Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile Üye Hakimler Ercan Fırat ve Nihat Topal’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 15 Mayıs 2012 günü saat 09: 31’de Silivri Cezaevi bitişiğindeki büyük duruşma salonunda oturum açıldı



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə2/7
tarix08.01.2019
ölçüsü1,03 Mb.
#92865
1   2   3   4   5   6   7
Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Yeniden tanık yoklaması yapıldı.

Tanıklardan Müslüm Öztürk’ün de duruşma salonu haricinde hazır olduğu ve verilen arada seyircilerin duruşma salonu dışarısına çıkarılması yönünde yazılı talepte bulunduğu görüldü.

Dilekçesi okundu.



GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1-Duruşmada dinlenilen Gizli Tanık C’ye yönelik Sanık Veli Küçük’ün küfür ettiği anlaşıldığından CMK. 205. maddesi uyarınca gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, suç duyurusu evrakına duruşma zabıtlarının eklenmesine,

2-Duruşmada dinlenmesine karar verilen Tanık Müslüm Öztürk’ün celse arasında verdiği dilekçesinde, duruşmaya, verilen arada verilen, verilen arada verdiği dilekçesinde vereceği beyanını seyirciler olmadan verilmesini talep etmiş ise de, bu talebinin tanığın gizli tanık odasına alınarak, gerçek görüntüsü ve sesi duruşma salonuna yansıtılarak açık tanık olarak beyanının alınmasına, talebinin bu şekilde kabulüne oybirliğiyle karar verildi.

Açık yargılamaya devam olundu.

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Efendim yazılı dilekçe verin, okuyalım, okuyalım değerlendirelim yazılı dilekçe verin. Lütfen, lütfen, lütfen izin vermiyorum efendim.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen izin vermiyorum, efendim 2 satır bir yazı yazabilirsiniz, dilekçe verebilirsiniz, duruşmayı aksat… bakın duruşmayı aksatıyorsunuz, lütfen oturun.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Avukat Dilek Hanım söz vermedim buyurun oturun.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Efendim zapta, zapta geçmiyor beyanınız.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Zapta geçmiyor. Açın, bir dakika.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı söz istedi verildi: “Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “İsim alalım.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı: “Sayın Başkanım CMK. 58/1 uyarınca, Mahkemenin tanığı dinlemeden önce sanıkla olan ilişkisini sorgulaması yasal bir yükümlülüktür. Bunun sebebi tanığın ifadesine ne dereceye kadar itibar edilebileceğinin tespitidir. Huzurunuzda tanık olarak dinlenmesine karar verilen Müslüm Öztürk, soruşturma aşamasında müvekkilimiz Ahmet Hurşit Tolon hakkındaki gerçeğe aykırı beyanları nedeniyle halen Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/715 nolu dosyasında iftira suçundan dolayı yargılanmaktadır. Ve bu davanın iddianamesinde dinlenen kamu tanıklarının beyanına göre tanığın gerçekte var olmayan bir suç isnadında bulunarak iftira suçunu işlediği konusunda iddianame düzenlenmesine, kamu davası açılmasına yeterli delil elde edildiği tespit edilmiştir. Ve bu sanık olarak yargılanan bir kişinin de huzurunuzda tanık olarak dinlenmesi hukuka aykırıdır, bu kişinin tanık olarak dinlenmemesini talep ediyorum, bu kabul edilmediği takdirde Sayın Başkanım, çok kısa, CMK. 58/1 uyarınca tanığa yine sorgulamaya başlamadan önce CMK. 48’e göre kendisine ceza soruş… kovuşturmasına uğratabilecek sorulara cevap vermekten çekilebilme hakkının hatırlatılmasını, ayrıca TCK 269 ve 274’e göre etkin pişmanlık hükümlerinden istifade etmek için yalan tanıklık ya da iftira etmekten vazgeçmesi halinde ceza verilmeyeceği ya da cezasında indirim yapılacağının da hatırlatılmasını talep ediyorum, teşekkür ederim.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay sezer söz almadan konuştu: “İddianame örneğini gönderelim mi, Sayın Başkanım?”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı: “Gönderelim, iddia… Sayın Başkanım iddianameyi takdim ediyoruz, bu adliye aleyhine işlenen bir suç olduğundan dolayı da Mahkemenizin resen gözetmesi gerektiği açıktır efendim, aynen.”

Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafii Av. Dilek Helvacı’nın ibraz ettiği Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen iddianame ve ekleri alındı.

Dosyasına konuldu.

İtiraz incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Tanık Müslüm Öztürk’ün gizli tanık odasında açık tanık olarak dinlenmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından talebin, itirazın reddine oybirliğiyle karar verildi.

Açık duruşmaya devam olundu.

Mahkeme Başkanı: “Buyurun oturun. Hakim Hüsnü Bey, şu anda gizli tanık odasında şu anda kimler var?”

Üye Hakim Hüsnü Çalmuk: “Başkanım şu anda Hakim Hüsnü Çalmuk, Zabıt Katibi Mehmet Ali Altunkaynak ve Tanık, Beyefendi isminiz neydi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Müslüm Öztürk.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Üye Hakim Hüsnü Çalmuk: “Müslüm Öztürk bulunmaktadır.”

Mahkeme Başkanı: “Müslüm Öztürk sesimi duyuyor musunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Duyuyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, Adınız soyadınız Müslüm Öztürk değil mi?”

TANIK MÜSLÜM ÖZTÜRK: “Abuzer oğlu, Sıdıka’dan doğma, 01.01.1973 Şanlıurfa doğumlu olduğunu, Şanlıurfa Akziyaret Cülmen köyü nüfusuna kayıtlı olduğunu, emekli olduğunu beyan eder.”

Mahkeme Başkanı: “Bu dosyada sanıklar Alparslan Arslan, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Doğu Perinçek, Veli Küçük, Turhan Çömez, Bedrettin Dalan ve diğer sanıklar, iddianamede belirtilen diğer sanıklar, iddianamede belirtilen suçlarla ilgili olarak yargılanıyorlar. Bunlarla bir akrabalığınız, bir düşmanlığınız var mıdır?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Dava konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluları kayırmaktan veya delillerini yok etmekten, gizli ve deli… gizleme ve deli… gizleme ve değiştirmekten dolayı hakkınızda açılmış soruşturma veya dava var mıdır?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Size sorulacak sorulardan sizi ceza kovuşturmasına, soruşturmasına uğratabilecek sorulara cevap vermekten çekilebilirsiniz. Maddi gerçeği bulmamız açısından sizin gerçekleri söylemeniz gerekiyor. Gerçeği söylememeniz halinde yalan tanıklıktan dolayı hakkınızda soruşturma veya dava açılabilir. Birazdan doğru söyleyeceğiniz konusunda yemin edeceksiniz, söylediklerimi anladınız mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Anladım efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, söylediğim yemin metnini aynen tekrar edin, bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime.”

Mahkeme Başkanı: “Namusum ve vicdanım üzerine.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Vicd… namusum ve vicdanım üzerine.”

Mahkeme Başkanı: “Yemin ederim.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yemin ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, isimlerini biraz önce zikrettik.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Yemin etti efendim.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Başkanım anlayamadım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet isimlerini biraz önce zikrettiğim şahıslar var, bunlarla ilgili, iddianamedeki sanıklarla ilgili bildiklerinizi anlatır mısınız?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Efendim benim sadece Sayın Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’le ilgili beyanda vermek istiyorum. Diğerleriyle herhangi bir ilişkim, alakam olmamıştır.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun bildiklerinizi anlatın.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Efendim ben hangisinden başlayayım bilmiyorum ama Başkanım siz hangisini uygun görüyorsanız oradan başlayayım.”

Mahkeme Başkanı: “Siz nasıl isterseniz öyle başlayın.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Efendim, ben o zaman Sayın Paşamızdan başlayayım, paşamızla biz kendim rehabilitasyon merkezi, Ankara Bilkent Rehabilitasyon merkezinde yatarken, İstanbul’da kendisi Ege Ordu Komutanlığı görevinde bulunuyordu. Orada bir sergi, gazilerle ilgili bir sergi vardı, Ankara’da toplu olarak oraya gittiğimiz zaman ilk kez orada kendisiyle bir tanışma imkanımız oldu. Tanışma imkanımız derken, toplu olarak tanışma imkanımız oldu. On… daha sonra biz emek… kendisi emekli olduktan sonra eski Başbakan Müsteşar, Müsteşarımız Yaşar Yazıcıoğlu Bey’in vasıtasıyla tanışmaya başladık, konuşmaya başladık.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu: “Sayın Başkanım tanık bir şey mi okuyor acaba?”

Mahkeme Başkanı: “Bir dakika efendim bir dakika, efendim görüyoruz, herkes görüyor zaten lütfen.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Efendim lütfen böyle itiraz etmeyin, sorunuzu sorduğunuz zaman sorarsınız, buyurun oturun.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Avukat İlkay Bey böyle olmaz lütfen oturun, söz vermiyorum, lütfen oturun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkanım İddia Makamı.”

Mahkeme Başkanı: “Bakın Avukat İlkay Bey duruşma disiplinine ihlal ediyorsunuz, söz vermeden konuşuyorsunuz, lütfen sıra size geldiği zaman sorunuzu sorarsınız, o şekilde cevap verir, efendim lütfen oturun.”

Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet İlker Başbuğ müdafii Av. İlkay Sezer söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen oturun efendim, söz vermiyorum lütfen.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan, İddia Makamı olarak isteyen sanık müdafilerinden isteyenlerin tanığın yanında bulunmasına izin verilmesini talep ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı: “Evet isteyen sanık müdafileri gidebilir, efendim bir veya iki kişi, buyurun gidip bakabilirsiniz efendim. Evet, Müslüm Öztürk buyurun devam edin.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ondan sonra efendim Sayın Müsteşarımız bizi tanıştırdıktan sonra bizim Diyarbakır şehit aileleri, yurt savunması ve gazileri şehit aileleri derneğinin başkanı Ahmet Bey’in yine vasıtasıyla daha da samimi olmaya başlamıştık, samimi derken tabi her şey resmi çerçevesi içerisinde ondan sonra iki sefer bir görüşmemiz oldu paşamızla. Randevu talebi onlardan gelmişti.”

Bu sırada sanıklardan Ahmet Hurşit Tolon müdafileri Av. Dilek Helvacı ve Av. İlkay Sezer’in duruşma salonunun dışına çıkarak Gizli Tanık Odasına gittikleri anlaşıldı.

Mahkeme Başkanı: "Evet, buyurun Müslüm Bey devam edin.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet ondan sonra müteakiben Tolon Paşamızla iki sefer bir görüşmemiz gerçekleşti. Bir tanesi Merkez Orduevinde bilmiyorum ben girişte bir tane sivil astsubay beni karşıladı. Kimlik falan benden bir şey almadılar. Ha oradaki görüntülerde olabilir eğer merkez komutanlığının girişinde kamera ki mutlaka vardır. Orada bir görüşmemiz oldu daha sonra da Gazi Orduevinde kendisiyle görüşmemiz oldu. Ondan sonra da biz tabi yani Anadolu’dan gelmiş birer insan olarak yani koskoca bir Orgeneral işte Türkiye’ye mal olmuş bir paşamız bizimle görüşüyor. Bizim de hoşumuza gitmişti ama en son Alim Yılmaz Albayımızın şey Yarbayımızın töreninde tekrar bir görüşme imkanımız oldu. Görüşme imkanımız oldu derken. Şimdi kendim gazi olduğum için aynı zamanda da acizane dernek derneğin başkanı olduğum için protokol girişi protokol dediğimiz o zaman şu andaki gibi değil, yani Esat tarafından camii avlusuna giriş bir yol vardı orada protokol yolu deniliyor. Oradan ben içeri girerken Sayın Paşamızın sağ girişin sağ tarafında sağ tarafında olduğunu gördüm ve başsağlığı dilemek için bir hamlede bulundum yanına gittim. Yanında da kimse yoktu, herhangi bir koruma falan yoktu. Tören başlamazdan yarım saat falan önceydi. Ondan sonra orada tabi o olayda biraz şöyle olmuştu. Cami avlusunda bayağı bir aşırı derecede bir kalabalık vardı. Hatta işte millet bağırıp çağırmalar falan. Tolon Paşamla ayaküstü bir iki üç dakika muhabbet ettikten sonra muhabbet ettiğimiz yani şu. İşte başsağlığı falan ondan sonra millet bağırınca, Hurşit Tolon Paşam ya oğlum senin ne işin var burada? Neden milletin içerisinde değilsin yani neden tepkinizi göstermiyorsunuz falan. Tabi benim o anda ne demek istediğini ben anlamamıştım Tolon Paşamın, yani gayri ihtiyari yani öyle şey yapmamıştık anlamamıştık ne olduğunu. Tabi bu olaylar çıktıktan sonra Tolon Paşamın ne demek istediğini şu anda daha çok çok daha iyi anlıyorum yani onların amaçları, bizleri gazimiz gazilerimizi şehit ailelerimizi polisle halkla hükümetle devletle karşı karşıya getirmekti. Şu anda daha iyi anlıyorum onu.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani daha önce vermiş olduğum Savcıdaki ifademi aynısını onaylıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet seyirciler, lütfen sessiz sessiz dinlesinler burası bir duruşma salonu ve ciddi bir yargılama yapılıyor bu nedenle duruşmanın inzibatının bozmadan disiplinini bozmadan.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ki Sayın Başkanım bir şey arz edebilir miyim?”

Mahkeme Başkanı: “Seyirciler dinlemesi gerekiyor. Buyurun Müslüm Bey. Aksi takdirde inzibatı bozan disiplini bozan seyirciler dışarıya çıkarılacaktır buyurun.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Olaydan sonra, olaydan sonra hani ben biraz önce tam şeye şahit oldum işte bir avukat hocamız işte tanışmıyorlar falan diye bir şey duydum ben. Tanışmıyor olmuş olsaydım, olaydan sonra açıklamamdan sonra paşamızın oğlu Tolga Tolon beni aramazdı. Cep numarasıyla beni arayıp da ya Müslüm gereksiz bir açıklama, zamansız bir açıklama diye söylemezdi. Ya dolayısıyla benimle tanışıyorlar. Ha biz şeyi şey görüşmesini de unuttum efendim. Cinnah tam adresini hatırlamıyorum, bilmiyorum, ama görsem yüzde yüz hatırlarım. Cinnah Caddesinden yukarı çıkarken sağ tarafta sağ taraftan tam sokağın ismini bilmiyorum orada orada da bir görüşmemiz olmuştu. O görüşmemizde Diyarbakır Dernek Başkanımız Ahmet Büyükburç da vardı, Sayın Paşamla.”

Mahkeme Başkanı: “Evet başka anlatacaklarınız var mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani ilk defa böyle bir şey Sayın Başkanım başıma geliyor. Tabi eğer daha önce Savcıya ne verdiğim ifade bana okuma şansınız olursa, ben devamını getirebilirim efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Anlatacaklarınız bittikten sonra onu, onu okuyacağız.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Anlat o zaman siz okuduktan sonra ben tekrar müdahil olabilir miyim efendim?”

Mahkeme Başkanı: “Şu ana kadar anlattıklarınızın dışında başka anlatacağınız başka bir şey var mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ha şey iddianamede şu da vardı efendim. Tolon Paşamız Diyarbakır Dernek Başkanımıza bir araba hediye etmişti 16 plakalı, gri fiyatını o zaman benim arabam olmadığı için marka falan şeyini bilmiyorduk 16 plakalı gri. Onu neye dayanarak almıştı ben onu çok merak ediyorum. Çünkü onun karşılığında Diyarbakır Dernek Başkanımızı Bursa’daki mitinge götürdüler, orada konuşturma konuşturdular kendisini kürsüde. Yani şu anda anlatacaklarım bu kadar Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Doğu Perinçek hakkında beyanda bulunacağınızı söylediniz”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet, evet.”

Mahkeme Başkanı: “Bildiklerinizi anlatır mısınız?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ha peki efendim. Sayın Perinçek’le biz tanışmamıştık. Bursa o zaman Bursa dernek başkanımız şehit eşi Yıldız Hanım’ın vasıtasıyla bir araya geldik. Daha doğrusu, ben Doğu Perinçek’in kim olduğunu biliyordum, ama yani öyle bir şeyim yoktu. Yıldız Hanım’ın kendisiyle bir randevusu vardı, randevuya beni de götürdüler. Orada bizim işte hükümet yani benim bir herhangi bir AK Partiyle bağım falan yok. Benim öyle bir ilişkim de yok. İşte bizi yönetenlerin Ermeni uşakları olduğunu, ondan sonra yani yapmış yazılı açıklamaları Yıldız Hanım tarafından okutulması. Tarihini tam hatırlamıyorum, tarihini tam hatırlamıyorum Başbakanlık önünde Yıldız Hanım’a Yıldız Hanım’a bir açıklama yaptırmışlardı kendileri, ondan sonra o açıklamanın açıklama yapılırken ismini bilmiyorum ama görsem tanırım, fotoğraflardan çünkü o daha önce sanık olarak tutuklandı tekrar serbest bırakıldı diye ben biliyorum. Genel Başkan yardımcısı da vardı Başbakanlığın önünde basın açıklaması yaptılar. Yani basın açıklamaları Sayın Perinçek hazırlardı, ondan sonra bizim Yıldız Hanım’a okuturlardı. Daha sonra bizim görüşmemizde görüşmede kimler vardı, hemen onu hemen kısaca arz edeyim. Ben vardım Yıldız Hemşire vardı. Vural Şahin sanırım Cumhuriyet Başsavcımız evet o vardı. Avukatlardan Mehmet Cengiz vardı. Mehmet Cengiz vardı. Sayın Perinçek vardı. İsmini hatırlayamadığım genel başkan yardımcısı biraz önce de demiştim tutuklanıp da daha sonra serbest bırakılan gözlüklü bir Bey de vardı. Orada bizden şu istenildi, işte bağımsız, bağımsız şey daha doğrusu İşçi Partisi’nden aday adayı olmamız istendi. Yıldız Hanım’a da özellikle bağımsız Diyarbakır’da aday olması istendi. Ben öyle tahmin ediyorum, çünkü Yıldız Hanım’ın maddi anlamda öyle bir gücünün olmadığını biliyorum. Diyarbakır’daki aday adaylığı kendisinin finanse ettiğini biliyorum. Yani çünkü bizim derneklerde konuşulanlar, çünkü küçük bir camiayız herkes camiada herkes birbirini tanır söylenilen ve yaptırılan hep bunlardı. Ki buna ben Sayın Perinçek’e de ben görüşmeden çıkarken ya ben o kadar milliyetçi konuşmuştu ki Sayın Genel Başkanım dedim yani ben sizin bu kadar milliyetçi olduğunuzu hiç bilmiyordum, iyi ki tanımışım falan diye bir espri konusu olmuştu, bu kadar efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Anlatacağınız başka bir şey yok.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ha yani bizden istenilen şuydu herkes tarafından istenilen şuydu. Bizleri, bizleri sokağa dökmek, hükümetimizle, devletimizle, işte halkımız emniyet güçlerimizle bizleri karşı karşıya getirmek buydu. Özellikle Cumhuriyet Mitinglerinden bizim katılmamızı çok istediler. Sayın Başkanım oraya ha belki bizlerden, bizlerden katılan olmuştur, ama bizlerden özellikle pankart açmamız istendi, dernek olarak yani derneğin ismi yazılan pankart orada istendi diğer illerdeki dernek başkanlarımız yönetim kurulları istendi yani amaç farklıydı çünkü orada. Ama hiçbir zaman katılmadık biz. Ha bireysel olarak katılanlar olmuş olabilir onları bilmiyorum ama bizler dernek olarak hiçbir zaman şahsım zaten bireysel olarak da katılmadım. Dernek olarak da katılmadım.”

Mahkeme Başkanı: “Evet. Birinci dava olarak nitelendirilen Mahkememiz 2009/85 esas sayılı dosyanın 48. klasörünün dizi 193, 195. sayfaları arasında yer alan 10.09.2008 tarihinde emniyette vermiş olduğunuz ifadenizin okunmasına geçiyorum.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Peki efendim.”

Tanığa Mahkememizin 2009/85 Esas sayılı dosyanın 48. klasörünün dizi 193, 195. sayfaları arasında yer alan 10.09.2008 tarihli emniyette verdiği ifadesinin dizi 195’teki ifadesi ile dizi 194’teki ifadesinin 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. paragrafları okundu soruldu.

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok doğrudur efendim yüzde yüz katılıyorum.”

Tanığa Mahkememizin 2009/85 Esas sayılı dosyanın 48. klasörünün dizi 193, 195. sayfaları arasında yer alan 10.09.2008 tarihli emniyette verdiği ifadesinin dizi 194’teki 7. paragrafı okundu soruldu.

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğrudur efendim.”

Tanığa Mahkememizin 2009/85 Esas sayılı dosyanın 48. klasörünün dizi 193, 195. sayfaları arasında yer alan 10.09.2008 tarihli emniyette verdiği ifadesinin dizi 194’teki 8 ve 9. paragrafları ile dizi 193’teki ifadesi okundu soruldu.

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğrudur efendim, ben şunu da eklemek istiyorum, Sayın Perinçek bizlerden Yıldız Hanım’ı veya birkaç kişiyi daha Lozan’a kendisiyle beraber götürmüşlerdir. Yani bu Diyarbakır olayından çok önce, onlar da Lozan’a, Lozan diye ben biliyorum, oraya götürmüşlerdi.”

Mahkeme Başkanı: “Evet anlatacaklarınız bu kadar mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Savcı Bey sorunuz var mı, varsa alalım?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sayın Başkan izninizle Tanık Müslüm Öztürk’e birkaç soru yöneltmek istiyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hurşit Tolon’la görev yaptığınız dönemde tanışıklığınız var mıydı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İlk tanışmanız.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ben ilk tanışmamız, dediğim gibi ben yaralandıktan sonra kendisi görevdeydi, Ege ordu komutanı olarak sadece beni davet etmemişti. Rehabilitasyon merkezimizin, merkezimizde yatan gazi arkadaşlarımızı davet etmişti ve bizim başımıza da şey gelmişti, o dönemin 7. kolordu komutanının eşi Bilge Hanım, onun önderliğinde gitmiştik, biz İzmir’e.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada tanıştınız.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha sonra telefonlarınızı mı aldınız, ne şekilde?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır orada telefon olmadı, çünkü kendisi görevdeydi, öyle bir samimiyetliğimiz, öyle bir muhabbetimiz olmadı, sadece orada tokalaştık. Bizlere katılımımızdan dolayı plaket takdim etmişlerdi, her giden gazi arkadaşımıza, oradaki bulunan insanlara. Daha sonra, emekli olduktan sonra Yaşar Yazıcıoğlu müsteşarımızın makamında, odasında, bürosunda yani Tunalı Hilmi’deki 111’de orada tanıştık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oraya gitme nedeniniz neydi, Yaşar Yazıcıoğlu…”

Tanık Müslüm Öztürk: “He onu arz edeyim, şimdi ben o, o zamanlar yeni Ankara’ya taşın… taşınmıştım. Yani Ankara’da herhangi bir çevremiz, bir dostumuz, bir arkadaşımız yoktu. Ben yine orayı Diyarbakır dernek başkanımızın vesilesiyle tanıdım, orada haftanın sanırım Cuma veya Çarşamba tam günlerini hatırlamıyorum Sayın Savcım, orada gündemle ilgili, gündemle ilgili çünkü onlar yeni bir oluşum içerisindelerdi. Yani genel anlamında hükümetle ilgili sohbet toplantıları yaparlardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kaç yılıydı, tam olarak yılını hatırlıyor musunuz, tarihini, bu görüşme ne zaman yapıldı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani efendim 6 yıl falan önce herhalde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “2006 yılı mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani 2006, 2007, inan ki, şu anda tarihleri hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şimdi bu.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ama o zaman görevde değildi Sayın Paşam görevde değildi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz Ohal Gaziler ve Şehit Aileleri Derneği başkanısınız değil mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu dernek 2003 yılında kurulmuş.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani dernek faaliyeti olarak mı Yaşar Yazıcıoğlu’nun yanına gidiyordunuz, yoksa şahsi tanışıklığınız.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır şahsi, şahsi, şahsi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tanışıklığınız mı vardı önceden, nereden icap etti oraya gitmek?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Önceden işte bizi Diyarbakır Dernek Başkanımızın biraz çevresi geniştir, her Ankara’ya geldiği zaman.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ahmet Büyükburç mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet Ahmet Büyükburç, işte dediğim gibi kendim de o sıra Ankara’ya yeni taşınmıştım, Ankara’da herhangi bir gidecek, öyle sohbet edecek çevremiz falan yoktu. O geldiği zaman öyle Sayın Müsteşarımla orada biz tanışmıştık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yaşar Yazıcıoğlu’nun ofisinde Hilmi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tunalı Hilmi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tuna Hilmi Caddesi No:111’de bulunan bir bürosu var.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bu büroda yeni oluşumdan mı bahsediliyor?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yeni oluşum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nasıl bir oluşum, parti midir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Parti, parti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Dernek midir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır parti efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yoksa hükümete karşı farklı bir oluşum mu, nedir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani şöyle orada Sayın Savcım her türlü şey konuşuluyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimler geliyordu, yani bu konuşmaları kimler yapıyordu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Kimler, Sayın Paşamı 2 sefer gördüm.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ahmet Hurşit Tolon mu paşam dediğiniz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka kimi gördünüz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Onu 2 sefer gördüm, diğerleri mülkiye amirleri, yani müdürlük düzeyindeki insanlar, ondan sonra emekli olmuş insanlar, yani mülkiye amirliğinden emekli olmuş insanlar. Yaşar Yazıcıoğlu Müsteşarımızın görev yaptığı ve bizzat atadığı insanlar, yani ilgili birimlere atadığı insanlar, onlardan emekli olanlar veya muvazzaf olarak devam edenler, hep onlar katılırlardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bunlar parti kurma çalışması mı yapıyorlardı, sizin şahit olduğunuz neydi yani dernek, parti kurma?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet, evet, evet, evet yani şöyle şimdi benim bildiğim kadarıyla Sayın Savcım, Yaşar Yazıcıoğlu Sayın Müsteşarım ekonomiyle ilgileniyordu. Ve işte ülkenin ekonomisiyle ilgili kötü yönetildiğinden, ondan sonra işte bu hükümetin derhal gitmesinden, yeni bir oluşumun olmasından ki, onlar Sayın Hurşit Tolon Paşamla da çok çok sık sık görüşürlerdi, beraber yemek, yemeğe giderlerdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hurşit Tolon’dan bunları duydunuz mu, böyle bir şey duydunuz mu Hurşit Tolon’dan?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi şimdi o toplantıda şimdi koskoca bir orgeneral gelmiş, yani tabi ki kendisi ve Yaşar Yazıcıoğlu müsteşarımız hep beraber konuşurlardı. Yani biz sadece dinleyici olarak orada kalırdık, Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, şöyle bir şey duydunuz mu işte dernekleşelim, sivil toplum örgütlerinin sayısını artıralım.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ta…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Platformlar kuralım, bunları birleştirelim gibi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi, bize.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Herhangi bir şey duydunuz mu, somut bir şey yani?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi ki, bana, bana, bana özellikle söylediği neden dernekler olarak bir araya gelmiyorsunuz, neden sesinizi çıkartmıyorsunuz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hangisi söyledi bunu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hurşit Tolon Paşam.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hurşit Tolon.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi ki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başka Mehmet Şener Eruygur ismi geçti mi hiç? Atatürkçü Düşünce Derneğinin ismi geçti mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok, yok ben Şener Eruygur Paşamla hiç tanışmadım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Semih Tufan Gülaltay ismi geçti mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ulusal Birlik Platformu, Ulusal Güç Birliği Platformu vesaire gibi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok sadece Atatürkçü Düşünce Derneği üzerine konuşuyorlardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne diyorlardı Atatürkçü Düşünce?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani işte güçlü bir kuruluş olduğunu, finans anlamında arkalarında olduğunu, işte Türkiye genelindeki birçok ilde örgütlenmiş olduğu, ondan bahsediliyordu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ondan bahsediliyordu Sayın Savcım. Hatta biz o görüşmeden sonra Atatürkçü Düşünce Derneği bizi baya sıkıntıya sokmuştur, çünkü daha önce dernek merkez yerimiz Mithatpaşa 52’deydi, Çank… mülkiyeti Oyak Bank’a ait kullanım hakkı Çankaya Belediyesine aitti. Biz Atatürkçü Düşünce Derneğiyle altlı üstlü oturduğumuz için pek bizi şey yapmazlardı, sevmezlerdi. Hatta çokta ileri giderlerdi, işte sizi kapattıracağız, buna benzer çok sıkıntılar yaşadık biz orada.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, orada Yaşar Yazıcıoğlu’nun orada görüştükten sonra başka bir yerde, başka bir ortamda Hurşit Tolon’la görüşmeniz oldu mu, şehit cenazesi dışında?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi Gazi, Gazi Orduevinde görüşmemiz oldu, merkez.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada neler konuştunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Aynı işte bu ne yapabiliriz, diğer dernekleri nasıl yanımıza çekebiliriz, işte Cumhuriyet mitinglerine neden katılmıyorsunuz, buna benzer, buna benzer.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “E bu derneklerden biri de şehit anneleri derneği var, Pakize Alpakbaba.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şimdi onunla.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Pakize Akbaba, bu kişiyi tanıyor musunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tanıyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Geliyor muydu o toplantılara?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ben şimdi Pakize Hanım’ın sık sık Ankara’ya geldiğini bilirdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ama Hurşit Tolon Paşamla ne derece samimi olup olmadıklarını bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bir arada gördünüz mü kendilerini?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok görmedim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Görmedim, ama şöyle bir şey var Sayın Savcım, bunun da araştırılması lazım diye düşünüyorum, bunu hiçbir yerde ben konuşmadım, hatırlar mısınız bilmiyorum. Pakize Hanım tarafından Boğaz, Boğaziçi Köprüsü bir ara trafiğe kapatıldı, bir protestoyla ilgili.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Onun araştırılması lazım diye düşünüyorum. Çünkü orada çok farklı şeyler vardı, orada çok farklı şeyler vardı, ben onu çözemedim. Yani çünkü Pakize Hanım köprüyü kapatacak kapasitede bir annemiz değildi, ona mutlaka akıl veren insanlar vardı. Ha bu Hurşit Tolon Paşa vermiştir anlamında söylemiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İddianamede zaten bu konuların bir kısmı işleniyor, 1. iddianamede Kemal Kerinçsiz tarafından.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bazı şehit de ailesi derneklerinin yönlendirildiği yönünde iddialarımız var.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğrudur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun için ben bu konuyu sordum, Hurşit Tolon’la bağlantısı var mı diye.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğru, onu bilmiyorum yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “10 Nisan 2006.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Birebir görüştüklerini, bakın yine tekrarlıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Pakize Hanım sık sık Ankara’ya gelirdi, sık sık Ankara’ya gelirdi, ama Hurşit Tolon Paşamla görüşüp görüşmediğini bilmiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “10 Nisan 2006 tarihinde Şehit Yarbay Alim Yılmaz’ın Kocatepe Camii önünde.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cenaze töreni yapılmadan önce siz ailesinin yanına başsağlığı için gittiğinizde karşılaştığınızı.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Söylüyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Tam olarak karşılaştığınız yer, şehidin naşının olduğu yer miydi, yoksa protokolün olduğu yer miydi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yeri tam olarak tarif edebilir misiniz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi ki, şu andaki Kocatepe düzenleme yapıldı, protokol kapısı ayrı yerden açıldı. Daha önce, daha önce bilmiyorum Kocatepe Camisini gördünüz mü bilmiyorum ama Esat tarafından.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Görüntüler var dosyamızda, cenaze görüntüleri var.”

Tanık Müslüm Öztürk: “He, şimdi Esat tarafından, cenaze tarafından yani girdiğiniz zaman oradaki kapıyı protokol kullanırdı. Yani dolayısıyla şimdi biraz önce işte Mahkeme başlarken Avukat Bey işte bizi Ankara’daki Mahkemeye verdiğinden bahsetti. Orada da ben arz ettim, ben kendim gaziyim, bu ülkeye bedel vermiş bir insanım ve aynı zamanda da acizane derneğin başkanlığını yapmaya çalışıyorum. Şimdi bana denilen şu, nasıl oradan siz geçebilirsiniz, protokolden sizi almazlar falan, ya benim gibi bir gaziyi almayacaklar da kimi alacaklar yani şimdi bu akıl erdirilmez. Orada girişte sağ tarafta, sağ tarafta protokol şey, başlamasına, törenin başlamasına yarım saat vardı, şimdi koskoca bir paşamızı görmüşüz, yani şimdi sivildi kendis,i tabi o zaman da emekliydi, orada girişin sağ tarafında, girişin sağ tarafında protokol sol taraftır normalinde, resmi komutanlarımız, üniformalı komutanlarımız sol tarafta kalırlardı. Ama komutanlar, yani üst derecedeki rütbeli komutanlarımız daha o zaman gelmemişlerdi, kendisi, Paşam sağ taraftaki yine sivilin giremeyeceği yere orada paşam duruyordu. Ve onu görür görmez, tabi ki yani sonuçta bir paşamızdır, başsağlığı dileme ihtiyacını hissettim. Orada yanına gittikten sonra muhabbet arasında o söylemler gerçekleşti.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aynen şöyle mi dedi bu ifadenizde geçtiği şekilde, “çocuklar burada ne işiniz var, neden bağıran grubun içinde değilsiniz dedi” diyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şimdi aynen öyle.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani yanınızda başka kimler vardı, bu sözü duyan kimler vardı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şimdi Sayın Savcım şöyle şimdi Başkan olduğum için yani biz genellikle gittiğimiz zaman o anda derneklerde kimler varsa, kimler varsa hep beraber gideriz. Ki Kocatepe camisine de yakın merkez yerimiz, o anda ben arkadaşlarımla beraber camiye gittim ama Sayın Paşama giderken ben tek gittim, yani şimdi herkes çünkü kalabalık olduğu için emniyetteki arkadaşlarımızı da sıkıntıya düşürmemek adına tek başıma gittim, Sayın Paşamın yanına. Ama törene arkadaşlarımla beraber gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bağıran grup ne diyordu, ne şekilde bağırıyorlardı onları duydunuz mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hükümet, hükümet istifa diye bağırıyordu. Yani bir, tabi değişik değişik bağırmalar da oldu da, ama hükümetin istifaya yönelik şeyleri var, hatta Cemil Çiçek o zaman sanırım Başbakan Yardımcısı mıydı, devlet bakanı mıydı tam hatırlamıyorum ama taş… yani taşlandı derken zor bela kurtuldu. Ondan sonra Abdüllatif Şener vardı, onlar da zor bela şey yapmışlardı. Yani paşamın bana söylediği oydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani, onlara karşı bir şey mi oldu böyle, bir eylem filan mı oldu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi canım yani şimdi, pardon Sayın Savcım özür diliyorum, tabi ki yani orada çok farklı bir ortam vardı. Yani o gün orada görenler, olanlar çok farklı bir ortama ki ben orada da ben arkadaşlara da söyledim, yani burada yapılan resmen bir provokasyon, he o zaman Sayın Paşamın ne demek istediğini ben anlamamıştım, ne demek istediğini de anlamamıştım. Yani Ergenekon olayı çıktıktan sonra ha dedim demek ki amaçlar farklıymış. Bizleri polisle karşı karşıya, şimdi şehit ailesi gariban 50, 60, 70 yaşındaki insanlar, onlar sokağa düş… çıktığı zaman ister istemez gündem olacak, yani amaç oydu, amaç oydu yani, oradaki Alim Yılmaz Allah rahmet eylesin, yarbayımızın töreni tam bir provokasyondu. Ki, ondan sonraki açıklamalarda ben bulunmuştum, şehidimizin sadece duaya ihtiyacı vardır, başka kimseye, bir şeysine ihtiyacı yoktur falan diye açıklamalarım da olmuştu yani.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, Turhan Çömez’e 2004 yılında gittiğinizi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Başbakana ulaşmak istediğinizi beyan ettiğinizde, şehidimize kelle diyen Apo’ya sayın diyen bir Başbakana ödül mü vereceksiniz dedi diyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Aynen öyle.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunu söylediğinde yanınızda başka kimler vardı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şimdi biz oraya 4 kişi gittik.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Erarslan Şengül, Hüseyin Alabaş, İsmail Bölükoğlu.”

Tanık Müslüm Öztürk: “İsmail Bölükoğlu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlardan başka kimse var mıydı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok, yok bunlardan başka.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Bunlar da duydular yani bu sözleri duydular.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani şimdi bakın Sayın Savcım bunu söylerken bütün samimiyetimle söylüyorum, o olaydan sonra hiç o arka… zaten 2 tanesi şehit babası, bir tanesi gazi, bu şehit babalarından bir tanesi rahmetlik oldu, Allah rahmet eylesin. Yani o günden sonra hiç bu konuyu kendisiyle konuşmadık, ilk defa ben o zaman gazeteciyle konuştum. Ki Erarslan arkadaşımız kendisi duydu, kendisi duydu. Diğeri Hüseyin Bey biraz kulaklarından sıkıntı olduğu için duymamış olabilir, ama hiç o konuyu konuşmadık, ama Erarslan arkadaşımızla konuştuk. Erarslan arkadaşımız duydu, çünkü Turhan Çömez vekilim, İstanbul, tabi bizim, tabi şey yaptıklarımız, araştırdıklarımız kadarıyla, bildiğimiz kadarıyla, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaparken Sayın Başbakan onun özel kalem müdürlüğünü yapmış, kendisi aynı zamanda doktormuş, yani nasıl ulaşabiliriz, nasıl ulaşabiliriz. Ya şimdi milletvekiliyle görüşmek kolay, çünkü meclisin içerisine girdiğiniz zaman eğer makamındaysa görüşebilirsin. Yani bir yerde değilse, yani kapıyı çaldık, Sekreter Hanım’dan izin aldık, kapıyı çaldık, içeriye girdik, Turhan Çömez karşımızdaydı. Ondan sonra olayı kendisine anlattık, ondan sonra aynen kullandığı, ha belki de o bizim samimiyetliğimize ki bizim bir samimiyetliğimiz de yoktu, Turhan Bey’le bir samimiyetimiz de yoktu. Samimiyetimize güvenerek mi veya bizi hesaba almadığı için mi onu bilmiyorum, ama aynen söylediği cümleler onlardı. Yani işte Abdullah Öcalan’a Sayın, şehide kelle diyen insanı mı ödüllendireceksiniz, bana dediği laf oydu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ondan sonra tekrar sekreter vasıtasıyla aradı bizi, belli bir zaman geçtikten sonra, belli bir zaman geçtikten sonra ben görüşmedim kendisiyle ki o günü de Sayın Başbakana plaketimizi biz sunduk, onun vasıtasıyla değil tabi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğu, evet, evet Doğu Perinçek’le görüşmenizi onun daveti üzerine gerçekleştiğini söylüyorsunuz, bu davet nasıl oldu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Davet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Telefonla mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yoksa şahısla mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Bana direkt bir davet yoktu, bana direkt bir davet yoktu, Yıldız Hemşireye davet vardı, Yıldız Hemşirenin randevusu vardı, şimdi aklıma geldi bizim görüşmelerimizde Türkiye Harp Malulleri Şehitleri Dul Yetimler Derneği Genel Başkanı da vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onun ismi nedir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Taner Uran.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O görüşmeye.”

Tanık Müslüm Öztürk: “O da geldi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yıldız Hemşire davetliydi, siz birlikte gittiniz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne diye davet etmiş Doğu Perinçek Yıldız Hanım’ı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yıldız Hanım’la daha önceden tanışıklıkları vardı Doğu Perinçek Bey’in. Yani bu şimdi kabul ederler, etmezler bilmiyorum, ama şimdi Yıldız hemşire popüler, o sıra popüler olmuş bir insan, yani herkes yanında gezdirmeyi istiyor. Ondan dolayı sanırım ondan faydalanmak istediler. Yani görüşmemizde şey Oktay Vural diyecektim, Vural Şahin Bey de vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Vural Savaş’tan bahsetmişsiniz ifadenizi biraz önce okudum.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Mehmet Cengiz Bey avukatta vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ondan sonra ismini hatırlamadığım genel başkan yardımcısı düzeyinde sanırım olması lazım, gözlüklü, gözlüklü bir ara tutuklandı, serbest bırakıldı diye.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mehmet Bedri Gültekin mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “İsmini hatırlamıyorum ama fotoğrafını görsem yüzde yüz hatırlarım. Onun vermiş olduğu bir metin vardı, Sayın Perinçek’in ve ondan aynı gün mü, bir gün sonra mı tam hatırlamıyorum Başbakan’ın giriş tarafında, giriş tarafında Güvenpark tarafındaki orada Yıldız hemşire basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında bizler de vardık ve genel başkan yardımcısı aynı zamanda da kendisi avukattı sanırım şimdi hatırlıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani basın açıklaması hazır yazılmış olarak Yıldız Hanım’ın eline mi verildi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet, evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendisi yazmadı, kendi fikri değil.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır, hayır, yok, yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Şöyle dosyamızda Yıldız hemşire olarak kamuoyunda bilinen Yıldız Namdar.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “22 Şubat 2009 tarihinde Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bilgi alma tutanağı adı altında ifade veriyor.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada bu konu ile ilgili şöyle diyor, ben PKK Terör Örgütün Yunanistan tarafından himaye edildiğine dair.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Savcım çok özür diliyorum, Yıldız hemşirenin vermiş olduğu ifade mi?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İfade evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tamam, peki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ben PKK örgütünün Yunanistan tarafından himaye edildiğine dair birtakım bilgiler edindikten sonra bu ülkeye uluslar arası hukuk nezdinde mahkum ettirmeye karar verdim. Bu amaçla hukuki nitelikli bilgi ve belge araştırmaya karar vererek kamuoyunda güçlü olduğunu bildiğim insanlarla görüşmeler yapmaya başladım. Ankara’da Ceyhan Mumcu ile görüştüm, kendisine amacımı anlatarak belge ve bilgi talebinde bulundum. Bana Doğu Perinçek’in daha bilgili olduğunu, elinde benim işime yarayabilecek belgeler olabileceğini söyleyerek beni ona yönlendirdi. Ben de Doğu Perinçek’i telefonla arayarak durumu anlattım, kendisi de bana yüz yüze görüşelim, ne gerekiyorsa yapmaya çalışırız dedi. Bu görüşmeden bir müddet sonra Ankara’da buluştuk, görüşmede benim yanımda Türkiye’nin değişik yerlerinde faaliyet gösteren şehit aileleri derneklerinin temsilcileri de vardı. Yani bahsettiği görüşme zannedersem bu görüşme midir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şimdi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yanımda diyor Türkiye’nin değişik yerlerinde faaliyet gösteren şehit aileleri dernekleri vardı.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır hayır Türkiye’nin değişik yerlerinde yoktu efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ankara’da mı oldu bu görüşme?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Görüşme Ankara Genel Merkezde oldu, ulusal şey Sayın Perinçek’in partisinin genel merkezinde oldu. Türkiye’nin değişik yerlerindeki dernek başkanı, ha benden sonra görüşmüşlerse onu bilmiyorum, ama bizim görüşmemize diğer dernek başkanlarımız yoktu, sadece Ankara’da ben ve Türkiye Harp Malulleri Dernek Başkanı vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Orada bu Yunanistan’ın PKK Terör Örgütüne destek verdiğine ilişkin bilgi, belge konusu konuşuldu mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır, hayır ben hiç, hiç ben duymadım, müdahil olmadım o konuya.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu farklı bir görüşme o zaman bu.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani o konuş… konuşulmuş olsa… konuşulmuş olsaydı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ben orada duyardım yani en azı… sonuçta aynı odadayız. Yani benden gizli bir görüşmeleri de olmadı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, yine ifadenizde 2. Sayfasında, şöyle diyorsunuz, bize şehit ve gazi aileleri olarak partisinden milletvekili aday adayı olmamızı istedi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizin bu partiye bir üyeliğiniz, bir şeyiniz var mıydı İşçi Partisine?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır, hayır hayatımda ilk.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne şekilde aday olacaktınız?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani şimdi onun talebiydi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Nasıl teklif etti, önceki olumlu mu dedi ne dedi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Doğu Perinçek’in talebiydi, yani şimdi Sayın Perinçek tabi ki yani, yani gazileri aday adayı, şey aday yapmak onun için bir şeref olabilir, ama yani bizden istenilen oydu, yani partisine işte tabi ki aday adayı olduğu zaman üye de olmuş olursun diye tahmin ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Daha önce bir üyeliğiniz yoktu değil mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır yok, ben ilk defa gittim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yoktu anladım, devamında şöyle diyorsunuz ifadenizin, ayrıca bizi idare edenlerin Türk olmadığını.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hatta bize Musa’nın Çocukları adlı kitabı okumamızı önerdi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Musa’nın, evet doğrudur, doğrudur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kimmiş bu Türk olmayan idare edenler kimlermiş, bu konuda neler açıklama yaptı mı yani, hangi idare edenler?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani o zaman, yani şimdi şöyle, şöyle.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hükümet mi, Cumhurbaşkanı mı kimdir?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Savcım, yani bizi, ben tabi şunu biliyorum, bizi yöneten Başbakanlardır, yani hükümettir diye Cumhurbaşkanı, o dönem Ahmet Necdet Sezer’di diye hatırlıyorum ama tam da yanlış hatırlamayayım bilmiyorum. Ben hükümet diye algıladım, ben hükümet diye algıladım. Sayın Başbakan ve işte kabinesi neyse kim varsa ben onları algıladım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Musa’nın çocukları kitabını verdi mi size, gördünüz mü?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok, yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Okudunuz mu o kitabı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok ben almadım, ne görmüşüm ne okumuşum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ayrıca Cumhuriyet mitinglerinde şehit ve gazi aileleri derneği olarak yardımcı olmamız istendi.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani bu Cumhuriyet mitingleriyle İşçi Partisi veya Doğu Perinçek’in ne tür bir bağlantısı vardı, yani siz nasıl yardımcı olacaktınız kendilerine?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ya şimdi Sayın Savcım şu istendi yani 2 kişi de olsa, 3 kişi de olsa bir derneği temsilen pankart açıp orada olmamız istendi. Yani bu da nasıl bir işlerine gelir, onu bilmiyorum tabi, ne fayda sağlayacak onu bilmiyorum, herhalde yani bir reklam diye tahmin ediyorum. Yani işte bak şehit aileleri bizi kullanarak bakın onlar da yanımızda falan demek içindir diye tahmin ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani çünkü bizden istenilen ya şimdi toplumda sizler daha iyi bilirsiniz, yani çok hassas bir konu olduğu için şehitlik, gazilik kavramı, yani onu kullanmaya çalıştı diye düşünüyorum ben.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, bayrak mitingleri yapıldı malumunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mersin’de nevruzda Türk Bayrağının yakılması üzerine.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Mersin’de başlayan, diğer illere de yayılan bayrak mitingleri oldu.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ankara’da da oldu sanırım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ankara’da Diyarbakır’da.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O mitinglere de sizi çağırdılar mı, katıldınız mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani bizi birebir mitinglere değil de, hani genel anlamda onlarla birlikte olmamız istendi, ama miting ismini vererek değil tabi, genel anlamda onlarla.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cumhuriyet mitingi, bayrak mitingi ismi geçti mi yani veya 12 Nisan mitingi vesaire (bir iki kelime anlaşılamadı)?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani tarihleri hatırlamıyorum ama genel anlamında, genel anlamdaki mitinglerde bizi yanlarında görmek istediler.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketini duydunuz mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Duydum efendim.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kendiniz sorarsınız.”

Mahkeme Başkanı: “Doğu Bey, bir dakika.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Müdahale etmeyin bulunduğunuz yerden.”

Mahkeme Başkanı: “Doğu Bey, Doğu Bey, bir dakika.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oturduğunuz yerden müdahale etmeyin.”

Mahkeme Başkanı: “Doğu Bey, Doğu Bey, Doğu Bey, oturduğunuz yerden müdahale etmeyiniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “(bir iki kelime anlaşılamadı), oturduğunuz yerden konuşmayın.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Doğu Bey, Doğu Bey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Siz sorarsınız, yeri gelince.”

Mahkeme Başkanı: “Sırası, Doğu Bey, sırası gelince sorarsınız, eksik bir şey varsa soracaksınız.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Efendim sizin de sorma hakkınız var, sizde rahat rahat sorabilirsiniz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oturduğunuz yerden konuşmayın ya.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen efendim Savcı Bey’e şunu yapın, bunu yapın demeye hakkınız yok, sizde sorun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşimi bana öğretmeyin ya.”

Mahkeme Başkanı: “Savcı Bey, lütfen sakin olalım.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu: “Bilmiyorsun işini (bir iki kelime anlaşılamadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “İşimi bana öğretmeyin.”

Mahkeme Başkanı: “Sakin olun, Doğu Bey lütfen, Doğu Bey siz.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu: “Hukuku bilmiyorsun (bir iki kelime anlaşılamadı).”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sen çok biliyorsun.”

Mahkeme Başkanı: “Doğu Bey, Doğu Bey lütfen, bakın hukuk bilmiyorsunuz diye itham ediyorsunuz lütfen.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Böyle saygısızlık yok ya, lütfen Başkanım ya.”

Mahkeme Başkanı: “Efendim olmaz efendim, Doğu Bey lütfen, bakın devam ederseniz çıkartmak zorunda kalırım lütfen, lütfen. Burada, burada herkes disipline, burada herkes disipline uymak zorunda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Oturduğu yerden konuşuyor.”

Mahkeme Başkanı: “Sıra size gelince sizde soru sorma hakkınız var, sorun, istediğiniz kadar sorun. Lütfen, niçin sormuyorsunuz diye Savcı Bey’e sormaya hakkınız yok, Savcı Bey’in işini öğretmeye hakkınız yok, burada CM… burada CMK’yı uyguluyoruz, size sır… size söz… size, size söz hakkı verilecek. Sizde (bir kelime anlaşılamadı) eksik kalan şeyleri sorun efendim, sormanıza bir engel var mı?”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı: “Lütfen, efendim siz müdahale ettiğiniz için bu gerilim ortaya çıkıyor, lütfen oturduğunuz yerden karışıyorsunuz, disipline aykırı davranıyorsunuz, devam ettirmeyin lütfen, buyurun Savcı Bey.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Sizden bu bayrak mitinglerine, Cumhuriyet mitinglerine katılmanız isteniyor. Orada saydınız, Doğu Perinçek, Mehmet Cengiz vesaire genel başkan yardımcısı.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Diğer şahıslar vardı, yani ne şekilde katılmanız istendi ve kim dedi size, yani onlardan Doğu Perinçek mi, yanındakiler mi, şu şekilde katılın, şöyle pankart açın vesaire gibi bir yönlendirme oldu mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ya şimdi şöyle, tabi orada görüşmede toplam ben dahil olmak üzere sanırım 7 veya 8 kişiyiz biz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani şimdi genel başkan Sayın Perinçek ama onun birebir söylendiğini, ne şekil söylediğini tam hatırlamıyorum ama tabi ki genel başkan O‘ydu, yani O’ydu herhalde yani öyle düşünüyorum, öyle tahmin ediyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Çünkü Mehmet Cengiz normal benim oturduğum koltuklarda oturuyordu, sadece kendi koltuğunda Sayın Perinçek vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani konuşmaları o yapıyordu, diğerleri dinleyici konumunda mıydı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “E tabi ki ha arada bir Vural Savaş Bey’de konuşurdu, Vural Savaş Bey’de konuşurdu.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O neler söyledi Vural Savaş?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani o da Sayın Perinçek’i destekliyorum manada konuştu diye tahmin ediyorum, düşünüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani o da mı bizi idare edenler Türk değil vesaire diyordu, yani ne diyordu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Zaten yani Sayın Savcım yani şimdi ben farklı bir boyut şey yapmak istemiyorum ama yani ben ona cevap vermek istemiyorum, o şekilde cevap vermek istemiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet, anladım, zaten sanık değil şu anda burada.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği var.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ankara’da kurulmuş, bu dernekle sizin şehit dernekler arasında herhangi bir görüşme oldu mu? Dernek Başkanının tanıyor musunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Şöyle Taner Ünal Bey, ne zaman biz yine Yıldız Hanım’ın vasıtasıyla yanına gitmiştik, ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne zaman gittiniz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğu Perinçek Bey’den önceydi, çok önceydi. Sanırım Dikmen tarafında bürosu vardı, Öveçler, Dikmen diye ben düşünüyorum ama orada görüşmenin ne olduğunu inan ki çok hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Git… gitme nedeniniz neydi, yani niçin gittiniz, onlar mı çağırdı, Yıldız Hanı…”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yıldız Hanım’a ben refakatçi olarak, Yıldız Hanım’a refakatçi olarak gittim ben, Yıldız Hanım’ın şimdi Bursa’dan geldiği zaman, geldiği zaman işte Ankara’da kim var, biz varız. Yani ister istemez, biz kendisini bir yere gitmek isterse götürüyoruz, getiriyoruz, yani yalnız bırakmamak adına götürdüm, bir sefer götürdüm, ondan sonra hatta Taner Bey o zaman bana şey verdi, bir kartvizitini verdi, kartvizitini verdi. Bir isteğiniz, bir ihtiyacınız, bir şeyiniz olursa bekleriz falan diyerekten ondan sonra görüşmemiz olmadı ama ne konuştuklarını hatırlamıyorum inanın ki”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani benim bir Taner Bey’le bir diyalogum, bir samimiyetliğim hiçbir zaman olmadı, Yıldız Hanım bizi tanıştırmıştı, ama onların ne konuştuğunu da hatırlamıyorum Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Burada dava sanıklarından bahsettiğiniz Ahmet Hurşit Tolon.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Turhan Çömez.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Doğu Perinçek dışında tanıdığınız başka kimse var mı, irtibat kurduğunuz, sizinle konuşan, görüşen, yönlendirmeye çalışan başka bir kimse oldu mu?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok, yok efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, bu sizin Şehit Yarbay Alim Yılmaz’ın cenaze töreninden sonraki süreçte bazı televizyon kanallarına veya gazetelere demeçler verdiğiniz anlaşılıyor. Bunun üzerine Ahmet Hurşit Tolon’un oğlu Tolga Tolon.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Cep telefonundan beni aradı diyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Hali hazırda aynı cep telefonunu mu kullanıyorsunuz şu anda?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet, evet, evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Kapattınız mı o numarayı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hatta ben dün gelirken telefonumdan kontrol ettim Tolga Bey’in telefonu bende kayıtlı mı değil mi diye, evet kayıtlı, aynı numarayı kullanıyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Aynı numarayı kullanıyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Onu Mahkemeye isterse verebilirsiniz değil mi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi ki, tabi ki.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım tarih olarak hatırlıyor musunuz, hangi tarihte aramıştı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sanırım bizim açıklamamızdan 1 hafta 10 gün içerisinde olması lazım, tam gününü hatırlamıyorum ama.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “1 hafta 10 gün içerisinde.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ne dedi, tam olarak ne dedi size?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Aynen söylediği şey ben o sıra telefon cebimdeydi duymamıştım. Bilkent’teydim, ondan sonra telefona baktığım zaman Tolga Bey’in aradığını gördüm, ben kendisine dönüş yaptım, efendim diye şey yapınca, ya Müslüm Bey, he Müslümcüğüm zamansız bir açıklamaydı, keşke olmasaydı falan diye sözler söyledi. Ha tehditvari.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Yani açıklamanın doğruluğu, yanlışlığı konusunda bir şey söylemedi diyorsunuz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır, yok, yok.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ama zamansız olduğunu.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Zamansız bir açıklama olduğunu söylemiştir, ha biliyorum telefondan çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum ama çıkarsa gerçekler meydana çıkacaktır diye düşünüyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Anladım, siz dinlenmeden önce burada avukatlarla, avukatların birtakım talepleri oldu, hakkınızda dava olduğundan bahsettiler.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “O davayla ilgili bir gelişme oldu mu, sonuçlandı mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ne…”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Ankara’da sizin hakkınızda açılmış bir dava olduğundan söz ettiler.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Paşam tarafından açılmış bir dava vardı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet sonuçlandı mı o dava?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Hayır sonuçlanmadı, ilk Mahkemeye Avukat Bey beni hatırlar, gittim, gazeteci başlıktan dolayı şey yapmışlar, başlık bana ait değil. Yani çünkü sonuçta gazeteci kendisi başlık atmıştır, ben onu Hakim Bey’e de arz ettim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Paşam gelmemişti, gazeteci gelmemişti, ileri bir tarihe ertelendi. Herhangi bir sonuçlanma falan yok Sayın Savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: “Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım sorularım bu kadar.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Rica ederim.”

Mahkeme Başkanı: “Biraz önce bahsettiğiniz davada mağdur olarak Ahmet Hurşit Tolon.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Sanıklar olarak da Arslan Değirmenci ve Müslüm Öztürk olarak gözüküyor, suç tarihi 29.08.2008 olarak gözüküyor. İddianamenin tanzim tarihi, 02 Mayıs 2011, bununla ilgili beyanda bulundunuz, başka bir dava var mı bunun dışında?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Peki.”

Tanık Müslüm Öztürk: “He şey daha yeni tarafıma tebliğ yapıldı. Sayın Perinçek’in tarafından açıl… bana açılmış bir dava var, tebligatı geldi ama tarihi şu an aklımda değil.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “O da İstanbul diye ben biliyorum 4. Sulh Ceza Hukuk Mahkemesi diye bir şey biliyorum, ama tarihi hatırlamıyorum, ne zaman olduğunu bilmiyorum, yani şu anda aklımda değil.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, size bazı fotoğraflar göstermek istiyorum.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tabi ki efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Şu anda monitöre yansıyacak, bakın, bunlar arasında tanıdığınız var mı?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yok efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Net görebiliyor musunuz fotoğrafları?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani aslında biraz şöyle şey olsa çok, bir saniye Sayın Savcım, yok efendim tanımıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Çevirelim.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Sayın Paşamı tanıyorum, Ahmet Hurşit Tolon Paşam.”

Mahkeme Başkanı: “Evet şu anda monitörde görünen şahıs Ahmet Hurşit Tolon.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Sayın Perinçek.”

Mahkeme Başkanı: “Evet şu anda gördüğünüz şahıs Doğu Perinçek.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Ekranda gördüğünüz şahıs.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum. He Taner, Taner Ünal Başkanıma benziyor ama.”

Mahkeme Başkanı: “Yok şu anda gösterilen, size gösterilen Hayrettin Ertekin.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ha yok tanımıyorum efendim. Yok efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Yani simaen tanıyorum ama şeyim yok efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Nedir ismi?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tuncay Özkay.”

Mahkeme Başkanı: “Evet nereden tanıyorsunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Yani şey medyadan tanıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Mustafa Özbek diye biliyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Nereden tanıyorsunuz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Metal İş Sendikası Başkanıyken orada bir şeyi var, kongresi vardı, kongreye bizi davet etmişti, kongreye gitmiştik, orada Hurşit Tolon, Ahmet Hurşit Tolon Paşamda var diye düşünüyorum, vardı çünkü evet, görüşme imkanımız olmadı ama vardı.”

Mahkeme Başkanı: “Evet şu anda ekranda gördüğünüz Mustafa Özbek.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Evet efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, tanımıyorsunuz değil mi, şu anda ekranda gördüğünüz?”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tanımıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Şu anda ekranda gördüğünüz şahıs Taner Ünal.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Ha göz, benim gözlük vardı, ben oradayken ama uzun zaman oldu, çünkü dediğim gibi bir sefer gördüm, bir sefer muhabbetimiz oldu, ondan sonra hiç görmedim. O zaman bizim görüşmemizde eşi ve baldızı da vardı efendim bürosunda.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, değiştirelim.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Tanımıyorum efendim. Tanımıyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: “Evet, size resimleri gösterilen şahıslar Semih Tufan Gülaltay, Oktay Yıldırım, Sevgi Erenerol, Muammer Karabulut, Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek, Hayati Özcan, Kemal Kerinçsiz, Nusret Senem, Mustafa Özbek, Tuncay Özkan, Ahmet Cinali ve Taner Ünal’dı.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğrudur.”

Mahkeme Başkanı: “Nihat Gürkan’da var, tanıdıklarınızı söylediniz.”

Tanık Müslüm Öztürk: “Doğrudur efendim.”

Saatin 12:17 olduğu görüldü.



Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin