İstanbul ansiklopediSİ Büyükada Camii (Resim: Kemal Zeren)


AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə57/75
tarix07.01.2019
ölçüsü4,97 Mb.
#91759
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   75

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Burgaz 'adasında, Kınalıadaya karşı olan sırttadır; ayni azizin adını taşıyan manastırın avlusundadır. Dört duvar üzerine Kiremit örtülü ve kubbeli; çatı kenarı ve kubbe kasnağı ahşap küçük bir kagir yapıdır. Bina salip şeklindedir. 1897 de yapılmıştır. Ayios Yeoryios adına Bizans yapılarından olan ilk kilise daha aşağıda idi. Pek harap olduğundan yıktırılmış, yerine yeni bir kilise yapılmış, ikinci kilise de zelzelede yıkıldıktan sonra üçüncü defa olarak şimdiki yerine bu kilise inşa edilmiştir. Kubbe dört fil ayağına istinat eden dört kemer üstünde yüksek kasnağa oturtulmuştur. Mabedin dert köşesinde dört alçak küçük kubbe daha vardır. Kubbe kasnağında on üç pencere vardır. Zeminin ortası mermer iki yanı çini döşenmiştir, îkonostasionu tamamen oymalı ve kabartmalı olup azizlerin tasvJrleriyle süslenmiş bir sanat eseridir. Despot tahtı keza oymalı ve kabartma olup altın yaldızla bezenmiştir. An-von'u yoktur. Duvarlarında azizlerin tasvirleri, tavanında müteaddit avizeler asılıdır. Nartekse üç taş basamaklı merdivenle camlı bir kapıdan girilir. Tavanı ahşap, zemini çini

döşelidir. Avluda bir sehpa üzerinde üç çan


bulunmaktadır. Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Bakırköyünde, Ebüzziya Cadde-desi üzerinde demiryolu istasyonundan sahile giderken sol koldadır.

Ahşap yapı, dört direk üzerine oturtulmuş. 'Dört köşeli ahşap bir çan kulesi bulunan küçük bir kilisedir, yalnız caddeye bakan duvarı kagirdir; 1832 de Bakırköy bahçıvanları tarafından yaptırılmıştır. Yapı sanatı bakımından bir hususiyet ve kıymeti yoktur, içerisi birçok avizeler ve duvarları müteaddit ikonlarla tezyin edilmiştir. Kapıdan girince sağda zamanımızın rum ressamlarından Basmacidis'in 1942 tarihini taşıyan ve çocuk Isa ile Meryemi gösteren bir yağlı boya tablosu vardır ki Baltayan isminde bir ermeni tarafından hediye edilmiştir. Çok muhtemeldir ki bir hastalığa tutulmuş olan bu zatın bu 'kilisede bir ikonu bulunan Ayios Pan-deleimoinona (Lokman Hekim) bir nezridir. Kapıdan girince sol kolda Yinekonitisin (kadınlar mahfili) altına rastlıyan bir yerde bulunan Ayios Pandeleimion'un ikonu bu kiliseye Baruthane ayazmasından getirtilmiştir. Ka-




Büyükadada Ayios Yeoryios Kilisesi (Resim: Kemal Zeren)

Ortaköyde Ayios Yeoryios Kilisesi (Resim: Salih Sinan)

AYİOS YEORYİOS

1596

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

1597

AYİOS YEORYİOS



dınlar mahfilinin kilisenin içine bakan cephesi altına ressam Basmacidis'in iki yağlı boya tablosu daha talik edilmiştir.; bunlardan 1943 tarihim taşıyan «Hazreti İsa'nın topalı yürütmesi mucizesi» mabede Röne Se-hap isminde bir zat tarafından verilmiştir ki bacaklarından uzun zaman muztarip olup şi-fayab olduktan sonra bu tabloyu adak hediye olarak sureti nıahsusada yaptırmıştır. Diğeri, «İsa ile balıkçılar» Apostolidi isminde bir zatın hediyesidir. Kilisenin ikonostasionu ahşaptır. Üzerine talik edilmiş olan ikonlâr şunlardır:

Merkezden sağa doğru, yukarıda büyük Hazreti İsa 1907 de Angeliki Pavlido'nun hediyesi; altta küçük Hazreti İsa, tarihsiz, Mihalâki hediyesi; yukarıda büyük Hazreti İsa 1903 de Keşişoğlu hediyesi; Merkezden sola doğru, Hazreti Meryem, 1886 da Alek-sidi hediyesi; altta küçük Hazreti Meryem 1906 da İstavridos hediyesi; Ayios Yeoryios 1909 da Lambrido hediyesi; altta küçük Ayios Nikolaos, 1903 de Sirido hediyesi; altta küçük Ayios Nikolaos, 1904 de Kiryakidi hediyesi.

Kilisede bulunan sair ikonlâr da şunlardır: Ayia Varvara, 1929 da Filipidi, hediyesi; küçük Ayia Varvara 1907 de, ismini tesbit et-

tirmemiş bir zatın hediyesi; Ayios Minas 1907 da Bakırköy Yardımseverler Cemiyetinin hediyesi; (Kilisenin en büyük ikonu); küçük Ayios Minas, 1907 de Yuvanidis hediyesi; Ayios Dimitriyos, 1908 de Lambiridis hediyesi; küçük Ayios Dimitriyos 1908- de Lazari-dis hediyesi Ayios Tripon ikonu 1817; Ayios Tripon ikonu, 1847 de Kumkapı Hıristiyan Cemiyeti hediyesi; Ayios Basiliyos, Grigoryos ve Hırisostomos'u gösteren 1885 tarihli ikon. İstanbul Ansikolpedisi adına 1943 Şubatında bu kilise ziyaret edilirken mütevelliler heyetine mensup zevatın gösterdikleri hüsnü kabul tesbit edilmeğe değer.

Bibi.: REK, Muzaffer Esen ve İsmail Ersevim, Gezi Notu.

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS

KİLİSESİ — Büyükadada, tepedeki Ayios Yeoryios manastırmdadır. Bizans zamanından kalan yapılardan, Ayios Haralambos kilisesi içinden iki taş basamaklı merdivenle geçilir. Tonoz bir höcreden ibaret olup zemini mermer döşelidir. Üç parça mermerden yapılmış olan orayapilinin üst kısmı oyma olup azizlerin tasvirleriyle süslenmiştir. 1790 tarihinde yapılmış iki mermer (kaide vardır. Ayios Yeoryios Manastırı avlusunda bu-

lunan bu kilise ile Ayios Haralambos, Ayios
Apostoli kiliseleri ve Ayios Yeoryios ayazma
sı dört kagir duvar üzerine kiremit örtülü
bir yapı içindedir. Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Fenerde, Sadrâzam Âlipaşa Caddesinde Rum Ortodoks Patrikhanesinde-dir. Dört duvar üzerine kiremit örtülü kagir bir yapıdır. 1720 senesinde inşa edildi. Yüksek olan kagir tonos tavan on dört sütuna istinadeder. Zemini mermer döşelidir. Kabartmalarla süslü mermer medhal kapısı, Patrikhane kapıMhyası Romanyalı Kostan-tinos tarafından yaptırılmıştır. Kagir olan kadınlar mahfiline narteksin sol cenahında olan höcreden ahşap basamaklı merdivenler-lerle çıkılır. Ön cephesi tablolarla süslüdür. Tavan ve kemerler renklidir.

Nakışlarla ve .aziz tasvirleriyle bezenmiştir. İkonostasion cevizden yapılmış, kabartma tezyin motifleriyle bezenmiştir, îkon-lar arasında bilhassa Hazreti Yahya'nın ve çocuk İsa'yı kucağında gösterir Meryem Ananın mozayik tasvirleri zikre değer eserlerdir.

Sağ tarafında yanında Hazreti İsa'yı çar


mıha çektikleri haçın sütunu olup çaktık
ları çivi gözükmektedir. İncil okuma yeri ce
vizden olup sedefle işlenmiştir. Despot kür
süsü dört mermer basamaklı olup cevizden
yapılmış, sedef kakma ile işlenmiştir. Sağ ta
rafta ikonostasiyonun yanında üç mermer ba
samak üzerinde üç mermer lahit mevcuttur,
içlerinde Ayia Efimia, Ayia Teofano ve Ayios
Salomoni'nin mumyaları vardır. Azizlerin tas
virleriyle süslü üçer mumlu iki büyük bakır
şamdan, müteaddit avize ve kandiller mev
cuttur. Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS

KİLİSESİ — Pendiktedir. Plânı müstatil şekilde kiremit örtülü kagir yapıdır. İnşa tarihi bilinmiyor; bu satırların yazıldığı sırada Patrikhanece kadro dışı edilmiş, Tekel İdaresinin yaprak tütün bakımevi olarak kullanılmakta idi (1948).

1958 de istimlâk edilerek yerine Pendik Çarşı Camii inşa edilmektedir (1959).

Hakkı Göktürk


! \



Bakırköyünde Ayios Yeoryios Kilisesi (Resim: Salih Sinan)

Samatyada Ayios Yeoryios Kilisesi (Resim: Salih Sinan)

AYİOS YEOEYİOS

— 1598


istanbul

ANSİKLOPBDİSİ

— 1599 —

AYKAÇ (Fazıl Ahmed)




AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Safraköyündedir. Mustatil şeklinde, kiremit örtülü kagir küçük bir yapıdır. Yapı tarihi bilinmiyor; 1830 -1834 arası harab bir halde bulunurken 1834 de teedi-den tamir edilmiştir. 1923 de bu köyün rum-ları mübadeleye tâbi tutulduğundan, kilise kadro dışı bırakılmıştır.

Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS

KİLİSESİ — Yeniköyde, Simitçi Salih sokağı ile Valide çeşmesi sokağı arasındadır. Mustatil plânlı bir kagir yapıdır. Kapısı üstündeki yunanca kitabesi şudur: «Bu mukaddes kilise hıristiyan dini uğrunda kendini feda eden Ayios Yeoryios namına parası tamamen Kudüs îsa mezarlığının kilisesi veznesinden verilmek üzere Kudüs patriği ikinci zamanında 1851 de temellerinden inşa edilmiştir.» Zemini mermer ve siyah taş döşenmiştir. Kadınlar mahfili ahşaptır. Ahşap ikonostasion yaldızlı kabartma ve oymalarla müzeyyendir. İncil okuma yeri ve despot kürsüsü de ahşap, yaldızlı oyma ve kabartmalarla tezyin edilmiştir.

Mâbed kâfi derecede aydınlıktır. Narteks tamamen ahşaptır. Kudüs patriği ikinci Kiri-los İstanbulda bulunduğu sıralarda vefat etmiş, bu kilisenin narteksine defnedilmiştir. Duyarında 18 Ağustos 1877 tarihini taşıyan kitabesi vardır. Mezarın yeri döşeme üzerinde görülmektedir. Çan avluda iki servi ağacının arasındadır. Bu kilise l Şubat, 21 Nisan ve 27 Temmuz tarihinde senede üç dtefa açılır; Kudüs patrikliğine bağlıda*.

Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Kuzguncukta, îcadiye Caddesin-dedir. Plânı müstatil şekilde kiremit örtülü kagir yapıdır. Milâdî 550 de inşa edilmiş eski bir kilisenin yerine yapılmıştır. Sokak üzerindeki kapısı üstünde bulunan yunanca kitabesi şudur: «Bu çok süslü mabedin binasını Hıristiyanlar Ayios Pandeleimion'un ismini şereflendirmek için inşa etmişlerdir, yangın telef etti ve din hevesiyle 26 Temmuzda tamir edilmiş, tekrar Allahın ismi eskisi gibi azizle-niyor, ve oraya imanla koşanların canlarına Allahın bahşettiği hayat ve sıhhat veriliyor». Bundan, bu kilisenin evvelce Ayios Pandelei-

tnion adına takdis edildiği anlaşılır. Ayios Ye-oryios ismi yakın tarihte verilmiştir. Mabedin kapısı üstünde Ayios Yeoryios'un bir ikonu vardır. Kilise ikinci cihan harbi içinde bir ara Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından işgal edilmişti.

Hakkı Göktürk

AYİOS YEORYİOS RUM ORTODOKS MANASTIRI KİLİSESİ — Heybeliada'da, Çamlimanı yolunda bu isimdeki manastırdadır. I>ört duvar üzerine kiremit örtülü ve kubbeli kagir bir yapıdır. 1862 de yapılmıştır. Bu tarihten önce yerinde küçük bir kilise vardı; 1945 de bir tamir görmüştür. Ortada bulunan yüksek kasnaklı kubbe dört sütun üzerine atılmış kemerlere istinat eder. Zemini mermer döşelidir. Arkada bulunan kadınlar mahfiline narteksten girilir, oreapili mermerden yapılmış olup îtalyadan getMlmiştir. Ahşap olan vaiz kürsüsü oymalı, yaldızlı tezyinat ile bezenmiştir. Despot yeri cevizden yapılmıştır. Duvarlarında adı tesbit edilemi-yen bir rahip tarafından duvar boyunca tablolar yapılmıştır. Çan kulesi ahşap olup nar-teksin sağ tarafındadrr. Bu kilise Kudüs met-repolitliğine bağlıdır.

Hakkı Göktürk

AYKAÇ (Eşfak) — Gazeteci, bankacı, Galatasaray Kulübü idare heyeti âzası, Galtasa-ray Kulübünün futbol takımının eski oyuncularından; 1918 de îstanbulda Kınalıadada doğdu; şâir, edib ve gazeteci Fazıl Ahmed Aykaç'm oğludur, tahsilini Galatasaray Lisesinde ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde yaptı; Yedek Subaylığından terhisinde Ankarada yerleşti, Sümer Bankta çalıştı, Fransız Haberler Ajansında da bir vazife aldı, ayrıca Ankaradaki Zafer gazetesine inti-sab ile gazetecilik yaptı; bu gazetede telif ve tercüme pek çok yazısı çıkmıştır; 1953 de müdürlükle İstanbula geldi, banka müdürlüğünün yanında gazeteciliğini îstanbulda da devam ettirdi, anöak bu sefer münhasıren spor sahasında yazılar yazdı. Aslında en çok tanınan tarafı da sportif hüviyetidir!

Galatasaray Lisesinde talebe iken, Hukuk Fakültesine devam ederken Galtasaray takımında oynayan Eşfak Aykaç, Ankarada yerleştiği sırada Hasanpolat Stadyumunda umumî kâtiplik yapmıştı; bu vazifeyi görür-

ken milletlerarası spor konferanslarında Tür-kiyeyi temsil etmişti. «U.E.F.A.» inin 1955 Viyana Konferansında, Türkiyenin Asya veya Avrupa gruplarından hangisine mensup olduğu münakaşasını, Avrupa Grupuna girmemiz şeklinde hat ve intaç etmişti. Ayni federasyonda teknik bir vazife kabul eden Eşfak Aykaç, Türk Millî Futbol takımının tek seçicisi oldu; tek seçici olarak gördüğü hizmetlerin bağında Türk Millî takımının iki sene içinde on bir defa millî maç sahasına çıktığını hatırlamak lâzımdır; Kahirede 4-0 Mısır, Varşo-vada l - O Polonya galibiyetleri ile 1-1 lik Çekoslovakya beraberliğidir. Futbol Federasyonundan ayrıldıktan sonra Galatasaray Kulübü idare heyetine girdi.

Artık kulüb idareciliğinde de çalışmak istemeyen Eşfak Aykaç mesâisini tamamen gazeteciliğe vermek niyetindedir.

Çok iyi bildiği fransızcadan başka İngilizce ve ermenice konuşur; çalışkan, muhitinin çok sevilmiş bir simasıdır.

Hakkı Göktürk

AYKAÇ (FAZIL AHMED) — Muallim, muharrir, şair; eskilerin «Şehrî» dedikleri, nazik ve zarif bir istanbullu, zengin ansiklopedik kültürü, nükteciliği ve tertemiz diliyle bir meclis ve .sohbet adamı, son yarım asırlık Türk mizacının en büyük şöhretlerinden biri; 23 Temmuz 1884 de Beyazıd'da Yahni-kapan sokağındaki bir evde dünyaya gelmiştir; babası Divaniye mutasarrıflığında irtihal eden Mehmed Cemal Bey, anası Sabire Hanımdır. Mehmed Cemal Bey, Mektebi Har-biyede okumuş, 92 - 93 Rus seferinde İzzet Paşanın erkânıharbiyesine dahiL olarak Vidin Muhasarasında bulunmuş, büyük yararlıklar göstererek iki defa yaralanmış, musalâhadan sonra mülkiye 'hizmetine geçmiştir; son derece afif, müstakim ve mütedeyyin, hoş konuşur, bilgili ve bilhassa tıp ilmine karşı meraklı bir zat imiş.. Oğlunun tahsil ve terbiyesine itina etmiştir. Fazıl Ahmed, çocuk iken çelimsiz, ga- Fazü Ahmed Aykaç yet asabî, fakat çok (Resim: h. çizer)

sevimli ve fevkalâde çalışkan imiş.. Pek küçük yaşta resime ve talik yazıya heves etmiş; İstanbulda, ilk mektebi olan «Nümunei Terakki» de sınıfın daima birincisi olmuştur. Büyük hareketi arzdan sonra Yeniköy dairei belediyesi müdürü olan Cemal Bey İstinye civarında bir yalıya taşınmıştır; küçük Fazıl bir gün Emirgânda Şerif Abdiilâh Paşa yalısının önünden geçerken, Pencere önünde oturan paşanın nazarı dikkatini çekmiş, pek sevdiği Cemal Beyin oğlu olduğunu öğrenince mahzuz olmuş.. Bu kibar ve âlim zatın meclisine kabul edilen Fazıl Ahmed, Emir-gân yalısının müdavimleri ve o devrin fikir ve san'at âleminde mümtaz simalar olan Ali Şehbaz Efendi, Tevfik Molla, Koca Vezir Hakkı Paşa ve Tahsin Efendi gibi zevatında mahbubu kulübü olmuştur. Bu yaşlı adamların Meclisinde gördüğü alâka çocukta yeni hevesler uyandırmış, bir taraftan büyük bir gayretle arapça ve farsçaya çalışmağa koyulmuş, bir taraftan hıfzını ilerletmeğe, güzel bir sesle Kuran tilâvetine, Tuhfeyi Vehbiyi ezberlemeğe, Tarihi Atâ'dır ki en-derun şairleri manzumelerini inşada başlamıştır. Şerif Paşanın yalısında, Ramazan ayının ayrı bir merasimi vardı. Mükellef iftarlardan sonra teravih hatim ile kılınırda; Cemal Beyzade, paşa tarafından bu namazlarda müezzinlik hizmeti ile taltif edilmiştir.

Günün birinde Mehmed Cemal Bey, Ab-dülhamid'e verilen bir jurnal üzerine yan sürgün bir tarzda Gümüşhane mutasarrıflığına tayin edildi, Fazıl Ahmed Aykaç da babası ile beraber Anadoluya gitmek, necip baba dostu ve büyük hamiden ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Gümüşhanede rüştiye tahsilini tamamladı, medreseye devama başladı. Babasının Süleymaniye mutasarrıflığına nakli üzerine, Musul idadisine girdi ve oranın ileri gelenlerinden Şeyh Mahvi Efendiden farsça-sını ilerletti. Musul idadisinden şehadetname alarak İstanbula döndü; kültürünün şark tarafı mamur idi, büyük şehirde, birden garba döndü, 'Lycee Français'ye girdi, buradan «Prix d'excellence» ile fevkalâde olarak çıktı; ve yepyeni bir âleme daldı, tabiat ilimleri, fizik, riyaziyat, felsefe ve pedagoji ile uğraşmağa başladı. Meclissiz meşrutiyetin - ki bu devre İkinci Abdülhamidin devri istibdadı denilege-lir - son yılları idi, 17 kuruş yevmiye



AYKAPI CADDESİ

1600


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 1601

AYLA (Safiye)




ile darphaneye kâtip oldu, bir taraftan da, o zamanlar darphanenin y akınında bulunan Sanayii Nefise Mektebinin (Güzel Sanatlar Akademisinin) mimarî şubesine yazıldı, müze Müdürü Hamdi ve Halil Beylerin müsaadesi ile müzenin zengin kütüphanesinde çalışmak fırsatını buldu; Paristeki bir 'arkadaşının delâleti ile «Ecole libre deş seciences politique et morales» in muhabereli kurlarını takip etmeğe başladı,

1908 de, Meşrutiyetin ilânı ile, tâbir, Fazıl Ahmed hakkında Mülî Nevsal'e yazdığı bir makalede filozof Rıza Tevfik tarafından kullanılmıştır, «ucu pek sivri ve maktaı pek keskin olan» kalemine sarıldı, yeni edebî neslin, Fecriâti'nin genç erkânı arasında lâyık olduğu seçkin Emin Bülend ile beraber, genç yaşında şöhretinin ilk basamağına çıktı; o devrin birçok gazete, ilmî ve edebî mecmualarında imzası görülen Fazıl Ahmed, bilhassa Ta-nin'in velûd ve spritüel 'bir muharriri oldu; kendisinin samimî bir sohbet sözleridir, «ta-mamiyle ihtiyar ve klâsik bir rido altında ve eski edebiyat çeşnisi içinde zamanın, bütün yeni hâdiselerini iğneleyen yeni bir nazım çığrı açtı. İttihat ve Terakki hükümetinin maarif nezareti genç şair - muharriri Darülmu-alliminin edebiyat, fransızca, psikoloji ve pedagoji muallimliklerine tayin etti. Bu faaliyet, 1918 mütarekesine kadar devam etti. Bir taraftan da Terbiyeye Dair», «Divançei Fazıl», «Kırpıntı» ve «Şeytan Diyor ki» isimlerini taşıyan kitaplarını bastırdı. Bir aralık Düyunu Umumiye idaresi Türk Dayinler kâtipliğine tayin edildi, oradan Galatasaray Lisesi Türk edebiyatı muallimliğine geçti. Lâtin harflerinin kabulünü müteakip, Halk Partisi namzedi olarak Elâzığ mebusluğuna seçildi; kısa bir zaman Dil Kurumu âzalığında bulundu, sonra bütün faaliyetini, memur edildiği «Dünya Parlâmentolar Birliği Türk Grupu Genel Sekreterliği» işlerinde topladı; bu suretle, yirmi, yıl kadar, bütün Avrupa memleketleri parlâmentolarında ve Kahirede, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, pek çok sevilen, sevgi ve zevk ile dinlenen bir mümessili oldu. Bu satırların yazıldığı sırada, eski ve yeni eserlerinden yedi sekiz cilt tutacak olan külliyatının neşri ciddî bir teşebbüs safhasına girmiş bulunuyordu.

Aşağıdaki satırlar Rıza Tevfiğin, Nevsali

Millî'deki makalesinden alınmıştır: «İstanbul-da 1302 senesinde doğmuştur; ve doğduğuna da iyi etmiştir; çünkü, herkesin umuru ha-tîre ve ciddiyeden addetmektei olduğu birçok vakayün, haddi zatında, tuhaflıktan ibaret olduğunu bize iki kelime ile anlatan ve selâmeti tab'ımızı vikaye eden o oldu.»

