Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə56/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   76

*

Kısmet olacak ârifü rinde mevü şâhid Teşbih ile seccade verilmiş sana z&hiâ..

Burada «kısmet», taksim olununca; «şâhid» de, güzel kadın, mahbûbe manasınadır.

*

Tövbe ettim ki itmiyem tövbe Tövbeye tövbei nasûh olsun Bibl.: Lâtifi, Şuerâ tezkiresi BEZML4LEM VÂLtDESULIAN — ikinci Sultan Mahmudun zevcelerinden ve Sultan Abdülmecidin anası; nefsini dünyâ nümayişlerine kaptırmayarak devletin tahsis ettiği geliri mütemadiyen hayır işleri yolunda harcamış bir kadın; Türkiyenin en bü-



yük ilim, sihhat ve şefkat müesseselerinden îstanbulda Yenibağçedeki Gurebâ Hastahâ-nesinin büyük kurucusu; aslı gürcü olup os-manlı sarayına pek küçük yaşda ve esirciler eli ile bir câriye olarak getirildiği kuvvetle söylenebilir; son derecede dilber olduğu da muhakkakıdır. Sultan Mahmudun ikinci kadını olmuşdu, 1839 da oğlu Abdülmecid pâdişâh olunca vâlidesultan oldu; genç pâdişâh çok 'sevdiği anasına «Mehdîulyâ» unvanını verdi.

Abdülmeciddin husûsi doktoru Şpitser bir defa pâdişâhın zevçlerinden çok gene ve melek gibi güzel Gülcemâl kadını, bir defa da validesi Bezmiâlem Sultanı muayene etmek için iki defa haremi hümâyûna girmişdi; büyük kadının sıması hakkında en tafsilâtlı satırlar onun kaleminden çıkmışdır, hâtıraları arasında Bezmiâlem Sultan için şunları yazıyor:

«... Çırâgan Sarayına geldiğim zaman uzakda bir koltukda feraceli bir hanım oturuyordu bu hanım vâlidesultandı. Önümde kılavuzum harem ağası olduğu halde kemâli ihtiramla yaklaşdım; harem ağası pâdişâhın sözlerini söyledikden sonra vâlidesultan beni gaayet samîmâne kabul etti.

«Nîm şeffaf yaşmağın altında, şâtırâne bir allığın yanaklarında cûşan olduğu görülüyordu; kendisine muhterem oğlunun sıhhatleri hakkında ibraz buyurdukları nazikâne ihtimamlardan bahsettim. Tıbbî suallerime kemâli sükûnet ve suhuletle cevab verdi. Takriben 36 yaşında vücûdunu gaayet iyi muhafaza etmiş bu gürcü kızının göz ka-maşdıracak derecede beyaz ve "nâzik ellerinin harikulade güzelliği, hutûti vechiyesînin intizam ve metaneti nazarı dikkatimi celbet-ti. Çıkarken bana son derece lutufkâr davrandı, kendisine icâb eden ilâçları bizzat yapmaklığımı emretti, feracesinin cebinden bir kese altın çıkardı, yukarda zikri geçen harem ağası ile bana gönderdi» (Ahmed Refik tercemesi; Osmanlı Târih Encümeni Mecmuası).

Bezmiâlem Kadının vâlidesultanlığı ölümü tarihi olan. 1852 yılma kadar 13 yıl sür-müşdür; Dr. Şpitser'in yaş tahmini doğru ise, yukarda nakledilen hâtırayı 16 eylül 1845 de yazdığına göre, büyük hayırperver kadın 1809 yılında doğmuş olacakdır, 'bu takdirde

ölümünde henüz 43 yaşında bulunuyordu. Kocası ikinci Sultan Mahmudun türbesine defnedilmişdir; ki, geniş ve pek mükellef cebhe duvarı ile yanında bir de naziresi bulunan ve îstanbulun âbidevi eserlerinden biri olan bu azametli türbenin hemen arkasında, hâlen istanbul Kız Lisesinin bulunduğu mekteb binası da Bezmiâlem Vâlidesul-tanın hayır eserlerinden biridir. Bu okulu ölümünden iki sene evvel, 1850 yılında yap-dırtmışdı, içinde ' büyük bir kütüphane ile bir de güzel litografya matbaası bulunan bu okula evvelâ Bezmiâlem Valide Mektebi adı verilmiş, sonra bu isim «Dârülmearif» e çevrilmiş idi. İstanbulda. Aksarayda bir erkek lisesi ilk kurucusunun adına nisbetle Pertev-niyâl Lisesi ismini taşıdığına göre, İstanbul Kız Lisesinin adına bir Bezmiâîem isminin ilâvesi sâdece asîl bir kadirşinaslık olur.

Bezmiâlem ölümünden az evvel îstanbu-la bir de büyük cami hediye etmek istemiş, Dolmabağçe Camiine başlamış, temeller üstünde ilk duvarlar yükselirken vefat etmiş-dir, cami oğlu Sultan Abdülmecid tarafından tamamlanmışdır (B.: Dolmabağçe camii).

Mektebi zamanının en mükemmel bir irfan müessesi olduğu gibi kurduğu "Gurebâ-yi Müslimîn» hashânesi de devrinin, 100 yataklı, en değerli hekimlerin toplandığı en modern hastahânesi idi.

îstanbulun muhtelif semtlerinde mescid-ler, camiler, tekkeler, çeşmeler tamir ettirmiş, büyüklü küçüklü bir çok çeşmeler yap-' dırmış olan bu kadın, osmanh sarayı, hareminin bir alafrangalık düşkünlüğü ile alabildiğine israf ve sefahate daldığı bir devirde yaşamışdı, oğlu pâdişâhın kız kardeşleri ve kendisinin üvey kızları lüks ibtilâsı ile borç içinde idiler.

BEZMtÂLEM VALİDESULTAN

BEZBflÂLEM VALİDESTJLTAN OA-

— (B.: Gurebâ Hastahânesi Camii).

•BEZMtÂLEB! VÂLtBESULTAN ÇEŞMESİ — Beşiktaş ile Maçka arasında imaretler, (akaaretler) civarında, mâmur bir çeşmedir (1945), karşılıklı iki yüzünde iki çeşme vardır. Kamilen mermer kaplanmış ve ayna taşları kabartma süslerle şekülendirilmişdir. Birinci cebhede Şükrünün, ikinci cebhede Zi-

verin altışar beyitlik iki kitabe manzumesi mahkûkdur :

Şükriyâ târihini al gel sadâyi âbden «Lüleden bu kevseri âbı gel cereyan eyledi» 1255 (1839)

3?

Mücevher tam iki tarih bir beyt içre çıkdı O şahın çâkeri Ziver bu nazmi idicek inşâd «Revan kılsun şehi âfâka cûyi nusretta Sübhaa»

1255 (1839) «Bu semti vâlidesultan kıldı âb ile dilşâd»

1255 (1839)



İbrahim Hilmi Tanışık

BE2M1ÂLEM VÂUDESULTAN ÇEŞ


MESİ' — Boğaziçinde Tarabyada akar, mâ
mur bir çeşmedir (1945). Üzerindeki Abdül
mecid turasının altında hicrî 1269 (milâdî
(1852) târihi görüldüğüne göre ilk binasının
bu tarihde olduğu, ve altına mevzu şu kitabe
den de İkinci Abdülhamid tarafından 1319
yılında tamir edildiği anlaşılıyor:
Sâyeî Sultan Hamid Handa
«Oldu mâmur Bezmiâîem Çeşmesi»
Eddâi 1319 Lütfi

Kesme taşdan yapılmış olan muazzam haznesinin üstü örtülü değildir. Teknesinin iki tarafında uzun yalaklar mevcuddur. Lülesi devamlı akmaktadır. Mermerden yapılma oyma taşı kabartma süslerle şekülendirilmişdir.

İbrahim Hilmi Tanışık

VÂIİBESULTAN ÇEŞ-MESÎ — Yenibağçede, bu vâlidesultanın en büyük hayır eseri olan .Gurebâyi Müslimîn Hastahânesi ve hastahâne ile beraber yaptırdığı camiin yanındadır (B.: Gurebâ Hastahânesi; Gurebâ Hastahânesi Camii).

Dik mustatil şeklinde ve serapa mermer kaplı ve serapa kabartma tezyinatı .olan âbidevî bir çeşmedir.

Ayna taşı kabartma iki sütun arasındadır; ve göbeğini, heyeti umûmiyesi dik bey-zî çerçive içinde toplanmış, uçları yukarı yukarı kıvrık, karşılıklı mütenazır ve ortasın-'da bir mes'ale bulunan bir kabartma kapla-rnışdır; lüle, bir bakıma tavus kuyruğunu da andıran bu kabartmanın alt bağlantı yerinde bir dâirenin içine yerleştirilmişdir.

Sütunların başlıkları üzerine çekilmiş üç sıra kabartma silmenin üstüne yatık mustatil şeklindeki büyük kitabe taşı konmuş-dur. Güzel bir talik hat ile yazılmış olan ta-

BEZMİÂLEM

- 2734


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

bezmîâlem'



rih manzumesi beş beyittir, taşa, bir satıra üç mısra olmak üzere üç satır hâlinde geçirilmiş, son tarih mısraı dördüncü satırda ortaya alınarak, iki yanı kabartma defne dalları ile doldurulmuşdur. Kitabenin metni şudur:

Bezmiâlcm nâm sultan mâden sahi cihan Meııbaı cûdi mekârîm çeşmesi âbi vefa




Yenibağçe de Bezmiâlem Vâlidesuİtan Çeşmesi (Resim; Sabiha Bozcalı)

Silivrikapu civarında Bezmiâlem Vâlîdesültan Çeşmesi (Besim; .S. B.)
Dehri sîrab idicek mâül hayâtı lûtfile Kıldı feyzi zindegâııîdeıı cihan kesbi deva Yapdırab bu çeşmcsârı hastahâne ııezdine Zahir oldu defi emrazı ibâda macera Eylesun sahi cihanla vâüde sultâna Hak Hasredek ııûşi zülâli afiyetle pür sefa Ziver itsün defi iîlet nazından târihi tam

«Yapdı dilcû mâderî sahi zaman aynüsşifâı (Hicri 1261 = Milâdî 1845) Kitabe taşının üstünde de kabartma bir silme bulunub o-nun üzerine çerçive-si kabartma çiçekli bir madalyon içinde Abdülmecidin turası bulunmaktadır. Çeşmenin rakamla yapı tarihi olan 1261, turanın altına yazılmıştır. Turayı ihtiva eden madalyon da yüksek kabartma mermer şualarla sarılmışdır.

En altda, mermer teknenin dış yüzü de üç yıldız motifle tezyin edilmişdir.

Ne kadar hazindir ki, bu âbidevî çeşmenin bendlerden gelen suyu kesildikten son- , ra, çeşmenin şanına denk güzellikde olduğunu tahmin ettiğimiz lülesi koparılıp çalmmışdır.

1961 Temmuzunda, teknesinin sağ tarafına, sakaalet numunesi olarak yapılan beton bir kümbetli otur. tulmuş ve buraya rab-tedilen bir demir boru ve adî bir pirinç lüle ile terkos suyu akıtılmış bulunuyordu. Yine ayni tarihde, çeş menin cefakeşinde cine doğru tehlikeli

bir meyil görülmüş, ona karşılık da, sözde destek yerine bir kaç tahta çakılmış idi. Bu güzel çeşmenin tezelden çok ciddî bir tamir görmesi lâzımdır. Unutmamalıdır ki bu çeşme, yanındaki cami ile beraber Gu-rebâ Hastahânesi için yapılrmşdır; bir sokak üzerinde bulunsa, suyundan halk istifâde etse bile, bakımı ve tamiri hastahâne idaresine düşer zannındayızdır.

Bibi.: R. E. K. ve Gnl. H.R. Ayyıldız, Gezi notu; İ. H. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri.

BEZMİÂLEM VÂLtDESULTAN ÇEŞMESİ — Silivri kapusu civarında Uzunyusuı mahallesinde Lâlezar Camii sokağındadır. Büyük bir su haznesinin önünde yatık mus-tatil şeklinde ve klasik türk çesrne yapısı üslûbunda, güzelliği sâdelikde bulmuş muhteşem bir eserdir.

Kemerinin üstünde yine yatık mustatil şeklînde mermerden gaayet büyük kitabe taşının ortasında, beyzî bir madalyon içinde, Bezmiâlem Vâlidesultanm oğlu ve bu çeşmenin yapıldığı devrin genç pâdişâhı Abdülmecidin turası vardır. Çeşmenin altı beyitüK târih manzumesi, pek güzel bir talik hat ile. turanın iki yanına altışar satır olarak yazıl-nıışdır; kitabe metni şudur:

Şehi devran. Han Abdülmecidin mâderi yâni Cenabı Bezmiâlem ııaıı sultânı kerem bünyaıı Cihâna âbi hayratı hayâtı taze verdikçe

halkı âlem bulsalar simdi yeniden can

Bu zîbâ çeşmesârı yapdı suyun eyledi icra Bütün leb teşııegâm kıldı feyzi lûtfile reyyaıı Bihamdillah yapıldı meşrebi pâkîzesi üzre İrtiııce hasbeten billâh bu hayr itmamını

ferman

ilâhî Valdesultan dua aldıkça âlemden Şehi devrânı kıl sirabi cüyi ömri M pâyaıı Nola Zîver kulu târihi tamın eylese işrâb «Götürdü âbi dilcû çeşme yapdı Vâlidesuİtan»



Sene 1257 (M. 1841)

1961 senesi temmuzunda bu güzel çeşme, susuz ve metruk duruyordu; lülesi koparılıp çalınmış ve teknesi tamamen toprakla dolmuş, üst pervaz taşları yerinden oynamış, üstünü otlar bürümüş idi. Bu hâli ile yakın bir istikbalde çökmeğe mahkûmdur. Halbuki Türk İstanbulu süsleyen âbidelerden biridir. Bir çeşmenin canı yerinde olan suya tezelden kavuşması temenni olunur.

Bibi: R.E.K. ve Mehmed Koçu, Gezi notu; İ. H. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri.

BEZMİÂLEM VMİDE&ULTAN ÇEŞMESİ — Kasımpaşada, bu kasabanın gerilerinde kırlığa dayanan bitiminde Hacihüsam Mahallesinin doğu sınırını teşkil eden İplik -ci sokağı üzerindedir; halk ağzında «Karaman Camii» denilen Karaimam Mescidinin önündedir (B.: Karaimam Mescidi).

Kesme taşdan, dört demir çubuğa (eli böğrün deye) oturtulmuş geniş tas saçaklı, hazinesinin üstü de, kof eki tasından yapıl-siyan yine köfeki taşından siyan yine köfeki taşında bir piramid çatı ile örtülmüş olup bu piramidin bir eteği çeşmenin saçağına doğru inmişdir.

Asıl çeşme cebhesi dik mustatil şeklindedir, etrafı burmalı bir friz ile çevrilmiş olub en üste yatık mustatil şeklinde mermer kitabe taşı konrauşdur.

Kitabe taşının ortasında, beyzî bir madalyon içinde, Bezmiâlem Sultan oğlu ve bu çeşmenin yapıldığı devrin genç pâdişâhı Abdülmecidin turası varmış, tura, cumhuriyetin ilk yıllarında kazınmış, yalnız önündeki zeytin dalı

ANSİKLOPEDİSİ

SEZMİÂLfM





— 2738 -

Kasımpaşada Bezmiâlem Vâlidesultan Çeşmesi (Resim: S. B.)
BEZMİÂLEM

motifi kalmışdır, Bu madalyonun üstü bir perde saçak, altı da iki zeytin dalı kabartması ile tezyin edilmişdir. Çeşmenin dört "beyittik tarih manzumesi, talik hat ile, turanın iki kenarına dörder satır olarak hak edilmiştir. Son zamanlarda bu mermer kitabe taşının üzerine beyaz bir badana çekilmiş olup yazıyı okunamaz bir hâle getirmiş-dir. Çeşmeyi 1961 yılı temmuzunda ziyaretimizde, bu kitabe, yalın ayaklı, pırpırı, fakat yüreğinde kendisini besleyen bu çeşmeye karşı bir muhabbet olan Mustafa adında bir sakanın, kireç tabakasını silmesi sayesinde okunabilmişdir ki, bu şirin adamın ismini buraya kaydetmeyi bir vecîbe .bildik; kitabe metni şudur:



Cenabı Bezmîâlem mftderi Abdülmeeid Handır Cihanı hayr ile memnun! ihsan etmeğe evfak Harab olmusdu bu çeşmeye mâl nev itti suyun

icra


Attâşı kıldı feyzi ınâcerâyl îutfuna mülhak Müdâmâ Valdesultanla şâhî eîfaanbânı Zülâli ömrü ikbâl ile şad îtsun Cenabı Hak Dîdi târihi tamın çâkeri dirînesi Ziver «Akitti Bezmîâlem nam sultan aynül hak»

Sene 1257 (M. 1841) Bezmiâlern Validesultamn tamir ve ihya

İSTANBUL


etmiş olduğu bu çeşmenin ilk banisinin kim olduğu meçhulümüz ise de, hemen arkasındaki Karaimam Mescidine minber koyan ve yanına bir de sibyan mektebi yaptırmış olan Lâle Devrinin meşhur kaptanpaşası Kaymak Mustafa Paşanın mescid önüne bir de çeşme yaptırarak semtin su sıkıntısı çeken fakir halkının hayir duasını kazanmaya çalışacağı akla çok yakındır.

Kitabe taşının altında kenarları dantelli ve derinliği pek az bir kemer, kemerin altında da gaayet uzun dik mustatil şeklinde mermer bir ayna taşı vardır; kemerin üst iki yan boşluğunda da birer altı bacaklı yıldız motifi bulunmaktadır. Mermer ayna taşı, Avrupa taklidi barok üslûbunda kabartma yaprak süslüdür.

Çeşmenin kendi teknesi yok olmuşdur. Önünden geçen yola nisbetle alt kısmı azıcık çukurda kalmış olan çeşmeye, yol zemini altında uzun ve derin bir yalak yapılmışdır.

1981 temmuzunda, Bezmiâlem Validesultamn getirmiş olduğu bend suyu kesilmiş, ayna taşındaki lüle de çalınmış bulunuyordu; çeşmeden, yalağın sol basma konulan bir demir boru ve pirinç lüle ile terkos suyu

akıtılmışdır. Sekenesi hemen tamamen dar gelirler olan geniş bir semtin tek çeşmesi hâlinde idi.

Çatı kenarından ve saçak üstünde bitmiş aylandoz ağacı fi-dancıkları, âdeta bir asma bağçe halinde idi; yapı tahribinde çok büyük rolü olan bu nebatin çeşme üstünden yolunub temizlenmesi, halkın vazifesi olsa gerektir. Bibi.: R.E.K. ve Gnl H.R. Ayyıldız, Gezi notu; i.H. Tanışık İstanbul Çeşmeleri, II.

BEZMİÂLEM VA-LİDESULTAN ÇEŞMESİ — Bu satırların yazıldığı sırada Topkapusu dışında,

kale kapusunun tam

şa ve Maltepe yollarının çatal kavuşağı üzerinde bulunan abidevî çeşme, Bezmiâlem Validesultamn hayır eseri çeşmenin en güzellerinden biri olup aslında Beşiktaşda Yıldızda saat kulesinin karşısında idi, ve u-zunca bir zamandanberi de suyu kesilmiş, muattal duruyordu; 1943-1945 arasında oradan Topkapusu dışına nakledilmiş, ve suya kavuşduruldu; 1957-1959 arasında da tekrar sökülerek yukarda tarif ettiğimiz çatal yol başına götürüldü; bu ikinci nakildedir ki hem çok hırpalandı, hem de tekrar susuz kaldı.

Türk rokokosu üslûbunda cebhesi serapa mermer muhteşem bir çeşmedir; iki yanında, tahminen 3,3,5 metro irtifâında yekpare mermerden iki zarif sütun vardır, tekne, bu sütunların kaideleri arasındaki boşluğa yerleştirilmişdir; teknenin gerisindeki ayna taşı da bir yüksek kemerle çevrilmiş olub, ortası, alçak kabartma oluklu bir sütun üzerine konmuş bir kürei mücesseme kabartması, bu küreyi çevirmiş şualarla tezyin edilmiştir.

Kitabe taşı, yatık mustatil şeklinde yekpare muazzam bir mermer olup, iki sütün arasında çeşmenin alındığını teşkil eder. Kitabe taşının üstü bir kaç sıra silme ile bezenmiş, bu silmelerin üstüne de, kabartma çiçek çerçiveli beş beyzî madalyondan mürekkeb bir taç - tepelik kon-muşdur; ortadaki büyük madalyon içindeki Abdülmecidin turası kazınarak silinmişdir.

Bu âbidevî çeşme son naklinde hayli hırpalanmışdır, bu arada güzel tunç lülesi çalınmış, lüle sökülür iken de ayna taşının alt kısmında büyük bir rahne açılmışdır. Mermer teknenin de, yekpare büyük bir mermer olan ön kısmı yok olmuşdur.

Topkapusu dışında BezmSâlem Vâlidesnltan Çeşmesi (Eesim: S. B.)

BEZ2A2,

— 2738


ANSİKLOPEDİSİ

BEZZAZ GÜMÜŞENDÂZE



hiç olmazsa yarı üryan ele geçsin gerekti.

Gümüşendâze de baskıncıların pençesine gecelik entarisi ile kâkülleri perişan, yalın ayak, hanım koynunda geçti. Nazenin hanımla çöp çatan acuzenin başlarına birer ferace atmasına izin verildi ama oğlan yataktan çıkarıldığı kılıkta Yeniçeri Kolluğuna götürüldü. Ertesi günü rezalet haberi bütün İstanbula yayıldı. Halk Kolluğu basarak suçluların ikisini de paralamak istedi, güç kurtarıldılar. Dâva İstanbul kadısı tarafından Mahmudpa-şa Mahkemesine verildi, Hâkim Sun'ullah zade Efendi, Vefalı Hanımın evine ermeni gencini almasını îdamı için kâfi buldu; sonu recim cezasına varacağından zina suçunun şer'-an sübutu tarafına gitmedi, zâniye ile çöpçatanı mahbushânede boğularak idam edildiler, cesedleri denize atıldı.

Gümüşendâzeye gelince, toy oğlanın fahişe avret mekrine uğradığını ileri sürerek kurtarmak isteyenler oldu, oğlan ile temas ettiler: «Hemen müslüman ol, hâkim dinini
1961 yılı temmuzunda yeni yeri de henüz tanzim edilmemiş bulunuyordu. Çeşme, Topkapusu önündeki meydancığın, ve iki yanından başlayan Davutpaşa ve Maltepe yollarının seviyesinden en az iki adam boyu, 3-3,5 metre yükseklikde yarma bir sed üze rinde idi. Her satırı iki beyit olmak üzere beş satır üzerine talik hat ile yazılmış olan on beyitKk tarih manzumesi, çok yükseli-de kaldığı için okunamadı. Aşağıdaki tarih beyti İbrahim Hilmi Tanışık'ın «İstanbul Çeşmeleri» adlı eserinden alındı:

Cevherin târihini Ziver didim içübsuyuıı «Kevser olsun ruhuna Mahmud Hanın bu zülâl». sene 1259 (M. 1843)

BEZZAZ — Bez ve çeşitli kumaş satan esnaf; zamanımızda, aslı fransızca «manifae-türe» kelimesi olan manifatura, manifaturacı karşılığıdır; çarşılarına da Bezzazistan denilir ki halk ağzında Bedesten, Bedesten olmuş-dur (B.: Bedestan). İçlerinden bâzıları tahsî-sen bir kıymetli kumaşın envâını satdığında o kumaşa nrsbetle «üstüfeci», «dîbâcı», «kadi-feci», «atlascı» gibi isimler alırlardı.

Eski esnaf nizâmnâmelerinde bezzazların meşru kâr haddinden fazlasına mal satmamalarına dikkat edilmesi yanında bilhassa kullandıkları arşınların muayene edilmesi, devlet damgalanmamış eksik arşın bulunmaması yazılıdır.

İstanbulda bezzaz esnafının çoğu yakın zamanlara kadar ermeni ve yahudi idi. Bezzaz yahudiler de bilhassa yeniçeri ortaları ile is yaparlar, ortaların zabiti olan çorbacıların kefaleti altında yeniçeri -neferlerine krediler açarlardı.



Kolluğum efradı donandı cümle

Çıfıttandaııdır viresiye doııluğu

Çuha keçe gezi şal dülbend bile

Altı aylık onbiredir onluğu

Galatalı Hüseyin Ağa (Destan)

BEZZAZ GÜMÜŞENDÂZE VAR'ASI — önsekizinci asrın birinci yarısında Lâle Devrinde îstanbulda geniş akisler yapmış bir zina baskını vak'asıdır. Küçükçelebizâde îs-mail Âsim Efendinin Tarihindeki kayıd R.E. Koçu tarafından metne tam sadâkat fakat bir hikâye havası içinde şöylece anlatılmışdır:

Büyük kapalı çarşıda eski Bedesten yanında kumaş tüccarlarından bir ermemnin kendi milletinden onaltı onyedi yaşlarında

gayet güzel bir tezgâhdarı vardı. Oğlanın asıl adı unutulmuş, İstanbul zürefasının taktığı «Gümüşendâze»- lâkabı ile şöhreti bütün îs-tanbulu tutmuştu.

Akşama kadar dükkâna dolup dolup boşalan müşterilere türlü naz ve cilve ile dil dökerdi. Bilhassa İstanbul hanımları, onların içinde de nazeninler yollarını oradan geçirirler, Gümüşendâzeye uğrarlar, olmayacak bir şey sorarlar, dilbaz oğlan:

— O mal bende yok benim malım has


damgalı, bu sefer olmazsa gelecek sefer alış
veriş ederiz sultânım!

Der, raflardan kumaş toplarını lahzada indirir;

— Allı verelim, morlu verelim, isterseniz
sarılı verelim! diye amiyane cinaslarda bu
lunurdu,

İstanbula 1720-1722 arasında İrandan gelmişti, gelir gelmez de, müverrih, efendinin tabiriyle «vuslat pazarı . simsar lan »nin eline düşmüş idi. O zevkü sefa devrinde yazın bağ ve bağçelerde, yalılarda kurulan cırağan meclislerine, kısın konaklarda tertib edilen helva sohbetlerine götürülmüş, İstanbul ayan ve eşrafı, hattâ devlet erkânı arasından hamiler edinmişti. Fakat yaradılışı pespaye olan Gümüşendâze bu iltifatları hazmedememiş, bütün çarşılının gözüne diken olacak derecede şımarmıştı.

1724 yılında kocası sark seferine gitmiş olan bir İstanbul hanımı Gümüşendâzeye âşık oldu, güzel oğlanla anlaşdı, bir gün de ermeni, civanını Vefa semtindçki evine davet etti: şımarık, toy çocuk da bu daveti kabul etti.

Fakat mahallelisi hanımın hallerinde bir değişiklik, uygunsuzluk sezmiş, tetikte duruyordu. Bir akşam kocası seferde olan hanımın evine biri ihtiyar, biri pek taze iki kadın misafir geldi. Kapu karşı komşu evindeki cumba kafesinin arkasında iki göz de gelenleri gördü, kocası camiden gelince haberi yetiştirdi:

— Karı eve zenpâre aldı, tazenin adım
atışında kadın cilvesi yok idi ve hem dahi
ayakları büyük idi, bir sâde rû mahbub oğ
landır!...

Baskın için, içerdeki muhabbetin kıvamına gelmesi beklenirdi: Zenpâre soyunsun, dokunsun, işret sofrası kurulup badeler dolu dolu sunulsun, kolay kaçamayacak hâle gelsin.

sonunca müslimim dersin, hapis cezası ile kurtulursun» dediler.

Dâvada yüze yakın şahid dinlendi, çarşılıların, bedestenlilerin hemen hepsi oğlanın aleyhinde konuştular, bir şâhid:

— Kemendi ebrusu kavsi şeytan gibi fit-
nesâz ve dâima mürur iden havâtım müsli-
mîne harf endâz olur, tertibi ceza ile eşeddi
ukuubete müstahaktır!... dedi.

Fakat güzel oğlan islâmiyeti kabul ettiğini söyleyince aleyhindeki hava azıcık yumuşar gibi oldu. Bir cerrah getirilerek mahkeme binasındaki zindan koğuşunda sünnet edildi. Gümüşendâzenin üzerinden ölüm vahşeti gitti. Lâkin Sun'ullahzâde Efendi yumu-samamıştı:

— Bu oğlan müslüman hanesine girip
bir müslime avret ile zina kasdi ile mülâki
oldukta gayri müslim idi! diyerek Gümüşen
dâzenin asılarak idamına karar verdi.

Oğlanın hâmilleri bunu da düşünmüşler, bâzı devletlilerden, idam cezasını padişaha af

Günıüşendâze ile Vefalı Hanım (SaMha Bozcaîımn Kompozisyonu)

MİZZAZÎYE MESCİDİ

2740


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

bıçak.



Kabzası, ve kutu hurda kıymetli taşlarla süslü »Myük kulaklı bıçak

(Besim: Nezih)

ettirme vâdmı almışlardı, Karar günü bu vadi delikanlıya bildirmeye vakit bulamadılar. Hâkim hükmü tebliğ edince Gümüşendaze cahilane bir asabiyete kapıldı:

— O ki sen beni ölüme mahkûm ettin, ben de eski dinime dönüyorunî... diye bağırdı.

Bu sözü ile kurtuluş kapısı kesin olarak kapandı, îdam hükmü tasdik edildi, Güzelliği ile îstanbulun büyük bir şöhreti olan Gümüşendaze 22 Eylül 1724 bir perşembe günü Çenberlitaş civarında Vezir Hanı kapısı önünde asılarak idam olundu. Cellâdın o güzel başa yağlı urganı geçirdiği andan cesedin dara-ğacından indirildiği saate kadar Vezir Hanı civarı, binbir ayak bir ayak üstünde bir .mahşer yerine dönmüştü.

BEZZAZÎYE MESCÎDI — Bayazıdda Uzunçarşı Caddesi ile Havancı Sokağı kavu-şağı köşesindedir; (B.: 1934 Belediye Şehir Rehberinin 4 numaralı paftasında Mercan Ağa Mahallesi). Bayazıd istikaametinden gelindiğine göre caddede sol kola düşer.

Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor: «Banisi Bezzâzıcedid Ali Paşadır, Enderunu Hümâyundan yetişmiş, sırkâtibliği yapmış, vezâretle çırağ edilmişdir, kabri mescidinin yanında olub yangınlarda kaybolmuştur. Minberini ricalden Mehmed Emin Ağa koymuşdur ki bu zât kendisinin Dolrnabağçedeki sebili içinde medfundur». Mehmed Emin Ağanın bir sanat şaheseri olan Dolrnabağçedeki sebili Menderes îmârı denilen vandal yıkıcılığında yokolmuşdur.

. Bezzâziye Mescidi, kesmetaş ve ince tuğ


ladan dört duvar üstüne oturtulmuş küçük
bir sağır kubbeden ibaret fevkaanî bir mes-
ciddir, kapusu Havancı sokağında olub ondört
basamak taş merdiven ile çıkılır, bundan ötü
rü halk ağzında «Merdivenli Mescid» diye de
anılır. Tuğla minaresi yarıya kadar yıkılmış-
dır, Altında vakfından dükkânlar olub mes-
cid bu satırların yazıldığı sırada metruk bu
lunuyordu. ,

Çarşı esnafından çantacı Sabahaddin Bulgu ile tornacı Nobar Aynayüz'ün rivayetlerine göre 1921 senesine kadar ibâdete açık olan Bezzâziye Mescidi o tarihde evkafça kadro dışı bırakılmış, evvelâ bir mesken olarak kiralanmış, İkinci Cihan Harbi başında kaba kasab kâğıdı imalâthanesi olmuş, sonra iplik boyahanesine kalbedilmiştir. 1957-1958 arasında tekrar mescid olmak üzere îmârı için boşaltılmıştır. 1981 yılı mayıs ayında tamirine henüz başlanmamışdı.



Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin