Kelam tariHİ 10 Kelâmın Tanımı: 10


MUHAMMED ABDUH (1266-1323/1849-1905)



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə37/43
tarix15.01.2019
ölçüsü1,26 Mb.
#97180
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   43

MUHAMMED ABDUH (1266-1323/1849-1905)

Kimlik

Muhammed Abduh aşağı Mısır'da bir köyde dünyaya geldi. Orta halli bir Mısır ailesinin çocuğu olan, M. Abduh'un babası çiftçi idi. M. Abduh'un ailesinin Aşağı Mısır'a çok eskilerden yerleşmiş bir Türkmen ailesi olduğunu söyleyenler de vardır. 551

Abduh ilköğrenimine köyünde başladı. O kendi ifadesiyle "önce evlerinde" okuma yazmayı öğrenmiş, daha sonra Kur'an okuluna giderek orada hıfzını tamam­lamıştır.

Abduh'un başlangıçta ilme karşı hevesi yoktu. Öğrenim için gönderildiği Tanta'dan kaçmıştır. Onun ilme ısındırılışı şeyh Derviş Hıdır isminde bir Tasavvuf şeyhinin yönlendirmesi ve ona İslam ve Tasavvuf haklarında sağlıklı ve doğru bilgi­ler vermesi sayesinde olmuştur.

M. Abduh 1866 yılında Ezher Üniversitesine girdi. Orada klasik İslam ilimle­rini okudu. Bir ara kendisini iyice tasavvufa ve zühd hayatına verdi.

Bu sırada yıl 1872, M. Abduh İslam fikir, eylem ve hareket adamı Cemalettin Afgani ile tanıştı. O'nun fevkalede tesirinde kaldı. Şeyh Derviş Hıdır Abduh'un er­ginlik çağındaki mürşidi olurken, Afgani ise olgunluk çağındaki mürşidi olarak ona gerçeklerin kapısını açtı. Afgani ile birlikte Tasavvuf, Mantık, Felsefe, Kelâm, Fıkıh ve Astronomi kitapları okuyan M. Abduh'un önünde yeni bir dünya keşfedilmişti. Tasavvufi ve Kelâmı düşüncelerinin ürünü olan Risaletü’l-Varidat'ı bu sırada kaleme aldı. Adududdin İci'nin Akaid’ine şerhi de bu zamanda yaptı.

Afgani’nin tesiriyle Abduh önce Fransızca öğrendi ve Afgani gibi bir hareket adamı olmaya başladı. Mısır'ın ünlü gazetesi Ahram'da yazıları çıkmaya başladı, ga­zetecilik yapmaya başlamıştı. Ancak o herşeyden önce uzun süren öğretim hayatını tedrise talime yani öğretime göre ayarlamıştı. O'nun asıl amacı İslamı öğretmekti.

Ezher’de ders okutmaya başladı. Mantıktan İsagoci'yî, Kelâm'dan S. Taftazani"nin şerhül-Akaid’ini ders kitabı olarak öğrenciye, ilk defa bu tür kitapları okuttu. Geceleride talebeleriyle sohbetler yaptı.

Cemaleddin Afgani’nin faaliyetleri dikkati çekince O Mısır dışına, Abduh da köyüne gönderildi. Daha sonra köyünden getirilerek Resmi Gazete'nin başına geçirilmiştir. Burada 1882 yılına kadar görev yaptı.

Afgani inkılapcı, Abduh ise inkılapların kademeli yapılması taraftan idi. Aslında mizacları farklıydı. Abduh eğitim ve öğretimin ıslahından yana idi.

1882 yılı sonunda Mısır'dan sürülen Abduh Paris'te Afgani ile buluşarak Urvatü’l-Vuska cemiyetini kurarak Urvatü’l-Vuska dergisini yayınladılar. Hedefleri Asr-ı Saadet dönemindeki İslam idi.

İki arkadaşın Paris’teki bu faaliyetleri başarısızlıkla sonuçlandı, zira çok tepki almışlardı. 1885 yılında Abduh Beyrut'a döndü. Beyrut’ta eğitim ve öğretimle meşgul oldu. Burada Tevhid, Fıkıh, Mantık, Tarih ve Edebiyat dersleri verdi. Fıkıh dersinde Mecelle’yi okuttu.

Daha sonra ülkesi Mısır'a dönen Abduh önce Yasama Konseyine girdi. 1899 yılında Mısır Müftüsü tayin edildi. 1891 yılından itibaren Ezher’de kurduğu İdare Heyeti vasıtasıyla Ezher’de büyük değişiklikler yaptı. Ezher’de Kelâm, Tefsir, Mantık ve Belagat dersleri okuttu. Mısır’daki bu hukuki, dini ilmi ve idari görevlerini yürütürken 11 Temmuz 1905 günü aniden hayata gözlerini yumdu.552

Kişilik

M. Abduh, Doğuda ve Batıda kendisinden ziyadesiyle söz edilen bir ilim ve düşünce adamıdır. O, bütün ilim ve Fikir adamları gibi yaşadığı dönemin şartlarından etkilenmiştir. Onun yaşadığı dönem Batı'nın güçlü olduğu bir devir olup İslam dünyası ise bir arayış döneminin ilk ışıltılarını veriyordu.

M. Abduh C. Afgani ile birlikte İslam dünyasında ihya, ya da Tecdid, Dinin Dirilişi veya Yenilenme hareketlerinin temsilcisi olarak ortaya çıktı. Afgani daha ziyade siyasi boyutta bir inkılap peşinde koşarken, M. Abduh İslami öğretim ve ilmi faaliyet üzerinde duruyordu. Afgani ve Abduh'un reformist ve modernist oldukları id­dia edilir. Bunların görüşleri derinliğine incelendiğinde Batılı ve Hıristiyani anlamda böyle olmadıkları görülür. Zira İslam reforma muhtaç değildir ve modernizme gerek yoktur. Bunlar İslamı çağın insanına sunmak için dönemin malzemesini kullanırken bazen yanlışlar yapmış, yorumlarında bazen aşırılığa kaçmışlar, ancak İslamın itikad, ibadet ve muamelattan oluşan temel esaslarının reforme edilmesi gibi ortaya batıl bir fikir atmamışlardır. Tavırlarını geniş anlamak iyi niyetle yorumlamak gerekir, M. Abduh'un asıl amacının kendi ifadesiyle; düşünceyi taklidden kurtarmak, dini tefri­kaya düşmeden önce ilk müslümanların anladıkları şekilde, anlamak onu aklın aşırılıklarından korumaktır. Bu onun birinci amacını oluştururken ikincisi arapcayı ıslah etmektir. 553

O din anlayışında Kur’an’a ve Kur'an geleneğine bağlıdır. O dini akıl tarafından kavranılabilen akli kavramlar bütünü olarak görür. O'nun din anlayışında hurafelere yer yoktur. O, geniş bir müsamahaya sahip bir düşünür ve alim olarak bütün Kelâm mekteplerine aynı gözle bakmış, hatta Hz. Peygamberin ümmetinin 73 fırkaya bölüneceği yolundaki hadisini çok geniş açıdan tefsir ve tevil ederek her mezhebin kurtuluşa eren mezhep olduğunu benimseyeceğini ve bununla övüneceğini ifade ede­rek her mezhebin bu katagoride bulunabileceğini ortaya atmıştır. O, böylece mez­hepler arasında çok geniş bir hoşgörünümün hakim olmasını istiyordu.

M, Abduh dinin ahlaki rolüne işaret ederken onun sosyal yönünü de özenle vurgulamıştır.554

Eserleri

M. Abduh fazla yazmamıştır. O, daha ziyade okutmuş, tedrise önem ver­miştir. O İslami ilimlere yeni bir metod ve muhteva da getirmemiştir. Ancak yaptığı bazı konulara alışılmışın dışında yaklaşım göstermiştir. İşlediği konular da İslami İlimlerin geleneksel konularıdır.

M. Abduh'un başlıca eserlerinden bazılan şunlardır:

1- Risaletül-Varidat: Kelâm ve Tasavvufla ilgilidir. Kahire 1290/1874

2- Haşiye ala Şerhi'd-Devvani li'l Akaidi'l-Adudiyye, Kahire 1292/1876

3- Risaletu'r-Redd ala'l-Dehriyyin. Mataryalist doktrinleri rededen bir kitapdır. (C. Afgani’nin Farsça eserinin Arapçaya çevirisidir.) Beyrut, 1303/1896

4- Şerhu Nehcil-Belaga, Hz. Ali'ye atfedilen Nehcü'l-Belağa'nın Şerhidir. Beyrut. 1302/1886

5- Risaletü't-Tevhid, Beyrut ikameti sırasında yazmıştır. Kelâm kitabıdır. Muhtelif baskıları ve tercümeleri yapılmıştır.

M. Abduh'un Mantık, Felsefe, Tarih konularında kitap ve makaleleri Amme Cüzü, Asır Suresi tefsirleri çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı pek çok makalesi, Mısır'ın dini, hukuki, idari yapısıyla ilgili raporları bulunmakladır. Bunların bir kısmı talebesi Reşid Rıza tarafından kitab haline getirilmiştir. Ayrıca Reşit Rıza onun hakkında Tarihu'l-İmam'ı yazmıştır. Mustafa Abdurrazık da M. Abduh'un iyi bir biyografisini yapmış, Risaletu't-Tevhid'in Fransızca tercümesinin girişinde bu bilgileri aktarmıştır.

M. Abduh hakkında İslam ülkelerinde ve Batı'da pek çok araştırma ve çalışma yapılmıştır. Lehinde ve aleyhinde görüşler serdedilmektedir. En güzeli ve iyisi her halde M. Abduh'u kendi söylediklerinden ve bıraktığı yazılardan tanımak olacaktır. O'nun Kelâmı sahada bıraktığı başlıca eseri Risaletü't-Tevhid'dir. O, bu eserinde döneminin bir Kelâm bilgini olarak kendine özgü görüşlerini ortaya koymuştur.555

Görüşleri

Allah

M. Abduh, Tevhid ilmini gerçek ilmin rüknü kabul ettiğinden eserine Risaletü't-Tevhid ismini vermiştir. O bu eserinde Kelâm'da asıl olan kısalık olduğundan Akaid konularında selef yoluna uymuş, ancak halefin görüşlerine hücum etmemiş, mezhepler arası münakaşalara girmemiştir.556

M. Abduh Tevhid Risalesinde bir kaç temel konuya temasla yetinmiştir. Bun­lar: Bilgi türleri, Allah ve sıfatları, Kulların fiilleri, Peygamberlik, Hz.Muhammed'in Peygamberliği, Vahyin imkanı, Kuran-ı Kerim İslam Dini gibi ana kon­ulardır. O, bu konuları ele alırken, bazılarında nakilci ve gelenekçi olmakla birlikte, akılcı bir tutum izler. O yer yer Sosyolojik ve Felsefi bir tutum sergiler, bununla birlikte Vacibü'l-Vücud'u isbat konusunda Eşari ve Gazzali çizgisindedir. Ancak Kur'an-ı Kerim, Rabbımızın izin verdiği veya bilmemizi zaruri saydığı ölçüde Allah'ın sıfatlarını bize öğretir. Ona göre din ile akıl ilk defa ve bizzat Allah'ın Kelâm'ı Kur'an'da ve O'nun Peygamberinin dilinde kardeş olmuşlardır.

Eserinin hemen başında Kur'an'a ve sahih Sünnet'e dayandığını belirten M. Abduh Risalesinin ilk sayfalarında Kelâm Tarihi yapar. Kelâm mekteplerini ve Kelâmcıları veciz bir şekilde değerlendirir. Bilgi türleri, müstahil, mümkin, vacip konularında klasik bilgileri naklettikten sonra Hayat, İlim, İrade, Kudret, Vahdet sıfatlarını söz konusu eder. M. Abduh, Allah'ın zatı ve sıfatları konusunu, Hz. Peygamberin (s.a.v.)"Allah'ın yarattıkları üzerinde tefekkür ediniz, fakat O'nun zatını düşünme yoluna gitmeyiniz, aksi halde mahvolursunuz." hadisi etrafında işlemekte, bu konuda akla fazla yer vermemektedir.557 Allah'ın fiilleri Hikmetinin örnekleriyle doludur. O'nun fiillerine hakim olan Hikmet, ilim ve iradesinde kamil oluşunun zorunlu sonucudur.558


İnsan

İnsan, akıl, duygu, hafıza, muhayyile ve tefekkür sahibidir, tnsan manevi dünyasıyla fiillerini yaparken hür olduğunu hisseder, bilir. O aynı zamanda bütün idrak vasıtalarını kullanarak kendi varlığını tanıdığı gibi sorumlu olduğunu da kav­rar, insan kendisini ve Rabbını tanıdıktan sonra mutluluğun rükünlerinin iki olduğunu görür.



1- İnsan irade ve kudreti

2- İlahi kudret

İnsanın fiillerinin güzelliği, çirkinliği konusunda M. Abduh'un Matüridi Ke­lâm okulunun görüşlerini benimsediği ve bunu psikolojik tarzda fevkalede başarılı bir tarzda ifade ettiği görülür. Fiillerin bir kısmı yani ihtiyari fiiller ya zatları gereği ya da özellikleri ve amel üzerindeki tesirleri itibariyle güzel veya çirkindirler. İnsanın aklı veya duyuları bir nassa dayanma ihtiyacı duymaksızın bunları temyiz edebilir. Bunun yanında bazı fiiller ve eşya ise nassın yani şeriatın bildirmesiyle güzel veya çirkindirler. Sözgelimi ahiretle ilgili hususlar, namazları, rekatları, hac ve bazı diğer ibadetlerle ilgili hususlar ancak şeriatın bildirmesiyle güzel ve iyidirler. Akıl bunların künhünü kavrayamaz. Güzelliğini kavrayamadığımız emirler veya çirkinliğini anlayamadığımız hareketler vardır. Bu tür amellerin güzelliği emredilmiş olma­larından çirkinlikleri de yasaklanmalarından kaynaklanır; yani emredildikleri için güzel, yasaklandıklan için de çirkindirler. Doğrusunu Allah bilir.559


Peygamberlik

M. Abduh Risalesinde Peygamberliğe geniş yer ayırır, onu aklen ve naklen izah eder. Ona olan ihtiyacı belirtir. Sosyolojik, Psikolojik açıklamalar yapar. Peygamberliği genel çerçevede Sünni anlayış doğrultusunda ele alır. O Peygamberlik için "Fert için aklın önemi ne ise beşeriyet için de Peygamberliğin önemi o dur" der.560

Peygamberlikle özdeş kavram vahiydir. Peygamber Allah'tan vahiy alır, bu imkan dahilindedir, ayrıca Allah Peygamberi Mucize ile teyid ve tasdik eder.

Peygamberler, Allah'ın insanları arasındaki elçileri olarak, insanlığın dini, hu­kuki, içtimai, siyasi, ahlaki önderleridirler ve onların son halkası insanlığa Kur'an-ı Kerim’i Allah katından getiren Hz. Muhammed'dir. Kur'an her türlü tebdil, tahrif ve tağyirden uzaktır. Hz. Muhammed de son Peygamber olduğuna göre yapılacak iş, o'nun risaletini tasdik, o'na inen Kitabta yazılan herşeye iman etmek ve uygula­maktır.

M. Abduh, Risalesinin son kısmını İslam Dinine ayırarak Kur'an ayetlerini esas alarak dinin bir değerlendirmesini yapar, İslam'ın son ve en kamil din olduğunu belirtir, akli ve nakli izahlarla İslam'ın yüceliğini ifade eder. Ayrıca O İslam'ın tarih­te eşi görülmeyen bir hızla yayılması üzerinde durur. Bunun sebebini İslam'ın özelliklerinde ve güzelliklerinde bulur.

M. Abduh, Risaletü’t-Tevhid'inin son iki konusunu, Allah'ın Ahirette görülmesi ile velilerin kerametine ayırmıştır. O, bu iki konuda geçmiş bilgileri ve görüşleri tekrar etmekle yetinir. Ancak aklen bunları imkansız görmek te yerinde değildir.

M. Abduh, Rialesinde Fatiha süresiyle başlayıp Nur Suresinin 24-25 ve Cin suresinen 13-28 ayetleriyle bitirmektedir.

M. Abduh, İslam dünyasının bunalımlı çıkış yollarının arandığı bir döneminde İslam'ın yücelmesi, müslümanlara hizmet etmesi için arayışlar ve çırpınışlar içinde bulunan bir bilgindir. O, devrin şartlarının çocuğu olarak, görüşlerinde dönemini aksettirmektedir. M. Abduh'un bütün araştırma ve çalışmalarında hüsnüzan besliyerek samimi olduğunu, hakka hizmetten başka ga­yesinin olmadığını, özellikle Risaletü’t-Tevhid kitabında belirttiği görüşleriyle Kur'an'ın hizmetkarı, Hz. Peygamberin sadık bir ümmeti olduğunu belirtmek yerinde olur.561



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   ...   43




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin