Nazım Timuroğlu fotoğraf arşivi
ğunun 100 civarında olduğu anlaşılır. Ortalama mahalle nüfusunun da 500 ile 1.000 arasında olduğu söylenebilir. Mahalleler aynı kaldığı halde, nüfus yangınlar, göçler ve başka sosyal nedenlerle çoğalıp, azalabilir.
Son 2 yüzyılın köklü değişimlerini bir yana bırakırsak konut mahalleleri ticari bölgelerden ayrıdır. Zanaatkarın evi, örneğin İtalya'da görüldüğü gibi, dükkânının üstünde ya da arkasında değildir. Konut bölgesinin kesin bir işlev tanımı ile diğer alanlardan ayrılması, İslam toplumunda kadının konumu ile ilişkilidir. Ailenin ve kadının mahremiyetini en iyi sağlayabilecek yöntem, kentin bu kesin işlevsel ayrımı idi. istanbul'un başkent olması nedeniyle hemen her mahallenin yakınında büyük ya da orta boy bir külliye bulunur. Bu külliyeler bütün bir semtin imgesi gibidirler ve büyük semtleri tanımlayan, kentin ortak olarak benimsediği ve bütün kente hizmet veren odaklardır.
Bu dönemdeki kent fizyonomisinin bizim gravürlerden bildiğimiz ve 19. yy'ın ikinci yarısı ile 20. yy'ın başından kalan fizyonomi ile ilişkisi yoktur. 15-16. yy'larda istanbul evlerinde ahşap kullanılışı yaygın değildir. 16. yy'da İstanbul'u ziyaret eden gezginler evlerin çoğu kez tek katlı, kerpiçten olduğunu yazarlar. Fatih'in vakfiyesinde kendisine ait mülklerin içinde iki katı geçen yapı yoktur. Çok sayıda da tek katlı (beyt-i süfli) ev vardır. Bunların iki katlı olanlarının, özellikle 16. yy'ın ikinci yarısından sonra ahşap çatkı ile yapılmış olduğu söylenebilir. Bunlarda sonradan karakteristik bir mimari öğe olan çıkmalar (şahnişin) olduğu anlaşılıyor. Bu çıkmaların anayollar üzerinde yapılmamasına ilişkin 1559 tarihli bir divan kaydı vardır. İstanbul'da evler genel olarak iki katlı olmuştur. Bu ev yüksekliği kent içinde 19. yy'a kadar devam etmiştir. Zemin katlarına pencere açılmış, üç katlı büyük kent konutları 19- yy'da yaygınlaşmıştır. Melling' in ya da Fossati'nin resimlerinde görülen Atmeydanı'ndaki yüksek konutlar en üst düzeydeki idarecilerin konaklarıdır.
istanbul bütün yaşamı boyunca yangınları bol bir kenttir. Fakat bunun, ahşap inşaatın artmasıyla birlikte çoğaldığı görülür. Bu devletin ve başkentin başlıca sorunlarından biridir. Yangına karşı tedbir alınma-sıl. Süleyman (Kanuni) döneminden (1520-1566) başlayarak sayısız divan kaydında emredilmiştir. Galata kadısına bir yangından sonra yazılan 1559 tarihli divan emrinde saçak yapılmaması ve saçakların tuğla kirpi ile bitirilmesi emredilmektedir. 17-18. yy'daki büyük yangınlardan sonra ahşap konut ve dükkân yapılmaması için birçok karar alınmış ve kadılara tebliğ edilmiştir.
Büyük külliyeler ve onların çevresindeki mahallelerden oluşan kent dokusu iki değişik türde biçimlenme sürecinin ifadesi olarak karşımıza çıkar. Külliye ya da cami bir yer seçimi, bir düzenleme iradesinin ifadesidir ve toplumu idare eden sınıfların toplum düzeninin temelini oluşturan dini ve sosyal görevlerinin yerine getirilmesini yansıtır. Bunun karşısına spon-
Bir kartpostalda Tepebaşı ve Kasımpaşa mahallelerinin görünümü.
Nuri Akbayar koleksiyonu
tane oluşumu ile mahalleler çıkar. Bir mescidin ulaşılabilir çevresinde, ilk yerleşenin başlattığı ve yönlendirdiği, kendisinden sonra gelenlerin iradesiyle bütünleşen bir "concensus" içinde, fakat önceden bilinemeyen, doğal çevrede topografyaya uyarak kendiliğinden meydana gelen yolların ortaya çıkışına benzer bir oluşum süreci sonucunda biçimlenen bir mahalle dokusu gerçekleşmiştir. Önceden var olan bir kentin bazen yeni bir binaya temel oluşturan, bazen bir sarnıca kuyu açılmasını sağlayan, bazen bir eski forum duvarının ya da bir mescide dönüştürülmüş kilisenin yönlendirdiği, zaman içinde depremler, yangınlar, su baskınları ile bozulup, küçük ötelemelerle yeniden oluşan, bir sosyal tesis kurmak isteyen güç sahiplerinin daha rijid çerçevelerinin araya zorla girdiği bu mahalle dokusu, eğer, dönem dönem belgelere dayandırılarak restitüe edilebilseydi, Osmanlı toplumsal yaşamının bütün eğilip bükülmelerini İstanbul mahallelerinde okuyabilirdik. Burada yaygın toplum katında gerçekleşen ve gerçekleşemeyen bütün potansiyeller dile gelmiştir. Örneğin büyük yangınlardan sonra kent içi inşaatları kontrol altına almak için sayısız divan emri vardır.
İstanbul'un değişik bölgelerinde mahalle dokusunda farklılıklar vardı. Bu farklılaşmayı erken yüzyıllar için bilmiyoruz. Galata'nın suriçindeki ilk yapısının Ceno-va gibi, Sirkeci'deki ilk Yahudi mahallelerinin Granada ya da Kordova gibi olmaması için bir neden yoktur. Nitekim 18-19. yy'dan kalan dokularda da gerek sokak dokusu, gerek mimari açıdan Müslüman, Hıristiyan ya da Yahudi mahalleleri arasında fark vardır. Bir mescitle ilişkili olarak oluşmuş, hemen tümü ahşap konutlu Müslüman mahalleleri suriçi, Eyüp ve Üsküdar'da benzer nitelikler taşırlar. Buna karşın Galata kurulduğundan bu yana yer yer
Dostları ilə paylaş: |