Markos for one volume


L. İsa Su Üstünde Yürüyor (6:45-52)



Yüklə 455,58 Kb.
səhifə12/26
tarix15.01.2019
ölçüsü455,58 Kb.
#96617
növüYazi
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   26

L. İsa Su Üstünde Yürüyor (6:45-52)


6:45-50   Kurtarıcı, kendisine hizmet edenlerin yalnızca yiyeceğini değil, güvenliğini de sağlayabilir.

Öğrencilerini kayıkla gölün batı kıyısına geri gönderdikten sonra, İsa dua etmek için dağa çıktı. Gecenin karanlığında, onlara karşı esen rüzgardan do­layı kürek çekmek konusunda zorlandıklarını gördü. Su üstünde yürüyerek onlara yardıma gitti. İlk önce, O’nu hayalet sanarak dehşete kapıldılar. Onları yatıştıracak şekilde konuşup kayığa bindi. O anda rüzgâr dindi.



6:51-52   Öykü şu yorumla biter: “İsa kayığa binip onlara katılınca rüz­gâr dindi. Onlar ise tam bir şaşkınlık içindeydiler. Ekmekle ilgili mucizeyi bile anlamamışlardı; zihinleri körleşmişti.” Ekmekle ilgili mucizeyi gördük­ten sonra bile hiçbir şeyin O’nun için imkânsız olmadığını hâlâ anlayamadılar. O’nu su üstünde yürürken gördüklerinde şaşırmamaları gerekirdi. Bu, tanık ol­dukla-rından daha büyük bir mucize değildi. İman eksikliği, yürek katılığına ve ruhsal körlüğe neden oldu.

İmanlılar Topluluğu, bu mucizede bu çağın ve kapanışının bir resmini gör­müştür. Dağdaki İsa, cennette halkı için dua eden Mesih’i temsil eder. Öğren­ciler, yaşamın zorlukları ve fırtınalarıyla mücadele eden imanlıları temsil eder. Kurtarıcı kendisine bağlı olanlara hemen geri dönüp onları tehlike ve dertten kurtaracak, onları cennetin kıyısına sağ salim yönlendirecektir.


M. Hizmetkar, Ginesar’da Hastaları İyileştiriyor (6:53-56)


Gölün batı yakasına dönünce, İsa’nın etrafını hastalar kuşattı. İsa’nın git­tiği her yerde hastaları döşekler üzerinde O’na getirdiler. Pazar yerleri hasta­nelere dönüştürüldü. Sadece giysisinin eteğine dokunacak kadar O’na yak­laşmak istiyorlardı. Dokunanların hepsi de iyileşiyordu.

N. Tanrı Sözü’ne Karşı Olan Gelenekler (7:1-23)


7:1   Ferisiler ve bazı din bilginleri: Tanrı’nın Yasa’sıyla birbirine karış­tırdıkları geleneklerin katı bir şekilde uygulandığı geniş bir sistem kurmuşlardı. Dini liderler bu gelenekleri neredeyse Kutsal Yazılar ile bir tutuyorlardı. As-lında bazı durumlarda Kutsal Yazıları yalanladılar ya da Tanrı’nın Yasa’sını za-yıflattılar. Dinî liderler kuralları kabul ettirmekten zevk aldılar. Halk da ger­çekle ilgisi olmayan adetlerden memnun kalarak bunları yumuşak huylulukla kabul etti.

7:2-4   Burada Ferisilerle din bilginlerini İsa’yı öğrencilerinin yıkanmamış ellerle yemek yedikleri için eleştirirken görürüz. Bu, öğrencilerin yemek yeme­den önce ellerini yıkamadıkları anlamına gelmez, ama geleneklerle emredilmiş ayrıntılı adete göre aptes almadıkları anlamına gelir. Örneğin dirseklerine ka­dar yıkamamışlarsa törensel olarak murdar oldukları düşünülürdü. Çarşıdan dön-müşlerse, geleneklere göre yıkanmaları gerekirdi. Bu karışık yıkama sis­temi, testi ve kaplara kadar uzandı. Ferisilerle ilgili olarak E.Stanley Jones şöyle yazar:

Kudüs’ten O’nu görmeye geldiler. Tutumları o kadar olumsuz ve kusur aramayla doluydu ki, bütün gördükleri yıkanmamış ellerdi. İnsanların kafalarını, canlarını ve bedenlerini temizleyen bu en büyük kurtarma hareketini göremediler. Koca­man gözleri küçük ve önemsiz konuları görmek için iyice açılırken önemli konu­larda körleşti. Böylece tarih onları Mesih’in olumlu etkisine karşı olumsuz yak-la­şan yönleriyle kaydediyor. Geride eleştiri bıraktılar. İsa ise değişen yürekler bı­raktı. Onlar kusurları seçtiler; İsa ise izleyicileri seçti. 10



7:5-8   İsa çabucak bu davranışın ikiyüzlülüğüne işaret etti. Halk tam Ye-şaya peygamberin önceden bildirdiği gibiydi. Rab’be bağlıklarını ifade etti­ler, ama içten çürümüşlerdi. Ayrıntılı geleneklerle Tanrı’ya tapar gibi yaptılar, ama geleneklerini Kutsal Kitap’ın öğretişlerinin yerine geçirdiler. İman ve ah­lak ko-nularında tek yetki olarak Kutsal Yasa’yı kabul etmek yerine, Kutsal Yazıların açık taleplerine gelenekleriyle kaçamak yollar aradılar ya da Tanrı’nın sözlerini istedikleri gibi yorumladılar.

7:9-10 İsa, geleneklerinin Tanrı’nın Yasasını nasıl geçersiz kıldığına iliş­kin bir örnek seçti. On Buyruktan biri çocukların, anne ve babalarına saygı göstermelerini talep eder (bu onların gereksinim olduğu takdirde bakılmalarını da içerir). Annesine ya da babasına küfreden ölümle cezalandırılsın diye buy-rulmuştur.

7:11-13 Ama “verilmiştir” ya da “adanmıştır” anlamına gelen ve Kurban olarak bilinen bir Yahudi geleneği ortaya çıkmıştır. Diyelim ki, Yahudi bir ana baba büyük bir gereksinim içindeydi. Onlara bakmak için oğullarının parası var-dı, ama bakmak istemedi. Yapacağı tek şey paranın Tanrı’ya ya da tapınağa adandığını ima eden “Kurban” demekti. Bu onu anne babasını destekleme so­rumluluğundan kurtarırdı. Parayı süresiz olarak tutabilir ve herhangi bir işe ya­tırım yaparak kullanabilirdi. Paranın tapınağa teslim edilip edilmemesi önemli değildi. Kelly şöyle der:

Liderler dinî amaç için gayri menkulü sağlama bağlamak ve kişileri Tanrı Sözü ile ilgili bütün vicdani sıkıntılardan kurtarmak için bu planı tasarlamışlardı... İnsanı anne babasına saygı göstermesi için çağıran ve onlara yapılan bütün kötülükleri suçlayan Tanrı’ydı. Yine de dinî kisve altında Tanrı’nın bu emir-lerine saygı göstermeyenler vardı! Rab, “Kurban” deme geleneğine yalnızca ana babaya yapılmış bir hata olarak değil, Tanrı’nın kesin buyruğuna karşı yapılmış asi bir hareket olarak bakar.11



7:14-16   14’üncü ayetin başında Rab, insanı ağzından içeri girenin kirlet­mediğini (yıkanmamış ellerle yenen yemek gibi), ancak insanın içinden çı­kanın (Tanrı Sözü’nü bir kenara koyan gelenekler gibi) onu kirlettiği gibi dev­rim yaratan bir açıklamada bulundu.

7:17-19 Öğrencileri bile buna şaşırdı. Eski Antlaşma’nın öğretişiyle yetiş­tiklerinden domuz, tavşan ve karides gibi hayvanların murdar olduğunu ve on­ları yedikleri takdirde kirleneceklerini düşünmüşlerdi. Oysa İsa açıkça insa­nın içine gidenin onu kirletmediğini söylüyordu. Bir bakıma bu Yasa dönemi­nin sonuna işaret etti.

7:20-23 İnsanı kirleten yüreğinden çıkandır; kötü düşünceler, ahlaksız­lık, hırsızlık, cinayet, zina, açgözlülük, kötülük, hile, sefahat, kıskançlık, if­tira, kibir ve akılsızlık. Konu içinde insan geleneğinin de listeye alınması ge­rekir. Kurban geleneği cinayetle aynıdır. Bu kötü ant bozulmadan önce anne baba açlıktan ölebilirdi.

Bu metnin önemli derslerinden biri, daima bütün öğretişi ve geleneği Tanrı Sözü ile denememiz gerektiği ve insandan olanı reddedip Tanrı’dan olana itaat etmemizdir. Bir kişi Kutsal Kitap’a inananlar arasında kabul görmek için ilk önce Kutsal Yazılara uygun açık bir öğretiş verebilir. Bu güveni kazandıktan sonra, insani öğretişi eklemeye başlar. Onun yanlış yapamayacağına inanan sa­dık izleyicileri, bildirisi Tanrı Sözü’nün keskinliğini körletse ya da açık anla­mını sulandırsa bile kör bir şekilde onun ardından giderler.



İşte bu şekilde din bilginleri ve Ferisiler, Tanrı Sözü’nün öğretmenleri ola­rak yetki kazanmışlardı. Ama şimdi Tanrı Sözü’nün amacını hiçe sayıyorlardı. Rab İsa’nın, insanın Tanrı Sözü’ne değil, Söz’ün insana güven verdiğine dair insan-ları uyarması gerekiyordu. Mihenk taşı daima, “Söz ne diyor?” olmalıdır.

Yüklə 455,58 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin