GİRİŞ
Yüce kitabımız Kur’an-ı kerim’in açıklamalarına göre, Hz. Peygamber son nebidir ve son Resuldür,1 ancak ilk peygamber değildir.2 Allahu teala ondan önce peygamberler göndermiş ve bütün peygamberler vahiy adını verdiği bir iletişim aracı ile gerekli gördüğü bilgileri iletmiştir. Hz. Peygamber’in Allah’tan vahiy yoluyla aldığı bilgilerin Kurandan ibaret olmadığı hem ilgili ayetlerden3 hem de ona yüklenen vazifelerden ve bahşedilen vasıflardan anlaşılmaktadır. O’nu diğer insanlardan ayıran özellik vahya mahzar olmasıdır. 4Ancak bu onun yegane özelliği değildir.hem vahi alabilmek için O’nun daha bir çok üstün vasıf ve özellikler bezenmesi şanına uygun bir terbiye alması gerekmiş, bunlar da bizzat Allahu tealanın lütfu ile gerçekleşmiştir. O alemlere rahmettir.5 İnsanlar şahit müjdeleyici, uyarıcı Allah’ çağıran, davetçi ve çevresine ışık saçan kandil olarak gönderilmiştir.6
Belli bir kavme ve coğrafyaya değil, bütün insanları uyaran ve müjde veren bir peygamber olarak gönderilmiştir. 7 Yalnızca uyarmak ve müjdelemekle yetinmeyip Allah’ın iradesini yeryüzünde hakim kılmak için mücadele etme vazifesi ve kendisine itaat etme selahiyeti ile techiz edilmiştir.8 Ebedi saadete talip olanlar için en iyi örnektir.9 Yalnızca Kuranı tebliğ etmeyecek aynı zamanda onu açılayacaktır.10 Bir kimsenin hem Allah’ın razı olmadığı O’na itaatsizlik ve isyan teşkil eden fiiller işlemesi hem de insanlar örnek olarak gönderilmiş olması bir arada düşünülemeyeceği için Hz. Peygamber’in özelliklerinden biri de ‘ismet’ sıfatıdır. Bu sıfatı gereği olarak Hz. Peygamber kasten Allah’ın rızasına aykırı bir davranışta bulunmaz, unutma yanılma gibi elde olmayan sebeplerle hata ederse Allahu teala tarafından uyarılır. Hz, Peygamber’den zuhur eden hataları din kuralı dini hüküm ve örnek davranış olarak ümmete intikal etmez.
Rasulullah (s.a.v.) tebliğ ettiği Kur’an’dan ayırmak mümkün değildir. Hz. Peygamber Kur’an-ı tebliğ etmenin yanında onu beyan etmiş, öğretmiş, kendisine havale edilen boşlukları doldurmuş onu yaşanan İslam olarak hayata geçirmiştir. Bu itibarla hz. Peygamber’in gerek hayatının gerekse sünnetinin özelde Müslümanlar, genelde de bütün insanlık için önemli bir yeri vardır. Din sürecini son kemal halkasını oluşturan, yıldızlar nisbetle güneşin doğuşu gibi kendisinden öncekileri hükümsüz klan Yüce Kur’an’a ulaşmanın tek yolu Resulullah’tır.
BİRİNCİ BÖLÜM 1. SÜNNET 1.1. SÜNNET KAVRAMI VE SÜNNETİN TARİFİ
Sünnetin hukuki konumunu ifade etmeden önce kavramın içeriğine kısaca göz atmak yerinde olacaktır.
Sünnet kelimesi Kur’an-ı Kerim’in sekiz suresinin 14 yerinde geçer. Bunlardan ikisi çoğul, diğer yerlerde ise tekil olarak zikredilir.
1.2. SÜNNETİN LUGAT TANIMI
‘s.n.n.’ kökünden gelen sünnet kelimesi sözlükte:tutulan yol, hal, tavır, gidişat, tavır, çığır, kanun, adet, hüküm, olaylar ve yol manalarında kullanılır.11
Kur’an’da ise ‘sünnet’ kelimeleri genelde değizmez kanunlar için kullanılmıştır.
1.3. SÜNNETİN TERİM (ISTILAH) ANLAMI
a. Hz Peygamber’in izlediği yol, hareket tarzları ve yaşayış halleridir.12
b. farz ve vacip dışında, Yüce Peygamberden südür eden söz, iş ve tasvip ettiği davranışlara denir. Bunlardan ibadet kastıyla olanlara ‘sünen-i hüda’ denir ki bunları yapmak dini kemale erdirir, mükemmel hale getirir. Terki ise kötü bir hal olup tenkidi icap ettirir. Adet şeklinde olanlara sünen-i zevaid enir ki, uygulaması iyi ve güzel kabul edilmiş, terki ise herhangi bir kınama gerektirmez. 13
Hanefi ulemasının büyük bir kısım, Hz. Peygamber’in dışında Ashab’ın uygulamasına da sünnet demişlerdir. Bu konuda şu hadisi şerifi delil gösterirler.’benin sünnetime ve benden sonraki raşid halifeleri sünnetine sarılın’14 Nitekim ashab bazı hükümler koymuşlar ve Müslümanlar bu hükümleri itirazsız benimsemişlerdir. Hz. Ali : ‘Peygamber şarap içene 40 değnek, Hz. Ebu Bekir 40 değneği uygulamış, Hz. Ömer ise bunu 80 değneğe çıkarmıştır’ buyurmuşlardır. Ramazanda teravih bugünkü şekliyle Hz. Ömer’in hilafetinin sonlarına doğru uygulanmaya başlanmış bir sünnettir.15
Ömer Nasuhi Bilmen de sünneti şöyle tarif etmektedir: dini islamda farz ve vacip olmadan Resul-u Ekrem efendimiz tarafından meslük ve mütehaz olan bir tarikten, bir meslekten ibarettir. Sünnet-i hüda ve sünnet-i zevaid nevilerine ayrılır.16 Günümüz araştırmacıları en geniş manada sünneti Hz. Peygamber’in kendi döneminde İslam toplumunun akide, ibadet, tebliğ, eğitim, ahlak, hukuk, siyaset, ekonomi gibi çeşitli alanlarda, kısaca bireysel, toplumsal ve evrensel olmak üzere esas aldığı ilke ve prensipler bütününün oluşturduğu zihniyet yada dünya görüşü şeklinde tarif etmişlerdir.17
1.3.1. USULCULER , HADİSCİLER VE FAKİHLERE GÖRE SÜNNET’İN TARİFİ
usulcüler, İslam’ın ilk dönemindeki kullanımından hareketle sünnet kavramını yasama için Kur’an’dan hemen sonra gelen bir kaynak olarak ele almışlar ve onu şu şekilde tarif etmişlerdir. Sünnet: Nebi’den sadır olup gelen söz fiile ve onaylardır ki, bunlardan her biri Allah’ın dinini anlama ve uygulamada Nebi’nin yolunu gösterir.18
1.3.1.2. Hadisçilere Göre Sünnet
Hadisçiler, usulcülerin tarifine bazı ilavelerde bulunmuşlar ve sünneti Nebi’ye izafe edilen söz, fiil, onay, sıfat ve siret şeklinde tarif etmişlerdir. Onlara göre sünnet bu beş hususu da içermektedir. Yine onların çoğunluğuna göre bu içeriğiyle sünnet kelimesi hadis kavramıyla eş anlamlıdır.19
farz ve vacipler dışında Hz. Peygamber’den gelen hükümler sünneti meydana getirir. Başka bir ifadeyle Kur’an dışında Hz. Peygamber’in şer’i bir hüküm teşkil eden söz, fiil ve takrirlerine denir.20
Dostları ilə paylaş: |