KURBAN NASUH MESCİDİ VE TEKKESİ
Üsküdar îlçesi'nde, eskiden "Debbağlar Meydanı" olarak bilinen semtte, Hayrettin Çavuş Mahallesi'nde, Büyük Selim Paşa Caddesi ile Ayin Sokağı'nın kavşağında yer almaktadır.
Söz konusu tesisin kuruluşuna ve banisinin kimliğine ilişkin aydınlatılmamış birçok husus bulunmaktadır. Hadîka'da baninin adı "Kurbağa Nasuh" olarak verilmekte, diğer taraftan Kurbağa Nasuh'un Atik Valide Camii'nin yapımı sırasında Koca Sinan'ın maiyetinde çalışan yardımcı mimarlardan birisi olduğu, kendi mescidini yapabilmek için şantiyeden malzeme aşırdığı ve bu durumun fark edilmesi üzerine katledildiği yolunda bir halk rivayeti tespit e-dilmektedir. Bu arada adı geçen şahsın mescidin haziresinde yer alan, ancak sonradan yenilendiği anlaşılan kabrinin, 995/1586-87 tarihli kitabesinde ise kendisinden "Kurban Nasuh Baba" olarak söz edilmekte, Hamza-vîlerin ileri gelenlerinden ve "dergâhın" banisi olduğu belirtilmektedir.
Yeni belgeler bulununcaya kadar karanlıkta kalacak olan bu hususta iki ihtimalden söz edilebilir: Ya halk rivayetinde nakledilenler büyük ölçüde doğrudur ve bu mescidin tekke olarak kullanılmaya başlandığı 19. yy'ın başlarından itibaren, aslında adi bir suçtan ötürü katledilmiş olan baniye daha "saygıdeğer" yeni bir kimlik kazandırılmak istenmiş, bunun için de çoğunluğu yönetimin hışmına uğrayan Ham-zavîlerden olduğu iddia edilmiş veya gerçekten, Bayramî Melamîliğinin bir aşaması olan Hamzavîliğe mensup şeyhlerden Kurban Nasuh Baba burada bir mescit-tek-ke inşa ettirmiş ve birçok yoldaşı gibi katledilerek yaptırdığı hayır eserinin bahçesine gömülmüştür.
16. yy'ın son çeyreğinde inşa olunduğu anlaşılan bu ilk tesis zamanla harap düşmüş, yine tespit edilemeyen bir tarihte Hacı Bekir (el-Hac Ebubekir) adında bir hayır sahibi tarafından yemden inşa ettirilmiş, bu arada, bir minber eklenmek suretiyle camiye dönüştürülmüş ve yeni vakıflarla donatılmıştır. Bu yüzden "Hacı Bekir Camii" olarak da anılan yapı, 19. yy'ın başlarında Rıfaî tarikatından Şeyh Mehmed Nuri Efendi (ö. 1856) tarafından ihya edilmiş, bu tarihten itibaren bir Rıfaî tekkesi olarak faaliyet göstermiştir.
Kaynaklarda "Şeyh Nuri Tekkesi" veya ayin gününden dolayı "Çarşamba Tekkesi" olarak zikredilen bu tesisin vakfiyesi 1270/1853-54 tarihlidir. Ancak tekkenin bu tarihten epeyce önce kurulduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Süleymaniye Kütüp-hanesi'nde bulunan ve 19. yy'ın ikinci çeyreğine tarihlenen Hankahname'âe, çarşamba günü ayin icra edilen tekkeler arasında Şeyh Nuri Tekkesi'nin adı verilmek-
Kurban Nasuh Mescidi ve Tekkesi'nin güney cephesinden görünümü. M. Baha Tanman, 1985
te ve -muhtemelen bir yangın sonucunda-ortadan kalkmış bulunduğu, yerinin arsa halinde olduğu belirtilmektedir. Bundan sonraki tekke listelerinin hemen hepsinde adı geçen Şeyh Nuri Tekkesi'nin yeniden inşa edildiği ve tekkelerin kapatılmasına kadar faaliyetim aralıksız sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Şeyh M. Nuri Efendi'nin vefatından sonra tekkenin postuna oğlu Şeyh Tevfik Efendi (ö. 1899) geçmiş, ancak vakfının tevliyeti, hiç evlenmemiş ve tekkenin vakfını genişletmiş olan kızı Şerife Hediyetul-lahHanım'a verilmiştir. Tekkenin son post-nişini Şeyh Tevfik Efendi'nin oğlu Şeyh Hayrullah Taceddin (Yalım) Efendi'dir (1883-1954). S. N. Ergun'un Türk Musikisi Antolojisi'nde güftesi Şeyh M. Nuri Efendi'ye ait, oğlu Şeyh Tevfik Efendi tarafından dügâh makamında bestelenmiş bir ilahi tespit edilmekte, yine aynı kaynaktan son şeyh H. Taceddin Yalım'ın da şair ve bestekâr olduğu, ünlü zâkirbaşılar-dan "Malak Hafız" lakaplı, aynı mahalledeki Debbağlar (Tabaklar) Mescidi'nin i-mamı Hüseyin Efendi tarafından yetiştirildiği, gerek tekke, gerekse de cami musikisine vâkıf bulunduğu öğrenilmektedir. Ayrıca tekkede Üsküdarlı Asım Efendi'nin zâ-kirbaşılık, ibrahim Efendi'nin de reislik yaptıkları kayıtlıdır.
Tekkelerin kapatılmasından sonra bakımsız kalarak harap düşen mescit-tevhid-hanenin yerine, Şeyh M. Nuri Efendi'nin torunlarından bir hanımın eşi olan Prof. Dr. Sabahattin Tonguç tarafından 1974'te yeni bir cami inşa ettirilmiş, türbe de eski şekline uygun olarak onartdmıştır.
ilk inşa edilen mescidin (veya mescit-tekkenin) mimari özellikleri meçhuldür. Mamafih bu yapının kagir duvarlı ve çatılı olduğu tahmin edilebilir, ilk yapıdan günümüze intikal eden minare düzgün kesme taş örgüsü ve mukarnas dolgulu şerefesi ile klasik üslubu yansıtır. Hacı Bekir tarafından yaptırılan ikinci binanın fevka-
ni olduğu Hadîka'da. ifade edilmiştir. Vakıflar Arşivi'nde, 19. yy'ın ortalarında dördüncü kez inşa edilen yapının mescit-tev-hidhanesi ile türbesinin 1965'te alınmış rö-leveleri bulunmaktadır. O tarihte yarı yıkık durumda olan mescit-tevhidhanenin güney ve batı duvarlarının ahşap hatıllı moloz taş örgüye sahip bulunduğu, avlu yönündeki diğer iki duvarın da ahşap iske-letli olarak inşa edilmiş olduğu görülmektedir. Yamuk planlı olan harimin doğusunda, yine yamuk planlı ve kapalı bir son cemaat yeri bulunmakta, minare harimin kuzeybatı köşesinde yükselmektedir. Yuvar-laik kemerli mihrabın yanlarında dikdörtgen açıklıklı, ahşap pervazlarla çerçevelenmiş birer pencere yer alır. Bugünkü cami ise ilk yapıdan arta kalan minare ile gerek malzeme, gerekse de üslup bakımından tam bir uyum içindedir. Duvarları kesme küfeki taşı ile itinalı bir şekilde örülmüş, üzeri kurşun kaplı bir kırma çatı ile kapatılmış, cephelere iki sıralı pencereler yerleştirilmiş, harimi süsleyen kalem işleri ile çinilerde de klasik üsluba sadık kalınmıştır.
Şeyh Nuri Efendi'nin, kızı E. Hediyetul-lah Hanım'ın ve oğlu Şeyh Tevfik Efendi'nin gömülü oldukları türbe dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve beşik çatılı, basit bir yapıdır. Türbeye avludan girilmekte, ikisi avluya, biri de caddeye açılan yuvarlak kemerli üç adet pencere mekânı aydınlatmaktadır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka^ll, 218; Aynur, Sa-Hha Sultan, 37, no. 147; Asitâne, 14; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 62-63, no. 268 (cami), 66-67, no. 113; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 12; Raif, Mir'at, 122; IhsaiyatlI, 20; Vassaf, Se-flne, V, 269; Ergun, Antoloji, II, 618, 652-653, 662, 671, 709-710; inal, Türk Şairleri, III, 1814-1815; Öz, İstanbul Camileri, II, 28; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 193-205.
M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |