KirkçEŞme tesisleri


KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ 32



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə49/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   889
KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ 32

33 KOCA MUSTAFA PAŞA KÜLLİYESİ

Hadîka. istanbul'da çok büyük tahribat yapan 1766 depreminde, caminin kubbesinde ve bazı kısımlarında zararlar olduğunu ve bunların 1767-1708'deki onarımı üzerine Müstakimzade tarafından iki tarih düşürüldüğünü bildirir. Ancak bu zararların nerelerde olduğu pek açıklık kazanmaz. Son cemaat yeri revaklarındaki kitabeden öğrenildiğine göre bir hayli harap durumdaki yapı 1250/1834'te II. Mahmud (hd 1808-1839) tarafından tamir ettirilmiştir.

Yine iki sütun arasında soldaki ikinci kitabede ise 1264/1847'de Abdülmecid (hd 1839-1861) tarafından bir tamir daha yaptırıldığı belirtilmiştir. Fakat bu kitabelerin ifadesinden, bu onarımların daha çok tekke binası ile ilgili olduğu sezilir. Bu onarımlar ile, avluyu çeviren duvarların da yenilendikleri, avlu kapılarından ikisinin üstündeki kitabelerden öğrenilir. Cumhuriyet döneminde, revaklarm arasındaki bölmeler, caminin etrafındaki müştemilat binaları ve içindeki ahşap aksam kaldırılmış, 1950'lerin başlarında yapılan daha ciddi bir tamirle de kubbe ve yarım kubbeler restore edilmiştir. 1953 yaz aylarında da caminin içindeki sıva ve kalem işi nakışlar yenilenmiştir. 1980'li yıllarda da caminin nakışlarında, minberinde değişiklikler yapılmıştır.



Cami: Bizans döneminin Ayios Andre-as Manastırından bugüne yalnız camiye dönüştürülen kilise yapısı kalmıştır. Manastır binalarının yerinde yükselen çeşitli hayrat binaları ise kısmen ortadan kalkmıştır. İmarette kullanılmış olan Bizans taş plastiğinin değişik ve güzel bir örneği cilan bir kapı sövesi, bu bina yıktırıldığında İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesine getirilerek, burada yemden kurulmuştur. Bizans zamanındaki kilise, dışarı taşkın üç apsisi olan, muhtemelen merkezi kubbeli ve narteksli bir binaydı. Girişi batı cephesinin ortasında, şimdi bir pencerenin bulunduğu yerdeydi. Esas mekânın ortasında dört ağır paye bulunmaktadır. Dış duvarlar ile, kubbealtı mekânını ayıran koridor halindeki dehlizlerin, narteks tonozu seviyesinde beşik tonozlarla örtülü oldukları, fakat sonradan bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır. Kubbealtı mekânı bugün, alçak bir beşik tonoz ile örtülü olan batı tarafındaki dehlizden iki sütunla ayrılmış bulunmaktadır. Yarım kubbelerin inşası ile kısmen kesilen güney ve kuzey dehlizlerinin de kubbe kaidesine nazaran alçak beşik tonozlar ile örtülü oldukları, kalan parçalardan anlaşılmaktadır. Bu takdirde, yan dehlizlerin de, aynı batı dehlizinde olduğu gibi evvelce iki paye arasında sıralanan ikişer sütunla, kubbealtı mekânından ayrıldıklarını tahmin etmek zor olmaz. Yani Ayios Andreas Kilisesi ortadaki ana kubbe mekânını bir "U" harfi şeklinde çeviren beşik tonozlu üç dehlize sahipti. Bugün hâlâ duran batı dehlizinden anladığımıza göre, bu dehlizlerin tavan yüksekliği pek fazla değildi. Bu yüzden, orta kubbe mekânı çok daha yüksek bir görünüm kazanıyor ve ana kubbeyi taşıyan dört büyük kemerin iç

Koca Mustafa Paşa Külliyesi'nin vaziyet planı.

1. Cami, 2. Medrese, 3. Hamam, 4. Muvakkithane, 5. Derviş hücreleri, 6. Şeyh Razi Türbesi, 7, Şeyh Nureddin

Efendi Türbesi, 8. Sünbül Efendi Türbesi, 9- Serasker Rıza Paşa Türbesi, 10. Çifte Sultanlar Türbesi, 11. Safiye

Hatun Türbesi, 12. Zincirli Servi ve Dâye Hatun Türbesi, 13- Türbedar dairesi, 14. Harem, 15. Emine Hanım Sebili,

16. Hacı Beşir Ağa Çeşmesi.

Müller-Wiener, Bildlexikon

le duvarına paralel saflar halinde yapıldığı için mümkün olduğunca her açıdan görülebilir bir hale getirmek zorundaydı. Yani mimar, bir kilisenin batı-doğu ekseni ü-zerinde uzanan, ince, uzun ve bölünmüş yapısını, kuzey-güney aksına göre uzanan bir camiye dönüştürmek için, binanın i-çindeki engellerle, saf halinde ibadeti zorlaştıran ve mihrabın görülmesini perdeleyen bölümleri, binanın stabilitesini bozmadan kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak zorundaydı. Mimar, bu sorunu çözmek için binanın aksını doğudan hafifçe güneye kaydırarak çarpık bir eser meydana getireceğine, binaya, eskisine tamamen dikey olan yeni bir eksen vererek yapıyı kuzey-güney yönüne çevirmiştir. Böylece hem istenilen kıble yönü sağlanmış, hem de enine uzanan bir bina halini almış olan yapı, saflar halinde sıralanmaya uygun bir hal almıştır. Yan dehlizleri orta mekândan ayıran kemerler ve sütunlar kaldırıldığı takdirde de ideal bir cami mekânı elde edilecekti. Bunun yapılabilmesi için binanın bütün aksamının yeni eksene uydurulması ve özellikle de örtü sisteminin, bu yeni plana göre uyumlu bir tarzda yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Özellikle de yan dehlizlerin beşik tonozlarının iç taraftaki dayanakları olan sütunlar kaldı-

açıklıkları, pencereli duvarlar (timpanon) ile kapatılıyordu.

Bu kilise tipi İstanbul'daki tek örnek değildir. Lips Manastırı'nda (bak. Fenarî İsa Camii) birbirine bitişik olarak inşa edilen iki kiliseden 1280-1300 arasında İmparato-riçe Teodora tarafından yaptırılan güney kilisesi, kubbealtı mekânını üç taraftan çeviren beşik tonozlu dehlizler ve bunlar ile ana mekânı ayıran ikişer sütun ve nihayet kubbe kemerlerini gizleyen yüksek kübik bir kaide ile bu tipin tam bir örneğini o-luşturmaktadır. Bu kilisenin inşa edildiği tarihle, Ayios Andreas Kilisesi'nin esaslı-surette onarıldığı, hattâ bütünüyle yenilendiği ve yapısında değişikliklerin gerçekleştirildiği tarih 13. yy'a rastladığına göre kilise mimarisindeki bu tipin o sıralarda pek revaçta olması icap eder.

Bizans kiliselerinin çoğu gibi Ayios Andreas Kilisesi de batı-doğu istikametinde uzanan, ince, uzun bir bina idi ve Hıris-tiyan-Ortodoks litürjisi gereklerine uygun olarak iç mekân birbirinden tecrit edilmiş mekânlara bölünerek, umumun ibadeti için yalnız ortada, kubbealtmda bir bölüm bırakılmıştı. 15. yy'ın sonlarında bu kiliseyi Koca Mustafa Paşa Camii haline getiren Osmanlı mimarı, mihrabı kıble istikametine göre ayarlamak ve ibadet kıb-

rıldığında, tonozların ya takviyesi ya da ortadan kaldınlması kaçınılmaz oluyordu. Mimar bu noktada tonozların dayanağa ihtiyaç gösteren kısımlarını yıkarak ve böylece açılan iki yan dehlizin üzerlerine iki yarım kubbe kurarak çözüme ulaşmış olmalıdır. Bu yarım kubbelerin her birinde üçer pencere vardır.

Yapının girişleri yeni aksa göre düzeltilmiş, batı girişi kapatılarak, kıble duvarının karşısındaki kuzey duvarının dışına boydan boya, stalaktikli başlıklı altı sütuna dayanan, beş kubbeli bir son cemaat yeri eklenmiş ve bunun birinci ve beşinci bölümlerinde birer kapı açılmıştır. Minare de tek minareli Osmanlı camilerinin çoğunda olduğu gibi kıble aksının sağında, batı duvarı önünde inşa edilmiştir. Bu zarif minarenin sekiz cepheli kürsü kısmı sadece bir cephesi ile ana binaya eklenmiştir. Binanın doğu tarafındaki Hıristiyan mihrabının yarattığı kavis, tam ortada açılan bir pencere ile hafifletilmiştir. Aynı şekilde prothesis ve diakonikon hücreleri de doğu duvarlarının düzeltilmesi ve buralarda birer pencere açılması sayesinde orijinal şekillerini hayli kaybetmişlerdir. Nihayet binanın dış görünüşüne organik bir yeknesaklık vermek amacıyla bütün duvarlar taş bir duvar kılıf içine alınmış ve Bizans yapısı bir iskeletin etrafında âdeta yepyeni bir bina doğmuştur.

Örtü kısmına gelince, esas değişiklik ortada meydana getirilmiştir. Mimar eski kiliseden sadece dört büyük paye ile bunların arasındaki bağlantıyı sağlayan dört büyük kemeri korumuştur. Bu kemerler doğu ve batı yönlerinde, varlıkları korunan tonozlarla takviye edilmeye devam ediyordu. Kuzey ve güney yönlerinde ise takviye görevi yarım kubbelere yüklenmiştir. Bu kemerler yeni baştan örülen kübik bir kaide içine alınmış ve bunun üstüne de sekiz köşeli kasnağı olan kubbe oturtulmuştur. Binanın güney ve doğu cepheleri tipik Türk kemerleri bulunan muntazam ve düz birer duvar haline getirilerek binanın bir zamanlar kilise olduğunun dışarıdan anlaşılması âdeta olanaksız hale getirilmiştir. Koca Mustafa Paşa Camii'nin dış görünüşünde, daha önce kilise olduğunu belirten tek özelliği, doğu yönünde kurşun kaplı çatı seviyesini aşan ve be-ma beşik tonozu ile esas apsis yarını kubbesini örten aksamdır. Kiliseden çevrilen diğer camilerin hiçbirinde yapının Bizans karakteri Koca Mustafa Paşa Camii'ndeki gibi başarıyla gizlenememiştir. Kısacası, bu Bizans yapısı, içten ve dıştan, Türk mimarisine uygun bir kılıf içine alınmıştır. Bu olayın tersinin yabancı ülkelerde kalan Türk eserlerinde görüldüğünü de burada hatırlatmak mümkündür (Sofya'da Sofu Mehmed Paşa, Peç'te son yıllarda eski mimarisine kavuşturulan Kasım Paşa, Ziget-var'da Ali Paşa camileri gibi).

Cami olarak ele alındığında, güneye yönelmiş bir yapı halinde karşımıza çıkan ve ortada bir ana kubbe, mihrap ile giriş dehlizleri üzerinde birer yarım kubbesi bulunan bu mabet, ilk karakteristik örneklerinden birini Bayezid Camii'nin oluşturduğu

tipin bir örneğidir. Ancak Koca Mustafa Paşa Camii 1486'da yeni baştan yapıldığına ve Bayezid Camii 1500-1505 arasında inşa edildiğine göre Osmanlı dönemi Türk mimarisindeki bu yeni tipin öncüsü Koca Mustafa Paşa Camii olmaktadır.

Ayios Andreas Kilisesi'nden, Koca Mustafa Paşa Camii'ni meydana getiren mimarın kim olduğu bugünkü bilgilerimizle meçhuldür. Koca Mustafa Paşa Camii'ndeki mimarın özellikleri örtü şeması bakımından İstanbul'daki Bayezid Külliyesi' ne(->) ait camide, İstanbul'da eşine rastlanmayan minaresinin bir örneği ise Edirne' deki Bayezid Külliyesi'nde görülür. Sanki İstanbul'daki Bayezid Külliyesi'ni yapan mimar, projesinin ilk tecrübesini Koca Mustafa Paşa Camii'nde yapmış gibidir. Edirne'deki Bayezid Külliyesi Mimar Hayred-din'e, İstanbul'daki külliye ise Mimar Ke-maleddin'e yakıştırılır. Acaba Koca Mustafa Paşa Camii'nin mimarı bunlardan birisi midir? Bu sorunun aydınlatılabilmesi için yeni belgelerin bulunmasına ihtiyaç vardır.


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin