Kelam tariHİ 10 Kelâmın Tanımı: 10


HIZIR BEY (810-863/1407-1458)



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə31/43
tarix15.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#97180
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   43

HIZIR BEY (810-863/1407-1458)

Kimlik

Hızır Bey, Fatih sultan Mehmet'in İstanbul'a tayin ettiği ilk kadı olmasının yanında, taşıdığı ilmi faziletler, gerek yetiştirdiği talebe ve evlatlarıyla, gerekse ver­diği eserleriyle ilim ve irfan hayatına yaptığı tesirler, özellikle Kelâm ilmine yaptığı katkılarla Kelâm Tarihinin Osmanlılar bölümünde önemli yer işgal eden bir bilgin­dir.

Hızır Bey, 810/107 yılında babasının kadılık yaptığı Sivrihisar'da dünyaya gelmiştir. Onun meşhur Nasreddin Hoca'nın torunlarından olduğu söylenir.

Hızır Bey, ilk tahsilini babasından yapmıştır. O, daha sonra, Molla Mehmet Yeğen adıyla tanınan, Molla Fenari'den sonra Bursa'ya kadı tayin edilen Ahmet b. Armağan'dan ders almıştır. Hızır Bey, Molla Yeğen'den akli ve nakli ilimleri tahsil etmiş, ayrıca onun kızıyla evlenmiştir. Bu evlilikten meydana gelen çocukları, Yu­suf Sinan, Yakup ve Ahmet Paşalar, daha sonra değerli birer ilim ve fikir adamları olmuşlardır. 489

Molla Yeğen'den icazet alarak memleketi olan Sivrihisar'a dönen Hızır bey, orada müderrislik görevine başlamıştır. Kendisinde ilme karşı büyük bir sevgi vardı. Kuvvetli bir zekaya ve derin bir araştırma zevkine sahip olan Hızır Bey, kısa zaman­da haklı bir şöhret sahibi oldu. Hatta Molla Fenari'den sonra en güçlü alim durumu­na geldi.

Hızır Bey'in Fatih Sultan Mehmet'le tanışması, Edirne'ye gelen bir arap bil­gininin sorularına cevap verecek bir bilginin bulunmayışı olayından sonraya rastlar. Bu Arap bilginle boy ölçüşebilecek biri aranır, Sultan'a Hızır Bey'den bahsedilir, derhal başkent Edirne’ye getirilen Hızır Bey, Sultan'ın huzurunda Arap bilgininin güçsüzlüğünü ortaya kor ve bu durumda Sultan Mehmet ziyadesiyle memnun olur. Taşköprüzade'nin deyişiyle "heyecan ve sevincinden yerinden kalkar, oturur". Bu ha­diseden sonra Fatih Sultan Mehmet Hızır Bey'i Bursa'daki Mehmet Çelebi Medresesi’ne müderris tayin eder.

Hızır Bey için verimli dönem bu tayinden sonra başlar. O, Molla Fenari mek­tebinin bir devamcısı ve yayıcısı olarak, bir yandan üç oğlunu ve talebelerini yetiştirirken, diğer yandan bir görevden diğerine geçer, İstanbul'un fethine ve oraya ilk kadı oluncaya kadar Bursa'da Yıldırım Bayezid Medresesinde müderrislik, İnegöl'de kadılık, Edirne'de iki medresede müderrislik görevlerinde bulunur. Onun İstanbul kadılığından önce Yanbolu'da kadılık yaptığı görülür.

Hızır Bey hareketli hayatı boyunca ilmi ve ibadeti asla bırakmamıştır. O, Taşköprüzade'nin ifadesiyle "doğru tabiatli, süratli anlayışlı, hafızası kuvvetli" idi. Kısa boylu olup, kendisine "ilim dağarcağı" denirdi, ilminin üstünlüğüne örnek ola­rak, "zade" fiilinin sadece lazım, geçişsiz kullanıldığını iddia eden Molla Gürani'ye Hızır Bey'in Kur’an'dan Bakara suresi onuncu ayetindeki kullanılışı delil getirerek "zade" fiilinin mütaddi, geçişli kullanılabileceğini söylemesi gösterilir.

Hızır Bey, Türkçe'nin yanısıra Arapça'ya ve Farsça'ya derin vukufiyeti olan bir zattı. Bu iki dilde eserler verip şiirler yazdığı görülmektedir.

Geriye pek çok değerli ilim adamı talebe ve üç oğul bırakan Hızır, Bey, İstanbul kadısı iken 863/1458’de vefat etmiştir. İlim sahibi üç oğlunun yanında Ha­yati Ahmet Efendi, Hocazade Muslihuddun Mustafa, Kestelli Musliduddin Mustafa özellikle meşhurdurlar.490


Eserleri

Hızır Bey, daha ziyade yetiştirdiği talebelerle kendini isbat etmiştir. O, devri­ni, yaşadığı sürece, bizzat kendisi ilmi ve fikri varlığıyla süsleyip aydınlatmıştır. Onun yetiştirdiği talebeler ise, ilmi mirası mükemmel bir şekilde yüklenmişler, ilmi araştırma ve çalışmalarıyla devirlerine ve sonraki asırlara, incelenmek ve yararlanmak amacıyla maddi ve manevi değeri yüksek eserler bırakmışlardır.

Hızır Bey, daha çok insanla uğraşıp onu eser haline getirirken, burada, anlaşılan manada eser bırakmayı da ihmal etmemiştir. Onun başlıca eserleri şunlardır

1- Ucalatu leyletin ev leyleteyn

2- Arabiyyettül-Ibare

3- Kaside-i Nuniyyeler

4- Metali’.

Hızır Bey'in Kelâm ilmindeki yerini belirtmek için hiç şüphesiz onun Kaside-i Nuniyye'sini ele almak icabeder. Eseri bu isimle adlandırmasının sebebi, beyitlerin son harfinin "Nun" olmasıdır. Muhtelif baskıları olan Kaside-i Nuniyye 105 beyitten oluşmaktadır.491


Görüşleri

Allah Ve Alem

Kaside-i Nuniyye'nin ilk beş beytini duaya ayıran Hızır Bey, altıncı beyitten itibaren Allah'ın zatı ve sıfatları hakkında Ehl-i Sünnet ve'1-Cemaat'in inançlarını zikretmektedir:

"Allah, vücudu zorunlu olan varlıktır. Bütün varlıklar ve onların varlığa çıkmaları, Kadim olan Allah'ın varlığına şahitlik ederler."

Alemdeki nizam da Allah'ın varlığına delildir. Hiçbir mümkün Allah'ın zatına benzemez.

Allah'ın mahiyeti insan aklınca bilinemez. O'nun ilmi herşeyi kuşatır. Al­lah'ın ilimden başka hayat, görme, işitme, kudret, irade, Kelâm, yaratma ve diğer sıfatları vardır. O'nun ilmi bir zamana bağlı değildir. İlminde, geçmiş, hal ve gelecek yoktur.

Kur'an ve diğer kitaplar Allah'ın Kelâmına delildir. Allah ahirette müminler tarafından görülecektir.

Arapça kaleme alınan Kaside-i Nuniyye'nin yirmibeş beyiti Allah, alem münasebetine ve ilahi sıfatlann mahiyet ve işleyişine ayrılmıştır. Hızır Bey Cevahiru'1-Akaid 492 adını verdiği kasidesinde Allah'ın zatı ve sıfatlarından sonra insan konusunu işlemektedir.493

İnsan

Hızır Bey, insanın fiillerinin yaratıcısının Allah olduğunu belirtiyor. Ona göre, ilahiyat bahsi ile insanın fiilleri konusunun birbirine bağımlılığı çok önemlidir. Başka bir deyişle Hızır Bey, insan ve fiilleri konusunu Allah'ın zatı ve sıfatları konusundan hemen sonra ele almakla Allah-insan münasebetinin önemine işaret ediyor. Otuzbir beyitte işlediği insan fiilleri konusunda Hızır Bey şunları söylüyor:

"Yaratan Allah'tır, insan hiçbir şey yaratamaz, insanlardan her ne çıksa ve işlense onun yaratıcısı Allah'tır. Kulun kazancı, kendi isteğiyle yaptığı amelidir. Kul kendi iradesiyle hayrı ve şerri işler."

Hızır Bey, insanın fiilleriyle ilgili Kelâm mektepleri arasındaki münakaşalara Ehl-i Sünnet inancı açısından, rızık ve ecel konusu dahil açıklamalar getirdikten sonra, iki beyitte alemin bütün varlıklarıyla birlikte Allah tarafından yaratılmış olduğunu belirtiyor ve daha sonra nübüvvet bahsine geçiyor.494


Nübüvvet

Kaside'de yirmisekiz beyitle yer verilen peygamberlik ve peygamberler konu­sunda Hızır Bey'in dikkati çeken görüşlerini şöyle özetleyebiliriz:

"Allah, hidayete davet eden peygamberler göndermiştir. Onlar davalarını mu­cizelerle isbat ederler. Halk, peygamberlere muhtaçtır. Peygamberler olmasaydı, yaratıklar, aralarındaki düşmanlık ve kazanma hırsından dolayı dünya ve ahiret mutlu­luğu bulamazlardı.

Hz. Peygamber (s.a.v.) peygamberlerin en faziletlisidir. Onun pek çok mu­cizesinin yanında en büyüğü Kur'an mucizesidir. Çünkü onun bir suresine benzer bir sure getirmekten zihinler acizdir.

Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dini, bütün dinleri yürürlükten kaldırmıştır.

Bütün peygamberler büyük günah işlemekten uzaktırlar. Onlar meleklerden üstündürler.

Velilerin kerametleri vardır.

Nebilerden sonra en faziletli insan Hz. Ebû Bekr'dir. Daha sonra üç halife Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali gelir.495


Ahîret

Sözü ahiret bahsine getirince Haşr kelimesini kullanan Hızır Bey, ahirette be­denlerin daha önce var veya yok olmasının eşit olduğunu beyanla, Allah'ın ahirette insanı tekrar yaratacağını, iadede bulunacağını, insanın ruh ve bedeniyle birlikte diri­leceğini kısa ve özlü olarak belirtiyor. Hızır Bey Ahiret hayatının cismani olacağını açıkça ifade ediyor, Ahiretin diğer halleri Mizan, Şefaat, Sırat, Cennet ve Cehennem birer birer vuku bulacaktır. Hızır Bey onaltı beyit ayırdığı ahiret bölümünde, tevbenin gerekli ve ölülere faydalı olduğundan da sözeder.496


İman

İmanı, şüphe etmeksizin tasdikten ibarettir, diye tanımlayan Hızır Bey, bu ko­nuya tahsis ettiği on beyitte İslam, amel, Yaratıcı'yı tanımanın gerekliliği, insanın yükümlülüğü v. b. hususlara temas etmektedir.497


İmamet

Kelâm kitaplarında Şiiliğin imamet anlayışından dolayı yer verilmeye başlanan hilafet konusuna Hızır Bey de temas etmiş, çok kısa ve özlü bilgi ver­miştir. Ona göre ilk halife, Hz. Ebû Bekir olup onun üzerinde icma vaki olmuştur. Hz. Ali'nin halifeliğine dair nass yoktur.

Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Ashab'ı (r.a.). hakkında müslümanın görevi, onları hayırla anmaktan başka bir şey değildir. Çünkü onların hepsi din için canlarını bağışlamışlar ve Şeriat'e yardımcı olmuşlardır.

İmamete sekiz beyitte yer veren Hızır Bey, son iki beyti duaya ayırmakta ve: "Ya Rabbi, onların sevgisini gönlümüzden çıkarma, Bu duaya amin diyen müminin imanı korunsun, Yeryüzü nisan yağmurundan yeşillendikçe, beni hayır ile anan kardeşlerin par­laklığı ve sevinci devam etsin." diyerek eserini bitirmektedir.498



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin