Kanuni unsur (tipiklik)


Hafifletici nedenden fail her halukarda yararlanıyor



Yüklə 448 b.
səhifə11/11
tarix18.01.2018
ölçüsü448 b.
#39016
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Hafifletici nedenden fail her halukarda yararlanıyor:

  • Var olan hafifletici nedeni bilmese de;

  • Var olmayan hafifletici nedeni mevcut sansa da (örneğin, failin basit imitasyon sanarak eskiciden çaldığı tablolar orijinal çıkıyor. Fail, malın değerinin azlığı şeklindeki nitelikli halden (m. 145) yararlanır.)

  • Mağdurun kimliğine/sıfatına bağlı ağırlatıcı neden bakımından, fail, hatasından yararlanır (yine bkz. next slide).

  • Kast ettiği kişide bu ağırl. neden bulunsa da (örneğin, fail, kardeşini vurmak amacıyla onun arabasına ateş ediyor, fakat arabadan kardeşinin arkadaşı çıkıyor. Burada, kardeşlik sıfatına bağlı ağırlatıcı sebep (m. 82/1-d) uygulanmaz)

  • Fiilen zarar verdiği kişide bu ağırl. neden bulunsa da (örneğin, fail, hasmını vurmak amacıyla ateş ediyor, fakat kardeşini vuruyor. Burada, kardeşlik sıfatına bağlı ağırlatıcı sebep uygulanmaz).



  • DİKKAT:

    • DİKKAT:

    • Netice sebebiyle ağırlaşan suçlarda, ağır neticeden dolayı sorumlu tutulmak açısından taksirin varlığı yeterlidir, ağır neticenin istenmiş olması aranmaz. Örneğin, hamile olduğu anlaşılabilen bir kimseyi darp edip onun çocuğunu düşürmesine yol açan fail, m. 87/2-e’deki nitelikli halden sorumlu olur.

    • TCK’da öngörülen bazı nitelikli haller, ancak kastın varlığı durumunda uygulanabilir (örneğin, m. 102/3-a, cinsel saldırının “Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” işlenmesi). Örneğin, fail karanlık sokakta bu fiili işliyor, mağdurun spastik olduğunu ayırt edemiyor, aslında halinden belli. Burada, nitelikli hal uygulanmaz, fail yanılgısından yararlanır.



    TCK m. 30/3: “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır”.

    • TCK m. 30/3: “Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır”.

    • İlk ihtimal, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılmadır. Buradaki mesele, aslında olaydaki durumun, failin düşündüğü gibi olmamasıdır. Örneğin, Belgrat Ormanında koşu yapan adam, bir kadının bağırıp çağırdığını duyar. Olay yerine yaklaştığında, çıplak bir adamın, üstüne çıktığı kadına vurmakta olduğunu görür. Bunun üzerine, kadını tecavüzden kurtarmak için adamı silahla yaralar. Meğer, erkekle kadın sado-mazoşist bir çiftiymiş.

    • Klasik doktrine göre, failin buradaki hatasından yararlanabilmesi, yanılgısının fiili, esaslı ve kusursuz olmasına bağlıdır.

    • Esaslı yanılma: Eğer gerçek durum, failin tasavvur ettiği gibi olsaydı, fiil hukuka uygun olacaktı diyebiliyorsak, esaslı bir yanılma vardır. Bulunduğu düşünülen koşullar gerçekleşseydi bile bir hukuka uygunluk nedeni söz konusu olmayacak idiyse, yanılma esaslı değildir.

    • Kusursuz yanılma: Failin, hatasından yararlanabilmesi için, yanılgısının kendisine isnat edilebilecek bir kusura dayanmaması gerekir. Yani, failin yanılması, gerekli özen ve dikkat yükümünü yerine getirmemesine dayanıyorsa, yanılması kusurludur.



    Alman yanlısı görüşlere göre, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılma durumunda, farklı teoriler vardır:

    • Alman yanlısı görüşlere göre, hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılma durumunda, farklı teoriler vardır:

    • Tipikliğin olumsuz unsurları teorisi: Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılgı, kastı ortadan kaldırır. Zira, tipiklik, hukuka aykırılığa ilişkin unsurları da kapsar. Yani, hukuka uygunluk nedeninin maddi şartları, tipikliğin parçasıdır. O halde, bunları bilmek de, kasta dahildir. Bunun sonucunda, huk.uyg.nedeninin maddi şartlarında yanılan kimse, tipiklikte yanılmış olur ve bu yanılgı sonucunda, kişi kasten hareket etmiş olmaz.

    • Bu görüşe göre, TCK m. 30/1’e göre çözüme gitmek gerekecektir. Bu bakımdan, taksirli sorumluluk hali saklıdır. Dikkat edilmelidir ki, TCK m. 30/1’e gidildiğinde, hata kaçınılabilir (yani, kusurlu) olsa bile, kast ortadan kalkmıştır.



    Katı kusur teorisi: Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılgı, kusurluluğu ortadan kaldırır. Bunun için de, yanılgı kaçınılamaz olmalıdır. Failin hatası kaçınılabilir ise, hareketi zaten kasıtlı ve hukuka aykırıdır, kusursuz da olmadığına göre, kasten işlenmiş suçtan aynen sorumlu tutulacaktır. Fakat, yanılgısı, TCK md. 61’e göre cezanın tayininde etkili olacaktır.

    • Katı kusur teorisi: Hukuka uygunluk sebeplerinin maddi şartlarında yanılgı, kusurluluğu ortadan kaldırır. Bunun için de, yanılgı kaçınılamaz olmalıdır. Failin hatası kaçınılabilir ise, hareketi zaten kasıtlı ve hukuka aykırıdır, kusursuz da olmadığına göre, kasten işlenmiş suçtan aynen sorumlu tutulacaktır. Fakat, yanılgısı, TCK md. 61’e göre cezanın tayininde etkili olacaktır.

    • Görüldüğü gibi, bu teori, meseleyi «yasak hatası» kapsamında ele alır (TCK m. 30/4). TCK gerekçesinde bu görüş benimsenmiştir.

    • Sınırlı kusur teorisi:Her ne kadar hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartları, tipikliğin unsuru olmasa da, bu şartlarda hataya düşülmesi durumunda, kıyasen, unsur yanılgısına dair hükümler (TCK m. 30/1) uygulanmalıdır. TCK’ya göre de, fiilin haksızlığı konusundaki yanılma, kastı değil, ancak kusuru ortadan kaldırabilir (bkz. m. 30/4).

    • Türk doktrininde baskın gözüken teoridir.



    Ör. T ve D kavgalı. Bunu bilen ve onları birbirine düşürmek isteyen biri, T’nin yanına gidip, D senin hakkında şöyle böyle dedi diye onu kışkırtıyor. Ama aslında bu iddialar yalan. T, D’nin bulunduğu kuaförü basıyor ve “sen benim hakkımda ileri geri konuşmuşsun” diyor. D de «yiğitliğe pislik sürdürmek» istemediğinden, “Demişimdir ne var?” deyince, T onu dövüyor. Ör. 2: Otobüste bır kızın tam karşısında oturan adam sürekli olarak ona doğru kaş-göz hareketleri yapıyor. En sonunda adamı birisi dövüyor. Meğer adam tikliymiş.

    • Ör. T ve D kavgalı. Bunu bilen ve onları birbirine düşürmek isteyen biri, T’nin yanına gidip, D senin hakkında şöyle böyle dedi diye onu kışkırtıyor. Ama aslında bu iddialar yalan. T, D’nin bulunduğu kuaförü basıyor ve “sen benim hakkımda ileri geri konuşmuşsun” diyor. D de «yiğitliğe pislik sürdürmek» istemediğinden, “Demişimdir ne var?” deyince, T onu dövüyor. Ör. 2: Otobüste bır kızın tam karşısında oturan adam sürekli olarak ona doğru kaş-göz hareketleri yapıyor. En sonunda adamı birisi dövüyor. Meğer adam tikliymiş.

    • Klasik görüş çerçevesinde ilk olayı ele alırsak, burada fail, haksız tahrikten yararlanır. Aslında mağdurun kendisi hakkında sarf ettiğini sandığı sözler gerçek değildir. Ama failin, böyle olduğunu zannetmekte kusuru yoktur ve o sözler gerçekten sarf edilmiş olsaydı, haksız tahrik oluşturan bir fiil teşkil edecekti. Fail, esasli fiili yanılmasından yararlanır.

    • Alman doktrini yanlısı görüşe göreyse, bu durumda, yanılgı kaçınılmaz ise, fail hatasından yararlanır. Şayet, hata kaçınılabilir ise, fail işlediği fiilden ötürü (kasten yaralama) cezalandırılır, fakat bu durum cezanın tayininde (m. 61) dikkate alınabilir.



    TCK m. 30/4: “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

    • TCK m. 30/4: “İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

    • Bunun kanunu bilip bilmemekle alakası yok. Zaten TCK 4 gereği, kanunu bilmemek mazeret sayılmaz.

    • Peki buradaki durum nedir? Fail haksız bir davranış gerçekleştirdiğini bilmemektedir. Anti-sosyal, hukuk düzenince tasvip edilmeyen, hukuk düzeninin izin vermediği, hukukun ihlalini teşkil eden bir hareket yaptığının farkında değildir.

    • Burada önemli olan, davranışının bir kanunda düzenlenip düzenlenmediğini bilmesi ya da bunun suç olup olmadığını bilmesi değildir. Bu bakımdan, “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” kuralına aykırılık yoktur.

    • Önemli olan şudur:

    • Fail, işlediği fiilin haksızlık teşkil ettiğinin ayırdında mıdır?

    • Şayet, haksızlık içeren bir davranışta bulunduğunun farkında değilse, bu hatası kaçınılmaz mıdır?

    • Eğer bu konudaki hatası kaçınılmazsa, fail kusursuzdur ve ceza almaz; kaçınılabilir ise, fail ceza alır fakat bu durum alacağı cezanın tayininde (m. 61) dikkate alınabilir.



    Peki, hata ne zaman kaçınılmazdır? Fail somut olayın durumuna göre, hataya düşmemek için gerekli bilgiyi elde etme konusunda lazım gelen çabayı göstermiş olmalıdır. Bunu değerlendirirken, failin şahsi durumu (eğitim düzeyi, içinde bulunduğu kültürel ve sosyal çevre gibi) göz önünde tutulur.

    • Peki, hata ne zaman kaçınılmazdır? Fail somut olayın durumuna göre, hataya düşmemek için gerekli bilgiyi elde etme konusunda lazım gelen çabayı göstermiş olmalıdır. Bunu değerlendirirken, failin şahsi durumu (eğitim düzeyi, içinde bulunduğu kültürel ve sosyal çevre gibi) göz önünde tutulur.

    • Örneğin, fail, yetkili bir organ ya da resmi bir makamın açıklamasına güvenerek hataya düşmüşse, kural olarak ona kusur isnad edilemez.

    • Buna karşılık, failin kişisel siyasi, dini, ahlaki görüşlerine göre yaptığını doğru sayması (ör. töre cinayeti), onu sorumluluktan kurtarmaz. Çünkü, burada fail, davranışının toplumsal normlara ve hukuk düzenine aykırı olduğunu bilir.

    • Haksızlık yanılgısı içindeki fail KASTEN hareket eder, ama KUSURU YOKTUR!



    TCK m. 30’a yansıyan «kusur teorisine» göre, davranışın hukuka aykırılığı, suçun tipiklik dışında kalan bağımsız bir unsurudur. Bu bakımdan, fiilin haksızlık teşkil ettiğinin bilincinde olmamak, tipiklikte yanılma (m. 30/1) durumlarının aksine, kastı ortadan kaldırmaz. Fakat, hukuka aykırılık bilinci kusurun unsuru olduğundan, fiilin haksızlık teşkil ettiğini bilmemek, kusuru ortadan kaldırır (m. 30/4).

    • TCK m. 30’a yansıyan «kusur teorisine» göre, davranışın hukuka aykırılığı, suçun tipiklik dışında kalan bağımsız bir unsurudur. Bu bakımdan, fiilin haksızlık teşkil ettiğinin bilincinde olmamak, tipiklikte yanılma (m. 30/1) durumlarının aksine, kastı ortadan kaldırmaz. Fakat, hukuka aykırılık bilinci kusurun unsuru olduğundan, fiilin haksızlık teşkil ettiğini bilmemek, kusuru ortadan kaldırır (m. 30/4).



    Örnek: Zeynep ile Tekin birbirine düşman iki komşudur. Bir gün, Zeynep’in tavuğu Tekin’in bahçesine kaçar; Zeynep de tavuğu yakalamak için Tekin’in bahçesine girer, tavuğunu hemen alıp geri döner. Fakat bunu gören Tekin, Zeynep’i savcılığa şikayet eder (konut dokunulmazlığının ihlalinden ötürü).

    • Örnek: Zeynep ile Tekin birbirine düşman iki komşudur. Bir gün, Zeynep’in tavuğu Tekin’in bahçesine kaçar; Zeynep de tavuğu yakalamak için Tekin’in bahçesine girer, tavuğunu hemen alıp geri döner. Fakat bunu gören Tekin, Zeynep’i savcılığa şikayet eder (konut dokunulmazlığının ihlalinden ötürü).

    • Böyle bir örnekte, Yargıtay “kast yok” demiştir. Aslında burada kast vardır. Fail, mağdurun bahçesine (konutun eklentisi oluyor) bilerek ve isteyerek girer. Peki kusuru var mıdır? Burada acaba hukuka aykırı bir davranışa girişme iradesi var mıdır? Hukukun izin vermediği/uygun görmediği/tasvip etmediği, toplumsal davranış normlarına aykırı, gayri hukuki, anti-sosyal bir davranış yaptığını biliyor mu?

    • Bu örnekte, Zeynep, böyle bir şey yapmaya hakkının olmadığının farkında değil. Hukuk düzenine aykırı bir davranışta bulunduğunun bilincinde değil. Dolayısıyla, bu durum TCK m. 30/4’e girer. Kast vardır ama kusur yoktur. Faile ceza verilmesine yer yoktur.

    • Örnek: eşinin rıza göstereceğine inandığı için, ihtiyaç duydukları parayı onun imzasını taklit ederek bankadan çeken eşin davranışında Yargıtay kast yoktur demiştir (YCGK 10.6.1985). Aslında burada da kast var ama kusur yoktur.

    • Köyde imam nikahı örneği.



    Bir suçun işlenmesinin kast edilmesi

    • Bir suçun işlenmesinin kast edilmesi

    • Elverişli hareketlerin yapılması

    • İcra hareketlerine başlanması

    • Sübjektif teoriler

    • Objektif teoriler

    • 4) Failin elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerinin yarıda kalması veya neticenin gerçekleşmemesi.

    • Gönüllü vazgeçme meselesi



    Failin işlemek isteyip de kullandığı araçların elverişsiz olması veya suçun maddi konusunun bulunmaması nedeniyle işleyemediği suç.

    • Failin işlemek isteyip de kullandığı araçların elverişsiz olması veya suçun maddi konusunun bulunmaması nedeniyle işleyemediği suç.

    • Baskın görüş: Tehlike teorisi (yeni objektif teori). Hareketin yapıldığı ana göre bir değerlendirme yapılır: failin tasavvuru ile netice bağdaşabiliyorsa, teşebbüs vardır. Failin yaptığı hareket, suç konusu üzerinde herhangi bir tehlike yaratmayacak nitelikte ise (veya tehlike önemsiz ise), teşebbüs yoktur.

    • Bu tespit, normal bir insanın bilgisi, tecrübesi ve nitelikleri, hayatın olağan akışı, failin somut olaydaki özel bilgileri dikkate alarak yapılır.



    Suç birliği görüşü v suç ayrılığı görüşü

    • Suç birliği görüşü v suç ayrılığı görüşü

    • Dar anlamda fail v geniş anlamda fail

    • Eşitlik sistemi / Cezanın faile göre tayini sistemi (sübjektif sistem) / İkilik sistemi.

    • TCK ikilik sistemini benimser: sorumluluk statüsü, suçun işlenişine bulunulan katkının, gerçekleştirilen suçun icrası üzerindeki etkisine göre belirlenir.



    Faillik

    • Faillik

    • Doğrudan (müstakil faillik)

    • Birlikte (müşterek faillik)

    • Dolaylı faillik

    • Yanyana (yan) faillik

    • 2) Suç ortaklığı (şeriklik)

    • Azmettirme (m. 38)

    • Yardım etme (m. 39): (i) Maddi yardım

    • (ii) Manevi yardım



    Tipik olayın gelişimini dizginleyebilme durumunda olan kişi, faildir («fiil egemenliği teorisi»). 3 şekilde gerçekleşebilir.

    • Tipik olayın gelişimini dizginleyebilme durumunda olan kişi, faildir («fiil egemenliği teorisi»). 3 şekilde gerçekleşebilir.

    • Harekete egemenlik: suçu bizzat işleyen ve böylece kendi davranışı ile tipik olayı dizginleyebilme durumunda olan kişi harekete egemendir (doğrudan fail).

    • İradeye egemenlik: suçu bir başkası aracılığıyla işleyen, üstün irade ile onu yönlendiren kişi, irade egemenliğine sahiptir (dolaylı fail).

    • Fonksiyonel egemenlik: fiili bir başkasıyla birlikte işleyen ve tipikliğin gerçekleşmesine aktif katkıda bulunan kişi, fonk.egem.e sahiptir (birlikte faillik).

    • Bunların dışında kalanlar, yardım edendir.

    • Gerekçeye göre de, «fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyet ölçü alınarak» iştirak şekli belirlenir.



    Doğrudan fail: Kendi davranışı ile tipikliğin tüm objektif unsurlarını gerçekleştiren kişidir VEYA kanuni tanıma uygun haksızlığı davranışlarıyla tek başına bizzat gerçekleştiren kişidir.

    • Doğrudan fail: Kendi davranışı ile tipikliğin tüm objektif unsurlarını gerçekleştiren kişidir VEYA kanuni tanıma uygun haksızlığı davranışlarıyla tek başına bizzat gerçekleştiren kişidir.

    • Birlikte faillik: tipik hareketin gerçekleştirilmesinde işbölümü yapılır; tipikliğin unsurları her bir fail tarafından bizzat gerçekleştirilmiş değildir. Şartları:

    • Fiile ilişkin ortak karar alma

    • Fiilin birlikte işlenmesi

    • Dolaylı fail: arka plandaki dolaylı fail, suçun icra hareketlerini gerçekleştiren doğrudan failin iradesi ve onun hareketleri üzerinde üstün bir hakimiyet kurar. Dolaylı fail, tipik için zorunlu davranışı bir başkasına yaptırmaktadır. Fakat fiil, bir bütün olarak, arka plandaki kişinin eseri olarak görülebilir.



    Araç kişinin hareketinin tipik olmaması (kendini yaralamaya zorlamak)

    • Araç kişinin hareketinin tipik olmaması (kendini yaralamaya zorlamak)

    • Araç kişinin hareketinin hukuka uygun olması (sahte deliller üreterek bir kimsenin tutuklanmasına neden olmak)

    • Araç kişinin hatasından yararlanmak (örneğin, gözü iyi görmeyen av arkadaşına, «ayı var» diyen A’nın, onu uzaktakı kendi hasmına ateş ettirmesi)

    • Araç kişi kusurlu olmayabilir (ayrıca bkz. 37/2)

    • Tipik hali: aracın kusur yeteneğinin yokluğundan yararlanmak (akıl hastasını, «beynini ele geçirmeyi planlıyor» diyerek birisine karşı kışkırtmak)

    • İstisnaen, hem doğrudan fail hem de dolaylı fail sorumlu olabilir: organizasyonel hakimiyet (organize suç örgütlerinin gücünden yararlanma yoluyla iradeye hakimiyet)! (dikkat: TCK m. 220/5).



    Fail: Kanunda tanımlanan haksızlığı icra eden kişidir.

    • Fail: Kanunda tanımlanan haksızlığı icra eden kişidir.

    • Şerik: Suçun işlenişine iştirak etmekle birlikte, ceza normunda yasaklanan haksızlığı gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarıdır.

    • ÖNEMLİ: Şerikler, kanuni tarifteki haksızlığı gerçekleştirmedikleri için, işlenen suçtan sorumlu tutulabilmeleri «bağlılık kuralı» sayesinde mümkündür. Yani, sorumlulukları, failin icra ettiği fiile bağlıdır. Şerikler, fail tarafından gerçekleştirilen haksızlığa (nedensel) katkı sağlayan davranışları nedeniyle sorumlu tutulmaktadırlar. Örnek: neticesiz azmettirme.

    • TCK’nın benimsediği teori: limit (sınırlı) bağlılık kuralı. Asıl fiilin kasıtlı ve hukuka aykırı olması yeterlidir; asıl failin kusurlu da olması aranmaz (m. 40/1). Diğer bağlılık kuralı türleri: asgari bağlılık (asıl failin fiilinin tipik olması yeterli), aşırı bağlılık (asıl failin fiili tipe uygun, hukuka aykırı, kasıtlı ve kusurlu olmalıdır); katı bağlılık (öncekilerin yanında, diğer cezalandırılabilirlik şartları da gerçekleşmiş olmalıdır).



    Cezanın indirilmesini ya da kaldırılmasını gerektiren kişisel nedenler, yalnızca kendisinde bu neden bulunan suç ortağı bakımından geçerlidir.

    • Cezanın indirilmesini ya da kaldırılmasını gerektiren kişisel nedenler, yalnızca kendisinde bu neden bulunan suç ortağı bakımından geçerlidir.

    • Kişisel nitelikli olmayan indirim nedenlerinden ise hepsi yararlanır (örneğin, malın değerinin azlığı).

    • Fiilin işleniş biçimine ilişkin nitelikli haller, bunu bilen tüm şerikler açısından uygulanır (örneğin, eziyet çektirerek öldürmek, silahla yaralama).

    • Bağlılık kuralı gereği, şerikler, asıl failin fiilinden sorumlu. Eşini kiralık katile öldürtme örneğini hatırlayın (eş, herhangi bir insanı öldürmeye azmettirmiş gibi sorumlu tutulacaktır).



    Fail tarafından birden fazla suçun işlenmesi durumunda kural, her bir suçtan dolayı verilecek cezanın toplanmasıdır (cezaların içtimaı/gerçek içtima).

    • Fail tarafından birden fazla suçun işlenmesi durumunda kural, her bir suçtan dolayı verilecek cezanın toplanmasıdır (cezaların içtimaı/gerçek içtima).

    • Suçların içtimaı: ortada birden fazla ihlal (ve dolayısıyla, birden fazla suç) bulunmasına rağmen, faile yalnızca tek bir suçtan dolayı ceza verilir. (Bileşik suç, zincirleme suç, fikri içtima.)

    • Kanunların içtımaı/görünüşte içtima: bir fiile birden fazla norm uygulanabilir gözükmesine rağmen, normlar arasındaki ilişkiden ve yorum kuralları aracılığıyla, bunlardan sadece birinin aslında uygulanabilmesi söz konusudur.



    Özel norm-genel norm ilişkisi (örneğin, TCK 247-155). TCK m. 247 ile Bankacılık K.’ndaki zimmet suçu veya hakaret suçu ile Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hk.K’daki hakaret ilişkisi.

    • Özel norm-genel norm ilişkisi (örneğin, TCK 247-155). TCK m. 247 ile Bankacılık K.’ndaki zimmet suçu veya hakaret suçu ile Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hk.K’daki hakaret ilişkisi.

    • Asli norm-tali norm ilişkisi: Bir normun, açıkça veya örtülü olarak, ancak başka bir ceza normunun ihlal edilmemiş olması koşuluyla uygulama alanı bulması. Asli normun bulunduğu hallerde, yardımcı (tali) normun fiile uygulanması mümkün değildir (yardımcı normun sonralığı). Örneğin, failliğin, şerikliğe göre asıl olması veya TCK m. 257 veya m. 245/3.

    • Tüketen-tüketilen norm ilişkisi: Suçlardan biri (x), diğerinin haksızlık içeriğini kapsamına alır ve diğer suçun koruduğu hukuksal yararı bir bütün olarak korursa, x suçu, diğerini «tüketmiştir», sadece x’ten ötürü ceza verilir. Örneğin, «cezalandırılamayan sonraki hareket» - çalınan malın, yakalanmamak amacıyla lağıma atılarak ziyan edilmesi gibi. Cinsel saldırı-cinsel taciz; kasten öldürme-kasten yaralama ilişkisi («geçitli suç» (!) kavramı).



    Suçun maddi konusu: suçun üzerinde gerçekleştiği şey veya kişi.

    • Suçun maddi konusu: suçun üzerinde gerçekleştiği şey veya kişi.

    • Suçun hukuki konusu (suçla korunan hukuki yarar veya değer): Suç tipiyle korunması amaçlanan hak veya menfaat.

    • Suçun pasif süjesi/mağduru: Suç ile zarar verilen veya tehlikeye sokulan hakkın veya menfaatin sahibi olan kişi.

    • Suçtan zarargören kişi: Kural olarak, mağdur, aynı zamanda suçtan zarargören kişidir. Fakat her zaman böyle olmayabilir (bkz. adam öldürme veya dolandırıcılık).

    • ÖRNEK: Murat’ın Cem’e emanet bıraktığı radyo Tolga tarafından çalınıyor. Suçun maddi konusu: başkasına ait taşınır mal. Suçun hukuki konusu: zilyetlik veya mülkiyet veya her ikisi (doktrinde tartışmalı). Suçun mağduru: bize göre mülkiyet korunduğundan, Murat. Suçtan zarargören: Cem (zilyet) ve Murat (malik).



    Yüklə 448 b.

    Dostları ilə paylaş:
    1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin