Abbasiler de Emeviler gibi saltanat (veraset) sistemini devam ettirmişler, halk arasında iyi bir intiba bırakmamış olan Emevi hilafetinin alternatifi olma avantajını iyi kullanmışlardır. Abbasiler halifeye “halifetü rasulullah” yerine “halifetullah veya zıllullahi fi’l-ard” unvanı vermişler ve gücünün kaynağının ilahi bir temele dayandırmışlar. Abbasilerde merkezî otoritenin zayıflaması üzerine farklı yerlerde ve çeşitli zamanlarda ortaya çıkan devletler halifenin manevi otoritesini kabul etmişlerdir.
Büveyhîlerin 945’de Bağdat’ı işgal etmesi ile Abbasi hilafetinde yeni bir dönem başlamış ve hilafet bir asırdan fazla Şiî hanedanını baskısı ve kontrolüne girmiştir.30 Endülüs Emevi hükümdarlarından III. Abdurrahman 316/929 yılında kendisini “Nâsır lidinillah” adıyla halife ilan etmiş, bu suretle Endülüs Emevi emirliği Endülüs Halifeliğine dönüşmüştür. Hilafetin bölünmesinin bir başka tezahürü olarak bir Şiî devleti olan Fatimilerde görülmüştür. Fatimi hükümdarı Ubeydullah, “Mehdi lidinillah” lakabı ve “emirü’l-mü’minin” unvanlarıyla 297/910 yılında halife ilan edilmiştir. Fatimi halifeliğinde halktan biat almakla benaber, imam veya halife nalsa belirlendiği için biat, halifenin belirlenmesinden ziyade saygı ifade ediyordu.