Ankara ve Istanbuldaki Çocuk Tiyatrolarının parlak bir geleceğe doğru güvenle yol almakta olduklarını kısaca kaydetmek gerekir.
istanbul Çocuk Tiyatrosunun 30 yıl içinde oynamış olduğu piyeslerle, yazanlarını, ve temsil sayılarını gösteren bir listeyi yazımıza ekliyoruz:
1935-1936
l —
«ilk Tiyatro Dersi» 23 temsil M. Kemal Küçük «Gülmeyen Çocuk» 21 temsil M. Kemal Küçük
1936-1937
«Fatnıacık» 32 temsil Afif Obay
«Doğanla Selmâ» 27 temsil Halid Fahri Ozansoy
1937-1938
«Mavi Boncuk» 21 temsil Mümtaz Zeki Taşkın «Lâfonten Baba» 26 temsil Ekrem Reşid Rey
1938-1939
7 — «Uçman Yalçın» 22 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın
8 — «Küçük Komutan» 18 temsil
Ragıb Tok 1939-1940
9 — «Keloğlan» 27 temsil
Sami Ayanoğlu
10 — «Efe Ali» 21 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın 1940-1941
11 — «Çizmeli Kedi» 21 temsil
A. Herman (Çev.: Sabih Gözen)
12 — «Sinderalla» 23 temsil
Mebrure Alevok 1941-1942
13 — «Parmak Çocuk» 23 temsil
Selâhaddin Küçük «Mavi Gözlük» 23 temsil Sabih Gözen 1942-1943
4 —
6 —
la kanştırmamalıdır. Hattâ işportacıların ve pazarcı esnafın bazan yanlarında dolaş-dırdıkları, tezgâhdar olarak kullandıkları çocuklar bile kendi başlarına karamela, şeker, iğne ve yaka balinası, çakmak taşı satan çocukların yolunda değildirler.
ÇOCUK TÎYATEOSU — Türkiyede ilk Çocuk Tiyatrosu, 1935 yılında îstanbulda kurulmuş ve faaliyete geçmiştir, istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosunun dram ve komedi bölümlerinden başka, çocuklara temsiller vermek üzere bir «Çocuk Tiyatrosu Bölümü» nün kurulmasını, Türkiyede tiyatro geleceği için zarurî bir problem sayan Şehir Tiyatroları yöneticisi Muhsin Ertuğrul, bu konudaki projelerinin hazırlığını 1935 de tamamladı, ve tiyatro sanatkârlarından olup, 23 Nisan 1936 da M. Kemal Küçük'ü (ölümü 23 Nisan 1936) ilk rejisör olarak tayin etti. Türkiye için yepyeni bir mesele olan, çocuklara mahsus temsiller veren bir tiyatronun kuruluşunda göz önünde tutulacak önemli hususlar vardı. Bunlardan en önemlisi, şüphesiz ki, bu tiyatrolarda oynanacak eserleri seçmek ve bunları oynayacak sanatkârları bulmak işi idi. Ertuğrul' Muhsin, bu ilk ciddî adımır önemini belirtmek için, tiyatronun kalbuı üstü sanatçılarını seferber' etti. Çocuk rollerini oynayacak kabiliyetli elemanları, ço cuk tiyatrosuna ayrılan küçük bir paranın imkânları içinde temin ettikten sonra, başta Neyyire Ertuğrul, Sami Ayanoğlu, Sait Köknar, Kani Kıpçak, Canide Artemel (Sonku), Nevin Akkaya, Zihni Rona gibi. Dram bölümünün önemli sanatçılarını Çocuk Tiyatrosunda görevlendirdi. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, bu bölümün sanat işleriyle yakından ilgilenmek üzere, sanatkâr M. Kemal Küçük'ü vazifelendirdi. Bütün bu hazırlıklar, yeni bir branşın temeli nin esaslı bir şekilde atılmasını sağlamak içindi. Muhsin Ertutrul; Türkiyede ilk ola rak kurulan bir Çocuk Tiyatrosunun, ilk temsilinin, çocuklarımıza ilk Tiyatro bilgi sini aşılamak olduğu hususunda reiisörfc vermiş oduğu ilham üzerine, M. Kemal Kü çük, ilk tiyatro eserini hazırladı: «Çocukla ra İlk Tiyatro Dersi».
îşte, Türkiyemizde, Çocuk Tiyatrosunu ilk kuran Muhsin Ertuğrul, ilk Çocuk Tiyatrosu Rejisör ve müellifi rahmetli M. Kemal Küçük'tür.
1935 - 1936 mevsiminde perdesini aç-mağa hazırlanan istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Çocuk Tiyatrosu Bölümü, bir taraftan ((Çocuklara ilk tiyatro dersi» eserini hazırlarken, bir taraftan da ilk çocuk tiyatrosu dergisini hazırlıyordu. İlk fikir şu idi: Tiyatroya gelecek çocuklara, bilet gişesinden bilet yerine bir dergi vermek... Bu dergide oynayan piyesin özeti, rol dağıtım listesi, müellif ya da rejisörün çocuklara hitap eden yazıları bulunacaktı. En önemlisi, bilet yerine geçmek üzere, bu derginin son sayfasının alt tarafında zımba ile ay^ rılmış bir kuponu, gişeden aldığı dergiden kopararak bilet kontrol memuruna verecek ve tiyatroya ayrıca para ödemeden, .girecekti. Derginin fiyatı, o zamanki tiyatro fiyatlarına kıyasen 3 de bir oranında ucuzdu.
İşte Türkiyedeki ilk çocuk tiyatrosu; ilk temsilini böyle verdi. Çocuklar gişeden dergilerini aldılar, kuponlarını kopardılar. Bilet için başka bir para ödemeden oyun lannı seyrettiler. Ama, bir kuponun para yerine kullanılmasını doğru bulmayan bir pedegog, .fikrini Ertuğrul Muhsin'e açıkladı. Bu pedagog, tiyatroya ücretsiz bir kuponla girmenin, çocuk terbiyesi üzerinde olumsuz bir kanı yaratacağı, tiyatrolara, hattâ her yere parasız girilebileceği fikrinin ömürleri boyunca onları yanlış bir alışkanlığa sevk edeceği fikrini savundu. Bu görüşü olumlu karşılayan Muhsin Ertuğrul, bu ilk denemeden sonra, kuponla tiyatroya girme usulünü kaldırdı. Fakat, ilk çocuk tiyatrosu dergisinden itibaren, tiyatro kapısından girdiğinden çıkıncıya kadar riayet etmeleri gereken noktaları resimli olarak belirten öğütler vermeğe devam etti. .
Böyllikle 1935 - 1936 yıllarından beri yâni 30 yıldan beri îstanbulda çocuklarımıza muntazam temsiller veren bir çocuk tiyatrosu kurulmuş oldu. Hâlen îstanbulda, biri Üsküdar'da, biri Fatih'de öbürü d? Beyoğlunda olmak üzere üç sahnede birden çalışmakta, her semtte başka bir çocuk oyunu temsil ettirmektedir. Bunlar, güzel dekorlar ve göz alıcı dans ve balelerle süslenmiştir. Her üç tiyatroyu da İstanbullu çocuklar doldurup boşaltmaktadırlar. İs-tanbulda tiyatro seyircisinin çokluğu, işte bu, otuz yıldanberi fâaliyette bulunan ço-
ÇOCUK TİYATROSU
15 — «Işıksız Ada» 55 temsil
Sabih Gözen 1943-1944
16 — «Şeytan» 26 temsil
Sabih Gözen
17 — «Karabulut» 21 temsil
Sabih Gözen 1944-1945
18 — «Ben Çalmadım» 28 temsil
Fahri Egemen
19 — «Her Şeyden Biraz» 21 temsil
Sabih Gözen 1945-1946
20 — «Memişin Rüyası» 28 temsil
Neşet Berküren
21 — «Nar Tanesi» 21 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın 1946-1947
— «Tiyatro Dersi» 29 temsil
22 — «Fırtına» 9 temsil
Shakespeare (Çev.: Celâl Balkır) 1947-1948
— «Gülmeyen Çocuk» 23 temsil
23 — «Yalancının Mumu» 24 temsil
Celâl Ballar
1948-1949
24 — «Abdi ile Memiş İstanbulda» 25 temsil
Neşet Berküren
25 — Sihirli Kılıç» 22 temsil
Nureddin Işılay 1949-1950
26 — «Artist Aranıyor» 28 temsil
Kadri Ögelman
— «Fatmacık» 29 temsil
1950-1951
27 — «Rüya Ülkesi» 26 temsil
Ferih Egemen
28 — «Yurd Gezisi» 28 temsil
Azize Tözem 1951-1952
29 — «Küçük Reis» 26 temsil
Ferih Egemen
30 — «Pamuk Prensesle 7 Cüce» 27 temsil
N. M. Helen (Çev. Ayral) 1952-1953
31 — «Altın Zincir» 32 temsil
F. Egemen ve G. Tozer
— «Sinderalla» 24 temsil
1953-1954
32 — «Mavi Kuş» 31 temsü
Mehmed Şükrü Erden
33 — «Küçük Gezginler» 25 temsil
S. Kaplangı ve F. İşhan 1954-1955
34 — «Robenson Ölmemeli» 32 temsil
F. Fors (Çev. Türkiş Noyan)
35 — «Sihirli Pabuçlar» 24 temsil
Ferih Egemen 1955-1956
ANSİKLOPEDİSİ
biri idi. Hasan'ın haşan mahalle arkadaşları bir gaz sandığının iki yanına bostanlardan aşırdıkları birer fasulya sırığı çivilemişler, içlerinden en büyüklerini de kendilerine reis yapmışlar, mahalle araların-
ÇOCUK TULUMBACILAR
36 — «Adım Çocuklar Koysun» 31 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın.
— «Keloğlan» 19 temsil
1956-1957
37 — «Küçük Ali ve Hafiyeler» 22 temsil
E. Kaenstner (Çev.: L. Pamir)
38 — «Harami Çeşmesi» 25 temsil
Ferin Egemen 1957-1958
— «Mavi Gözlük» 31 temsil
39 — «Oyuncakçı Dede» 18 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın 1958-1959
40 — «Polianna» 27 temsil
(Çev. Kemal Sönmez)
41 — «Üç Hikâye» 21 temsil
Ferin Egemen 1959-1960
42 — «Yıldız Ece» 35 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın
1960-1961 45 — «Peter Pan» 20 temsil
Baaric (Çev. Can Gürzab)
44 — «Yoklar Dağındaki Nar» 13 temsil
Mümtaz Zeki Taşkın 1961-1962
— «Yoklar Dağındaki Nar» 27 temsil
45 — «Kuğular» 25 temsil
Lâmia Balı
46 — «Milyonluk Yeğen» 23 temsil
Vecibe Karamehmet 1962-1963
47 — «Hırsız Var« 47 temsil
Erol Gürman
48 — «Şans Adası» 38 temsil
Vecibe Karamehmet
49 — «Tom Sawyer» 29 temsil
Mark Twain (Çev. A. Poyrazoğlu) 1963-1964
50 — «Tombikin Başına Gelen» 36 temsil
Ferih Egemen
51 — «Fareli Köyün Kavalcısı» 34 temsil
Mavridis (Çev.: N. M. Ayral)
52 — «Sihirli Topaç» 37 temsil
Çev. Ferih Egemen
1935 den 1965 yılına kadar geçen otuz yıl içinde istanbul çocuk tiyatrolarında 52 çocuk piyesi sahneye konmuşdur.
Mümtaz Zeki TAŞKIN
ÇOCUK TULUMBACILAR — îstan-bulda yangın tulumbacılığının en revacda olduğu devirlerde bile tulumbacılık İstanbul halkının büyük çoğunluğu tarafından bayağı, haysiyet kırıcı görülmüşdür (B.: Tulumbacı).
Vâsıf Hoca Merhum, İstanbul gençleri ve çocuklarının tulumbacılığa karşı aşı-
4090
İSTANBUL
rı bir heves, âdeta bir sevda duyduklarını her vesile ile sık sık belirtir ve aynı zamanda, varlık içinde naz ile büyültülmüş nice bey, paşa oğullarının bu sevda ile perişan olduklarını, kahvehane peykelerine, meyhane köşelerine, hamam külhanlarına, esrar tekkelerine düştüklerini söyler.
R. E. Koçu, konsolosluk, Şûrayı Devlet azâlığı ve Beşinci Sultan Mehmed Reşa-da mabeyincilik yapmış amcası Reşid Beyin hayatını bir roman denemesi için tes-bit etmeye çalışır iken şunları yazıyor:
«... Ayasofyada Kabasakal Mahallesin deki konakta, daha on iki on üç yaşlarında iken bir Hacı Ağa'dan tütüne alışmıştı. Se lâmlığm daimî misafirlerinden Şair Ande-lib. ona gizlice okuduğu vatan şiirleri arasında gizlice rakı içirmişti. Rakıyı tattığı zaman zannederim ki, on yedi yaşında idi, yine o yaşda, gizlice bir çift tulumbacı yemenisi yapdırdı, babası Şehiremaneti mu-hasebesicisi Reşad Beyin mutlak itimadını kazanmış uşaklarından San Mustafa ile bir gece İshakpaşa Sandığında, dizlik de ııilen tulumbacı donu ve bir f ildikos fanila ile yalınayak, başında keçe külah, Beşik-taşda çıkan yangına koşdu ve sandığın uşakları, ömründe ilk ve son defa olarak İstanbul sokaklarını daltaban arşınlayan küçük beyin kim olduğunu öğrenemediler; maceradan konak da haber alamamışdı; küçükbeyin tulumbacı kılığında Abdullah Biraderler Fotoğrafhanesinde çekdirdiği bir resim de, şirin bir hâtıra olarak ancak sâdık uşak Sarı Mustafa tarafından sak-lanabilmişdir.»
Tulumbacılığın ayak takımı için biçilmiş kaftan olduğu aydın hakikattir.
Çocukluğunda ve gençliğinde sandık kolu altında yalın ayak, pırpırı kıyafe» yangınlara koşmuş rahmetli Osman Cemal Kaygılı da «Aygır Fatma» adındaki şahe serinde bu hâtırayı çok şirin bir sahne ile anlatıyor. Aygır Fatma, Zehra ile Hasan adında iki gencin aşk romanıdır. Romann> kahramanlarından Hasan, yazarın kendisi Osman Cemal'dir. Romanın baş taraflarında o zamanlar, İkinci Abdülhamid devri sonlan, pek meşhur olan fulya bahçeleri tasvir olunur ve yazar, çocukluk çağındaki büyük, aşkının masum hâtırasını tesbit eder:
«... İstanbul yeni bir bahara daha kavuşmuştu, bu yeni baharın cumalarından
409İ
ÇOCUK TULUMBACILAR
da tulumba talimi ediyorlardı. Tabiî bu talimler hep ceketsiz, yeleksiz, pantalonla-rının paçaları sıvalı, yalın ayak, başı kabak yapılıyordu.
«O gün bunların reisliğini yapan en
Tulumbacı kıyafetiyle hâtıra resmi (Reşid Bey) (Resim: Sabiha Bozcah)
ÇOCUK YANKESİCİLER
4092 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4093 —
ÇOCUK YAVERLER
rına göre fahrî mülâzimlik (teğmenlik), yüzbaşılık, binbaşılık rütbeleri ile şehzadelerden birinin yaverliği unvanı yerilir, ve o çocuklar, cuma namazı alaylarında, bay-
büyükleri, Cuma olduğu için, mahallenin çekirdekten yetişme olan bu küçük tulumbacı namzedlerini önüne katmış, onlara yollarda türlü şaklabanlıklar yaptırarak, türlü naralar savurtarak, sandık omuzda, fulya tarlasına kadar çıkarmıştı. Hasan da aralarında idi.
«Küçük tulumbacılar fulya tarlasının en kalabalık yerinde sandıklarını yere indirip dinlenmek için yerlere serildikleri zaman, bunların etrafını bir sürü seyirci almıştı. Reisleri olan büyükçe- oğlan şimdi bu kalabalığın karşısında etrafa caka için salt adları ile değil de sonradan uydurma lâkapları ile çağırıyordu:
— Ulan Kılkuyruk Şaban... kalk şura
dan bana bir ateş bul, cıgaramı yakayım.
— Ulan Cimdallı Saim, haydi bakalım
burnunla bir zurna çal da Topuz Ömer bir
çiftetelli oynasın
Kaahçeşme Yangının Tulumbacı Sandığının
maskot çocuğu Kara Süleyman
(Besim: Sabilıa Bozcalı)
-
Ulan Zümbülbekek Mehmed... aya
ğına yolda diken batmış, al şu çakıyı da
dikeni çıkar, malum ya, dönüşde çarşıdan
geçeceğiz, baş takımı siz kovacaksınız!...
-
Ulan Kuşkonmaz Hasan... oturdu
ğun yerden yeniden bir beyitti nara düz de
giderken yollarda onu atalım!...
((İşte tam bu sırada etrafını sarmış olanların arasında uzunca boylu, esmerce bir kızın gözlerine ilişen Hasan o anda kıpkırmızı kesildi. Kızın da kendisine karşı yüzünü ekşitmesi üzerine o kıpkırmızı yüz limon gibi sararak Hasan o canım misk kokulu, ap açık, ap aydınlık, yem yeşil ve koskoca fulya tarlası simsiyah, daracık, havasız, berbad bir zindan kesildi...»
Her sandığın ayak takımından 14-15 yaşlarında bir maskot çocuğu vardı; grup hâlinde çekdirtilen resimlerde bu oğlancıkların eline fener vermek de bir gelenek haline gelmişdi, o resimleri görüp fenercilerin çocuk olduğu zan edilmemelidir; maskot tulumbacı çocuklar takım ile ancak pek yakın semtlerdeki yangınlara koşdu-rulurdu. Bu çocuk tulumbacılardan da ancak üçünün adını tesbit edebildik: Kazlı-çeşme Sandığından Kara Hidâyet, Üsküdar Dairelilerden Filiz Hüseyin, Çengelköyü Kiliselüerden Kız Ahiba.
YANKESİCİLER — Yankesici çocukları hırsız çocuklarla karıştırma-lıdır; çocukluk çağında hırsızlık yoluna sapanlar arasında kız, ender görülür, hemen hepsi oğlandır; ve hırsız olmadan önce büyük şehirde türlü sebeblerle sefalet girdabına düşmüşler, hâneberduş olub uygunsuz, cinsî sapık haytaların pençesinde evvelâ namuslarını, iffetlerini 'kaybetmişlerdir; elini çalmak için ilk uzattığı anda, istisnaî durumlar dışında, perişan, ibelki aç, ve kimsesizdir (B.: Çocuk hırsızlar).
Yankesici çocuklar, büyük çoğunlukla sabilik çağından, kötü, pis işin bütün incelikleri dikkatle öğretilerek, ekseriya yankesici ana baba elinde sureti mahsusada yetiştirilir; karnı tok, sırtı pak, ocaklı diplomalıdırlar {B.: Yankesici, Yankesicilik; Haeıhüsrev Mahallesi).
Yankesicileri tâkib ile görevli Emniyet Müdürlüğü 2. şube 3. kısım şefi Hüseyin Irmak'ın Hürriyet Gazetesinde intişar etmiş ifadesine göre, 1964 de nüfusu iki milyonun üstünde bulunan îstanbulda daimî
1964 de en yaman yankesici çocuklardan dördü, soldan sağa: Hamiyet Seymenler, Muammer Çelik-dağ-, Nuray Kemendi, Yüksel ?una (Hürriyet Gazetesi) (Besim : Sabiha Bozcalı)
hâli faaliyette 2000 den fazla yankesici bulunmaktadır; bunun 1500 ü erkek; 300 ü kadın, 200 den fazlası da çocukdur; polis şefi çocuk yankesiciler için: «(Elimizden bir şey .gelmiyor, yakalıyoruz, savcılığa veriyoruz, cezaî ehliyetleri olmadığı için tahliye ediyorlar» demişdir.
Yine aynı gazetede altı yankesici çocuğun resmi neşredilmiş ve marifetleri üzerine şu kısa bilgi verilmişdir:
«Zeyneb Kemendi: Hacıhüsrev Mahallesinin yankesici kız çocuklarından; ondan fazla sabıkası vardır; Nuray Kemendi; yankesiciliğin bütün usullerini bilir, yirmi defa polisin eline geçmiş ve savcılığa sevke-dilmişdir; Şengül Baldır: 7 yaşındadır, çok küçük olmasına rağmen çanta açmakta müthiş maharet edinmişdir; Yüksel Suna: 9 yaşındaki bu kız yeni suç işlemeye başlamışdır, iyi yetiştirilmiş, usta parmaklara sâhibdir; .Hamiyet Seymener: yaşından umulmayan zekâya (kurnazlığa) sâhibdir, çocuk yankesicilerin en müdhişle-rinden biridir; Muammer Çelikdağ: 11 yaşındaki bu oğlanın beş sabıkası vardır, yaman yankesicidir, yardımcı olarak çalışır» ((Hürriyet Gazetesi, 14 Şubat 1964).
Toplum bünyesinde kangren olmuş bu çocuklar hakkında cezaî ehliyetsiz, şefkatin mütabası ve tenkidi bu ansiklopedinin konusu dışındadır.
Çocuk yaver Siya Bey (Beşim: Sabiha Bozcalı)
ÇOCUK YAVERLER — ikinci Abdül-hamid devrinin saray hayatı şatafatlarından şirin bir garâbetdir; pâdişâhın itimadını kazanmış askerî erkân ve ümerânın 13 ile 17 yaş arasındaki oğullarına yaşla-
4094 —
— 4Û95 —
ÇOCUK YA-SfrNLARI
ram namazı alaylarında rütbelerinin üniformalarını ıgiyerler, yaver kordonlarını takarlar, yaveri bulundukları prenslerin yanında hünkâr alayının sevimli, şirin birer süsü olurlardı; aslında hepsi baba mesleği olarak birer askerî rüşdiyede ve idadide okutulur, Harbiyeye geçdikleri zamaıı da tahsillerini zadegan sınıfında tamamlarlar idi.
Hüsnü KINAYLÎ
ÇOCUK YAYINLARI — Türkiyenin fikir ve sanat merkezi olan Istanbulda çocuk yayınları, ibtidâi bir şekilde İkinci Ab-dülhamid zamanında «Şimrâhi Edeb», «Mekteb», «Çanta», gibi mecmualarla baş-lanuşdır. Muallim Nacinin «Muallim» isimli mecmuasını da, yalnız türk dili ve edebiyatı üzerinde, en ciddî çocuk - gençlik yayınları arasına koyabiliriz.
Tevfik Fikret de «Şermin» isimli kitabı ile çocuklar için şiir yazma yolunun büyük öncüsü olmuşdur. Muallim Ahmed Hâlid (Muallim Halid Yaşaroğlu Kitabevinin kurucusu) de «Talebe Defteri» ve «Çocuk Sesi», isimli mecmuaları çıkararak, memleketimizde faydalı çocuk yayınlarının ük^gü-zel örneklerini vermişdir.
Cumhuriyet devrinin ilk yıllarında «Türk Çocuk Edebiyat Neşriyat Evi» adı ile kurulan müessese, Tahsin Demiray'ın patronluğu altında ve Rakım Çalapala'nm kalemi ile ((Türkiye Yayınevi» adını almış, <(Yavru Türk» isimli bir çocuk mecmuası ve bu mecmuaya ek çocuk kitabları ile çocuk yayınlarının en güzel örneklerini vermişdir. Yine o yular içinde şair ve muallim Mehmed Faruk Gürtunca, «Afacan»'isimli çocuk mecmuası ile bu vadide himmet ve hizmeti görülen bir sima olmuşdur.
Memleketimizin seçkin aydınlarından Vedad Nedim Tor, Yapı ve Kredi Bankasının patronluğu altında ((Doğan Kardeş», mecmuası ile «Doğan Kardeş Çocuk Yayınları» nı kurarak, yepyeni bir çığır açmış-dır. Onu muallim Ramazan Arkın'ın «Arkın Çocuk Yayınları» takibetmis, ve Türki-yede çocuk yayınları, batı memleketlerinin çocuk yayınları ile ayni hizaya getirilmiş-dir. hiç şüphesiz ki büyük hizmetlerdir.
Bu satırların yazıldığı sırada çocuk yayınları yapan başlıca müesseseler şunlardır:
Doğan Kardeş Yayınları A.Ş.; Arkın Kitap Evi; Varlık Çocuk Klâsikleri; Türki-
İSTANBUL
ye Yayın Evi; Ahmed Halid Yayınevi; Yıldız Yaşaroğlu Kitabevi. Tâhir Yücetürk Çocuk Yayınları, Yankı Yayınları, Tunagör Yayınları, Hür Yayınevi.
Çocuk yayınları arasında ansiklopedik ve ansiklopedik dergiler de önemli bir yer alır; başlıca eserler şunlardır:
Nebioğlu Çocuk Ansiklopedisi, 3 cild;
Keşifler ve İcadlar Ansiklopedisi, Doğan Kardeş Yayını;
Tabiat ve Fen Ansiklopedisi, Doğan Kardeş yayını;
Renkli îlk Okul Ansiklopedisi, Arkın Yayını;
Resimli Bilgi, Ansiklopedik dergi, Hayat yayını;
Gök Kuşağı, ansiklopedik dergi, Arkın ..yayını.
M. SAĞMALCIM
ÇOKAY (Osman) — Bu satırların yazıldığı sırada Gizlaved Lâstik Fabrikasının umum müdürü, sanayici - iş adamı; 1908 de İspartada doğdu; babasının adı Mustafa, annesinin adı Rahamedîr. Istanbulda Da,vud Paşa ilk okulunda, Nişantaşı Sultanisinde, Trabzon Sultanisinde, İzmir Lisesinde okudu, ve 1932 de istanbul. Hukult Fakültesini bitirdi. Mâliye Vekâletinde Tahakkuk Kontrol Müfettişliği, 1935 - 1939 ararında avukatlık yapdı ve 1939 d.a Gizlaved Müessesesine intisab etti ve bu şirketin umum müdürlüğüne ulaştı.
Bayan Müeyyed (Dereli) ile evlidir; üç evlâd sahibidir. Bütün sporları sever; kâ-ğıd oyunlarından briç oynar, satranç meraklısıdır, seyahati ve kitabı çok sever; fransızca ve az ingilizce bilir; Yunanistan, İtalya, Fransa, îngiltereye gitmiştir (1983).
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.
ÇOKEE (Adnan) — ((Ressam; Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyesi; 1928 de Istanbulda doğdu. Babasının adı Ahmed vehbi, annesinin adı Ayşe Saniyedir. Hacı-kadın İlk Okulunda (1940), Davudpaşa Orta Okulunda (1944), Güzel Sanatlar A-kademisinin orta kısmında okudu, ve 1951 de Güzel Sanatlar Akademisinin yüksek kısmından diploma aldı. Bayındırlık Vekâ-. letinde desinatörlük ve Eidrofrafi Dairesinde kartografide yapdı (1952 - 1955). Bayan Ayten (Alagöz) ile evlidir, bir kız evlât sahibidir; fransızca büir; yüzme sporunu sever, batı müziğini sever, caz sever,
ANSİKLOPEDİSİ
«Güzel Sanatlar Akademisinde Zeki Kocameminin atölyesinde çalışmışdır, îs-tanbulda ve Ankarada sergiler açmışdır, diğer sergilere de katılmışdır. Akademide bir konkur kazanarak 1956 - 1957 arasında Parise gönderilmişdir ve orada A. Lhote'un atölyesinde çalışmışdır. Yabancı ressamlar mükâfatına seçilen yirmi ressam arasında eserleri sergilere kondu; Fransa, İspanya, İtalya, İsviçre, Belçika ve Hollandaya gitti.»
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.
ÇOKYEDİ KElS — Onaltıncı asrın namlı mukallid ve mudhiklerinden, İkinci Selimin gözde nedimelerinden, hayatı hakkında yalnız Çevri Çelebi tarihinde rastlanan kayıd şudur: «Nakkaş Hasan ve Çok-yedi Reis ki, letâif ve şirinkârlıkda taklid ile mevtayı güldürür acaib mud.hikler idiler. Bunlara mümasil nice mukallid ve mudhikler meclislerinde İkinci Selimin meclisinde neşat bahşiderlerdi.»
Bibi.: Refik Ahmed, İstanbul Nasıl Eğleniyor.
İlhan Çolak (Resim: S. Bozcah)
ÇOLAK (îihan) — Eşi görülmemiş bir âüe faciasının ender rastlanır korkunç bir cinayetin kurbanı olmuş 23 yaşında genç bir kalaycı; öz dayısı Neşet Turan tarafından karısına göz koyduğu töhmeti ile katledildikten sonra vücudu parça parça doğranarak, her bir parçanın bir tarafa atılarak hemen bütün Istanbulda büyük dehşet uyandırmış olan bu yak'a İstanbul basınında «Kesikbaş Cinayeti» adı altında yayın-lanmışdır (B. : Kesikbaş Cinayeti). Yeğeninden dört yaş büyük olan kaatil de bir kalaycı olup Trabzonun Maçka kazasındandır (Hürriyet Gazetesi, (Mart, 1964).
ÇOLAK (Kemal) — Sanayici, fabrikatör; Kula Mensucat Fabrikasının İstanbul müdürü; 1917 de Kulada doğdu, babasının adı Şerif, annesinin adı Medihadır; Anadolu Kulübü üyesidir; Avrupayı dolaşmış, ki-tab ve yağlıboya tablolar yapmaya meraklı sanatsever bir iş adamıdır; ingilizce ve al-
ÇOLAKOGLU (Marko)
manca bilir, Bayan Nevzer (Sağıroğlu) ile evli ve Orhan adında bir erkek evlâd sahibidir.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.
ÇOLAK (Rahmi) — Sanayici, fabrikatör; İzmir Yünlü Mensucat Fabrikasının kurucularından; 1914 de Kulada doğdu, babasının adı Said, .annesinin adı Eminedir. Almanyada tekstil mühendisliği tahsil etti (1933); bu arada halıcılık üzerinde de ayrıca ihtisas tahsili yaptı, Kula Mensucat Fabrikasının Umum Müdürlüğünde bulundu, ayni müessesenin idare meclisi reisliğini yapdı. îstanbulda ikaamet etmektedir, ingilizce, fransızca, almanca bilir; aydın iş adamlarmdandır. Bayan Zehra ile evli, Said (doğ. 1942) ve İsmet (doğ. 1944) adında iki erkek evlâd sahibidir. Hemen bütün Av-rupayı dolaşmış, yağlı boya tablolara meraklı, Anadolu Kulübü üyesidir.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.
ÇOLAK İSMAİL SOKAĞI — Suadiye sokaklarından 1934; Belediye Şehir Rehberine göre Tonozlu Sokak ile Ayşe Çavuş 'Sokağı arasında uzanır; her iki başı da demiryolu kenarındadır; Tüccar Kâtibi Sokağı, Affan Ağa Sokağı, Suadiye Camii Sokağı ve isimleri rehber haritasına yazılmamış daha iki sokakla dört yol ağzı yaparak kesişir; Halim Ağa Sokağı ve Suadiye Mekteb Sokağı ile de kavuşakları vardır (Pafta N. 31, Suadiye). Yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Ocak, 1965).
Dostları ilə paylaş: |