Мцндярижат



Yüklə 4,6 Mb.
səhifə39/67
tarix10.01.2022
ölçüsü4,6 Mb.
#108774
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   67
AFSEA-da görüş:

«Türkiyə – Azərbaycan fəlsəfi əlaqələri»

29 noyabr 2008-ci il



K enan Gürsoy:

Felsefe açısından bakıyorum, tasavvuf açı­sından henüz bakmıyorum, felsefenin için­den bakıyorum. Bugün hakim olan fel­se­fe geleneyi Batı felsefesi geleneğidir, yani bu­­gün 13. - 16. yüzyıldan itibaren Doğu fel­se­­fesi geleneği, felsefe dediğimiz gelenek ola­rak gelen, aşama aşama gelen, gelişen fel­­sefe Batı felsefesi geleneğidir. Marx da bu­­nun içinde, Haydegger de bunun içinde, iş­te Jan Pol Sartr da bunun içinde. Şimdi, Batıya baktığımızda sizin aşikarlık de­diyiniz o kendini ifade edebilme, kendini açığa vurmak, “ben” fark­ın­da­lık di­yorum, çok daha geniş bilinç, şüur anlamında farkındalık, işte bu farkındalık rasyonelitede olarak ifade edilmiş olabileceği gibi, mesela feno­me­nolojide mahiyyetler ilmi olarak da ortaya çıkabiliyor. Fakat Batı fel­se­fe­si geleneğinin bir de çok dar tarafı var. Bu dar tarafı iyice ilimler üzerine eği­len analitik felsefe, yani bilimsel önermeler üzerine, bilimsel yargı bil­di­ren, hüküm bildiren cümleler üzerine yapılan felsefe ve sadece bilimsellikle sı­nırlandırılmış vaziyyetdedir. Şimdi bu en uç noktada Batı felsefesi, kıta Av­rupa felsefesi, burada bir az Amerikan felsefesi praqmatik bir zihniyyette ayak­la bütünleşiyor. Fakat şimdi bunun karşısında kendimizi konumlan­dı­ra­lım. Yani kendi düçünce ilkimimizi konumlandıralım. Buna illa bir ekol, illa bir tradisyon, gelenek dememize gerek yok. Bir iklim var. Bu iklimde, yani Şark ikliminde, işte metodoloji burdan çıkıcak, Şark ikliminde felsefe illa ras­yonelist bir inşa gerektirmiyor. Felsefe illa analitik anlamda bilimsel ol­mak­lığı, bilimle sınırlandırılmış olmaklığı gerektirmiyor. Felsefe illa dis­per­sif olmayı gerektirmiyor. Şark düşüncesinde mevcut olan felsefe tam da Se­la­heddin muallimin söylemiş olduğu gibi şiirle gelişmişdir. Bakın, Ni­za­mide, Fuzulide bizim bin kitapla söylemediyimiz kadar derin felsefe vardır. Şimdi bunu bir tesbit edelim. Bu edebiyyat açısından ele alınabilir, ama bu, felsefece de ele alınmalıdır ve burada hiss etdiyimiz, içinde var olduğumuz, hatırladığımız bir farklı düşünce, tefekkür ilkimi olduğunu burda anlıyalım. Bu tefekkür ikliminin açısından bakıldığında rasyonel ve irrasyonel bütün­lü­ğü de var. Mesela, bunu ekzistansiyeller de arıyor, Batı felsefesi Berksonla arı­yor, aksion felsefesi ile arıyor. Biz de darmadağın olmuş vaziyyette kendi imkanlarımızın farkında değiliz. Fakat tasavvuf bakımından ve ya tasavvufu gün­deme getiren bir iklimden bahs edicek olursanız, bu iklim tefekkürü şiir­le de bütünleştirmiş, musiki ile de bütünleştirmiş tıpkı İlk Çağda Pifagor`un yap­mış olduğu gibi. Ve asıl önemlisi insanın varoluşu ile bütünleştirmiş, ya­ni insanın oluşuyla bütünleştirmiş. Selaheddin bey dedi ki, neredeyim, ken­dimle, kendi oluşum itibarıyla neredeyim, bu çok önemlidir. İşte bu kendi olu­şuyla bütünleştirmiş. Batılı bir felsefeci masa başında, Dekart gibi ocağın ba­şında, ya da Kant gibi masasının başında felsefe yapar, bir sistem kurar, matematik gibi bir sistem kurar adeta. Fakat doğulu bir mütefekkir yaşayan insandır. Hayatın içinde insandır, demek ki, bizim düşünce iklimimizde şiir var, bizim düşünce iklimimizde ahlak açısından bir toplumlaşma süreci var, bizim düşünce iklimimizde o ızdırap çeken, hayatın içinde kendisini bulan, aşık olan insan var. Ve bu iklim kendini farklı bir tefekkür ufku olarak açıyor. Tasavvuf bu iklimin düşünce lisanını ve düşünce halini en iyi teza­hür ettiren, ifade ettiren alandır. Yani belli bir klasik geleneksel sistemin ken­dini kendi içine kapatması değil, fakat şiirde, ahlakta , felsefede, sanatda ken­dini dayandıracağı bir iklimin sağlam yapısına, tefekkür yapısına ihtiyaç du­yuyor her kademede. Tasavvuf bunun genel adı. Felsefeden bakdığımızda ge­nel adı. O zaman eger biz felsefenin tetkiki ve tedrisi açısından ruhu an­la­ya­mazsak, Şarkın bu ruhunu biz bu ülkede, bu kültürün içinde, bu dilde, bu ah­valin içinde Batının bir yansıması olarak felsefe yaparız. Ama bunu gi­yine bilirsek içimize, bu atmosferin içi­ne insiye ola bilirsek, insiyeden kas­tım, onu özümsemek anlamında gi­re­bi­lir­sek o zaman çok daha genel bü­tün­leştirici, muhteşem bir sağlam temele da­yandırılır. Çok enteresan bir şey var, yani tasavvuf bir tarikata müntesib olma anlamında gelmiyor burda. Ne­simi`de de ortaya çıkıyor, Şeyh Galip`te de ortaya çıkıyor, Fuzuli`de de ortaya çıkıyor, Nizami`de de ortaya çıkıyor.


Yüklə 4,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   35   36   37   38   39   40   41   42   ...   67




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin