Meal Çalışması Fatiha Suresi Bismillahirrahmanirrahim 1



Yüklə 3,16 Mb.
səhifə42/45
tarix27.12.2018
ölçüsü3,16 Mb.
#86460
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   45

41- “Ve ben nefsim (somut varlığım) için seni ekstra özene bezene yaptım.”

Allah’ın nefsi onun Rahmaniyeti, yasalarla iş gören somut tecellisi demektir. Evet din ve şeriat yasalarının taşıdığı sonsuz bilinç çerçevesinde Allah gözükür. Allah’ı gören ilk kişi Musadır, mealindeki ayet, bu manadadır. Musa Allah’ı Tur dağında görmüştür. Dağ ise devlet demektir. Evet devlet erki olmadan yasalar ve şeriat tatbik edilemez; dolayısıyla Allahın, dinî sistem içindeki cemali ve yüceliği görünmez.

Bu 41. ayet 13 harfiyle Yahudi Tarihi ve İslam Tarihinin 1300 yıllıklar olarak yaşadıkları şeriat dönemlerine işaret eder.

42- “İşte ey Musa Sen ve kardeşin Harun (velayet) benim belgelerim (ayatım) ile yürüyün. Ve asla benden, benim zikir ve bağımdan kopmayın!”

[Demek laiklik sonsuz İlahî doğal yapının bilincinden kopuştur. Suçlusu da dindarlardır. Çünkü o sonsuz ilahî bilincin ve ayetlerin güzelliğini gösteremiyorlar.]



43- “Bu donanım ile Firavuna gidin. Çünkü o azmıştır.”

Bu ayet 19 harftir. Med ile beraber 1938 ediyor. Fakat Firavun kelimesi yerine Maddiyun (materyalistler) kelimesini koyuyoruz. Bu kelimenin sayısal değeri ise 111’dir ki; gafil kelimesi de 1111 ediyor. Evet, maddeciler sadece somut rakamları görürler. Aralarındaki manevî matematiksel sırrı, bilinci ve düzeni görmüyorlar. Bilim ehli de olsalar gafildirler.



44-119 “Gidin ona güzellikle ve yumuşaklıkla söyleyin. Belki bir mesaj alır veya saygı duyar.”

45- “O iki güç (Musa ve Harun) ey Rabbimiz, biz mesajımızı anlatmadan önce, bize saldırmasından veya tamamıyla azmasından korkarız, dediler.”

46- “Allah, korkmayın! Ben sizinle beraberim. İşitir ve görürüm.” (Yani soyut ve somut olarak sizi desteklerim. İşte bir numune olarak 46 kromozomlu insan belgeseli.)

47- “Ona gidin, deyin ki; biz senin Rabbinin elçileriyiz. Benî İsraili (dindar-medenî milleti) bizimle gönder. Onlara acı çektirme!” [Evet, bu Benî İsrail kavramının birçok numunelerinden biri olan Batının dindar-medenî milletleri bugün materyalizmin ve sınıfsal zulmün acısını çekiyorlar.]

“Biz senin Rabbinden bir ayet (belge) ile sana geldik. Selam (esenlik ve mutluluk) hidayete (ebediyete) göre yaşayan içindir.”



Not 1: Aslına bakılırsa, Firavunun Mısırında ve medeniyetinde, zenginlik refah ve cazibe çok vardı. Fakat Allah’a iman olmadığından zulüm de vardı. Bugünkü Batı medeniyetinde ise ahirete ve ebediyete iman olmadığından esenlik ve mutluluk asla sağlanamıyor.

Not 2: Allah Musa ve Haruna birçok mucize ve belge verdiği halde, burada tek bir ayetten (mucize ve belgeden) söz ediyor. O da, varlığın ruhu ve güzelliği olan bilinçli yazılım, program ve bu sayede gerçekleşen ebediyeti ve ölümsüzlüğü gösterme delili ve belgesidir. Çünkü firavun ve materyalistler diğer bütün belge ve delilleri inkâr ediyor. Çok sıkıştırılsa büyüdür, deyip arkasını dönüyor.

48- “Bize bildirilmiş ki, azap ve acı bu hidayeti inkâr edip, ona sırt çevirmekle dünyaya tapanın üzerine olur.”

[Evet, varlık ve fıtrat ebediyet ister. Bu fikir ve iman bırakıldığında insan en büyük acılara hedef olur. Çünkü varlık başlı başına sonsuz bir nimet olduğundan onu kaybetme endişesi en büyük acı olarak insanı yok eder veya insanı en bedbaht çirkin bir yaratık yapar.]



49- “Firavun, ikinizin rabbi kimdir!? Ey Musa, dedi.”

50- “Musa, Rabbimiz her şeye şekil ve formunu (yazılımını ve kaderini) verendir. (Yaradılış.) Sonra o şeye sonsuza dek yol gösterendir.” (Hidayet.)

[Birinci cümle ile Allah’a imanı, ikinci cümle ile ahirete imanı ona anlatmışlar. Demek herhangi bir yol, eğer insana ebediyeti, sonsuz saadeti veremiyorsa o yol hidayet sayılmaz; o ancak çıkmaz bir sokaktır.]



51- “Öyle ise ilk çağlar neden yok oldular?!”

52- “Musa, onlar yazılım, bilgi ve bilinç olarak Rabbimin katında (metafizik gayb âleminde) bir program (kitap) içinde yaşıyorlar. Rabbimin bilgi-işlem sistemi hiçbir şeyi kaybetmez; hiçbir şeyi de unutmaz, dedi.”

53- “Onun bilinç ve ilim sisteminin bir numunesi şudur: Yeryüzünü sizin yaratılmanız ve gelişmeniz için bir beşik yapmıştır. Sonra ulaşım ve geçim için onda nice yollar açmıştır. Size gökten bir su indirmiştir. Onunla birçok farklı ve harika bitkiler çıkarmıştır.”

54- “İşte siz ve sizi besleyen hayvanlarınız, bunlarla beslenip yaşıyorsunuz. Bakın, akıl ve irade sahipleri için bunda birçok belge ve ayet vardır.”

Bu son üç ayette önemli bir yaradılış sırrına, diyalektik yapının çalıştırılması ve sonsuz bir sonuca vardırılmasına işaret ediliyor; şöyle ki;

• Soyut ilim ve somut kitap.

• Metafizik âlem ve görünen diyalektik yapı! (İnde ve Rabbi ifadeleri!)

• Kaybetme ve unutma, (yokluk ve terk edilmiş haldeki varlık.)

• Beşik süreci ve çalışma süreci (mehd ve meslek.)

• Yer ve gök. • Bitkilerdeki eşey üreme yapısı.

• İnsanın yemesi ve hayvanın otlanması!



55- “Hepinizi yerden yarattık. Sonra sizi ona iade ediyor. Sonra sizi bir daha ondan çıkaracağız (veya çıkarıyoruz.)

[Bu 55. ayette diyalektik yapı ve bu yapıyı işleten sonsuz birlik ve bilinçli bilgi-işlem gerçeği vurgulanıyor. Bu konuyu ehline bırakıyorum.]



56-“İşte biz kati bir şekilde bütün ayet ve belgelerimizi ona (firavuna) gösterdik. Fakat o yalanladı ve reddetti.”

57- “Ey Musa, sen büyü ile bizi memleketimizden çıkarmak için mi geldin, dedi.”

[Dinin sonsuz soyut bilincini göremedi. Onu bir büyü ve hile sandı. Çünkü tek endişesi somut toprak ve memleketi idi.]



58- “Biz de bu getirdiğin sihir gibi bir sihri sana göstereceğiz. Aramızda, ne bizim ne de senin gelmemezlik etmeyeceği bir randevu tayin et. Tayin edilen yer de dümdüz bir meydan olsun! dedi.”

[Bu makamda Musa henüz dinin ve doğanın evrensel bilincinden başka bir belge ve mucize göstermediği halde firavunun buna büyü demesi, onun da kendine göre bir varlık ve hayat anlayışını ortaya atacağına işarettir.]



59- “Musa, randevunuz herkesin süslendiği mutlu olduğu ve gündüz sabahleyin toplandığı bayram günü olsun! dedi.”

[Çünkü böyle günlerde devletin ideolojisi ve felsefesi bütün haşmetiyle ortaya çıkar.]



60- “Bunun üzerine firavun gitti. Bütün tuzaklarını topladı. Sonra geldi.”

61- “Musa, onlara; yazık size, Allah’a iftira etmeyin; size azap vermekle sizi utandırır. Kesin bilin ki; yalan söyleyen, başarısız olur.”

62- “Bunun üzerine aralarında işi nasıl yapacaklarını tartıştılar. Ve gizlice konuştuklarını açıkladılar.”

63- “Bu ikisi (Musa ve Harun) iki büyücüden başka bir şey değiller. Büyüleri ile sizi memleketinizden çıkarmak ve sizin bu üstün ideal yolunuzu iptal etmek istiyorlar.”

64- “Siz bütün tuzak ve gücünüzü toplayın. Sonra dizili olarak gelin. Bugün kim üstün gelirse, o büyük zaferi kazanmıştır.”

65- “Ey Musa, ya sen gücünü önce göster veya biz önce gösteririz.”

66- “Musa, önce siz gücünüzü gösterin; dedi. Onlar güçlerini gösterince yaptıkları büyüden dolayı, Musanın hayalinde, onların halat ve sopalarının yürüdüğü görüldü.”

[Bu son 10 ayetteki diyalog kelimelerinin nüktelerini tam bilemedim. Fakat boya, renk ve göz boyaması manasına gelen sihir kelimesi ve siyasi güç manasına gelen keyd, randevu, meydan, iftira, ideal, örnek düzen; tartışma, gizlilik; memleket, dizili ordu, zafer, yükselme hedefi (istila) kelimeleri bize birçok çağdaş manzaraları gösteriyor. Özellikle 10. ayetteki beş kelime birçok olumsuz noktayı nazara arz ediyor. Şöyle ki:



1) Halat, bilgi ve iletişim güçlerini temsil ediyor. 2) Sopalar, maddi güçlerini temsil ediyor. 3) Bu hileli düzenlerde her şey yürüyor görünse de, aslında geriliyor. 4) Onların ilerlemesi, tamamıyla bir hayal ve süslü görünmekten ibarettir. 5) Bunu da, büyü ve reklâm boyaları ile gözlere göstererek hayal ettiriyorlar.

67- “Musa ise (eskiyi, geleneği ve dini temsil ettiğinden sanki yerinde sayıyor görünmekten) nefsinde bir korku hissetti.”

[Bunu da sırf nefis hissediyor. Yani şekli ve maddi yönden oluyor. Yoksa Musanın kalbi ve aklı kendisinin manen üstün olduğunu biliyor.]



68- “Biz, sakın korkma, muhakkak sen üstün geleceksin, dedik.”

69- “Sen sağ elindeki (geçmişten gelen maddi ve manevî birikimi ortaya koy, onların bu hayalî sanat ve hilelerini yutacaktır. Çünkü bu yaptıkları, sanal bir hile ve sanattır. Sanal ve hayalî argümanları kullanan büyücü, nerede olursa olsun; başarılı olamaz.”

70-: “Bunun üzerine bütün sihirbazlar secdeye kapandılar. Musa ve Harunun (madde ve mananın) Rabbine inandık, dediler.”

71- “Firavun, ben size izin vermeden mi inandınız. Eğer din gerekiyorsa onu da biz kabul ederiz, sizler benden ayrı olarak bunu kabul edemezsiniz. Zaten bu Musa size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Ben ellerinizi ve ayaklarınızı muhalefetten dolayı keseceğim. Sizi hurma kütüklerinde asacağım. Ve siz bileceksiniz hangimizin azabı daha şiddetlidir ve hangimiz daha çok kalıcıdır.”

70. ve 71. ayette altı önemli kavrama vurgu var:

a) Sihir ve sanat eğer hizmet ve secde ederse onları kullanmak caizdir, diye anlaşılıyor.

b) Bu surede sihirbazlar, önce Harunu zikrediyorlar. Çünkü maneviyatın da ekstra bir büyüsü ve cazibedarlığı var. Araf suresinde ise önce Musa zikrediliyor. Çünkü Araf’ta vurgu, İslamın Musası olan Hz. Muhammed’in maneviyatınadır.

c) Ellerin kesilmesi bilgi ve sanat imkânlarının kesilmesidir. Çünkü edebiyatçıların gücü sanatlarındadır. Bu da ellerine bağlıdır. Ayakların kesilmesi ise maddiyat ve paranın kesilmesidir.

d) Asılmak ise hayata son vermek manasındadır. Ki zalimler, alternatif bir sistem getireceklerine azap ve şiddet ile dinin manevî ve maddi imkânlarını ve can kanallarını kesiyorlar.

e) Ve eğer hedeflerine kavuşamazlarsa dini çöle ve hurma iklimine münhasır ve müncemid olarak bırakıyorlar.

f) Bu zalimler, dinin kutsal boyutunu göremedikleri için, dini eski ve en tesirli bir büyü, diye gösteriyorlar. Din büyücülerin büyüğüdür, diyorlar.]

72- “Fakat büyücüler hep bir ağızdan: Ey zalim firavun, biz seni, bize gelen bu bilgi ve belgelere karşı tercih etmeyeceğiz. Bizi bilgiden yaratan (Fatır) Allahımıza karşı da seni tercih etmeyeceğiz. Sen bize son verme konusunda yapabileceğini yap. Sen ancak bu kısa dünya hayatına son verebilirsin, dediler.”

73- “Biz Rabbimize inandık ki, hatalarımızı ve eksiklerimizi silsin ve zorla bize yaptırdığın bu büyü işini af etsin. Allah (sonsuz soyut varlık) daima daha iyidir ve daha ebedidir.”

74- “Fakat kim mücrim ve suçlu olarak Rabbinin huzuruna gelse, işte ona cehennem vardır. O orada ne ölür, ne de yaşar.”

75- “Ve kim de iyi işler yaparak ona iman etmiş olarak gelse, işte böyleler için çok yüksek dereceler vardır.”

76- “Altlarından nehirler akan ebedî cennetler… İşte arınmışların mükâfatı budur.”

[Kur’anda tezekki ve arınma kavramı, yerine göre kusur ve günahlardan arınma, yerine göre şirkten arınma, burada ise insanın kendi benliğinin faniliğini ve sınırlılığını bilip Allah’ın sonsuz Benini anlamak ve ona inanmak manasındadır.] (30. Söz, Ene Bahsine bakınız..)

[Firavun Musanın getirdiği delillere karşı bir şey yapamayınca, intikamını, köleleştirdiği Benî İsrail’den çıkarıyordu. Allah da Musaya Benim kullarımı geceleyin gizlice Mısırdan çıkar, diye vahyetti. Biz burada bu tarihi kurtuluşa inanmakla beraber, çağımızdaki Firavun, materyalizmin zulmü olduğundan bu gelen ayetlerden görüyoruz ki; Kur’an tarihi olaydan daha çok bu çağdaş materyalizm firavununa karşı kurtuluşu anlatıyor. Şöyle ki:]

77- “Biz kati olarak Musaya şöyle vahyettik: Geceleyin (gizliden) benim kullarımı al; onlara denizde kuru bir yol yap. Sen ne yakalanmaktan korkacaksın; ne de yok olmaktan ürkeceksin.”

[Musanın ve Harunun Firavuna gösterdikleri dokuz fizikî mucizeye benzer, bu ayette manen mucize sayılabilecek dokuz nükte vardır. Unutmayalım ki; manevî Musanın Firavunu burada materyalizmdir. İşte o nükteler şunlar:



1) Biz Musaya vahyettik.. Musa yasa ve kural olduğu halde; burada olağanüstü mucizevî bir görev alıyor. O da evrensel sonsuz bilinç ve mana demek olan vahiy almada manevî ve tasavvufî bir yöntem geliştirmesidir.

2) Geceleyin, gizlice, sırren tenevveret olarak materyalizme karşı koymak. Evet, ihlâs, görünmemek, karanlıkta işler yapmak, firavun ve onun materyalizminden kurtulmanın birinci şartıdır.

3) Kullarımı al götür. Demek maddenin saldırganlığından kurtulmanın ikinci şartı, ihlâslı yani sadece Allah için yapılan kulluktur.

4) Onlara darb et. Yani temsillerle onlara bir yol yap. Dilimizdeki darb-ı mesel tabirini hatırlayın.

5) Bir tarik, bir yol yap. Evet, temsillerde de tarikatta da esas olan manadır; arınmadır, ders almaktır.

6) Fil-bahri (deniz içinde.) Deniz ve su ilim demektir. Demek materyalizme karşı evvela ihlâs, sonra, ihlâslı ibadet, sonra edebiyat, sonra tarikat en sonunda ilim etkin silahlar olur. Deniz içinde manasına gelen “fil-bahri” 330 ediyor.

Onlara deniz içinde kuru bir yol yap, cümlesinin sayısal değeri tarikan’deki tenvin ile beraber 1924 ediyor. Ki bu tarihte B. Said Nursi, çok sağlam ve güzel bir yol bulmuştur. Bu yolun hulasasını o senelerde Mesnevi-i Arabî olarak kaleme almıştır.

7) Fakat bu yol, diğer tarikatlar gibi keşif ve keramet üzere mebni değildir. İlim içinde, herkesin yürüyebileceği, kuru ve duru bir yoldur. (Tarikan Yebesâ..) Kuru manasına gelen “yebesa” kelimesi 73 ediyor. İlim yolundaki halk (varlık) kavramına ve çokluk manasına gelen kesir kelimesine imadır. Bu iki kelimenin her birisi 730 ediyor.

8) “Sen ey Musa yakalanmaktan korkmayacaksın” cümlesinin sayısal değeri de Rumi 1337 ediyor ki; İngilizler, Hutuvat-i Sitteyi yayınlamasından dolayı İstanbul’da bütün güçleri ile onu yakalamak istediler. Fakat yakalayamadılar.

9) “Ve yok olmaktan çekinmeyeceksin.” Bu da 1341 (1922) ediyor ki, Ankara’daki hükümet ile çekişmelerinden dolayı ona yapılmak istenilen birçok su-i kasttan kurtuldu.

78- “Bunun ardından firavun orduları ile onları takip etti, de deniz onları (firavun ve ordusunu) acayip bir şekilde örtüverdi.”

[Onları örtüverdi cümlesi de 1435 ediyor. Kur’anın Evrenselliği adlı kitabımıza bakınız.]



79- “İşte böylelikle firavun kendi kavmini saptırdı. Ve doğru yolu bulamadı.”

80- “İşte ey Benî İsrail (dindar-medenî millet) biz sizi düşmanınızdan kurtardık. Size Tur dağının (devletin) sağ tarafını vaat ettik. Size tatlı-tuzlu bütün nimetleri indirdik.”

81- “Size verdiklerimizin iyilerinden yiyin, onda azmayın. Yoksa üzerinize gazabım iner. Gazabım kime inerse, o toz duman olur.”

[“Üzerine gazabım iner” cümlesi fiilsiz olarak 1982 eder. Fiil ile beraber 2030 eder.]



82- “Fakat bilin ki; kim dönüş yapar, iyi işler işlerse, sonra doğru bir yola girerse ben onun eksiklerini gideririm, onu bağışlarım.”

We inni le-gaffarun limen tâbe (ben tevbe edeni affederim) cümlesinin şeddelerle beraber sayısal değeri de 2031’dir.

[79. ayette ve 83. ayette gösterildiği gibi; toplumun etnisite yönü söz konusu olduğunda Kur’an “kavim” kelimesini kullanır. Fakat toplumun ümmet ve millet manası söz konusu olduğunda Kur’an ona “Benî İsrail” (dindar-medenî millet) diyor. İşte surenin başından beri Musa Benî İsrail ile muhatap idi. Fakat bu 83. ayetten ta 98. ayete kadarki kısımda konunun öznesi Yahudi milleti olduğundan burada Musanın Kavmi diye anlatılıyor. Evet, ilk Benî İsrail (dindar medenî millet) Yahudilerdir. Ve eğer onlar yine Benî İsrail olabilseler işte o zaman Mehdi ve Mesih gelmiş olur.]



83- “Ey Musa, neden aceleden kavmini bırakıp geldin?”

84- “Musa, onlar benim eserim üzeredirler. Ey Rabbim, senin huzuruna acele edip geldim ki; Sen razı olasın.”

[Bu iki ayette de 12 nükte var; şöyle ki:



1) Dinler ve din liderleri, toplumun ömrüne göre sosyal hayatta çok az bir süre kalıp, metafizik âleme çekiliyorlar. İşte; bu kıssanın açık kahramanı olan Musa, 120 yıl kadar, o zamanki Benî İsrail içinde kalmıştır. (Tesniye, 34. Bap)

Ve bu kıssanın muhatabı olan Hz. Muhammed normal yaşı olarak 63 sene ve manevî aktivitesi olan Hilafet süresi ile beraber 83 sene kavmi (etnisitesi) olan Kureyş ve Araplar içinde kalmıştır. Ve işarî manada bu kıssanın muhatabı ve bu asrımızın Musası olan B. Said Nursi de 84 sene yaşamıştır.



2) “Neden acele olarak kavminden ayrıldın?!” Burada kavim kelimesi bize diyor ki; dinler ve idealler, eğer Benî İsrail (dindar-medenî millet) olmuş ümmetlerde olsalar nisbeten uzun bir dönem yaşarlar. Fakat eğer o din ve o ideal, sadece etnik bir kavim ve kabilede olursa çok az yaşar. Biz bu farka sosyolojik bir yasa nazarıyla bakabiliriz.

3) Allah Musaya hitap ederken, uzun mesafelerde kullanılan “ya” çağrı edatını kullanması, ya Musanın (kutsal yasanın) toplumdan uzaklaştığına işaret içindir. Veya insanoğlunun Allah’tan olan göreceli uzaklığına işarettir. Surenin genelinde kullanılan bu ya edatında bu iki nükte de söz konusudur.

4) Musa dedi. Yani Musanın kendisi gitmiş; sadece onun sözü ve hadisi kalmıştır.

5) Hüm (onlar.) Bu zamir Musanın kavmi içinde olmadığını bildiriyor.

6) Ülai (işte buradakiler.) Bu ifade de Musanın onları gördüğüne işarettir.

7) Onlar benim eserim (yolum) üzereler. Normalde onlar benim yolumdadırlar, denmesi lazım iken onlar eserim üzereler ifadesi kavminin kendilerini eserden üstün tuttuklarına imadır.

8) Eser kelimesi Kur’an, Tevrat, Hadis, Risale manalarını çağrıştırır. Sözlük olarak iz demektir.

9) Ben acele ettim ifadesi insanın sonsuzluğa, ahirete, ebediyete olan aşkını ve o âleme doğru aceleciliğini gösteriyor.

10) İleyke (sana doğru.) Allah sonsuz ve dolayısıyla mekândan münezzeh olduğundan “Ona doğru” ifadesi sonsuzluğa, ebediyete ve ahirete doğru manasını ifade ediyor.

11) Rabbim yani ey Allah’ım Sen biliyorsun; varlık sisteminden asıl maksat toplumun dünya saadeti değildir. Asıl maksat senin zıtlarla toplumu imtihana tabi tutup, Hakkaniyet Kanununu işletmendir.

12) İşte bu imtihan sırrı gerçekleşsin ve Senin rızan olsun, diye acele ettim, huzuruna geldim. Veya bu gerekçe şöyle sosyolojik bir mana için anlatılmıştır: Allah, kutsal yasanın ve şeriatın toplumda yanlış kullanılmasından dolayı kirleneceğinden, o yasa ve kutsal yapıyı kendi katına yani göğe almasını tercih eder; bu onu daha çok razı eder. Ki İsayı göğe alırken Allah, bu gerekçeyi kendisi söyler.

85- “Allah dedi: Biz senden sonra senin kavmini fitneye (imtihana) attık. Es-Samiriyy onları saptırdı.”

Bu 85. ayette 12 nükte var. Kısa kısa izahları şöyledir:

a) Allah dedi. Bu önerme hidayet sebebi olduğu gibi, yanlış anlaşılırsa fitne sebebi de olabilir. İmtihanın ikili ihtimaline bakar.

b) Fe harfi burada “ta’lil” (nedensellik) manası içindir. Nedensellikte ise iki yönlü sibernetik bir etki olabilir.

c) Biz.. Yani kavmin tevhidi unuttu, çokluk ve esbap-perestliğe girdi.

d) Kad (gerçekten.) Yani kaybetme durumu da varlığın başka türlü bir gerçeğidir.

e) Fetennâ (fitneye attık.) Allah imtihan ve gelişme için varlığı ve insanları fitneye atar. Fitne, insana yolunu şaşırabilecek imkânları vermek demektir. Musibete de fitne denilir. Çünkü musibet de bazen insanı hedefinden alıkoyar.

f) Kavmini. Kavimcilik ve ırkçılık başlı başına bir fitne ve bir musibettir, diye işaret eder.

g) Ke (senin şahsının..) Demek liderlerin şahsına takılıp kalmak da bir fitnedir.

h) “Senden ayrıldıklarından sonra..” Lideri yok sayıp ondan sonra, o öldü, biz yeni bir yol bulmalıyız, demek de yanlıştır, acı bir fitnedir.

i) Bu ayet 36 harf olmasıyla da zamanın değişim ve dönüşümüne remzen bakıyor.

j) Samiriy onları saptırdı. Yani Allah fırsat eşitliği verir; dengeli bir şekilde insanı fitnelerle imtihan eder; bazıları imtihanı kazanır, kurtulur, bazıları kaybeder. Allah da onların sapması için bir sebep yaratır. Ve en büyük sebep de insanın ebediyet hedefinden sapıp kaybolmasıdır. Dalalet kelimesi kaybolma demektir.

k) Bunun da sebebi o kavmin liderlerini et ve kemik olarak algılamalarıdır: Bu nükteye de “ba’deke”deki “ke” zamiri işaret ediyor.

l) Es-Samiriy kelimesi etimolojik olarak, gri renge mensup şey veya geceleyin kurulan sohbet meclisine mensup kişi veya sulandırılmış içki adamı veya yarı karanlık manalarına gelir. Sayısal değeri 351’dir. Kur’an ve arif (bilge) kelimeleriyle eşittir. Samiriy onları saptırdı, mealindeki cümlenin değeri 1258 ediyor. (Ki Miladi 1823 ediyor.) Samira İsrailin kuzey bölgesinin ismidir. Ve buranın yerlileri din olarak Musevidirler. Evet, İslam dünyasına da Materyalizm kuzeyden ve Freud ile Marks gibi samiriylerden gelmiştir.

Bu işaretlere bakarak diyebiliriz ki; Hz. Musa takriben, milattan 1300 yıl önce o günün Yahudileri olan Benî İsrail içinden ayrıldı. Ve o 1800’lerde Yahudilik sekülerizmin tesiri altında dinî kültürü bırakıp, Siyonizm’e (Yahudi milliyetçiliğine) girdiler. Başta Türkler olmak üzere Müslüman kavimler de dinden soğuyup, kavmiyetçi oldular.

Bir de tam bu tarihlerde, pozitivizm (bilimcilik) yeni ve batıl bir din olarak, başta Yahudiler olmak üzere bütün dünya milletlerini saptırmaya başladı. Ve yine bu tarihte Kürtler de devlet ve millet olmak istediler. Es-Samiriyy şeddeler sayılsa 381 eder. Med sayılmazsa 380 eder. 190’nın iki katı. Evet, bilimlerde ve dünyevî bazı fikirlerde iki tarafı keskin bir yapı vardır. İyiliğe yaradıkları gibi kötülüğe de sebep olabilirler. Evet, 19 sistemi Kur’anın saf vahyinin bilincine baktığı gibi; Kur’anın baş düşmanı olan Deccale de bakar. Zaten İslamda Mehdinin de Deccalin de isim sıfatları Mesihtir. Mesih kelimesi yenilikler getiren eskiyi silen manasına gelir.

86- “Bunun üzerine Musa kızgın ve müteessif olarak kavmine geri döndü. Ey Kavmim sizi geliştirmek isteyen Rabbiniz size güzel bir şey (Tur devletinin sağını) vaat etmemiş mi idi? Üzerinizde antlaşma süresi çok mu uzun geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazabın gelmesini mi istediniz ki; bana verdiğiniz sözde durmadınız!!”

[Bu ayetin kelimelerinin içinde birçok işaret var. Fakat sadece beşini yazıyorum.



1) Musanın kızgınlığını ifade eden kelime Gazban 1853 ediyor. Teessüfünü bildiren kelime ise 142 ediyor. İkisi 1995 ediyor. (19×105)

2) Ahit (anlaşma) size çok mu uzun geldi, cümlesinin, sayısal değeri 401’dir. Bu da Kürtlerin Yavuz Sultan Selim ile yaptıkları anlaşmanın Osmanlının bitmesine kadarki (1918) zamanına denk geliyor.

3) Vadime muhalefet ettiniz sözü 1231 eder ki, Türkler ve Yahudiler bu tarihte dini bırakacaklarına dair Avrupa dinsizlerine söz verdiler. Randevum veya sözüme muhalefet etme, manasındaki iki kelime 1360 (1942) ediyor ki, Türkler o tarihte bir yandan Bediüzzaman’ı idam etmek istiyorlardı; öbür yandan İngiliz ve Rusya ile ittifak kurdular.

4) El-Ahit 110 ediyor. Bir çağ demektir. Ki Kürtler için 400 yıllık Osmanlı dönemi ancak bir asır kadar tesir etti.

5) “Üzerinize bir gazabın gelmesi” cümlesi de 2020 ediyor. İnşallah Türkler de Kürtler de Yahudiler de bu mukadder belayı ucuz atlatırlar. En harfi de sayılsa 2071 ediyor. Eğer Rabbinizden bir azap ifadesi hesap edilse 2154 ediyor; Allahtan herkesin başına gelen bir kıyamet işareti olabilir. Birinci şekillerde azap insanlardan geldiği için Rabbinizden ifadesi hesaba girmemiştir.

Yüklə 3,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   45




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin