MAHALLELER
246
247
MAHMUDI
MAHALLE
Bu dar arka sokak bulunduğu semtin adını almıştır: Sinekli Bakkal. Evler hep ahşap ve iki katlı. Köhne çatılar; karşıdan karşıya birbirinin üstüne abanır gibi uzanmış eski zaman saçakları. Ortada baştanbaşa uzanan bir aralık kalmış olmasa, sokak üstü kemerli karanlık bir geçit olacak. Doğuda batıda bu aralık, renkten renge giren bir ışık yolu olur. Fakat sokağın yanları her zaman serin ve loştur.
Köşenin başında durup bakarsanız: her pencerede kırmızı toprak saksılar ve kararmış gaz sandıkları görürsünüz. Saksılarda al, beyaz, mor sardunya, küpe çiçeği, karanfil. Gaz sandıkları da öbek öbek yeşil fesleğen ile dolu. Ta köşede bir mor salkım çardağı, altında civarın en işlek çeşmesi vardır. Bütün bunların arkasında tiyatro dekorunu andıran beyaz, uzun, ince minare.
Sürürü kafeslerin arkasında kocakarı başları dizili. Arada dikişlerini bırakır, pencereden pencereye bağıra bağıra dedikodu yaparlar. Sokakta ayağı takunyalı, başı yazma örtülü, eli bakraçlı kadınlar çeşmeye gider gelirler. Saçları iki örgülü kız çocukları kapı eşiklerinde sakız çiğner; çakşırı yırtık, yalınayak, başı kabak oğlanlar kırık taşlar arasındaki su birikintileri etrafında çömelmiş kağıttan gemi yüzdürürler.
Burası dünyanın herhangi yerindeki bir fukara mahallesinden çok farklı değildir. Bir geçitten ziyade toplantı yeri: Mahalleli orada muhabbet eder, konuşur, kavga eder, eğlenir. Hayatın orada geçmeyecek safhası yok gibidir...
Eğer bir yabancı durur, su dolduran kadınlarla ahbablık ederse bir kınalı parmak ona mutlaka iki yer gösterir. Biri Mustafendinin "istanbul Bakkaliyesi", öteki, arka pencereleri çeşmenin üstüne açılan imamın evi. Birincisi sokağın ortasındaki evlerden birinin altına kara kovuk gibi gömülen dükkân, öteki sokağın biricik üç katlı binası. Gerçi kapısı öteki sokağa açılır, fakat küçük Sinekli Bakkal onu benimsemek ister. Çünkü zengin, fakir bütün civar halkı ölüm, doğum, nikâh gibi hayati meselelerde o eve gelmek mecburiyetindedir.
H. E. Adıvar, Sinekli Bakkal
kagir ve çok katlı yapının egemen olduğu, karanlık ve sıkışık bir Akdeniz liman kenti özelliklerini taşımıştır. 18. yy'ın sonunda ve 19. yy'ın başında Kuzguncuk üzerinde İcadiye'de ve Selimiye mahallelerinde uygulanan ortoganal sokak düzeni üzerinde geleneksel konutlarla oluşan mahalleler, eski mahallelerden çok farklı bir Batılı görünüm yaratmışlardı. Özellikle Selimiye Mahallesi İstanbul tarihi için çok ö-nemli ve belki de başka örneği olmayan bir yerleşim alanıydı. Bunun 1960'lı yıllarda giderek yok olması, kent tarihi için büyük bir kayıp olmuştur. 19. yy'ın Balat, Fener, Kumkapı, Beyoğlu yakasında Ta-tavla (Kurtuluş), Kadıköy'de Yeldeğirme-ni, Bahariye, Moda gibi semtlerindeki mahalleler de, o dönemde İstanbul mimarisine egemen olan Batılı üsluplarla inşa edilmiş yapılarıyla, İstanbul'un Avrupa kent tarihine katıldığı örneklerdir. Suriçinde de, özellikle son dönemin büyük yangınlarından sonra, benzer karakter gösteren Laleli, Fatih gibi semtler ortaya çıkmıştır. Fakat bunlarda geleneksel İstanbul'un özgün nitelikleri, hattâ sosyal dokusundaki homojenlik ortadan kalkmış, daha genel bir kent burjuvazisinin ikamet ettiği yerler olmuşlardır.
Boğaziçi mahalle dokusu olarak değişik bir karakter sergiler. Buradaki ilk mahalleler kaleler içinde kurulan küçük yerleşmelerdir. Bunların en ilginç örneği Rumeli Hisarı içindeki mahalleydi. Mescidinin minaresi hâlâ duran bu mahalle, kalenin restorasyonu sırasında ortadan kaldırılmıştır. Boğaz'daki Türk öncesi balıkçı ya da tarımla uğraşan köylerin niteliğini bilmi-
yoruz. Fakat Boğaz'ın egemen dokusu yazlan kullanılan yalılarla oluşuyordu. Kıyı boyunca dizilen bu aristokratik, büyük bir bölümü sultanlara ve vezirlere ait geniş sahilhaneler bir mahalle dokusu o-luşturmamışlardır. Ulaşımları da denizden oluyordu. Arkalarındaki küçük köyler tarımla ve balıkçılıkla uğraşırlar ve yalılara hizmet verirlerdi. Bu köylerin bir bölümü 19- yy'ın ikinci yarısında büyüdükleri zaman geleneksel dokuya uygun bir gelişim göstermişlerdir. Fakat kent içine göre çok daha geniş bahçe olanakları olduğu için, daha yeşil ve serbest bir düzende kurulmuşlardır. Fakat giderek, 20. yy'ın başında, eski ailelerin hizmetlileri ya da sultanın hizmetinde çalışanlar, eski büyük mülklerin parçalanmış parselleri üzerinde geleneksel dokuyu anımsatan sokaklar yaratmışlardır.
Sayfiye yerlerinde Boğaz'da, Çamlıca, Kısıklı, Acıbadem, Bağlarbaşı, Kızıltoprak, Feneryolu, Çiftehavuzlar, Erenköy gibi semtlerde, hattâ yeni yeni kent dokusuna katılan Teşvikiye, Nişantaşı, Şişli gibi semtlerde büyük bahçeli konak, yüksek sağır duvarlar, tümüyle Batılılaşmış mimarileriy-le, gelenekle ilişkisi tümüyle kesilmiş yeni bir kent fizyonomisi yaratmışlardır. Bunlar Abdülmecid döneminden (1839-1861) başlayarak Beşiktaş'tan sırtlara doğru ya da Büyükdere yolunu izleyerek Taksim'den Şişli'ye doğru uzanmışlardır. Bu bölgelerde konakların apartmanlarla yer değiştirmesi ise daha çok 20. yy'ın başında yoğunlaşan bir gelişmedir. Apartmanla birlikte eski kent yapısını anımsatan bütün özellikler de ortadan kalkmıştır. Bugün eski kent içi doku-
su ne kadar yok edilmişse, bu zengin ve yarı burjuva, yarı aristokratik kent görüntüsünün öğeleri de çağdaş gelişmenin baskısı altında, 1970'li yıllardan başlayarak ortadan kalkmıştır.
DOĞAN KUBAN Cumhuriyet Dönemi
Cumhuriyetin ilanından sonra, kentin idari yapısındaki değişikliklere bağlı olarak mahallenin tanımı kadar yapısında da değişiklikler olmuştur. Günümüzde mahalle, kentsel veya kırsal alandaki yerleşmelerde yerel yönetim amacıyla ayrılan en küçük birim ya da il, ilçe, nahiye veya köyün, idari olarak bölündüğü parçalardan her birine verilen addır. 1994 yerel seçimlerine esas olan muhtarlık listelerine göre, İstanbul'da Büyük Şehir Belediyesi sınırları içinde kalan 27 ilçede 606, Büyük Şehir Belediyesi sınırları dışındaki ilçelerde de 57 olmak üzere toplam 663 mahalle vardır. 1955'ten 1994'e kadar belediye sınırları içinde kalan ilçelerdeki mahalle sayısı tabloda gösterilmiştir.
İstanbul'un idari yapısında ve ilçelerde gözlenen değişiklikler mahallelerin dağılımını, sayısını ve sınırlarını etkilemiştir. 1927'de 7 olan ilçe sayısı 1950'de 16 olmuş, 1965'te 19'a, 1990'da 25'e, 1992'de 32'ye, 1994'te 33'e yükselmiştir.
1994'te, Büyük Şehir Belediyesi sınırları içinde sayıları 606'ya ulaşan mahalleler, kapladıkları alan ve içerdikleri nüfus miktarı ile, İstanbul'un Türkiye'nin en fazla göç alan kenti olduğunu ve bu göçün sürekliliğini bir kez daha kanıtlarlar. Büyük Şehir Belediyesi sınırları içindeki 27 ilçenin mahalle sayıları şöyledir: Adalar 5, Avcılar 9, Bağcılar 22, Bahçelievler 11, Bakırköy 15, Bayrampaşa 11, Beşiktaş 22, Beykoz 20, Beyoğlu 45, Eminönü 33, Esenler 13, Eyüp 19, Fatih 69, Gaziosmanpaşa 29, Güngören 13, Kadıköy 28, Kâğıthane 16, Kartal 27, Küçükçekmece 21, Pendik 18, Maltepe 17, Sarıyer 22, Şişli 28, Ümraniye 18, Üsküdar 52, Tuzla 10, Zey-tinburnu 13.
Listede görülen ilçelerden sadece Emi-nönü'nün tüm mahalleleri (33 mahalle), 1955-1994 arasında gerek adları gerekse alan büyüklükleri ile aynı kalmıştır. Fatih İlçesi mahalleleri açısından da durum aynıdır. Aynı adlarla günümüze kadar gelen Fatih mahallelerinden sadece ikisi, Kaz-lıçeşme ve Merkez Efendi mahalleleri, Zey-tinburnu 1957'de ilçe olduğu zaman bu ilçeye bağlanmıştır. Her iki ilçenin de kentin suriçinde ilk yerleşilen alanlar olması dikkat çekicidir. Adalar İlçesi'ne yeni yerleşmeler eklenmişse de, muhtarlık, yani mahalle sayısı aynı kalmıştır. Bakırköy İlçe-si'nde 1994'te var olan mahallelerden 8'i 1955'te de aynı ad ve sınırla vardı. Bu ilçenin 5 mahallesi ise 1957'de ilçe olan Zey-tinburnu'nun alanı içinde kalmıştır. Beşiktaş'tan 13, Beykoz'dan 11, Beyoğlu'ndan 37, Eyüp'ten 8, Kadıköy'den 14, Sarıyer'den 12, Şişli'den 13, Üsküdar'dan 36 mahalle günümüze kadar eski adlarıyla ulaşabilmişlerdir.
Ancak yaklaşık 40 yıl önceki adlarını .
Dostları ilə paylaş: |