ONCA İNSANI YOLDAN ÇIKARDIĞINA GÖRE ŞEYTAN ÇOK MU GÜÇLÜ?
Mehmet DİKMEN
Şeytanlar, hayra hiç bir kabiliyeti olmayan, sırf şer işleyen ruhanî bir varlık nev'idir. Şeytanların başı olan İblis, Nar-ı Semûm'dan, yani dumansız ve harareti çok şiddetli bir ateşten yaratılmıştır. 388İbüs'in asıl adı, Azâzil idi. Âdem (a.s.)'e secde etmekten yüz çevirmesi ve Cenâb-ı Hakk'ın bu secde emrine kibirlenerek isyan etmesinden sonra, "İblis" ve "Şeytan" isimlerini aldı.
Şeytanların bütün meşguliyet ve gayretleri, insanları imandan çıkarmak, günah işletmek ve küfre girmelerine sebeb olmaktır. İnsanlığın mânevi terakkisinde, Allah'a kulluk vazifesini yerine getirmesinde en büyük engel, şeytandır. Kur'ân-ı Kerîm'de şeytan, insan için "adüvv-ü mübin = apaçık bir düşman" olarak tavsif edilmiştir. Mü'minlerin her an onun şerrinden Allah'a sığınması (istiâze etmesi) lâzımdır. Nitekim, Cenâb-ı Hak, Kur'ân-ı Kerîm'de pek çok âyet-i kerîmede ınü'minleri şeytandan istiâzeye, yani Allah'a sığınmaya davet etmiştir.
Aslında şeytanın kendi başına bir gücü yoktur. Vesvese ve desiseleri de zayıftır. Fakat yaptığı işler, tahribat, yıkıp bozmak nev'inden olduğu için, cüz'î bir vesvese ve desîse ile büyük neticeler meydana getirmekte; büyük zararlara sebeb olmaktadır. Bu yüzden güçlü görülmekte, bazı sapık mezhep ve inanç sahiplerince ilah kabul edilmektedir. Halbuki bir binayı yapmak ne kadar zor, yıkmak ise ne kadar kolaydır. Bir insanın yaşaması için, ne çok şartların bir arada bulunması lâzımdır. Halbuki diğer bütün şartlar mevcut olduğu halde, bir uzvun kesilmesiyle veya birkaç dakika nefes alamamakla o insan ölüme maruz kalmaktadır. Şeytanın da yaptığı ve yaptırdığı bütün işler, hep böyle tahribat cinsinden şeylerdir. İşte gücü ve desiseleri aslında gayet zayıf olduğu halde, büyük tahribat ve zararlar meydana getirdiği içindir ki, müslümanlar her zaman şeytanın şerrinden Allah'a sığınırlar.
Hem insanın nefsi, şehvet ve gazab gibi his ve duyguları da, şeytanın her türlü telkin ve desiselerine karşı alıcı verici durumunda olduklarından, bazan şeytanın ufak bir vesvese ve desisesi, insanı hemen te'siri altına almakta ve mânevi pek büyük felâket ve zararlara atabilmektedir.
İşte mü'minlere şeytanın şerrinin büyük gösterilmesi ve aldanmamaları için tekrar tekrar ihtarlarda bulunulması bu yüzdendir. Yoksa şeytanların kâinatta îcad ve fiil cihetinde, hiçbir güç ve kuvvetleri, Allah'ın mülküne hiç bir müdahaleleri yoktur.389
Kalp Üzerinde Melek-Şeytan Savaşı
Melekler insandaki ulvi duyguları harekete geçirir, ona iyiliği telkin ederler. Şeytanlar ise, insandaki süflî» duyguları körükleyerek onu her dâim kötülük işlemeye sevk ederler. Hadîs-i şerifte bu husus şu şekilde belirtilmiştir: "İnsan kalbine iki yönden baskı ve telkin gelir. Birisi melektendir ki, hayırı söyler, hakkı tasdik eder. Kalbinde bunu bulan kimse bilsin ki, bu, Allah'tandır. Ve Allahü Teâlâ'ya hamdetsin.
Diğer telkin ise, Şeytandan gelir; şerri teşvik eder, hakkı yalanlar ve insanı hayırdan meneder. Kalbinde bunu bulan kimse, derhal Şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın."
Manen yükselmek, ruhen inkişaf etmek isteyen herkes, Şeytanın içinde uyandırdığı süflî ve kötü arzuları susturmak ve onunla mücadele etmek zorundadır.390
Şeytanın Vesveselerinden ve Şerrinden Kurtulmak Nasıl Mümkün Olur?
İnsan için şeytanın kendisinden kurtuluş yoktur. Hayatı boyunca ona musallat olur, vesvese vermeye çalışır.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) bu hususta:
"Sizden herbirinizin bir şeytanı vardır" buyurmuşlardır.
Mü'min için şeytantan kurtuluş bulunmamakla beraber, onu kendinden uzaklaştırmak ve zayıflatmak için çareler vardır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
"Yolculukta insan devesini zayıflattığı gibi, mü'min de şeytanını zayıflatabilir" buyurmuştur.
Şeytanın vesvesesi, Allah'ı anmak ve O'ndan yardım dilemekle giderilir. Felâk sûresinin tefsirinde Mücahid der ki: "Hannas olan Şeytan kalbe yerleşir. Allah'ı zikrettiği vakit toparlanıp kaçar, kalp gaflete dalınca yeniden faaliyete geçer. Âdeta karanlık ile aydınlığın çarpışması gibi çarpışıp dururlar. Aydınlığın gelmesiyle karanlığın gitmesi gibi, Allah'ı hatırlamakla Şeytan uzaklaşır. Bu sırra işareten Kur'an'da: "Şeytan onlara galebe çaldı da, Allah'ı zikri onlara unutturdu" 391buyrulmuştur."392
Şeytanı Zayıflatma Yolu
Ebu Hüreyre anlatıyor:
"Bir gün bir mü'minin şeytanı ile bir kâfirin şeytanı karşılaşırlar. Kâfirin şeytanı yağlı, semiz, parlak ve temizdir. Mü'minin şeytanı ise, zayıf, pis, kirli ve çıplaktır. Kâfirin şeytanı, mü'minin şeytanına:
Bu ne hâl? diye sorar. Mü'minin şeytanı:
Ne yapayım, bir adama düştüm ki, adam yiyeceği zaman besmeleyi okur, ben aç kalırım. İçeceği zaman besmeleyi okur, ben susuz kalırım. Giydiği zaman elbiseyi besmele ile giyer, çıplak kalırım. Temizlendiği zaman besmele ile temizlenir, ben de pis kalırım, der. Bunun üzerine kâfirin şeytanı da:
Ben öyle bir adam ile arkadaşım ki bunlardan hiçbirisine besmele getirmez. Yemesinde, içmesinde ve giymesinde ben kendisine ortak olurum, der." 393394
Şeytanın İnsana Vesvese Yolları
Şeytan, insanı yoldan çıkarmak için pek çok yolları dener, birçok hileye başvurur. Bu hile ve desiselerin en mühim bazıları şunlardır:
1. Şehvet ve öfke... Bunlar şeytanm giriş yollarının en büyükleridir. Bu sebebledir ki, hadîs-i şerifte:
"Şeytan kanın bedende cereyanı gibi insan vücuduna hülûl eder. Onun yollarını açlıkla (oruçla) daraltınız." buyrulmuştur.
Çünkü şeytanın insana en büyük hulul yolu şehvettir. Açlık ise şehveti kırar.
2. Hased ve hırs... Kul bir şeye haris oldu mu, artık hakkı görmekten kör ve hakikati duymaktan sağır olur.
3. Tama'... Şeytan insana tama' ettiği şeyleri çeşitli hilelerle sevdirir.
4. Acelecilik... Acele anında insan düşünmeye fırsat bulamaz. Şeytan da bu anda ona vesvese verebilir.
5. Cimrilik ve yoksulluk korkusu... Bu korku, insanı infaktan alıkor ve mal yığmaya davet eder.
6. Şeytanın kalbe nüfuz ettiği kapılarından biri de dine hizmette mezheb ve meşreb taassubudur. Böylece onu, kendi mezheb ve meşrebinde olmayanlara karşı kin tutmaya, onları küçümsemeye ve hakaretle bakmaya sevkeder.
İnsanları hakir görüp onlarda kusur aramak kötü bir haslettir. Fakat şeytan bu kötü hasletleri dine hizmet perdesi altında insana hoş gösterir ve yerleştirir. Kişi bu hareketiyle din namına bir gayret sarfettiğini sanarak kendisinde sevinç ve neş'e hisseder. Halbuki o, tamamen şeytanın tuzağına düşmüştür.
7. Şeytanın aldatma yollarından biri de, kulu, insanlar arasındaki mezheb, meşreb ve görüş ihtilâfları ile ve bu husustaki dedikodularla, meşgul etmesidir. İbn-i Mes'ud anlatıyor:
"Bir cemaat Allah'ı zikretmek üzere bir yere toplanmıştı. Şeytan onları dağıtmak için ne kadar çalıştı ise muvaffak olamadı. Bu defa yakındaki dünya işlerini konuşan başka bir cemaate gitti. Onların arasına kolaylıkla fesad tohumu ekti ve birbirlerine düşürdü. Kavgaya başladılar. Şeytanın maksadı, bu dünya ehilleri değildi. Az ötedeki zikir meclisini dağıtmaktı. Nitekim muvaffak da oldu. Döğüş ve kavgayı gören zikir erbabı onları ayırmak için hemen koştular ve ayırdıktan sonra da dağılıp gittiler... Şeytanın isteği de böylece yerine gelmiş oldu,"
8. Şeytanın kalbe giriş kapılarından biri de cehalet ve gafletleri veya günahlara dalmaları sebebiyle akılları darlaşan, muhakemeleri kıtlaşan bazı kimseleri, imanı mes'eleler üzerinde düşünceye sevkedip, şüpheye düşürmesidir.
9. Sû-i zan... Kim bir insan hakkında kötü düşünmeye başlarsa, şeytan bu kimseyi o adamın aleyhinde gıybet etmeye sevkeder. Yahut o adamın hakkına riayet ettirmez. Ona hakaret gözüyle baktırır. Şeytanın hile ve desiseleri, insana nüfuz yolları elbette sadece bunlardan ibaret değildir. Kişilere, devirlere, şartlara göre çok değişik şekiller arzeder.395
Bir Amerikalı Gözüyle Gusül Abdesti...
Dostları ilə paylaş: |