2.6. SÜNNET’İN KUR’AN DIŞINDA HÜKÜM GETİRMESİ
İslam alimleri sünneti sadece Kur’an’ın mücmelini açıklayan, mutlağını mukayyet kılan veya umumiyet ifade kılan ayetlerini tahsis eden bir kaynak olarak değil, bunun yanı sıra Kur’an’ın hüküm getirmediği hususlar hüküm koyan, bağımsız hüküm koyan bir yasama kaynağı olarak da düşünülmüştür. Dolaysıyla sünnet Kur’an’ın sessiz kaldığı alanlarda hükümler koyan ve böylece Kur’an’ın hükümlerine ilavelerde bulunan bağımsız bir otorite vasfını da kazanmıştır. Şüphesiz ki Hz. Peygamber’in ictihatları, bir insan olarak yaptığı özel yada geçici uygulamaları gibi bir takım fiillerini bağlayıcılık anlamının dışında tutmalıyız.59
Sünnet ihtilaf düştükleri konularda insanları aydınlatan böylece onlar için hidayet ve rahmet kaynağı olan, Kur’an’ı Kerim’in kendisin indirildiği bir peygamberin sözü olarak üstün bir değer ifade ettiği gibi Kur’an’ı herkesten iyi anlayan ve ayetlerdeki ilahi maksadın ne olduğunu en iyi bilen Allah resulünün görüşü olarak da büyük önem taşır. Hz. Peygamberin insanlara sözleriyle açıkladığı fiilleriyle uygulanışını gösterdiği ilahi emirlerin başında namaz , zekat , hac gibi ibadetler gelir.
Namazların hangi vakitlerde, kaçar rekat ve nasıl kılındığı, orucun nasıl tutulacağı, zekatın hangi mallardan ne kadar verileceği, haccın nasıl yapılacağı giib hususlar, Kur’an’da yer almayıp Hz. Peygamber’in Sünnetiyle açıklık kazanmış, İslam hukukunun bir çok meselesi hadislerde verilen bilgilerle sonuca kavuşturulmuştur. Ayrıca Kur’an’da birkaç türlü yorumlanabileceği için manası kolaylıkla anlaşılmayan ayetler, ‘zulüm’ kelimesiyle tefsir edilmesinde olduğu geniş kapsamlı ifadelerle daha dar anlamların kastedildiği ayetlerde hadis rivayetleri sayesinde yorumlanabilir. Sünnet aynı zamanda Kur’an’da yer almayan bir çok meseleye açıklık getirmiş, bu konulardaki uygulama şeklini göstermiştir. Mesela bir kadının adet halinde kılamayacağı namazları kaza etmeyeceği, bir erkeğin hanımının üzerine onun kardeşi ve teyzesi ile evlenmeyeceği, nesep yakınlığı sebebiyle de evlenmenin haram olduğu kimselerle süt yakınlığı sebebiyle de evlenmenin gibi hususlar, ayrıca şuf’a hakkı ile ilgili hükümler, nineye ve baba tarafından akrabaya düşecek miras gibi meseleler Hz. Peygamber tarafından halledilmiştir.
Kur’an’da temas edilmekle beraber hakkında fazla bilgi verilmeyen ahiret hayatıyla ilgili hususlar, kabir hayatı, yeniden dirilme, mahşer, hesap, mizan cennet, cehennemdeki hayat gibi konular da Hz. Peygamber’in sünnetinden öğrenilmektedir. Ahlaki vazifeler, manevi ve ruhi gelişimi sağlayacak kurallar, düzenli bir aile hayatı için gerekli olan davranış biçimleri, insanlar arasında insani ve ticari münasebetleri düzenleyen hükümler, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkiler vb. konularda da hadislerde geniş bilgi bulunmaktadır.60
Sünnet, Kur’an’ın hükümlerine uygun hükümler koyduğu gibi Kur’an’da olmayan konular hakkında da hüküm koyar. 61 Resulullah hatadan masum olduğuna göre müstakil hüküm koymasına bir mani yoktur. Onun görevi vahyi tebliğ olduğuna göre bunu hangi yolla yaparsa yapsın değişmez. İster kitapta olsun ister kitabın dışında olsun ahkamı tebliğle ilgili Allah’a aittir. 62 Kuranın hükmünün bulunmadığı yerde hüküm koyma yetkisi verilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. Hz. PEYGAMBER VE SÜNNETİ 3.1. HZ. PEYGAMBER’İN İSMETİ VE ÖRNEK TEŞKİL ETMESİ
Bir kimsenin hem insanlara örnek olarak gönderilmiş olması, hem de hoşnut olmayacağı ve günah saydığı fiilleri işlemesi birlikte düşünülemez. Bu sebeple bütün peygamberler ismet sıfatıyla muttasıftırlar. Bilerek veya kasten Allah rızasına aykırı bir davranış içinde bulunmazlar. Yanılmaları sonucu yaptıkları hatalar, unutmaktan kaynaklanan kusurları Allah tarafından uyarılmasına vesile olur. bu hata ve kusurlar öncelik veya ahkam konusu olarak ümmete yansımaz. Hz. Peygamber’i zedeleyecek herhangi bir şeyden masum olması Kur’an’ın delaleti ve ümmetin icmasıyla sabittir. Dolaysıyla bu konuda hata ve yanılmaya düşmekten korunmuş olduğu yönündeki görüş en doğru yaklaşımdır. Peygamberin hataya düşmüş olabileceğini kabul edenlere göre ise böyle bir durumda Allah tarafından hemen uyarıldığı ve tashih edilip düzeltildiği hususunda icma vardır. Bu durumda tebliğle ilgili her haberin doğruluğunda Allah’ın katındakine uygunluğunda icma edilmiş olmaktadır.
Hz. Peygamber’in şeriatı tebliğ konusunda masum olduğu ve Allah tarafından kendisine gelen vahye dayandığında hiçbir Müslüman şüphe etmez. Genel kabul gören anlayış ve yaklaşıma göre Hz. Peygamber’in bu konuda ortaya koyduğu sünnetleri de vahyin eseridir. Onun Allah’dan aldığı vahyin sadece Kur’an’dan ibaret olmadığı yine Kur’an ayetlerinden ve Allah tarafından kendisine bahşedilen vasıflardan anlaşılmaktadır. Kur’an’ın bir çok ayeti Hz. Peygamberin her söz ve davranışında Allah’dan bir beyine üzere olduğu açıkça belirtilir. Bu ayetlerden bir kaçının anlamı şöyledir:
İşte sana da böyle emrimizden bir ruh (gönüllere can veren bir söz) vahyettik.63
Sana vahyolunana uy ve Allâh hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir. 64
Ben, Rabbimden (gelen) açık bir delil üzerindeyim.65
Tebliğ ile ilgili hususlardan durum böyle olunca, ümmete doğru olarak intikal etmiş, hatalı olduğu Allah tarafından ifade edilmemiş bütün sünnet çeşitlerinin ümmet için tüm çeşitlerinin her birinin bağlayıcılığının aynı olduğu söylemek mümkün değildir. Nitekim İslam alimleri başlangıçtan itibaren bu farklılığa dikkat çekmiş, sünnet bu açıdan bir ayırıma tabi tutmuşlardır. Tebliği zedeleyecek şeylerden ve günah işlemekten korunmuş olan bir peygamberin hayatının her safhası örnek alınmayı gerektirir. Bu örnek oluş mutlaka vacip sünnet ve mendupluk anlamına gelebilecek bir hüküm ifade etmez. Sadece ortaya konulan davranışta bir sakınca bulunmadığına mübahlığa ve irşadlığa delalet eder. 66
Sünnetin hüccet oluşunun delillerden biri Resulullah’ın bir peygamber olarak sahip olduğu ismet sıfatıyla her türlü hata ve yanılgıya düşmekten korunmuş olmasıdır. Hz. Peygamberin ictihadı da hatadan korunmuştur. Bu ya hata etmeyeceği esasına ya da hatasının üzerine bırakılmayacağı prensibine göredir. Resulullah, yalan, hata ve iftiradan beri olmasaydı onun söz, fiil ve takrirlerinin hüccet oluşluna ayet ve hadislerden yeterli delil bulamazdı. Cumhurun görüşüne göre peygamberler büyük ve küçük günahlardan korunmuşlardır.67
Biz, Hz. Peygamber’in tebliğe hale getirecek hata ve yanılmalardan uzak olduğunu biliyoruz.
Bu durumda tebliği içeren bir haber doğrudur ve Allah nezdinde olanlarla mutabıktır. Öyle ise bunlara uymak vacip olur. tebliği içeren her haber doğrudur derken Resulullah’ın tebliğle ilgili işlerini, takrirlerini, ictihatlarını, emir ve yasaklarını da buna katıyoruz. Çünkü dini ilimlerin tebliği, söz , fiil, takrir, ictihad, emir ve yasakların herhangi biri ile gerçekleşir. Öyleyse bunların hepsi tebliğ şekillerinden birini oluşturur. Resulullah’a ait bütün bu tebliğ şekilleri Allah’ın onayını aldığı için hüccettir. 68
Resulullah’ın tebliğ kastedilmeyen yeme içme günlük konuşma gibi tabi işerine gelince bunlar da istisnalarla beraber hatadan korunmuştur. Ancak bunların hüccet oluşu tartışma konusu olmakla beraber ibaha ifade etmekleri açısından şer’i hüküm olmalarında şüphe yoktur.
Resulullah’ın yanıldığı , unuttuğu da olurdu. Bir defasında anamaz yanılması üzerine şöyle buyurmuşru: ben de ancak sizin gibi bir insanım, sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum.69 Zaten bizzat Kur’an’da da peygamber unutmak fiilinin nisbet edildiğini de görmekteyiz.70 Bütün bunların risalet görevinin tebliği dışında kalan alanlarda olduğunu ifade etmek durumundayız. Zira peygamberlik görevinin ifası alanında peygamberlerin korunmuşluğu söz konusudur. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Resulullah normal bir insandı. Vahiy karşısında peygamber olarak sahip olduğu yetki ve sorumluluk dışında o da diğer insanlar gibi sorumlu idi. Resulullah’ın şu sözleri konuya ışık tutması açısından önem arzetmektedir. ‘Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı övmede haddi aştıkları gibi siz de beni övmekte haddi aşmayın. Bilin ki ben sadece bir kulum. Benim hakkımda sadece Allah’ın kulu ve resulu deyin.’71
Dostları ilə paylaş: |