AYKAPI CADDESİ — Fatih Kazası, Fener nahiyesinin Küçük Mustafa Paşa Mahallesi Caddelerindedir. Küçük Mustafapa ve Haliç Caddelerinin kesiştikleri yerle, Abdü-zel Paşa Caddesi arasında uzanır.

Haliç Caddesinden gelindiğine göre yol, iki arabanın ferah sığabileceği genişlikte olup, kaba taş döşeli ve bozuktur; sağdan gelen Şair Nev'i Sokağını da geçerek, Gül Camii Sokağına kadar, her iki yanda umumiyetle üçer katlı evler ve bahçe duvarları bulunur. Gül Camii Sokağını geçtikten sonra yol pakettaşı döşelidir. Hisarönû sokağından sonra kıvrılır. Bir arsayı müteakip Ayakapiya gelinir. Kapıdan geçilince, sağda, Haraççıbaşı sokağı ile olan kavşakta, 1341 '(1923) de yapılmış Cumhuriyet çeşmesi bulunur. Solda, Aya-kapı Mecsidinde bu satırların yazıldığı sırada T.C. Fener Nahiyesi Abdi Subaşı Mahallesi muhtarlığı ile C.H.P. Cibali Semt-ocağı merkezi bulunuyordu (Ekim 1946).



İsmail Ersevim

AYKUTALP (Ali Nâzım) — 1959 da, İs-

tanbulun ciddiyeti ile tanınmış Nurgök Matbaasının Müdürü; İstanbul Ansiklopedisinin dizilip basıldığı Tan Matbaasının Ebussud Caddesi infilâkında tamamen harab olması üzerine (B.: Ebussud Caddesi infilâkı) eserin dizgisi ve baskısı için Nurgök Matbaasını seçtiğimizde bu büyük şehir kütüğünün neşrinin aksamaması için dostluk göstermiş, bize huzur temin etmiş te sî-mâdır. Bu ansiklopedi için hal terce-

mesini şu samimî satırlarda toplamıştır:

«1905 de Ba-

kırköyün'de doğ- A. Nâzım

dum, babam kete- (Resim: Nezih)

beden Hüseyin Avni Beydir, anam Hoca Said Efendi kızı Emine Hamdiye Hanım; l nci Cihan Harbi dolayısiyle babam asker oldu ve askerde vefat etti. İlk mektebi ancak 3 üncü sınıfa kadar okudum. İçimde okuma hevesi vardı ve ayrıca kâtib oğlu, hoca torunu idim, fakat akrabalarıma yüz suyu dökerek tahsile devamdan ise o küçük yaşımda rızkımı temin için işe atıldım, Zindan Kapusunda dâima rahmet ile andığım Mehmed Aziz Ustanın dükkânında ipci çırağı oldum. Askerlik çağıma kadar bir müddet de kasaplık yaptım, askerde gedikli başçavuş oldum, 1932 de Tür-kiyede ilk tank bölüğüne seçildim. Çocuklu-ğumdanberi askerliğe olan şevk ve hevesim maiyetinde çalıştığım kumandanlarımın te^vec-cühlerini kazandım. Gazete, mecmua, tarihî eserleri, edebî yazıları, şürleri durmadan okurdum, ve içimde o âleme karsı öyle bir bağlılık vardı ki oraya girmek için yol aradım tahsil çağlarını mihenü meşâkı hayat ile heder olmuş, kalem yolu kapalı, matbaa işçiliği yolu açık, 1939 da tereddüd etmeden, işleri askerî müesseselerle olduğu için yakından tanımış olduğum rahmetli Cemal Azmi Beyin matbaasına girdim, fakat kader, kısmet, 1944 de askerlik şubesine kâtib oldum; üç sene sonra Babıâli mıknatısı beni yine çekdi, 1947 de şubeden ayrılıb Hüsnü Tabiat Matbaasına idareci olarak girdim, 1956 ya kadar çalışdım, 1956 da da Nurgök Matbaasına çağırüdım». Abbasilerden halife El Me'mun: «Üç çe-şid insan vardır, diyor; bir 'kısmı gıda gibi, Tıer "yerde lâzımdır, bir kısmı deva gibi, yerinde lüzumludur, bir kısmı da illet gibi.. Hak bizleri onlarla karşılaştırmasın». Ali Nâzım Aykutalp gıda gibi insanlardandır.

AYLA (Safiye) — Büyük ses san'atkârı. Aşağıdaki hal tercümesi; İstanbul Ansiklopedisi adına, 24 Ağustos 1948 Salı günü İstanbul Konservatuvarmda kendisinden T. Yılmaz öztuna tarafından tesbit edilmiştir :

«1911 de İstanbulda doğdu. Babasını hiç görmedi; annesini de çok küçük yaşta kaybetti. Saraylı olan annesinin çerkes halayığı olan Elâdil isimli kalfası tarafından üç yaşında, önceleri Bebek'de olan Çağlıyan Dârül-Eyta-mına verildi. Şefkatli ve kıymetli hocalar elinde iyi yetişti. Sonra babasının eski dostlarından Bursa meb'usu Servet Efendi tarafından Bursa Kız Muallim Mektebine müsa-


Safiye Ayla (Resim: S. B.)


baka ile yazdırıldı. Onaltı yaşında muallim olarak çıktı; fakat mesleğine, Şehzâde-başında Dâr-üt-Tâli-m-i Musikî icra heyetinin son konserlerinden birisine iştirak ettiği için devam ede-.medi; istifa mecburiyetinde kaldı. Mektebi bitirdikten altı yedi ay sonra Polidor ve Columbia müesseselerine ilk plâklarını okumuştu, Kemani ve Rübabî Eyüplü Mustafa Sunar ondaki istidadı esaslı olarak ilk keşfeden olmuştu. 1931 de o zaman Dervişzade îb-rahimin işlettiği Mulenruj'da sahne hayatına atıldı (Bk.: Atlas sineması ve tiyatrosu). O za-mandanberi de piyasanın hemen her birinci sınıf gazinosunda halkın bıkmaz rağbeti ile kendini dinletti.. Mustafa Sunar, Asım Arsoy, ' Sadettin Kaynak, Selâhattin Pınar'dan kendi eserlerini meşkeden Safiye Ayla, Türk musikisi tarihinin büyük ud virtüözü Nevres Beyden de klâsik musikimizi meşketmiş, ayrıca Mes'ud Cemil Tel, Tanburî Refik Fersan, zevcesi Fâhire Fersan gibi büyük üstadlardan istifade etmiştir. Zekâî Dede Efendizâde Hafız Ahmed Irsoy merhumdan da Darül-Eytam sıralarında arkadaşları ile beraber ilâhiler meşketmiştir ki, şimdi bunların yalnız birkaçı san'atkârın hafızasındadır. Doldurduğu plâklar ise yüz adedini çoktan geçmiştir. Beş sene evvel de musiki âlimi Hüseyin Sadettin Arel-in şahsen gösterdiği alâka ile konservatuvar Türk Musikisi İcra Heyetine iltihak etmiştir. Sanatkâr, hayatında elinden tutularak yükseltilip bugünkü mevkiine erişmiş bir kimss olmadığının belirtilmesini istemiştir. 1947-48 kışında Mısır'a bir seyahat yapmış, fazla tutulmuş, alâka ile karşılanmıştır; büyük keman virtüözü Sami üş-Şevva'nın san'atkâra yazdığı bir fransızca mektup, musikimiz için anlayışlı ve yüksek gören bir ifade taşır».

T. Yılmaz Öztuna daha evvel, 13 Eylül 1947 de Safiye Ayla ile bir mülakatta daha bulunmuş ve san'atkârın, musikimiz hakkındaki fikirlerinin esasını tesbit etmiş ve İstan-



AYLA (Safiye)

— 1602


istanbul

Yüklə 4,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   53   54   55   56   57   58   59   60   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin