmelidir. Yuvada, erkek ve kadm, yuvadan uzak eğlencelere kendilerini vermemeli, eğlenceyi hep yuvada aramah ve birbirlerinde bulmah, zevk hayatları müşterek olmahdir. Yuvada, erkek ve kadimn neşe, keder, üzüntü ve hırçınlıklarını kimse gö-
327
rüp duymamalı, sir ve mahremiyetlerini yalnız kendileri bilmelidir.
Yuvada, erkek ve kadın çocuklarına içten bağlı ol-malı, zevkle işlenen bir yakınlık duymalıdır. Yuvada, çocuklar gözlerinin nuru, gönüllerinin süruru, evlilik a-ğacının semeresi ve sevimli meyvesi, cennet reyhanı, yuvanın cıvıldayan kuşu, evin bereketi ve saadeti olma-lıdır. Yuvanın sevgi ve cıvıltılarını bu güzel filizler korur. Çocuğu olanlar olmayanlardan daha mesuttur.
Dostları ilə paylaş: |