HZ. MUHAMMED (S.A.V)’İN HİCRETİ
Kureyş’liler, Müslümanların evlerini terk ederek Medine’ye hicret etmelerinden son derece telaşa düştüler. Çünkü Medine, Suriye’ye yapılan ticaretin yolu üzerindeydi. Suriye’ye giden bütün kervanların yolu oradan gediyordu. Bu durum ilerde müşrik Kureyş’lerin aleyhinde olacağı şüphesizdi. Fakat Müslümanların başında bulunan Hz. Muhammed (s.a.v) halen Mekke’de idi, oradan ayrılmamıştı. Onun için Kureyş’in ileri gelenleri bu işi kökünden halletmek için ”Darün Nedve”de bir toplantı yaptılar.
Bu toplantıda herkes bir fikir beyan etti. Nihayet Ebu Cehil’in ortaya attığı teklif kabul edildi. Hz. Muhammed (s.a.v) öldürmek. Fakat bu işi acaba kim yapabilecekti? Çünkü o sıralarda Araplar arasında kan gütme davası vardı. Şayet Hz. Muhammed (s.a.v) öldürülürse, Haşimoğullarının bu işin peşini bırakmayacağı açıkça belliydi. Nihayet bu işinde bir kolayını buldular. Her kabileden bir genç seçilecek bunlar hep birlikte Hz. Muhammed (s.a.v)’e kılıç vuracaklardı. O zaman kimin darbesiyle öldüğü belli olmayacağından, Haşimoğulları da kan gütme davasından vazgeçmek mecburiyetinde kalacaklardı.
Ebu Cehil’in, bu kötü fikri hemen tatbikata konuldu. Her kabileden bir genç alınarak peygamberimizin evi etrafında yerleştirildi. Ayrıca her kabilenin reisi de orada hazır bulunuyordu. Onların nazarında artık her şey olup bitmiş, Hz. Muhammed (s.a.v) öldürülmüş ve böylelikle İslam dinide sönmüştü.
Cebrail (a.s) hemen gelip durumu Hz. Muhammed (s.a.v)’e bildirdi. Medine’ye hicret etmesine izin verildiğini söyledi. O anda Hz. Ali’yi yanına çağırarak hicret edeceğini bildirdi. Dışarıda bekleyen düşmanları oyalamak için yatağında yatmasını ve kendisine tevdi edilen bütün emanetleri, sahiplerine vermesini tavsiye etti. Hz. Muhammed (s.a.v) bilindiği gibi Kureyşliler’in en emin zatı idi. Bütün emanetler O’nda mahfuz tutulurdu. İnsanların en büyüğü olan Hz. Muhammed (s.a.v) bu tehlikeli anında dahi vazifesini ihmal etmedi.
Hz. Ali o gece peygamberimizin yatağında yattı. Peygamberimiz (s.a.v) yerden bir avuç toprak alarak Yasin sûresi’nin bir kısmını okuduktan sonra müşriklerin üzerine saçtı. Müşrikler körler gibi baktıkları halde O’nun evden çıktığını görmediler. Hz. Muhammed (s.a.v) yolda telaş ve korkuya kapılmadan Hz. Ebubekir’in evine gitti. Allah ü Teala’ya tevekkül etmek suretiyle, Hz. Ebubekir’le birlikte yola çıktılar.
Mekke’nin aşağısında bir saat mesafede Sevr dağında bulunan mağaraya bu iki arkadaş birlikte gizlendiler. Bu mağarada üç gün kaldılar. Kureyş’liler, Hz. Muhammed (s.a.v)’i ellerinden kaçırmamak için her tarafı aradılar. Kim Hz. Muhammed (s.a.v)’i bulursa, ona yüz deve vereceklerini vaat ettiler. Kureyş’in o takipçileri Sevr dağını da aradılar. Hz. Muhammed (s.a.v)’in gizlendiği o mağaranın ağzına kadar geldiler. Hatta içeriden onların ayak sesleri dahi gelmeye başladı. O anda Hz. Ebubekir: “Ya Rasulallah! Beni öldürmelerinden endişe etmiyorum. Ben bir şahısım, fakat Allah ü Teala göstermesin, sana bir zarar gelecek olursa bütün ümmetin helakini sebep olur.” dediğinde Hz. Muhammed (s.a.v):
“Üzülme Allah bizimle beraberdir” diye teselli verdi. Bir mucizenin eseri olarak mağaranın ağzına örümcekler ağ germişti. Mağaranın içini aramaya gelenlere, Ümeyye b. Halef: “Orada ne işiniz var, Muhammed doğmadan önce örümcekler orada ağ germiş.” diyerek geri çevirdi.
Mağarada böylelikle üç gün kaldıktan sonra. yolculuk için onlara hazırlanan develer getirildi. Ücreti mukabilinde tutulan Abdullah b. Ureykıt onlara kılavuzluk etti. O kızgın güneşin altında sahil yolu ile Medine’nin yolunu tuttular.
Hz. Muhammed (s.a.v) hicret ederken, yolda iki büyük tehlikeyle karşılaştı. Birisi Süraka adlı bir pehlivanın izlerini takip etmesi, diğeri ise Büreyde’nin yetmiş süvariyle Hz. Muhammed (s.a.v)’in yolunu kesmek istemesidir. Bütün bu hareketler Kureyş’in vaat ettiği o yüz deveyi almak içindi. Süraka silahını kuşanarak Hz. Muhammed (s.a.v)’in izini takip etti. Yolda istirahat ettiği yerde ona yetişti, tam vuracağı sırada attan yuvarlanarak yere düştü. Tekrar binerek kafileye saldırmak istediğinde, atının ön ayakları dizine kadar kuma battığını gördü. Nihayet yapmak istediği bu kötü hareketinden vazgeçerek, Hz. Muhammed (s.a.v)’den af diledi. O’ndan ayrılırken de bir eminlik belgesi istedi. Bu belge ona verildi. Kafilenin bu hareketini gizli tutarak arkalarından gelenleri de, geri çevirdi.
Büreyde’nin akıbeti ise yine aynı oldu. Maiyetinde bulunan kişilerle Müslüman oldu. Hatta Küba köyüne kadar Hz. Muhammed (s.a.v)’e bayraktarlık yaptı.
Nihayet bu Medine yolcuları, Şam’dan dönmekte olan bir ticaret kafilesine karıştı. O kafilenin içinde Ashab-ı Kiram’dan Zübeyr’de vardı. Yolda Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Ebubekir’e yeni beyaz elbiseler giydirdi.
Hz. Muhammed (s.a.v)’in Mekke’den yola çıktığını, Medine halkı duymuştu. Bir kaç gün arka arkaya Medine’nin dışına çıkarak O’nu beklediler. Bütün şehir halkı bir telaş ve heyecan içinde idi. Nihayet bir gün Müslümanlara ”beklediğiniz zat, işte geliyor” müjdesi verildi.
Müslümanlar silahlanarak karşılamaya koştular. Medine’ye bir saat mesafede Küba köyünde Hz. Muhammed (s.a.v)’e kavuştular. Küba’da on dört gün Avf oğlu Amr’ın evinde misafir kaldı. Bu on dört günlük misafirliği sırasında Müslümanlar tarafından Küba mescidi yapıldı. Küba’da on dört gün kaldıktan sonra bir Cuma günü yanında ki Müslümanlarla birlikte yola çıktı. Yolda öğle vakti namazı gelmişti. İlk olarak orada cemaatle Cuma namazını kıldılar. Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye girerken bütün halk sokaklara dökülmüş ve şehirde bayram şenlikleri yapılıyordu.
Her Müslüman kendi evinde Hz. Muhammed (s.a.v)’i misafir etmek istiyordu. Hiç kimsenin gücenmesine meydan vermemek için Hz. Muhammed (s.a.v) devesini serbest bıraktı. Deve ilk önce bu gün Mescidi Nebevi’nin bulunduğu bir boş arsada çöktü. Daha sonra oradan kalkarak, Ebu Eyyüb Ensari’nin evinin önünde oturdu. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v) Mescidi Nebi yapılıncaya kadar yedi ay Ebu Eyyüb Ensari’nin evinde misafir kaldı.
Dostları ilə paylaş: |