HZ. MUHAMMED (S.A.V)’İN GENÇLİĞİ
Ebu Talib Hz. Muhammed (s.a.v)’i, kendi öz evlatlarından çok daha fazla severdi. O’nu hiçbir zaman yanından ayırmazdı. Hatta iyi doyması için Hz. Muhammed (s.a.v)’e ayrı yemek çıkarırdı.
Mekke’de o devirde okul olmadığı için, Hz. Muhammed (s.a.v) okuma yazmayı öğrenemedi. Peygamberimiz (s.a.v) 10-12 yaşları arasında iken amcası Ebu Talib Mekke halkının koyunlarını gütmüştü. Amcasının zayıf olan bu gelirine, biraz olsun, para katmak için peygamberimiz (s.a.v)’de onunla birlikte çobanlık yaptı.
Hz. Muhammed (s.a.v) 12 yaşlarında iken, ticaret için kervanla birlikte Suriye’ye giden amcası Ebu Talib ile beraber gitti. Otuz gün süren uzun bir yolculuktan sonra, kervan Busra adında bir kasabaya geldi. Burada Hıristiyanlara ait büyük bir manastır vardı. Bu manastırın içinde Bahira isimli büyük bir rahip oturuyordu. Kervan manastırın karşısında bulunan bir ağacın altında muvakkaten konak kurdu. Rahip Bahira kervan gelirken bu kervanla beraber bir bulutun geldiğini görür. Kervan ağacın altında konduğunda bu bulutta o ağacın üzerinde durur. Ve uzun bir zamandan beri o ağaç kurumuş iken birden yeşillenir. O zaman Bahira kendi bilgi ve keşifleriyle son peygamberin o kervan içinde olduğunu anlar. Hemen bir ziyafet hazırlayarak, Ebu Talib ve arkadaşlarını manastıra davet etti. O zaman Ebu Talib Hz. Muhammed (s.a.v)’i eşyaların yanında bırakarak arkadaşlarıyla beraber manastıra gitti. Bahira aradığı o şahsı aralarında görmedi. O zaman baktı ki bulut hala ağacın üzerindedir. Eşyaların yanında kalan küçük çocuğun da yemeğe gelmesini, misafirlere teklif etti. Ebu Talib, Hz. Muhammed (s.a.v)’i alıp sofraya getirdi. Bahira Hz. Muhammed (s.a.v)’i görünce simasından son peygamber olacağını sezdi. Çünkü kitapların son peygamber için söyledikleri vasıf ve alametlerin hepsini onda gördü. Bahira, Ebu Talibe şu tavsiyede bulundu. “Bu çocuk peygamberlerin sonuncusudur. Şam Yahudileri O’nun evsafını bilir, hıyanet edebilirler. O’nu Şam’a götürme!” Bunun üzerine Ebu Talib alışverişini orada yapıp geri döndü.
On yedi yaşında iken, Hz. Muhammed (s.a.v) amcası Zübeyr ile beraber Yemen’e gidip geldi.
Kureyş’liler ticarete çok ehemmiyet veriyorlardı. O sıralarda Kureyş’in ileri gelenlerinden ve genç yaşta iken dul kalmış Hatice namında zengin bir kadın vardı. Bazı şahıslara para vererek ortaklı iş yapıyordu. Ebu Talib de Hatice’ye giderek, Hz. Muhammed (s.a.v)’e ticaret için sermaye vermesini teklif etti. O da makul olan bu teklifi hemen kabul etti
Hz. Muhammed (s.a.v). Hz. Hatice’nin kölesi olan Meysere ile birlikte Suriye’ye ticaret için gitti. Bu seyahatte muhtelif diyarları gördü. Üç ay süren yolculuktan sonra Mekke’ye döndü. Fakat bu ticaret çok karlı olmuştu. Hz. Muhammed (s.a.v), yaptığı ticaretin hesabını Hz. Hatice (r.ah)’ye verdi. Diğer senelere göre çok karlı olduğu anlaşıldı. Hz. Hatice (r.ah) evvelce bir rüya görmüş kahin olan ve gelecekten haber veren amcası oğlu Varaka b. Nevfel’e anlatmış, o da “Sen gelecek ve son peygamberin hanımı olacaksın” şeklinde yorumlamıştı. Hz. Hatice (r.ah)’nın zihnini meşgul ediyordu.
Hz. Muhammed (s.a.v) yirmi beş yaşlarına gelinceye kadar hep mütevazı bir hayat yaşamıştı. Fakir, fakat çok iyiliksever bir insandı. Ümmi fakat çok zeki idi. Hz. Hatice (r.a) Ona kalpten bağlanmıştı. Bir gün sırrını, dostu olan Nefise’ye açtı. Ve lazım geleni gizli bir şekilde yapmasını söyledi. İşte bu sıralarda, her iki taraftan böylelikle vasıtalar meydana geldi. Hz. Hatice (r.ah)’nın, Hz. Muhammed (s.a.v)’e nikahlanmasına karar verildi. Kureyş kabilesinin büyükleri nikah merasimine davet edilmek suretiyle Hz. Hatice (r.ah)’nın evinde bir toplantı yapıldı.
Hz. Muhammed (s.a.v) amcası Ebu Talib ile birlikte orada hazır bulundu. Ebu Talib merasimde ayağa kalkarak şu konuşmayı yaptı.
“Şükür Allah’a ki, bizi İbrahim zürriyetinden ve İsmail neslinden getirdi. Bizi Beyt-i Şerif’in bekçisi, Harem’in hizmetçisi ve halkın reisi kıldı. Bundan sonra asıl maksada gelince, kardeşim oğlu Muhammed b. Abdullah ile Kureyş’in hangi genci kıyaslansa bu ona soyca ve üstünlükçe tercih edilir. Her ne kadar malı mülkü az ise de ona bakılmaz. Çünkü mal mülk bir gölge gibidir, geçip gider. Baki olmayan bir şeydir, alınıp verilir. İğreti bir şeydir. Vallahi bundan sonra Hz. Muhammed (s.a.v)’in hali ve şanı çok büyük olacaktır. Halbuki sizin böyle şeref ve şan sahibi olan kızınız Hatice’ye o arzu buyurdu. Hatice tarafından ise Varaka b. Nevfel şöyle dedi.
“Allah ü Tealaya hamd ü sena ederim ki, bizleri herkesten ziyade şeref ve faziletle mümtaz kıldı. Bilirsiniz ki, Hatice’nin babası ve anası Arap’ların ulularından ve reislerindendir. Sizin oğlunuz Muhammed’de böyledir. Hiç kimse O’nun yüksek meziyet ve şerefini inkar edemez. Bu sebeple biz de O’nun ailesiyle sıhriyet kurmayı arzu ettik. Ey cemaat, şahit olunuz ki, ben Haşimilerden Abdullah oğlu Muhammed’e Huveylid’in kızı Hatice’yi nikah ettim.
Hz. Muhammed (s.a.v), Hz Hatice (r.ah) ile çok mesut yaşamıştı. Onun sağlığında başka bir kadınla evlenmedi. Üç oğlan ve dört kız olmak üzere yedi evladı olmuştu. İbrahim’in dışında kalan bütün çocukları Hz. Hatice (r.ah)’dan doğmuştu. Erkek çocukların adı şöyledir: Kasım, Abdullah ve İbrahim’dir. Kız evlatları ise: Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır. Hz. Muhammed (s.a.v)’in kızı Fatıma hariç, diğer bütün evlatları O’ndan önce vefat etmişlerdi.
Dostları ilə paylaş: |