KÖÇEKLER
,U,« j »a
Kozyatağı Tekkesi
Banu Kutun/Obscura, 1994
düğü çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Öğrencilerinden aldığı ücretle, ayrıca tekkenin yanındaki bağında üzüm yetiştirerek geçimini sağlayan Abdülhalim Efendi'nin son derecede cömert ve misafirperver bir kişi olduğu, yaz aylarında, şehrin çeşitli u-zak yerlerinden tekkesine gelenler için beş-on sofra kurdurduğu, hali vakti yerinde olmayanlara vapur, tren ve tütün parası verdiği bilinmektedir. Torununun oğlu olan Hasan Mücteba Yakıtal, Abdülhalim Efendi'nin aynı zamanda Kadirî tarikatına da bağlı olduğunu nakletmiştir.
Abdülhalim Efendi'nin vefatından sonra tekkenin postuna, Temyiz Mahkemesi İstida Dairesi hulefasından olan küçük oğlu Ali Rıza Efendi (ö. 1930) geçmiştir. Büyük oğlu ise Baytar Binbaşı Tahir Bey'dir. Ali Rıza Efendi'nin oğlu ve halifesi olan Mustafa Nuri Efendi (Yakıtal) (ö. 1976) Cumhuriyet döneminde tekkenin harem dairesinde ikamete devam etmiş ve tekkeyi canlı tutmaya gayret göstermiştir. Günümüzde cami-tevhidhane binası cami olarak kullanılmaktadır.
Tesis edildiği dönemde, meskûn alanların uzağında, münzevi bir konuma sahip olan Kozyatağı Tekkesi'nin adı istanbul tekkelerine ilişkin hiçbir listede zikredilmemektedir. Nitekim burasının ancak yaz aylarında faaliyet gösteren bir tür "sayfiye tekkesi" niteliğinde olduğu, Abdülhalim Efendi'nin kışı şehirdeki evinde geçirdiği, ilkbaharda tekkenin harem dairesine taşındığı bilinmektedir. Maliye Nezareti' nin R. 1325/1909 tarihli Taamiye ve Tahsisat Defteri'nde "Abdülhalim Efendi Tekkesi" olarak anılan tesise yılda 3.699 kuruş, Kurban Bayramlarında da 3 adet koyun tahsis edildiği kayıtlıdır. Tekkede cuma namazlarından sonra ayin icra edildiği, cuma günleri tekkenin önüne ziyaretçi arabalarının dizildiği, müdavimler arasında Erenköy'deki Kazasker Camii'nin banisi Kasidecizade Süleyman Efendi, Nafıa Na-
zırı Zihni Paşa, Maarif Nazırı Zühdî Paşa, şair Kâzım Paşa, Maliye Nazırı Reşad Paşa, Nafıa muhasebecisi Sadi Bey, Refik Ha-lid Karay'ın babası Maliye Nezareti başvez-nedarı Halid Bey gibi, çoğunluğu civardaki köşklerde oturan, dönemlerinin tanınmış kişilerinin bulunduğu tespit edilmektedir.
Kozyatağı Tekkesi'nin çevresi yakın bir tarihe kadar hemen bütünüyle kırlar ve bağlarla kaplı, tek tuk bahçeli ahşap köşklerin görüldüğü bir mesire durumunda i-ken son yıllarda bu çevre çok hızlı bir yapılaşmaya sahne olmuş ve eski dokusunu büyük ölçüde kaybetmiştir. Günümüzde tekkenin yanındaki parsele, modern bir tasarını sergileyen Mehmed Çavuş Camii inşa edilmektedir.
Şakacı Sokağı'ndan avluya girildiğinde solda, son yıllarda yenilendiği anlaşılan bir abdest alma mahalli, sağda, set üzerinde harem binası, karşıda da tevhidhane yer a-lır. Tevhidhane duvarına yerleştirilmiş olan Osmanlıca kitabede Abdülhalim Efendi ile ailesinin ruhları için Fatiha talep edilmekte, sağdaki sette bulunan, Latin harfli diğer kitabede de bu mescidin Şeyh Abdülhalim Efendi tarafından yaptırıldığı, oğlu Şeyh Ali Rıza ve torunu Mustafa Nuri efendiler tarafından tamir ettirildiği belirtilmektedir.
Tasarım açısından mütevazı bir mescit niteliğinde olan tevhidhane ufak boyutlu, kagir duvarlı ve kırma çatılı bir yapıdır. Doğu ve batı duvarlarında basık kemerli ü-çer pencere yer alır. Doğu duvarındaki pencereler dışarıdan, tuğla ile örgülü kademeli nişler içine alınmış, nişlerin üzerine, iki sıra alaturka kiremitten oluşan bir silme konmuştur. Güney cephesinin ekseninde dikdörtgen bir duvar payesiyle desteklenen mihrabın, ayrıca küçük ahşap minberin herhangi bir özelliği yoktur. Mihrap duvarının üst kesiminde görülen, dikdörtgen a-çıklıklı iki küçük pencere sonradan açıl-
mıştır. Tekkenin faal olduğu dönemde sağır olan bu duvarın, Rıfaî tekkelerinde â-det olduğu üzere çeşitli tarikat eşyası (sancaklar, şişler, el kudümleri vb) ile belirli bir düzen içinde tefriş edildiği bilinmektedir. Ayrıca tevhidhanenin duvarlarını süsleyen levhaların bir kısmı Cumhuriyet döneminde çalınmış, bir kısmı da H. Mücteba Yakıtal tarafından koruma altına alınmıştır.
Tevhidhanenin kuzeybatı köşesinde bulunan kagir minare, eski ahşap minarenin yerine Cumhuriyet döneminde inşa edilmiştir. Minarenin kare planlı kaidesi bileşik kemerli nişlerle donatılmış, silindir biçimindeki bodur gövde, köşeleri pahlı pabuca oturtulmuştur. Tuğladan testere dişi bir silmenin süslediği şerefenin korkuluklarında baklava biçiminde açıklıklar görülür. Minare koni biçiminde kagir bir külahla taçlandırılmışım Tevhidhanenin kuzeydoğusuna bitişik olduğu ve iki oda ile bir kahve ocağından oluştuğu bilinen küçük selamlık bölümü sonradan iptal edilerek yerine aynı zamanda Kuran dershanesi olarak kullanılan geniş bir son cemaat yeri yapılmıştır.
Tevnidhanenin bütün kuzey cephesini kaplayan, üzeri ondülinle örtülü bu mekân, yapının bünyesine ters düşmektedir. Söz konusu mekândan basık kemerli bir kapı ile aynı tür kemerlere sahip iki pencere, tevhidhane harimine açılır. Tavanında, çubuklarla meydana getirilmiş dikdörtgenlerin sıralandığı tevhidhanenin kuzey duvarında, iki ahşap dikmeyle taşınan, kafeslerle donatılmış, kadınlara mahsus fevkani bir mahfil vardır.
Tevhidhanenin güneydoğusundaki küçük hazirede tekkenin banisi Şeyh Abdülhalim Efendi, eşi Cemile Hanım (ö. 1906) torunu Avni Bey ve diğer torunu son post-nişin Şeyh M. Nuri Efendi gömülüdür. Içe-renköy'de gömülü olan Şeyh A. Rıza Efendi ile -eşi Emine Azize Hamm'ın da burada makam niteliğinde kabirleri teşhis edilmektedir.
Günümüzde harap durumda olan harem dairesi, kısmen iki kadı bir yapıdır. Duvarlarının bazıları moloz taş, bazıları da ahşaptır. Anıtlar Kurulu tarafından, tevhidhanenin arkasındaki bahçeye aynı boyutlar ve cephe görünümleriyle yeniden inşa e-dilmesi kararı alınmıştır. Bibi. Ergun, Antoloji, II, 498, 501, 503, 505. M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |