Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə6/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   76

Dr. S. J. Becerano

BECEEANO (§«-lamon J.) — Sinir ve ruh hastalıkları hekimi; müteveffa Ha hambaşı Hayim Be-carano'nun yeğenidir; 1915 te İstanbul'da doğmuştur, 1943 te Tıp Fakültesini bitirdikten sonra asabiye ve akliye ihtisasını yapmıştır. Dr. Salamon Beceraao Hekimlik kolundan (Besim: B. Seren) başka felsefe ve mukayeseli dinler tarihi, ruhiyat ve psikanalizle iştigal eder; bunlara âid muhtelif yazılar neşretmiştir. 1941 de yazıp ta neşretmediği «Filozofik Sistemler» adlı kitabı Filozof Rıza Tevfik Beyin taktirine mazhar olmuş ve bu eser hakkında kendi elyazısı ile yazılmış bir önsöz'ü mevcuttur. 1946 da «Tıbbî Formüler» ve 1954 tarihinde: «Tıbbî Tedavi Rehberi» iki eser neşretmişdir ki memleket tababetine yardım edecek: kitaplardır.

İstanbulda münfesih Hürriyet Partisi: kurucularından olup 1957 seçimlerinde bu1. parti tarafından İstanbul milletvekili adayı: gösterilmiş idi.

Tabibliği hastaların yardımına koşmaı vecibesi bilen hekimlerdendir.

BECEKlKLÎ (Nezihe) — Sahne ve film artistlerinden, 1916 da İstanbulda doğdu, Babası binbaşılıkdan mütekaid Hüseyin Celal Beydir; Cumhuriyet Orta Okulunda yedinci sınıfa kadar okudu, tiyatro hevesi mek-

teb sıralarında iken başlayan Bayan Nezihe, henüz onsekiz yaşında iken "Sarı Zeybek" opereti ile sahneye çıkdı, sonra müteaddid operetlerde dans gösterileri, yaptı, ufak roller aldı. İlk baş rolü, "Kahveci Güzeli" filminde çobankızı rolüdür. Nezihe Becerikli Vazife aldığı onbeş (Resim: B. Seren) yerli filmden doku-

zunda baş rolleri muvaffakiyetle temsil etti. sahnede de "Ocak çekirgesi5', "Koca bebek", "Küçük şehir", "Şeytan tohumu", Dev aynası", "Allanın cezası" piyeslerinde oynadı. Hususi hayatında iyi bir ev kadını, mükemmel bir yüzgecdir, gayet güzel ata biner bir sportmendir.

Hakkı Göktürk

BECQÜET (Thomas) — Belçikalı bir ka-tolik rahibidir; îsâ'nin gerilmiş olduğu çar-mıhdan küçük bir tahta parçasını ihtiva eden bir adam boyu büyüklüğünde bir salib ile ve dünyâ sulhunun tekrar kurulması temennisi ile bir devri .âlem seyahatma çıkmış, 16 rnart 1950 târihinde de İstanbula uğramışdır. O tarihde 80 yaşlarında bulunan Râhib Th. Becquet bu seyahati hakkında şu malûmatı vermişdir; «Gövdesinde bir boşluğun içinde Isânın gerildiği çarmıhdan bir küçük parça bulunan bu salibi geçen sene (1949 da) Fi-listine götürdük, îsânın çarmıha gerildiği dağda büyük bir âyin yapıldı ve dünyâda sulhun avdeti için. bu salibin dolaşdırılması-na karar verildi; Filistinden Komaya gittik, Papa salibi takdis etti, oradan sırası ile Fransa, ingiltere, Kanada, Birleşik Amerika, Meksika, Cenubi Amerika, Hawai, Filipin Adaları, Siyam, Hindistan, Suriyeyi dolaşdık, îstanbula geldik, buradan tekrar Komaya, Romadn da Portekize gideceğiz; Portekizde mukaddes bir gün olan 13 nisanda büyük bir âyinde bulunacağız. Bu haç için hâlen Bek çikada bir kilise inşa edilmektedir; Porte-kizden Belçikaya dönüb sulh duası ile dünyayı dolaşmış haçı kendi kilisesine koyacağız».


Râhib Th. Beesjuet (Begim: B. Sere»)

Dünyayı dolasan haç İstanbulda Ayia Triada Kilisesinde kalmış, 17 mart gü nü biri sabah 9,30 da, diğeri de akşam 18.30 da bu kilisede iki âyin yapılmışdır. Bibi: Günün gazeteleri BEDAN (Artin Tı-foir) — Darphanede hakkâklik yapmış bir ermeni sanatkârdır. Sabık Pangaltı Ermeni Kabristanın

da tesadüf edilen mezartaşı kitabesine göre, 1743 de doğmuş ve l Mart 1799 da vefat etmiştir. Hayatı hakkında başka bir bilgisi edinilemedi.



Kevork Pamukeiyan

BEDÂYİİ ASABI OSMANİYE — (B.: Bayram Hediyesi).

BEDBSTAN, BEDESTEN *- İstanbulda bu isim altında üç büyük târihî kapalı çarşı vardır; l — Cevahir Bedesteni, Mücevher Bedesteni, yahud İç Bedesten; 2 — Sandal Bedesteni; 3 — Galata Bedesteni.

Bunlardan ilk ikisi zamanımıza kadar gelmiş, Galata Bedesteni ise en az bir asır evvel kalkmış, binası depo olarak kullanılmaktadır.

Cevahir Bedesteni yahud İç Bedesten eski revnak ve servetini ve büyük şehrin günlük hayatındaki bâzı hizmetlerini ve hususiyetlerini, kadim ananelerini ve manzarasını kısmen kaybetmiş; Sandal Bedesteni ise büsbütün şahsiyetini kaybetmiş, mânâsız bir isimden ibaret kalmış, çarşılıkdan çıkarak Belediyenin nezâreti altında alelade bir müzayede salonu olmuşdur.

Bedestan adının türk lûgatındaki izahı hakkında aşağıdaki satırları Mehmed Zeki Pakalın'ın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve terimleri» adındaki eserinden alıyoruz; bu eserin neşri İstanbul Ansiklopedisine takaddüm ettiği için, ayni kaynaklara sâhib olduğumuz halde, kalem edebimiz kendi notlarımızın dercine bu nakli tercih etmiştir:

«Bedesten üstü kapalı çarşılara verilen addır. Bezzâzistan'in muhaffefidir,

«Lehçei Osmanî»de Bedesten kelimesi için «Bez satılan bezzaz mahalli, nefis kumaşlar satılan yer, silâh bedesteni, cevher bedesteni, sandal bedestenin» izahatı vardır.

«Kaamûsu Türkî» de şöyle îzah olunmuş-dur; «aslı bezesten, zebanzedi bedesten; kıymetli kumaşlar ve silâhlar ve mücevherler vesaire alış verisine mahsus örtülü ve mahfuz çarşı».

«Ebuzziya Lugatı»nda: «ağır kıymetli eşya satan esnaf çarşısı> suretinde tarif olun-düğü gibi Hüseyin Kâzım Bey de kaamûsun-da «antika .eşya alınıp satılan çarşı» diyor.

«Kaamusu Osmani»de bezezistan kelim«» si şöyle îaah olun muştur: '«Türkç*d« fdlata

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ

2347


BEDESTÂN


Esfeî Bedeştejj (W. H. E3J*lett'dm Sabtha Boscaij di ile)

f

f



bedestan. bedestendir; ağır, babalı, kıymet-dar kumaş ve eşya satan esnaf çarşısı demektir» (M, Z. Pakalın).

Yukarıda kaydetdiğimiz üç bedestenden nefsi İstanbulda ilk ikisi Büyük Kapalı Çar- ' §ı içinde kaplılarla ayrılmış müstakil binalardır; Cevahir Bedesteni Büyük Çarşının hemen göbeğinde gibidir, bundan ötürü «îc Bedesten» adını almışdır; «Eski Bedesten, Atik Bedesten» de denilir. Sandal Bedesteni Büyük Çarşının doğu kenarındadır, hatta bir kapusu doğrudan sokağa açılır, «Yeni Bedesten» isini ile de anılır.

Cevahir Bedesteni, İç Bedesten, Atik = Eski Bedesten — Türk Ansiklopedisi bu târihî çarşı hakkında şu malûmatı veriyor;

«Bedesten binaları için bir örnek sayılacak olan Eski istanbul Bedesteninde kasaların konması için yer altında yerler ve ayrıca dört tarafı kapılı 28 mahzen, dükkânların altında da sandıklar vardır. 28 mahzenin 4'ü köşelerde, 24'ü de duvarların içindedir. Bunlar üç dükkâna bîr mahzen düşmek üzere yapılmışdır.

«İstanbul Bedesteni 1008 m2 olup içerden bakılınca 15; dışardan bakılınca 23 kubbeli görünmektedir. -Bedesten 8 metre kalınlıkla dört duvar ile 8 fil ayağı üzerine kurul-muşdur; kubbelerin 8 i bu fil ayakları üstüne oturmaktadır.

«Halk ve esnaf kıymetli eşyasını az bir ücretle Bedestende saklatırdı. Bu eşya ve paranın sâhibleri ölürse, veya eşya ve para unutulur da mirasçı çıkmazsa beytülmâle kalırdı. Fâtih vakfiyesinden, Bedestenden Bitpazarı-na kadar uzanan kısmın ilk yapılan çarşı olduğu, Büyük Kapalı Çarşının da sonradan bunun dolaylarında kurulub bugünkü hâlini aldığı anlaşılmaktadır.

«Eski Bedestenin Bizans yapısı olmasına karşılık Sandal Bedesteni denilen Yeni Bedesten bir türk eseridir».

Mehmed Zeki Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve" Terimleri» adındaki büyük . eserinde Bedesten maddesinde Eski Bedesten için şunları yazıyor;

«Bedestenlerin en mühimmi istanbul Bedestenidir. Kapusunun üstündeki kanadı açık kartaldan (kartal resminden) da anlaşılacağı veçhile Bedesten bin seneden fazla

bur târihe mâlikdir. Ogüst tarafından yapıldığı rivayeti de vardır. Duvarların içerisindeki mahzenlerle kapusunun arkasındaki ağaç sürgüler burada geceiendiğine delâlet eder. İç duvarlarının sıvasız olması resim konulmamış, veyâhud konulmuş ise sökülmüş olduğu zannını verir. Papazların çile çıkardıkları ve riyazet ettikleri bir yer olması ihtimâlini hatırlatır.

«Bedestenin altı metre kalınlığındaki
duvarlarının içi dâiren mâdar 24 mahzene
ayrılmışdır. Bu duvarlara mesned olmak
üzere etrafı tamamen kagir mağazalar da
onunla beraber yapılmışdır. Bedesten içeri
sinden ölçmek şartı ile 43 metre uzunluk ve
36 metre genişliktedir, içeride 15 olarak sa
yılan kubbelerin üste çıkınca 23 tane olduğu
görülür. Bu da bir eski mimarî usulü olmak
üzere kubbenin iltisak noktasına birer kubbe
ilâve edilmiş olsa gerektir. • ,

«Bedestenin birincisi kuyumculara açılan İ'nciciler Kapusu, ikincisi halıcılara açılan Sahaflar Kapusu, üçüncüsü Bayazıda doğru açılan Zenneciler Kapusu, dördüncüsü de şimdi mobilyacılar dolu olan Kolancılar kapusu olmak üzere 4 kapusu vardır. Kubbe hizasındaki pencerelerin açılıp kapanmasını temin için yüksek ahşab geyinti yeri de ilâve edilince Bedestenin dâhili kısımları tamamlanmış olur.

«Bedesten îstanbulun fethinden sonra Fatih tarafından rekabesi Ayasofyaya vakfedilmiş ve mezad mahalli ittihaz olunmuş-dur. Çarşı olarak kullanılmasına karar verilince içerisine dört tarafından yüzlerce do-lab yapılarak oyma hücreler ve çekmecelerle bezenmiş ve üzerine tahta yazı levhalar kontılmuşdur».

Nureddin Rüştü Büngül'ün «Eski Eserler Ansiklopedisi» adındaki eserinde Bedesten maddesinin «Bedestenin tarzı inşâsı» paragrafı M. Z. Pakalm tarafından yukarıda naklettiğimiz bende aynen alınmış, her halde zühul eseri, alındığı yer zikredilmemiştir.

İstanbulu bilenden biri olarak tanınmış ve muhakkak ki eserleri ile millî kütübhâne-mize büyük hizmetde bulunmuş Osman Nuri Ergin de İslâm Ansiklopedisine yazdığı Bedesten maddesinde hakkında yukarıda nakledilen rakamları aynen verecek bu binanın

BEDESTAN

2348 -

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

2849

BEDESTAN



bir bizans yapısı olduğunu söylemektedir.

Topkapu Sarayı Müzesi Müdürlüğünden emekli muhterem Tahsin Öz ise Eski Bedestenin bir bizans yapısı olduğunu kabul etmiyor, Resimli Tarih Mecmuasında intişar etmiş «Kapalı Çarşının Târihi» isimli makaa-

leşinde Bedesten hakkında şunları yazıyor:

«Fatih vakfiyeleri 118 sandığı hâvi Bedesten ile etrafında 849 dükkânın yaptırıldığını göstermektedir ki bunlarla Fatihin İs-tanbulun muhtelif yerlerindeki vakıf dükkânlarının bütün sayısı ücbine yaklaşmakta-





dır.

«Bedestenin iç kapusunda bir kartal resminin bulunması bu binanın Bizans zamanından kaldığı rivayetlerine sebeb olmuşdur. Halbuki vakfiyedeki sarahat, kontrüksyon ve malzeme bu binanın türk yapısı olduğunu gösteriyor. Kartal resimleri Selçukiler zamanında da kullanılmışdır. Bu resimli taş emsali veçhile her hangi bir inşaat bakiyesi de olabilir».

istanbul Ansiklopedisinin pek değerli kalem arkadaşı ve türk mimarisi üzerinde selâhiyetle söz sahibi yüksek mîmar Ekrem Hakkı Ayverdi (B.: Ayverdi, Ekrem Hakkı) «Fatih devri mimarisi» adındaki büyük eserinde Eski Bedesteni Fâtih yapılarından biri olarak gösteriyor; yukarıda muhtelif yazarlardan aldığımız bendlerde bina üzerine verilen rakamların da son derece hatalı olduğunu kendi ölçülerine ve ihtisasına dayanan kesin bir lisan ile ifâ ederek en doğru ölçüleri veriyor; aşağıdaki satırları «Fatih devri mîmârisi»nden alıyoruz :

«Eski Büyük Bedestende duvarlar 6 metre,değil 1,5 metredir; iç eb'adı da 45,3X 29,5 = 1336 metre murabbaıdır. (İçerden de bakılsa, dışardan da bakılsa 15 kubbelidir), dışardaki ufacık tümsekler kubbe değildir; kurşun akıntısı için yapılmış beslemelerdir. Kuleden alınmış resimlerinde 15 kubbe olduğu vâzıhan görülmektedir. Tahtezzemin mahzen de kafiyen yoktur.

«Binanın Bizansdan kalma olduğu meselesine gelince, bir kapısında çift kartal resmi görülmekle bir binanın 'menşeine nasıl hük-molunur? Bunu anlamakda mazuruz. Osman
Eski Bedesten (Plan: Ekrem Hakkı

Eski Bedesten (Kesid resim; Ekrem Hakkı Ayverdideıı)

Nuri Ergin Bey Sandal Bedesteninin türk eseri olduğunu kabul ettiği halde bu binada ne fark vardır ki Büyük Eski Bedesten Bizans eseri olsun? Bîna tamamen türk yapısıdır. Sandal Bedesteni temizlenmiş ve tamir edilmişdir, Büyük .Bedesten de temiz -lense ayni kisveye derhal bürünür. Bu kere o resmin mevzuu olduğu kapu, iki merkezli sivri tahfif kemeri altında basık ve klavo-lardan nıürekkeb türk kemeri ile yapılmış tamamen XV. asır üslûbu bir türk kapısıdır. Diğer kapılar da aynen böyledir. Bina inşaat itibârı ile de, plân itibârı ile de tamamen türkdür. Ayaklar üstündeki büyük kemerler ve mahzenlere geçen küçük kapılardakiler hep sivri türk kemeridir. Ayak ve kemerler arasında bu şekilde bir Bizans silmesine tesadüf etmedim; emsali umumiyetle bir araba ve dik bir münhanîden terekküb etmededir, Duvarlar da tek tuğla sırasi ile ve şakulî tuğla beslemerle işlenmiş Fatih devri karakterini hâiz satıhdadır.

«Kubbe kasnakları düz satıhh sekiz köşelidir. Bizans eserlerinde böyle bir kasnağa tesadüf edilemez. Kaldı ki bu Bedesten, Bur-sada Yıldırım Sultan Bayazıd, Edirnede Çelebi Sultan Mehmed taraflarından yaptırılan bedestenlerin mikyası daha geniş tutulmuş bir istihalesinden başka bir şey değildir. Kubbe genişlikleri hemen hemen Edirne Bedestenine aynen uyar. Mahzen teşkilâtı, haricî dükkânları, köşe dükkânlardaki kutrânî bölmeler, mahzenlerin havalandırılması, pencere ve tertibatı hep Edirne Bedesteninden örnek almışdır.

«Bir Bizans armasına benzeyen bu cif-

BEDESTAN

3160

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

2351 —

BEDESTAN


Esiri Bedestenden bîr köşe

(Besim: C. Biseo, 1874) te kuş, türkülerin bu tezyini motiflere gösterdikleri müsamaha misâli hâlinde, orada bulunmaktadır. Düşünmelidir ki bina Bizans'dan kalma, arma da esâsından- yerinde olsaydı, galiblerin gözünden kaçmayacak ve eski Devletin remzini der hal yerinden atacaklardı.

«Gazanfer Ağa Medresesi karşısındaki Mimar Sinan yapısı büyük Kırkçeşnıenin ayna taşı bir çift tavus kuşu kabartması idi, . şimdi bu taş Ayasofya müzesindedir. Bedesten yapılır iken bu kuşu yerde gören Hazreti Fâtihin inşaat esnasında oraya bizzat asdırdığmı görünür gibi oluyoruz.

«Binayı kısaca tarif edelim: Bu bedesten elli sene evvel yapılan Edirne Bedesteni plânının bir sıra direk fazlası ile aynidir. Üç sırada onbeş kubbe 1,5 metre kalınlığındaki etraf duvarlara ve 4,35X2,45 eb'adında sekiz muazzam, ayağa oturur. Ayaklar kesme taşla, duvarlar bir sıra tuğla bir sıra düzgünce moloz taşı ile işlenmiş taşlar arasına şakulî tuğla beslemeler konmuşdur. Kapular içden ve dışdan iki merkez-

li sivri tahfif kemerleri altında basık mermer kemerler ve mermer söve ve mil yatakları ile yapılmış, kanadları gaayet kalın, pahlı mikâb veya burmak çivi başları ile tezyin edilmiştir. Bu kapularm son asırlardaki isimleri şimalde Sahaflar, ce-nubda Takkeciler, şarkda kuyumcular, garb-da Zenneciler nâmını alır. Ayaklar üstünde ufak bir diş ve pahtan mürekkeb basit bir silmecfen sonra iki merkezli hafifçe sivri kemerler sağır kubbe kasnaklarına kadar yükselir. Pencereler yalnız etraf dükkân duvarlarından daha yüksek olan mustatilî büyük bedende bulunmaktadır. Bu pencereleri açıp kapamak üzere etrafında kaba bir şekilde ahşab gezinti yerleri yapılmıştır, bunun bir örneği de Galata Bedesteninde vardır.

«Kubbe kasnakları türk yapıları karakterinde sekiz köşelidir. Binanın içinde (diğer hatalı görüş ile duvarın içinde diyorlar, yâni müteaddid duvarla 6 metre eninde tek duvar



Eski Bedestenden bir köşe (îteshn: C. Biseo, 1874)

f

gibi görüyorlar ufak sivri kemerli kapılarla geçirilen 44 mahzen vardır ki mümasili Edirne Bedesteninde olduğu gibi dört sathı mâilli tonozlarının en yüksek yerindeki bir delik-den hava alır: ziya tertibatı, yokdur. Etrafda binaya muttasıl 57 dükkân ve 12 ufacık do-lab yeri bulunmaktadır. Kapı yanına gelenlerine Edirne Bedesteninde olduğu gibi 45 derece meyilli kutrânî bölmeler -yapılarak birer dükkân kazanılmış ve önlerine yukarda söylediklerimizden 4 dolab yeıieştirilmişdir.



«Bina içinde ayaklar ikişer ikişer alınarak dört ada teşkil olunmuş ve kapılardan kapılara haçvârî iki, ve etraf da dört yol bırakılarak iki sıra alt ve üst dolablar yerleştirilmiştir. Sekiler altındaki dolab adedi 428, üstündekiler 324 adeddir. îlk inşâsında 128 olan alt dolablar, yâni sandıkların asırlar boyunca artarak 428 e baliğ olduğuna dikkat etmelidir.

«Hulâsa bütün hususiyetleri ile bir türk eseri olan zavallı Eski Bedesteni en zayıf bir mesned olan bir kartal resmine bakıp vaftiz etmeye sebeb yokdur. Yapılışı, kullanışı, an'-



Eski Bedestenden bir köşe (Resim: C. Biseodan B- geren eli

anesi tamamen türkdür. Âdet ve usullerinin bozulmadan kalması ve pisliğinin temizlenerek ortaya çıkarılması elzem bir eserdir» (Ekrem Hakkı Ay verdi).

Halk ağzında ve eski metinlerdeki muhtelif isimleri ile «Cevahir Bedesteni», «îç Bedesten» ve «Eski, Atik Bedesten» denilen Büyük Bedestenin binası üzerinde mimarî deliller ile son ve kesin söz, aydın olarak gö-rülüyorki Ekrem Hakkı Ayverdinindir. Bu açık beyan, plân ve resim karşısında bu binanın bir bizans yapısı olduğunda ısrar etmek, avâmî tâbir ile «uçsa dahi keçidir» demek olur.

Ananeleri, nizamları, âdet ve usulleri, içindeki hayat ile Büyük Bedestenin edebiyatı da zengindir.

ön yedinci asır ortasındaki durumunu büyük seyyah ve muharrir Evliya Çelebinin üslûbkâr kaleminden öğreniyoruz:

«Esnafı Bezâzistânı Atik — Istanbulun izdiham -ve güzide yerinde Âli Osmanın ha-zînei azîmi bir bezâzistandır ki güya Kal'ai RahkaM'dır. Cemîi erbabı seferin, vüzerâ

ve ayanın malları bun dadır ki zîri zeminde nice yüz demir ka-pulu mahzenleri vardır. Sene 857 (1453) târihinde Ebülfetih Sultan Mehmed Gaa-zinin binâsıdır ki şeddadî binadır. Canibi erbaası taşrasında keçeciler, sahaflar, tak-yeciler, boğasıcılari, klabdancılar, sırrnacı-lar, kuyumcular ile muhattır. Çar kuşesinde kal'a kapulan gibi metin, Kavî demir kapulan vardır. Şimale nazır Sahaflar kapusü,, garba mekşuf Takyeeiler kapusu, cenuba meftun Gazaz-lar kapusu, şarka kü-şâde Kuyumcular Kapusu vardır ki bu ka-pu üzere kanadlarını açmış mehib bir kuş "

ile)

BEDESTAN

— 2352


İSTANBUL

ANSÎKLOPlDÎSÎ

2353

ÖEDESfAîl




sureti vardır; bu sureti kapuya nakşetmek-den meram: «Kesb ü kâr dedikleri bir hava olub tay aran ider vahşî bir kuşdur; eğer bu kuşu bir nezâket ile sayd idebilir isen bu bezâzistanda kâr idebilirsin» nasihatini if-ham etmektedir. Amma hakkaa ki acib rem-zü vasiyettir.. Bu Bedesten içre kagir payeler üzre bir aded rasâsı rnîlgûn ile mestur kub-bei azîme (?) vardır ki canibi erbaasında demir kapaklı pencereler vardır. Dâiren mâdâr kubbe etraflarında âdemler gezüb demir kapakları kapayacak tabakaları vardır. Bedestendeki şahrâh dört sokağın yemînü yesârı cümle 600 dükkândır. Kat kat cümle 2000 dolabdır. Her dolab sahibi feragat idüb fü-ruht etmek dilerse beşer bin kuruşa tûtiyâ gibi satılır. Sabahdan kuşluk vaktine kadar işler bir kârhânei azimdir ki içinde cümle zîkiymet eşya bulunur. Bunda biner, ikişer biner gemiye mâlik bezirganlar vardır.

«Esnafı Pasbânı (bekçi) Bedestânı Atik — Nefer 70. Bunların nazırları pâdişâhın hazinedar basışıdır. Bunlar kefilli müs-lüman âdemlerdir ki her gece Bezâzistan içindeki kandilleri çırâğan idüb yakarlar. Pirleri Akîr Hindî'dir ki Selman Farisî ke-merbestesidir, kabri Mısırdadır. Bunlar öyle mûtemed âdemlerdir ki Bedestende olan do-lablar açık kalub nice Mısır hazînesi hesabını ancak Bâra .bilür mücevherat, murassaat meydanda yatdığı halde asla el atmazlar. Emri pâdişâhi ile gedik sahibi dîdebanlardır. Şehiremininden ulufe abil yerleri mahlûl oldukda Bedesten hammallannın müstehak-larına verilir.

«Esnafı Hammâlanı Bedestan — Nefer 300. Pirleri Peygam Ali'dir, Selmânîdir, Teb-rizdedir. Bunlar Bedestan hâricinde- hizmet ederler, Bedestenin dört zincirli kapusundan içeri girmezler, ancak taşradaki esnaflara hizmet ederler. Her gece esnafların sandık ve metâlarını taşıyub Bedestanm taşra mahzenlerine harik korkusundan istif ederler, taşra dükkânlar boş kalır. Zira her dükkân sâhibleri baid yerlerde olur. Ordu esnaf alayın da bu hammallar dahi arkalarında yaslama semereleri, ve ellerinde ipleri ve bellerinde kılıçları ile ubûr ederler.

«Ensâfı Dellâlânı Bedestânı Enderun (İç Bedesten) — Pirleri Ebunnidâdır. Bun-

lar da eli beratlı, gedik sahibi, muhteşem, rnûtemed âdemlerdir ki Bedestan içinde hizmet ederler, taşra çıkamazlar. Cümlesi alay da cevahir raht, kılıç, gaddâre, kürk, gayri zîkiymet esvablar omuzlarında ubûr ederler.

«Esnafı Dellâlânı Bedestânı Bîrun (Dış Bedestan, burada Bedestenin dışı mânâsına) — Cümle 200 nefer. Elleri beratlı değildir, amma mûtemed kefilleri vardır. Bunlar da omuzlarındaki metâları ile: — Bin kuruşa cevahir kuşağım!.. İki bin kuruşa üstüfa-nım!.. diyerek geçerler» (Evliya Çelebi, Seyahatname, L).

Evliya Çelebinin Bedesten esnafını büyük servet sâhibleri göstermesine ve Bedesten dellâlları için de mûtemed müslüman adamlar demesine rağmen, on altıncı asırda Divanı Hümayundan Bedestenliîer hakkında çıkmış bir fe'rman Bedesten esnafı ile dellâllarmm hilelerinden acı acı bahsetmektedir; fermanın bu günkü yazı dilimize çevrilmiş sureti şudur:

«istanbul Kadısına ve Ayasofya Mütevellisine hüküm ki ) Bedesten Ayasofya vakfına bağlıdır),

« Bedestende satılmak için delîala verilen şeyleri Bedesten esnafından müslüman ve kâfir bir kaç kişi ittifak idüb satılacak şeyleri mikdar akçeye çıkardıklarından sonra artık artdırmayub dellal da bu adamların havasına uyub ziyade eylemez deyüb malın sahibi de (paraya ihtiyacı olub) malını zaruri verdikde bu sefer bu adamlar o malı ortalarında müzayede idüb satarlar, asıl sahibine verilen paradan aldıkları sekizde bir kârdan nice akçe ziyadeye çıkarub sonra başkasına satup kâr aralarında taksim ederlermiş. Bedestenliden biri dellal elinden beş-yüz akçeye aldığı şeyi yine delîala verüb beş yüz elliye satılırmış (malın asıl sabinen hakkı olan elli akçelik fark bu suretle Bedes-tenli elinde kalırmış). Bu iş müftüden istif-tâ olundu. Müftü tamamen haramdır, cümlesi cezalandırılıp mütevelli bu makuule hâ-iklerden dükkânlarını alup muamelâtı doğru kimselere vermek lâzımdır, bu makunle-lerin hilelerim bilüb de men etmeyen kâhyaları da hayırsızdır diye fetva verdi.

«Büyürdüm ki bu fermanım vardıkda bu huşunda dikkatli olun. Evvelâ Bedesten

kethüdalarına ve bezirganlarına ve dellâlla-rına fetvayı şerifi anlatın, muhkem tenbih eyleyin ki bundan böyle gerek bezirgan ve dellal gerek gayri kimseler böyle hîle ve hud'a etmiyeceklerdir. Şer'i şerife muhalif kimseye is yaptırmayın. Tenbihden sonra kim ki hîle hud'a yaparsa, dükkân sahibi ise elinden dükkânını alıp, ser'an da cezası ne ise verin, dellalı da tevkif idüb gönderin, küreğe konulsun. Bu fermanı sicile kaydedin, dâima hükmü ile amal olunsun. Fî 15 ramazan 981 (8 ocak 1574)».

On sekizinci asır sonlarında hiciv üstad-larmdan Sürûrî, îç Bedestendeki dükkânları «dolab» ve kendilerine «Hoca, Hâceğî» denilen bedesten esnafını şöyle hicvediyor; Ey hâcegî seninle Bedestende müşteri Alış veriş iderdi her işin dolaab iken!..

Büyük Eski Bedesten ve dolayısı ile İstanbul bedestenlerinin ahvâli hakkında M. Z. Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve Te-rimlerij, adındaki eserinin Bedesten madde-. sinde şunları yazıyor:

« Eski ve Yeni Bedestenleri, Büyük Kapalı Çarşının diğer kısımlarından ayıran iki hususiyet vardır;



  1. — Bedestenlerin sabahları geç açılıp
    akşamları da ikindi ile beraber kapatılması.

  2. — Bedesten tüccarlarına «Hâcegî» adı
    verilmesi:

«Güya Bedesten tanzim edildikden sonra dükkân - dolabiar) bir müddet ders hocalarına, harçlıklarını temin maksadı ile tahsis edilmiş ve Bedesten esnaf - tüccarlarına bundan dolayı Hâcegî adı verilmiş. Hocalar derslerini okutdukdan sonra öğleye bir iki saat kala Bedestene gelir, ve burada zamanlarının çoğunu ders bakmakla geçirirler mis. Dolabların üstüne merdivenle çıkılmak zaruretini doğuracak dereceye gelen aşkın do-labları.da kitab koymak için onlar îcâdeyle-misler.

«Halbu ki Bedestenlerin açılması, buradaki iş sâhiblerinin çarşının en refahlı ve en zengin tüccarlarından olması, alelade esnaf gibi sabah karanlığında dükkân açmağa mecburiyet duymamalarmdandır. Erken kapama keyfiyeti de, hem bu hâlin, hem de Bedestenin, çarşının diğer kısımlarından daha kapamk ve loş olmasının neticesidir. Bun-

dan başka Bedestenlerde ahnub satılan malların cins ve mâhiyeti hususî bir muhafazayı istilzam ettirdiği için, dükkânların erkence kapatılarak Bedestendeki yabancıların gün kararmadan dışarıya çıkarılması: da ayrıca bir emniyet tedbiri idi. Medreselerin tedris usulleri ile medrese hocalarının terfi ve terakki yolları kanun ve nizamlarla tâyin edilmiş olup müderrislerin çarşılarda ticâret ile de meşgul olabileceklerine dâir o kanun ve nizamlarda hiç bir işaret yokdur.

«Bedestenin iyi bir halde muhafazasını temin ve müzayedelerde münâdilik (dellal-lık) yapmak için de 18 kişilik bir bölükbaşı-lık teşkil edilmiştir. Biri Nanpâreci, diğeri Küçük Ağa adını taşıyan iki zabit bunlara nezâret etmek üzere tâyin olunmuşdu. Bu 12 bölükbaşı birbirlerine karşı kefildi ve münhal olunca yine kendi intihab ve kefaletleri ile yenisi alınmak üzere her bölükbaşıya ayrı ayrı fermanlar verilmişdi. Daha sonra 12 seyyar münâdi ilâve olundu. Ayrıca Pâs-ban adı verilen bekçiler vardı.

«Esnaf, münâdi ve muhafızlar (bekçiler?) sabahları tahminen kaba kuşluk denilen bir zamanda gelirler, bekçilerin ve müstakil hizmetleri olanların (?) girip çıkması için Büyük Kapalı Çarşının açıldığı esnada da İnciciler Kapusunun arkasından tak tak vurarak: — Buyurun duaya!., diye bağırırlar, esnaf ve ehâli içeriye girdikden sonra tam ortada muhafızlık dolabının önüne sıralanırlardı. Bekcibaşından kıdem itibari ile bir sonra gelen ve adına Duacı denilen bölükbaşı tarafından pâdişâhın ve askerin selâmetine, gelmiş geçmiş (bedestenlilerin) ruhlarına rahmet niyaz edilir, ve bir de Selâ-tentüncînâ okunur, akabinde de dellallara hitaben;,— Tavcılık yapılmayacak, mal kapatılmayacak, kefilsiz mal alınıp satılmayacak!., tenbihatdan sonra mezada başlanırdı. 10,000 kuruşdan fazla değerde bulunan mallar yalnız perşembe günleri müzayede olunurdu. Bunların dellallarına Huzur münâ-dîsi adı verilirdi. Öğle zamanına kadar eşya müzayede edilir, mal sâhibleri beklemeyüb gitmiş ise öğle namazından sonra son pey üzerinden, mal sahibinin muvafakati alınıp, mal satılırdı. Dellâllık yüzde yarım idi.

«Akşam olub herkes gitdikden sonra üç



BEDESTAN

Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin