Kur'AN'da tevhiD


A- MEKKİ SURELERDEKİ İSİMLER 1- RABB, RABBU'L-ÂLEMÎN



Yüklə 1,67 Mb.
səhifə12/39
tarix07.01.2019
ölçüsü1,67 Mb.
#90829
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   39

A- MEKKİ SURELERDEKİ İSİMLER

1- RABB, RABBU'L-ÂLEMÎN




Rabb Sözcüğünün Dil Yönünden İncelenmesi

a- Kur'an'dan Önce Arapça Ve Diğer Dillerde “Rabb” Kelimesinin İçerdiği Anlamlar:

Sami dillerinde, Rabb kavramı da ilah kelimesi gibi değişik kelime­ler için yaygın kök olarak sık sık kullanılır. İbranice, Süryanice ve Arap­ça'da Rabb kavramı her şeyin sahibi, mutasarrıfı, ıslah ve terbiye edi­cisi anlamında kullanılır. Terbiye insan yaşamının temel gereksinim­lerini oluşturduğundan, Rabb kavramına atfedilen anlam ilk sâmi di­linin mantığında Allah'a doğal yaklaşımının ifadesi sayıbalir. Aynı kavram, efendi, melik ve terbiye edici anlamında da kullanılır. Zira on­lar, kendi alanlarında terbiye ve islah edici işlevleri yürütürler. Örne­ğin İbranice ve Arami dillerinde “islah edici”, “terbiye edici”, “öğretici” hâkim” anlamım ifade etmek için “Rabbi” ve “Rabbah” kavramları kullanılırdı. Rabb kavramanın bir uyarlaması, ilk zaman Sami halkının ara­sında varolan kültürel eğilime işaret edilerek aynı mana ile Kıpti ve Aremi dillerine nakledildi.860



b- Rabb Sözcüğünün Arap Dilinde Kapsadığı Manalar:

Rabb sözcüğü, Arapçada “r” harfiyle çift “b” (şeddeli “b”) harfinden oluşur. Asıl anlamı terbiyedir. Kelime, aynı zamanda “islah etmek”, üze­rinde tasarrufta bulunmak, taahhüt ve kemâle erdirmek, tamamlamak, efendisi olmak, kefil olmak, sorumluluğu yüklenmek toplamak, yığmak, başkanlık etmek, sahip olmak, malik olmak, bakmak, büyütmek, gözetmek, tözünü geçirmek, istediğini yapabilmek, yaptırabilmek, vs. anlamlara gelir.861



c- Kur'an'da Rabb Sözcüğünün Kullanıldığı Anlamlar862

Sözcüğü bütün genişliğiyle ele aldığımız zaman onun aşağıda sıra­lanan anlamların hepsini birden içerdiğini görürüz:



1- Mürebbi (eğitici), ihtiyaç ve eksikliklerin giderilmesinden sorum­lu olan (kefil), besleyip büyütme ve yetiştirme işini üstlenen:

(Yusuf): “Allah'a sığınırm” dedi, “doğrusu O benim Rabbimdir; ba­na güzel baktı...”863



2- Kefil olan (koruyup kollayan), murakabe eden, durumu düzelten ve mesuliyeti üzerine almayı tekeffül eden. Bu manalar 1. maddede ver­diğimiz anlam ile beraber tasavvur edilmelidir.

(Rabb tanıyıp, kabul ettiklerinizin) hepsi benim düşmammdır, âlemlerin Rabbi böyle değil. O Rabb ki beni yaratan ve bana doğru yo­lu gösterendir. Bana yediren, bana içiren O'dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.”864

Size ulaşan her nimet Allah'tandır. Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O'na yalvarırsınız. Sonra sizden o sıkıntıyı açdp kaldır)dığı zaman içinizden bir grup, derhal Rab'lerine ortak koşarlar.”865

De ki: “Allah her şeyin Rabbi iken ben O'ndan başka Rab mi ara­yayım? Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Kendi (günah) yü­künü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah) yükünü taşımaz. Son­ra dönüşünüz Rabbinizedir. (O) ayrılığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.”866

O doğunun ve batının Rabb'idir. O'ndan başka ilah yoktur. Yalnız O'nu vekil tut.”867

3- Topluluk ya da kavmi içinde kutup, odak ya da eksen sayılan, in­sanları çevresinde toplayabilen, lider, başkan.

Eğer Allah, sizi azdırmak dilemişse, ben size nasihat da etmek is­tesem, nasihatim size fayda vermez. Rabb'iniz O'dur ve siz O'na dön­dürüleceksiniz.”868

...Sonra dönüşünüz Rabbinize'cîir. O size yaptıklarınızı haber ve­rir. Çünkü O, göğüslerdekinin özünü bilir.”869

De ki:” Rabbimiz hepimizi biraraya toplayacaktır.” 870 “Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş ha­riç olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz o kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi de ancak Rabbîerine toplanıp ge­tirilirler.” 871

Sura üfürülmüştür. Artık bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp Rabîerine doğru koşup gidiyorlar.”872

4- Kendisine itaat edilen efendi, başeğilen, sözü geçen otorite, efen­dilik ve üstünlüğü kabul edilen kimse, tasarruf yetkisi genel kabul gö­ren kimse.(Bu madde de bazı bakımlardan üçüncü maddedeki an­lamları kuşatarak tasavvur edilmelidir.)

Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini rabler edindiler.” 873 Haham ve rahipler şeriatı konusunda Allah'a muhalefet ederler. Allah'ın haram kıldığı şeyleri, kendilerine bağlananlara helal diye gös­terirler, onlar da bu şeyleri helal kabul ederler.

Aynı zamanda Allah'ın helal kıldığı şeyleri de, bağlılarına haram di­ye gösterirler. Dolayısıyla Allah'ın kanunlarını bozmak suretiyle, Allah'a baş kaldırmış olurlar.

“Tağut olmaları” bununla ilgilidir.

“İmam Kurtubi Tefsirinde A’meş ve Süfyan tarikiyle Habib b. Ebi Sa­bitten, O da Ebu'l-Buhturi'den rivayet ederler. Huzeyfe (r.a)e “Ha­hamlarını ve rahiplerini Allah'tan gayrı rablar edindiler.” ayeti hakkında,

”Onlar haham ve rahiplerine tapıyorlar mıydı?” diye soruldu. Hu­zeyfe (r.a) şöyle cevap verdi:

“Hayır, yalnız haham ve rahibler dinde haram olan şeyi uyanlarına helal yapıyorlar, onlar da helal kabul ediyorlardı. Dinde helal olan şe­yi de haram yapıyor, onlar da haram kabul ediyorlardı.”

“Sûrenin bu bölümünde siyak bakımından ayette, din adamlarını rab edinenlerin ehl-i kitab olduklarının kastedildiğini ifade eden devamlı­lık manası vardır. Ehl-i kitab inançlarının şehadetinden sonra, du­rumlarının da şehadetiyle Allah'ın dinine dönmediler. Onlar sadece tek olan Allah'a ibadetle emrolundukları halde, haham ve rahiplerini rab­lar edindiler. Meryem oğlu Mesih (a.s.)'ı da rablar edindiler. Onların Al­lah'a ortak koşmaları böyle oldu. Halbuki Allah onların ortak tutmalarından yücedir. Bu durumda onlar, hem inanç, hem de düşünce açısından Allah'a inanan kişiler olmadıkları gibi, hem amel, hem de du­run bakımından hak dine bağlı da değildirler.

“Sûddî şöyle der:

“Allah'ın kitabını terkedip kişilerden öğüt alır oldular. Bunun için Cenab-ı Hak: “Oysa kendilerine sadece tek olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti.” buyurmuştur. Yani Allah'ın haram kıldığı şey haram, he­lal kıldığı şey de helaldir. Allah hangi kanunu koymuşsa ona uyulur, ne hüküm vermişse o uygulanır.”

Alûsi de tefsirinde şöyle der:

“Müfessirlerin çoğu şöyle dediler: “Rablar edindilerden maksat, ha­hamların ve rahiplerin kainatın ilahları olduklarım kabul ettiler demek değildir. Bundan maksat emir ve yasaklarında onlara uydular, itaat et­tiler, demektir.”874

“Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi rabler diye tanımayalım.”875

Bu son ayetlerde kullanılan rabb'lerden amaç, genel anlamıyla üm­met ve toplulukların önder ve rehber edindikleri kimseierdir. Onların emrettikleri ve yasak koydukları şeylere boyun eğerler, koydukları şeriat ve kanunlarına tabi olurlar, Allah'ın gönderdiği hiç bir deîlîe da­yanmaksızın haram ve helal saydıklarına inanırlar ve bütün bunlardan öte kendiliklerinde emir ve yasak koyabileceklerine inanırlar.

İkinizden biriniz efendisine şarap içirecek.”876

“Bu ikisinden kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki:

Beni efendinin yanında an.” Fakat Şeytan efendisine anmayı ona unutturdu.”877

Yusuf’a elçi gelince: “Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zo­ru neydi, kendisine sor. Şüphesiz benim Rabbim onların fendini hak­kıyla bilicidir.” dedi.” 878

Yusuf (a.s.) bu ayetlerde Mısırlılara hitaben, Mısır Azizini rabb ke­limesiyle isimlendiriyorlar. Çünkü Mısırlılar onun yüce otoritesine ve üstün değerine inanıyorlar, emir ve yasak koymaya yetkili olduğuna ka­naat getiriyorlardı. Gerçekte de O, Mısırlıların rabbi durumunda idi. Yal­nız Yusuf (a.s.) rabb kelimesini Allah'tan başkası için kullanmıyordu. Çünkü o, Fir'avn'un rabb'liğini, yani tanrılığını kabul etmiyor, en üs­tün kudret sahibi, emir ve nehyin gerçek maliki olarak Allah'ı tanıyordu. 879

Mülkün Sahibi (Mâlik) Ve Efendi:

Şu beytin Rabbine ibadet etsinler onlar. O Rabb ki onları açlıktan kurtarıp doyuran, kendilerine korkudan eminlik verendir.”880

Galebe sahibi Rabbin onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir, münezzehtir.”881

Arşın Rabbi olan Allah, onların vasfedegeldikleri her şeyden yüce­dir, münezzehtir.”882

De ki: “Kim o yedi göğün Rabbi ve o büyük arşın sahibi.” 883 “O, göklerin ve yerin ve bunlar arasında ne varsa hepsinin Rabbidir. Doğuların da Rabbidir O.”

Hakikat şu, Şı'ra yıldızının Rabbi de O.” 884

Bu konuda “Melik” sıfatı anlatılırken geniş malumat verilmiştir. 885

Rabbu'l-Âlemin

Âlemler kelimesi, âlemin çoğuludur. Âlem, Allah Azze ve Celle'nin dı­şındaki tüm yaratıklardır. 886 Âlem cemi'dir, tekili yoktur. Avalim şek­lindeki cem'i ise göklerde, karalarda ve denizlerdeki çeşitli yaratıklar sınıfı için kullanılır. Bunlardan her birinin grup veya nesline âlem adı verilir. 887

Âlem iki kısımdır:

1- Büyük Âlem; Felek/boşluk ve bu boşluğun içerisinde bulunan her şeydir.

2- Küçük Âlem: Büyük Âlemin küçültülmüş bulunan bir kopyesi mahiyetinde olan “insan'dır. Çünkü Allah Tealâ insanı, koskoca şu âle­mi içerisinde mündemiç bir surette yaratmıştır. 888

Rabbu'l-Âlemin, Allah'ın sıfatıdır. Terkibin lisanımızla herkese ma'rufiyeti tercemeden müstağnidir. Buna “âleminin rabbi” suretine if­rağ mümkin ise de bunda fazla bir vüzûh olmamakla beraber lamda­ki istiğrak, ahdi ferdî ile tevhidi ifade eden marifeye izafet müedalan nakıs kalacaktır. “Bütün âleminin ve eczasından her birinin ma'lum olan yegane rabbi” diye tafsil etmek ise icaz yerinde itnap olacaktır.

“Alemlerin Rabbi” demek ise bu mahzurlarla beraber aslmada muva­fık olmaz. Zira Kur'an “rabbi'l-avâlim” demiyor da “rabb i'l-âlemin” di­yor ve bununla bilhassa zevi'l-ukûlü tebliğ ederek onların nazar-ı dik­katini celbediyor. Çünkü “âlemin”, “âlimün” gibi cem'i salimler ukalâya mahsus olduğundan bunun meali “bütün âlemin ve eczasının ve alel husus hepsine faik olan zevi’l-ukül alemlerin yegane rabbi” demektir.889

Cenab-ı Allah, -rivayetlere göre-insanlar ve cinler aleminden başka 14 bin alemin yahut 18 bin alemin 890 mutlak anlamda Rabbidir.

Hamd sadece “Âlemlerin Rabbi” olan Allah'a mahsustur.”891

İnsanoğlu, Allah Tealâ'ya gerçek anlamda iman edip amel-i salihte bulunduğu zaman, yani hakkıyla Allah'a kul olduğunda Allah Azze ve Celle dışındaki tüm yaratıklardan, hatta 18 bin âlemden bile üstün bir mertebe kazanabilmektedir:

“Ey İsrailoğullanrı! Benim size vermiş olduğum nimetlerimi hatırla­yın. Ve (bilhassa şunu da hatırlayın ki) Ben sizi (mazide, Musa ve onun değişmeyen ahlafı zamanında) bütün âlemlere üstün kılmış/tafdîl etmiştim.”892

Aynı insan, Rabbinin emir ve yasaklarına uymadığı, O'na isyan ederek şirk koştuğu zaman, Allah'la beraber ya da ayrı olarak bir ta­kım insan, nesne vs. leri Rabb edindiği vakit, hayvanlar derekesine, hat­ta hayvanlardan da aşağı bir seviyeye düşebilmektedir:

Andolsun, cehennem için de bir cin ve insan yarattık ki kalp­leri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hat­ta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!”893

Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşa­ğısına çevirdik.” 894



d- Rabb Kelimesinin Kur'an'da Kullanılış Şekilleri:

Rabb sözcüğü, Allah lafza-i celâlinden sonra, mutlak olarak Allah için, yani uluhiyyeti ifade etmek için Kur'an'da en çok kullanılan bir kelimedir. Bu anlamıyla tam 970 defa varid olmuştur. Fiil olarak bü­tün Kur'an'da iki defa, rabb isminin çoğulu olan “erbab” dört yerde varid olmuştur ki bu kelime Allah'tan başka tanrılaştırman, Allah'ın he­lal kıldığını haram, haram kıldığını helal sayan rabbler için kullanıl­mıştır. Bu ayetlerden birisi Mekkî 895 diğer üçü de Medenî olup sebeb-i nüzulleri ehl-i kitaptır. 896 Yusuf suresinde dört defa insanlar için “efendi” anlamında varid olmuştur. 897 Fir'avn'un: “Ben sizin en yüce rabbinizim” 898 sözünde de efendi, otorite, idarenin başındaki tar­tışılmaz tek hâkim anlamında kullanılmıştır. 899




Yüklə 1,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin