3- Halkın Kiliseden Ahlaki Değerleri Savunmasını İstemesi
Batıda halkın, ahlaki ve manevi rezalet faciasının trendine yaptığı itirazın büyümesiyle birlikte, çeşitli şahsiyetler ve topluluklar da açık bir şekilde dindarların, dini önderlerin ve kilisenin, batılı toplumların kültürel siyasetine ve kaderini tayinine müdahale etmesinin gereğini ifade etmişlerdir.
Almanyalı 95 yaşındaki meşhur filozof Hans Guik Gadamer, batı medeniyeti ve kültür yatağında aile kurumunun çöküşü ve yok oluşuna işaret ederek ve de, “İnkarcılık ve lakayt olmak bir tür hastalıktır ve de beşer türünün çöktüğünün göstergesidir.” hakikatini beyan ederek şöyle demiştir: “Hıristiyan ve dindar Avrupa’nın önünde çok büyük bir vazife vardır ve bu vazife de toplumun temel çekirdeğine (aileye) önem ve haysiyetin geri döndürülmesidir.”1
Nitekim Avusturya’da basılan Further dergisinin baş yazarı olan Hubert Furthtelbaber ise Avrupa Birliğini manevi değerlere lakayt kalmakla itham ederek şöyle yazmaktadır: “Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel’de bile bu değerler görülememektedir. O halde kiliseler bu önemli işi milli düzeyde ele almalıdır.”2
4- Batılı Dini Önderlerin Ahlaki ve Dini Tavsiyelerinin Artış Kaydetmesi
Batıda toplumun, ilahi dinlerin manevi ve ahlaki öğretileriyle yürekdeşliğinin ve yoldaşlığının ilerlemesiyle birlikte, bugün kilise önderleri de daha açık bir beyanla batılı toplumların ahlaki çöküşünü ve dağınıklığını dile getirmekte ve de yeniden dini inançlara dönmenin gereğini ifade etmektedirler.
Kilise önderleri şimdi açık bir şekilde şu gerçeği ifade etmektedirler: “Batı dünyası, kapitalist veya başka bir ifadeyle tüketimci aşırı liberal sistemiyle bütün insani yüce değerleri kaybetmiş durumdadır.”1
Hakeza: “Allah’tan kopmak ve de ahlaki değerlere karşı lakaytlaşmak, batılı toplumlara bir sürüngen şeklinde sızmıştır ve hiç kimse buna teveccüh etmemektedir. Lezzet peşinde koşmak ve aldatıcı arzulara kapılmak, batıda oturan insanların varlığını zayi etmiştir.”2
Hakeza şöyle ilan etmişlerdir: “Yegane kurtuluş yolu ise Allah’ı seçmek, Allah’ı tercih etmek, Allah’ın yolunda yürümek ve Allah’a itimat etmektir.”3
Almanya Köln kilisesi baş piskoposu Juahim Maisner ise Köln şehrindeki meşhur Dom kilisesinin yapılışının 750. yıldönümü merasiminde yaptığı konuşmasında, Almanya toplumundaki ahlaki çöküşe, evliliğe rağbet göstermeyişe ve de neslin azalmasına işaret ederek şöyle demiştir: “Almanya halkı, İsa Mesih’e olan inancını kaybetmiştir. Almanya’da imansızlık sonucu ortaya çıkan tabutların sayısı, çocukların beşiğinden ve çocuk pusetinden daha fazladır.”4
İngiltere kilisesi baş piskoposu Dr. George Carry de, İngiltere halkının bireysel ve toplumsal hayatındaki ahlaki çöküş hakkında uyarılarda bulunarak halkın yeniden ilahi emirlere dönmesini ve ülkenin eğitim sisteminin dini derslere teveccüh etmesini istemiştir.”1
5- Ahlaki Çöküş Aleyhine Yapılan İtirazların Şiddetlenmesi
Batıda dini ve manevi isteklerin artış kaydetmesiyle birlikte, Hıristiyan önderlerin batılı devlet adamlarının ahlak dışı siyasetleri karşısındaki açık ve perdesiz tutumları ve de siyasete karışma olayına bakışlarında hissedilir bir takım değişiklikler vücuda gelmiştir. Buna bir örnek olarak Amerika’da Hıristiyanlığın en büyük göstergesi olan Sadetren Babist fırkasının konvansiyonuna işaret etmek mümkündür. Otuz beş yıldan sonra ilk kez, yıllık konferanslarının sonunda yayımladıkları bildirilerinde maneviyat ve ahlakın önemine vurguda bulunmuşlardır. Aynı zamanda erkeğin evin reisi olduğunu ilan etmişlerdir ve de kadınlara, eşlerine ellerinden geldiğince itaat etmelerini hatırlatmışlardır.
Bu bildiride Amerikan siyasetçilerinin ahlaki fesatlarına saldırılmış, özel hayatlarında ve devlet görevlerinde ahlaki kurallara riayet etmeleri istenmiş ve şöyle ilan edilmiştir: “Devlet adamlarının günahkarlıkları kültürel vicdanı yaralamakta, ahlakın dizginlerini koparmakta ve toplumda kanunsuzluğu yaygın hale getirmektedir. Şüphesiz bu açık bir şekilde Allah’ın gazabına da sebep olacaktır.”2
Bu konferansta ilgi çekici olan husus da, Amerika basınında yorumcu, yazar ve de aile konsantrasyon kurumu başkanı olan James Dobson, bu konferansa katılanlara hitaben şöyle demiştir: “Biz kilisenin siyasi olmaması gerektiği şeklindeki düşünce tarzının arkasına haddinden fazla saklanmış durumdayız. Eğer kilise yoksullar, dünyaya gelmemiş savunmasız çocuklar ve fazilet ve takva kültürü için ayağa kalkmazsa kim onun yerine bu işi yapacaktır.”1
Dünya Katolikler önderi de kendi takipçilerinin ABD siyasi arenasında daha fazla etkinlikte bulunması gerektiğini beyan ederek şöyle demiştir: “Amerikan Katolikleri bu ülkenin siyasi hayatına ve genel yapısına müdahale etmelidir. Kürtaj kanunlarını değiştirmelidir. BM’de ise süper güçlerin hak bildiği değil, ahlaken hak olan hakim olmalıdır.”2
Dini isteklerin toplumsal platforma taşınması ve dini önderlerin batılı ülkelerin kültürel siyasetlerine karşı artan bir şekilde muhalefet göstermesi o kadar açık ve perdesiz bir hale gelmiştir ki İtalya’da basılan Sporso dergisi, “Amerika’nın Ayetullahları” başlığı altında yayımladığı bir makalesinde, Amerika’daki dini ve mezhebi toplantılar hakkında bir haber yayımlayarak şöyle yazmıştır: “Ayetullah özelliklerine sahip bir şahıs Amerika’da mevcuttur ama Müslümanlardan değildir! O hıristiyandır ve bu şahıs Keşiş Robertson’dur. Bu keşiş, siyasetin de İncil’e tabi olması gerektiği inancındadır.
Bu dergi yukarıdaki haberin açıklamasında şu eklemede bulunmaktadır: “Yirmi yaşının altında olan onlarca erkek ve kız çocuğu “Hıristiyan takva hareketi” bayrağı altında Washington’da Mall parkının çimenleri üzerinde toplanıyorlar. Bunlar kendileriyle birlikte üzerine “gerçek aşk beklemektedir” yazılı pankartlar taşıyor ve hep birlikte yemin ederek şöyle diyorlar: “Allah’ımın, ailemin, gelecekteki eşimin, gelecekteki çocuklarımın ve akrabalarımın gözleri önünde evleninceye kadar cinsel aşktan temiz kalacağıma dair söz veriyorum.”
“Ohio’daki Hıristiyan radikaller teşkilatının adı “Family Forum”dur. Bu teşkilat, eyaletin aldığı bütün kararları gözden geçirmektedir.”
Bu dergi son olarak da şöyle demektedir: “Radikallerin söylediği söz şudur: Eğer biz, İncil’in dediği duruma geri dönecek olursak sorunlarımızın yarısı kendiliğinden hallolacaktır.”1
Dostları ilə paylaş: |